SPOR - 26 Kasım 2020 Perşembe 18:09

Ahmet Nur Çebi: 'Pandemide zararımız 400-500 milyon TL arası'

A
A
A
Ahmet Nur Çebi: 'Pandemide zararımız 400-500 milyon TL arası'

Beşiktaş Başkanı Ahmet Nur Çebi, Galatasaray Başkanı Mustafa Cengiz ve Trabzonspor Başkanı Ahmet Ağaoğlu, Uluslararası Futbol Ekonomi Forumu’nda konuştu. 3 başkan da pandemi döneminde gelirlerinin büyük oranda düştüğünü belirtirken, bu çıkmazdan tek kurtuluş yolunun yetiştirip satmak olduğunu ifade etti.

3.’sü gerçekleşen Uluslararası Futbol Ekonomi Forumu’nda Galatasaray Başkanı Mustafa Cengiz, Beşiktaş Başkanı Ahmet Nur Çebi ve Trabzonspor Başkanı Ahmet Ağaoğlu, ortak oturumda konuştu. Kulüplerin borç durumundan, Bankalar Birliği anlaşmasına kadar birçok noktaya değinen 3 başkan, pandemi döneminde gelirlerinin büyük oranda düştüğünü ve bu süreçten ancak futbolcu üreterek çıkılabileceğinin altını çizdi.

Cengiz: “Keşke enkaz devralsaydım. Şu andaki durum daha beter”

Her şeyi devletten beklemek gibi bir algı oluştuğunu ifade ederek sözlerine başlayan Galatasaray Başkanı Mustafa Cengiz, “Ama iş öyle bir noktaya geliyor ki, kangren olmuş onlarca yıllık bir birikim, sosyal medyada da her vatandaşın sorguladığı bir noktaya geldi. 30 milyon taraftarınız varsa, 30 milyon avukat, 30 milyon muhasebeci ve 30 milyon teknik direktör oluyor. Ben de başkan değilken bunları sorguluyordum. Bunun ilk miladı devletimiz kanalıyla oldu. Ziraat Bankası’nın Yıldırım Demirören başkanlığında bir toplantısı oldu. Devletimiz bunun ön çalışmasını daha önce yaptı.

Çünkü kötü gidişatı gördü. Toplandığımızda ilk önerimi 10 yıllık bir süreydi ve 4 yılı ödemesiz olsun dedi. Ben burada geçmiş yönetimi de suçlamıyorum. Enkaz aldık durumu söz konusu oluyor evet, keşke enkaz alsaydım. O zaman kulüplerin toplam borcu 14 milyar TL’ydi, gelirleri toplam 4 milyar TL’ydi. En az 4 yıl ödemesiz dönem olursa bu borçlar kapatılabilir dedik. Fakat devletin imkanları da ortada. 5 yıllık yapılandırma yapıldığında Covid-19 yoktu. Hem Beşiktaş hem Trabzonspor imzaladı. Avrupa Kupaları’na katıldığımız için biraz daha nefesliydik biz. Batmış şirketlerin İstanbul yapılandırmasının spor kulüplerine uygulanması gibi bir sistem oldu. Bu bağlamda Bankalar Birliği’ne çok teşekkür ediyorum. Ama geldiğimiz noktada 5 yılın yetmeyeceği görüldü. Kur artışıyla bu görüldü” ifadelerini kullandı.

“Kur artışından yabancı futbolcular mutlu olur”

Galatasaray olarak yabancı oyunculara Euro şeklinde ödeme yaptıklarını söyleyen Cengiz, “Türk futbolculara ise TL. 60 milyon Euro’ya yakın yıllık ödememizin yüzde 80’i yabancı oyunculara. Kur artışından spekülatörler ve vatan hainleri sevinir. Bir de futbolcular sevinir. Bu durum bizi zorluyor. Biz şu anda gelirlerimizin büyük çoğunluğunu borca ayırıyoruz. Kendi dönemimle ilgili net rakam vereceğim. 24 Ocak 2018’de göreve geldim, 20 Kasım 2020 tarihi itibariyle 2 milyar 723 milyon TL kredi kullanımım var. Ben artıdayım ama bunun sebebi Şampiyonlar Ligi gelirleri, gişe gelirleri. Şimdi bu yok. 3 yılda loca, kombine ve maç gelirleri olarak 370 milyon gelir elde etmişiz.

Yayıncı kuruluş gelirinin artmaması nedeniyle dolan bazlı ödeme yapmamak istiyor. Emeğe saygı gerekiyor. Yayınların yüzde 60’ı kaçak diyorlar. Buradan ilgililere sesleniyorum, meclisten bir yasa çıkartın ve bu yasayla kaçak kullanımı engelleyelim. Bu olmazsa olmaz. Bizi tesadüfen de olsa dinleyen siyasiler varsa, lütfen bunu meclise yansıtsınlar. Türkiye’nin bu konuda yasal düzenleme ve ağır cezalara ihtiyacı var. Yayıncı kuruluşun gelirlerinin azalması kulüpleri vurdu. Biz kulüpler olarak 3 milyar TL bekliyorduk, 2.650 civarı teklif geldi. Azdan az gider, çoktan çok gider. Spor kulüpleri içinde en fazla gelir Galatasaray’da.

230 milyon TL’ydi. 170’e düştü, 130’a doğru gidiyor. Bir Anadolu Kulübü’nün 90 milyon ya da 60 milyon TL’lik bütçesi içinde yayın geliri 40 milyon. Yani yüzde 80’e yakın. Eskiden 3 büyük kulüp sıralanırdı, Trabzonspor bunu kırdı ve hepimizin sempatisini kazandı. Bunun çeşitlenmesi bizi mutlu eder. 8-10 takımın şampiyonluğa oynaması bizi mutlu eder. Çünkü olay büyür. Bu durum milli takımı da etkiler. Türkler kadar dünyada futbola düşkün başka bir millet bence yok. 33 yeni saha, 400 yeni kapalı salon var, inşallah biz de salonumuzu yaparız. Türklerin tek deşarj unsuru spor” açıklamasını yaptı.

