POLİTİKA - 19 Mayıs 2022 Perşembe 16:35

AK Parti Sözcüsü Çelik: “(İsveç ve Finlandiya’nın) Düşmanlarımıza verdiği bu destek hiçbir şekilde kabul edilemez”

A
A
A
AK Parti Sözcüsü Çelik: “(İsveç ve Finlandiya’nın) Düşmanlarımıza verdiği bu destek hiçbir şekilde kabul edilemez”

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, İsveç ve Finlandiya’nın NATO'ya başvurusuna ilişkin, “Sizin bu terör örgütlerine verdiğiniz destekler, bizim askerimize, polisimize, sivil vatandaşımıza dönük bir saldırı olarak ortaya çıkıyor. Dolayısıyla düşmanlarımıza verilen bu destek hiçbir şekilde kabul edilemez. Bunun müttefiklik bağlamında izah edilmesi de asla mümkün değildir” dedi.

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, AK Parti’nin MYK toplantısı sonrası basın toplantısı düzenledi. Çelik, İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğini ele alarak şunları söyledi:

“Bugünlerde İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliği tartışılıyor. Tabii AK Parti açısından NATO sürecinin ilkelere, prensiplere, kurallara bağlı olarak yürütülmesi her zaman önemli oldu. Burada ilkelere bağlı olarak NATO’nun genişleme vizyonuna her zaman destek verildi. Ama müttefiklerimizden bazıları başta olmak üzere bir NATO üyesi olan Türkiye’nin düşmanı olan terör örgütlerine verilen askeri ve siyasi destekleri Cumhurbaşkanımız hem Birleşmiş Milletler kürsüsünde hem de başka kürsülerden yüksek sesle ifade etti. 11 Eylül olaylarından sonra Washington Anlaşması’nın 5. maddesinin ilk defa uygulanması ile ortaya çıkan tabloda terörizm net bir şekilde bir küresel tehdit ve mücadele hedefi olarak ele alınmıştı. Ama Türkiye’nin terörizm ile mücadelede aynı desteğin verildiğine hiçbir zaman şahit olmadık. Hatta Türkiye bu terör örgütleri ile en güçlü mücadeleyi verirken müttefiklerimizden bazıları burada ‘Patriot’larını kendi ülkelerine götürdüler. Tabii net ve açık bir şekilde şunu söylüyoruz; sizin bu terör örgütlerine verdiğiniz destekler, bizim askerimize, polisimize, sivil vatandaşımıza dönük bir saldırı olarak ortaya çıkıyor. Dolayısıyla düşmanlarımıza verilen bu destek hiçbir şekilde kabul edilemez. Bunun müttefiklik bağlamında izah edilmesi de asla mümkün değildir. PKK/YPG terör örgütüne verilen desteğin DEAŞ ile mücadele ediyor diye bir bahaneye oturtulması da her şekilde ilkesiz ve siyasi açıdan gayriahlaki bir yaklaşımdır. Zaten defalarca da görülmüştür. Sürekli olarak Türkiye’ye Suriye’nin şu bölgelerinden çekilin diyenler, Türkiye’nin bulunduğu diğer bölgelerle ilgili hiçbir tartışma yapmıyorlar. Çünkü diğer bölgelerde DEAŞ var. Oradan çekilmemizi istemiyorlar. Oradan DEAŞ’ı temizlediğimiz için. Ama PKK/YPG’yı temizlediğimiz bölgelerden Türkiye’nin sürekli olarak çekilmesini ifade ediyorlar. Net bir tablo var o da şudur: Türkiye, Cumhurbaşkanımızın ifade ettiği gibi açık bir talepte bulunuyor. NATO’ya yeni üye olacak devletlerin her halükarda terörle bağını kesmesi gerekir. Aslında bunu sanki NATO ittifakı içerisindeki konsensüse (uzlaşı) karşıymış gibi göstermeye çalışıyorlar. Özellikle Lüksemburg Dışişleri Bakanlığının açıklamaları bu meseleyi hiçbir şekilde anlamadıklarını gösterir. Sanki Türkiye, bir konsensüs varmış da bu uzlaşıya aykırı hareket ediyormuş. Tam tersine Türkiye NATO içerisindeki konsensüsün korunması bakımından bu hassasiyetlerini dile getirmiş oluyor. Çünkü yarın bir gün bir NATO üyesi ülke, şu ana kadar İsveç ve Finlandiya’nın yaptığı gibi NATO üyesi olan Türkiye’yi tehdit eden bu davranışlara devam ederse NATO içerisinde hiçbir karar alınmaz. Türkiye bunları veto eder. Oy birliği ile karar alınabildiğine göre, NATO herhangi bir şekilde karar alamaz hale gelir. O yüzden kurallara ilkelere prensiplere uygun bir şekilde bu yeni üyeliklerin ele alınması gerekir. Avrupa Polis Teşkilatı’nın raporuna da açık ve net bir şeklinde gösteriyor ki: İsveç’in Suriye’nin Haseki kentinde PKK/YPG irtibat ofisi aracılığıyla örgütün alt yapı çalışmalarına destek verdiği net bir şekilde görülüyor.”

