GÜNDEM - 01 Şubat 2011 Salı 11:49

Erdoğan'dan Mübarek'e tavsiye

A
A
A
Erdoğan'dan Mübarek'e tavsiye

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan partisinin grup toplantısında konuştu.

Tunus ve Mısır'daki protestoları yakından  izleyen ve Arap halklarının yakından takip ettiği El Cezire televizyonu Başbakan  Recep Tayyip Erdoğan'ın bugün TBMM Ak Parti grubunda yaptığı konuşmayı canlı  olarak yayınladı.

İŞTE BAŞBAKAN'IN AÇIKLAMALARI:



İçerde ve dışarıda özellikle bölgemizde önemli gelişmelerin yaşandığı bir süreçten geçiyoruz. Bunlara geçmeden önce son haftalarda ülkemizde yaşadığımız, yaşattığımız büyük açılış coşkularını kısa özetliyim istiyorum.


8 Ocak’ta Kars’ta toplu açılışları gerçekleştirdik. Okullardan, bölünmüş yollara kadar 43 farklı yatırımı o illerimizde son derece coşkulu bir katılım eşliğinde Karslı kardeşlerimize kazandırdık. Aynı gün Kars Sarıkamış ilçesinde, 1914 harekatında hayatını kaybeden şehitlerimizi de bir kez daha yad ettik.


Oradan Kuveyt ve Katar’a hareket ettik. Her iki ülkede iş konseyleriyle bir araya geldik. Ayrıca Kuveyt’te şahsıma mümtaz şahsiyet ödülünü de ülkem ve milletim adına büyük bir gururla teslim aldım.


15 Ocak’ta Muğla’daydık. Fethiye’de Muğla ve ilçeleri için yaptığımız 33 tesisin toplu açılışın gerçekleştirdik. Ardından İstanbul’da büyük bir açılış coşkusu yaşadık. 28 kavşak, 3 spor salonu, 2 metro istasyonu ve 3 adet stat bağlantı tünelini, 36 farklı yatırımı bir tek toplu açılış töreniyle, Sinan Erdem spor salonunda İstanbul’a kazandırdık. Sadece bu açılış töreniyle, İstanbul’a kazandırdığımız yatırımların toplam bedeli 775 milyon lira.


Ardahan’da 27 tesis, Batman’da 69 eser açtık. 12 Eylül’de ‘evet’ oyunun rekor düzeyde çıktığı, Ağrı’da aynı şekilde 41 yatırımın toplu açılışını gerçekleştirdik.


Bu arada Ukrayna’ya resmi ziyaretimiz oldu. Orada vize muafiyeti konusunda müzakerelerin başlatılması kararını aldık.


Tabi Erzurum’da çok daha farklı bir heyecanı yaşadık. Önce 7 Ocak’ta Erzurum’a giderek, kış oyunları için Erzurum’a kazandırdığımız yaklaşık 650 trilyonluk bir yatırımla inşa ettiğimiz eserlerin açılışını yaparak Erzurumlulara kazandırdık.


Muhteşem bir manzaraydı. Lapa lapa yağan karın altında, statta tam bir kardeşlik tablosu çizildi. Hele hele 80 yaşındaki cirit ustası dedemizle, 10 yaşındaki torununun, belki de torununun at üzerinde stadı selamlarken oluşturduğu tablo, dadaşların coşkusu, 80 ülkenin televizyonlarından canlı olarak yayınlandı. O manzara karşısında gözyaşlarına hakim olabilmek mümkün değildi.


8 yıl boyunca Erzurum’a her alanda yaptığımız yatırımları, Universiade’la farklı bir boyuta getirdik. Çok şükür artık Erzurum yeniden uluslar arası bir marka kent olma yolunda önemli bir sınavı başarıyla geçti.


Bugünde grup toplantımızın ardından Bişkek’e hareket ediyoruz. İki ülkenin ticaretini artırmak için toplantımızı yapacağız. Alın teri döken her bir kardeşlerime şükranlarımı sunuyorum. Eğitime ilişkin birkaç şey söylemek istiyorum. Dün TRT Okul’un açılışını gerçekleştirdik. TRT Okul 24 saat eğitim yayını yaparak eğitime önemli bir katkı sağlayacak.


Kredi ve Yurtlar Kurumu’muz yurtdışındaki öğrencilerimize kredi ve burs vermeye başlıyor. Öğrenci yurdu için de hazırlıklarımız başladı. Milli Eğitim Bakanlığımız başarılı fakat ihtiyaç sahibi öğrenciler burs desteği sağlıyordu. Şu anda 212 bin öğrencimiz bu burstan yararlanıyor.


