POLİTİKA - 13 Eylül 2021 Pazartesi 23:43

AK Parti Sözcüsü Çelik: 'Terörle mücadele güçlü bir şekilde devam ediyor'

A
A
A
AK Parti Sözcüsü Çelik: 'Terörle mücadele güçlü bir şekilde devam ediyor'

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, terörle mücadelenin güçlü bir şekilde devam ettiğini belirterek, “Sadece bu yıl içerisinde ülkemizde 130 terör eylemini güvenlik güçlerimiz engellemiştir. Engellenen 126 eylem terör örgütü PKK’nın, 3 eylem girişimi DEAŞ’ın, 1 eylem ise aşırı sol örgütlerinin girişimiydi” dedi.

AK Parti Merkez Yürütme Kurulu (MYK), Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında toplandı.

Toplantı sonrası açıklamalarda bulunan AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, terörle mücadelenin güçlü bir şekilde devam ettiğini vurgulayarak, “Terörle mücadele Türkiye’nin ulusal bütünlüğünü, ilkesini, demokrasisini korumak için haklı ve meşru bir mücadele. Bu uğurda büyük fedakarlıklar sergileniyor. Şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyoruz. Gazilerimize de şükranlarımızı ifade ediyoruz. Sakarya Zafer’i milli mücadele dönüm noktasıdır. Bizi bu topraklardan silmeye çalışan vatanımıza göz diken güçlere karşı verdiğimiz mücadelenin dönüm noktalarından bir tanesidir. Burada düşmana dur denilerek varlığımızın daim olacağı bir kere daha ilan edilmiştir. O büyük mücadelede emeği geçenlere başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere bütün emeği geçenlere saygılarımızı sunuyoruz. Atatürk’ün ve silah arkadaşlarının o zor koşullarda verdiği mücadele bu toprakların ebediyen vatanımız olacağını o zor koşullarda bütün dünyaya güçlü bir dille anlattı. Bugün aynı iradenin devam ettiğini ifade etmek istiyorum” dedi.

“P18 dikilitaşı BM’nin bahçesinde sergilenecek”

Bu sene Göbeklitepe’deki 12 bin yıl öncesine tarihlenen 2018’de UNESCO dünya mirası listesine kaydedilen P18 dikilitaşının küçültülmüş bir kopyasının Birleşmiş Milletler binasının bahçesinde kalıcı olarak sergilenmeye başlayacağını belirten Çelik, “İnsanoğlunun en eski tarihine kodlanan Göbeklitepe’deki bu eserin Anadolu’dan çıkmış bu eserin Birleşmiş Milletler bahçesinde sergilenecek olması Anadolu’nun dünya için ne kadar büyük bir merkez olduğunun bir kez daha ilanı olacaktır” dedi.

“Aileler vicdan nöbetini tutmaya devam ediyor”

Diyarbakır annelerinin evlat nöbetinin 3 Eylül’de 3. yılına girdiğini hatırlatan Çelik, “Diyarbakır anneleriyle birlikte İzmir’de, Van’da, Şırnak’ta, Hakkari’de, Muş’ta, evlatları terör örgütü tarafından dağa kaçırılan aileler vicdan nöbetini tutmaya devam ediyor. AK Parti MYK’sında bilsinler ki Diyarbakır anneleri olmak üzere bu ismini saydığım illerde ve başka illerdeki anneler de her zaman gündemimizdedir. Terörle mücadele operasyonları güçlü bir şekilde devam ediyor. İçişleri ve Milli Savunma Bakanlıklarımızın koordinasyonunda çok güçlü bir şekilde terörle mücadele ediliyor. İçişleri Bakanlığı’mızın Eren operasyonları 15 bölgede sürüyor. Terörün her gün yeni bir boyutuyla karşı karşıya kalıyoruz. İnsanlık düşmanı bir yapı olan teröre karşı verdiğimiz bu mücadele aynı zamanda bir insanlık savunmasıdır. Tabi güvenlik güçlerimiz sadece görünenle değil aynı zamanda kamuoyunun dikkatine gelmeyen çok önemli operasyonlara imza atıyorlar. Sadece bu yıl içerisinde ülkemizde 130 terör eylemini güvenlik güçlerimiz engellemiştir” dedi.

“Engellenen 126 eylem terör örgütü PKK’nın, 3 eylem girişimi DEAŞ’ın”

Engellenen 126 eylemin terör örgütü PKK’nın, 3 eylem girişiminin DEAŞ’ın 1 eylemin ise aşırı sol örgütlerinin girişimi olduğunu belirten Çelik, “Bu kararlı mücadeleyi veren bütün güvenlik güçlerimize teşekkürlerimizi ifade etmek istiyoruz. Terör örgütünün yönetici kadrosuna dönük operasyonlar, İçişleri Bakanlığı, MİT, Milli Savunma Bakanlığı bütün bu birimlerin koordinasyonuyla güçlü bir şekilde devam ediyor” şeklinde konuştu.
Okulların açıldığını belirten Çelik, “Pandemi döneminde Milli Eğitim ve Sağlık Bakanlığımız koordinesinde okulları açık tutma, çocukları yüz yüze eğitime hazırlama faaliyetini büyük bir hassasiyetle yürütüyor. Milli Eğitim Bakanımız alınan tedbirleri gelinen aşamalarla karşılaşılan zorlukları ve bunlara karşı bir cevap üretildiğini güçlü bir şekilde sık sık bilgilendirerek paylaşıyor” dedi.

