DÜNYA - 25 Kasım 2025 Salı 17:51 | Son Güncelleme : 25 Kasım 2025 Salı 17:52

ABD basınından Trump ile Maduro'nun görüşeceği iddiası

A
A
A
ABD basınından Trump ile Maduro'nun görüşeceği iddiası

ABD basını, Başkan Donald Trump'ın Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro ile doğrudan görüşme gerçekleştirmeye hazırlandığını iddia ederken ABD Dışişleri Bakanlığı, Maduro'yu terör örgütü üyesi olmakla suçladı.

ABD merkezli haber sitesi Axios, ABD Başkanı Donald Trump'ın danışmanlarına Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro ile doğrudan görüşmeye hazırlandığını söylediğini öne sürdü. Adı açıklanmayan bir yetkiliye dayandırılan haberde, Trump ve Maduro arasındaki görüşmenin tarihine ilişkin bir detay olmadığı belirtilirken, görüşmede hangi başlıkların ele alınabileceğine ilişkin, "Trump'ın bu konudaki düşüncelerini merak ediyorsanız, Maduro'nun bir ‘narkoterörist' olduğunu göz önünde bulundurun. Diplomatlar bize Maduro'nun ‘Bana güvenin, 3 yıl içinde seçim yapacağım, gelip bütün petrolü alabilirsiniz. Petrolü Rusya'ya göndermeyi sonlandıracağım' diyeceğini söylüyor. Maduro hep böyle şeyler demiş ve asla sözünü tutmamıştır. Bu yüzden diplomatlar da şüpheci olmamız gerektiğini söylüyor" dedi.

Başka bir yetkili ise, "Kimse oraya giderek Maduro'yu vurmayı ya da kaçırmayı planlamıyor. Şu noktada planın asla bu olmadığını söyleyebilirim" ifadelerini kullandı.

ABD, Maduro'yu terör örgütü üyesi ilan etti

ABD Karayiplerdeki askeri yığınağını güçlendirmeye devam ederken ABD Dışişleri Bakanlığı, Venezuela'daki Cartel de los Soles (Güneş Karteli) yapısını resmi olarak yabancı terör örgütleri listesine ekledi. Karar kapsamında Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro'nun yapının liderliğini üstlendiği ve beraberinde çeşitli üst düzey hükümet yetkililerinin de yapının üyesi olduğu iddia edildi. Venezuela hükümetinden yapılan açıklamada ise ABD'nin kararına ilişkin, "Var olmayan Güneşler Kartelini terör örgütü olarak tanımlayan ve böylece Venezuela'ya karşı gayrimeşru ve yasadışı bir müdahaleyi meşrulaştırmaya çalışan ABD'nin klasik rejim değişikliği formatıyla tekrarladığı yeni, çirkin, iğrenç ve gülünç yalanı kesinlikle kınıyoruz" ifadeleri kullanıldı.
Söz konusu kararın, ABD'nin Venezuela'ya askeri müdahalesini meşru kılmaya yönelik çabalar doğrultusunda verildiği düşünülse de çeşitli yaptırım uzmanları, kararın böyle bir eyleme izin vermeyeceğine dikkat çekiyor.

ABD Savunma Bakanı Hegseth: "ABD için yeni seçeneklerin kapısı açılacak"

ABD Dışişleri Bakanı Macro Rubio, bu ay daha önce yaptığı açıklamada, söz konusu grubun ABD'ye uyuşturucu kaçakçılığı gerçekleştirdiği iddiasıyla Güneş Kartelini terör örgütü ilan etmeye hazırlandıklarını belirtmişti. Bazı ABD'li yetkililer de Güneş Kartelini Washington yönetiminin Maduro ile bağlantısı olduğunu öne sürdüğü ve uyuşturucu kaçakçılığı yürüten Venezuela merkezli suç örgütü Tren de Aragua karteli ile işbirliği yürütmekle suçlamıştı.
ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth ise geçtiğimiz hafta ABD basınına verdiği bir röportajda Güneş Kartelinin terör örgütü ilan edilmesinin "ABD için yeni seçeneklerin kapısını açacağını" söylemişti.

