POLİTİKA - 19 Nisan 2015 Pazar 21:40

Arınç’tan muhalefete ‘kıytırık’ göndermesi

A
A
A
Arınç’tan muhalefete ‘kıytırık’ göndermesi

Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, Manisa’dan muhalefet partilerine yüklendi.

Arınç, “HDP, ‘Ben tek başıma iktidar olacağım’ diyebiliyor musun, MHP diyebiliyor musun, CHP diyebiliyor musun? Sen kıytırık oy oranlarıyla ancak muhalefette koalisyon partisi olursun” dedi.
Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç Manisa’da partisi tarafından düzenlenen milletvekili aday tanıtım toplantısına katıldı. Atatürk Spor Salonu'nda gerçekleştirilen aday tanıtım toplantısına yoğun bir katılım olurken, tanıtım toplantısı öncesi AK Parti’nin 3 dönem kuralı gereği milletvekili adayı olarak gösterilmeyen AK Parti MKYK Üyesi Manisa Milletvekili Hüseyin Tanrıverdi’ye hizmetlerinden dolayı teşekkür hediyesi takdim edildi. AK Parti’nin Manisa milletvekili adaylarının tek tek tanıtımı ardından kürsüye gelen Bülent Arınç ise şimdiye kadar olan siyasi hayatından ve AK Parti’nin hizmetlerinden bahsederek muhalefete yüklendi.

"SİYASETÇİ İÇİN EN ÖNEMLİ İŞ SEÇİME KATILMAKTIR"
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, “Bir siyasetçi için en önemli iş seçime katılmaktır. Seçime katılırken, heyecanlı, sevinçli olmaktır. Güzel duyguları paylaşmaktır. İddialı olmaktır. Hamdolsun Manisa bunu her seçimde en güzel şekliyle gösterdi. Her seçimde birbirinden güzel sonuçlar aldı. Ben bugüne kadar bu siyasi kavgamızda, mücadelemizde AK Parti dönemimizi kastederek söylüyorum, maddi manevi destek vermiş her kademesinde çalışmış bütün kardeşlerime çok teşekkür ediyorum. Onların sayesinde var olduk.

Sizlerin sayesinde bu noktalara geldik. 60 aday adayımızın hepsi birbirinden kıymetliydi. Hepsini değerlendirme imkanımız olsaydı, bu kadrodan 6 tane liste yapmak mümkün olurdu. En azından 5 tane. O listedekiler de en az bugünkü arkadaşlarımız kadar seviyeli, başarılı ve güçlü olurdu. 60 aday adayımız da bundan sonra liste birincisi gibi çalışmalıdır, samimiyetlerini sadakatlerini, partimize olan bağlılıklarını göstermek mecburiyetindedir. Ben hepsine gönülden bunu yapacağına inanıyorum. Onlar bu listede değerlendirilemedikleri için üzülüyor olabilirler ama gönlümüzde yerleri vardır. (AK Parti Manisa Milletvekili Hüseyin Tanrıverdi’ye takılarak) Sandalyelerin bir kısmı boşaldı. Sandalyeleri boş görünce ne hikmetse aklıma Tanrıverdi geliyor. Bundan birkaç kongre öncesinde de burada bir espri yapmıştım ama biz kadimden dostuz. Birbirimize kırılacak halimiz yok. Salkım saçak her taraf doluyken o kadar veciz ve bir o kadar uzun konuşma yapmıştı ki millet abdest tazelemeye çıkmıştı. Sonunda kabak başıma patlamıştı. Şimdi kabahat onda değil. Kabahat hepimizde. Güzel bir gün geçiriyoruz. 9 tane aday arkadaşımız konuştu. Biz de onları yakinen tanımaktan büyük sevinç duyuyoruz. Bir arkadaşımıza daha vefamızı göstermeliyiz o da Muzaffer Yurttaş arkadaşımız. 4 yıl boyunca Manisa’yı layıkıyla temsil etmiş bir kardeşimizdir. Yerel siyasette başarılı olmuş bir kardeşimizdir. Eşiyle birlikte kapı kapı gezip vazifesini yapmıştır. Bu kez mutlaka bir hikmeti var bu dönem başka bir arkadaşına yerini vermiştir. Biz ondan razıydık, umarım siz de razısınız” dedi.

