GÜNDEM - 24 Kasım 2016 Perşembe 22:56

Avrupa Birliği Bakanı Ömer Çelik'ten AP'ye tepki...

A
A
A
Avrupa Birliği Bakanı Ömer Çelik'ten AP'ye tepki...

Avrupa Birliği Bakanı Ömer Çelik, “Avrupa Parlamentosu’nun bugün çıkan kararı bizim açımızdan uzun zamandır aşırı sağın taleplerine bağlı olarak ana akım siyasileri yaptığı hatanın bir tezahürüdür’’ dedi.

AB Bakanı Çelik, Plan ve Bütçe Komisyonu’nda Avrupa Birliği Bakanlığı, Türkiye-Avrupa Birliği ilişkileri hakkında bilgi verdi. Bakan Çelik, Türkiye Avrupa Birliği ilişkilerinde kritik bir aşamadan geçildiğini söyleyerek, ‘’Türkiye Avrupa Birliği ilişkileri kurulduğu günden bu yana en kırılgan dönemini yaşamaktadır. AB ile Türkiye’nin ilişkisi her zaman 51 yıllık dönemde çeşitli dönemlerde sürdü. Fakat bunun sistematik hale gelmesi hükümetlerimiz döneminde olmuştur. Hükümetlerimiz döneminde tam müzakere tarihi alınmıştır. Tam müzakere tarihi çerçevesinde reform süreci sistematik bir çerçeveye oturtulmuştur. Bu sistematik çerçeve içerisinde Avrupa Birliği’ne tam üyelik hedefi bir devlet politikası haline gelmiştir. Bütün siyasi partiler açısından tam üyelik perspektifi partiler üstü hedef, stratejik hedef olarak alınmıştır’’ dedi.

AB’nin kurulduğu değerler açısından değerler krizi ile karşı karşıya olduğunu kaydeden Çelik, ‘’Bu değerler krizinden terörle mücadeleden göç krizine kadar Avrupa içerisinde Avrupa Birliği’nin varlığı ve geleceği siyasi bir kriz olmanın ötesine geçmiştir ve açık ve net bir şekilde varoluşsal bir krize dönüşmüştür. Brexit sırasında Avrupa Birliği’nin bu süre içinde tüm bu gelişmeler karşısında nasıl bir hazmetme kapasite üreteceği, bu krizleri yönetmekte nasıl bir çözüm üreteceği konusunda ciddi sıkıntı ortaya çıkmıştır. Avrupa’nın büyüyen devletlerinde çok ciddi biçimde Avrupa’nın temel değerlerinin ve kurumlarının tartışıldığı çerçeve ortadadır’’ şeklinde konuştu.

Avrupa’da yapılan anketlerde aşırı sağın yükseldiğini belirten Çelik, ‘’Avrupa Parlamentosu’nun bugün çıkan kararı bizim açımızdan uzun zamandır aşırı sağın taleplerine bağlı olarak ana akım siyasileri yaptığı hatanın bir tezahürüdür. Burada siyasi matruşka dediğim bir matruşka var. Bu Avrupa’nın aşırı sağı tarafından üretildi. Ama ana akım siyasiler bunu yönetmekte başarı gösteremiyorlar. Matruşkanın en üstünde Türkiye karşıtlığı var. Matruşkayı kaldırdığınızda onun altında yabancı düşmanlığı çıkıyor, göçmen düşmanlığı çıkıyor, onu kaldırdığınızda İslamofobia çıkıyor, onu kaldırdığınızda antisemitizm çıkıyor, en köküne indiğinizde altında Eurofobia çıkıyor. Ben muhataplarıma ‘siz Türkiye düşmanlığı karşısında aşırı sağa tavır almak yerine aşırı sağı idare etmeye çalıştığınız için sonuçta siyasetin temel kuralıdır, herhangi bir aşırı sağı idare etmeye çalışırsanız, onun yörüngesine girersiniz, aşırı sağ yükselir ve ana akım zayıflar’ söylüyorum’’ dedi.  