“Hem NATO içerisindeyiz hem de bize silah ambargosu uyguluyorsunuz”

NATO’nun bir güvenlik örgütü olduğunu ve bu güvenlik örgütünün en büyük mücadele alanlarından birisinin de küresel terörizm olduğunu hatırlatan Çelik, “Siz ise doğrudan NATO üyesi bir ülkenin terör hedefi olarak gösterdiği terör yapılarıyla bir temas içerisindesiniz ve onlara destek veriyorsunuz. İkincisi; bu örgütler sizin ülkenizin içinde para topluyor. Bu toplanan paralar silah olarak örgüte dönüyor. Daha sonra da NATO ittifakının en önemli ilkelerinden olan, Türkiye’nin askerine, polisine ve sivil vatandaşlarına karşı bir tehdit uyguluyor. İkinci ilkesizlik ve tutarsızlık şudur: Hem NATO içerisindeyiz hem de bize silah ambargosu uyguluyorsunuz. Bu ülkelerinden yeni üye olmayan çalışan ülkelerin de bu şekilde yaptığı davranışlar var. Böyle bir şey söz konusu olamaz, böyle bir şey kabul edilemez. NATO’nun mantığı, ‘Birimiz hepimiz için hepimiz birimiz için’dir. Eğer herhangi bir ülke güvenli değilse o zaman kimsenin güvende olmadığı ortaya çıkacaktır” ifadelerini kullandı.

“(İsveç ve Finlandiya’dan) Açık olarak istenen şu: İnsanlığa karşı suç işleyen bu terör örgütlerine destek vermeyi kesmenizi istiyoruz”

İsveç ve Finlandiya tarafından “Biz açık olarak bizden ne istendiğini anlayamıyoruz” ifadelerinin kullanıldığını belirten Çelik, “Açık olarak istenen şu: İnsanlığa karşı suç işleyen bu terör örgütlerine destek vermeyi kesmenizi istiyoruz. Bu kadar net. Dolayısıyla Türkiye’nin NATO’dan izole olacağı gibisinden saçma sapan yorumların NATO’ya zarar vermekteyken başka hiçbir manası olmayacaktır. Kendilerinin terör örgütleri ile ilişkisini kesmesi gerekenler, Türkiye’nin bu itirazını bir izole tehdidi ile ortaya koymaya çalışıyorlar. Yine bu ülkelerden birinin Dışişleri Bakanı’nın açıklaması, son derece utanç vericidir. Diyor ki, ‘Bizim ülkemizin, NATO’ya üyeliğini destekleyen ülkelerle Türkiye’nin iyi geçinmesi kendi yararınadır. Yani böylesine bir saygısızlık olabilir mi? Terör örgütleri ile geçinmek için Türkiye’yi birtakım NATO ülkeleri ile tehdit etmeye çalışıyor. Halbuki mesele son derece merttir. Türkiye prensip olarak, devlet politikası olarak, İlkesel olarak NATO’nun gelişmesine karşı çıkmadım İsveç ve Finlandiya ile de bu bağlamda onların NATO üyeliğinde Türkiye’nin bir problemi olmadığı, problem burada, onların terör örgütlerine verdiği desteklerle ilgilidir” dedi.

