KÜLTÜR SANAT - 24 Şubat 2016 Çarşamba 09:34

7 bin yıllık şehir, Bitlis

A
A
A
7 bin yıllık şehir, Bitlis

Yaklaşık 7 bin yıllık bir şehir olan Bitlis, eski ve yeni haliyle adeta bir açık hava müzesini andırıyor.

Bazı kaynaklara göre 5, bazı kaynaklara göre ise 7 bin yıllık olan Bitlis, günümüze gelene kadar birçok isim değiştirmiştir. Bitlis’in günümüzde kullanılan isminin nereden kaynaklandığı pekte bilinmemektedir. Ancak Bitlis tarih boyunca değişik isimlerle anılmıştır. Asurlular Bit-Liz, Persler ve Yunanlılar Bad-Lis veya Bad-Lais, Bizanslılar Bal-Lais-on, Babaleison veya Baleş, Araplar Bad-Lis, Ermeniler Pageş veya Pagişi olarak kullanmışlardır. Asur dilinde Bit kelimesi yurt, Bet kelimesi kale manasında kullanılmış, Bit-Liz demek Liz’in yurdu, Bet-Lis demek ise Liz’in kalesi manasına gelmektir. Gerek Şerefname’nin yazarı Şeref Han, gerek Kâmus-ul Alem’in yazarı Şemsettin Sami ve gerekse Zinnet-Ül Kulub’un yazarı Kavzinli Hamdullah Meftuni, Rum ve Acem tarihçilerinden Maksidi şehrin isminin Bitlis Kalesi’ni yapan İskender’in komutanlarından Bedlis’ten geldiğini ileri sürmektedirler. Şemsettin Sami, Bedlis kelimesi manasının “Havası ve suyu güzel olan yerin adı” olduğunu belirtmektedir. Şehrin bugünkü ismi Makedonya Kralı II. Filibe’nin oğlu Büyük İskender’in Bedlis ismindeki komutanından gelmektedir. Bitlis Kalesini M.Ö. 331 yılında İskender’in emriyle yapan bu komutan, kente kendi ismini vermiştir. O günden sonra şehrin ismi küçük bir değişikliğe uğrayarak günümüze kadar gelmiş ve bugünkü ismini almıştır.

RUSLARIN BİTLİS’İ İŞGAL ETMEK İSTEMELERİ
1915 yılının Temmuz ayının bir Ramazan gecesinde Rusların Bitlis'i işgal etmek için Başhan mevkiine geldiği haberi alınmıştır. Bu haberi alan bütün Bitlis halkı çocuklarının ellerinden tutarak göç için yollara düşmüştür. Ancak Bitlis'teki Türk askerinin ve milis kuvvetlerin dirayetli savunması sonucunda Ruslar Bitlis'e giremeyerek geri çekilmiştir. Ancak bu sevinç fazla sürmemiş Şubat 1916 sonlarında Rus askeri ve Ermeni İntikam Tugayları tekrar Bitlis kapılarına dayanmıştır. Bitlis'i savunan kuvvetlerin toplamı bin 400-2 bin kişi arasındaydı. Bu birliğin 600 kişilik kısmı milis kuvvetlerden teşekkül etmişti. Piyade Yarbay Ali Çetinkaya komutasındaki Türk birliği; silah, cephane ve asker bakımından kendisinden çok fazla olan Rus ve Ermeni birlikleriyle savaşmak zorunda kalmıştır. Bütün direnmelere rağmen 3 Mart 1916 günü saat 05.00’de Bitlis işgal edilmiştir. İşgalden sonra özellikle Rus birliklerinin içerisinde bulunan ve Ermenileri felakete sürükleyenlerden birisi olan Antranik'in kurmuş olduğu Ermeni İntikam Tugayları, şehir merkezine dağılarak zamanında göç edememiş kimsesiz yaşlı ve hastaları katletmeye başlamışlardır. Bu durumu Rus Generali Maslofski şöyle anlatmaktadır, “Bitlis'in zaptından sonra 3 Mart öğle zamanı Antranik'in komutasındaki 1. Ermeni Taburu (İntikam Taburu) gece hücumundan evvel arkada bırakılmış olduğundan boğaza girerken müsaade almadan şehre girmiş ve birçok Türk ailelerin toplanmış oldukları Amerikan Hastanesine koşmuşlar ve intikam kastiyle öldürmeye teşebbüs etmişlerdir. Bu işgalle beraber Bitlis ikinci büyük göç olayını yaşamıştır. Göç edemeyip şehirde kalanlar Ermeni kurbanı olurken, göç edenler ise çetin kış şartları altında açlık, sefalet ve çapulcuların kurbanı olmuştur. Göç eden halk götüremediği binden fazla çocuğunu köprü altlarında kar kümelerinin yanında ölüme terk etmiştir.”


