SPOR - 18 Mayıs 2022 Çarşamba 16:21

Ahmet Nur Çebi: 'Bu zamana kadar başarılı olduğumuzu düşünüyorum'

A
A
A
Ahmet Nur Çebi: 'Bu zamana kadar başarılı olduğumuzu düşünüyorum'

Beşiktaş Kulübü Başkanı Ahmet Nur Çebi, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu ve soruları yanıtladı. Görevde oldukları süre içinde başarılı işler yaptıklarını söyleyen Çebi, artık daha sağlıklı kontratlar yaptıklarını söyledi. Çebi, haziran ayında yapılacak olan TFF Genel Kurulu öncesinde ise bütün kurulların istifa etmesi gerektiğinin altını çizdi.

Beşiktaş Kulübü Başkanı Ahmet Nur Çebi, 29 Mayıs’ta yapılacak olan genel kurul öncesinde basın toplantısı düzenledi. Vodafone Park’ta gerçekleşen toplantıda değerlendirmelerde bulunan Çebi, ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Adaylık müracaatını yaptığını ifade ederek sözlerine başlayan Çebi, “Dün, önümüzdeki seçimde aday olmak üzere müracaatımı yaptım. Bir dönem daha bu görevi yapmak istediğimi resmi bir dille, dün verdiğim dilekçeyle beyan ettim. 30 aydan fazla bir süredir görevdeyim. 2019 ekim ayında ani olarak eski başkanın verdiği bırakma kararının ardından Beşiktaş başkanı oldum. 8 bin oyun 5 binini alarak bana başkanlığı veren genel kurul üyelerinin inancıyla yol çıktık.

Kulübe geldiğimizde çok sıkıntı vardı. Gelirler temlik edilmiş, ödemelerin 6 ay yapılmadığı, kasaya 5 kuruşun girmediği bir süreçte Beşiktaş’ın başkanı oldum. Özellikle belirtmek istediğim şu ki, bu süreçte yapmamız gerekenler önce konuları anlamak, sonra sıkıntılı kontratların Beşiktaş üzerindeki yükü kaldırmak, bunları yaparken de sportif başarıyı kovalamak çok önemliydi. Biz bunu başardık diye düşünüyorum. 28 Mayıs’ta mali ve idari genel kurul, 29’unda da seçimli genel kurulumuz var. Beşiktaş’ın gerçek sahibi olan genel kurul üyelerinin vereceği karar, yaptıklarımızın ya da yapamadıklarımızın göstergesi olacak. Beşiktaş’ın marka değeri adına keşke daha çok aday olsaydı. Bunu çok arzu ettim, defalarca söyledim ama maalesef şu ana kadar 2 kişinin yarıştığı bir seçim oldu. Diğer arkadaşa da teşekkür ediyorum ve başarılar diliyorum. Kendisini aday olduğu için tebrik ediyorum. Beşiktaş’ta görev yapmak için talip olanlara saygı duymak ve içtenlikle teşekkür etmek, yapmamız gerekenlerdir” ifadelerini kullandı.

Ahmet Nur Çebi: 'Bu zamana kadar başarılı olduğumuzu düşünüyorum'

“Kadroya giremeyenler, borcun 4’te 1’ini oluşturuyor”

Devir teslim döneminde kulübün borcunun 3 milyar TL olduğunu söyleyen Ahmet Nur Çebi, “Devir teslimde, bağımsız kurumdan alınan borç-alacak raporlarıyla belirlenen borç 3 milyar TL’ydi ve 300 milyon daha da üstüne eklenmesi gereken miktardı. Borç 3.3 milyar TL iken, şu anda borcun 4.3 milyar TL olduğunu görüyoruz. Keyifsiz bir durum. Geldiğimiz süre içinde ödenen kur farkı ve faizler, 1 milyar TL. Eski borç ve yükümlülüklerden kaynaklı faizleri hesapladığınızda zaten 4.3 milyar TL beklenen bir başarıdır ve borç artmamıştır. Dönemimizdeki gelirlerimiz 1.8 milyar TL’dir, giderlerimiz de 1.8 milyar TL’dir. Geldiğimiz günden bu yana söylediğimiz denk bütçeyi biz sağladık.

Ama bizden kaynaklanmayan faiz ve kur farkından kaynaklanan miktar, borcun arttığını göstermektedir. Geldiğimiz günden bu yana, futbol takımında kadroya girmeyen birçok futbolcunun, kadroya girip de faydası olmayan futbolcuların yükü yıllık 200 milyon TL. Bu kontratlar ortalama 4-5 yıllık. 5 yıldan hesapladığınızda buradaki kaybımız yaklaşık 1 milyar TL. Borcumuzun yaklaşık 4’te 1’i. Diğer 4’te 1’i de faiz yükü. Beşiktaş için amatör sporun çok önemi var. Kadın futbol takımımızın başarıları, hentbol takımımızın aldığı kupa, diğer branşlardaki mücadele, baştan beri söylediğim temiz formalar, temiz çocuklar amacımızdan da sapmadık. Geldiğimiz senenin başında 10 milyon Euro civarında olan amatör zararı, bir sonraki sene 5 milyon Euro, geçen sene de 2 milyon Euro’ya indirilmiştir.

Bunun karşılığının zaman içinde bilançolar yansıyacağını biliyorum. İçinde bulunduğumuz süre içinde, hizmet kontratları dahil, birçok kontrattan Beşiktaş’ı kurtardık. Özellikle ‘Bırakmam Seni’ kampanyasıyla sağlanan 10 milyon Dolar için herkese çok teşekkür ediyorum. Yürüyen borçların içinden sildirdiğimiz yaklaşık 6-7 milyon Euro civarı indirim aldık. Vergi konusunda sırtımızda olan 200 milyonluk yükün hemen hemen büyük bir kısmından kurtulmak için verdiğimiz mücadelenin Beşiktaş’a ne kadar faydalı olduğunu görüyoruz. Yıllardan beri problem olarak camianın sürekli konuştuğu, Yıldırım Demirören’in alacağıyla ilgili de uzlaşma sağlandı. Vergiden 200 milyon, bize hizmet verenlerden silinen 100 milyon, bağış yapanlardan 100 milyon, Yıldırım Demirören’in silinen alacağını alt alta koyduğunuzda 500-600 milyon TL yapıyor. Ayrıca uzun vadeli sporcu kontratları yapılmadı. Bir önceki dönemde imzalanan kontratlarla verilen mücadelelere bakınca da başarılı olduğumuzu söylemek istiyorum” ifadelerini kullandı.

Ahmet Nur Çebi: 'Bu zamana kadar başarılı olduğumuzu düşünüyorum'

“Şu ana kadar 20 dava açılmıştır, bir o kadar daha açılacaktır”

Beşiktaş’ta kimsenin alacağının olmadığını söyleyen Çebi, “Kamuoyunda bilindiği üzere, şu saatte kimsenin Beşiktaş’tan herhangi bir alacağı söz konusu değildir. Özellikle emekçi kardeşlerimizin maaşlarını gününde ödediğimizde, onların güler yüzünü görmek bizi motive ediyor. Baktığımız zaman ana borcun nereden kaynaklandığını görmemek elde değil. Camianın sürekli geçmişle ilgili baskı kurduğunu da söyleyelim. Bununla ilgili yaptığımız çalışma da çok önemliydi. Pandemi nedeniyle geç tamamlandı. Bunlarla ilgili gerekli hukuki işlemler yapılması için, içişleri Bakanlığı’na, SPK’ya, gerekli yerlere dosyalarımız gönderilmiştir. Şu ana kadar yaklaşık 20 kadar dava açılmıştır ve bir bu kadar daha dava açılması beklenmektedir. Birçok insan sosyal medya üzerinden bu yapılanlar yapılmamış gibi algı oluşturuyor. Camiamızın bu yazılanlara itibar etmemesini istiyoruz.