Bölgemizde, yakın coğrafyamızda önemli olaylar, açıkçası tarihe yön verecek önemli gelişmeler yaşanıyor. Bu olaylara yaklaşımımız, günlerdir siyasi çevrelerde sorgulanıyor. Alıştık bunlara.


Şunu öncelikle söylemek istiyorum. Ak Parti her zaman hak ve özgürlükten yana olmuştur. Bizim bırakın bölgeyi, dünyanın neresinde olursa olsun hiçbir zulme sessiz kalmamız mümkün değildir. Bunları ama yazılı, ama sesli muhakkak dile getirmişizdir.


Ak Parti kurulduğu günden itibaren halkın tercihlerinin her şeyin üzerinde olduğuna inanmış ve bunu savunmuştur. Ak Parti yola çıkarken, yeter söz de karar da milletin diyerek, sadece millete inanarak iktidara iş başın gelmiş, emanet yüklenmiş bir partidir. Her zaman söylüyorum. Ak Parti’nin rotasını millet çizmiştir, bundan sonra da millet çizecektir. Ak Parti’nin kumaşını millet dokumuştur, bundan sonra da millet dokuyacaktır.


Milletin demokrasi yönünde ortaya koyduğu büyük bir haykırıştır. Ak Parti’nin varlık sebebi demokrasiye güç vermektir. Hukukun üstünlüğünü hakim kılmaktır. Hak ve özgürlükleri hayata geçirmektir. Ak Parti dünyanın her yerinde, hiç korkmadan, asla ve asla tereddüt etmeden mazlumun, mağdurun yanında olmuş, her zaman baskı ve zulmün karşısında cephe almıştır.


Biz bugüne kadar hep dik durduk ama dikleşmedik. Bundan sonrada devam edeceğiz. Bizim bu dik duruşumuzu, birkaç tane entelektüel, birkaç tane köşe yazarı şekillendiremez. Biz hiçbir yerden icazet alarak bu yolda yürümüyoruz.


Türkiye tarihin akışını değiştirecek roller oynuyor. Şahsiyetli bir dış politika izliyoruz. Zalimle zalim diyen, katile katil diyen Türkiye tabuları yıkmaktadır. İnsanları ablukaya mahkum edenlere dur bakalım diyen Türkiye hakkı ve hakikati haykırmaktadır. 


Biz kendimiz için istediğimizi diğer kardeşlerimiz için de isteyen bir anlayışın temsilcisiyiz. Biz kardeş halkların komşu ülkelerin istikrarsızlık yaşamaması için bugüne kadar elimizden gelen çabayı sarf ettik. Bundan sonra da sarf edeceğiz.


İçindeki sorunları çözemeyen, kendi arasında uzlaşı sağlayamayan ülkeler aydınlık bir geleceğe de ulaşamazlar. Menfaatlerini de koruyamazlar.


Bunun için Filistin’de ulusal uzlaşı çağrısı yaptık. Irak’ta demokratik mutabakatın sağlanması için gayret gösterdik. Biz her zaman bölgemizdeki ülkelerin ulusal uzlaşılarını, birliklerini, demokratik gelişimlerini destekledik. İşte bu grup Türkiye içinde olduğu kadar, başta bölgemiz olmak üzere, tüm dünyada mazlumların sesi olarak tarihe ismini yazdırmış bir gruptur.


Tarihte baskıyla sindirmeyle korkutmayla ayakta kalmayı başaran hiçbir yönetim yoktur. Er yada geç insanlık onuru ve haysiyeti bütün zincirleri kırmış, duvarları yıkmış, mazlumun ahı aheste de olsa çıkmıştır. Bu yüzden hak ve özgürlüklere hiçbir yönetim kayıtsız kalamaz.


Cumhuriyetimiz her geçen gün daha ileri demokrasiye doğru yol almaktadır. Demokrasi halkın sesine gönlüne iradesine taleplerine sahip çıkmayı, bunları yönetime yansıtmayı gerektirir. 


Halka gözünü gönlünü kulağını kapatan yönetimler uzun ömürlü olamazlar. Halkın hiçbir çağrısı karşılıksız kalmaz. Halka rağmen hiçbir iktidar ayakta duramaz. Devlet halk içindir, halkın varlığıyla iradesiyle anlam kazanır. 


Biz kendimiz için ne istiyorsak, dostlarımız kardeşlerimiz için aynısını istiyoruz. Biz kendimiz için nasıl huzur güvenlik istikrar kalkınma birlik istiyorsak, kardeş ülkeler için de aynısını istiyoruz.