ERBAKAN’DAN ÖRNEK VERDİ
Arınç, Milli Görüş’ün lideri merhum Necmettin Erbakan’dan da örnekler vererek konuşmasına şöyle devam etti: “Bunlar bizim eski dostlarımız mükellefiyetlerimiz. Rahmetli Erbakan hoca öyle derdi, ‘şunlar şunlar niye var hep hocam, bize ne zaman sıra gelecek’ dediğimiz de, ‘onlar bizim mükellefiyetlerimiz. Önce birinci, ikinci sıraya onlar yazılacak yer kalırsa ona buna yazılacak’ derdi. Sadakat çok güzeldi hocada. Eski dostlarını, dava arkadaşlarını hiç yanından ayırmaz, onları baş köşeye oturtur, ondan sonra kendisi otururdu. Buradaki kardeşlerimiz de öyle.”

"ON ÜÇ YILDIR İKTİDARIZ"
“13 yıldır iktidarda olan bir partinin mensuplarıyız” diyen Arınç, “Bunun bir örneği daha yok. Allah bunu AK Parti’ye nasip etti. Biz de onun kurucusu hem de milletvekilliğini yapan arkadaşlarınız olarak Sayın Tanrıverdi ile birlikte bu dönem aktif siyasette olmayacağız. Geriye baktığımızda yaptığımız işleri gördükçe iftihar duyacağız. Hayırlı işlere vesile olabildiysek ve siz de bundan memnun olmuşsanız ‘Allah razı olsun’ demişseniz. Biz ondan dolayı vazifesini yapmış, başarmış olmanın huzuru içerisinde olacağız. Siz de böyle vefa gösterdikçe biz de sizlere olan sevgimizi göstermeye devam edeceğiz. Bursa’dan aktif siyasete veda ediyorum. Geleceğim Manisa’dır. Annem burada, babam burada, evladım burada yaşayanlarıyla toprağın altında olanların hepsi Manisa’da. Gidecek başka bir yerim yok. Memleketim burası. İnsanımızı seviyorum. Manisa’nın güzel insanlarıyla birlikte olursam hayatımın en mutlu anlarını yaşayacağım. Ben gelip geçici siyaset yapmadım. Çok şükür bizim siyaset anlayışımız bu işi layıkıyla yapmaktı. 4 partili koalisyonlardan millet hiç hayır görmemişti. Her biri birbirinin kuyusunu kazıyordu. Her biri kırmızı plakalı bakanlık aracına binmek için bakanlık sayısını arttırıyordu. Bizden önce 3 partili koalisyonlu hükümet vardı. Bakanlık sayısı 38’di. Biz 365 milletvekili sayısıyla geldik, bakanlık sayısını 24’e indirdik ama iş yaptık, dua ettik. Siyasetçi her zaman söylerim arkasında iz bırakabilmelidir. Hayırla anılabilmelidir. Geçmişte böyle siyasetçiler var. Ben şimdi İzmir tarafından Manisa’ya şöyle bir girsem üzerinden geçtiğimiz her yol AK Parti hükümetinin eseridir. Yapılan her okul, bizim eserimizdir. Yapılan her fakülte bizim dönemimizde yapılmıştır. TOKİ konutlarını görsem, hepsini biz yapmışızdır. Bölünmüş yollar bizim eserimizdir. Gördes ve bütün göletlerde AK Parti’nin damgası var. Enerji mi istiyorsunuz bizde. Ne yaptıysak biz yaptık. 13 yıllık iktidarımızda Manisa’ya yapılamayan ne varsa yaptık hamdolsun” diye konuştu.

Arınç konuşmasında siyasi hayatından da bahsederek şunları söyledi: “25 yaşımdaydım il başkanı olduğumda. 1980’de darbe oldu. Biz çok şükür 73 seçimlerinde bir milletvekili çıkarmış, 77’de de başarısız bir sonuç almıştık. Çok şükür kızım doğmuştu, 3 gün sonra darbe oldu. Ertesi gün kapımızın önüne büyük bir kalabalık geldi. Yukarıdan baktım pencereden 7-8 tanesi emniyet mensubuydu. Başlarında da birinci şube müdürü Orhan diye bildiğimiz birisi vardı. 7-8 tane de başlarında bir yüzbaşının olduğu asker vardı. Eşim çok korktu. Daha doğumu yeni yapmıştı. Ayşenur’a yeni kavuşmuştuk. Kapıyı süratle çaldılar. Aşağıya kendim indim. Yüzbaşı dedi ki ‘darbe oldu, siyasi yasak geldi. Siz il başkanı olarak siyasi yasaklısınız. Tebligatı imzalayın. Sizi sonra il başkanlığına götüreceğiz. Orada arama yapacağız. Tutanak tutulacak. Ondan sonra sizi bırakacağız.’ O zaman il başkanlıklarında belki silah belki de başka şeyler arıyorlardı.