Bitlis Geçitleri'nin Rusların eline geçmesi, Türk Genelkurmayı'nı düşündürmeye yönelmiştir. Bu geçitlerin düşman eline geçmesi; Diyarbakır, Adana, Halep ve Bağdat yolunun düşmana açılması manasına geliyordu. Bitlis'in acil olarak geri alınmasına karar veren Türk Genelkurmayı, Çanakkale savaşlarında büyük kahramanlıklar göstermiş ve o tarihlerde Edirne'de istirahatte bulunan 2. Ordu’ya bağlı 16’ncı Kolordu’nun acilen Bitlis cephesine gönderilmesine karar vermiştir. Bu kolordunun komutanlığına Anafartalar Kahramanı Mustafa Kemal'i atamıştır. Albaylıktan generalliğe yükseltilen Mustafa Kemal, 27 Mart tarihinde Bitlis’i ziyaret etmiş, gerekli talimatları verdikten sonra karargahını kurmuş olduğu Silvan'a geri dönmüştür. Temmuz ayı sonlarında taarruz için tekrar Bitlis'e gelmiştir. Bitlis'te 16. Kolordu’nun 5. Piyade Tümeni bulunuyordu. Bu tümen 13, 14 ve 15’nci piyade alaylarından oluşmaktaydı. Yine bu tümenin yanında sayılarının 2 ile 3 bin arasında olduğu tahmin edilen Şeyh Muhammed Diyauddin (Hazret), Mutki Aşiret Reisi Hacı Musa Bey ve diğer milis birlikler bulunmaktaydı. 1 Ağustos 1916 tarihinde Mustafa Kemal tarafından taarruz emri verilmiş ve 8 Ağustos 1916 tarihinde Bitlis sabah 05.00'de istiklaline kavuşmuştur.

BİTLİS’İN KURTULUŞU VE İZLERİ
5 ay 5 gün düşman işgalinde kalan Bitlis, savaş sonrası harabeye dönmüştür. Savaşın ağır faturası halen günümüzde çekilmektedir. Savaşla beraber başlayan göç hareketleri bütün hızıyla günümüzde de sürmektedir. Bitlis'in kurtuluşu Türk'ün makus talihinin yenildiği gün olarak nitelendirilmektedir. Bitlis, Birinci Dünya Savaşı’yla beraber Anadolu'da işgal edilen vilayetler içinde istiklaline kavuşan ilk şehirdir. Bu kurtuluş milli mücadelenin ilk kıvılcımıdır.

