GÜNDEM - 20 Temmuz 2017 Perşembe 13:51

Ağrı’da dişi düve yasağına tepkiler çığ gibi

A
A
A
Ağrı’da dişi düve yasağına tepkiler çığ gibi

Kurban Bayramı’nda düve kesiminin yasaklandığı ve kurbanlık olarak sevkine izin verilmeyeceğinin açıklanması, Türkiye’nin önemli hayvancılık merkezlerinden biri olan Ağrı Hayvan Borsası’nda vatandaşların tepkisine neden oldu.

Hayvan Borsası’nda ticaretle uğraşan Nihat Sönmez adlı vatandaş, Kurban Bayramı’nda dişi hayvan kesimi ve sevkinin yasaklanmasının yanlış olduğunu ve Ağrı’da özellikle dişi hayvanların çok olduğunu söyledi. Düve yasağının vatandaşları perişan edeceğine dikkat çeken Sönmez durumun düzeltilmesi için yetkililerden yardım istedi. Yasaklanmanın Kurban Bayramına 2 ay kala yapıldığını dile getiren Sönmez, “Bu yasaklanma Kurban Bayramına 2 ay kal yapıldı. Bu yasaklanma kış mevsiminde yapılsaydı bizde ona göre tedbirimizi alıp dişi hayvan alım satımında biraz daha alternatifli davranırdık. Sayın Bakan diyor ki eti ucuzlatacağız, dişi hayvanın damızlığın önünü kesmişler bırakmıyorlar satalım. Kasapta et 35 lira dişi hayvanın kilosu burada 22 lira, kasapta herhangi bir ucuzlama yok. Eti şu an 35 liradan alıyoruz. Buna da bir çözüm istiyoruz” dedi.

Tek isteklerinin yetkililerin bir an önce bu olaya el atmasını istediklerini vurgulayan Sönmez, “Bizi perişan etmesinler, mağdur etmesinler. Bu aşamadan sonra intiharlarda olur, adam öldürmelerde, vurmalarda olur. Ben bunu gerçekten söylüyorum, etin kilosunda düşme yapılıyor ama ette herhangi bir düşme olmamış şu an market reyonlarında kıymanın kilosu 45-50 liradır. Oysa Ağrı meydanında şu anda etin kilosu 22 lirayı geçmiyor. Önlem alınacaksa önce marketlerde ve kasaplarda sonra da bu milletin içindeki sorunu halletsinler. Bizim tek temennimiz budur” ifadelerini kullandı.

Zeki Ürgün adlı çiftçi ise 170 tane düve beslediğini bunları satamaması halinde nasıl besleyeceğini ve hayvanlarının çoğunun kısır kaldığını dile getirdi. Düvelerin yaza kadar beslediğinde her birinin bin lira civarında ot ve saman yediğini anlatan Ürgün, “Bakan Bey Ocak ve Şubat aylarında söyleseydi boğa katacaktım. Bu hayvanların hepsi kısır, cins hayvanlarda değil, montofon ve simenterde değil. Peki, ben bunları gelecek sene bahara kadar beslemek için 150 bin lira nerede bulacağım. Bakan Bey kendisini bizim yerimize koysun. Ben 150 bin lirayı nereden getireceğim. Çoban parasını ve yayla paralarını nasıl ödeyeceğiz. Zamanında söyleyeceklerdi. Bayrama az bir süre kaldı, birçok vatandaş hayvanları veresiye aldı peki bunlar bu parayı nasıl ödeyecek. Kes samanının kilosu 1 liraya çıkmış, biz hayvanlarımızı nasıl besleyeceğiz. Bir hayvan günde 15 liralık ot ve saman tüketiyor. Kurbanlarda satılmıyor. Elimiz ayağımız birbirine dolanmış, olmadı Ankara’ya gideceğiz hayvanlarımızı götürüp Bakan Bey’in kapısına döküp döneceğiz, başka çaremiz yok” şeklinde konuştu.