“Dijital dünyaya yönelmeliyiz”

Sponsorların kulüplere etkisinden bahseden Cengiz, “Şimdi buraya bakın 5 tane sponsor almışsınız ama hepsi devlet kuruluşu. Bunun çeşitlenmesi lazım. Özel sektör kendisini tanıtmalı. Bize bir araç kiralama şirketi müthiş bir rakamla sponsor oldu. Devlet firması olduğu için söyleyebilirim, Türk Telekom 1 yıl daha isim hakkını uzattı. Sponsorluk gelirlerimizde Galatasaray olarak zorlanıyoruz. TL Bazında iyiyiz ama Euro bazında kötüyüz. Gidiş de iyi değil. 2020 mali tablolarımız iyi sonuç vermeyecek.

Bütün çabalarımızı, uğraşlarımızı olumsuz etkileyecek. Mağazacılık satışlarını yüzde bazında artırdık. Ama haliyle düşme var. Bu konuda online mağazacılığa yöneliyoruz. Bu zorlukları fırsata çevirmek gerekiyor ve dijital dünyaya yönelmeliyiz. Tek tek SMS’le para toplayacağımıza, taraftarımızın da para kazanabileceği dijital varlıklara dönmek gerekiyor. Z Kuşağı var ve Z’den sonra ne gelecek bunu da bilmiyorum. Bütün projeleri dijitale yönlendirmemiz gerekiyor” diye konuştu.

“1800 sporcunun yol ve yemek gideri bile büyük yük oluyor”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sporu sevmesinin büyük şans olduğunu söyleyen Cengiz, “Cumhurbaşkanımızın sporu sevmesi bizim için şans. Bu lafımı da siyasete çekmesinler. Her platformda söylerim. 68 kuşağıyım ve ‘Yetmez ama evet’çi de değilim. Bize denilen şu, yıllar itibariyle futbolcu giderini Euro bazında düşüreceksin. Ayrıca ‘Har vurup harman savuramazsın’ diyor. Beşiktaş da Fenerbahçe de derneğe çok veriyor. Ben futboldan kazandığımı mecburen amatör sporlara veriyorum. Devlet de bunu istiyor zaten. 1800 sporcum var benim. Yol gideri, yemek gideri var.

Devlet bana olimpik sporları destekle diyor. Devletin de bizi desteklemesinin en büyük sebebi de bu. Ben 14 branşta faaliyet gösteriyorum. Her branşta erkekler, kızlar ve yaş grupları var. Müthiş bir gider söz konusu. Bunu UEFA’ya anlattığımızda bize ‘Siz neden futboldan kazandığınızı veriyorsunuz, kesin bu parayı’ dedi. Bunu yapamayacağımızı söyledik. Biz genç bir cumhuriyetiz. Bakanımız da 3 çocuğumuzdan bahsetti. Bu çocuklar nasıl yetişiyor? Üretmemiz şart. Bizim en çok övündüğümüz transfer, Ozan Kabak’tır. Ahmet Ağaoğlu Başkanım, Yusuf Yazıcı transferiyle övünüyor, Ahmet Nur Çebi Başkanım, Cenk Tosun transferiyle övünüyor. TFF de lisans anlamında bastırıyor. İnşallah bütün hükümlerini uygular. Taş atmıyorum burada. Mali yapıyı da umarım ki Bankalar Birliği sağlar. Umuyorum ki benden sonraki yöneticiler de har vurup harman savurmazlar. UEFA’da yaşadıklarımı bir ben biliyorum” diyerek sözlerini sürdürdü.

“Net zararımız 60 milyon Euro”

Pandemi sürecinde Galatasaray olarak zararlarının 60 milyon Euro olduğunu söyleyen Cengiz, “Beklenmeyen gelişmelere ani tepki verebilirsiniz ama hükümler biraz zaman alır. Biz şu anda 35 futbolcu bildirebiliyoruz. Bunun 40’a çıkmasından yanayım. 21 yaş altında sınırsız olmasını istiyorum bu sayının. İnsanın yutabileceğinden fazla lokma ısırması kötü. Futbolda her an başımıza gelebilir. 7 kişi kalırsa hükmen mağlubiyet konusu var. Bunu da daraltmak gerekiyor. Bizim zararımıza da olsa, bu sene ligin bitmesi için bunun gerekli olduğuna inanıyorum. Hepimizin kulağına çok şey geliyor, bunların dedikodu olduğuna inanıyoruz. Takımların böyle yanlış yollara sapacağına inanmıyoruz. Federasyonun tek 1 yere test yaptırmasını istiyoruz.

Bu işin 4 ayı kaldı. Merak ettim Beşiktaş önce, bir iki yabancı yayın okudum. Bu iş 1 yıl sürecek diye okudum. Bunun doğru çıkması kadar beni mutlu eden olmaz. Umutsuzluğa kapılmayın derim. Bu millet her şeyi yener” dedi. Kur artışıyla ilgili de konuşan Cengiz, “Para bir kağıttır. Bunun değerini size verilen güven belirler. Uluslararası bazı mekanizmalar var. Türk halkının bakış ve sahiplenme duygusu da değeri belirliyor. Öyle bir hale gelmeli ki, insanlar yabancı paraya gereksinim duymamalı. Kısmi olarak faizi yükseltiyorsunuz, 5 gün sonra aynı duruma geliyor. Bunu uluslararası platformda sağlamamız gerekiyor. Yabancı oyuncuya dayatma yapamazsınız. Anında FIFA’dan döner. Bazı şeyler FIFA’da yanlış değerlendiriliyor. Siz ne kadar bağımsız ve güçlü olursanız, düşmanınız o kadar çok olur. Bunlara karşı bilinçlenmeliyiz. Gelecek yıl doların ne kadar olacağını söyleyebilecek bir tane ekonomist var mı” diyerek sözlerini tamamladı.