Ayrıca bu stadın iskanı yoktu. Bunu almak da bize nasip oldu. Çünkü işletmeniz gerekiyor, gelir sağlamanız gerekiyor. İskan yokken bu sıkıntılı oluyor. Akatlar ve Süleyman Seba tesisimiz yenilendi. Ayrıca Akatlar No: 1903 de kaybedilmesine rağmen geri alınmıştır. Kadın futbolundaki başarımız da, kadınlara verdiğimiz değeri ortaya koyuyor. Basketbol takımı için yaptığımız proje var. Yalnızca 1 oyuncu satışıyla, takım maliyetini karşıladığımız bir takım oluşturduk. Bizim kafamızdaki proje gerçekleşiyor. Pandemide 3 kupa aldık. Hocamıza, futbolcularımıza çok teşekkür ediyorum. Müzemizde zor dönemde alınmış 3 kupa var. Şampiyonlar Ligi’ne gittik ama iyi bir süreç geçiremedik. Hakem hataları, sakatlıklar, şanssızlıklar, direklere çarpan toplar, engellemeler bir araya gelince bu durum ortaya çıktı. Ama önümüzdeki sene gençlere önem veren, daha uygun maliyetlerle oynatabildiğimiz, parlatıp büyük paralara satıp Beşiktaş’ın borçlarını eriteceğimiz bir döneme hazırlanıyoruz. Seçildiğimiz takdirde gelecekle ilgili mesajımız bu olacak. Ersinler, Rıdvanlar, Serdarlar, Güvenler, nasıl bir başarı kovaladığımızı ve bu başarıya ulaşacağımızı gösteriyor” diyerek devam etti.

Ahmet Nur Çebi: 'Bu zamana kadar başarılı olduğumuzu düşünüyorum'

“Pandemide 1 milyar TL kaybımız var”

Pandemi döneminde maddi kayıpları olduğunu sözlerine ekleyen Çebi, “Yayın gelirlerindeki düşüş, pandemi döneminde gerçekleşmeyen stat gelirlerimizde de 500-600 milyon TL’lik bir kaybımız var. Hemen hemen toplamda 1 milyar TL kaybımız var. Bu süreç olmasaydı, bugün borcumuz 1 milyar TL daha aşağıda olacaktı. Biz başarmak için çok uğraştık ve birçoğunu da başardık. Takipçi sayısını artırarak fenomen olma mücadelesi veren kişilere de camianın sahip çıkmamasını rica ediyorum. Enflasyonda taraftarlarımızın ekonomik sıkıntısını düşündük ve bu nedenle düşük fiyat politikası izledik. Taraftarlarımızın da bu dönemde verdiği destek çok önemliydi, önemli olmaya da devam edecek. Üye giriş ücretinin 5 bin TL olduğu dönemde, bizden önce 800 kişi üye yapılmışken, bizim dönemimizde 3 bin 300 üye yapıldı. ‘Ben Beşiktaşlıyım’ diyen herkese kapımızı açıyoruz.

Özellikle bindirilmiş kıtalarla mücadele etmeye devam edeceğimizi, herkesin kendi aidatının yatırması gerektiğini ve bununla ilgili verdiğimiz mücadele, Disiplin Kurulu tarafından ilgi bulmamıştır. Gelecekte uçuk kaçık bütçeler olmayacak. Yıldız almak çok kolaydır. Parayı verip sonra evinize gidiyorsunuz, sizden sonra gelenler acısını çekiyor. Hedefimiz yıldız almak değil, yıldız oluşturmak. 20 kişilik kadronun içinde 3-4 adet gençlere örnek olacak, takımın marka değerini artıracak önemli isimler olacaktır. Bunlardan birisi golcü olacaktır. Rıdvan dahil birçok altyapı oyuncumuz için kapımız çalınıyor. Kafamızdaki rakamları almadığımız sürece kimseyi yollamayız. Ersin’in arkasından gelen kalecimiz Emre’nin son maçtaki performansı, dediklerimizi yaptığımızın ispatıdır” açıklamasını yaptı.

“Artık daha sağlıklı kontratlarımız var”

Yönetim kurulu listesi hakkında “Yönetim Kurulu için arkadaşlarımla konuşuyorum. Hepsiyle mutlu ve huzurlu çalıştım. Bir kısmıyla devam edeceğiz, bir kısmı olmayacak, bir kısmı kendisi devam etmeyecek. Bunun daha günü var, günü gelince bunu açıklarız” ifadelerini kullanan Çebi, mevcut şartların zor olduğunu söyleyerek, “Geldiğimiz gün de durum zordu, bugün de zor. Ama artık daha sağlıklı kontratlarımız var. Bundan sonra da daha sağlıklı kontratlar yapacağız. Ama ağır sorun hala duruyor. Bunun durması ve hafifletilmesi adına spor yasası yapıldı. İhtiyaç nedeniyle yapıldı bu yasa. Bu yasayı yapanları eleştirmek haddimize değil çünkü bizler bunları hak ettik. 100 yıllık çınarları, koskoca camiaları egolarımız yüzünden çok büyük borçların içine soktuk. Bu borçlar artık yürütülebilir değil. Zaten biz de bunun için buradayız. Bugün bu kadar sıkıntılı olmasaydı zaten 2 aday değil, 12 aday olurdu.

Ahmet Nur Çebi: 'Bu zamana kadar başarılı olduğumuzu düşünüyorum'

Bazıları benim iyi yönettiğimi düşünüp aday olmamış olabilirler. Sosyal medyada sabahtan akşama kadar yazarlar ama aday olmazlar. Buraya gelmeyenler, başkalarını başkan adayı göstermek için dilekçe veriyorlar. Spor yasası bizi çok zorlayacaktır ancak bu da kulüplerin iyi yönetilmesini sağlayacaktır. Ancak bazı problemler var. Yöneticilerin borç verip alması gibi maddeler biraz daha rahat tutulabilirdi. Geçmişten gelen borçlar konusunda yeni yöneticilerin de sorumluluk almasıyla ilgili bazı sorunlar var. Buraya gelebilecek sağlıklı, iyi niyetli yüzlerce genç yönetici adayımız var. Onların da önünü kapatmamak lazım. Gençlerle yapılacak sözleşmeler yapılır. Ama Beşiktaş’ın menfaatine aykırı şeyler yapılmaz. 2 telefon gelip ‘Seni istediler’ deyip 10 katı para isterlerse olmaz. Bunu bizim çocuklarımız yapmıyor, bunları menajerler yapıyor. Bu menajerlerin elinden kurtarmamız lazım çocuklarımızı. Bizim ilkelerimize, ücret politikalarımıza uyarlarsa bu imzaları atabiliriz. Yürüyen kontratlarımız var ve kontratlar bitmeden, atılan imzalar yok. Beklemesini de biliriz bekletmeyi de biliriz” diyerek devam etti.

“TFF’nin bütün kurumları istifa etmeli”

Hakemler hakkında sorulan soruyu yanıtlayan Çebi, “Hakem konusuna bir kez daha değinmemiz gerekecek. Hakemlerle ilgili elimizi masaya her vurduğumuzda problemi çözebilseydiniz, bugün bu konular konuşulur muydu? 50 yıldır her takım her maçın ardından bunu konuştu. Bir şeyi çözebilmek için sorunun olduğu yere gidip konuşacaksınız, elinizi orada masaya vuracaksınız. Ben görevimi yaptım. TFF ve MHK Başkanı’nın istifasını istemekle sorun çözülmez, sorun hakemlerde demiştim. Oradakiler gitmeli, yerine genç hakemler gelmeli. Eski hakemler artık yıprandı dedik ve sonuç olarak da bir operasyon yapıldı ama eksik kaldı. Beşiktaş’a zarar verenler kaldı, diğerleri gitti. Ben liste vermedim, tamamının değişmesi gerektiğini söyledim. Önümüzde yeni bir sezon başlıyor. Hakemler yenilenmeli, genç hakemlerin önü açılmalı. Demek ki ben gerekeni yapmışım. Eğer bu bir mesaj olmadıysa, başka ne yapmalıydım?