“Hiç kimse kendi esersizliğine, bu millete yaptığı kötülüğe Atatürk’ü kalkan yapmaya çalışmasın”

Türkiye’ye yeni eserler kazandırılmasının Türkiye’nin ajandasından ayrılmadığının, kendi istikametinden ayrılmadığının bir işareti olduğuna dikkati çeken Çelik, “En son 10 binlerce vatandaşımızın katılımıyla Rize-Artvin Havalimanı’nın açılmış olması, etrafımızda ya da içimizde hangi gündem saptırma ile karşı karşıya olursak olalım bu eser siyasetinin aynen devam edeceğini gösteriyor. Yeni bir eser siyasetinin devam olacak eser de tabii ki Atatürk Havalimanı’nın orada yapılacak millet bahçesidir. Bunlar defalarca açıklandı. Daha önce Kılıçdaroğlu, ‘Bu benim projemdi. Telefonlarımı dinleyerek dinleyerek bunu çalmışlar dedi. Şimdi seferberlik halinde buna karşı çıkıyor. Böylesine çelişkili, böylesine tutarsız, böylesine çevre bilincinden kopuk herhangi bir yaklaşım olabilir mi? Sonra bunu tutup Atatürk’ü istismar ederek Atatürk’ün isminin verildiği yerin yıkılması olarak veriyorlar. Hiç kimse kendi esersizliğine, bu millete yaptığı kötülüğe Atatürk’ü kalkan yapmaya çalışmasın” diye konuştu.

Çelik, konuşmasının ardından toplantıyı yaptığı salonda bulunan gazetecilerin sorularını yanıtladı.

“İsveç hükümetinin gönderdiği silahlar PKK’dan ele geçirilen cephelerde ortaya çıkıyor”

İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliği konusunda yerine getirmesi gereken şartların sorulması üzerine Ömer Çelik, “En önemli mesele teröre verilen destek. Bir güvenlik örgütünün içerisine üye olacak devletlerin teröre destek konusundaki tutumlarının net olması lazım. Teröre destek vermemeleri lazım. Ama İsveç ve Finlandiya’da öteden beri terör örgütüne yoğun bir şekilde finansman sağladığı, yoğun bir şekilde faaliyet yaptığı, Türkiye odaklı faaliyetlerin merkezi haline geldiği, hem PKK’nın hem FETÖ’nün üst düzey yöneticilerini barındırdığını açık ve net. Ayrıca burada hiçbir şekilde Avrupa hukukuna da uymayacak şekilde rahatça teröristler istedikleri terör propagandasını, istediklerinde faaliyetleri yapabiliyorlar. PKK’ya gönderilen silahların bir kısmının mali kaynağı buradan karşılanıyor. Daha da ötesini söyleyeyim; Doğrudan İsveç hükümetinin gönderdiği silahlar PKK’dan ele geçirilen cephelerde ortaya çıkıyor. Daha önce 120 milyon dolar civarında gönderdikleri desteği 326 milyon dolara kadar çıkartacaklarını söylüyorlar. Biz PKK’nın herhangi bir yerini yok ettiğimizde ve cephanesini bulduğumuzda Avrupa ülkesinin silahlarını gördüğümüzde buradaki ilkesizliğin ve tutarsızlığın adını koyarız. Hele bunun bir NATO ülkesi olması asla kabul edilemez. Bu konuda ABD’yi de uyarıyoruz, Fransa’yı da uyarıyoruz. Bu yanlışlığa bir yenisinin daha eklenmesine müsaade edemeyiz. Siz kendi ülkenizin vatandaşlarından silah toplayacaksınız benim ülkemin vatandaşlarını öldüren terör örgütüne yollayacaksınız. Ondan sonra da bizden ‘biz şöyle bir karar aldık’ diyerek buna katılmamızı bekleyeceksiniz. Burada çelişkiyi gidermesi gereken onlardır” diye konuştu.