“Son 18 yılda okul öncesi eğitime erişen öğrenci sayısı yaklaşık olarak 4 kat artmıştır”

AK Parti döneminde okul öncesi eğitime erişimin artmasının çok önemli bir olgu olduğunu vurgulayan Çelik, “Çünkü çocukları okula hazırlamak, öğrenciler arası başarı farklarını en aza indirme konusunda okul öncesi eğitim kritik bir rol oynuyor. 2002 ile 2020 yılları arasında okul öncesi eğitime erişim 320 binden 1 milyon 225 bin’e yükselmiştir. Yani son 18 yılda okul öncesi eğitime erişen öğrenci sayısı yaklaşık olarak 4 kat artmıştır. Diğer önemli başarılardan bir tanesi orta öğretimde okullaşma oranının yükselmiş olmasıdır. 4+4+4 eğitim sistemiyle 12 yıllık kesintisiz eğitime geçmemiz bu noktada büyük rol oynadı. Bu sayede 2002 yılında yüzde 50.57 olan ortaöğretimde okullaşma oranı 2020 yılında 87.93’e ulaşmıştır. Tabii Milli Eğitim Bakanlığı’nın bütçesi sürekli olarak artırılmıştır.

2002-2020 yılları arasında yılda yaklaşık 17 katına eğitime ayrılan toplam bütçe, yatırıma ayrılan ise 5 katına çıkarılmıştır. Eğitim alanındaki asıl özne öğretmenlerimizdir. Öğretmenlerimize yapılan yatırımdır. 2002-2020 yılları arasında öğretmen sayımızı okul öncesinde 13 bin 356’dan 95 bin 49’a çıkarmıştık. İlköğretimde 370 bin 303’ten 677 bin 915’e, orta öğretimde 138 bin 956’dan 382 bin 109’a yükselttik. Bu sayede öğretmen başına düşen öğrenci sayısı azaldı. 2002 yılından bu yana öğretmen başına düşen öğrenci sayısı ilköğretim kademesinde 27 den 17 ye, ortaöğretim kademesinde 17’den 14’e düşürülmüştür. Pansiyon kapasitesinin yükseltilmesi konusunda önemli adımlar atılmıştır. Ücretsiz ders kitabı dağıtımı önemli bir dönüm noktasıdır. Performans artışı uluslararası öğrenci değerlendirme programı PISA’da Türkiye 2018 yılındaki döngüde matematik ve fen alanındaki en yüksek puanlarına ulaşmıştır” ifadelerini kullandı.

“Bu kitaptan elde edilen gelir AFAD’a bağışlanacak ve kitap çeşitli dillerde yayımlanacaktır”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Daha Adil Bir Dünya Mümkün” kitabının yayımlandığını bildiren Çelik, “Burada bir konuşmalar derlemesi olarak değil daha müstakil görüşler olarak bu kitap hayata geçmiş oldu. Bu kitap hem Cumhurbaşkanımızın liderliğinde siyasetimizin ve ülkemizin çeşitli konulardaki yaklaşımlarını ve tabi ki liderlik ettiği konuları net bir şekilde anlatıyor. En önemli konulardan bir tanesi küresel ölçekteki ayrımcılık. Birleşmiş Milletlerdeki çifte standart meselesidir. Kuşkusuz BM’nin meşruiyet, işlevsellik, temsil, kapsayıcılık gibi çok ciddi sorunları var. Burada Cumhurbaşkanımız BM toplantılarına katıldığında yüksek sesle bunları ifade etti. Cumhurbaşkanımız tarafından dillendirilen reform ihtiyacı daha çok kimseler tarafından dillendiriliyor. Bu veto konusundaki imtiyazın ortadan kalkması ve temsildeki adaletin sağlanması gibi konularda bir kitapta sadece eleştiri değil aynı zamanda Türkiye adına yapılan önerileri okumakta mümkün olacaktır. Bu kitaptan elde edilen gelir AFAD’a bağışlanacak ve kitap çeşitli dillerde yayımlanacaktır” dedi.

“Mısırla ilişkilerimizde bir normalleşme süreci yaşanıyor”

Konuşmasında Mısır ile olan ilişkileri de değerlendiren Çelik, “Mısırla ilişkilerimizde bir normalleşme süreci yaşanıyor. Daha önce Kahire’de gerçekleştirilen toplantının ikinci aşaması Ankara’da gerçekleşti. Bundan memnuniyet duyuyoruz. Mısır ülkemizin önemli ortaklarından bir tanesi. Haftalık 21 sefer ile THY Afrika kıtasına en fazla uçuşu Kahire’ye gerçekleştiriyor. 2020 yılında toplam ticaret hacmimiz 4,85 milyar dolar olarak gerçekleşti. Tabi Mısır’la ikili ilişkilerin yanı sıra konuşmamız gereken başka meseleler var. Libya, Suriye, Irak, Filistin ve Doğu Akdeniz’deki gelişmeleri Mısır ile konuşmamız gereken meseleler. Hem ilişkilerin normalleştirilmesi hem de iki güçlü ülkenin bu bahsettiğim sorunlarda daha ortaklaşan strateji üretme konusunda ilerlemesi memnuniyet vericidir. Buradan kardeş mısır halkına selamlarımızı iletiyoruz” cümlelerini kullandı.

