GÜNDEM - 24 Eylül 2020 Perşembe 10:29

Artvin’de kadınlar kooperatif kurdu, doğal ürünlerin satışını yapmaya başladı

A
A
A
Artvin’de kadınlar kooperatif kurdu, doğal ürünlerin satışını yapmaya başladı

Artvin’de kadın girişimciler kurdukları kooperatif sayesinde kendi ürettikleri ve dağ etekleri, dere kenarlarından topladıkları ürünlerden elde ettikleri yöresel lezzetlerin satışını yapıyor.

Artvin’in Yusufeli ilçesinde bulunan 113 haneli Kılıçkaya köyü kadınları, 'Kılıçkaya kadın girişimci üretim işletme' adında kooperatif kurdu. Tarım ve hayvancılığın yaygın olduğu köyde, kadınlar kendi emekleriyle ürettikleri, domates, biber, patlıcan, fasulye gibi ürünlerin yanı sıra dağ eteklerinden toplanan kuşburnu ve dere kenarlarında bulunan böğürtlenlerden elde ettikleri lezzetlerin satışını yapıyor.

Doğal lezzetler ülkenin bir çok iline gönderiliyor

Tamamen doğal katkı maddesi kullanılmadan köy usulüyle yapılan salçalar, reçeller ve köy değirmeninden elde edilen buğdayları kooperatif aracılıyla başta İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa olmak üzere birçok bölgeye satışı gerçekleştiriliyor.

Amaçları gıda terörünün önüne geçmek ve doğal organik ürünlere ulaşmak isteyenlere kooperatif aracılığıyla bu lezzetleri tatmaları olduğunu ifade eden kadınlar, aynı zamanda gelir de elde ediyorlar.

Tarladan topladıkları ürünleri köy meydanında odun ateşinde pişiren, kadınlara erkekler de yardımda bulunuyor.

Kılıçkaya köyü sakinlerinden emekli bankacı ve aynı zamanda köyde bulunan kadınların kooperatif kurulmasına öncelik eden İlhan Katkat, amaçlarının dünyadaki gıda terörüne karşı köyde bir kooperatif kurarak güvenli gıdaya ulaşamayan insanlara ulaşabilmek olduğunu söyledi.

Katkat, “Bu kooperatif kurarken köyümüzün en önemli özeliği olan Türkiye’nin ilk kadın belediye başkanı beldemizde seçilmiş olmasıydı. 3 Nisan 1930 yılında yapılan seçimlerde Türkiye’nin ilk kadın belde belediye başkanı Kılıçkaya beldesinde Sadiye Ardahan olarak seçilmesinden dolayı kooperatifimizi kadınlara yönelik kurduk. Bu kooperatif Kılıçkaya köyünde bulunan bütün doğal ürünleri, doğal bir şekilde sağlıklı gıda yapmak ve sağlıklı gıdaya ulaşmak isteyenlere ulaştırmaktır” dedi.

Kılıçkaya köyü muhtarı Serken Koptagit ise 113 haneli, köy halkının genelinin emekli ve bir bölümünün ise tarım ve hayvancılıkla uğraştığını söyledi. Koptagit "Köyümüzde üretilen domates, fasulye, patlıcan, biber, kavun, karpuz, zeytin, kayısı, şeftali, kiraz, elma, armut gibi ürünler tamamı doğal ve organik üretiliyor. Doğal hayvan gübresi ve temiz dere suyu organik tarımın en önemli faktörüdür. ayrıca doğada yetişen ahududu, yabani erik ve kuşburnu ile reçeller marmelatlar yapıyoruz. Değirmenimizde buğdayımızı öğütüyor, doğal yetiştirilen kepekli pirincimizi satıyoruz" diye konuştu.