Ahmet Ağaoğlu: “Galatasaray batmıyorsa, bizim batmamız söz konusu bile olamaz”

Trabzonspor’un borçlarının diğer kulüplere göre daha düşük olduğunu söyleyen Trabzonspor Başkanı Ahmet Ağaoğlu, “Bizim 4 katımız borçla Galatasaray Kulübü batmıyorsa, bizim batmamız söz konusu bile olamaz. Mustafa Cengiz başkan da ifade etti, 60 milyon Euro’luk bir futbol takımı maaşından bahsetti. Beşiktaş’ın da 40-45 milyon Euro civarı. Biz gelmeden önce bizim kadro maliyetimiz 35-36 milyon Euro civarıydı. Biz kulübün gelirleriyle dengeleyerek 16 milyon Euro seviyesine çektik. Galatasaray, Beşiktaş, Fenerbahçe’nin gelirlerinin 5’te 1’i kadar gelirimiz var bizim. Taraftarımız bizden doğal olarak şampiyonluk bekliyor. Bu beklenti belki de geçmişteki yönetimleri biraz harcamaya itmiş olabilir. İşte kulübün ekonomisi burada bozuldu. Hem yeniden yapılandırma hem de TFF’nin lisans talimatı var. 2016-2017-2018’de imzalanan mutabakat anlaşmasına aykırılık nedeniyle biz ceza aldık. Bizimle alakalı bir durum değil bu.

4 kulüp içinde yeniden yapılandırma da dahil olmak üzere en rahat olan kulüp biziz. 870 milyon TL borcumuz vardı göreve geldiğimizde. Dövizdeki yüzde 140’lık artışa karşın borcu sabit tuttuk. Bu borcu 7 senede de öderiz, 6 senede de öderiz. Bütün hesabımızı kitabımızı sık sık paylaşıyoruz. Burada borçları aşağıya çekmemiz ve sürdürülebilir bir takvime oturtmadaki en önemli nedenimiz, 2 sene içinde 42 milyon Euro’luk oyuncu satmak. Yusuf Yazıcı’yı 18 milyon Euro’ya sattık. Ayrıca bonservisi bizde olmayan Sörloth’tan 11 milyon Euro kazandık. Bu süreçte bonservis bedeli de ödedik. 2 senede toplam 15 milyon Euro bonservis ödedik. 2 senede oyuncu satışından net 27 milyon Euro gelir elde ettik” diye konuştu.

“Sörloth’tan elde ettiğimiz kar, pandemideki zarara gitti”

Pandemi döneminde her kulüp gibi kendilerinin de sıkıntı yaşadığını söyleyen Ahmet Ağaoğlu, “En önemli gelir kalemimiz naklen yayın. Telaffuz edildiği gibi 2 milyar 650 milyon TL üzerinden yapılırsa ihale ve ligin de 18 takımdan 21’e çıkmasından dolayı Trabzonspor’un 65-70 milyon TL bir kaybı söz konusu. Kombine ve loca satışından 40 milyon TL gibi bir zararımız olacak. Dönüp bakıldığında 110 milyon TL civarında bir pandemi zararına uğramış durumdayız. Sörloth’un satışından elde edilen gelir borç kapamaya gidecekken, bu açığı kapattık. Neden bu oyuncuyu almadın diye soru sorunlar oluyor. Yüksek bonservis bedeli nedeniyle almakta zorlandığımız oyunculardan ötürü, uğradığımız eleştirilerin haddi hesabı yok. Ama size tanınan limitin dışına taştığınız zaman, 2022, 2023’te bir başka yönetim, bizim yaptığımız aşırı harcamadan dolayı UEFA’dan men alır, TFF’den puan silme cezası alır.

Gelirlerimiz doğrultusunda maksimum harcamamızı gerçekleştirdik. Bir anlamda pandemiye hazırlıklı yakalandık. Ama oyuncu satışından elde ettiğimiz gelirler olmasaydı durum farklı olurdu. 16-17 aydır oyuncu maaşını günü gününe ödeyebilen birkaç kulüpten birisiyiz. Üretim çok önemli. Altyapıdan yetiştirip satacaksınız. Ama geliştirip satmak da önemli. Tapusu bile bende olmayan Sörloth, 21-22 milyon Euro’ya Almanya’ya gitti. Her şey yapılabilir. Kendi dinamiklerimizi efektif olarak kullanmamız lazım. Trabzonspor U19 Takımı, haftada 3 maç oynamak zorunda kalacak. Galatasaray’ın son maçında gördük, pırıl pırıl gençler sahaya çıktı. Biz 3 sene önce Galatasaray’la burada oynadığımızda kalede 17 yaşındaki Arda vardı. Ümit Öztürk biraz cesur olup Arda’ya kırmızı kart gösterse, onun yerine geçecek kaleci 16 yaşındaydı. Bizi ayakta tutan yetiştirip sattığımız oyuncular. Biz inşaat, akaryakıt sektöründe olan firmalar değiliz. Spor kulübüyüz. Kalori hesabı gibi. Harcadığın ve aldığın kalori arasındaki fark kilonuzu belirler” ifadelerini kullandı.