ATATÜRK'ÜN ZİYARETİ
Gazi Mustafa Kemal, 7 Kasım 1916 tarihinde Bitlis’i üçüncü defa ziyaret etmiştir. Bu son gelişlerindeki gaye ise 5’nci Tümen Komutanlığı’ndaki görev değişikliğinde bulunmak 5’nci Tümeni’nin arazi üzerindeki tertibatını, ihtiyaçlarını ve genel durumunu görmek, Van Harekat Müfrezesi’nin hareketini temin etmekti. 10 Kasım 1916 tarihinde Bitlis'e gelen Mustafa Kemal, 21 Kasım 1916 tarihinde Bitlis'ten ayrılmıştır. Bu süre içerisinde milis komutanlarla görüşmüş, Hastane Askeri Birlikler bazı türbe ve camileri gezmiştir. 15 Kasım 1916 tarihinde Rahva Ovası’nda bulunan Yarbay Ali Çetinkaya komutasındaki Türk birliğine bir tatbikat yaptırtmıştır. Bu tatbikatı izlemek için Başhan sırtlarına çıkmıştır. Bu sırtlardan Van Gölü'nü gördüğü vakit; “Burası çok güzel yerler. Burada bir Şark Üniversitesinin kurulması gereklidir” ifadesinde bulunmuştur.
Mustafa Kemal bu vasiyetini 1 Kasım 1936 ve 1 Kasım 1937 yılında TBMM'nin açılış konuşmasında da dile getirmiştir. Bu konuşmalarında, “Bunun için memleketi şimdilik üç büyük kültür bölgesi halinde mütalaa ederek Garp bölgesi için İstanbul Üniversitesi’nde başlanmış olan ıslahat programını daha radikal bir tarzda tatbik ederek cumhuriyete cidden modern bir üniversite kazandırmak; merkez bölgesi için Ankara Üniversitesini az zamanda kurmak lazımdır. Ve doğu bölgesi için Van Gölü sahillerinin en güzel bir yerinde her şubeden ilkokulları ile nihayet üniversitesiyle modern kültür şehri oluşturmak yolunda şimdiden faaliyete geçilmelidir. Bu hayırlı teşebbüsün doğu vilayetlerimizin gençlerine bahşedeceği feyiz Cumhuriyet hükümeti için ne mutlu eser olacaktır. Yüksel tahsil gençlerini istediğimiz ve muhtaç olduğumuz gibi şuurlu ve modern kültürlü olarak yetiştirmek için İstanbul Üniversitesinin tekamülü Ankara Üniversitesinin tamamlanması ve Şark Üniversitesinin yapılan etütlerle tespit edilmiş olan esaslar dairesinde Van Gölü civarında kurulması mesaisine hızla ve önemle devam edilmektedir” dedi.

BİTLİS 5 BİN Mİ YOKSA 7 BİN YILLIK MI?
Gerçekte Bitlis tarihi Neolotik Çağ dediğimiz Yenitaş dönemine kadar uzanmaktadır. Neolitik Çağ veya Cilalı Taş Devri denilen bu dönem Ortataş Devri ile Tunç Devri arasındaki arkeolojik dönemdir. Bu dönem M.Ö. 3 bin yıllarıyla 9 bin yılları arasını kapsamaktadır. Bitlis ve yöresinin yazılı tarih öncesi oldukça karanlıktır. En önemli nedenleri yüzeydeki buluntuların az olması ve bugüne kadar gerçekçi bir arkeolojik çalışma yapılmamasıdır. Bitlis ili sınırları içerisinde bulunan Süphan ve Nemrut dağlarındaki obsidyen (doğal cam yatakları) doğrudan olmasa bile dolaylı olarak bu yöre tarihinin Neolitik dönemine kadar çıktığını göstermektedir. Obsidyen yataklarından elde edilen doğal camın yontucu kesici kazıyıcı olarak çevredeki yerleşim yerlerinde kullanıldığı anlaşılmaktadır.

Yine yapılan çalışmalar sonucunda o döneme ait ticaret yolu Van Gölünün doğusundan güneye bugün ki Van ili sınırları içerisinde bulunan Kalkolitik - Maden Dönemi - yerleşme alanı olan Tilkitepe batıda ise Diyarbakır il sınırlarına Ergani yakınındaki çanak-çömleksiz bir Neolitik yerleşme yeri olan Çayönü dek uzanmaktadır. Bitlis ilinin Van ve Diyarbakır arasında yerleşmiş olması Van'dan Diyarbakır'a yapılacak ticaretin o dönemlerde ancak Bitlis üzerinden yapılacağı dikkate alındığında Bitlis'in Neolitik dönemden beri yerleşme yeri olduğu bir gerçektir. Neolitik Çağ M.Ö. 3 bin yıllarında sona ermiştir. Bu tarihi baz alındığında Bitlis'in 5 bin yıllık bir tarihe ve geçmişe sahip olduğunu anlayabiliriz. Büyük bir ihtimalle Bitlis'in tarihi bundan daha da eskidir. Güneybatı Asya ülkelerindeki Neolitik Çağ M.Ö. 9-5 bin Avrupa ülkelerindeki Neolitik Çağ M.Ö. 6 bin 500 Tuna kıyılarında M.Ö. 5 bin 500 olduğuna göre Bitlis'in tarihinin 5 bin yıldan fazla olması 5-7 bin yıllık olması çok kuvvetle muhtemeldir. 