“Türkiye Kabil büyükelçiliğini kapatmamıştır”

Afganistan’daki gündemi bütün dünya gibi yakından takip ettiklerini belirten Çelik, “NATO’nun Afganistan’dan çekilmesiyle fiili güç olan Taliban sahada kontrolü ele aldı. 15 Ağustos itibariyle ülke genelinde büyük oranda hakimiyetini kurdu ve Kabil’i ele geçirdi. Afganistan’daki yabancı askerlerin tamamı 31 Ağustos tarihinde ülkeden ayrılmış oldu. Biliyorsunuz Taliban’la Ahmet Mesut güçleri arasında birtakım çatışmalar çıkmıştı. Onlarda 5 eylül itibarıyla Taliban’ın hakimiyet sağlamasıyla sona ermiş oldu. NATO destek misyonunun sona ermesiyle bizim askerlerimiz 25 Ağustos’ta ülkemize dönmüş oldular. Türkiye Kabil büyükelçiliğini kapatmamıştır. Bu Afganistan’ın dünya ile bağlantısını sağlayan çok önemli bir faaliyet. Bizim dışımızda, Pakistan, Rusya, Çim ve İran büyükelçilikleri faaliyetlerini sürdürüyorlar. Şu aşamada tabii geçici bir hükümet kuruldu. Bunun yeterince kapsayıcı olduğunu söyleyemeyiz. Bundan sonraki adımların daha kapsayıcı olması konusunda takiplerimizi sürdüreceğiz. Kadın hakları konusunda geçmişte yaşanan acıların ve sıkıntıların yaşanmamasını temin ediyoruz. Afganistan’daki geçiş hükümeti ile iş birliğine uluslararası toplum temkinli yaklaşıyor. Bu bahsettiğim insan hakları ve kadın hakları konusu mesajların verilmesi ve etkili olması için bu ilişkileri kesmek değil uluslararası toplum ilişkileri sürdürerek bu mesajların etkili olmasını sağlayabilir. Uluslararası toplumun daha sağduyulu davranması gerekir. Bazı siyasetçiler bizim oradaki gücü tanıdığımızı belirttiler.

Büyükelçilikteki yetkililer Afganistan’daki yetkililerle görüştüğü zaman resmi, aynı şekilde fiili durumu getiren Taliban yetkilileriyle görüştüğünüzde fiili bir durum ortaya koymuş oluyorsunuz. Bunlarla ilgili konuşurken daha derinlemesine bilgi sahibi olarak konuşmakta fayda vardır” diye konuştu.

“Bir Fransız firması DAEŞ’i desteklemiş”

Müttefiklerin terör örgütleriyle olan ilişkilerindeki ilkesizliğe sıklıkla vurgu yaptıklarını hatırlatan Çelik, “Özellikle PKK terör örgütünün Suriye kolu olan YPG-PYD’ye verilen destek konusunda daha önce çok defa eleştirilerimizi dile getirdik. Bunun tabi somut bir örneği Afganistan’dır. Afganistan’da büyük ülkelerin her biri bir terör örgütüne destek verip bir başka ülkeye karşı vekalet savaşı yürüttü. Ama sonuçta kazanan terör oldu.
Şimdi aynısının Suriye’de yapıldığını görüyoruz. Şimdi yeni bir şey çıktı. Bir Fransız firması Suriye iç savaşında DEAŞ’ı üstelik Fransa gizli servisinin bilgisi dahilinde desteklemiş. Bu tabi insanlığa karşı işlenen firmanın faaliyeti insanlığa karşı işlenen suçlara örnektir. Mesele Fransız yargıtayına taşınıyor. Ve Fransız yargıtayı da firmanın yargılanabilmesinin önünü açan bir karar açıyor. Üstelik firmanın DEAŞ ile olan ilişkisinde hem Fransız iç dış ve askeri istihbarat servislerinin sürekli olarak devrede olduğuna dair iddialar da bu şekilde yargılanmış olacak. Dolayısıyla Fransız yargıtayının buradaki kararı terörist gruba verilen fonların aslında terörizmi finanse etmek anlamına geldiği şeklindedir. Türkiye Suriyeli Türkmenlere yardım gönderdiği zaman Türkiye’yi illegal yapılarla ilişkili göstermek isteyenlerin en çok sesinin çıktığı yerlerden bir tanesi Fransa idi. Ama şimdi gördük ki Fransız askeri istihbarat örgütlerinin bilgisi dahilinde DEAŞ ile bağlantılı bir takım kurumlar ortaya çıkıyor. Bunların Türkiye hakkında DEAŞ ile sahada göğüs göğse çarpışan Türkiye hakkında söyledikleri yalanların bir başka ifadesidir. Bu konuyu da güçlü bir şekilde takip edeceğiz” ifadelerini kullandı.