“Mesele yeni üye olmak isteyenlerin terör örgütlerine verdiği desteğin kesilmesi için o ülkelerin ikna edilmesidir”

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Joe Biden’ın “Türkiye’yi ikna ederiz” ifadelerinin sorulması üzerine Çelik, “Biden’ın Türkiye’ye gelip gelmemesi kendi takdiridir. Ama müttefikler arasındaki bu meselelerin yoğun bir şekilde gerek telefon trafiği gerek yüz yüze konuşulmasının her zaman faydalı olduğu açıktır. Ama bu onun kendi taktiridir. Fakat şunun bilinmesi lazım; Mesele Türkiye’nin ikna edilmesi değildir. Herhangi bir devlet başkanı Türkiye’nin ikna edilmesinden bahsediyorsa mesele Türkiye’nin ikna denkleminin içerisine alınamaz. Mesele yeni üye olmak isteyenlerin terör örgütlerine verdiği desteğin kesilmesi için o ülkelerin ikna edilmesidir. İkinci mesele ise mevcut ülkelerin de terör örgütlerine verdiği desteğin kesilmesidir. Zaten şimdiye kadar yanlış yapmışlardır. Mesela şöyle bir şey düşünün; İsveç savunma bakanı terör örgütünün üst düzey yöneticileri ile muhatap oluyor. Diyelim ki İsveç NATO üyesi oldu. Bu şahıs NATO toplantısına katılacak, oradan çıkacak ondan sonra da terör örgütünün üst düzey yöneticileri ile toplantı yapacak. Böyle bir şeyi NATO’nun kabul etmemesi lazım” ifadelerini kullandı.

“(Yıl ortası zam) Sürekli bir çalışma vardır denilemez”

İşçi ve memurlara yıl ortasında zam yapılıp yapılmayacağı sorusuna cevap veren Çelik, “Bunu Çalışma Bakanımız düzenli olarak açıklıyor. Düzenleme yapıldıktan sonra hemen bir çalışma başlamıyor. Sürekli bir çalışma vardır denilemez. AK Parti açısından biz emeklimiz, esnafımız, çiftçimiz ve gençlerimizden gelen talepleri yakın bir şekilde takip ediyoruz. Herhangi bir şekilde vatandaşımızın enflasyon karşısında ezilmemesi için stratejiler üretiyoruz. Bu takvim için bir şey söylemek henüz erken. Dolayısıyla onlar olgunlaştığı zaman bizde bilgiler sizlerle paylaşırız. Sadece vatandaşlarımızın şunu bilmesini isterim; Çeşitli sosyal kesimlerden bize iletilen tüm talepler sıkı bir takiple değerlendiriliyor” dedi.