"Güneş Karteli bir örgüt değil" iddiası

Bazı analistler ise Venezuela hükümeti tarafından "var olmayan" olarak nitelendirilen Güneş Kartelinin "geleneksel" anlamda uyuşturucu kaçakçılığı yapan kartel ailelerinden ayrıldığının altını çiziyor. Grubun adındaki "güneş" kelimesinin on yıllardır yüksek rütbeli Venezuelalı subayların üniformalarındaki nişanlardan geldiği iddia ediliyor.
"Güneş Karteli" ismi Venezuelalı savcılar ve çeşitli yetkililer tarafından, uyuşturucu kaçakçılığını kolaylaştırarak zenginleşen yüksek rütbeli askeri yetkilileri tanımlamak için 1990'lı yıllarda günlük dilde kullanılmaya başlandı. "Güneş Karteli" teriminin, ülkede eski Devlet Başkanı Hugo Chavez'in döneminde yaygınlaşmaya başlayan ve halefi Maduro'nun başkanlığında devam eden yolsuzluk suçlarının soruşturulmasında yasa dışı madencilik ile akaryakıt kaçakçılığından uyuşturucu kaçakçılığına kadar çeşitli faaliyetlere karışan polis ve hükümet yetkililerinden oluşan bir suç ağını tanımladığı düşünülüyor.
Venezuela merkezli bir basın kuruluşundan yapılan açıklamada grubu tanımlamak için "Bu hiyerarşik ya da ideolojik bir grup değil. Yapısı Venezuela'nın Kara Kuvvetleri, Deniz Kuvvetleri, Hava Kuvvetlerğ ve Ulusal Muhafızlar gibi ana branşlarına yayılmış hücre ağlarından oluşuyor. En düşük rütbesinden en yüksek rütbelere kadar isimler var. Konsept önemli ölçüde askeri alanla bağdaştırılmış olsa da Venezuela devletinin diğer branşlarında da polis, idari yetkililerin ve kamu çalışanlarının da dahil olduğu kriminal bir ekosistem tanımlandı" denildi.
Latin Amerika Washington Ofisi Düşünce Kuruluşu'nun Savunma Gözetimi Başkanı Adam Isaacson grubu, "Bu asla insanların kendini bir üyesi olarak değerlendireceği bir grup değil. Düzenli görüşmeleri düzenlenmiyor, ortada bir hiyerarşi yok" ifadeleriyle tanımladı.