Adem Güngör
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Muğla Muğla Büyükşehir Belediyesi okçularından büyük başarı Muğla Büyükşehir Belediyesi okçuları Samsun’da düzenlenen şampiyonada bireysel ve takım olarak 1 altın, 1 gümüş, 1 bronz madalya kazandı ve başarılı sporcular, Milli Takım seçmelerine katılma hakkı kazandı. Samsun’da gerçekleşen 2025 Avrupa Salon Okçuluk Şampiyonası’nda Muğla Büyükşehir Belediyesi okçularından Emircan Haney bireysel kategoride Türkiye Şampiyonu olarak altın madalya kazanırken, Songül Lök aynı kategoride gümüş madalya ile ikinci oldu. 2025 Avrupa Salon Okçuluk Şampiyonası’nda yarışarak başarı elde eden ve baraj puanlarını geçen Emircan Haney, Hazal Burun ve Songül Lök Milli Takım seçmelerine katılmaya hak kazandı. U-21 takımında ise Ecesu Demircan, Duru Kaya ve Tanem Topuz’dan oluşan bir diğer takım Türkiye üçüncüsü olarak bronz madalya kazandı. Başkan Aras, “Okçularımız Muğla’mızı gururlandırmaya devam ediyor” Sporcuları tebrik eden Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Aras, “Muğla Büyükşehir Belediyesi sporcularının bu önemli başarıları, kentimizi gururlandırdı. Milli takıma seçilerek Avrupa Şampiyonası’nda ülkemizi başarıyla temsil edeceklerine inancım tam. Ülkemizi, Muğla’mızı uzun zamandır gururlandıran okçularımızı yetiştiren antrenörleri Dr. Ejder Sözen’i ve başarılı okçularımızı tebrik ediyorum. Bundan sonraki turnuvalarda sporcularımızın başarılarının devamını diliyorum”
Gaziantep Bu sürahiden su içmek 40 bin TL Gaziantep’te 44 yıldır bakır işleyen 55 yaşındaki Kamil Şingin, el emeğiyle yaptığı sürahileri 40 bin TL’ye satıyor. Gaziantep’teki tarihi Tütün Hanı’nda 44 yıldır bakıra hayat veren usta Kamil Şingin, el emeği ve ustalığıyla dikkat çekiyor. Bakırcılık mesleğine çocuk yaşlarda başlayan Şingin, geleneksel yöntemlerle işlediği bakır ürünlere sanatsal bir boyut kazandırıyor. Ustanın özellikle el işçiliğiyle hazırladığı sürahiler, zarif detayları ve estetik görünümüyle hem yerli hem de yabancı turistlerin ilgisini çekiyor. Her bir sürahi, günler süren bir emeğin ürünü olarak, 2 bin TL’den 40 bin TL’ye alıcı buluyor. “Ürünlerin hepsi yılların birikimi ” Mesleğe 1980 yılında başladığını anlatan bakır ustası Şingin, “Mesleğe 1980 yılında Gaziantep Kalesi’nin yakınında, bakırcıların bulunduğu bir bölgede başladım. Tamamen bir tesadüf sonucu oldu. Yaz tatiliydi ve bir işimiz olsun diye çalışmaya başladık. Bir de baktık ki, 44 yıl geçmiş. Burada genellikle bakır üzerine el işi yapıyoruz. Müşterilerimizin taleplerine göre sanatsal ya da mutfak eşyaları üretiyoruz. Yaptığım ürünlerin tamamı el emeğiyle, kendi tasarımlarım. Bu kadar çok ürünü bir araya getirmek bir günde olacak iş değil; hepsi yılların birikimi ve emeğiyle ortaya çıkmış, kaliteli ürünler” dedi. “2 bin TL’den başlıyor ve 40 bin TL’ye kadar çıkabiliyor” 40 bin TL değerinde olan özel sürahilere talebin olduğunu söyleyen Şingin, “Sürahiler yapıyorum. Bunlar işçiliğine ve tasarımına göre farklı fiyatlarda oluyor. Sürahiler 2 bin TL’den başlıyor ve 40 bin TL’ye kadar çıkabiliyor. 