Mustafa Cenik - Ömer Faruk Karataş - Nurullah Geylani

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Lokanta ve kafelerde KDV oranında değişiklik Resmi Gazete’de Lokanta ve kafelerde yüzde 8 olan KDV, yüzde 10’a, yüzde 18 olan KDV’nin, yüzde 20’ye çıkarılmasına ilişkin tebliğ Resmi Gazete’de yayımlandı. Katma Deper Vergisi Genel Uygulama Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ Resmi Gazete’de yayımlandı. Tebliğe göre, Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın 26 Nisan 2014 tarihli Katma Değer Vergisi Genel Uygulama Tebliğinde yer alan ’yüzde 8’ ibarelerinin ’yüzde 10’, ’yüzde 18’ ibarelerinin ’yüzde 20’ olarak değiştirilmesine karar verildi. Buna göre, lokantaların hizmetlerini, et, su, meyve suyu gibi gıda malzemesi satışı göstererek yüzde 10 yerine yüzde 1 KDV ile faturalandırmasının önüne geçilecek. Hizmet sunan lokanta, kafe, pastane gibi işletmeler kendilerinin hazırlayıp sundukları yiyecek ve içecekler ile dışarıdan temin edilerek buralarda sattıkları ürünler için yüzde 10 oranında KDV hesaplayacak. Bu işletmelerin telefonla veya internet üzerinden sipariş suretiyle adrese gönderme, gel-al gibi yöntemlerle yaptıkları tüm satışlar da aynı kapsamda değerlendirilecek. Öte yandan, yiyecek ve içecek hizmetlerine yönelik işyeri ruhsatı bulunmadığı halde müşterilerine masa, oturma yeri, tezgah gibi servis yapılabilen alanlarda yiyecek ve içecek hizmetleri sunanların bu yerlerde yaptıkları satışlar da bu kapsamda olacak. Tebliğin yayımını izleyen ayın başında yürürlüğe gireceği belirtilirken hükümlerinin Hazine ve Maliye Bakanınca yürütüleceği belirlendi.
Bitlis Ahlat’ta ‘Tarihe Damga Vuranlar Haluk Dursun’ anma programı düzenlendi Eski Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun vefatının 5. yılında Bitlis’in Ahlat ilçesinde anıldı. Ahlat ilçesinde Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun anısına “Tarihe Damga Vuranlar Haluk Dursun” anma programı düzenlendi. Kültür ve Turizm Bakanlığı ile İçişleri Bakanlığı’nın katkılarıyla Anadolu Kültür ve Tarih Birliği Derneği tarafından düzenlenen program saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı. Daha sonra konuşma yapan Bitlis Valisi Erol Karaömeroğlu, “Haluk Dursun’un hatırasına sahip çıkan bu anlamlı program dolayısıyla sizlerle beraber olmaktan duyduğum memnuniyeti özellikle ifade etmek istiyorum. Bugün ülkemizin yetiştirmiş olduğu mümtaz bir ismi anmak üzere buradayız. Prof.Dr.Haluk Dursun’u ebedi aleme uğurlayalı tam 5 yıl oldu. Van Erciş’te kendi aracıyla seyir halindeyken meydana gelen elim bir trafik kazası sonucu maalesef hocamızı 19 Ağustos 2019 tarihinde kaybettik. Kültür birikimi ve hitabetiyle araştırmayı, bildiğini ve gördüğünü meraklısına aktarmayı seven, hayatını görevine adayan bir bilim insanıydı. Ahmet hocamızı bir kez daha rahmetle, özlemle, şükranla yad ediyorum. Değerli ailesine, dostlarına, mesai arkadaşlarına tekrar başsağlığı diliyorum. Rabbim Haluk hocamızdan razı olsun, mekanı ali olsun. Bu anlamlı buluşmanın düzenlenmesinde emeği geçen herkese teşekkür ediyorum” dedi. Ardından konuşan AK Parti Ankara Milletvekili Zeynep Yıldız, “Gerçekten bir ideal, ülkü ve niyet uğruna yola koyulanlardandı Haluk hoca ve bugün bizi burada bir araya getirdi. Bunu da yaparken bir mekan ve bellek ilişkisi kurmaya yönelik en önemli