“5’te 1’i kadar gelirle şampiyonluk hedefliyoruz”

Beşiktaş, Galatasaray ve Fenerbahçe’ye teşekkür ederek sözlerini sürdüren Ağaoğlu, “Diğer 3 kulübümüze teşekkür ediyorum. Onların borçlarının biraz fazla olması nedeniyle 10 yıllık bir yapılandırma ortaya çıktı ve bu da bizi bir hayli rahatlattı. Onlardan çok daha az gelirimiz var ama burada yetiştirdiğimiz ve geliştirdiğimiz oyunculara da şükran borçluyuz. Denk bütçeyi yakalayıp 10 milyon Euro kara geçmiştik ama pandemi nedeniyle bütçede oluşan açığı kapattık. Bizim zararımıza bakıyorsunuz, diğer kulüplerin 5’te 1’i, gelirlerimiz 5’te 1’i, sonra şampiyonluk bekleniyor. Taraftar baskısı da diğer kulüplerin 5 katı” dedi. TFF’nin aldığı hükmen mağlubiyet kararını olumlu düşündüklerini söyleyen Ağaoğlu, “Ocak ayından sonra haftada 3 maç oynayacaksınız, bir de erteleme oynayacaksınız 4 maç.

Bunun bir şekilde toparlanması lazımdı. Bu kadar sıkışık bir maç programı var. 34 maçtan 40 maça çıktık. Ben bunu ciddi şekilde eleştiriyorum. Ligin sonunun bir şekilde pandemi nedeniyle oynanamaz hale gelmesi durumunda sıralamanın ne şekilde belirleneceğinin kurallarının bugünden konulması lazım. Fransa, Belçika, Hollanda, İskoçya ligleri iptal etti. 75 gün hak mahrumiyeti almıştım, konuşamadım. Şimdi fırsat buldum söylüyorum” dedi. Futbolcu transferlerinin maliyetleriyle ilgili bir soru üzerine de konuşan Ağaoğlu, “Federasyon başkanının 1 metre yanında, kendisi de tanıktır, diğer kulüp başkanının “O oyuncuyla hiçbir ilgimiz yoktur” demesinin ardından, 2.2 milyon Euro ödediğim futbolcuya 2.8 milyon Euro verip aldılar” dedi.

Ahmet Nur Çebi: “Amatör branşlar ekonomiyi olumsuz etkiliyor”

Beşiktaş olarak diğer kulüplerden farkları olmadığını söyleyerek sözlerine başlayan Beşiktaş Başkanı Ahmet Nur Çebi, “Süleyman Demirel’e ‘Devlet batıyor’ dediler, rahmetli ‘Devlet batmaz’ demişti. Bizim kulüpler de batmaz. Enkaz aldım dememek gerekiyor. Bunu söylerken zorlanıyoruz. Geçmişi konuşmamızı istemiyorlar. Çünkü onlar da geçmişten kötü devralmışlar. Geçmiştekiler konuşulmasın diyerek arkadaşları rahatlatıp evine yolluyoruz. Ama artık bunu kaldıracağız ve geçmişi konuşacağız, yoksa çözüm bulamayız. Rekabet konusunda özellikle 3 kulübün amatör branşları biraz etkiliyor durumu. Ukrayna’dan voleybolcu getirip 500 bin Euro ödüyoruz. Futbol kulüplerinin yediği darbenin arkasında diğer branşlar da var. Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş birbirini geçmek istiyor ama amatör branşları yarışmacı hale getirip paraları basıyoruz, bunları da futboldan finanse ediyoruz.

Beşiktaş’ta bir önceki sene 75 milyon TL gider vardı, 25 milyon TL gelir vardı. 10 senede bu rakam 500 milyon TL yapar. Spora değer veren Cumhurbaşkanımızın olması bizim için şans. Banklarımıza da teşekkür ediyorum. Kimse kimseye kuruş vermezken para verdiler. Ancak geldiğimiz nokta şu ki, artık bu iş bitti. Devlet Karayolları Voleybol takımı kurmuş, sen parayı nereden veriyorsun bunlara. Kamu bankaları takım kurmuş, parayı nereden buluyorsun, hazineden, devletten. Burada haksız rekabet oluyor. Bu durum da bizim kulüplerimizi onların yanında rekabete itiyor. Bu sefer de biz basıyoruz parayı, küme düşmemek için. Üstüne borçlanıyoruz, bir de güzel şekilde faiz ödüyoruz. Amatörlere devletin desteği gerekiyor, bu durum bizi aşıyor. Stopaj iadelerimizi iade ederek yapıyorlardı bunu daha önce. Ama devlet de haklı, Ukraynalı, ABD’liye para veriyoruz deyip kesti bunu. İşler halden kalktı bu durum. Bunun tekrar verilmesi gerekiyor bize” diye konuştu.

“UEFA çok güzel hikaye anlattı”

Seyirci olmamasının kendilerini olumsuz etkilediğini söyleyen Ahmet Nur Çebi, “Spor bakanımıza da söyledim, bize borç verin, size 4-5 senede iade edelim dedim. Pandemi öncesinde vergiler yüzde 40’a çıkarıldı. Ama mantık doğru, o futbolcu ve sporcu, vergisini ödemeli. Ama isterdim ki, pandemi de bu vergiler 1 sene ötelensin, amatörlere verilen destek 1 sene daha devam etsin. Mesela UEFA’ya gidiyoruz, kapıyı çalıyoruz, adam 2 maaşını almamış, dükkanı kapatmış. UEFA bize çok güzel hikayeler anlattı. Destek olacağını söyledi ama lafta kaldı. Futbolcu pandemide feshedip gitmiş, UEFA ‘Ödeyeceksin’ diyor ve ‘Pandemi mücbir sebep sayılmaz’ diyor.