Muhammet Mücahit Dereli - Hülya Keklik
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara TZOB Başkanı Bayraktar: “Buğdayın maliyeti geçen yıla göre yüzde 62 arttı” Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, “Kuru şartlarda üretimi yapılan buğdayın ortalama maliyeti geçen yıla göre yüzde 62 oranında artarak kilogramı 10 lira 87 kuruş olarak tespit edildi” dedi. Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, buğday üretiminde hasat döneminin yaklaşmasını değerlendirdiği ve üreticilerin sorunlarını dile getirdiği bir basın açıklaması yaptı. “Ülkemizin hemen hemen her ilinde üretimi yapılan, tarımsal üretimin ve gıda sanayinin vazgeçilmez ham maddesi buğdayda hasada sayılı günler kaldı. Her yıl olduğu gibi bu yıl da çiftçilerimiz artan maliyet karşısında ürettiği üründen hak ettiği geliri elde etmeyi bekliyor” diyen Bayraktar, açıklamasını şöyle sürdürdü: “Buğdayda kültürel işlemlerin yoğun olduğu Ekim-Mart döneminde mazot fiyatı ortalama 23 lira iken bu yıl aynı dönemde yüzde 76 artışla ortalama 40 liranın üzerine çıktı. Mazot fiyatı son bir yılda ise yüzde 105 oranında artış gösterdi. Taban gübresinin yoğun olarak kullanıldığı Ekim-Kasım-Aralık aylarında ise DAP gübresinin ortalama fiyatı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 16, 20.20.0 gübresinin fiyat ise yüzde 22 oranında artış gösterdi. Şubat ve Mart ayında kullanılan ÜRE gübresinin fiyatı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 36 oranında arttı.” Ziraat odalarından aldıkları bilgiyi paylaşan Bayraktar, Türkiye genelinde geçen yıla göre arazi kira ücretlerinde yüzde 64, işçilik ücretlerinde ise yüzde 75’e varan oranlarda artış yaşandığını söyledi. “Buğdayın maliyeti geçen yıla göre yüzde 62 arttı” Bu yıl iklim değişikliğinin etkisiyle kış uykusundan erken uyanan tarla farelerinin birçok ilde ekili hububat alanlarını istila ettiğini belirten Bayraktar, “Bu durum zirai ilaç maliyetini geçtiğimiz yıla göre yüzde 52 oranında artırdı. Çiftçilerimizin buğday tohumunu attığı günden hasada kadar yapacağı harcamalar dikkate alınarak yapılan maliyet hesabında, kuru şartlarda üretimi yapılan buğdayın ortalama maliyeti geçen yıla göre yüzde 62 oranında artarak kilogramı 10 lira 87 kuruş olarak tespit edildi” diye konuştu. “Geçtiğimiz yıl Toprak Mahsulleri Ofisi üzerine düşen görevi yaparak çoğunluğu buğday olmak üzere 12 milyon tonun üzerinde hububat alımı gerçekleştirdi. Haliyle Toprak Mahsulleri Ofisi’nin depoları doldu. Son günlerde Toprak Mahsulleri Ofisi depolarının doluluğuna ve dünya buğday fiyatlarının düştüğüne yönelik açıklamalar çiftçilerimizi tedirgin ediyor. Bu doğrultuda Toprak Mahsulleri Ofisi’nin sorumluluğu geçmiş yıllara nazaran bu yıl daha da arttı” ifadelerini kullanan Bayraktar, Toprak Mahsulleri Ofisi’nin çiftçileri rahatlatacak buğday fiyatını bir an önce açıklaması gerektiğini aktardı. Değişen iklim şartlarının tarımsal üretimi her geçen yıl zorlaştırdığına dikkati çeken Bayraktar, şunları kaydetti: “Çiftçilerimiz her üretim döneminde önceden tahmin edemediği risklerle karşılaşıyor. Bu yıl üretim döneminin başladığı Ekim ayından itibaren toplam yağışlar ülke genelinde normalin üzerinde gerçekleşirken, artan sıcaklıklar farklı sorunları beraberinde getirdi. Bazı bölgelerde yağış ve beraberinde gerçekleşen aşırı sıcak hava artan nemle beraber buğdayda pas hastalığını artırırken, yine kış aylarının sıcak geçmesiyle artan fare popülasyonu çiftçilerimizi zora soktu.” Buğday üretiminin olduğu illeri sıralayan Bayraktar, “Buğday üretiminin yüzde 27,1’ini Afyonkarahisar, Çorum, Çankırı, Yozgat, Kırıkkale, Konya, Karaman, Samsun, Kastamonu, Karabük, Isparta, Uşak, Bilecik, Aydın ve Antalya oluşturuyor. 