GÜNDEM - 26 Ağustos 2019 Pazartesi 10:01

Asel bebek için ‘yaşatın’ çığlığı

A
A
A
Asel bebek için ‘yaşatın’ çığlığı

Mersin’de henüz 36 günlük olan Asel bebek, milyonda bir görülen ve tıpta çaresi olmayan molibden kofaktör eksikliğiyle dünyaya geldi. Tedavisi mümkün olmayan hastalığı nedeniyle ölümü bekleyen Asel bebeğin annesi Ebru Siler, “Bu bir melek. Meleğime yardım edin” derken, Baba Ahmet Ali Siler de “Bebeğimizin yaşamasını istiyoruz” diyerek, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Sağlık Bakanlığı ve yardımseverlerden destek istedi.

Mersin’de, Siler ailesinin ikinci çocukları olarak 36 gün önce doğan Asel Siler, henüz tıpta tedavisi bulunmayan molibden kofaktör eksikliği nedeniyle ölümü bekliyor. Mersin Üniversitesi Sağlık Araştırma ve Uygulama Merkezinde yoğun bakımda yatan Asel bebeğin, milyonda bir görülen hastalığı nedeniyle elleri ve ayakları titriyor, gözleri dönüyor, sürekli kasılıyor, çok ağlıyor ve korkarak uyanıyor. Maddi durumları iyi olmamasına karşın bebeklerinin yaşaması için çırpınan 34 yaşındaki anne Ebru Siler ve 37 yaşındaki baba Ahmet Ali Siler, yaşam mücadelesinde Asel’e destek bekliyor. 

“Doktorlar ‘2 yaşına kadar yaşar’ dedi”

Anne Ebru Siler, Mersin Üniversitesi Sağlık Araştırma ve Uygulama Merkezi yenidoğan yoğun bakım ünitesinde Asel bebekle birlikte kalırken, baba Ahmet Ali Siler, bebeklerinin hastalığını İHA muhabirine anlattı. Asel henüz 18 günlükken, bebeklerinde bazı rahatsızlıklar fark ettiklerini belirten baba Siler, “Asel şu anda 36 günlük. Çocuğumuz 18 gündür hastanede yatıyor. İki gün önce molibden kofaktör eksikliği teşhisi kondu. Tıpta tedavisi yok. Doktorlar ‘2 yaşına kadar yaşar’ dedi. En uzun yaşayan 7 yaşına kadar yaşamış” dedi.

“Yaşatırız diye elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz”

Bebeklerinin, kendini kasması ve el ve ayaklarının titremesi, gözlerinin dönmesi, çok ağlaması, uyanırken korkuyor gibi uyanması gibi rahatsızlıkları fark etmeleri üzerine Mersin Şehir Hastanesine götürdüklerini ifade eden Siler, “Orada nöroloji uzmanı olmadığı için Mersin Üniversitesi Araştırma ve Uygulama Hastanesine sevk ettiler. Orada nöroloji bölümünde MR çekildi. MR sonucunda tahlil istendi. Tahlilde bu hastalığın teşhisi kondu. Tıpta tedavisinin olmadığı söylendi. Ama biz bir ümit diye tekrar farklı şekilde araştırmalar yapacağız. Ankara’da bir özel hastaneden tahlil istediler. Oraya kan örnekleri gidecek. Bir ümit dünyası; yaşatırız diye elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz. Şu anda üniversite hastanesinde yenidoğan yoğun bakımda yatıyor. Salı günü (27 Ağustos) tekrar MR çekilecek ve doktoru teşhis konduktan sonraki kararları verecek” diye konuştu.

“Milyonda bir görünüyor. Doktorların dedikleri yarın yok olan hastalar”

Siler, hastalığın taşıyıcı olup olmadıklarının belirlenmesi için Adana’da tarama yapılacağını da söyledi. Asel bebeğin ikinci çocukları olduğunu, 6 yaşında bir çocukları daha olduğunu söyleyen Siler, “İlk çocuğumuzda engel yoktu, ikinci çocuğumuzda görüldü. Normalde oluyormuş zaten. ‘Bundan sonraki çocuklarınızda da olur. Tedavi görülmesi gerekiyor’ dediler. Bu hastalık genle alakalı; zaten gen üzerinde araştırma yapıldı. Hastalığı araştırdık. Milyonda bir görünüyor çocuklarda. Hızlı ölümler 2-3 ay içerisinde olmuş; 2 yaşına kadar yaşayan örnekler var. Şu an akrabamızdan bir çocuk 3 yaşında ve yaşıyor. Tabi ki, doktorların dedikleri yarın yok olan hastalar. Yani tıp dünyasında tedavisi olmuyor. Allah’tan ümit kesilmez diye yaşadığı sürece elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz” ifadelerini kullandı.