Bazı spor mahkemelerinin sporcu sendikası gibi hareket etmesi, kulüplere zarar veriyor. Bu kulüplerin olmadığı yerde kim nerede spor yapacak? Herkesi iyi düşünmeye davet ediyorum. Devletimiz de yüzde 15 stopaj iadelerini hızlandırırsa, amatörlere destek olabiliriz. Futboldaki parayı yememek için amatörlere aktarılan parayı kesmemiz gerekiyor. Yani bizi hırpalamanın zamanı değil. Cumhurbaşkanımıza ‘Bu kredi bize yetmiyor, bununla başa çıkamayacağız’ dediğimizde haklı olarak ‘Bunun sonu gelmiyor. Sizlerin finansal sorunlarınızı çözmeye çalışıyoruz ama daha büyüğüyle geliyorsunuz’ dedi. Spor yasasıyla bunun düzenlenmesi gerektiğine inanıyorum. Yöneticilerin kendi dönemleri içinde faaliyetlerinden dolayı doğan zararı karşılaması gerekiyor. Benden sonraki düşünsün diyen yönetici ve başkanların yaptıklarının tartışmasını gerçekleştiriyoruz. Üretmekten başka çaremiz yok. Bizim de 400-500 milyon TL’den aşağıya bir zararımızın olduğunu düşünmüyoruz” açıklamasını yaptı.

“Hükmen mağlubiyet için şartların değişmesi gerekiyor”

TFF’nin hükmen mağlubiyet kararıyla ilgili de konuşan Çebi, “Emeksiz bir sonucun tamamen tesadüflerle olmuş olması kabul edilebilir değil. Hükmen mağlup sayılabilecek sayılar üzerinde oynanabilirse olabilir. Hükmen mağlubiyeti 14 yerine 9’a çekebiliriz mesela. 21 yaş altı çocuklarımıza, profesyonel olmalarına bakılmaksızın oynatılmasından yanayım. Elimizde fazladan 3 yabancı oyuncu var, o zaman yabancı sınırının kaldırılmasını isterim ben. Eldeki malzemeler kullanıldıktan sonra bu durum olabilir” dedi. Son olarak seyirci konusuna değinen Çebi, “Seyirci gelirini artırmamız lazım. Buradaki en önemli faktör hanımefendiler. Bu sayıyı ne kadar yükseltirsek, çocuklarını da maçlara getireceklerdir ve daha çok kar elde edilecektir. Kadın futbolunun desteklenmesini de yukarıya tırmandırmamız lazım. Onların desteklenmesiyle hanımefendiler daha çok maça gelecektir”