Çünkü Afyon il teşkilatının başına böyle bir şey gelmişti. Hem subayla hem de emniyet amiriyle aramızda tartışmalar oldu. Allah için asker çok fazla bir şey söylemedi. Ona ben su altındaki balık misalini verdim. Siz de dinlemek ister misiniz ? Yüzbaşı, ‘haberiniz yok galiba ?’ dedi. Ben de, ‘haberim var. Siz gücünüzü kullandınız, ihtilal yaptınız. Parlamentoyu kapattığınız, siyasi partileri feshettiniz. Bundan haberim var.’dedim. ‘Peki niye o zaman bu konuşmaları yapıyorsunuz ?’ dedi. Bakın dedim şöyle bir hikaye anlatırlar; ‘Suyun altında küçük balıklar, başlarında da anne balık var, yüzüyorlar. Anne balık onlara diyor ki, 'evlatlarım bu denizin içi karanlıktır ve tehlikelerle doludur. Ben size bir ders vereceğim, o derslere karşı denizin altındaki tehlikelere karşı kendinizi koruyun. Şöyle bir olta gösteriyor, bu oltanın ucunda yem olur. Sakın o yemi yemek için oltaya gitmeyin. Bu balıkçıların hilesidir. Sonra sizi tutarlar, yukarı çekerler. Bir tarafta da zıpkınla avlanan bir şey gösteriyor, bu da elbette sizleri avlamak içindir. Önünde fazla durmayın arkaya kaçın. Bir mağara gösteriyor. Bu mağaranın içinde büyük balıklar olur onlar da sizi bekler.

Sakın mağaraların karanlıkların içine de girmeyin diyor. 10 tane deniz altı hilesini anlatıyor anne balık. İyi ama tam ders bitti hadi biraz dinlenelim diyecekleri zaman yukarıdan bir ağ atıyorlar, onunla beraber bütün balıkları toplayıp yukarı çekiyorlar. Balıklar kendisini sandalın içerisinde buluyor. Küçükler şaşkın, anne diyorlar, sen her şeyi gösterdin ama bundan bize bahsetmemiştin. Anne de, haklısınız evlatlarım buna ağ atmak derler, kimin ne zaman atacağı belli olmaz' diyor. Yüzbaşıya dedim ki 'siz bizim üzerimize bir ağ attınız. her şeye sahip olduğunuzu zannediyorsunuz. Ama biz o ağın içine düşen balıklar değiliz. Bunu iyi bilin. Bu siyasettir. Bu siyaset, inanarak yapılır. Biz çok darbeler gördük. 60 darbesinde ben ortaokul son sınıftaydım. Onu da yaşadık. Sonra muhtıraları gördük. Darbe yapanlara yar olmadı. Evet 3 bakanımızın kellesini aldınız, onları idam sehpasına götürdünüz. 70’lerde hükümetler devirdiniz, 80’de bu darbeyi yapıyorsunuz. Siz budadıkça, gövde daha büyüyüp gelişiyor ve daha da büyüyor. Oradan Orhan denilen adam, o zamanlar baş belamız bizim. Siyasi büronun amiri. ‘Çok uzatma, çok konuşma. Sıkı yönetim karar verdi. Partinin tabelasını indireceksin’ dedi. Ben öyle bir karar duymadım dedim. Ben de duydum da duymadım diyorum. ‘İndireceksin, sana iki saat müsaade’ dedi. Kavga oradan çıktı. Bana bak dedim ben 5,5 sene bu tabelanın bekçiliğini yaptım. Bu Milli Selamet Partisi'nin levhası benim namusumdur. Onu oraya ben diktim ben indirmek niyetinde değilim. Güç senin elinde gücün yetiyorsa tabelayı sen indir. Darbeyi sen yapan sensin tabelayı da indirecek sensin. Arkadaşlar yüzbaşı lafa karıştı. ‘Başkan, hayal kuruyorsun. Her şey bitti ama sen hala konuşuyorsun’ dedi. 'Yüzbaşım her şey bitmedi, her şey yeniden başlıyor' dedim. Çok şükür, o günlerden bugünlere hamdolsun geldik. 5 sene ağır hapis cezası verdikleri zaman da bu inancımızı terk etmedik.”