Asel bebeğin sağlığına kavuşması için ne yapılması gerekiyorsa onun yapılmasını istediklerini vurgulayan baba Siler, “Şu an yoğun bakımda yatıyor. Bizden istenen kan örnekleri, tahlil sonuçları var. Biz elimizden geleni yapıyoruz, yapılması gereken neyse yapmaya çalışıyoruz. Araştırıyoruz, internetten hastalığı öğrenmeye çalışıyoruz, ayrıca bu hastalığa yakalanan çocukları da araştırıyoruz. Şimdi Ankara Gazi Üniversitesinde bir doktor olduğunu ve Avrupa’dan ilaç getirttiğini söylediler. Biz onlar üzerinde çalışma yapıyoruz" dedi.

“Bebeğimizin yaşamasını istiyoruz. Ölüme terk edilsin istemiyoruz”

Hastalıkla mücadele etmeye ve araştırmaya devam edeceklerinin altını çizen Siler, maddi durumlarının yeterli olmadığını, 1+1 evde yaşadıklarını belirterek, şunları söyledi:
“Maddi durumumuzun yeterli gelmeyeceğini düşündük. Biz elimizden geleni şu ana kadar yaptık ama maddi durumumuz yeterli olmadığı için Allah rızası için yardımseverlerden yardım bekliyoruz. Biz, Cumhurbaşkanımızdan yardım istiyoruz. Biliyoruz ki, çocuklara karşı sevgisi var. Biz bebeğimizin yaşamasını istiyoruz. Cumhurbaşkanından ve Sağlık Bakanlığından ne yapılması gerekiyorsa biz onu istiyoruz. Ölüme terk edilsin istemiyoruz. Bu hastalığın tıpta tedavisi yok diyorlar ama derdi veren Allah dermanı da vermiş. Biz araştırılmasını istiyoruz.”

“Bu bir melek. Meleğime yardım edin”

Anne Ebru Siler de “Doktorların dediğine göre, tıpta çaresi bulunmayan bir hastalıkla mücadele ediyoruz. Bu bir melek. Bu meleğime yardım edin, maddi manevi. Elim kolum bağlanmış durumda. Ne yapacağımı bilmiyorum. O kadar çaresizim ki, Allah rızası için yardım edin bana” diye konuştu.  