 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul L’oréal Türkiye genç bilim kadınlarını ödüllendirmeye devam ediyor Tekno-güzellik şirketi L’Oréal Türkiye’nin UNESCO Türkiye Milli Komisyonu iş birliğiyle yürüttüğü "Bilim Kadınları İçin" programı 23 yıldır devam ediyor. Program, bugüne kadar Türkiye’den 128 bilim kadınını destekledi. Bu yıl Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü’nden Doç. Dr. Banu İyisan, Üçlü Negatif Meme Kanseri için tamamen doğal biyomalzemelerle akıllı ve hedefli nanoilaç teknolojileri geliştirmeyi amaçlayan projesiyle ödüllendirildi. Türkiye’nin önde gelen kurumsal sosyal sorumluluk programlarından biri olan "Bilim Kadınları İçin" programında, bu yıl ödül alan bilim kadınları L’Oréal Türkiye’nin ev sahipliğinde gerçekleştirilen tören ile duyuruldu. Bu kapsamda Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü öğretim üyesi Doç. Dr. Banu İyisan, tamamen doğal biyomalzemeler kullanarak Üçlü Negatif Meme Kanseri (ÜNMK) tedavisinde hedefli ve akıllı nanoilaç sistemleri geliştirmeyi amaçlayan projesiyle öne çıkıyor. Kadınlarda en sık görülen kanser türü olan meme kanserinin agresif alt türlerinden Üçlü Negatif Meme Kanseri’ne yönelik bu çalışma, mevcut tedavilerin sınırlılıklarını aşmayı hedefleyen önemli bir yaklaşım sunuyor. Eğitim ve araştırma yolculuğu: Almanya’dan Türkiye’ye uzanan bilim kariyeri Programın uluslararası ayağı olan L’Oréal-UNESCO For Women in Science, 140’dan fazla ülkede 4 bin 700’den fazla bilim kadınını desteklemiş ve bu isimlerden 7’si daha sonra Nobel Ödülü’ne layık görülmüştü. Türkiye, bu programın en aktif yürütüldüğü ve en çok destek veren ilk beş ülkeden biri olarak öne çıkıyor. İstanbul Teknik Üniversitesi Kimya Mühendisliği bölümünde lisans ve yüksek lisansını tamamlayan Doç. Dr. Banu İyisan 2012 yılında doktora eğitimi için Almanya’ya taşındı. Leibniz Polimer Enstitüsü’nde biyomedikal nanomalzemeler, kontrollü ilaç salım sistemleri, sentetik biyoloji ve biyosensör uygulamaları üzerine çalıştı; 2016’da Dresden Teknik Üniversitesi’nden doktora derecesini aldı. Doktora sürecinde International Helmholtz Research School for Nanoelectronic Networks (IHRS NANONET) programında nanoteknoloji ve malzeme bilimi üzerine eğitim alan araştırmacı, 2017-2020 yılları arasında Max Planck Polimer Araştırma Enstitüsü’nde yürütülen bir AB projesinde, meme kanseri teşhisi için nanofotonik sistemler geliştirmeye yönelik doktora sonrası çalışmalar yaptı. 2023 yılında Max Planck Partner Grup Lideri seçilerek, MPIP ile uluslararası iş birliğini güçlendirdi. Üçlü negatif meme kanserine yönelik yenilikçi tedavi yaklaşımı Yürüttüğü akıllı hibrit nanoilaç teknolojisi projesiyle, meme kanserinin en agresif alt türlerinden biri olan Üçlü Negatif Meme Kanseri’nin hedefli tedavilere yanıt vermemesi ve mevcut kemoterapi ilaçlarının ciddi yan etkilere yol açması nedeniyle ortaya çıkan ihtiyaca çözüm sunmayı amaçlayan İyisan, proje kapsamında tamamen doğal biyomalzemeler kullanarak Üçlü Negatif Meme Kanseri hücrelerini seçici biçimde hedefleyebilen ve pH gibi çevresel uyarılara duyarlı çalışan akıllı hibrit nanoilaç taşıyıcılarının tasarlanmasını hedefliyor. Bu yaklaşım, tedavi etkinliğinin artırılmasına ve yan etkilerin önemli ölçüde azaltılmasına katkı sağlamayı amaçlarken, sürdürülebilir teknolojilerle geliştirilen sistemin gelecekte farklı agresif kanser türlerinde de uygulanabilir olması hedefleniyor. 2020 yılından bu yana Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü’nde görev yapan Doç. Dr. Banu İyisan aldığı fonlarla Biyofonksiyonel Nanomalzeme Tasarım Laboratuvarı’nı kurarak araştırmalarını burada sürdürmeye devam ediyor.
Erzincan Erzincan’da 111 bin tuz çalısı toprakla buluşturuldu Erzincan’da 3 köyde 1000 dekarlık mera alanına dikilen tuz çalısı, erozyonla mücadele ve hayvancılıkta kaba yem ihtiyacına katkı sunacak. Erzincan İl Tarım ve Orman Müdürlüğü tarafından yürütülen proje kapsamında, kent genelinde mera kalitesini artırmak ve hayvancılıkta kaba yem açığını azaltmak amacıyla bir çalışma hayata geçirildi. Bu kapsamda Erzincan’da 3 köyde toplam 1000 dekarlık mera alanına 111 bin adet Atriplex Halimus (Tuz Çalısı) fidanı dikildi. Son yıllarda hem hayvan beslenmesinde hem de erozyonun önlenmesinde etkin şekilde kullanılan tuz çalısı bitkisi, özellikle kurak ve tuzlu topraklara uyum sağlamasıyla dikkat çekiyor. Erzincan Tarım ve Orman İl Müdürlüğü de bu özelliklerinden dolayı tuz çalısını meraların ıslahında yaygınlaştırarak, hayvancılığın sürdürülebilirliğine katkı sağlamayı hedefliyor. Proje kapsamında Mollaköy Mahmutlu Mahallesi’nde 300 dekarlık alana 33 bin 300 adet, Pınarönü köyünde 450 dekarlık alana 49 bin 950 adet ve Aydoğdu köyünde ise 250 dekarlık alana 27 bin 750 adet tuz çalısı fidanı toprakla buluşturuldu. Tarım ve Orman Bakanlığı Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğü tarafından finanse edilen projenin toplam maliyeti ise 2 milyon TL olarak açıklandı. Proje sahasında incelemelerde bulunan Erzincan Tarım ve Orman İl Müdürü Alper Koçaker, Erzincan’ın yüzölçümünün yaklaşık üçte birinin meralardan oluştuğunu belirterek, bu alanların verimliliğinin artırılmasının hayvancılık açısından büyük önem taşıdığını ifade etti. Hayvancılık sektörünün ihtiyaç duyduğu kaba yemin önemli bir bölümünün meralardan karşılandığını vurgulayan Koçaker, özellikle küçükbaş hayvancılığın meralara bağımlı olduğuna dikkat çekti. Erzincan’da her yıl ortalama 3 meranın ıslah ve amenajman projelerine dahil edildiğini belirten İl Müdürü Koçaker, tuz çalısı projelerinin de bu çalışmaların önemli bir parçası olduğunu söyledi. Tuz çalısının derin ve kazık kök yapısı sayesinde toprağı tutma kapasitesinin yüksek olduğunu ifade eden Koçaker, bu özelliğiyle erozyonla mücadelede etkili bir bitki olduğunu kaydetti. Koçaker açıklamasında, "Tuz çalısı kuraklığa dayanıklı, iklim değişikliği ve çölleşmeye karşı dirençli, sorunlu ve tuzlu topraklarda bile yetişebilen çok önemli bir bitkidir. Kış mevsiminde yaprağını dökmemesi ve yoncaya eş değer besin değerine sahip olması hayvancılık açısından büyük avantaj sağlamaktadır. Hayvanlar tarafından sevilerek tüketilen tuz çalısı, tuzlu yapısı sayesinde hayvanların tuz ihtiyacını da doğal yoldan karşılamaktadır. Mahmutlu, Pınarönü ve Aydoğdu köylerimizde 111 bin adet tuz çalısı fidanını toprakla buluşturduk" ifadelerini kullandı. Hayata geçirilen proje ile birlikte Erzincan’da meraların verimliliğinin artırılması, erozyonun azaltılması ve hayvancılıkta sürdürülebilir yem kaynaklarının güçlendirilmesi hedefleniyor.