"VEFA GECELERİNE İHTİYACIMIZ VAR"
Arınç konuşmasında vefanın önemine değinip, “Çok düşük oylar alıyorduk Manisa’da. Yüzde 3,5’larda kalıyorduk. 7’lerde, 7,5’larda kalıyorduk. Ama o zaman bir davamız vardı bizim. Osmangazi Teşkilatı bir vefa yemeği verdi ben de davetli olarak katıldım. AK Parti’yle sınırlıydı. 2001’den beri AK Parti’de hizmet eden 900’e yakın kişiyi bir yemekte toplamışlardı. Darısı Zülfikar Başkanımın başına. Vefa gecelerine ihtiyacımız var. Onlara hitap ederken dedim ki biz eskiden sadece Manisa’da siyaset yapmazdık. Çevremizde ne kadar yer varsa oralara da koşardık. Ben Manisa için ne kadar çalışırsam, Balıkesir içinde, Kütahya içinde, Uşak içinde Aydın içinde, Muğla içinde gidebildiğim en uzak yerlere kadar koşar çalışırdım. Aynı şekilde Bursa’dan, Balıkesir’den gelirler Manisa için çalışırlardı. Avrupa’dan gelirlerdi altlarında arabalarla. Her kuruna kadar kendileri harcarlardı. Bu yolda ölenler oldu, servetini kaybedenler oldu ama dava böyle bir davaydı. Bakın dedim yarın kabristana gideceğim bir vefa borcumu ödemek için. Bir arkadaşımın ailesiyle birlikte inşallah şehit olmuştur. Hayatını kaybettiği 30 yıl sonraki bir hatırayı tazeleyeceğim. Bu hatıra şudur arkadaşlar. 1986’da bir ara seçim vardı. Manisa iki bölgeydi. Birinci bölgede ben adaydım ikinci bölgede Cengiz Kantarcı arkadaşımız adaydı. Keçeciler’i de Anavatan Partisi ikinci bölgeden aday göstermişti. Hanyalılar ona tepki koydu. Burası Hanya sen Konya’ya diye. Hanya yani Gördes’in Güneşli’sinden bahsediyorum. 1986’da kendi imkanlarımızla bir çalışma yapıyoruz. Benim ilk aday olduğum seçimdir.

Bursalılar bize yardıma geliyorlardır. Araçlarıyla köylere kasabalara gidip Refah Partisi’ni anlatacaklardı. Ahmet Akyol isminde bir arkadaşımız o zaman 3 gün önce aldığı yeni arabasına eşini ve iki çocuğunu da koyarak 5 arabayla Manisa’ya yola çıktılar. Zannediyorum Akhisar civarında bir kaza geçirdiler. İki küçük çocuğu, eşi ve kendisi birlikte rahmetli oldu. Hep duyardım ama kabrine gidememiştim. Yeşilyayla Mezarlığı'na yanımızdaki arkadaşlarımızla gittim. Mezar taşına şöyle bir baktım. Ahmet 29 yaşındaydı. Karısı 19 yaşındaydı vefat ettikleri tarihte. Kızının biri 4 yaşında, birisi 2 yaşındaydı. Şunu düşündüm. Demek ki bu hanım kardeşimiz 16 yaşında evlenmiş 4 yaşındaki çocuğuyla rahmetli olmuş. Onlar Manisa’ya geliyorlardı. Başka yerlere de gidiyorlardı. Allah rahmet eylesin. Böyle bir şuurla, böyle bir inançla, biz o zaman cihadın kılıçla, kalkanla, topla, tüfekle yapılmadığını, gerçek cihadın hakikatlerin aydınlatılması, iyinin, güzelin, doğrunun hakim olması için, yapılan iş olduğunu biliyorduk. O yolda iki güzel çocuğu ve eşiyle genç yaşta vefat eden arkadaşımızı ziyaret ettik. Onlar bizim dava arkadaşlarımızdı. Bütün arkadaşlarımızla birlikte biz gerçek cihadı yapmanın mücadelesini verdik” diyerek duygusal anlar yaşadı.

"ZAFER GÜNLERİ 2002’DE BAŞLADI"
Siyasi hayatı boyunca zor günler geçirdiklerini kaydeden Arınç şunları söyledi:
“Zafer günleri 2002’de başladı. Allah’a hamdolsun AK Parti kuruldu. Manisalı onu kucakladı, destekledi. Binler ve on binler AK Parti’yi alkışladı. 2002’de, 2007’de, 2011’de 3 milletvekili seçiminde önce 6, sonra 5 milletvekilini kazandık. Manisa bizi zaferlerle taçlandırdı. Belediye seçimlerinde başarılı olduk, referandumlarda elimizden gelen gayreti gösterdik. Ege Bölgesi’nde en fazla oy aldığımız illerden birisi oldu. Cumhurbaşkanı seçimi de böyledir. Ege Bölgesi’nde Manisa her zaman yüzümüzü AK etti. Sizler yani AK Parti’ye gönül verenler kıymetli milletvekillerimizi çıkardınız. En güzel hizmetleri Manisa’ya getirdiniz. Başbakanımızı Cumhurbaşkanı yaptınız ve şimdi ikinci yarıda Ahmet Davutoğlu Hocamızla Türkiye yeniden yelken açtı güzel ufuklara ve İnşallah Haziran seçimlerine.”