Kıymet Gökçe - Koray Ünlü

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul 1 Mayıs’ta polise mukavemet gösteren 11 şüpheliye daha tutuklama kararı İstanbul’da 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nde taşkınlık yaparak polise mukavemet gösterdikleri belirlenen 11 şüpheli daha tutuklanarak cezaevine gönderildi. İstanbul’da 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nde kısıtlama tedbirlerine rağmen taşkınlık çıkaran ve taş, sopa, demir çubuklarla polislere mukavemet gösteren şüpheliler tespit edilerek gözaltına alınmıştı. Emniyetteki işlemlerinin ardından Çağlayan’da bulunan İstanbul Adalet Sarayı’na sevk edilen şüphelilerden 38’i, ’2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Kanunu’na muhalefet’, ’terör örgütü propagandası yapmak’ ve ’kamu görevlisine direnme’ suçlarından tutuklanarak cezaevine gönderilirken, 27 şüpheli ise adli kontrol şartıyla serbest bırakılmıştı. 12 şüpheli daha tespit edildi Soruşturma çerçevesinde aynı suçları işledikleri belirlenen 12 şüpheli daha kimliklerinin tespit edilmesinin ardından yakalanarak gözaltına alındı. Emniyetteki işlemleri tamamlanarak adliyeye sevk edilen 12 şüpheli, burada Savcılığa ifade verdi. Savcılık işlemleri de biten 12 şüpheli tutuklama talebiyle nöbetçi hakimliğe çıkarıldı. 11 şüpheli tutuklandı 12 şüpheliden 11’i, çıkarıldıkları nöbetçi hakimlikçe tutuklanarak cezaevine gönderilirken 1 şüpheli ise adli kontrol tedbiri uygulanarak serbest bırakıldı. Soruşturma çerçevesinde toplamda 49 şüpheli tutuklanırken 28 şüpheli adli kontrol şartıyla serbest bırakılmış oldu.
İstanbul İbadete açılan Kariye Camii’ye yerli ve yabancı turistler akın etti İbadete açılan Fatih’teki Kariye Camii’ye yerli ve yabancı turistler akın etti. Vatandaşlar 79 yıl sonra camide namaz kıldı. Tarihi yapı hakkında konuşan Sanat Tarihi Uzmanı ve Bilim Kurulu Üyesi Hayri Fehmi Yılmaz, “Bir bölümü ibadet bir bölümü de ziyaret için kullanılıyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı Vakıflar Genel Müdürlüğümüz büyük bir emekle, olağanüstü bir bütçeyle bu yapının ömrünü uzatabilmek için böyle bir proje yaptı. Şimdi bu görkemli anıt İstanbul’a yeniden hediye edildi” dedi. Kültür ve Turizm Bakanlığı Vakıflar Genel Müdürlüğü mülkiyetinde olan ve 21 Ağustos 2020 tarihli Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle cami statüsüne çevrilen İstanbul’daki Kariye Camii düzenlenen törenin ardından ibadete açıldı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Ankara’dan canlı bağlantıyla katıldığı törenle ibadete açılan camiye yerli ve yabancı turistler akın etti. Vatandaşlar, 79 yılın ardından Kariye Camii’nde namaz kıldı. Duvarlardaki bezemeleri inceleyen yabancı turistlerden bazıları ise dürbün kullandı. Tarihi camiye giren yerli ve yabancı turistler, göz kamaştırıcı yapıda bol bol fotoğraf çekti. “Theodore Metokhites, Hz. İsa ve Hz. Meryem’in hayatını anlatan çok zengin resim programları hazırlamış” Kariye Camii’nin tarihi ile restorasyon sürecini anlatan Sanat Tarihi Uzmanı ve Bilim Kurulu Üyesi Hayri Fehmi Yılmaz, “Kariye Camii, İstanbul’un en ilginç anıtlarından ve çok katmanlı yapılarımızdan biridir. Bizans devrinde, muhtemelen 6’ncı yüzyıldan bu yana bu yapının varlığından haberdarız. Bu yapı, bütün Bizans döneminde 11’inci, 12’inci ve 14’üncü yüzyıllarda defalarca kez yenilenmiş. 1316-1321 yılları arasında Theodore Metokhites isimli bir devlet, bilim adamı ve edebiyatçı bu yapıyı büyük ölçüde yenilemiş. Çok etkileyici birçok ek ile genişletmiş. Bu yapının etrafına birtakım birimler de ilave edilmiş. İçinde bulunduğumuz bölümü kendisi için bir mezar anıtı olarak düzenlemiş. Yapının da içerisinde Hz. İsa’nın ve Hz. Meryem’in hayatını anlatan çok zengin resim programları hazırlamış. Bu anlamda Bizans dünyasının en ilginç anıtlarından biri. Fetihten sonra bir süre bakımsız kalan bu yapı 1509 yılında Atik Ali Paşa tarafından cami haline getirilmiş. Kendisi devşirme olan Paşa, kendisinin kişisel dönüşümü gibi bu binayı da dönüştürmüş. Bizans manastırının, kilisesi olan bu yapıyı cami haline getirmiş. Bu yapı Osmanlı Cihan Devleti Dönemi boyunca cami olarak kullanılmış. Fakat yapının içindeki mozaikler ve freskolar yani eşsiz bezemelerinin bir kısmı Osmanlı Dönemi’nde de açık kalmış. Yapıyı ziyaret eden seyyahlar 16’ıncı ve 17’inci yüzyılda bu yapıda açıkta gördükleri bazı tasvirleri hep anlatmışlar. Uygarlık tarihi açısından önemlidir. Resimler nasıl Bizans kültürü açısından önemliyse bu yapının korunma süreci, eserlerin yaşayabilmesi de Osmanlı Devleti açısından enteresan” dedi. “Bir bölümü ibadet, bir bölümü de ziyaret için kullanılıyor” Kariye Camii’nin bir bölümünün ziyaret, bir bölümünün de ibadet için kullanılacağını söyleyen Yılmaz, “1945’te bir yeni karar alınmış ve yapı içindeki bütün mozaik ve freskoların açığa çıkarılması için büyük projeler yapılmış. Yaklaşık 12 yıl boyunca burada bir restorasyon yapılmış. 