Bozhan Memiş - Güven Mert Ercan

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Sakarya Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek: "Cari açık yüzde 2.5’in altında olacak" Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, "Bu sene Orta Vadeli Program’da yüzde 3.1 cari açık öngörümüz var ama çok büyük ihtimalle cari açık yüzde 2.5’in altında olacak" dedi. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Sakarya’nın Sapanca ilçesinde düzenlenen zirvede yaptığı konuşmada, Merkez Bankası’nın para politikası konusunda önemli adımlar attığına dikkat çekti. Merkez Bankası’nın geleneksel sıkılaşmaya gitmeyerek, seçici kredi sıkılaştırması politikası uyguladığını söyleyen Bakan Şimşek, "Ayrıca miktarsal sıkılaşmaya gitti. Dolayısıyla faizin durduğu yere oranla para politikası daha sıkı bir durumda. Onun da altını çizmek istiyorum. Tabii geçen sene Türkiye çok büyük bir deprem yaşadı. Tedbirler alınmasaydı çok yüksek bir bütçe açığıyla karşı karşıya kalacaktık. Orta Vadeli Program’da milli gelire oran olarak yüzde 6.4’lük bir açık öngördük. Ama yılın sonunda daha yüksek gelir performansı sayesinde geçen sene biz açığı yüzde 5,2’de tutabildik. Bu açığın sadece 1,6 puanı normal açık, geriye kalan yani açığın 3’te 2’sinden fazlası aslında depremle ilgili yaptığımız harcamalardan kaynaklanıyor" dedi. "Türkiye’nin büyüme potansiyeli güçlenecek" Merkez Bankası’nın elini güçlendirmek, orta vadede yapısal dönüşüm ve yapısal reformlar için mali alan oluşturacaklarını ifade eden Bakan Şimşek, şoklara karşı da Türkiye’nin kırılganlığını azaltacaklarına dikkat çekerek, "Türkiye’nin genel anlamda borçluluk oranına baktığınız zaman yine gelişmekte olan ülkelerin ortalamasının yarısından az. Türkiye’de özel sektör borcu, kamu sektör borcu, finansal sektörün borcu, reel sektörün borcu, hane halkının borcu, toplam borcun milli gelire oranı geçen sene yüzde 108. Bize benzer ülkelerde bu oran yüzde 255, dünyada ortalama yüzde 331. Bunu niye ön plana çıkartıyorum? Çünkü şu anda küresel ekonominin önündeki uzun vadeli en önemli sorunlarından bir tanesi aşırı borçluluktur. Küresel faizlerin yüksek seyrettiği bir dönemde yüksek borçluluk büyümenin önünde önemli bir engeldir. Demografik yani yaşlanan nüfus da önemli bir engeldir. Türkiye’nin burada da önemli avantajları var. Dolayısıyla geçici olarak büyümede yavaşlama olabilir ama bizde hem büyüme potansiyeli güçlenecek hem de büyüme performansı dünyaya oranla orta uzun vadeli perspektifle çok güçlü bir şekilde seyretmeye devam edecektir" diye konuştu. "Sıkı maliye, sıkı para politikası beraberinde kalıcı düşük cari açığı getirecek" Bakan Şimşek, açıklamasına şöyle devam etti: "Sürdürülebilir cari açık aslında dezenflasyon programımızın ve yapısal dönüşümün bir çıktısı. Sürdürülebilir cari açıktan kastettiğimiz cari açığın milli gelire oran olarak yüzde 2.5’in altına çekilmesidir. Bu bize rezerv birikimi imkanı sağlayacak. Peki bunu nasıl yapacağız? Az önce de söyledim. Sıkı maliye, sıkı para politikası, beraberinde kalıcı düşük cari açığı getirecek. Altın ithalatında bir normalleşmeye doğru gideceğiz. Yenilenebilir enerjiyi önceliklendiriyoruz. Yurt içi petrol ve doğal gaz üretiminde artış var. Ve yeni bir sanayi politikasıyla birlikte Türkiye’yi katma değer zincirinde yukarı çekerek, Türkiye’nin cari açığını kalıcı bir şekilde sürdürülebilir bir patikada tutma hedefimizi gerçekleştireceğiz. Cari açık, uzun vadeli baktığımız zaman yüzde 4 civarı son 20 yılda, geçen sene çok farklı değil ama ufak bir fark var. Altının katkısı 2.3 puan yani yüzde 4’lük bir cari açığın yarısından fazlası altın ithalatından kaynaklandı. Bu sene Orta Vadeli Program’da yüzde 3.1 cari açık öngörümüz var ama çok büyük ihtimalle cari açık yüzde 2.5’in altında olacak." "Nükleer santralin devreye girmesiyle birlikte dışa bağımlılık büyük oranda azalmış olacak" Türkiye’nin yenilenebilir enerji kaynaklarından bahseden Bakan Şimşek, "Şu an itibarıyla Türkiye’de kurulu enerji kapasitenin yüzde 55’i yenilenebilir. Tabii yılın ilk aylarında hidroelektrik santrallerinin devreye girmesiyle birlikte üretimdeki payı çok daha yüksek, yüzde 80’ler civarı ama önümüzdeki 10 yıl içerisinde yaklaşık 100 milyar dolarlık yatırım olacak ve bunun sayesinde yenilenebilir pay artmış olacak. Nükleer de devreye girecek. Çünkü en son yapılan KOP 28’de nükleer enerji de temiz enerji kategorisinde sınıflandırıldı. Dolayısıyla nükleer santralin devreye girmesiyle birlikte dışa bağımlılık büyük oranda azalmış olacak. Türkiye’de tabii son yıllarda özellikle Karadeniz’de doğal gaz, Gabar’da ilave petrol üretimi var. Önümüzdeki yıllarda belki ülkemizin yüzde 20-25 ihtiyacını Türkiye’den üretilen doğal gaz ve petrolden karşılayabileceğiz. Bizim şu an itibarıyla doğal gazda yerlilik payı yüzde 2’ler civarında, petroldeki pay da en son geçen sene yüzde 5’in biraz üzerinde. Bunun yüzde 15-25 aralığına çıkması tabii ki çok önemli bir fark oluşturacak. Ama bizim Orta Vadeli Program rakamlarımızda biz bu hususları dikkate almadık. Dolayısıyla orta vadedeki, Orta Vadeli Program’daki cari açıktaki iyileşme tamamen makro ekonomik politikalarla ilişkili olan iyileşmedir" şeklinde konuştu. "Onlar