noktalardan birinde Ahlat’ta bizleri buluşturdu. Gerçekten nereden geldik nereye doğru yürüyeceğiz duygusunu bize pekiştirebilecek bir noktada bir araya gelmiş olduk” ifadelerini kullandı. MHP Genel Başkan Başdanışmanı Prof. Dr. Ruhi Ersoy’da, “Ahlatın maneviyatıyla gençliğin enerjisini bir araya getiren bu tarihi ve bu mukaddes şehirde Kubbet-ül İslam’da sizlerle beraber olmaktan tarihe adanmış, adanmış olduğu bir ülküsünde yol yürürken rahmeti rahmana kavuşmuş değerlerimizi anma vesilesiyle sizlerle olmaktan bende kıvanç duyuyorum. Ahlat’ı anlamak, tanımak ve bu değerler etrafında dertlenen Ahmet Haluk Dursun profili, şahsiyetleri, onun etrafında neşet etmiş yetiştirmiş olduğu gençlerin yeniden filizlenmesine iklim oluşturmaktır. Bizim muradımız ve mefkuremiz budur. Siyasetten de, devlet hayatından da anladığımızda budur, bu olmalıdır. Bu sebepten dolayı bugün bu saatte bu salonu dolduran her bir arkadaşım bu atmosferin bir parçası olmuştur. Bu programın hayat bulmasında dertlenerek Ahmet Haluk Dursun hocanın derdini kendine dert ederek yola çıkıp kamu imkanlarıyla bu iş yürümüyorsa milletle yürüyebiliriz, dernekleşiriz diyerek devletimizin kapısını çalarız diyerek yolculuğa başladı. Bugünün anlamını bir bütün halinde program bitene kadar hissedip yaşayalım” şeklinde konuştu. Bitlis Eren Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof.Dr.Ferit İzci ise, “Bizim medeniyetlerimiz başka medeniyetlere benzemez. Bizim medeniyetlerimiz işte böyle şahsiyetler ve gençler üzerine inşa edilmiş ilelebet varlığını devam ettirecek medeniyetlerdir. Başka medeniyetlerin hayal bile edemeyecekleri zirvelere çıkmış olan ecdadın nesilleriyiz. Hayatını bu şekilde mücadeleyle geçiren başta sayın Ahmet hocamız olmak üzere bu ülkede ve coğrafyada yetişmiş değerlerli şahsiyetlere huzurlarınızda saygıyla ve minnet duyuyorum” dedi. Düzenlenen program hakkında gazetecilere açıklamada bulunan Anadolu Tarih ve Kültür Birliği Derneği Başkanı Doğan Güngör, “Kültür ve Turizm Bakan yardımcısıyken çok sevdiği Ahlat’ı ziyaretinin hemen sonrasında geçirdiği trafik kazasıyla hayatını kaybeden Prof.Dr.Ahmet Haluk Dursun hocayı anmak, Ahlat’ı anlatmak ve gençlerle hemhal olmka için buradayız. Dernek olarak hocamızı anmak üzere yaptığımız ikinci program. İlkini Çanakkale’de yine tarihimizin müstesna mekanlarından birinde, bugünde Ahlat’ta yaptık” dedi. Anma programına katılan Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun’un kızı Nilay Dursun’da duygularını şöyle ifade etti; “Babamın hayatının son yıllarında özellikle çok önem verdiği Anadolu Tarih ve Kültür Birliği projesinin yaşatılıyor olabildiğini görmek gerçekten çok mutluluk verici. Yıllar önce babamın vefatından sonra tanıştığım bu değerli ekiple 5.yılında da bu tarz etkinliklerle bir araya gelmeyi sürdürüyoruz. Babamı anmayı, onun öğretilerini, gençlere aktarmaya çalıştığı bilgileri bir arada tekrar hatırlayarak belki yeni kitlelere aktarmaya çalışıyoruz. Bu gerçekten çok önemli. Dolayısıyla bu etkinliklerde desteği olan herkese çok teşekkür ediyorum.” İstanbul Üniversitesi Tarih Bölümü son sınıf öğrencisi Kenan Toprak Çatkın’da, “Ahlat’a ikinci gelişim. Bundan önce de bir program aracılığıyla gelmiştim. Haluk hoca bizde çok önemli ve derin etkiler bıraktı. Zaten bu etkileri panelimizde de anlatacağız” dedi. Yapılan