40 bin TL değerinde olan özel bir sürahi, sanat ve işçilik açısından yüksek bir değere sahip. Bu fiyat yalnızca bir eşya için değil, aynı zamanda bir sanat eserine olan değer için veriliyor. Yaptığım ürünlerin her birinin alıcısı farklı. Örneğin, 40 bin TL’lik bir sürahinin alıcısı ayrı, 2 bin TL’lik bir sürahinin alıcısı ayrı oluyor. Her ürün, kalitesine ve işçiliğine göre talep görüyor. Bu işte matematik bilgisi ve estetik algı çok önemli. Örneğin, bir motifi çizebilmek için enlem ve boylam çizgilerini doğru bir şekilde belirlemek gerekiyor. Motifin geniş alandan dar alana kadar simetrik bir şekilde işlenmesi şart. Eğer bir yerde ölçü tutmazsa, işçilik doğru olmaz. Bu yüzden doğaçlama yeteneğinizin ve görsel algınızın da iyi olması gerekiyor” şeklinde konuştu. “Bakırın kalitesi ve kalınlığı da işçilik açısından büyük önem taşıyor” Bakır sürahilerin fiyatının kalitesine göre belirlendiğini ifade eden bakır ustası Şingin, “Ürünlerde kullanılan bakırın kalitesi ve kalınlığı da işçilik açısından büyük önem taşıyor. Örneğin, 0.80 mikron kalınlığındaki ince bir bakıra bu kadar detaylı işçilik yapmak mümkün değil. Bu tür ince bakırlar dayanmaz ve işçiliği kaldırmaz. Ancak 160 mikron kalınlığındaki bir bakır sürahi üzerinde bu detaylı işçiliği yapabiliyoruz. Bir ürünün tamamlanma çalışma şartlarına bağlı. Örneğin, ‘15 günde bitiririm’ dersiniz, ancak o an psikolojiniz ya da şartlar uygun olmaz. Bu tür sürahiler genelde 20 günde tamamlanıyor. Emeğin ve sabrın ürünü olan bu işler, sonunda sanat eserine dönüşüyor” diye konuştu.
Ankara Palandöken: “Adil rekabet ortamı oluşmadan fiyatlar düşmez” Piyasada adil rekabet ortamı oluşmadığı sürece fiyatların düşmesinin mümkün olmadığını söyleyen TESK Genel Başkanı Bendevi Palandöken, “Enflasyonu düşürmeyle ilgili hedeflenen gelişmelerin sağlanabilmesi için önemli olan kuralların belirlenmesi ve yol haritasının çıkarılmasıdır. Esnaf ve sanatkârın rekabet edebilmesi için şartların oluşmasının sağlanması lazım. Gelişmiş ülkelerde bu mesele halledilebiliyor ancak burada zincirler, hiper marketler, gross marketler derken piyasadaki denge bozuluyor” dedi. “Herkes kendi işini yaparsa memleket rahatlayacak” Herkes kendi işini yaparsa memleketin rahatlayacağını ifade eden Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu (TESK) Genel Başkanı Bendevi Palandöken, “Esnaf sanatkârın mahallesinde, sokağında caddesinde rekabet edebileceği ortamlar hazırlanmalı. Benim sermayem var istediğim işi yaparım ama karşılığında da kimsenin mani olmayacağı bir alan açarım mantığı yanlış. Örneğin kışın lastik satacaksınız, ilkbaharda boya malzemesi, hırdavat satacaksınız, işiniz olmayan her meslekteki ürünü siz satmaya gayret edeceksiniz. Dünyada böyle bir sistem yok. Dolayısıyla bütün piyasa hâkimiyetini ele aldıklarında esnaf ve sanatkar gibi babasının işini yapan, aynı meslekten gelen insan kalmıyor. Fırını ben yapacağım, ekmeği ben satacağım, balığı, eti, tavuğu ben satacağım diyorlar. Halbuki bunların hepsinin bir arada satılması doğru değil. Kuralı olan şeyler. Ama ben her şeyi satarım çamaşır, terlik, cam suyu, otomobil zinciri, kırtasiye ürünleri, deniz yatağı vs. derken çok sayıda sektör bitiyor. Piyasada fiyatların geri çekilebilmesi için hükumetin almış olduğu tedbirlerin desteklenmesi lazım” diye konuştu. “Özel markalı ürünler diğer büyük markaları da yok ediyor” Büyük marketlerin sattığı özel markalı ürünlerin 50-60 yılda markalaşan firmaları da yok ettiğine değinen Palandöken, “Aynı marka deyip bir harfini veya üç harfini değiştirerek satılan, kendi dükkânınızın amblemini koymak suretiyle kendi ürünlerinizi pazara getirmek 50-60 yılda markalaşan firmaların da yok olmasına neden oluyor. Bu konunun halledilmesi ve bir an evvel diğer ülkelerde