Buradan Mısır Devlet Başkanı sayın Hüsnü Mübarek’e içten bir uyarıda bulunmak istiyoruz. Bizler insanız. Bizler faniyiz. Kalıcı değiliz. Her birimiz ölecek ve gerde bıraktıklarımızdan dolayı sorgulanacağız. Müslümanlar olarak


Hepimiz gelip geçiciyiz. Baki olan gök kubbe altında hoş bir sada bırakmaktır. Saygıyla anılmaktır, rahmetle yad edilmektir. Bizler halk için varız. Onun iin diyorum ki yarın öldüğümüzde, hoca efendi gelip şunu söylemeyecek. Cumhurbaşkanı niyetine demeyecek, Başbakan niyetine demeyecek, bakan niyetine demeyecek.


Trilyarderlere sesleniyorum. Trilyarderler niyetine demeyecek. Er kişi niyetine diyecek, hatun kişi niyetine diyecek.


Seninle beraber gelecek sadece kefen olacak. Öyleyse o kefenin kadri kıymetini bilelim. Hem vicdanımızın, hemde halkımızın sesine, onların ya hayır duasına yada bedduasına hazır olalım. Onun için halkın haykırışına kulak verin, kulak verelim.


Halktan gelen değişim arzusunu karşılayın. Açık söylüyorum. İstismarcıların, mısır üzerine karanlık senaryoları olanların inisiyatif almalarına izin vermeden, önce siz adım atın. Halkı tatmin edecek adımlar atın.


Aylarca süren seçimlerin demokrasisi olmaz. 24 saatte biz seçim bitiyoruz. Bizim arzumuz bu olayların bir an önce son bulmasıdır. Onun için diyorum ki Mısır bir medeniyet ülkesi. Bir tarih bir kültür zenginliklerle dolu bir ülke. Mısırlı kardeşlerime de sesleniyorum. Silahtan uzak, ama tarihinize de kültürünüze de sahip çıkın. Buna bu arada, bana göre yara aldırmayın. Sadece özgürlüklere sahip olmanın haysiyetli mücadelesini verin diyorum. Bu sizin en demokratik hakkınızdır. Demokrasi ve özgürlük insani bir haktır.


Mısırda ister asker, ister polis, isterse sivil olsun, bir tek canın yitip gitmesi, bizim Türk milletinin canından can kopmasıdır.  Mısır’da bir kişinin dahi burnu kanasın istemiyoruz. Halkın da iktidarında böyle bir sorumluluk anlayışı içinde mısır’da her kesimi tatmin edecek, demokrasiyi en ileri standartlara taşımaları en büyük arzumuzdur.


Mısır’da ve Tunus’ta reformların hayata geçmesi, birlik ve bütünlüğün kesinlikle bozulmaması en büyük arzumuzdur. Tunus’ta da yeni hükümetin, halkın talepleri doğrultusunda reformları hayata geçireceğini ümit ediyoruz. Türkiye bu kritik süreçte Tunus’un ve halkının da yanında olacaktır.


Kadim Mısır’dan Mezopotamya’ya ve İslam medeniyetine kadar, tarihin en büyük medeniyet gelenekler bu coğrafyada ortaya çıkmıştır. Bu coğrafyada farklı diller ve kültürler evrensel değerleri benimsemişlerdir.


Fakat son bir asırdır Ortadoğu, bambaşka bir çerçeveye oturtulmak isteniyor. Ortadoğu kanla gözyaşıyla, cehaletle ve insan hakları ihlalleriyle anılır hale gelmiştir. Biz Türkiye olarak Ortadoğu halklarının bunu hak etmediğine inanıyoruz.


Ortadoğu toplumları genç ve dinamik nüfusuyla, açık zihni ve özgürlükçü bakış açısıyla, yeni bir kültür ve medeniyet hareketine öncülük edebilir.


Değişim ile istikrar, reform ile güvenlik arasındaki dengenin muhafaza edilmesi gerekmektedir. Bu dengeyi kurmak suretiyle, Ortadoğu toplumlarının daha adil daha özgürlükçü bir geleceğe adım atacaklarına inanıyoruz. Biz demokrasiden radikalizmin çıkacağına hiçbir zaman inanmadık. Düzen ve istikrar ancak ileri demokrasiyle sağlanabilir.


Onun için millete bidon kafalı göbeğini taşıyan adam yakıştırması yapmak bir cehaletin ürünüdür. Bunu diyenlerde, bir kısım entelektüel geçinenlerden değil mi? Onların içinden çıktı. Ve 22 Temmuz seçimlerinde Ak Parti yüzde 47’ye ulaşırken neyle geldi? O cumhuriyet yürüyüşleriyle geldi. Ordumuzu göreve davet eden zihniyetlere, benim milletim dur bakalım dedi. Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir dedi ve yüzde 47’yle Ak Parti’yi tekrar iktidara taşıdı.