15 ilde yağışların yetersiz olması ve Nisan ayında 30 dereceyi geçen hava sıcaklıkları zarar riskini artırıyor. Bahar yağışlarının oldukça önemli olduğu buğdayda özellikle bu 15 ilde beklenen yağışların gerçekleşmemesi durumunda kuraklık bekleniyor” ifadelerini kullandı. “Tarımsal üretim tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de destekleniyor. Bu çerçevede buğday üreticisine de gübre mazot ve prim desteği başta olmak üzere destekleme ödemeleri yapılıyor. Ancak, ülkemizde destekler zamanında açıklanmıyor ve genel olarak çiftçilerimizin yoğun masraf yaptığı dönemde ödenmiyor” diyen Bayraktar, çiftçilerin buğday hasadından geçen yıl ki pirimi henüz alamadığını belirtti. 2022 yılında 19 milyon 750 bin ton buğday üretiminin 2023 yılında yüzde 11,4 artışla 22 milyon tona yükseldiğini hatırlatan Bayraktar, şu ifadelere yer verdi: “Bu üretim artışına rağmen ithalatımızda artış gösterdi. 2022 yılında 8 milyon 822 bin ton olan buğday ithalatımız üretimimizdeki artışın üzerinde yüzde 35 artışla yaklaşık 11 milyon 700 bin ton seviyesine yükseldi. Ülkemiz 2023 yılında yapmış olduğu buğday ithalatının yüzde 75’ini Rusya, yüzde 22’sini Ukrayna’dan gerçekleştirdi.” Türkiye’de artan nüfusa pareler olarak buğday talebinin de arttığını kaydeden Bayraktar, şöyle konuştu: “Buğdayda yurt içi ihtiyacımız dikkate alındığında buğday tüketimimiz 19,4 milyon ton seviyelerindedir. Dolayısıyla dünya genelinde ve ülkemizde buğday üretiminde azalma olduğunda ekmek fiyatları başta olmak üzere unlu mamuller fiyatlarındaki artış, tüm kesimleri etkiliyor. Buğday üretiminde sürdürülebilirliği sağlamak, ithalata olan bağımlılığı azaltmak gerekiyor. Bu nedenle üreticilerimizi her koşulda üretime teşvik etmek amacıyla gerekli tedbirler zamanında alınmalıdır.”
Ankara TZOB Başkanı Bayraktar: “Buğdayın maliyeti geçen yıla göre yüzde 62 arttı” Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, “Kuru şartlarda üretimi yapılan buğdayın ortalama maliyeti geçen yıla göre yüzde 62 oranında artarak kilogramı 10 lira 87 kuruş olarak tespit edildi” dedi. Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, buğday üretiminde hasat döneminin yaklaşmasını değerlendirdiği ve üreticilerin sorunlarını dile getirdiği bir basın açıklaması yaptı. “Ülkemizin hemen hemen her ilinde üretimi yapılan, tarımsal üretimin ve gıda sanayinin vazgeçilmez ham maddesi buğdayda hasada sayılı günler kaldı. Her yıl olduğu gibi bu yıl da çiftçilerimiz artan maliyet karşısında ürettiği üründen hak ettiği geliri elde etmeyi bekliyor” diyen Bayraktar, açıklamasını şöyle sürdürdü: “Buğdayda kültürel işlemlerin yoğun olduğu Ekim-Mart döneminde mazot fiyatı ortalama 23 lira iken bu yıl aynı dönemde yüzde 76 artışla ortalama 40 liranın üzerine çıktı. Mazot fiyatı son bir yılda ise yüzde 105 oranında artış gösterdi. Taban gübresinin yoğun olarak kullanıldığı Ekim-Kasım-Aralık aylarında ise DAP gübresinin ortalama fiyatı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 16, 20.20.0 gübresinin fiyat ise yüzde 22 oranında artış gösterdi. Şubat ve Mart ayında kullanılan ÜRE gübresinin fiyatı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 36 oranında arttı.” Ziraat odalarından aldıkları bilgiyi paylaşan Bayraktar, Türkiye genelinde geçen yıla göre arazi kira ücretlerinde yüzde 64, işçilik ücretlerinde ise yüzde 75’e varan oranlarda artış yaşandığını söyledi. “Buğdayın maliyeti geçen yıla göre yüzde 62 arttı” Bu yıl iklim değişikliğinin etkisiyle kış uykusundan erken uyanan tarla farelerinin birçok ilde ekili hububat alanlarını istila ettiğini belirten Bayraktar, “Bu durum zirai ilaç maliyetini geçtiğimiz yıla göre yüzde 52 oranında artırdı. Çiftçilerimizin buğday tohumunu attığı günden hasada kadar yapacağı harcamalar dikkate alınarak yapılan maliyet hesabında, kuru şartlarda üretimi yapılan buğdayın ortalama maliyeti geçen yıla göre yüzde 62 oranında artarak kilogramı 10 lira 87 kuruş olarak tespit edildi” diye konuştu. “Geçtiğimiz yıl Toprak Mahsulleri Ofisi üzerine düşen görevi yaparak çoğunluğu buğday olmak üzere 12 milyon tonun üzerinde hububat alımı gerçekleştirdi. Haliyle Toprak Mahsulleri