Bizi eleştirecek bir şey bulamadıkları için hakemler üzerinden gidiyorlar. Bunlarla ilgili her türlü mücadeleyi verdim. Ancak operasyon eksik yapıldığı için hala düzelmiyor. İnşallah yeni gelecek olan TFF Yönetimi bunları düzeltir. TFF’nin bütün kurumlarına da buradan sesleniyorum, istifa edin. Tahkim, PFDK dahil hepsi taraflı. Bu bir fırsattır, hakemleri ve kurulları değiştirelim. Tahkim’in son kararında da bunu gördük. Beşiktaş’ın tekrar edilme talebine evet demesi gereken Tahkim de umarım önümüzdeki haziran ayında yerinde olmaz. Artık daha genç olan herkese şans tanımalıyız. Türk futbolunun kurtuluşu için bütün kurullar değişmeli. Mevcut olanların haziran ayında koltuklarını bırakmalarını bekliyorum” dedi.

TFF Başkanlığına aday olacağı yönündeki iddialar hakkında da konuşan Çebi, “Seçim haziran ortasında ve Beşiktaş seçimi mayıs ayının sonunda. TFF Başkanlığı için bir düşüncem olsaydı, Beşiktaş Başkanlığı için dün dilekçemi vermezdim. Sağlığım el verdiğince burada hizmet etmek istiyorum. Hakem operasyonunu ben yaptırtmadım ama bunun yapılması gerektiğini anlattım. Yapılan operasyon, benim ifadelerimin paralelinde olmuştur. Demek ki Beşiktaş'ıma zarar verenlerle gerekli şekilde mücadele etmişim. Ancak bu operasyon eksik yapıldı. Tamamı yapılmadığı için bu iş yürümedi ve sulandırılmaya başlandı. Özellikle çiçek verenler ve bu operasyon doğru değil diyenler ve hatta geri dönüşlerinde bir nebze sebebi olanlar, her maçtan sonra mağdurum diyenlerdir. Hem mağdurum diyorsunuz hem de bunu çözmek isteyenlere ‘Yanlış yaptın’ diyorsunuz. Buyurun, bakalım önümüzdeki sezon neler olacak. Temenni ediyorum ki, yeni gelen TFF Yönetimi bütün kurulları ve eski hakemleri gönderirler. Benim kadar Türk futbolundaki bütün takımları mağdur etmişlerdir. Bu kadar şikayet edilen hakem topluluğuna düdük verip sahaya çıkarmak ‘Çok özelsiniz, sizden daha yetenekli genç çocuğumuz yok. Allah sizden razı olsun’ demektir” ifadelerini kullandı.

Ahmet Nur Çebi: 'Bu zamana kadar başarılı olduğumuzu düşünüyorum'

“Başka kulüplerin borçlarını mı bize ciro ettiler?”

Bütçenin aşılması halinde kulüp başkanları ve yöneticilerine yansıtılmasıyla ilgili de konuşan Çebi, “Ne hikmetse bugüne kadar kimse bütçeyi yüzde 10 aşmamış ama borç 4 milyar TL’yi aşmış. Bugüne kadar denk bütçeler yapılmışsa, bu borç nasıl oldu, başka kulüplerin borçlarını mı bize ciro ettiler. Kulüp tüzüğüyle spor yasasında birbirine paralel maddeler var. Ben camiaya her şeyi açıkça anlatırım. Önder Karaveli’nin de, Sergen Yalçın’ın da arkasında durmaya kararlıydım. Sergen hocam 2 kez ayrılmak istedi. Daha fazlası kendisine eziyet etmekti, bunu yapmam. Önder hocamız Katar’da kupayı aldı, herkes alkışladı ama sonrasında yazılmayan kalmadı. Sonra hoca ben dayanamıyorum dedi. Abdullah Avcı da dahil, ben geldiğimden bu yana hoca göndermedim. Valerien Ismael’den çok ümitliyim ve Sportif Direktörlük sisteminin de arkasındayım. Biz yöneticiler olarak birçok işle uğraşırken, Ümraniye’yle de ilgilenemeyiz. Ben oradaki ekibin seçimlerine güveniyorum. Ismael hocanın bugüne kadar kaçırdığı U19 maçı yok. Her maç sonrasında çocuklarla ve hocalarla konuşuyor. Gençlere de güvendiğini ifade ediyor. Kendisi gitmek istemediği sürece arkasında duracağım. Hocamın gençlerle başaracağını düşünüyorum, başarısız olacağını düşünmüyorum” dedi.

“Arabasını evini satan Beşiktaşlı görmek istemiyorum”

Fan token konusuna da değinen Çebi, “Benim paraya ihtiyacım var iken, ben neden token tekliflerini kabul etmedim. Beni havalimanında görenler, gençler her gün bir şey öneriyor. Beşiktaş, birilerinin para kazanma ve zıplama yeri değil. Kişiler geliyorlar ‘Başkanım elimde proje var, 6 ayda kulübün borcunu kapatırız’ diyorlar. İyi niyetli olabiliyor. Benim işim taraftarı üzmemek. Bana teklifleri getiren arkadaşlar, bu kararı benim aldığımı biliyor. Sözleşmeler beni tatmin etmezse, ben bunu yapmam. Her gelen teklifi kabul etmem. Camia ‘Bunlara bak, kontrol et, bize zarar getirme’ diye beni göreve getirdi. Bir firma bana proje getirmek istese, sermayesi 50 bin TL. Ben nasıl güveneyim. Kağıtlara yazılanlarla Beşiktaş Başkanını ikna edemezsiniz. Göreceksiniz ki Beşiktaş, token işini herkesten daha iyi yapacaktır. Beşiktaş bunu yapacak ve buraya para yatıranların mağdur olmayacağı bir sistemle yapacak. Arabasını evini satıp, 1 kuruşu kalmamış olan bir Beşiktaşlı görmek istemiyorum. Bir firma bize 300 bin Dolarla geldi. Taahhüt edilenler 20-30 milyon Doları geçmedi. Öyle 300 milyon, 400 milyon dolarlar yok ortada. Asıl sorulması gereken, bu kadar sıkıntı varken ben bunu niye yapmadım?” dedi. Göreve olduğu sürede yaptıklarıyla ilgili de konuşan Çebi, “KPMG raporunu çıkardık, hukuka intikalini yaptık, pandemide 4 kupa kazandık. Pandemide 1 milyar gelir kaybımız olmasına rağmen kulübü yüzdürdük. Amatörde zararı indirdik. Tüm bunların hepsi benim ve arkadaşlarımın başardığı konulardı. Başarısız olduğumuz bir konu görmüyorum. Hakem ve token konusunu da izah ettim. 300 bin dolarla başlayan konu 30 milyon dolara geldi. Biraz daha bekleyelim, belki 300 milyon dolar oldu. İnsanlar ‘Token konusu çöktü, başkan treni kaçırdı’ diyor. Token çöktüyse, insanların üzerine çöktü. Belki de girmeyerek doğru yaptık. Bunun öbür tarafı da var, hesap vereceğiz” açıklamasında bulundu.