Şimdi bakıyorum birileri yine buna hazırlanıyor. Sorun varsa, çözüm yeri sandıktır. Millete gitmektir. Ben inanıyorum ki bu coğrafya demokrasinin evrensel değerlerini, uzlaşı içinde yaşamanın en güzel örneğini tüm dünyaya gösterecektir.


Buradan bir kez daha kardeş halklara sesleniyorum. Karamsar olmak bizlere yakışmaz. Kardeşlik ve dostluk içinde özgüvenle hareket etmek durumundayız. Hak ve özgürlük mücadelesi vermek herkesin hakkıdır. Ama şiddete başvurmadan. Şiddetten kastım terör ağırlıklı. 


Karşımızdakilerin de insan olduğunu, kardeşimizin olduğunu unutmadan, aklı selimden ayrılmayalım. İnanın aşılamayacak hiçbir sorun yoktur. Bize ne görev düşüyorsa, biz onu yapacağız. Ama hiçbir zaman durumdan vazife çıkarmayacağız.


Tunus ve Mısır’daki olayları en başından itibaren dikkatle izliyor oralardaki vatandaşlarımızın güvenliği noktasında gereken adımları, bunlar şu ana kadar takip edilmiş, THY ile koordineli bir şekilde yürütülmüştür. Şu ana kadar 1500 vatandaşımızı Türkiye’ye taşıdık. Türkiye’den yardım isteyen ülkelere de her türlü yardımı yaptık.


Önceki akşamda ABD Başkanı Obama ile telefon görüşmesi yaptık. Mısır’daki gelişmeleri ele aldık. Bu yöndeki değerlendirmemizi aldılar. Meşru ve doğal taleplerin karşılanması hususunda hem fikir olduğumuzda teyit edilmiştir.


Tabi küçük ya da büyük, içeride ya da dışarıda olumsuz her meseleyi istismara yönelen, hükümete fatura çıkarmak yada ilgili ilgisiz mesaj vermek isteyen muhalefet, tersinden okuma kabiliyetini ciddi bir şekilde ortaya koymuştur. Başta CHP olmak üzere, muhalefet partilerinin Tunus ve Mısır olaylarından ders çıkarmak yerine, halkı şiddete davet etmeler, Türk demokrasisi adına bir kara lekedir.


1950’de Menderes iktidara gelmiştir. Halkın CHP’ye karşı başkaldırışıdır. Milletin gönlünde kendisine silinmez bir yer edinen, Merhum Turgut Özal’ın da 12 Eylül’den sonra geldiğini unutmayınız.


22 Temmuz seçimleri, statükoya baskıya yasakçı anlayışa bir tepkidir. Şahsıma muhalefet, senin de akıbetin Menderes gibi olacaktır diye söylemeye ve bazı köşe yazarlarıyla aynen yazmaya başlamışlardır. Herhalde birilerine benzetiyorlardı. Biz Allah’ın verdiği ömrün, kimse tarafından noktalanmayacağını belirtmek isterim


12 Eylül halk oylaması, CHP-MHP ve BDP olmak üzere, değişime direnen, milletin talep ve arzularını kulak tıkayan çevrelere karşı açık bir mesaj vermiştir. Bu millet her zaman değişimin yanında olmuş ve bunu da sandık yoluyla gerçekleştirmeyi bilmiştir.


Tunus ve Mısır konusunda, Ak Parti’ye mesaj gönderen bazı köşe yazarları var. O mesajı asıl kendisi alması gerekenlerdir. O mesajı kendilerinin iyi okuması lazım. Bizim o mesaja ihtiyacımız yok. Milletin mesajına ihtiyacı var. Benim milletim o mesajı, o siyasi partilere vermiştir.


Türkiye’de kimin çetelere karşı amansız bir mücadele içinde olduğu, kimin de çetelere avukatlık yaptığı herkesin malumudur. Yarın yazacaklarını biliyorum. Ama söylemek zorundayım.


3 haftadır grubumuz yok. Nedir o? Bazı köşe yazarları, iki de bir yazarak, konuşarak şu ifadeleri kullanıyorlar. Sizin gayretleriniz belki bir işaret fişeği olabilir, ama bunları sümen altına iten iktidar olursa, siz sadece söylediklerinizle kalırsınız. Biz ise bu işi sizlerle değil, her şeyi kendi periyodu içerisinde yürüten işleyen ve bu şekilde de neticeye milletiyle ulaşmaya gayesi içindeyiz.