Ofisi’nin depoları doldu. Son günlerde Toprak Mahsulleri Ofisi depolarının doluluğuna ve dünya buğday fiyatlarının düştüğüne yönelik açıklamalar çiftçilerimizi tedirgin ediyor. Bu doğrultuda Toprak Mahsulleri Ofisi’nin sorumluluğu geçmiş yıllara nazaran bu yıl daha da arttı” ifadelerini kullanan Bayraktar, Toprak Mahsulleri Ofisi’nin çiftçileri rahatlatacak buğday fiyatını bir an önce açıklaması gerektiğini aktardı. Değişen iklim koşullarının tarımsal üretimi her geçen yıl zorlaştırdığına dikkati çeken Bayraktar, şunları kaydetti: “Çiftçilerimiz her üretim döneminde önceden tahmin edemediği risklerle karşılaşıyor. Bu yıl üretim döneminin başladığı Ekim ayından itibaren toplam yağışlar ülke genelinde normalin üzerinde gerçekleşirken, artan sıcaklıklar farklı sorunları beraberinde getirdi. Bazı bölgelerde yağış ve beraberinde gerçekleşen aşırı sıcak hava artan nemle beraber buğdayda pas hastalığını artırırken, yine kış aylarının sıcak geçmesiyle artan fare popülasyonu çiftçilerimizi zora soktu.” Buğday üretiminin olduğu illeri sıralayan Bayraktar, “Buğday üretiminin yüzde 27,1’ini Afyonkarahisar, Çorum, Çankırı, Yozgat, Kırıkkale, Konya, Karaman, Samsun, Kastamonu, Karabük, Isparta, Uşak, Bilecik, Aydın ve Antalya oluşturuyor. 15 ilde yağışların yetersiz olması ve Nisan ayında 30 dereceyi geçen hava sıcaklıkları zarar riskini artırıyor. Bahar yağışlarının oldukça önemli olduğu buğdayda özellikle bu 15 ilde beklenen yağışların gerçekleşmemesi durumunda kuraklık bekleniyor” ifadelerini kullandı. “Tarımsal üretim tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de destekleniyor. Bu çerçevede buğday üreticisine de gübre mazot ve prim desteği başta olmak üzere destekleme ödemeleri yapılıyor. Ancak, ülkemizde destekler zamanında açıklanmıyor ve genel olarak çiftçilerimizin yoğun masraf yaptığı dönemde ödenmiyor” diyen Bayraktar, çiftçilerin buğday hasadından geçen yıl ki pirimi henüz alamadığını belirtti. 2022 yılında 19 milyon 750 bin ton buğday üretiminin 2023 yılında yüzde 11,4 artışla 22 milyon tona yükseldiğini hatırlatan Bayraktar, şu ifadelere yer verdi: “Bu üretim artışına rağmen ithalatımızda artış gösterdi. 2022 yılında 8 milyon 822 bin ton olan buğday ithalatımız üretimimizdeki artışın üzerinde yüzde 35 artışla yaklaşık 11 milyon 700 bin ton seviyesine yükseldi. Ülkemiz 2023 yılında yapmış olduğu buğday ithalatının yüzde 75’ini Rusya, yüzde 22’sini Ukrayna’dan gerçekleştirdi.” Türkiye’de artan nüfusa pareler olarak buğday talebinin de arttığını kaydeden Bayraktar, şöyle konuştu: “Buğdayda yurt içi ihtiyacımız dikkate alındığında buğday tüketimimiz 19,4 milyon ton seviyelerindedir. Dolayısıyla dünya genelinde ve ülkemizde buğday üretiminde azalma olduğunda ekmek fiyatları başta olmak üzere unlu mamuller fiyatlarındaki artış, tüm kesimleri etkiliyor. Buğday üretiminde sürdürülebilirliği sağlamak, ithalata olan bağımlılığı azaltmak gerekiyor. Bu nedenle üreticilerimizi her koşulda üretime teşvik etmek amacıyla gerekli tedbirler zamanında alınmalıdır.”
Bursa Yıllardır hurdadaydı, 1938 model otobüsün son hali göz kamaştırdı Bursa’da yaşayan Akman ailesi, kendi kurdukları işletmesinde 50 yıldır otobüs tamir ediyor. Müşterilerinin talebi üzerine hurdalıktan çıkan otobüsleri restore eden aile ilk günkü ihtişamına geri döndürüyor. İşletmeye ilk geldiğinde ‘tavuk kümesini andıran 1938 model Berner Alpenwagen marka otobüs, restore edilerek orijinal görünümüne kavuşturuldu. Bursa’da 50 yıldır kendi kurdukları işletmelerinde otobüs tamir eden Akman ailesi, antika otobüsleri restore ederek ilk günkü haline kavuşturuyor. Üretildiği günden bu yana tasarımlarıyla herkesin dikkatini çeken otobüsler, tepeden tırnağa yenilenerek görenlerin gözlerini kamaştırıyor. Uzun yıllar önce üretimi durdurulan otobüslerin eksik veya kullanılamaz hale gelen parçaları yeniden kalıp dökülerek orijinal halini bozmadan tamamlanıyor. Bir müşterilerinin