"VİCDANIM RAHAT"
Vicdanının müsterih olduğunu kaydeden Arınç, “Kızdığım, gücendiğim arkadaşlar oldu. Davam adına bunu yaptım. Şahsi hiçbir çıkarım, hiçbir kavgam olmadı. Hiçbir zaman çıkarımı düşünmedim. Allah’a çok şükür hamd ederek, arkamda ‘yemedi, çalmadı, yedirmedi, menfaat temin etmedi, kim ne derse desin, Hakk’ı tuttu, hakikati söyledi’ denilmişse ki denildiğini görüyorum Allah’a ham ederim. Böyle bir siyasetçi olmaktan, sizlerin yetiştirdiği güzel hizmeti yapmaktan dolayı mutluyum. Ben siz milletvekili yaptınız, meclis başkanı yaptınız, beni başbakan yardımcısı siz yaptınız. Allah takdir etti ama siz istediniz ve desteklediniz. O günden bugüne Manisa’da birçok eser yapıldı. Bu eserlerin birçoğuna ismim verilmek istendi. Hiçbirisini kabul etmedim. Bunlar milletimin ve devletimin imkanlarıyla yapıldı. Ben hayatta yaşayan bir insanım. Kendi cebimden birkaç küçük hayır dışında bu hizmetlere bir katkım olmadı. Hükümetimin yaptığı bir işi kendi şahsım adına sahiplenmek istemem dedim. Şurada burada bazı insanların isimlerini görebilirsiniz. Bu isimlerden ziyade yapılan eserler önemlidir. Çok şükür bugün sadece Manisa’da değil, Türkiye’nin her yerinde hatırası olan bir insanım. Gitmediğim 2 il var. Biri Artvin diğeri Hakkari. 81 ilin 79’unda hatırası olan bir insanım. Herkes arkasında güzel işler yapmalı, güzel işler başarmalı, güzel sözlerle anılmalıdır. Allah nasip ederse bunlardan birisi olarak siz beni layık görüyorsanız Allah’a hamd ederim” diye konuştu.

"ÜZÜMCÜLERDEN ÇOK ÇEKTİM"
Siyasi hayatı boyunca üzümle mecburen çok fazla ilgilendiğini de kaydeden Arınç, “Üzümcülerden çok çektim ama onlar için de çok çalıştım. ‘Ne olacak bu üzüm paraları’ dendiğinde bütün milletvekillerinin yüreği ağzına gelirdi. Ama hamdolsun bizim dönemlerimizde üzüm altın gibi kıymetli oldu. Bu dönemde sadece süt dağıtılıyordu çocuklarımıza şimdi kuru üzüm dağıtıyoruz. Bakanlar Kurulu kararnamesi imzalanacağı zaman Bakanlar Kurulu'nda üzümün haysiyeti üzerine bir saat nutuk çektim haberiniz olsun. Bunları alalım, dağıtalım ki üzüm para etsin müstahsilin yüzü gülsün dedik. Şimdi tonlarca üzümü alacağız, çocuklarımıza dağıtacağız. Afiyetle yesinler. üzüm bizim iki gözümüz gibi çok kıymetli” dedi.

ÜÇ AYLAR MESAJI
Yarından itibaren 3 aylara girileceğine vurgu yapan Arınç, “Recep, Şaban, Ramazan, süratle geçer. 7 Haziran’da seçimlere gideceğiz, 8 Haziran’da iktidar olduğumuzu göreceğiz. 10 gün sonra da Ramazan-ı Şerif başlayacak. 3 ayların ilk kandil gecesi önümüzdeki Perşembeyi Cumaya bağlayan Regaip Kandilidir. 3 aylarımız hayırlı olsun, bol bol bereketli olsun. Rabbim günahlarımızı affetsin” şeklinde konuştu.