Sanırsınız ki onlar haktan yana, özgürlükten yana biz karşıyız. Halktan yana olan, milli iradeye gölge düşürülmesine eyvallah etmeyen Ak Parti iktidarıdır. Meclis’i terk edenler, komisyonu terk edenler, halk oylamasında halkı boykota çağıranlar, iktidara tuzak kuran çetelere avukatlık yapanlar değil, canı pahasına gecesini gündüzüne katan dik duran Ak Parti iktidarıdır.


Muhalefetin seviyesi iyice düşen, nezaketi saygıyı artık iyice terk eden üslubu hakkında da bazı değerlendirmeleri sizlerle paylaşmak istiyorum. MHP ve BDP’nin siyasi nezaket ve terbiye dışı üslubunu dikkate almıyorum. Ancak, aynı üslubun CHP’de siyasi söyleme, artık bir politikaya dönüşmüş olmasından dolayı demokrasimiz adına kaygı duyduğumuzu da belirtmek istiyorum.


Şu anda CHP genel başkanı üslubunun, genel başkan yardımcıları ve milletvekilleri tarafından benimsendiğini, CHP’ye üslupsuzluğun hakim olduğunu görüyoruz. Ben CHP’ye gönül veren, MHP’ye gönül veren, BDP’ye gönül veren kardeşlerime de sesleniyorum. Bir ana muhalefet liderinin yardımcısı, kalkıp bu ülkenin Başbakan’ına Bostancı başı ya da harem ağası ifadesini yakıştırabilir mi?


O köşe yazarlarına sesleniyorum. Acaba siz bu açıklama karşısında ne söylediniz, ne yazdınız? Ben ve arkadaşlarım, eyvallah iyi söyledi mi diyeceğiz? Kimin eli kimin cebinde belli değil. Böyle bir ana muhalefet partisi olur mu?


CHP ve Genel başkanın bu üslubunu biz bugüne kadar tam anlamıyla, gülümseyerek karşıladık. Bu üslubu her zaman milletimize şikayet ettik. Zaman zaman son derece hassas açıklamalara, iftiralara, mesnetsiz iddialara sert cevaplar vermemiz gerekti.


Örneğin Ak Parti’yi bir terör örgütüyle işbirliği iddiasıyla ilgili böyle bir densizliğe biz gereken bir üslupla cevap verdik. Sessiz mi kalacaktık?


Biz bütün siyasi partiler gibi meşru ve yasal zeminde herkesle görüşürüz. Bunu bir ittifak gibi lanse etmek, bize değil bu iftiraları atanlara zarar verir. Şimdiki CHP Genel Başkanı’nın SSK genel müdürlüğü döneminde, terör örgütü mensuplarına nasıl sahip çıktığını, nasıl tayinler yaptığını biz belgelerle açıkladık. Ama bunu hiçbir zaman hiçbir zaman, bir terör örgütü CHP ilişkisi olarak lanse etmedik, etmeyiz. Biz böyle üslubu asla kabul etmeyiz.


Ben SSK’yı 7 yıl yönettim. Güzel. Tamam da 7 yıllık yönetimindeki SSK ne yaptı? SSK sürekli kayıptaydı. Üstelik bir yıl önce, SSK artıdayken, 7 yıllık sürekli ekside devam etmiştir. Yıl yıl açıkladım. Arkadaşlarım açıkladı. Hepsi söylediler. Hangi yüzle çıkıyorsun da ben SSK’yı başarıyla yönettim diyorsun. Halep oradaysa, arşın evraklarda, belgelerde, burada.


Sadece biz değil vatandaşlarım da bundan rahatsız. CHP’li kardeşlerimiz de bundan rahatsız. Şimdi Candaş medya da bu üsluptan rahatsız.


Eğer CHP genel başkanı bu üslupla devam ederse, geçmişte de yaptığımız gibi,  kendisini ademe mahkum eder, kendisini muhatap almayız. Ama onu muhatap almak, onun ciddiyetsiz yaklaşımlarına cevap vermek de bizim için bir zule dönüşüyor.


Herkes sözünü ölçerek, tartarak, edep ve nezaket dairesi içinde söylemeli. Yolsuzluk, ne kadar büyük bir suçsa, aynı şekilde namuslu şerefli insanlara, hiçbir belge olmadan, yolsuzluk ithamında bulunmakta o kadar büyük suçtur.


Sen yolsuzluk ithamında bulunacaksın, iftira atacaksın. İftira yalanlandığında da senin yüzün kızarmayacak. İftira atmanın bedeli pişkinlik olamaz.


Önce anayasa komisyonunda, sokak sokak mahalle mahalle direnme çağrısı yapıldı. Ardından komisyonda, CHP’li üyeler komisyondan istifa ettiler. Seçim öncesinde, CHP tarafından yapılan bu tehlikeli çağrıların, istifaların son derece anlamlı olduğunu ifade etmeliyim.