kadar zengin değiliz" İmalat sanayisinde Türkiye’nin iyi bir konumda olduğunu kaydeden Bakan Şimşek, "Türkiye’nin kişi başına milli gelirine oranla imalat sanayine baktığınız zaman aslında Türkiye çok iyi bir konumda. Yani Avrupa Birliği gibi hatta Avrupa Birliği’nde en önemli sanayi üssü olan Almanya’ya oranla bile kişi başı milli gelire oranla daha yüksek bir imalat sanayi katma değerine sahibiz. Ancak onlar kadar zengin değiliz. Peki neden? Çünkü katma değer zincirinde arzuladığımız yerde değiliz. O nedenle son 20 yıldır Türkiye’de çok güçlü bir ekosistem inşa ettik. Bu ekosistem sonuç vermeye başladı. Önümüzdeki birkaç yıl içerisinde bu sonuçlar çok daha netleşecek. Endüstri bölgelerinden teknoloji geliştirme bölgelerine, Ar-Ge merkezlerinden tasarım merkezlerine kadar Türkiye’de son 20 yılda muazzam bir gelişme var. Savunma sanayinde inovasyon ve teknoloji gelişir, oradan tabii ki diğer alanlara sirayet eder. Bütün dünyada böyledir. Türkiye şu anda çok güçlü bir şekilde savunma sanayiinde yüksek teknoloji ürünler üretiyor, ihraç ediyor ve şu anda devam eden 854 tane proje var. Dünyada savunma sanayi ihracatında geçen sene 11’inci sıraya yükseldik. Çok büyük ihtimalle önümüzdeki yıllarda ilk 5’e girmek tabii ki mümkün diye düşünüyoruz. Çünkü çok güçlü, çok hızlı bir ivme var. Dünya sanayi üretiminde aldığımız pay yükseliyor. Dünya ekonomisinden aldığımız pay yüzde 1.1 civarı sanayideki aldığımız payın bunun biraz altında olması aslında katma değer zincirinde bir miktar daha yükselmemiz gerektiğinin çok net bir göstergesi. Önümüzdeki dönemde tabii ki Ar-Ge’ye öncelik vereceğiz. Ar-Ge harcamalarının yüksek teknoloji sektörlerine baktığınız zaman cirolarındaki payı yüzde 12’ye kadar yükseldi. Genel alanda Ar-Ge harcamalarımızın milli gelire oranı yüzde 1.3-1.4 arası ama bunu çok hızlı bir şekilde yüzde 2’nin üzerine taşıma konusunda da kararlıyız" ifadelerini kullandı. "İlave adımlar atacağız" Gayelerinin net ihracat katkısını pozitif yapmak olduğunu açıklayan Bakan Mehmet Şimşek, "Bunun için de bir yapısal reform gündemimiz var. Beşeri sermayenin güçlendirilmesi, yatırım ortamının iyileştirilmesi, kamu maliyesinde reform, yeşil ve dijital dönüşüm, sermaye piyasalarının dezenfeksiyonla birlikte bu zaten doğal olarak gelişecek ama biz de ilave adımlar atacağız. Bütün bunlar beraberinde ne getirecek? Verimlilik artışı geçecek. Türkiye’nin rekabet gücünü ve potansiyel büyümeyi artıracak. Dezenflansyona yardımcı olacak. Çünkü verimlilik kalıcı cari açıktaki iyileşmenin ve dezenflasyonun ana motoru olmalı diye düşünüyoruz. Peki bu program işe yarıyor mu? Bir programımız var, temennilerimiz var bu program çalışıyor mu? Evet. Program tam bir bizim planladığımız çerçevede çalışıyor. Bazı alanlarda öngörümüzden çok daha iyi çalışıyor. Bu programın bir döngüsü var. Rasyonel politikalar ve yapısal reformlar beraberinde yatırımcı getirecek" diye konuştu. "Türkiye’nin risk pirimi düşecek" Bakan Şimşek, konuşmasına şöyle devam etti: "Türkiye’nin risk primi 600-700 baz puan aralığından hızlı bir şekilde 300 baz puan civarına düştü. Bu program sayesinde bunun en az 150’lere inmesini bekliyoruz. Önümüzdeki bir iki yıl içerisinde hedefimiz bu. Bunu piyasa belirliyor ama biz doğru işler yapacağız. Doğru sonuçlar alacağız, ikna edeceğiz ve Türkiye’nin risk pirimi düşecek. Çünkü yurt dışından borçlandığınız zaman veya size kaynak sağlayan bankalar dışarıdan kaynak temin ettiğinde fiyatlamada önemli değişkenlerden bir tanesi tabii ki ülkenin primidir. Türkiye geçen ağustostan itibaren yani programın şekillenmesi ve yavaş konuşulmasıyla birlikte gelişmekte olan ülkelere oranla çok daha iyi bir performans gösteriyor. Türkiye’nin getiri farkları risk primi gelişmekte olan ülkelere göre çok daha hızlı düşüyor. Bu da programın aslında kredible olduğunu, programın ciddi şekilde rağbet gördüğünü ve çalıştığını gösteriyor." "Kur oynaklığı azaldı" Ekonomide dengelenmenin başladığını da aktaran Bakan Şimşek, "Kur oynaklığı azaldı. Ekonomide dengelenme, konuştuğumuz bir konu. Tabii çeyrekler itibarıyla açıklanıyor. Çok büyük ihtimalle bu senenin ilk çeyreğinde net ihracatın katkısı pozitife dönüştü ama tabii iç talep ilk çeyrekte güçlü devam etti. Merkez Bankamızın da tespiti bu yönde. O nedenle ilave sıkılaşma adımları atıldı. Şimdi biz bu yılın ikinci yarısından itibaren iç talep yumuşarken, dış talepteki toparlanmayla birlikte net ihracat pozitife dönecek. Büyümede yumuşak bir süreç yaşayacağız, geçiş yaşayacağız. Bir miktar yumuşayacak ama büyüme makul düzeyde kalacak ve dezenfektan süreci başlamış olacak. İç talebin büyümeye katkısı 10 puandan fazla, net ihracatta 6 puanın üzerinde aşağı çekmiş. Büyüme düşük sayılır Türkiye’nin son 20 yıl ortalamasına göre ama bu büyümenin getirdiği ciddi bir enflasyonist baskı var, ciddi bir cari açık baskısı var. Dolayısıyla ekonomide dengelenme başladı. Programın çalıştığının en güzel göstergesi budur" ifadelerini kullandı.