“Ben o sözü Ali Koç’a söylemedim”

Sosyal medyadaki yorumları yapanları kulübe davet eden Çebi, “Beşiktaş Kulübü’nün adresi belli. Ben her gün buradayım. Orada yazana kadar gelip yüzüme de konuşabilirler. Ben maça gelirken, taraftarların omuzlarında geliyorum, seviliyorum. İstifa etmemi isteyenler, genel kurula gelecekler, beni seçtirmeyecekler. Yazma çizmeyle olsaydı, ülkede hiçbir yerde başkan bulamazlar. İstifamı isteyenleri kulüpte makamımın önünde bekliyorum. Cesareti olanlar gelsin. Camianın yüzde 99’nun sevgisini gördüğümü ve bunun da beni motive ettiğini söyleyebilirim. Altyapı tesisi olmazsa olmazımız. Maalesef mevzuatlar önümüzü tıkıyor. Yapmak zorundayız. Elimizde proje var. Umarım en kısa zamanda realize ederiz. Seçimde kurulların hiçbirisine müdahil olmayı düşünmüyorum. Arkadaşlarımıza başarılar diliyorum. Disiplin Kurulu’nda çifte standart uygulamamalarını diliyorum. Kurallar belli. Kişilere göre kararlar alınmamalı. Sicil Kurulu’nda, bindirilmiş kıtlara hayır diyoruz. Herkesin kendi aidatını kendisinin ödediği, Beşiktaş’a yakışan bir Sicil Kurulu istiyorum. Denetim Kurulu olarak da, bugüne kadar yapılmayanları yapan, yapması gerekeni yapan bir Denetleme Kurulu istiyorum” dedi. Ali Koç’la ilgili olarak söylediği iddia edilen ‘Şaklabanlık’ konusuna da değinen Çebi, “Ali Koç’a, aileye ve bütün kulüp başkanlarına saygım var. Arkadan gelen bir arkadaşın ‘Elinizi masaya vurmuyorsunuz’ diyen birisine ‘Şaklaban değilim’ dedim. Rahmi Bey de, Koç Ailesi de çok önemlidir benim için. Ağaçlı yolda 2 çocuğun yaptığını ya provokasyon ya da bir anlık hiddet olarak düşünüyorum. Umarım bir daha hata yapmazlar. Benim de çok heyecanlı olduğum bir Fenerbahçe maçıydı. Ayrıca taraftarı bu şekilde galeyana getirmekle ilgili cümleler kurdum. Adaletten bahsediyorsanız bizim adımızı kullanmayın. Kendi maçlarınızdan örnek verin dedim. Belki niyeti o değildir ama o gün Beşiktaş Başkanı’nı zor durumda bırakmıştır. Türk futbolundaki adaletsizliği her kulüp başkanı dile getirebilir. Ali Koç da bununla ilgili konuşan bir arkadaşımız. Ama Beşiktaş için biz gerekeni konuşuruz” diyerek devam etti.

“1959 öncesi şampiyonluklara, herkese eşit uygulanırsa olumlu bakarım”

Görevde olduğu süreçte yorulduğunu da söyleyen Ahmet Nur Çebi, “Buranın işleri kolay değil. Yoruluyorsunuz. Türk futbolunun sorunları çok ağır. Yayıncı kuruluş, yabancı sayısı, kurulların tarafları, hakemlerin yıpranmış durumları gibi konuları çözmek için tecrübeli ve bilgili, bu işi bilen birine ihtiyaç var. Seçimde biz birinin tarafında olmayız. Bu işlerde tecrübesi olan birinin en azından 1 yıllık süreçte görev almasının faydalı olacağını düşünüyorum. Kısa dönem olması, tecrübeli birini daha faydalı kılar diye düşünüyorum” dedi. 1959 öncesi şampiyonluk hakkında “1959 öncesi şampiyonluklar herkese eşit olarak uygulanıp bir kurala dayanıyorsa, benim için sorun yok. Ama birinin işine yarıyor, diğerinin yaramıyor dersek, o zaman olmaz. Hak ve adalet söz konusuysa neden olmasın ama laf olsun diye yapılacaksa olmasın” diyen Beşiktaş Başkanı Ahmet Nur Çebi, “Sorunları çözmek için insanlar gelip görev alacak. Dolayısıyla sağlıklı olan seçilmiş olur. Yabancı hakem konusu, benim sadece derbilerde olsun diye kullandığım bir ifadeydi. Genç Türk hakemlerin önünün açılması lazım. Taraftarlar bunu unutmuyor. 30 sene önceki maçın görüntüsü buluyor ve hakeme ‘Sen bizi bu maçta doğramıştın’ diyor. Derbilere dışarıdan hakem gelmesi, mevcut olanların yıpranmasını engelleyecekti. Ama şimdi hepsi yenilenirse, dışarıdan hakem almaya gerek kalmaz” açıklamasında bulundu.

“Atiba bu kulübün simgesi”

Sözleşmesi bitecek olan oyuncularla ilgili olarak “Veda edilip edilmeyeceğinin kararını henüz almadık. Vida’yla henüz anlaşamadık. Kendisiyle devam etmek istediğimizi de söyledik. Beşiktaş’ın şartlarına uymayan hiçbir transferi yapmayacağım. Bir futbolcunun yıllık maliyetiyle ilgili bir balans var. Atiba çok başarılı ve simge olmuş bir oyuncu. Yabancı kuralında bizi zorlayacak bir durum olmazsa, Atiba’yla yola devam etmek istiyorum. Vida’nın eski kontratının şartları çok ağırdı. Bu şartlarda olmaz. Neredeyse borcun yüzde 10’u. Ama Vida’dan faydalandık. Diğerleri gibi değildi. Beşiktaş gençleriyle devam edecek, birisi golcü olacak şekilde 3-4 önemli isim aralarında olacak. Altyapının başında Türkiye’nin en iyi hocalarından birisi var. Altyapıdaki çocuklarımızın A takımdaki oyuncularla bir araya gelmelerine, yemek yemelerine özen gösteriyoruz. Son maçta kaleci Emre’ye teknik direktörümüzün nasıl yaklaştığının fotoğrafını bulsunlar ve altyapıdaki diğer arkadaşlarımız odalarına assınlar. Biz hepsine güveniyoruz” açıklamasını yapan Çebi, önümüzdeki yıl kulübün 120. yılı olması sebebiyle de “Önümüzdeki sene 120. yılımız. Şampiyonlukta kutlamalarda eksik kaldık bazı şeyleri yapamadık. Bir kutlama yapmak istiyoruz” dedi.

Ahmet Nur Çebi: 'Bu zamana kadar başarılı olduğumuzu düşünüyorum'

“TFF’nin kutlaması acemice yapılmış bir hareketti”

Cenk Tosun’un Beşiktaş’ın evladı olduğunu vurgulayan ve kendisiyle görüştüğünü söyleyen Çebi, “Görüşmeye de devam ediyorum. Ancak ücret konusunda arada fark var” ifadelerini kullandı. Trabzonsporlu olduğu konusunda yazılanlara da değinen Çebi, “Trabzon’la olmamla ilgili olarak, yazan ve söyleyenlerin en aşağılık tavırlarıdır. Ben bu ülkenin bir yerinde doğmak zorundaydım ve Trabzonluyum. Trabzonsporlu değilim, Trabzonlu olmaktan da gurur duyarım. 30 senelik genel kurul üyesiyim. Bunu yazanlara yazıklar olsun. Beşiktaş taraftarının 15-20 milyon olduğunu düşünüyoruz, Beşiktaş’ta bu kadar doğan yok. Ben Beşiktaşlıyım. Trabzonspor’un başarılı olmasını istememi gerektirecek bir durum yok” diye devam etti. TFF’nin, Tahkim kararını beklemeden Trabzonspor’un şampiyonluğunu kutlaması hakkında “Tahkim kararı netleşmeden, TFF’nin Trabzonspor’un şampiyonluğunu kutlaması acemice bir hataydı” diyen Çebi, Abdullah Avcı’ya ödenen tazminatla ilgili olarak da “Abdullah Avcı’ya tazminat ödedik. Ona ödediğimiz tazminatla, diğer hocalarımıza ödediğimiz ücretleri topladığımızda, kendisinin maaşı kadar bir miktar oluyor. Avcı’nın tazminat alması doğru değildi, ama Beşiktaş’ın da çok yüksek bir kaybı olmadı” ifadelerini kullandı.