talebi üzerine yurt dışından getirilen 1938 model Berner Alpenwagen marka otobüs yaklaşık 1 yıl süren emekle ilk günkü ihtişamına kavuştu. İlk geldiğinde kullanılamaz halde olan otobüsün bazı parçaları yurt dışından gelirken, birçok parça da orijinalliği bozulmadan aynısı üretildi. Yolcu taşıma kısmı tamamen ahşaptan oluşan otobüsün karoseri sökülerek orijinal tasarımındaki gibi yeniden ahşaptan üretildi. Ayrıca 22 yolcu taşıma kapasiteli otobüsün çalışamaz durumdaki motor ve mekanik aksamları için yurtdışından parça getirilerek ilk günkü haline dönüştürüldü. Yolcu kısmı tamamen ahşaptan oluşuyor Mercedes’ten lisans alınarak yapılan otobüsün yolcu taşıma kısmının tamamen ahşap üretim olduğunu belirten işletme sorumlusu Celal Akman, “Otobüs üzerinde inceleme yaptığımızda 1928 model olduğunu tespit ettik. Otobüsün evraklarında 1938 model Berner marka bir araç. Mercedes’ten lisans alınarak yapılan benzinli bir araç. O dönemlerde yapıldığına bakarsak mükemmel bir otobüs. Orijinal motorunu revize ederek tekrar çalıştırdık ve yürür hale getirdik. Bütün aksamlarını tamamen orijinale en yakın şekilde fabrikadan çıktığı gibi yapmaya çalıştık. Şoför ve yolcu bölümünden oluşuyor. O dönemlerde yolcu taşımak için bir otobüs yapılmamış, yolcu bölümü ve şoför bölümü ayrı. Şoförle cam aralığından görüşülebiliyor. Arkadaki yolcu bölümü tamamıyla ağaçtan yapıldı. Tavanı ve tabanı ağaçtan oluyor. Yan camları safari tipi” dedi . Eksik parçalar yeniden üretildi Otobüsün bazı parçalarının yurt dışından temin edildiğini ve birçok eksik parçanın da yeniden üretildiğini ifade eden Akman, “Bizim hem tecrübemiz hem de kalitemiz var. Bazı ürünleri elde yapabiliyoruz ya da yaptırabiliyoruz. O dönemlerde bütün araçlar tamamıyla metal değildi. Alüminyum daha kolay işlenebildiği için alüminyum parçalar da var. Bazı aksamları ağaç olan yerler var. Zamanında alüminyum çıtalar kullanılmamış ağaç mobilya çıtalar kullanılmış. Bizde ona göre yapıyoruz. Aslına uygun olarak yapmaya çalışıyoruz. Bizim yaptığımız araçlar ekspertize gidiyor. Yüzde 90 oranında aynı orijinalliği yapmaya çalışıyoruz. Eski zamanlar yıldız başlı değil düz başlı vida kullanılmış. Cıvatalarına kadar özel yaptırıyoruz. Bunlar maliyetler doğru orantılı. Biz orijinalliğe dikkat ettiğimiz için her şeyi en ince ayrıntısına dikkat ederek yapıyoruz” ifadelerini kullandı. “Otobüs ilk geldiğinde tavuk kümesi gibiydi” 84 yıllık otobüsün ilk geldiği gün tavuk kümesini andırdığını söyleyen Akman, “Otobüs ilk geldiğinde tabiri caizse tavuk kümesi gibiydi. Arka tarafı neredeyse hiç yoktu. Ön tarafta ağır deformasyonlar vardı. Arka tarafında yolcu döşemeleri hiç yoktu. Bu araçlara meraklı olan insanlar gördüklerinde onlar bile gıptayla bakıyor. Bizde yaptığımız ürünlerin taktir edilmesiyle mutlu oluyoruz. Yapım aşaması bayağı uzun sürdü. Motor ve mekanik aksamları çalışamaz durumdaydı. O parçaları yurtdışından getirtmek zorunda kaldık. Restorasyonu ortalama 1 yılı buldu. Bizim diğer yaptığımız araçlarda bu kadar uzun bir süreç yok. Bu araçta yaşadığımız parça sıkıntısından dolayı bu süreç uzadı” şeklinde konuştu. (AB-
Mersin Otizmli genç, geçen yıl da doğum gününde darbedilmiş Mersin’de özel bir engelli bakım merkezinde darbedilen 20 yaşındaki otizmli gencin annesi Muazzez Ünal, "Efe’nin ilginç tarafı geçen yıl da doğum gününde dövülmesiydi, bu yıl da doğum gününde dövüldü" dedi. Anne Muazzez Ünal gazetecilere yaptığı açıklamada, 24 Ocak’ta gerçekleşen olayı tesadüfen öğrendiklerini söyledi. Merkezde kalan oğlu ile haftada bir kez telefonla görüntülü görüşme hakları olduğunu belirten Ünal, "O sırada gördük; Efe baygın halde ve gözü şişmişti. Bunun üzerine karakola gideceğimizi bildirdik. Kurum sahipleri çok sinirlendi. ’Karakola gittiğiniz anda çocuğunuzu buradan almak zorunda kalırsınız’ gibi söylemlerde bulundular" diye konuştu. "Olay rapora ’basit yaralama’ olarak girmiş" Buna rağmen karakola