Bir başka çiftçi Mehmet Salih Kösedağ ise yem torbasının un fiyatı ile aynı olduğunu ve 6 aydır hayvanları besiye koyduğunu söyledi. Kösedağ, “6 aydır vatandaşlar yaylada hayvan besliyor, tosun katmamışlar damızlık kurbanlık olsun diye. Sayın Bakanım düveyi hayvan pazarına almıyorsan, ithal edeceğiniz malı ithal edene kadar, gelin biz size düve ve damızlık verelim halka dağıtın. İthal malı getirip dağıtıyorsunuz. Beslemesini ve bakmasını bilmiyoruz, ithal hayvanları bağlayana kadar işler çığırından çıkıyor. Her hafta bana bir kamyon yem boşaltılıyor. 10 kamyon yemden sadece bir kez gelip tahlil alıyorlar. Hayvanı 24 liraya kesiyorsunuz. Allah aşkına Türkiye’de var mı böyle bir kanun. Dünya ülkelerinden hayvanları getiriyorsunuz. Etin kilosunu 22 liradan kasaplara satacağız diye, kendi tanzim mağazalarınızda satıyorsunuz, halk kasaplarına vermiyorsunuz. Etin fiyatını düşüreceğiz diyorsunuz ama hiçbir şey değişmiyor. Rantçıların eline girmiş, bu rantçıların elinden çıkması için çiftçiye, tarıma, yeme ve damızlık hayvanlara destek verin. Halk da rahat etsin. Kurban fiyatları uygundur. Piyasa da şu an durgundur. Dişi düve yasaklanınca piyasa durgunlaştı.

Bu dişi düvelerin önünün açılması lazım. Açmazlarsa millet perişan olmuş. Vatandaşlar şimdiden tosun katarsa 9 ay beklemek zorundadır. Bu malı harcamanın hiç bir anlamı yoktur. Kurbancılara yol açılsın herkes kendi hayvanlarını atsın. Kurban bayramından sonra dişiyi yasaklayabilirler, yılbaşından sonra dişiyi yasaklasınlar, biz yasaklamayın demiyoruz. Fakat şimdi yasaklamışlar, yaylada hayvanları otlayan vatandaşlar vardır. Beside olan hayvanlar var bunları tüketmek zorundalar. Tüketmeseler ne yapabilirler? Borçları var, banka kredileri var, borç almışlar hayvanları senetle almışlar. Satamasalar ne yapabilirler, intihar mı etsinler” diye konuştu.