konuşmaların ardından program Anadolu Kültür ve Tarih Birliği Derneği Musiki Grubunun Haluk Dursun’un sevdiği müzikleri seslendirmesiyle devam etti. Arından Ahmet Haluk Dursun hocayla anısı olan çeşitli üniversite öğrencilerin paneli ve BEÜ öğretim üyesi Doç.Dr.Hasan Buğrul’un Ahlat’taki tarihi mezar taşları üzerindeki övgü içerikli yazılar adlı sunumuyla program sona erdi. Anma programı sonunda toplu hatıra fotoğrafı çektirildi. Ahlat Halk Eğitimi Merkezi konferans salonunda düzenlenen anma programına Ahlat Kaymakamı Batuhan Bingöl, Ahlat Belediye Başkanı Yavuz Gülmez, Bitlis İl Emniyet Müdürü Ortaç Şekeroğlu, Bitlis İl jandarma komutanı Tuğgeneral Eyüp Subaşı, bazı kurum amirleri, çok sayıda akademisyen, yazar, eğitimci ve öğrenci katıldı. Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun’un kaza sonucu vefatı 2019 yılında Malazgirt Zaferi’nin 948. yıl dönümü etkinlikleri öncesi Ahlat’ta gezi ve incelemelerde buluna merhum Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun, buradaki incelemeleri sonrası kara yoluyla Van’a hareket etmişti. Dursun’un içinde bulunduğu araç, Erciş’in Bayramlı Mahallesi yakınlarında kaza yapmış, kazada Ahmet Haluk Dursun hayatını kaybetmişti.
Antalya Otomobil su kanalına uçtu: Öldüğü düşünülen sürücünün yüzerek kaçtığı ortaya çıktı Antalya’da kontrolden çıkıp su kanalına uçan otomobildeki sürücü, kanaldan yüzerek çıkıp olay yerinden kaçtı. Aracın yaklaşık 1 buçuk ay önce satışını yapıp devrinin henüz alınmadığını belirten ruhsat sahibi kadın ise olay yerine geldiğindeki ilk sözü, “Allah’tan içinde kimse yok” oldu. Kazanın görgü şahidi bir genç ise, “Sürücü çok paniklemişti, yüzerek kanaldan çıktı, ardından kaçtı” dedi. Kaza, saat 22.00 sıralarında Kepez ilçesine bağlı Göksu Mahallesi’ndeki Nene Hatun Caddesi ile İbn-i Sinan Sokak kesişiminde meydana geldi. Henüz sürücüsünün ismi öğrenilemeyen 16 LUB 73 plakalı otomobilin önce kaldırıma çarpıp ardından su kanalına uçtuğunu görenler durumu 112 Acil Çağrı Merkezine bildirdi. İhbarın ardından olay yerine itfaiye, polis ve sağlık ekipleri sevk edildi. Belirtilen adrese gelen itfaiye ekipleri, araçta yaptıkları kontrolde herhangi bir kişinin olmadığını tespit etti. Bunun üzerine görgü şahitlerinin ifadesine başvuran polis, sürücünün araçtan çıktıktan sonra yüzerek kanaldan çıktığını ve ardından panikleyerek kaçtığını belirledi. Trafik polisinin araç plakasından yaptığı sorgulamada, aracın Gülfer Hanedar adına kayıtlı olduğu belirlendi. “Arabayı sattım, parasını aldım ama devrini almadı” Ekiplerin haber vermesiyle kaza yerine gelen Hanedar, aracı Halil isminde bir galerice yaklaşık 1 buçuk ay önce sattığını, parasını almasına rağmen karşı tarafın devrini henüz üzerine almadığını söyledi. Gazetecilere de açıklamada bulunan Hanedar, “Arabayı satmıştım, parasını aldım ancak devrini henüz üzerine almadı. Kaza olunca beni aradılar. Allah’tan içinde kimse yok, ona sevindik. Galericiye satmıştım. Onun sürüp sürmediği de belli değil, ulaşamıyorum da” diye konuştu. Kazayı görenlerden Musa Kont isimli genç ise “Araba aniden fren yaptı ve kanala uçtuktan sonra sürücü yüzerek çıktı. Adam çok panik yapıyordu, sakinleştirmeye çalıştık ama kaçtı gitti” dedi. Polis ekipleri sürücüyü bulmak için çalışma başlatırken, araç çekiciyle su kanalından çıkartılarak otoparka götürüldü.