nasıl oluyor, nerelere açılıyor, hangi koşullarda açılıyor, rekabet şartları oluşuyor mu, otoparkları var mı bunların bulundukları alanlardaki esnafın çalışma hayatını etkiliyor mu diye sorulması lazım. Birçok semtte görüyorsunuz bir tane limon almak isteseniz bir file almanız gerekiyor. Hem israfa neden oluyor hem fiyat istikrarsızlığına hem de o işi yapan insan kalmıyor. Bunların hepsinin birden satılan bir alan şekline getirdiklerinde haksız rekabet oluştuğu için iş yerlerini kapatmak zorunda kalan onlarca, yüzlerce esnaf iş kolu değiştiriyor” şeklinde konuştu. “Eskisi gibi 50 yıllık işletmeler kalmadı” Mahalle esnafının neredeyse 2-3 yılda bir el değiştirdiğini söyleyen Palandöken, “Eskisi gibi 50, 60, 80 yıllık iş yerleri dikkat ederseniz kalmadı. En fazla esnafın dayanabileceği ölçekte çevrenize bir bakın kasabınız, manavınız, konfeksiyoncunuz, ayakkabı tamirciniz 2-3 yıl içerisinde mutlaka el değiştiriyor. Öte yandan böyle bir haksız rekabetin karşısında fiyatları düşürmek mümkün değil. Bir kuralın koyulması lazım. Açma kapama saatleri, otoparkların oluşmasının sağlanması ve o şartların temin edilmesi yoksa ben yaptım mantığıyla enflasyonun düşmesi mümkün değil. Adil rekabet ortamı, kaliteyle ve o semti tanıyan, alışveriş yaptığınızda sizin ağzınızın tadını bildiği, kendi yemediğini yedirmeyen esnafla ancak mümkün olur” ifadelerini kullandı. (BC-ŞG-E)
Muğla Muğla Büyükşehir Uğur Mumcu’yu sevdiği şarkılarla andı Muğla Büyükşehir Belediyesi, araştırmacı gazeteci ve yazar Uğur Mumcu’yu anmak amacıyla ölümünün 32. yıldönümünde Gazi Mustafa Kemal Atatürk Kültür Merkezi’nde konser düzenledi. Etkinlik, Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Aras’ın katılımıyla gerçekleşti. Muğla Büyükşehir Belediyesi Senfoni Orkestrası’nın sahne aldığı konserde, şef Eray İnal yönetiminde ve solist Ezgi Uludağ eşliğinde Uğur Mumcu’nun anısını yaşatan eserler seslendirildi. “Uğurlar Olsun”, “Yiğidim Aslanım” ve “Güneş Topla Benim İçin” gibi unutulmaz parçalar izleyicilerden büyük alkış aldı. Duygusal anlara sahne olan etkinlik, Uğur Mumcu’nun hayatı ve mücadelesini hatırlatırken, dinleyicilere unutulmaz bir gece yaşattı. Başkan Aras: "Uğur Mumcu, hakikatin peşinden koşan bir toplum önderiydi" Anma programında konuşan Kıyı Ege Belediyeler Birliği ve Muğla Büyükşehir Belediyesi Başkanı Ahmet Aras, Uğur Mumcu’nun yaşadığı baskıların devam ettiğine değinerek düşünce özgürlüğü için mücadelenin önemini vurguladı. Başkan Aras: “Düşüncenin özgürleşmesi, adaletin ve demokrasinin güçlenmesi için hayatını ortaya koymuş bir aydını, Uğur Mumcu’yu anmak için buradayız. O, sadece bir gazeteci değil, cesaretiyle hakikatin peşinden koşan bir toplum önderiydi. Ancak ne yazık ki, onun mücadele ettiği baskılar ve engeller günümüzde de devam ediyor. Türkiye’de aydın olmanın, hakikati müdafaa etmenin ve gerçekleri söylemenin ağır bedelleri var. Maalesef, bu topraklarda aydın olmanın bedeli ödetiliyor. Bugün birçok gazeteci, yalnızca doğruları yazdığı için ya demir parmaklıklar ardında ya da mahkeme kapılarında. Düşünce ve ifade özgürlüğünden bahsetmenin giderek zorlaştığı bir dönemdeyiz. Ancak Uğur Mumcu gibi aydınların hatırası, bize yalnızca bir mücadele mirası değil, aynı zamanda bir cesaret kaynağı bırakıyor. Onun cesareti bize güç veriyor, karanlığı aydınlatan bir ışık oluyor. Bu ışıkla, hep birlikte özgürlüğü ve adaleti savunmaya devam edeceğiz” dedi.