"MUHALEFET KOALİSYON KURMAK İSTİYOR"
Arınç konuşmasını şöyle tamamladı:
“Muhalefet koalisyon kurmak istiyor. Eksi günlere dönmek istiyor. Hayır! Türkiye koalisyondan çok çekti. Türkiye’yi mahvettiler. Türkiye’yi bitirdiler, fakirleştirdiler, yoksullaştırdılar. Terörü bela ettiler. Ne yaptıysak tek başımıza iktidarda yaptık. Tek başına iş başına dedik 13 senede memlekete çok büyük hizmet ettik. HDP yüzde 10’u aşmanın gayretinde, MHP yüzde 15’i aşmanın gayretinde, Kılıçdaroğlu ilk defa yüzde 35 gibi bir laf söyledi. ‘Ondan fazlasını istemem’ diyor. Bunu gerçek manası şudur, bunlar koalisyon istiyor. Eski DSP, MHP, ANAP koalisyonları gibi. Eski 3, 4, 5 partili koalisyonlar gibi. Ortadaki varlığı bölüşmek, paylaşmak istiyor. Onların derdi 78 milyon vatandaşımız değil, onların derdi kendi aralarındaki çıkardan ceplerine daha çok pay koyabilmek. Koalisyon değil, tek başına iktidar. Hatta o kadar iddialıyım ki hangi parti olacaksa tek başına iktidar olmalı. Var mı babayiğit içinizde. HDP, ‘Ben tek başıma iktidar olacağım’ diyebiliyor musun, MHP diyebiliyor musun, CHP diyebiliyor musun? Sen kıytırık oy oranlarıyla ancak muhalefette koalisyon partisi olursun. Allah’a çok şükür 13 yıldan beri benim genel başkanlarım ‘birinci parti olmazsam, siyaseti bırakırım’ diyor. Hanginiz söyleyebildiniz bunu. Hanginizin cesareti var. Kapağı atmışsınız bir yerde genel başkanlığa, dünya yıkılsa umrunuzda değil. Kendinizi alkışlatmaktan başka yaptığınız bir iş yok. Millet yolunda fedakarlığı, feragatı AK Parti gösteriyor. Ahmet Davutoğlu başkanlığında yeni ve güçlü iktidarımız için yolumuz ve bahtımız açık olsun.”

Arınç’ın konuşmasının ardından AK Parti’nin Manisa’dan milletvekili adayı gösterdiği, Recai Berber, Uğur Aydemir, Selçuk Özdağ, Murat Baybatur, Şule Tunalı, İsmail Bilen, Musa Yılmaz, Güzide İçen Kasap, Bilal Temel ile AK Parti İl Başkanı Zülfikar Gürcan birliktelik pozu verdiler. 