Bozhan Memiş - Oğuzhan Ort - Mehmet Şirin Topaloğlu
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan Kürecik iddialarına sert tepki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kürecik’teki radar üssüyle ilgili iddialara çok sert tepki gösterdi. Erdoğan, Gazzelilerin haklarını müdafaa maskesi altında Filistin’e en büyük desteği veren Türkiye’nin yıpratılmak, yıldırılmak istendiğini belirterek, "Şimdi aynı çevrelerin kürecik’teki radar üssüyle ilgili benzer yalanlara sarıldığını görüyoruz. Daha önce defalarca açıkladığımız, tüm yönleriyle pek çok kez açıklığa kavuşturduğumuz bu meseleyi istismar etmeye çalışıyorlar. Kürecik’teki radar merkezinin ülkemizin ve ittifakımızın güvenliği dışında hiçbir devletle herhangi bir ilişkisi, bağı, irtibatı yoktur ve olamaz. Türkiye Cumhuriyeti böyle bir şeye zaten izin vermez, vermemiştir" dedi. İstanbul’daki bir otelde Filistin İçin Özgürlük ve Bağımsızlık Temalı, Parlamenterler Arası Kudüs Platformu 5. Konferansı düzenlendi. Konferansa Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da katıldı. Burada bir konuşma yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye-Filistin dostluk grubu himayelerinde 34 ülkeden 157 üye ile 9 yıl evvel başlayan girişimin bugün 2 bin üyeye ulaştığını belirterek, "Platform faaliyetleriyle toplantı ve konferanslarıyla farklı alanlardaki çalışmalarıyla Filistin davasının küresel ölçekte sesi ve nefesi oldu. Birleşmiş Milletler kararlarına, prensiplerine, uluslararası normlara uygun olarak Kudüs ve Filistin’e hizmet eden kardeşlerimi tebrik ediyorum. Müslüman olmanın Müslümanca yaşamanın hakkı, hukuku ve adaleti cesaretle müdafaanın gerçekten zor olduğu günlerden geçiyoruz. Bilhassa ilk kıblemiz Mescid-i Aksa’nın mahremiyetine, tarihi statüsüne ve kutsiyetine yönelik tacizler giderek artıyor. İşgalci İsrail tarafından Kudüs’ün kadim kimliği adım adım yok ediliyor. Kandan ve gözyaşından beslenen haçlı zihniyetinin tekrar hortlatılmak istendiğini görüyoruz. Haçlı seferleri ile yakılıp yıkılan Kudüs’ü tekrar ayağa kaldıran ve dört asır boyunca bir esenlik diyarı haline dönüştüren ecdadın torunları olarak Filistin’de yaşanan menfi-müspet her gelişmeyi yakından takip ediyoruz. Resulü Ekrem Efendimiz’in (Sallahü teala aleyhi ve sellem) şu tavsiyesi Kudüs davasında ecdadımız gibi bizim de rehberimizdir. "Beytü’l Makdis’e gidin ve orada namaz kılın. Şayet oraya gidemez ve orada namaz kılamazsanız oranın kandillerini aydınlatacak yağ gönderin." Evet Mescid-i Aksa sadece ilk kıblemiz değildir. Aynı zamanda Hz. Nebi’nin ve ondan önce gelen peygamberlerin de bize emanetidir. Kudüs’i Şerif’in her köşesinde bu kutlu beldeye 400 yıl boyunca büyük sevda ile hizmet etmiş kahraman ecdadımızın izi, eseri ve mührü vardır. Kimse bu izleri silemez, hiçbir güç kalbimizden Kudüs sevgisini sökemez. Burada şu gerçeği bir kez daha ifade etmek istiyorum. Az önce de söylendi, Türkiye olarak La ilahe illallah İbrahim Halilullah lafzında sembolleşen kuşatıcı anlayışla Kudüs’e sahip çıkmayı bir görev biliyoruz" dedi. Son bir asırdır Haçlı heveslileriyle, siyonist yayılmacılık arasında sıkışan Kudüs-i Şerif’i tüm insanlık için tekrar bir Darüsselam haline getirmek için tüm gücümüzle çalıştıklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kudüs’ü müdafaanın insanlığı müdafaa, barışı müdafaa, farklı inançlara saygıyı müdafaa etmek olduğu inancıyla mücadelelerini azimle sürdürdüklerini söyledi. "Netanyahu, kendisinden önceki caniler gibi adını Gazze kasabı olarak tarihe utançla yazdırmıştır" İnsanlık ve barış adına yürüttükleri kutlu mücadeleye destek veren Parlamenterler Arası Kudüs Platformu’na teşekkür eden Cumhurbaşkanı "Son bir asırdır toprakları aşama aşama işgal edilen Filistin halkı bugün tarihin en vahşi zulümlerinden birine maruz bırakılıyor. Buradan mücadeleleriyle Kudüs ile beraber tüm insanlığın onuruna da sahip çıkan Filistinli kahramanlara bir kez daha selamlarımı gönderiyorum. İşgalci zalimler karşısında dik duran Filistin’in yiğit evlatlarını ülkem ve milletim adına saygıyla selamlıyorum. Dünyanın dört bir yanında Filistin ve Gazzeli kardeşlerimizle dayanışma sergileyen vicdan sahibi tüm insanlara teşekkür ediyorum. 7 Ekim’den bu yana yaşananları anlatmaya artık kelimeler yetersiz kalıyor. Modern dönem firavunlarını görmek isteyen hiç uzağa gitmesin son 203 gündür 35 bin Filistinliyi acımasızca katledenlere baksın. Günümüzün Hitleri ve Nazileri Gazze’de 15 binden fazla çocuğu öldüren katillerdir. Netanyahu, kendisinden önceki caniler gibi adını Gazze kasabı olarak tarihe utançla yazdırmıştır. Alnına yapışan bu kara leke ne yaparsa yapsın çıkmayacaktır. Şimdi biz böyle konuşunca bakıyorsunuz birileri hemen rahatsız oluyor. Cürmü yüzüne söylenen her suçlu gibi İsrail yönetimi de antisemitizmle itham ederek bizi susturabileceğini zannediyor. Ellerindeki basın ve lobi gücüyle Gazze’de işledikleri cinayetlerin üstünü örtebileceklerini düşünüyorlar. Buradan onlara şu hakikati tekrar hatırlatmakta fayda görüyorum. Ne yaparsanız boş, ne kadar uğraşsanız da beyhude, Tayyip Erdoğan’ın kalbine de, kavline de zincir vuramazsınız" diye konuştu. "Hamaslı kardeşlerimizi Filistin’in Kuvayi Milliyesi olarak görmeye devam edeceğiz" Tehditlere ve baskılarınıza asla boyun eğmeyeceklerini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Duam şu; Yarab, Kahhar ismi şerifinle tecelli ederek başta Netanyahu olmak üzere bu siyonistleri kahrı perişan eyle. Birileri dönse bile biz yolumuzdan dönmeyiz, dönmeyeceğiz. Çünkü biz Allah’a ve hesap gününe inanıyoruz. Biz şartlara göre, esen rüzgara göre, konjonktüre göre sözünü, duruşunu, tavrını belirleyen tatlı su siyasetçilerinden değiliz. Biz bu yola kefenimizi giyerek çıktık. Bu kutlu yola ömrümüzü adadık. Yarım asırlık siyasi hayatımız boyunca bedel ödemekten asla çekinmedik. Biz birilerine şirin görünmek için değil, ’Filistin bir sınav kağıdı her mümin kulun önünde’ diyen merhum Cahit Zarifoğlu’nun ifadesinde anlamını bulan o ağır imtihanı hakkıyla vermenin derdindeyiz. Kimse kusura bakmasın tüm imkansızlıklara rağmen Filistinli kardeşlerimiz tam 203 gündür