12 yılın sonunda tamamlanan restorasyonda sonra yapı bir müze olarak ziyarete açılmış. Aşağı yukarı yine restorasyon 12 yıl sürdü. 2012’den itibaren başlayan bir sürecin sonunda bu yapının restorasyonu tamamlandı. Şimdi de yine iki fonksiyonlu. Bir bölümü ibadet bir bölümü de ziyaret için kullanılıyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı Vakıflar Genel Müdürlüğümüz büyük bir emekle, olağanüstü bir bütçeyle bu yapının ömrünü uzatabilmek için böyle bir proje yaptı. Şimdi bu görkemli anıt İstanbul’a yeniden hediye edildi. O yüzden çok şanslıyız” ifadelerini kullandı. “Rabbim buranın açılış konuşmasının duasına ‘amin’ demeyi nasip etti” Kariye Camii’ni ziyaret eden Şerafettin Şeker, “Daha evvelde gelmiştim. Restorasyonunu çok beğendim. Rahmetli eşimin mezarı için gelmiştim ama demek ki Rabbim bana nasip etti. Sur diplerinde bulunanlara Fatiha okudum. Sur dibinde bir çiçek açmış ‘mutlaka bir şehit düştü galiba burada diye’ onun fotoğrafını çekmiştim. Şeker ailesine atacaktım. Buraya gelmem tesadüf olmaz tabii ki tevafuk. Rabbim buranın açılış konuşmasının duasına amin demeyi nasip etti” şeklinde konuştu. “Türkiye’miz için Allah hayırlı etsin” Hatun Hafik ise, “Çok güzel. Türkiye’miz için Allah hayırlı etsin. Çok iyi bulduk. Yapandan ve açandan Allah razı olsun” diye konuştu. “Bence Ayasofya’nın açılması kadar değerli bir olay” Nadir Koçak ise, “Dört gözle, sabırsızlıkla bekliyorduk. Açılacağını duyar duymaz koşa koşa geldim. Bence Ayasofya’nın açılması kadar değerli bir olay. Burası sadece bir cami değil, ayrıca kültürlerin birleşmesi. Eminim Hristiyan dünyası da bundan mutlu olmuştur. Onlara da ziyarete açık olacak zaten. Çok sevindik, hayırlı olsun diyorum” ifadelerini kullandı.
Sakarya Sakaryaspor’da Coşkun Demirbakan dönemi Tuncay Şanlı ile yollarını ayıran Sakaryaspor, Kocaelispor ile oynanacak maç öncesi ilk antrenmana Teknik Direktör Coşkun Demirbakan ile çıktı. İdman öncesinde açıklamalarda bulunan Demirbakan, “İzlediğim maçlarda gördüm, bir düşüş var. Zaten düşüş olmasaydı ben burada olmazdım. Yönetim değiştirme gereği duymazdı. Bir çare olursam ne mutlu bana” dedi. Trendyol 1.Lig’de mücadele eden Sakaryaspor, evinde ağırladığı Tuzlaspor karşılaşmasından 2-0 mağlup ayrıldıktan sonra Tuncay Şanlı ile yollarını ayırıp Coşkun Demirbakan ile anlaşma sağlamıştı. Bu çerçevede play-off’u garantileyen yeşil-siyahlılar, ligin 34. haftasında karşılaşacağı Kocaelispor müsabakasının antrenmanlarına yeni Teknik Direktör Coşkun Demirbakan ve ekibiyle başladı. Rüstemler Tesisleri’nde düz koşu ile başlayan idman ısınma ve taktik çalışmalarla devam etti. İdman öncesinde konuşan Demirbakan, “Benim buraya 7. gelişim. Ömrümüz burada, Sakarya’da ve Sakaryaspor’da geçti. Finaller, şampiyonluklar gördük. İnşallah bir yeni şampiyonluk daha nasip olur. Ben inanıyorum, inanmasam burada olmam. Takıma, taraftara, yönetime ve basına güveniyorum. Zaten bu atmosferleri, bu ortamları yıllarca yaşamış; yönetim, taraftar ve basın var. En zor zamanların üstesinden gelmiş ve başarmış bir camia var. Futbolcuların biraz demoralize hali var, onları artık iyi motive edeceğiz. Psikolojik, mental olarak cumartesi gününe kadar bir şeyler yapacağız. Bunun yanında da antrenmanlara devam edeceğiz. Bu maçı da kazanacağız neden olmasın, kazanmak istiyoruz” dedi. “Tuncay, buraya kadar getirdi takımı teşekkür ederim” Takımın performansından söz eden Demirbakan, “Takımdaki eksiklikleri ben futbolculara göstereceğim. Tuncay Şanlı benim evladım gibi, yani onun eksikliklerini söylersem yanlış olur, onun artılarını söyleyeyim. Buraya kadar getirdi takımı teşekkür ederim. Şu andaki pozisyon bir başarıdır. Çıksak daha büyük bir başarı olurdu ama tabi bu da bir başarı. Eksiği de fazlası da vardı. Bazı maçlarda performansın üzerine de çıkıldı, bazılarında da performansın altında kaldılar. Ama sebeplerini bilemiyoruz, her maçın senaryosu ayrı. Onları bilmediğim için ben şu veya bu eksiktir diyemem” diye konuştu. “Düşüş olmasaydı ben burada olmazdım” İki haftayı değerlendiren Demirbakan, “Az bir süre kaldı önümüzde. 2 maç olarak kabul ediyorum ben. Kocaeli ve diğer finale çıkacak rakibimizi düşünüyorum. Bunu da atlatırız diyorum. İzlediğim maçlarda gördüm, bir düşüş var haftalarda. Zaten düşüş olmasaydı ben burada olmazdım. Değiştirme gereği duymazdı yönetim. Böyle bir şeye gerek duyulması, takımdaki düşüş. Bir çare olursam ne mutlu bana” şeklinde konuştu.