ÖNDER AYDIN - SADIK CANGEL

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul TBMM Başkanı Kurtulmuş: "ABD’de öğretim üyeleri işgalci İsrail’in zulmünü anlatmaya çalıştığında işlerine son veriliyor" İbn Haldun Üniversitesi’nde düzenlenen söyleşide gençlerle buluşan Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Numan Kurtulmuş, "Amerika Birleşik Devletleri’nin önemli üniversitelerinin hemen hepsinde sadece öğrenciler değil öğretim üyeleri de işgalci İsrail’in zulmünü anlatmaya çalıştığında işlerine son veriliyor. Bir bilim yuvasından sesleniyorum, şu anda dünyanın dört bir yanında Siyonist baskıdan bunalmış olan vicdan sahibi, ilim sahibi tüm öğretim üyelerine Türkiye’nin üniversitelerinin kapıları sonuna kadar açıktır” dedi. TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, İbn Haldun Üniversitesi’nde gençlerle bir araya geldi. Kurtulmuş yaptığı konuşmada, "Türkiye’nin önemli bir tarihsel dönüm noktasından geçtiğimiz bu süreçte örnek şahsiyetlerin genç nesillere tanıtılmasının önemli olduğunu düşünüyorum. Ben Sabahattin Zaim hocanın öğrencisiyim. Bizim dönemimizin örnek isimlerinden birisidir kendisi. Türkiye’ye hizmet etmek için kollarını sıvayan ve kalkınması için hizmet eden bir kişidir. Çok sayıda öğretim üyesi ve öğrencinin yetişmesine vesile olmuştur. İslam ekonomisi terimi yeni ortaya çıktığı zamanlarda, az sayıda bilim adamlarının İslam iktisadıyla alakalı fikirlerini Türkiye’ye taşımıştır” ifadelerini kullandı. "Siyonist baskıdan bunalmış öğretim üyelerine Türkiye’nin üniversitelerinin kapıları sonuna kadar açıktır” Amerika Birleşik Devletleri’ndeki bazı üniversitelerde İsrail zulmünü anlatan akademisyenlerin işlerine son verildiğini belirten Kurtulmuş, "Tarihlerde Nazi Almanya’sında oradaki Nazilerin zulmünden kaçan bilim adamları varsa şimdi ise Amerika Birleşik Devletleri’nin önemli üniversitelerinin hemen hepsinde sadece öğrenciler değil öğretim üyeleri de işgalci İsrail’in zulmünü anlatmaya çalıştığında işlerine son veriliyor. Onlarca bilim insanı üniversitelerden atıldı. Almanya’da aynı şekilde ders ve konferans veren hocalar anti-siyonist fikirleri nedeniyle işlerinden atıldı. Bir bilim yuvasından sesleniyorum, şu anda dünyanın dört bir yanında siyonist baskıdan bunalmış olan vicdan sahibi, ilim sahibi tüm öğretim üyelerine Türkiye’nin üniversitelerinin kapıları sonuna kadar açıktır” dedi. Konuşmalarına devam eden Kurtulmuş, “İlmin başı merak ortası sabır sonu ise kendini bilmektir. Şunu söylemek isterim, bizim geleneğimizde nesillerden nesillere aktarılan bir eğitim sistemidir, hoca öğrencisine öğretir, o bir başkasına öğretir. Biz bu intikali önemsememiz lazım. Bilim adamlarından sadece iki kere ikinin dört ettiğini değil, söyledikleri sözleri, oturmalarını, kalkmalarını her şeyi öğrenmemiz gerekiyor. İnsanın yanılgısı kendisini çok önemsemesidir. Kim olursan ol, kendinizi mühim insan kabul etmeyin. Mühim insan görmek istiyorsak Fatih Camii avlusu, Süleymaniye Camii avluları çok çok büyük insanlarla dolu. Dolayısıyla hiçbirimiz büyük insan değiliz” şeklinde konuştu.
Sakarya Sakarya’da 12 kişinin yaralandığı kazada midibüsün freni patlamış Sakarya’nın Pamukova ilçesinde 12 kişinin yaralandığı kazanın midibüsün freninin patlaması sonucu meydana geldiği ortaya çıktı. Kazayla ilgili Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesinden de açıklama yapıldı. Kaza, saat 16.00 sıralarında Pamukova ilçesi Eskiyayla Mahallesi’nde meydana gelmişti. Edinilen bilgiye göre, Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesi (SUBÜ) Sağlık Kültür ve Spor Başkanlığı tarafından Akçay Baraj Gölü’ne doğa yürüyüşü gezisi düzenlendi. Gezi dönüşünde, bir firmadan kiralanan 54 S 0579 midibüsün frenleri patladı. Kontrolden çıkarak yol kenarında bulunan araziye devrilen midibüste bulunan 11 üniversite öğrencisi ile 1 üniversite personeli olmak üzere toplamda 12 kişi yaralandı. Durumun haber verilmesi üzerin bölgeye sevk edilen sağlık ekiplerince, yaralılar çeşitli hastanelere kaldırılarak tedavi altına alındı. Öte yandan kazanın, midibüsün freninin patlaması sonucu meydana geldiği ortaya çıktı. Üniversiteden kazaya ilişkin açıklama Meydana gelen kazanın ardında SUBÜ sosyal medya hesabı üzerinden açıklama yayınladı. Yapılan açıklamada, "Sağlık Kültür ve Spor Daire Başkanlığımız tarafından Akçay Baraj Gölü’ne düzenlenen doğa yürüyüşü gezisi dönüşü firmadan kiralanan bir minibüsün teknik arıza nedeniyle devrilmesi sonucu 11 öğrencimiz ve 1 personelimiz yaralanmıştır. Kaza neticesinde hayati tehlikesi olan ve durumu ağır olan öğrenci ve personelimiz bulunmamaktadır. Pamukova Devlet Hastanesi’nde müşahede altındaki 2 öğrencimiz kısa süre içerisinde taburcu edilecektir. Sadıka Sabancı Devlet Hastanesi’ndeki 3 öğrenci ve 1 personelimizin tedavisi devam etmektedir. Sakarya Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ndeki 6 öğrencimizden birisinin kolunda kırık bulunmaktadır. Tomografi ve tetkikler devam etmektedir” ifadeleri yer aldı.