VAHİT OLCAY

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kayseri Öğrenciler Model BM Toplantısı’nda ‘çevresel sürdürülebilirliği’ konuştu Kayseri’de Osman Ulubaş Köşk Anadolu Lisesi tarafından Erciyes Üniversitesi (ERÜ), Kayseri Üniversitesi (KAYÜ), Abdullah Gül Üniversitesi (AGÜ) Kapadokya Üniversitesi ve Sürdürülebilir Kalkınma Gençlik Liderleri Eğitim Programı (SÜGEP) Academy işbirliği ile düzenlenen MUNOS24 programında, öğrenciler Çevresel Sürdürülebilirlik Hedefleri çerçevesinde Birleşmiş Milletler (BM) modellemesi yaptı. Kayseri Valiliği himayesi ve Kayseri Büyükşehir Belediyesi ana sponsorluğunda gerçekleşen konferans, 3-7 Mayıs tarihleri arasında devam edecek. Konferansta BM ülkelerini temsilen oluşturulan komisyonlar, Çevresel Sürdürülebilirlik Hedefleri için çalışmalar yaparak istişare edecekler. Konferans sonunda da yapılan çalışmalardan elde edilen raporlar Bilim Danışma Kurulu’na sunulacak. Ayrıca ana temaya uygun olarak konferansta katılımcılara atık oluşturmamak adına cam su mataraları verilerek, porselen tabaklar kullanıldı ve belediyenin çevreye duyarlı elektrikli araçları ulaşım aracı olarak kullanıldı. Öğrencilerin yapılacak çalışmalar ile global sorunlara çözüm arayacaklarını söyleyen Kayseri İl Milli Eğitim Müdürü Bahameddin Karaköse, “Bugün Osman Ulubaş Köşk Anadolu Lisesi’nin Model Birleşmiş Milletler Toplantısı Açılış programındayız. Öğrencilerimiz bu çalışmada global sorunlara, sürdürülebilir çözümler bulmaya çalışacaklar. BM’nin sürdürülebilir öncelikleri bizler için sadece uluslararası bir gündem maddesi olmayıp, köklerimizden gelen hakkın, adaletin, mazlumun ve doğrunun yanında olma düsturudur. Bir Anadolu Lisesi olarak Model Birleşmiş Milletler Toplantı programında öğrencilerimiz, küresel vatandaşlık, uluslararası diplomasi, kamu politikası ve problem çözme becerileri gibi konularda çalışmalar yapacak ve beceriler kazanacak. Aynı zamanda bugün tüm dünyanın genel sorunu olan su problemi, iklim krizi, enerji kaynaklarının etkin kullanımı gibi konularda da fikir jimnastiği yapacaklar. Ben burada emeği geçen herkese çok teşekkür ederim” dedi. Kayseri Valisi Gökmen Çiçek ise 21. yüzyılda ırkçılığın, kan ve gözyaşının bitmediğini söyleyerek, “Bize yıllarca 21. Yüzyılın çok daha iyi bir yüz yıl olacağını, globalleşme, küreselleşmenin dünyaya barış getireceğini, etnik ayrımcılıkların biteceğini, çevre kirliliklerine çözüm bulacaklarını, faşizmin ve ırkçılığın son bulacağını söylediler. Yıllarca romanlarda bunları anlattılar ama maalesef geldiğimiz yüzyılda ne ırkçılık bitti, ne faşizm bitti ne de kan ve gözyaşı bitti. Dünyanın her yerinde kan ve gözyaşı akmaya devam ediyor. Mazlumlar öldürülüyor, çevre kirlenmeye devam ediyor. Emperyalizm bu boyutu ile devam ediyor. O yüzden tüm samimiyetimle söylüyorum; bugün sizin buradan yaptığınız açıklamaların dünya için BM’nin kendi merkezinden yaptığı açıklamalardan çok daha önemli olduğunu düşünüyorum. Çünkü dünya mazlumları için, Gazze için onların yaptığı açıklamaların hiçbir anlamı yok. Zaten açıklama da yapmıyorlar, herhangi bir şey de duymuyoruz zaten. O yüzden Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı “Dünya 5’ten büyüktür” diyor. Bugün sürdürülebilir kalkınma ile ilgili konuşacaksınız biliyorum ancak dünyadaki