Bugüne kadar bir çok yasanın müzakeresinde kullanılmayan bir üslup, çok az bir süre kala devreye alınmış durumda. Öncelikle adalet komisyonundaki istifaların, komisyonun çalışmasını engellemediğini açıklamak istiyorum. Yeni üyeler seçilene kadar komisyon çalışmaya devam eder. Sokak sokak direniş çağrısıyla ilgili, Burdur ve Denizli’den açıklama yapma çağrısında bulundum. Bu açıklamalar karşısında CHP Genel Başkanı’nın suskunluğu, CHP’nin genlerinin hiçbir gelişime uğramadığını gösteriyor.


CHP 1960’da gençleri sokağa dökerek müdahaleye çanak tuttu. Bugün de aynısını yapmak istiyorlar. İşin daha da ilginç yanı şu. Mahalle mahalle sokak sokak direnme çağrısı yapanlar, seçimde bir başarıya dair umutlarını kaybetmiş durumdalar.


Seçimden başarılı şekilde çıkacaklarına inansalar, böyle bir çağrıyı yapmazlar. Bu çaresizlik göstergesidir. Türkiye 1950’lerin, 1960’ların Türkiye’si değil. Artık statükoyu, artık vesayeti sorgulayan, çeteleri mafyayı tasfiye etmiş, tasfiye eden bir ülke. 


CHP ya birilerini göreve ya da halkı sokağa davet eder. Kendisine güvenen partiler başkalarından medet ummazlar. Sadece millete inanırlar. CHP artık bu sorumsuzluğu bir kenara bırakmalı. Millete eline taş sopa alıp, sokak sokak direnme çağrısında bulunanlar, bunun bedelini elbette sandıkta çok ağır bir şekilde ödeyecektir.


Böyle bir çağrının herhangi bir milletvekilimiz yaptığında nasıl bir tepkiyle karşılaşacağını sizlerin takdirine bırakıyorum.


Bir heykel tartışmasını dahi, alkolle ilgili düzenlemeyi dahi rejim tartışmasına taşıyanların, derin bir suskunluğa bürünmesini milletimin hakemliğine bırakıyorum.


Şimdi ne söyleniyor? Alkollü hareket engellenemez. Bir siyasetçi buna önderlik eder mi? İşte Taksim’den meydana, alkollü hareket engellenemez. Biz bu ülkeyi böyle anlayışlara teslim etmeyiz. Benim milletim bunu yapmaz zaten. Kendisini idare edemeyenin, milleti ülkeyi idare etmesi mümkün mü?


Anayasa’mızda 58. madde ortada. Bunu yerine getirdiğimiz için, bize anayasa’nın dediğini yapıyor demiyor bu ülkede.