Sakarya Dünya pazarında Türk Kuruyemişi ve kuru meyve tercihi yükseliyor 3 kıtada yer alan 30 farklı ülkeye Türkiye’den kuruyemiş ve organik ürünler ihraç ediliyor. Kuru meyve kategorisinde, tüketicilerin ilk tercihi genellikle kayısı olurken, kuruyemişte ise Antep fıstığı öne çıkıyor. Açılış konuşmasını Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in yaptığı Uludağ Ekonomi Zirvesi Sapanca’da devam ediyor. Bu yıl 13’üncü kez düzenlenen zirve, Türkiye ve dünya genelinden birçok iş dünyası lideri ve akademisyeni ağırlıyor. Dün açılış konuşmaları ve ilk gün oturumlarının olduğu zirve, bugün ise çeşitli paneller ile devam ediyor. İş insanları sektörleri ile alakalı konuları zirvede değerlendirirken, kuru yemiş ve kuru meyve ihracatındaki artış dikkat çekti. 3 kıtada yer alan 30 farklı ülkeye Türkiye’den kuruyemiş ve organik ürünler ihraç ediliyor. Kuru meyve kategorisinde tüketicilerin ilk tercihi genellikle kayısı, kuruyemişte ise Antep fıstığı olduğu ifade edildi. Türk ürünlerini diğerlerinden ayrılan en büyük özelliği ise organik tarım yöntemlerine dayalı olarak üretilmeleri oluyor. Organik tarım yöntemlerine dayalı olarak yetiştirilen Türk organik kuru meyve ve kuruyemişi global pazarda daha fazla tercih edilmeye başlandı. 3 kıtada yer alan 30 farklı ülkeye Türkiye’den kuruyemiş, kuru meyve ve bakliyat ihraç ettiklerini belirten Orgibite CFO’su Gökçen Şeker, Türkiye’den ihraç ettikleri ürünlerin genel profili hakkında bilgi vererek, tüketicilerin kuru meyve kategorisinde kayısı ve kuruyemişte Antep fıstığını tercih ettiğini dile getirdi. Ayrıca, Türk ürünlerinin diğerlerinden ayıran en önemli özelliğin organik tarım yöntemlerine dayalı olarak üretildiğinin altını çizdi. “En büyük fark organik tarım yöntemlerine dayalı olarak yetiştirilmeleri” Panel sonrası açıklamalarda bulunan Gökçen Şeker, Türkiye’den ihraç edilen kuru meyve ve kuruyemişlere en yoğun talebin Amerika Birleşik Devletleri’nden geldiğini belirtirken, Avrupa Birliği ülkeleri, Orta Doğu ve Asya pazarlarındaki ülkelerin de Türk ürünlerine ilgi gösterdiğini vurguladı. Türkiye’nin tarımsal potansiyeli ve ürün kalitesinin global pazarda rekabet avantajı sağladığını ifade eden Şeker, Türkiye’den 30 farklı ülkeye kuru meyve, kuruyemiş ve bakliyat gönderdiklerinin altını çizdi. Şeker, ayrıca ürün portföyleri içinde en çok tercih edilenin kuru meyve kategorisinde kayısı, kuruyemiş kategorisinde ise Antep fıstığı olduğunu belirtti. Türk organik ürünlerinin diğerlerinden farkının, organik tarım yöntemlerine dayalı olarak yetiştirilmesi olduğunun önemini anlatan Şeker, "Sağlık bilincine sahip tüketicilerin tercih sebebi haline geldi. 2023 yılında hem organik hem de konvansiyonel ürün ihracatında önemli bir artış yaşandı. Bu artışın devam edeceğine inanıyoruz. 2024’ün ikinci yarısı ve 2025 yıllarında organik kuru meyve, kuruyemiş ve bakliyat ihracatını artırarak global pazardaki varlığımızı güçlendirmeyi hedefliyoruz" dedi. “Dijital dönüşüm ile dünyada rekabet gücümüzü artırdık” Dijital dönüşümün, hem iç pazarda hem de dış pazarda rekabet gücünü artırdığını vurgulayan Şeker, "Dijital platformlara yapılan yatırımlarımızla, online satış kanalları ve dijital pazarlama stratejileri sayesinde organik ürünlerimizin geniş kitlelere ulaşmasını sağladık. Bu durum, hem müşteri memnuniyetini hem de operasyonel verimliliği artırmamıza imkan tanıdı. Dijitalleşme, tüketicilere daha hızlı ve etkili bir şekilde ulaşmamızı ve onların ihtiyaçlarını daha iyi anlamamızı sağlıyor. Ayrıca, Türk kuru meyve, kuruyemiş ve bakliyatlarının dünya genelinde tanınırlığını ve talebini artırmaya yönelik pazarlama stratejilerimizde de dijitalleşme önemli bir rol oynamaktadır" diye konuştu. “Organik ürünlerin sertifikalandırılması” Gökçen Şeker, pazarlama ve markalaşmanın önemine vurgu yaparak, "Türk organik ürünlerinin tanınırlığını artırdık. İhracat rakamlarını artırmak için, kalite standartlarının yükseltilmesi ve pazar çeşitliliğinin önemli olduğunu biliyoruz. Markalaşma çalışmalarını önemseyerek lojistik süreçlerde de verimliliği arttırdık. Ar-Ge yatırımları ve yeni pazarlara açılım da ihracatı artırmak için etkili stratejilerdir. Bununla birlikte, organik ürün ihracatını artırmak için, sektör olarak organik tarımın teşvik edilmesi ve organik ürünlerin sertifikalandırılması önemli. Pazarlama ve markalaşma çalışmalarıyla organik ürünlerin bilinirliğinin artırılması ve yeni pazarlara açılım sağlanması gerekmektedir" şeklinde konuştu.