sorunlarla ilgili birçok konuyu daha masaya yatıracaksınızdır. Ben de heyecanla sizleri takip edeceğim ve böyle bir çalışmanın Kayseri’de ve bir devlet okulu tarafından yapılması ilin valisi olarak beni çok mutlu ettiğini ve gururlandırdığını ifade etmek istiyorum. Birkaç idealist öğretmen ki bunu okulun bütün öğretmenleri için söylüyorum ve idealist öğrencilerle bu işler başarılabilir. Sadece özel okullar değil devlet okulları, sadece yabancı ülkelerdeki okullar değil bizim okullarımız dünya sorunlarını en iyi şekilde tartışır, çözüm önerilerini ortaya koyar ve bu özgüveni gösterir. Buna öncülük eden okulumuzu, öğretmenlerimizi ve sizleri tebrik ediyorum” ifadelerini kullandı. Düzenlenen programa Kayseri Valisi Gökmen Çiçek, Erciyes Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fatih Altun, Kayseri Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kurtuluş Karamustafa, Kayseri İl Milli Eğitim Müdürü Bahameddin Karaköse, hayırsever Osman Ulubaş, protokol üyeleri, öğretmenler, üniversite ve lise öğrencileri katıldı.
Yalova Adil Yele YAKAB başkanı seçildi Yalova’daki tüm belediyelerin ve İl Özel İdaresinin üyesi olduğu Yalova Katı Atık Tesisleri Yapma ve İşletme Birliği (YAKAB) yeni dönemin ilk toplantısını gerçekleştirdi. Toplantıda YAKAB’ın dönem başkanlığına Çiftlikköy Belediye Başkanı Adil Yele seçildi. YAKAB’ın Başkanvekilliklerine Yalova Belediye Başkanı Mehmet Gürel ve Koru Belediye Başkanı Kamil Yaman seçilirken, encümen üyeleri de Çınarcık Belediye Başkanı Avni Kurt, Altınova Belediye Başkanı Yasemin Fazlaca, Yalova Belediye Başkanı Mehmet Gürel, Tavşanlı Belediye Başkanı İsmail Arslan, Kadıköy Belediye Başkanı Yılmaz Tavşan ve Subaşı Belediye Başkanı Turhan Canbay’dan oluştu. Plan Bütçe Komisyonu’na ise Tülay Özçelik, Hüseyin Ekin, Coşkun Parlak, Mahmut Doğan ve Seçkin Kaya seçildi. Sevda Yıldırım ve Doğan Çitil ise katip üyeler olarak görev yapacak. YAKAB’ın şimdiye kadar başarılı işlere imza attığını dile getiren Başkan Yele, “Yeni dönemin ilk Yalova Katı Atık Tesisleri Yapma ve İşletme Birliği (YAKAB) toplantısını belediye başkanlarımız ve meclis üyelerimizle birlikte gerçekleştirdik. Beni oylarıyla YAKAB başkanlığına seçen tüm birlik üyelerimize çok teşekkür ediyorum. YAKAB katı atık gazıdan elektrik üretimi, katı atık sahasının işletilmesi gibi önemli projeler gerçekleştiriyor ve tesislerde üretilen elektrikle Yalova’nın enerji ihtiyacının karşılanmasında da katkısı var. Birlik olarak bu dönemde de güzel ve başarılı işlere imza atacağımıza inanıyorum” diye konuştu. Yalova Katı Atık Birliği, Altınova, Armutlu, Çiftlikköy, Çınarcık, Esenköy, Taşköprü, Tavşanlı, Termal, Teşvikiye, Subaşı, Kadıköy, Kaytazdere, Koru, Yalova Belediyesi ve İl Özel İdaresi tarafından seçilen üyeler ile doğal üye olan vali ve belediye başkanları dahil toplam 31 üyeden oluşuyor.