Ahmet Genç

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Gölbaşı’nda ata tohumları toprakla buluştu Gölbaşı Belediyesi Park ve Bahçeler Müdürlüğü’nce üretilen yerli ata tohumları, Belediye Başkanı Yakup Odabaşı’nın da katıldığı programda toprakla buluştu. Gölbaşı Belediyesi, yerli ve milli ata tohumlarına sahip çıkıyor. Her yıl olduğu gibi bu yılda Park ve Bahçeler Müdürlüğü tarafından üretilen ata tohumları, Belediye Başkanı Yakup Odabaşı ve Şehit Hakan Can TOKİ Anaokulu öğrencilerinin katıldığı ‘Ata Tohum Serpme Programı’nda toprakla buluştu. Yerli tohum geleneğini yeniden canlandırmak amacıyla Gölbaşı Belediyesi serasında üretilen tohumların ekimi sırasında Odabaşı, çocuklarla tek tek ilgilendi. Programda domates, biber, salatalık tohumlarının ekimi gerçekleştirildi. Belediye Başkanı Odabaşı yaptığı konuşmada, “Belediye olarak teknolojinin nimetlerinden yararlanırken, geçmişimizi de unutmuyoruz. Bu tohumlar bize atalarımızın emaneti. GDO’suyla oynanmamış, yerli ve milli tohumlar. Bu tohumları müdürlüğümüzün serasında fide haline getirip vatandaşlarımıza dağıtıyoruz. Vatandaşlarımızın sağlıklı ürünler tüketmesini sağlıyoruz. Biz kültürümüze sahip çıkıyoruz. Bu tohumları gelecek nesillere aktarmak için de koruma altına aldık. Bugün çocuklarımızın tohumları toprakla buluşturduğu anlarda yaşadıkları heyecana tanık olduk. İnşallah geleceğin ziraat mühendisleri, bakanları bu çocuklarımızın arasından çıkacak. Onların da bu ata tohumlarına sahip çıkacağına inancımız tam" dedi. Odabaşı, etkinliğe katılan çocuklara hediyeler de verdi. Program hatıra fotoğrafının çekilmesinin ardından sona erdi.
Sivas Doktorlar bildiri yayınladı: “Gazze’de yaşanan işgali ve soykırımı reddediyoruz" Suşehri Devlet Hastanesi çalışanları, İsrail’in Gazze halkına yaptığı katliamlara dikkat çekmek amacıyla hastane önünde toplanıp bildiri okuyarak, açılan dövizlerle Gazze halkına destek verdiler. Suşehri Devlet Hastanesi binası önünde gerçekleştirilen eyleme Suşehri Devlet Hastanesi hekimleri ve çalışanlar katıldı. Suşehri Devlet Hastanesi Diş Hekimlerinden Merve Matur’un Gazze zulmüyle ilgili okuduğu bildiride, “ İsrail’in 2023 Ekim ayında Gazze Şeridi’ne yönelik önce hava saldırıları, ardından kara harekatı şeklinde işgal girişimi 5 ayı aşkın süredir şiddeti tırmanarak sürüyor. Bu süreçte çok sayıda çocuk, kadın, yaşlı ve sivil hayatını kaybetti. Ayrıca halkın önemli bir kısmı göç etmeye zorlandı. İsrail savaş hukukunu tamamen ayaklar altına alarak dokunulmazlığı olan hastaneler, sağlık kuruluşları, ibadethaneler gibi özel mekanlara da saldırılarda bulundu. Dünya halklarının ve onurlu insanların aylardır seslendirdiği üzere bizde Gazze’de yaşanan işgali ve soykırımı reddediyor, her zaman Gazze halkının yanında olduğumuzu beyan ediyoruz’’ dedi. “İşgalci İsrail insanlık tarihinde hiç görülmemiş suçlara imza atıyor” İşgalci İsrail’in insanlık tarihinde hiç görülmemiş suçlara imza attığını söyleyen Uzman Doktor ve Psikiyatri Uzmanı Mücahit Gökduman, “Burada İsrail’in yatığı insanlık dramına ve soykırıma dikkat çekmek için toplandık. Filistin toprakları, yağmalanıyor, işgal ediliyor, insanlar acımasızca öldürülüyor. İşgalci İsrail insanlık tarihinde hiç görülmemiş suçlara imza atıyor. Gazze’de çalışan sağlık çalışanlarının hepsi bu durumdan etkilenmiş durumda. Gazze’de gözyaşı var, kan var, zulüm var fakat sabır da var, direniş de ve tevekkül de var’’ dedi. Yapılan açıklamaların ardından sağlık çalışanları görev yerlerine dağıldı.
İstanbul Yetkilendirilmiş Yükümlü Sertifika belgesi olan firmalar bunlara dikkat Uluslararası ticarette gümrük süreçleri ve Yetkilendirilmiş Yükümlü Sertifikası (YYS) yerinde izleme konusunda açıklamalarda bulunan Gümrük Müşaviri Barış Çakır, “YYS belgesine sahip olan firmaların bu belgeyi güncel ve sürdürülebilir kılmaları son derece önemlidir. Özellikle belirli aralıklarla yapılan yerinde izleme ve saha denetimleri, firmaların belgeyi güncel tutmaları ve uyum sağlamaları açısından hayati bir rol oynamaktadır” dedi. Asset GLI Risk ve Yasal Uyum Koordinatörü Barış Çakır, uluslararası ticarette gümrük süreçleri ve YYS yerinde izleme konusunda açıklamalarda bulundu. Dünya genelinde dış ticaret, sürekli değişen dinamiklerle karşı karşıya kaldığını belirten Çakır, “Her ülkenin güvenlik endişeleri, politik duruşları ve potansiyel tehditler