tek başlarına direnirken, yalnız başlarına tüm insanlığın onurunu savunurken hiç kimse bizden soykırıma sessiz kalmamızı bekleyemez. Sırf İsrail ve Batılı destekçileri öyle istedi diye Hamas’a ’terör örgütü’ iftirası atanlardan olamayız. İsrail’e gönüllü, ücreti mukabil uşaklık yapan lejyonerlerin ve kiralık kalemlerin kavramlarıyla Filistinli direnişçilere terörist yaftası vuramayız. Varsın birileri rahatsız olsun, varsın birilerinin ezberleri bozulsun. Biz işgalcilere karşı vatanlarını savunan Hamaslı kardeşlerimizi Filistin’in Kuvayi Milliyesi olarak görmeye devam edeceğiz. Bu hakikati de dilimizin döndüğü, gücümüzün yettiği kadar her platformda cesaretle dillendirmekten geri durmayacağız. Sesimizle, sözümüzle, dualarımızla, insani yardımlarımızla elimizdeki tüm imkanlarla Filistin davasına Gazzeli kardeşlerimizin ortaya koyduğu asil ve onurlu direnişe destek vermeye devam edeceğiz. Bu konudaki dirayetli tavrımızı geçen hafta görüştüğüm Hamas siyasi liderliğine açıkça ifade ettim. İsrail’in saldırılarında evlatlarını, torunlarını, akrabalarını şehit veren bu kardeşlerime acılarını paylaştığımızı çok net bir şekilde söyledim. Bundan bir asır önce topraklarını işgal eden emperyalist güçlere karşı bağımsızlık mücadelesi yürüten kahraman bir milletin evlatları olarak haklı davalarında yanlarında olduğumuzu dile getirdim. İnşallah bundan geri adım atmayacak 1967 sınırlarında başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız, egemen, toprak bütünlüğü haiz bir Filistin devletinin kurulması için samimiyetle çaba harcamayı sürdüreceğiz" ifadelerini kullandı. "Çocuğunun doğum gününü Gazzeli sabileri öldürerek kutlayan bir zihniyetin insanlıkla, en temel insani değerlerle bağı kalmamış demektir" Gazze’de 203 gündür aralıksız olarak devam eden soykırımı hiçbir sebebin maruz gösteremeyeceğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "7 Ekim’de yaşananları tasvip edersiniz veya etmezsiniz. Bu tamamen sizin bakış açınızla ilgili bir konudur. Ama bunu öne sürerek yeni doğmuş bebekleri öldürmeyi, sivillerin üzerine tonlarca bomba yağdırmayı, şehit naaşlarına dahi eziyet etmeyi, bir ekmek almak için sıra bekleyen insanları katletmeyi, camileri, kiliseleri, okulları, hastaneleri bilerek hedef almayı, Gazze’yi toplu mezarların olduğu büyük bir kabristana dönüştürmeyi, velhasıl savaş hukukunun asgari şartlarına bile riayet etmemeyi haklı çıkaramazsınız. Çok açık söylüyorum, çocuğunun doğum gününü Gazzeli sabileri öldürerek kutlayan bir zihniyetin insanlıkla, en temel insani değerlerle bağı kalmamış demektir. İsrail yönetimi bize laf söylemeden önce bu vahşetle yüzleşmeli, terör örgütü gibi değil hukukla mukayyet bir devlet mantığıyla hareket etmeyi öğrenmelidir. Bunu yapmadıkları müddetçe bizim de İsrailli yöneticilere karşı tavrımız değişmeyecektir. İsrail’le artık ilişkilerimizi ticari anlamda başta olmak üzere bunu Dışişleri bakanım da açıkladı kestik, kesiyoruz" dedi. "Gazze’ye yardımlarda ilk sırada Türkiye yer alıyor" Türkiye’nin iki bin yılı aşan tarihinin hiçbir döneminde asla soykırım yapmadığını, sömürgeci olmadığını, savaşta bile olsa masumlara dokunmadığının altını çizen Erdoğan, "Bugüne kadar kimsenin inancına, kökenine, kimliğine bakmadan başı dara düşen herkese biz kapımızı açtık. Engizisyondan kaçan Musevilere de, Nazi zulmünden kaçan Yahudi bilim adamlarına da biz sahip çıktık ey Netanyahu. Kafkaslar’dan Balkanlar’a, Afrika’dan Asya’ya kadar kim zulme uğramışsa hiç düşünmeden biz imdadına koştuk. 13 yıl önce çatışmalar başlayınca Suriyeli komşularımızı nasıl bağrımıza bastıysak, Ukrayna’dan kaçan mültecilere de biz güvenli liman olduk. Milli gelire oranla en fazla insani yardım yapan ülkelerden biriyiz. Nerede bir istikrarsızlık ve çatışma varsa menfaat hesabı gütmeden ateşi söndürmeye çalışıyoruz. Bölgemizde barışın, huzurun, refahın ve güvenliğin hakim olması için samimiyetle gayret gösteriyoruz. Gazze’ye yardımlarda ilk sırada Türkiye yer alıyor. 7 Ekim’den bu yana 13 uçak ve 9 gemi ile Gazze’ye gönderdiğimiz insani yardımların toplamı 50 bin tona yaklaştı. Vefakatçileriyle birlikte 900 Gazzeli hastayı tedavilerini yaptırmak üzere ülkemize getirdik. İnsani yardımların yanı sıra Refah’taki Kızılay Aşevi aracılığıyla günlük 10 bin kişilik sıcak yemek dağıtımını da yapıyoruz. Gazze’nin temiz içme suyu ihtiyacını karşılanmasının amacıyla günlük 7 ton içme suyunun Gazze’ye geçişini sağlıyoruz. Ticari açıdan 54 ürün grubunda İsrail’e ihracat kısıtlaması uygulayan tek ülke yine Türkiye’dir. Gazze katliamlarının çok öncesinde askeri amaçla kullanılabilecek malzemelerin sevkini zaten tamamen durdurmuştuk. 9 Nisan’da aldığımız ihracat kısıtlaması kararıyla bu tavrımızı pekiştirmiş olduk" ifadelerini kullandı. "Onlar bu iftiraları atsalar da biz yolumuza aynı kararlılıkla devam ediyoruz" Geçen ay Türkiye’de yerel seçimlerin yapıldığını ve seçim sürecinde bu konuda büyük bir haksızlığa ve iftiraya maruz kaldığını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Şahsımızın Filistin davasını savunurken ödediği bedeller ortadayken Türkiye düşmanlarının da sağladığı lojistik destekle birileri ülkemizin ve milletimizin Filistin direnişine verdiği güçlü desteği gölgelemeye çalıştı. Bu kirli kampanyayı meselenin aslını bilmediklerinden değil, hırsları akıl ve vicdanlarının önüne geçtiği için yürüttüler. Hatta İsrail’e jet satışı yapıldı iftirası yapacak kadar gözlerini kararttılar. Daha ileri gidiyorum, jet yakıtı gönderdiler diyecek kadar ne yazık ki akıl, vicdan ve ahlak dışı bir sürü iddia gündeme taşındı. Sizin vicdanınız var mı? Tayyip Erdoğan ve arkadaşlarının böyle bir adım atması mümkün mü? Akıl, vicdan, ahlak dışı bir sürü iddia bu seçimlerde gündeme taşındı. Daha vahimi bu asılsın ithamların İsrail dahil Türkiye’nin dik duruşundan rahatsız olan yabancı odaklar tarafından uluslararası basında ve sosyal medya mecralarında köpürtülerek ülkemiz aleyhine kullanılması çok yaralıyıcıdır. Türkiye’nin çabalarını bilen kardeşlerimiz arasında bile istifham oluşturan bu propagandanın içinin boş olduğu 1 Nisan sabahı itibarıyla görülmüştür. Fakat sel gitse