Çanakkale Çanakkale’de 16 organizatör şüphelisi tutuklandı Çanakkale’de polis ekipleri tarafından son iki ayda gerçekleştirilen operasyonlarda, organizatörlük yaptığı tespit edilen toplam 19 şahsa yasal işlem yapıldı. Şüphelilerden 16 şahıs çıkarıldıkları adli makamlarca tutuklandı. Çanakkale İl Emniyet Müdürlüğü Göçmen Kaçakçılığıyla Mücadele ve Hudut Kapıları Şube Müdürlüğünce il genelinde göçmen kaçakçılığı suçunun engellenmesi ve organizatörlerin yakalanması amacıyla yapılan çalışmalarda, 1 Mart- 30 Nisan tarihleri arasında gerçekleştirilen operasyonel çalışmalarda, organizatörlük yaptığı tespit edilen toplam 19 şahsa yasal işlem yapıldı. Şüphelilerden 16 şahıs çıkarıldıkları adli makamlarca tutuklanarak cezaevine teslim edildi. 2 şüpheli şahıs adli kontrol kararı ile ile salıverildi. 1 şüpheli ise firar konumda. Gerçekleştirilen operasyonlarda 11 araç, 37 can yeleği, 14 şambrel, 4 el hava pompası ve 115 bin 950 TL, bin 700 Amerikan doları, 470 euro paraya suçtan elde edilen gelir kapsamında el konuldu. Suça karıştığı tespit edilerek ülkeden yasadışı yollardan Yunanistan’ın Midilli Adasına geçmeye çalışan 148 Afganistan uyruklu şahsa adli işlem yapıldı. Hakkında adli/idari işlem yapılan toplam 227 yabancı uyruklu şahıs Ayvacık Geri Gönderme Merkezine teslim edildi. Ayrıca hakkında Türk vatandaşı veya yabancının yurtdışına çıkmasına imkan sağlamak suçundan arama kararı bulunan 4 şahıs yakalandı. 1 şahıs tutuklanırken, 3 şahıs savcılık makamı tarafından serbest bırakıldı.
Denizli PAÜ başarılı akademik çalışma ve hizmetleri ödüllendirecek Pamukkale Üniversitesi (PAÜ) İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi (İTBF) çeşitli kategorilerden oluşan “Ödül Kılavuzu” hazırladı. İTBF, ilk ödülünü 2025 yılında verecek. Pamukkale Üniversitesi (PAÜ) İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi (İTBF) bünyesinde görev yapan akademik ve idari personel ile fakülte öğrencilerinin çalışma ve faaliyetlerinde göstermiş oldukları başarı, hizmet ve katkılarının; ayrıca mezunlarının ve fakülte ile iş birliği yapan kamu yararına çalışan dış paydaşlarının (kişi, kurum, kuruluş) hizmetlerinin değerlendirilerek ödüllendirilmesindeki esasları düzenlemek amacıyla bir ödül kılavuzu hazırladı. Fakültenin Ödül Esasları hazırlanırken üniversitenin Kalite Politikası esaslarına uygun olarak, kurum içindeki teşvik sistemine katkı sağlamak ve üniversite ile şehir etkileşimini desteklemek temel hedef olarak belirlenmiştir. Bu kılavuz kapsamında Akademik Başarı Ödülü, Topluma Hizmet Ödülü, Kurumun İşleyiş ve Faaliyetlerine Katkı Ödülü, Akademik Vefa Belgesi, Yüksek Onur Belgesi, Başarılı Genç Akademisyen Ödülü, Akademik Yükselme Tebrik Belgesi, Denizli’ye Hizmet Ödülü gibi çeşitli ana başlıklarda ödüllerin verilmesi planlandı. Her yıl Şubat ayında ödül başvuruları değerlendirilecek İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi tarafından kurulan Ödül Kılavuzu hazırlama komisyonu üyeleri Prof. Dr. Şeyda Sivrioğlu ve Doç. Dr. Alper Bilgehan Yardımcı tarafından Türkiye’de üniversitelerde farklı uygulamalar incelenerek oluşturulan kılavuz, Fakülte Kurulu’nun onayı ile kabul edildi. Bu doğrultuda, fakülte personeli içinden Fakülte Kurulu tarafından seçilerek 3 yıllığına görevlendirilecek olan bir Ödül Komisyonu, her yıl Şubat ayı içerisinde yapılacak ödül başvurularını değerlendirerek 3 ay içinde ödüle uygun görülen isimleri belirleyecek. Bu ödüllerin ilki, 2024 yılındaki hizmet ve başarıları esas alarak 2025 yılında verilmeye başlanacak. Fakülte Dekanı Prof. Dr. Yasemin Beyazıt, Ödül Komisyonu’ndaki özverili çalışmalarından dolayı öğretim üyelerini tebrik ederek akademik kurumsallaşma adına önemli bir başarıya daha imza attıklarını ifade etti.