Bunlar gençliğin koruması değil, gençliğin maalesef alkolik olmasını arzu ediyorlar. Biz anayasamızın hükmü neyse bunun gereğini yine yaparız, yine yapacağız. Kaldı ki bu bir bağımsız kurumun hazırlamış olduğu bir genelgedir.
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Diyanet İşleri Başkanı Arpaguş: "Üç aylar, bizler için durup düşünme, hayatımızı yeniden gözden geçirme, günahlarımız için af dileme fırsatıdır" Diyanet İşleri Başkanı Safi Arpaguş, "Üç aylar, bizler için durup düşünme, hayatımızı yeniden gözden geçirme ve samimiyetle Rabbimize yönelerek kulluk hususundaki eksikliklerimizi giderip hata ve günahlarımız için af dileme fırsatıdır" dedi. Diyanet İşleri Başkanı Arpaguş, Recep, Şaban ve Ramazan aylarını kapsayan mübarek üç ayların başlamasıyla ilgili bir mesaj yayımladı. Arpaguş, üç ayların insanın hayatını yeniden göz geçirmesi, Allah’a yönelerek kulluk konusundaki eksikliklerini gidermesi ve günahlardan af dilemesi için fırsat olduğunu belirtti. "Üç aylar, bizler için durup düşünme, hayatımızı yeniden gözden geçirme, günahlarımız için af dileme fırsatıdır" İçerisinde nice feyiz, bereket ve hikmetler barındıran mübarek üç aylara kavuşmanın sevincinin yaşandığını ifade eden Arpaguş, "Bugün itibariyle mübarek ayların ilki olan Recep ayına girmiş bulunuyoruz. Manevi hayatımızda müstesna bir yere sahip olan, zihin ve gönül dünyamızda derin manalar taşıyan bu özel zamanlara bizleri ulaştırdığı için Yüce Rabbimize hamd ediyoruz. Bu kıymetli vakitlerin her anını hakkıyla değerlendirebilmeyi bizlere nasip etmesini Cenab-ı Hak’tan niyaz ediyoruz. Yüce Rabbimiz dünya hayatını bizim için bir imtihan sahası kılmış ve bizlere en büyük sermaye olarak ömür nimetini bahşetmiştir. Hiç şüphesiz ömür nimetinin her bir anı paha biçilemez bir hazine değerindedir. Ne var ki insan çoğu kez gaflete düşerek bu nimetin değerini yeterince fark edememektedir. İşte üç aylar ve bu ayların içinde barındırdığı mübarek gün ve geceler, vaktin kadrini bilmemize ve zaman bilincini yeniden kuşanmamıza vesile olan bir maneviyat iklimidir. Hayatın hızlı akışı içinde ruhların dünya meşgalesi ile yorgun düştüğü bir vasatta idrak edilen üç aylar, bizler için durup düşünme, hayatımızı yeniden gözden geçirme ve samimiyetle Rabbimize yönelerek kulluk hususundaki eksikliklerimizi giderip hata ve günahlarımız için af dileme fırsatıdır" dedi. "İbadetlerimizi daha düzenli, daha ihlaslı ve bilinçli bir şekilde yerine getirmenin gayreti içinde olmalıyız" Aynı zamanda Arpaguş, mesajında şu ifadelere yer verdi: "Peygamber Efendimiz, ‘Allah’ım Recep ve Şaban aylarını bize bereketli kıl ve bizi Ramazana ulaştır’ diye dua ederek bu mübarek zamanların önemine dikkat çekmiş; bu aylarda ibadetini artırmış ve müminleri de buna teşvik etmiştir. Dolayısıyla bu müstesna zamanlar vesilesiyle her birimiz ibadetlerimizi daha düzenli, daha ihlaslı ve bilinçli bir şekilde yerine getirmenin gayreti içinde olmalıyız. Niyetlerimizi, sözlerimizi ve davranışlarımızı gözden geçirerek daha samimi bir Müslüman ve daha iyi bir insan olma azmimizi pekiştirmeliyiz. Geçmişimizin muhasebesini yaparak hayatımıza çeki düzen vermek ve eksiklerimizi gidermek için bu mübarek vakitleri bir fırsat bilmeliyiz. Bu vesileyle aziz milletimizin ve tüm İslam âleminin üç aylarını tebrik ediyorum. İbadet, taat ve dualarımızı kabul buyurmasını, iyiliklerimizi katından bir rahmetle bereketlendirmesini Yüce Rabbimizden niyaz ediyorum."
Adana Kargoyu aracından inmeden bahçeye fırlattı Adana’da bir kargocu, müşterisine teslim edeceği kargoyu aracından inmeden bahçeye fırlattı. O anlar güvenlik kamerasınca kaydedildi. Olay, 18 Aralık’ta merkez Seyhan ilçesine bağlı Narlıca Mahallesi’nde meydana geldi. İnternetten bir ürün sipariş eden Sinem Şahin (20), kargosunu teslim alacağı gün evde olmadığı için kargocudan ürününü müstakil evinin giriş kapısına bırakmasını istedi. Eve geldiğinde kargosunun kapı yerine bahçenin ortasında olduğunu fark eden Şahin, durumdan şüphelendi. Güvenlik kamerası kaydetti Evinin güvenlik kamerasını inceleyen Şahin, kargocunun, adrese geldiğinde aracından inmeden kargoyu bahçeye fırlattığını gördü. Görüntüleri sosyal medyada paylaşan Sinem Şahin’in videosu viral oldu. Şahin, "Kargomu getirmek için kargocu beni aradı, evde olmadığımı söyledim ve kapıya bırakmasını rica ettim. Kargomu eve gelince kapı yerine bahçede görünce güvenlik kamerasına baktım ve kargocunun temassız teslimat yaptığını gördüm. Videoyu paylaşınca çok fazla izlendi. Kargocuyla da görüştüm ve videonun tuttuğunu, eğlenceli bir video olduğunu söyledi" ifadelerini kullandı. Ürününün kırılacak bir ürün olmadığını ancak kargocuların dikkatli olması gerektiğini de belirten Şahin, "Kargomda kırılacak bir ürün yoktu ancak kırılacak bir ürün de olabilirdi. Kargocuların daha dikkatli olması gerek" dedi.