Antalya Alanya semaları yamaç paraşütleriyle renklendi Antalya’nın Alanya ilçesinde 30 ayrı ülkeden 82 sporcunun katılımıyla Yamaç Paraşütü Dünya Hedef Şampiyonası 1. Etabı başladı. Antalya’nın Alanya ilçesinde Yamaç Paraşütü Dünya Hedef Şampiyonası 1. Etabı’nın ilk günü başladı. Hıdrellez Mevkii’ndeki Yassıtepe’den atlayış yapan sporcular kumda belirlenen noktaya başarılı bir atlayış yapmaya çalışacak. İlk defa 30 ayrı ülkeden 82 sporcunun katılımıyla gerçekleştirilen yarışma 28 Nisan Pazar günü sona erecek. "İlk defa 30 ayrı ülkeden 82 sporcu şampiyonada yarışıyor" Yarışma Organizatörü Ergün Ulu, basın mensuplarına yaptığı açıklamada Dünya Hedef Şampiyonası’nın bu yıl 5. kez düzenlendiğini ifade etti. Ulu, "Dünya Şampiyonası’nın ilk ayağını burada gerçekleştiriyoruz. 2019 yılında başladığımız yarışın bu yıl 5.’sini düzenliyoruz. İlk defa 30 ayrı ülkeden 82 sporcu şampiyonada yarışıyor. Bugün çok güzel bir hava var. Yarışlar yarın yapılacak. Pazar günü de kapanış seremonisi olacak. İnşallah kazasız belasız bir yarışma süreci geçiririz" diye konuştu. "Alanya’daki ortamdan çok memnunum" Yarışma hakkındaki düşüncelerini aktaran Polonyalı sporcu Marketa Tomaskova, Alanya’daki yarış ortamından çok memnun olduğunu belirterek, "Alanya’ya 5 senedir üst üste geliyorum. Alanya’yı çok seviyorum. Önümüzdeki senelerde de Alanya’ya gelmek istiyorum. Buradaki ortamdan çok memnunum. Birinci tur yapıldı buradaki hava şartlarından memnunum. Her şey şu an dört dörtlük gidiyor. 25 senedir bu sporu yapıyorum" dedi.
Samsun 150 bin samuray arısı kahverengi kokarca ile mücadele edecek İstilacı bir tür olan ve özellikle Karadeniz Bölgesi’nde fındık başta olmak üzere yüzlerce bitki türüne büyük zarar veren “kahverengi kokarca” ile mücadelede Karadeniz Tarımsal Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü bünyesinde üretilen ‘samuray arısı’ kullanılacak. Üretilen 150 bin arı ilerleyen günlerde 30 ilde doğaya salınacak. 2021 yılında Samsun’daki Karadeniz Tarımsal Araştırma Enstitüsü bünyesinde kurulan Biyolojik Mücadele Laboratuvarı’nda kahverengi kokarca ile mücadele yöntemleri üzerine çalışılıyor. Bu laboratuvarda fındık, kivi, Trabzon hurması, turunçgil, elma, armut, şeftali, böğürtlen, üzüm, mısır, fasulye, biber, domates, kabak, hıyar gibi birçok sebze ve meyve gibi 300’den fazla bitkide zarar yapabilen istilacı bir tür olan kahverengi kokarcanın popülasyonunu azaltmak için trissolcus japonicus (samuray arısı) üretiliyor. 2023 yılında 20 bin arı üretilerek Artvin ve Rize bölgelerinde salındı. Bu yıl ise üretilen 150 bin samuray arı 30 ilde tabiata salıncak. "Şu anda çok ciddi derecede tüm dünyada salgın bulunmakta" Yapılan çalışmalar hakkında bilgi veren Karadeniz Tarımsal Araştırma Enstitüsü Entomoloğu Mustafa Kılıç, "Yaklaşık 3 yıldır kahverengi kokarca mücadelesinde görev almaktayım. 2021 yılında laboratuvarın yapılmasıyla birlikte hem o tarihten itibaren biyolojik mücadele ajanlarının yetiştirilmesini hem de bölgedeki popülasyon takibi çalışmalarını yürütmekteyiz. Projemizin amacı şu an tüm dünyada istilacı tür durumunda bulunan kahverengi kokarca ile mücadele etmek, popülasyonunu azaltmak ve ekonomik zarar eşiğinin altına düşürmektir. Burada önemli olan husus üreticilerimizin minimum hasarla bu süreci atlatmasıdır. Şu anda çok ciddi derecede tüm dünyada salgın bulunmaktadır. Bu mücadeleye en hızlı reaksiyon gösteren ülkelerden biri olan Türkiye hem biyolojik hem kimyasal hem de diğer mücadele yöntemlerini bir arada kullanarak çiftçilerimizin her zaman yanında olmaktadır. Bununla birlikte sürekli saha çalışması yürütmekteyiz. TAGEM, Gıda Kontrol, İl Tarım ve Orman Müdürlükleri birlikte bu çalışmaları birlikte yürütmekteyiz. Bizde yine her hafta ekip arkadaşlarımız bölünerek Artvin, Ardahan, Trabzon, Rize, Ordu, Sinop bütün Karadeniz Bölgesi, bununla birlikte diğer enstitülerle birlikte Akdeniz, Güneydoğu Anadolu, Ege Bölgelerinde popülasyon takibini yapmaktayız. Tarım ve Orman Bakanlığı olarak böceğin tüm ülkede olduğunu düşünerek hareket etmekteyiz. Bulunmadığı yerlerde bile hem mücadele hem de popülasyon yöntemlerini araştırmaktayız. Halk arasında ’samuray arıcığı’ olarak bilinen yaklaşık 20 bin civarında parazitoit arılarımız 2023 yılında Artvin ve Rize bölgelerinde salındı. 2024 yılında 150 bin arı 30 ilde salınımı gerçekleştirmeyi hedefliyoruz. Bu konuda bakanlığımız çok ciddi efor sarf etmektedir. Bizler de yoğun çaba harcıyoruz. Gelecek yıl da yaklaşık 150 bin arının 2024’te salınan yerlere salınımı ile devam edecektir" dedi. "Samuray arısının insan veya hayvana zararı yok" Samuray arısı hakkında bilgi veren Mustafa Kılıç, "Bu arı 1 ile 2 milimetre boyutundadır. Herhangi insan veya hayvana zararı bulunmayan arı türüdür. Bal üretimine herhangi bir tehdit oluşturmaktadır. Parazitoitlerin salınması için özellikle Doğu Karadeniz’de fındık bahçelerini seçmekteyiz. Yoğunluk burada bulunduğu için. Diğer bölgelerde de salımlar gerçekleşecektir. Bakanlığımız tüm dünyada büyük zararlara neden olan kahverengi kokarca ile takip ve mücadele faaliyetleri için yoğun çaba sarf etmektedir. Ancak zararlı ile mücadelede çiftçi ve vatandaşlarımıza da sorumluluk düşmektedir. Ev ve bahçelerindeki böceklerin imha edilmesi hem mücadele sürecini hızlandıracak hem de başarı oranını artıracaktır. Doğru bilgiler için sadece Türkiye Cumhuriyeti Tarım ve Orman Bakanlığı açıklamalarının dikkate alınmasını rica ederiz" diye konuştu.