Ahmet Umur Öztürk 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bitlis Prof. Dr. Palabıyık akademisyenlere seslendi: “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” Bitlis Eren Üniversitesi’nde (BEÜ) görevli Akademisyen Prof. Dr. Adem Palabıyık, ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde akademisyenlerin desteği ile devam eden İsrail protestolarına karşı Türkiye’deki akademisyenlerin seslerinin kısık kaldığını belirterek, “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” dedi. ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde süren Gazze eylemlerine ilişkin açıklama yapan Prof. Dr. Palabıyık, “Ülkemizdeki akademisyenlerden hala güçlü bir ses duyamadık. Tüm dünya akademisyenleri ayaktayken ülkemizdeki akademisyenlerin ayağa kalkmaması beni üzüyor. Sessiz kalmak ahlaki ve insani vefasızlıktır akademik utançtır” dedi. “PKK’ya terör demeyenler İsrail’e sustu” “7 Ekim’den itibaren başlayan kıyıma karşı sesimizi hep yüksek tuttuk ve bunu ekranda da dile getirdik” diyen Palabıyık, “Cübbemi ve kefiyemi giyerek erkândan çağrı da yaptım. Elbette akademisyenlerin bütünü için ifadelerim geçerli değil, lakin Boğaziçi’nde dikilen akademisyenlerin, sadece dikilişi kadar bir gündem oluşturmak neden mümkün olamıyor anlamış değilim. Barış Beyannamesi denilen ve devletimizi neredeyse katliam yapmakla suçlayan akademisyenler, İsrail’e karşı neden sessiz? Bu nasıl ikiyüzlülüktür? Binlerce bebeği kundakta katleden PKK terör örgütü için sözde Barış Beyannamesi imzalayanlar, İsrail karşısında neden sus pus oldu?” “Akademisyenler artık konforlarını bozsunlar” Akademisyenlerin en büyük korkusunun konfor alanlarının bozulması olduğunu belirten Palabıyık, sözlerine şöyle devam etti: “Çünkü akademisyenler, sahip olduğu şartların aleyhlerine dönme ihtimalinden çok korkarlar. Bu sadece maddi güç değil, aynı zamanda Bourdieu’nün bahsettiği ’fildişi kulelerini’ de kaybetme korkusudur. Çünkü akademisyen ancak üniversitedeki ofisi ile ontolojisini koruyabilir, dışarıda asosyal olduğu için bir hiçtir. Kulesinden bakan akademisyen, olayları da ancak yukarıdan gördüğü gibi yorumlar, sahanın bir parçası olamaz. Daha doğrusu toplumu bir parya modeli olarak görür. Odası, yani kulesi, onu yalıtan en büyük etkendir. Artık bu konfor Gazze için bozulmalıdır.” “28 Şubat’tan hala korkuyorlar” Palabıyık, “Akademisyenler hala 28 Şubat’ın hayaletinden korkuyorlar ve bu hayaletin hala ortalıkta dolaştığını iddia ediyorlar. Bir yandan fişlenme, öte yandan değişebilecek iktidar gibi olgular onlara inanılmaz bir korku aşılıyor. Akademik cübbe üzerine Filistin kefiyesi giymek ve bu halde çekilebilecek bir fotoğraf karesinin gelecekte önlerine çıkma ihtimali hala onlar için çok güçlü bir hayali varsayımdır. Bu kâbus üzerinden inşa ettikleri gündelik hayata dair korku, onların sonraki yıllarda yaşayabileceği olumsuzlukların önüne geçmek için kullanılan bir araçsal cihazlara dönüşmüş durumdadır. Maalesef, bu korku kendini muhafazakâr ve Müslüman olarak tanımlayan akademisyenlerde daha fazla görülüyor. Buna ahlaki ihanet veya muhafazakâr vefasızlık demek yanlış olmayacaktır” diye konuştu. “Feminist akademisyenler çürük kokuyor“ Gazze için hiçbir öğrenciye söz hakkının tanınmadığını ifade eden Palabıyık, “Lümpen burjuva denilecek bu kesimin özellikle Gezi ve feminist söylemlerle hareket ettiğini de unutmadık. Feminizmi LGBT’ye sürükleyen aklı evvellerin kendi derslerini Gezi Parkı’nda devam ettirmek için öğrencilerini üniversiteden çıkardıkları ve Gezi eylemlerine katılmalarını tavsiye ettikleri de gün gibi biliniyor. Lakin konu Gazze olunca tek bir öğrenciye söz hakkı tanınmıyor. Çünkü Gazze, Müslümanların yüzakı olduğu için, onların direnişinin ahlaki yönü engellenmek isteniyor. Bu nasıl bir akademik buhrandır? Bunlar insanlıklarını kaybetmiş” dedi.