de izi kalmış. Üç kuruşluk siyasi çıkar uğruna Filistin’in Türkiye ile ilişkilerini bilen veya bilmeyen gayet iyi biliyor, Türkiye bizim iktidarımız döneminde böyle bir şey yapar mı yapmaz mı bunu çok iyi biliyorlar. Onlar bu iftiraları atsalar da biz yolumuza aynı kararlılıkla devam ediyoruz" dedi. "Kürecik’teki radar merkezinin ülkemizin ve ittifakımızın güvenliği dışında hiçbir devletle herhangi bir ilişkisi, bağı, irtibatı yoktur ve olamaz" Gazzelilerin haklarını müdafaa maskesi altında Filistin’e en büyük desteği veren Türkiye’nin yıpratılmak, yıldırılmak istendiğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Şimdi aynı çevrelerin Kürecik’teki radar üssüyle ilgili benzer yalanlara sarıldığını görüyoruz. Daha önce defalarca açıkladığımız, tüm yönleriyle pek çok kez açıklığa kavuşturduğumuz bu meseleyi istismar etmeye çalışıyorlar. Kürecik’teki radar merkezinin ülkemizin ve ittifakımızın güvenliği dışında hiçbir devletle herhangi bir ilişkisi, bağı, irtibatı yoktur ve olamaz. Türkiye Cumhuriyeti böyle bir şeye zaten izin vermez, vermemiştir. Ama bir Müslüman olarak her şeyden önce yalan Allah’ın resulünün en çok nefret ettiği şeydir. Böyle yalan söylenmez, kurtulamazsınız. Bunun hesabını da ebedi alemde vereceksiniz. Yalan, çarpıtma ve manipülasyon üzerinden siyaset yapılmaz. Kendi devletine ve milletine iftira atarak da siyasetçilik oynanmaz. Hukukun da siyasetin de temel kuralı bellidir. Müddei iddiasını ispatla mükelleftir, aksi halde müfteridir. Varsa elinizde bir belgeniz, deliliniz çıkarsınız iddialarınızı ispat edersiniz. Bunu yapmıyorsanız kusura bakmayın ama müfteri damgası yemekten ila nihaye kurtulamazsınız" ifadelerini kullandı. "İsrail’in daha fazla şımartılmasına sebep olan bu kararı kabul etmiyoruz" Sivil toplum, basın ve siyaset fark etmeksizin Türkiye’deki tüm aktörleri özellikle Filistin konusunda daha özenli bir dil kullanmaya davet eden Erdoğan, "Gündeme gelmek uğruna hiç kimsenin Türkiye’nin Filistin davasındaki örnek duruşuna gölge düşürme lüksü yoktur. Gazze’de kalıcı ateşkesin sağlanması amacıyla ilk günden beri diplomatik çabalarımızı devam ettiriyoruz. Vahdet olmadan rahmet olmayacağı inancıyla Filistin hükümetiyle Filistinli gruplar arasındaki tefrikanın giderilmesi için temaslarımızı artırdık. Hali hazırda 140 ülkenin tanıdığı Filistin devletinin tanınırlığının artırılması konusunda çabalarımızı yoğunlaştırdık. İspanya hükümetinin ve Başbakan Sayın Pedro Sanchez’in Filistin’in tanınmasıyla ilgili duruşunu takdir ettiğimizi burada vurgulamak istiyorum. Filistin devletini tanımaya hazırlanan diğer ülkeleri de baskılar karşısında kararlı tutumlarını sürdürmeye çağırıyorum. Burada şunu çok net ifade etmek durumundayım. Filistin halkının Birleşmiş Milletler’e tam üye bir devletlerin olmaması hem büyük bir ayıp hem de çok ciddi bir haksızlıktır. Bu adaletsizliğin süratle giderilmesi gerektiğine inanıyoruz. Geçen hafta Güvenlik Konseyi’nde bu yönde atılan adım, Amerika Birleşik Devletleri’nin vetosuyla karşılanmış ve engellenmiştir. Amerika bu kararıyla sadece Filistin halkının değil, Güvenlik Konseyi üyesi diğer devletlerin iradesini de yok saymıştır. İsrail’in daha fazla şımartılmasına sebep olan bu kararı kabul etmiyoruz" dedi. "Filistin meselesini Batılı ülkelerin artık sabır taşımızı çatlatan ikiyüzlü politikalarını reddediyoruz" Amerikan yönetiminin, İsrail’e verdiği şartsız asker verdiği şartsız askeri ve diplomatik destekle çözüme katkı sunmadığını, sorunun daha da büyümesine vesile olduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Gazze’de 35 bin insan acımasızca katledilmişken Amerikan Senatosu’nun İsrail’e 25 milyar dolarlık askeri yardım paketi onaylaması bunun en net göstergesidir. Adil bir hakemlik yerine İsrail’e hamilik yapmak, bölgemizdeki krizlerin derinleşmesi ve yayılmasından başka hiçbir işe yaramaz. 1915 olayları üzerinden Türkiye’ye yönelik asılsız ithamları tekrarlamak yerine Amerikan yönetimi Gazze’ye bakmalı, İsrail’in Gazze’deki soykırım girişimlerini görmeli, bunun engellenmesi için gayret etmelidir. Filistin meselesini Batılı ülkelerin artık sabır taşımızı çatlatan ikiyüzlü politikalarını reddediyoruz. Amerikan vetosu bizim dünya beşten büyüktür tespitimizin ne kadar haklı olduğunu bir kez daha göstermiştir. Yine Gazze krizinde siyonizmin Amerika ve Avrupa ülkeleri başta olmak üzere küresel ölçekteki tahakkümünü bizzat görmüş olduk. Bu süreç siyonist şebekenin ekonomiyi, ticareti, medyayı, sanatı, sinemayı, düşünceyi, akademi dünyasını nasıl esir aldığını ortaya çıkardı. Yıllarca bize demokrasiden bahsedenlerin fikir ve toplanma hürriyetinden dem vuranların söz konusu İsrail olunca İsrail’in çıkarları olunca nasıl faşizan haline geldiklerine hep birlikte şahit olduk. Batının demokrasi, özgürlük, hukuk, ifade, düşünce, basın hürriyeti gibi değerleri işin ucu İsrail’e dokununca unutuldu, hemen rafa kaldırıldı. Son bir haftadır Amerikan üniversitelerinde yaşananları tüm dünya gibi biz de ibretle takip ediyoruz" diye konuştu. Gezi Olayları’nda İstanbul’a kamp kuranların Filistin protestosunu görmediğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Gazze’deki zulme tepki gösteren aydınlar, gazeteciler, yazarlar, sanatçılar ve siyasetçiler adeta linç ediliyor. Uluslararası basın kuruluşları Gazze’de öldürülen 140’tan fazla gazeteci meslektaşları hakkında çıkıp tek bir cümle dahi kuramıyor. Siyonizmin hemen her alanda nasıl korkunç bir iklim oluşturduğunu, siyasetçilere korku saldığı, şantaj yaptığı, devletleri baskı altında tuttuğu geride kaldığımız 7 ay içerisinde çok net anlaşılmıştır. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, İsrail’e söz geçirememiş, Gazze’deki katliamların önüne geçememiştir. Toplam 2 milyarlık nüfusu ile İslam dünyası üzülerek söylüyorum Gazze imtihanını başarıyla verememiştir. Bütün insanlığın geleceğini 5 ülkenin keyfine bırakan mevcut yapının devam ettirilmesi mümkün değildir. Daha adil bir dünyanın mümkün olduğuna biz inanıyoruz" ifadelerini kullandı. "Gazze’nin ve Filistin’in yanında olmaya devam edeceğiz" Gazzeli kardeşlerimizin yaşadığı dramların gündemden düşürülmemesi noktasında da çok daha çaba harcayacaklarını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İsrail’in durdurulması, Netanyahu denilen bu kasabın başta olmak üzere sorumluların hukuk önünde hesap vermesi için de gayretlerimizi artırmalıyız. Şu anda arkadaşlarımız Güney Afrika ile müşterek bir çalışmanın içerisinde Lahey Adalet Divanı ile münasebetlerini sürdürüyorlar, biz de takipçisiyiz. Türkiye olarak elimizdeki tüm imkanlarla Gazze’nin ve Filistin’in yanında olmaya devam edeceğiz" dedi.