Antalya Antalya’dan toplanıp, Avrupa’ya gönderiliyor İlaç, gıda, kimya, boya ve kozmetik sektöründe kullanılan defne yaprağı, Antalya’nın Akseki ilçesindeki orman köylüsüne geçim kaynağı oldu. Akseki’nin Sinanhoca Mahallesi’nde her yıl aralık, bazı yıllar ocak-şubat aylarında yaklaşık 4 haftalık dönemde hasadı yapılan defne yaprağı, yaklaşık 100 aileye önemli ölçüde gelir sağlıyor. Meydanda toplanıp tartımı yapılan defne yaprakları kilosunu 25 liradan firmalar tarafından yerinde alınıp işlenmek üzere götürülüyor,işlenmiş ürünler ise Avrupa’ya ihraç ediliyor. "3 bin dönümlük arazi üçe bölünüyor" Akseki Orman İşletme Müdürlüğünden alınan izin ile yaklaşık 3 bin dönümlük arazideki ormanlık alanı 3’e bölüp köy sınırları içerisinde kendiliğinden doğal ortamda yetişen defne ağaçlarının 3 yılda bir hasat yapılıyor. Hasat zamanında çoluk çocuk şafak vakti evlerinden çıkıyor. Dik yamaçlarda, kayalıkların arasındaki ağaçlardan defne yaprağı toplayan köylüler, traktör römorklarına yükledikleri defne çuvallarını, köy meydanında istifliyor. "Antalya’nın defne yaprağı ihracata gidiyor" Köylüler topladıkları defne yapraklarını köy meydanına getiriyor. Meydanında toplanan tartımı yapılan defne yapraklarını kilosunu 25 liradan satın alan çeşitli İzmir firmaları, işlemek üzere İzmir’e götürüyor. Özellikle ilaç, gıda, kimya, boya ve kozmetik sektörlerinde kullanılan defne yaprakları ya da işlenmiş ürünler Amerika ve Avrupa ülkelerine ihraç ediliyor. Yılın bu döneminde köylülerin büyük çoğunluğu defne kesimiyle uğraşıyor. 5 kişilik bir aile ortalama 60 bin lira gelir elde ediyor "Bu yıl 150 ton defne" Sinanhoca Mahallesi Muhtarı Erol Büyükarslan, bu orman arazisinde yetişen defne ağaçlarının kalite oranının yüksek olduğunu söyledi. Sinanhoca bölgesinin defne yaprağının Türkiye’deki en iyi defne yaprakları arasında yer aldığını dikkat çeken Büyükarslan, köylüler için önemli bir gelir kaynağı olan defne yaprağında geçen yıl 350 ton ile rekor kırmıştık. Bu sezon ise 150 ton defne yaprağı toplandı. Bunun nedeni ise bu yıl kesim yapılan bölmede defnenin daha az olmasından kaynaklandığını söyledi. Büyükarslan, "Kilosunu da bu yıl çok iyi fiyata verdik. 25 liradan ihale ederek satışını gerçekleştirdik. Geçen yılda 19 lira 30 kuruştan satmıştık. Köy halkı bu yılda çok iyi bir gelir elde etti. Defne, alıcı firmalar tarafından işlendikten sonra yurt dışına ihraç edilerek ülke ve ilçe ekonomisine de önemli katkı sağlıyor" dedi. "İşletme müdürlüğü gözetiminde toplanıyor" Akseki Orman İşletme Müdürlüğü yetkilileri ise belediyeye ait özel ağaçlandırma sahalarının 1987 yılında koruma altına alındığını belirterek, 3 bölgeye ayrılan alanda defne kesimi yapıldığın vurguladı. İlaç ve kozmetik sanayisinde kullanılan ürünün yöre sakinleri için de önemli bir gelir kapısı olduğunu ifade eden yetkililer, işletme müdürlükleri gözetiminde defne yaprağı toplandığını belirtti. Defne kesimi yaparak aile bütçesine katkı sağlayan Hasan Hüseyin Arslan, her yıl dönüşümlü olarak defne kesimi yaptıklarını ve köylü olarak kesime hep birlikte girdiklerini, her yıl başka bölgelerde kesim yaptıklarını söyledi. Arslan,"Kesimi de zor. Köyde 70-80 aile çor çocuk defne kesimi yapıyoruz. Bizim için çok önemli bir geçim kaynağı" diye konuştu. "Defne Yaprağının şifaları" Defne yaprağı taze veya kurutulmuş halde kullanılabiliyor, ancak daha güçlü aroması nedeniyle kurutulmuş olarak kullanımı daha yaygın olarak kullanılıyor. Defne yaprakları, tanenler, flavonoidler, alkaloidler, linalol, öjenol, metil kavikol ve antosiyaninler gibi anti-inflamatuar, diüretik, antioksidan, sindirim ve anti-romatizmal özelliklere sahip maddeler içerirken mutfakta kullanımının ötesinde, yüzyıllardır tıbbi özellikleri nedeniyle tercih edildiği biliniyor. Ayrıca çaylarda, yağlarda ve doğal ilaçlarda da kullanılırlar.