ticaretin düzenlenmesinde ve denetlenmesinde sürekli yeni düzenlemelerin gündeme gelmesini sağlıyor. Bu durum, gümrük düzenlemelerinin ve uluslararası ticaretin belirleyici unsurlarının sürekli gözden geçirilmesini gerektiriyor” dedi. “Belgenin güncel tutulması hayati bir rol oynamakta” Çakır, “Son yıllarda, uluslararası ticarette artan güvensizlik ortamı, ticaretin emniyet ve güvenlik önlemlerini daha da ön plana çıkardı. Bu çerçevede, Ticaret Bakanlığı tarafından 2013 yılında başlatılan ve ülkemizde Yetkilendirilmiş Yükümlü Sertifikası (YYS) olarak bilinen uygulama, ticarette kolaylaştırma ve daha az denetlenme hakkı tanımakta ve ticaretin hızlanmasını amaçlamaktadır. Ancak, YYS belgesine sahip olan firmaların bu belgeyi güncel ve sürdürülebilir kılmaları son derece önemlidir. Özellikle belirli aralıklarla yapılan yerinde izleme ve saha denetimleri, firmaların belgeyi güncel tutmaları ve uyum sağlamaları açısından hayati bir rol oynamaktadır” diye konuştu. “YYS başvuru belgelerinin tekrar ibrazı kritik bir adımdır” Çakır, yerinde izleme ve saha denetimi sürecinde, firmaların ilk olarak sunmuş oldukları başvuru formlarının güncel versiyonlara uygun olması gerektiğini ifade ederek, “Ayrıca, yazılı usullerin uygulanması aşamasında, firmaların tesis bilgilerinin güncel ve eksiksiz olması büyük önem taşımaktadır. YYS başvuru belgelerinin tekrar ibrazı da kritik bir adımdır. Başvuru sırasında sunulan belgelerin, YYS şartlarını karşılayıp karşılamadığı kontrol edilmekte ve güncel halleriyle tekrar sunulması istenmektedir. Bu süreçlerin yönetilmesinde, bölge müdürlüklerinin başvuru ve inceleme süreçleri oldukça kritiktir. Belgelerin eksiksiz ve uyumlu olması için bölge müdürlükleri tarafından detaylı kontroller yapılmaktadır. Eğer eksik bilgi veya belge tespit edilirse, firmadan bu eksikliklerin giderilmesi talep edilir” şeklinde konuştu. “Belgenin sürdürülebilir kılınması, ticaretin güvenilir bir şekilde devam etmesini sağlayacaktır” Genel Müdürlük incelemesi ise sürecin en kapsamlı noktasını oluşturduğunu söyleyen Barış Çakır, “Ek-2 soru formu ve diğer yazılı beyanların uyumluluğu Genel Müdürlük tarafından titizlikle incelenir. Eksik bilgi veya belge tespit edilirse, firmadan eksikliklerin giderilmesi talep edilir ve süreç bu şekilde devam eder. Son olarak, saha denetimi aşamasında müfettişler tarafından fiziki şartların incelenmesi ve değerlendirilmesi büyük önem taşır. Bu süreçte, yazılı beyanlarla fiziki şartların uyumlu olup olmadığı kontrol edilir ve sürecin sonlandırılmasına karar verilir. Ticarette kolaylaştırma ve hızlanma adına büyük öneme sahip olan YYS statüsü için süreçlerin profesyonellerce yönetilmesi ve belgenin sürdürülebilir kılınması, ticaretin güvenilir bir şekilde devam etmesini sağlayacaktır” ifadelerini kullandı.
İstanbul Münevver Karabulut’un babası, Cem Garipoğlu’nun otopsi fotoğraflarını yorumladı Süreyya Karabulut, otopsi raporlarında yer alan fotoğrafların Garipoğlu’na ait olduğu konusunda şüpheleri olduğunu söyledi. Cem Garipoğlu tarafından katledilen Münevver Karabulut’un babası Süreyya Karabulut, 10 yıl sonra ortaya çıkan otopsi fotoğrafları hakkında ilk kez konuştu. Sunuculuğunu Nur Tuğba Namlı ve Hakan Ural’ın yaptığı, Kanal D’nin sevilen programı “Neler Oluyor Hayatta”nın bugünkü son bölümünde çok konuşulacak bir telefon bağlantısı gerçekleştirildi. “Fotoğraflara inanmıyorum” Süreyya Karabulut, otopsi raporlarında yer alan fotoğrafların Garipoğlu’na ait olduğu konusunda şüpheleri olduğunu söyledi. Dava sürecinde adli tıp kurumunda yapılan şaibeli işlemlere dikkat çekerek şunları söyledi: “Fotoğraflarla bu iş olur mu? Fotoğraflarla bu iş olmaz. Dublörünü yapar yollarlar. Geçmişte adli tıp kurumunda uğradığım haksızlıktan sonra, ben nasıl odur diyeyim yani. İnanmıyorum. Kumpasın içindeyim.“ “Mezarın açılmasını istiyorum” Fotoğraflarla şüphelerinin giderilmediğini söyleyen Süreyya Karabulut, mezarın açılması gerektiğini şu sözlerle dile getirdi: “İşi ört bas etmek isteyen güçlü bir aile var karşımda. Ben nasıl inanayım, nasıl güveneyim? Bir an önce mezarın açılmasını talep ediyorum. Ben fotoğraflardan tatmin olmadım. Mezarın açılmama kararındaki ısrar, beni daha da şüpheye düşürüyor. İlahi adalet diye bir şey var. Er ya da geç adalet yerini bulacak. Mezarın açılması için mücadele etmeye devam edeceğim.“