gittiklerini ve hastaneden rapor aldıklarını ifade eden Ünal, olayla ilgili şöyle konuştu: "Olay rapora ’basit yaralama’ olarak girmiş. Akabinde de çok kısa sürede mahkeme süreci oldu. Mahkeme bir haftada bitti zaten. Verilen ceza onca eziyete rağmen; Efe’nin göğsüne sürekli oturması ki otizmli bir bireye dokunmak onu çok çıldırtır ama Efe’ye dakikalarca dokunuyor, küfürler ediyor, üzerinde git geller yapıyor. Efe daha da çok sinirleniyor. Göğüs kafesinde daralmalar oluyor, nefesi daralıyor. Ama hala Ali ısrarla hareketlerine devam ediyor. Sonra ’gözüm patladı’ diyor. İyi mi oldu falan o sözler var küfürlerin arasında. İşte en sonunda sonra bırakıyor Ali. Pes ettikten sonra da çok normal bir şeymiş gibi git elini yüzünü yıka, ağzını çalkala gel diyor. Arkasından gidiyor lavaboya, ağzını hemen çalkalıyor geliyor. Onlar için yani diğer engelli bireyler de öyle bakıyor. Biri de hatta anahtarı alıp kapıyı açıyor. Onlar için bu normal bir şiddet. Ali’nin çok profesyonelce dövmesi de çok ilginç. Yani bu iş sürekli, istikrarlı bir şekilde yapılmış diye düşünüyoruz. Çünkü çocuklar da hiç tepki vermiyorlar." Geçen yıl da doğum gününde dövülmüş Oğlunun bu yıl 24 Ocak olan doğum gününde darbedildiğini belirten anne Ünal, "Ama Efe’nin ilginç tarafı geçen yıl da doğum gününde dövülmesiydi, bu yıl da doğum gününde dövülmesi. Geçen yıl örtbas etmişlerdi; kolumuz çarptı falan diye. Aynı şey bu yıl da oldu. Hep doğum günlerinde oluyor. Çünkü video kayıtları var elimizde. Doğum günü pastasını götürdüğümüzde gözü yine aynı şişmişti. O zaman şikayetçi olmadık, dirseği çarptı diye. Ama bu defa şikayet etmek zorunda kaldık" diye konuştu. "Onca eziyete rağmen 12 ay çok az" Mahkemede sanık Ali K.’ye ’beden ve ruh bakımından kendisini savunamayacak kişiye karşı basit yaralama suçu’ndan 8 ay hapis cezası verilmesi, suçun, yüzde 94 engelli kişiye karşı işlenmesi nedeniyle cezanın 12 aya yükseltilmesini de değerlendiren anne Ünal, "Onca eziyete rağmen 12 ay çok az. Zaten 2 ayını yattı kapalı cezaevinde, 10 ayda açık cezaevinde yatacak. Yani telefonla ailesiyle de görüşecek, dışarıya da çıkacak. Normal bir insan gibi diğer bireylerinin yanında normal yaşantısına devam edecek" ifadelerini kullandı. "Hayatımız hep dramaydı bizim" Olayla ilgili görüntüleri izlediği andaki düşüncelerini sorulması üzerine anne Ünal, "Orada zaten bitiyorsunuz. Hayatımız hep dramaydı bizim. Ben bedensel engelli bir bireyin kızıydım. Sonra da zihinsel engelli bir çocuğun annesi oldum. Hayatımızda hep travmalar vardı. Ama bir travma geçirdik yani. Enteresan taraflarından biri de olay sonrası Efe hiç psikologla görüştürülmemiş. Bizimle de hiç iletişime geçilmedi. Bu her şey normal sürecinde devam etti. Tabii istinafa müracaat edeceğiz. Hatta işlemler başlatıldı" dedi. "Bakımevleri çoğaldıkça bu tip problemler de daha fazla olacak" Yetkililere de çağrıda bulunan Ünal, "Her 36 çocuktan biri maalesef otizmli. Artık bir yapılandırma istiyoruz. Adı üstünde bunlar özel çocuklar. 20 yaşında ama hala beyin olarak 5 yaş, 3 yaş çocuğu. Kanunlarda bir değişiklik istiyoruz. Çünkü bakım evleri çoğaldıkça bu tip problemler de daha fazla olacak" diye konuştu. Oğlu halen aynı engelli bakım merkezinde kalan Ünal, merkezin yetkilileri ile telefonda görüştüklerini ve "Bir an önce çocuğunuzu buradan alın istemiyoruz" dediklerini sözlerine ekledi. Sanığa 12 ay ceza verilmişti Mersin 18. Asliye Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmada, başka suçtan tutuklu sanık Ali K.’ye hakim ’beden ve ruh bakımından kendisini savunamayacak kişiye karşı basit yaralama suçu’ndan 8 ay hapis cezası verilmiş, suçun yüzde 94 engelli kişiye karşı işlenmesi nedeniyle ceza 12 aya yükseltilmişti. Engelli bakım merkezinde yaşanan şiddet olayı, merkezin güvenlik kameralarına saniye saniye yansımış, görüntülerde; bakımevi görevlisinin, yaklaşık 8 dakika boyunca engelli gence şiddet uyguladığı anlar yer almıştı.