Konya Örnek davranışıyla beğeni toplayan liseli gence Başkan Altay’dan bisiklet Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay, kavşaktaki ters dönen güzergah tabelasını uzun uğraşlar sonucu düzelten 17 yaşındaki liseli Yusuf Dağtaş’a bisiklet hediye etti. Konya Otogar Kavşağı’ndaki önemli yerleri gösteren güzergah tabelasının düşmesine kayıtsız kalmayarak uzun uğraşlar sonucu tabelayı düzelten 17 yaşındaki Aselsan Konya Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi öğrencisi Yusuf Dağtaş’ın, bir vatandaş tarafından kayda alınan görüntüleri sosyal medyada büyük beğeni topladı. Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay, görüntüleri izledikten sonra sosyal medya hesabından, “Güzel insanlar her yerde farkını gösterir. Uzun uğraş sonunda trafik işaretini düzelten genç arkadaşımızı arıyorum. Elden ele yayalım, bulalım, biz de küçük bir sürpriz yapalım. Video için Mehmet Bey’e teşekkürler” paylaşımında bulundu. Sosyal medya aracılığıyla ulaştığı duyarlı gençle bir araya gelerek sergilediği örnek davranıştan dolayı teşekkür eden Başkan Altay, gence bisiklet ve Konyaspor forması hediye etti. Başkan Altay, her zaman şehirleri imar ederken, nesilleri de ihya etme gayretiyle çalıştıklarını ifade ederek, “Allah sayınızı artırsın” dedi. “İyilik yaptım, denize attım” Aselsan Konya Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi öğrencisi Yusuf Dağtaş da Başkan Altay’a ilgisi ve hediyeleri için teşekkür ederek şunları söyledi: “Okuldan eve giderken her zaman kullandığım yoldaki bir tabelanın eğik olduğunu fark ettim. Düzeltebileceğimi düşünerek yanına gittim, çabalarım sonucunda düzelttim. Yoldan geçen bir abimiz de bunu görüp videosunu çekmiş. En son giderken bana teşekkür etti. Ben de ‘vazifemizdir’ diyerek karşılık verdim. Daha sonra bu görüntü sosyal medyada paylaşılmış. Başkanım da bu videoyu görerek bana ulaştı. Bizi davet etti, biz de geldik. Sağ olsun başkanım bizi ağırladı, bir teşekkür hediyesi verdi. Ben bu iyiliği hiçbir karşılık beklemeden tamamen canı gönülden yaptım. Büyüklerimiz bize gördüğümüz her taşı yoldan almamızı söyledi. Biz de gördüğümüz her eksikliği elimizden geldiği kadar düzeltmeye gayret ettik. ‘İyilik yap, denize at’ derler. Dedikleri gibi iyilik yaptım, denize attım." Olaydan sonra eve döndüğünde videoyu gördüğünü, arkadaşlarının kendisine ulaştığını ifade eden Dağtaş, “Herkes bana ‘Yusuf nasıl oldu? Bir anlat’ diyordu. Anlattım. Gelen tepkiler de güzeldi. Başkanımla görüştüğümde de bu davranışlarımı devam ettireceğimi ilettim” dedi "Evladımızla gurur duyuyoruz" Yusuf Dağtaş’ın babası Mehmet Akif Dağtaş, “Normalde herkesin yapması gereken bir hareketi Yusuf da yaptı. İyiliğin yayılmasına vesile olduğu için evladımızla gurur duyuyoruz. Yusuf’un bu örnek davranışını ödüllendirdiği için Büyükşehir Belediye Başkanımız Uğur İbrahim Altay’a teşekkür ediyoruz” dedi. Aselsan Konya Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Müdürü Ahmet Düzyol da, “Öğrencimizi bu davranışından dolayı tebrik ediyoruz. Herkesin yapması gereken bir davranış. Uğur başkanımıza da teşekkür ediyoruz” ifadelerini kullandı.
Kastamonu Kastamonu Üniversitesi’nde önemli ’afet’ projesi Kastamonu Üniversitesi’nde hayata geçirilen proje çerçevesinde farklı üniversitelerden gelen 20 kursiyere ’afetlerde tedarik zinciri’ konusunda eğitim verildi. Kastamonu Üniversitesi’nde TÜBİTAK 2237-A Bilimsel Eğitim Etkinlikleri Desteği Programı çerçevesinde desteklenen “Tedarik Zincirinin Hayati Boyutu: İnsani Yardım Lojistiği” projesi tamamlandı. Proje yürütücülüğünü Kastamonu Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Erol Tekin’in yaptığı ve BİDEB 2237-A Bilimsel Eğitim Etkinlikleri Destekleme Programı tarafından desteklenen “Tedarik Zincirinin Hayati Boyutu: İnsani Yardım Lojistiği” projesi çerçevesinde eğitimler düzenlendi. 15-18 Nisan tarihleri arasında Kastamonu Üniversitesi’nde düzenlenen eğitimlerde Kastamonu Üniversitesi, Bartın Üniversitesi, Başkent Üniversitesi ve Maltepe Üniversitesi’nin yanı sıra AFAD ve Sosyal Yardımlaşma Vakfından katılım gösteren 12 uzman tarafından dersler verildi. Eğitimlere farklı üniversitelerden katılan 20 kursiyer, 3 gün boyunca insani yardım kuruluşları, insani yardımın önemi, tedarik zinciri yönetimi, coğrafi bilgi sistemleri, insani yardım konusunda dijitalleşme ve insani yardımlarda lojistiğin önemi ve lojistiğin rolü ile ilgili konularda teorik dersler aldı. Proje çerçevesinde çerçevesinde bilimsel araştırma fikri geliştirme ve etkili sunum derslerine de yer verildi. 1 gün boyunca insani yardımlarda tedarik zinciri ve lojistik faaliyetler üzerine yaklaşımlar geliştirmeye yönelik araştırma konusu belirlenmesi için uygulamalar gerçekleştirildi. Gruplar halinde çalışan kursiyerler oluşturdukları araştırma fikirlerini jüri üyelerine sundu. Etkinlik sayesinde farklı üniversitelerden katılım gösteren katılımcıların başta afetler olmak üzere insani yardımlarda tedarik zinciri yönetimi ve lojistik konularında farkındalıklarının artırılması sağlandı. Türkiye’nin doğa kaynaklı afetlerde insani yardımların ulaştırılmasında lojistiğin önemi üzerinde durulurken, Maltepe Üniversitesi öğretim üyesi ve LODER Lojistik Derneği Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Tanyaş tarafından lojistiğin geleceğine ve lojistik sektöründe kariyer imkanlarına yönelik lisans öğrencilerine de bilgilendirme sunumu yapıldı. Eğitimler, kursiyer sunumları ve katılım belgelerinin kursiyerlere takdimi ile sona erdi. Etkinliğe katılan tüm kursiyerler ise Kastamonu Üniversitesi’ne misafirperverlikleri için teşekkür etti.