ASAYİŞ - 25 Eylül 2018 Salı 09:55

Avukatı ile avukatlık oldu

A
A
A
Avukatı ile avukatlık oldu

Sivas'ta trafik kazasında kaybettiği eşinin sigorta şirketinden parasını alabilmek için avukat tutan Nagehan Uçar, avukatının sigorta şirketinden parayı tahsil edip kendisine ödemediğini öğrenince başka bir avukat tutarak parasını aldığı iddia ettiği avukatla davalık oldu.

Sivas'ta Sefayi Uçar, 2012 yılında geçirdiği bir trafik kazasında hayatını kaybetti. Eşi Nagehan Uçar, bir arkadaşları tavsiyesiyle kazanın gerçekleştiği aracın sigortalandığı sigorta şirketinden tazminat alabilmek için avukat S.M.A.'ya vekalet verdi. Dava sürerken Nagehan Uçar, tesadüfen davanın kazanıldığını ve 49 bin 727 TL’lik tazminatın 2014 yılında avukatları S.M.A. tarafından tahsil edildiğini öğrendi. Aradan geçen 4 yıla rağmen avukatından parasını alamayan Uçar, avukatına kaptırdığı parasını kurtarabilmek için Sivas Barosu avukatlarından Recep Hardal'dan yardım isteyerek kendisine vekalet verdi. Hardal, müvekkilinin parasını kurtarmak için meslektaşını icraya verdi. Ancak avukatın üzerindeki her şeyi yakınlarına devrettiği ortaya çıktı. Çocuğunun geleceği için ölen eşinden hak ettiği tazminatı icra yolu ile alamayan Uçar, hukuk mücadelesinden vazgeçmiyor.

5 yaşındaki çocuğun hakkını yedi 

Uçar ailesi adına davadaki gelişmeleri takip eden Mehmet Arslan Karakaya, avukat S.M.A.'nın beş yaşındaki yeğeninin hakkını yediğini belirterek, "5 yaşındaki yeğenimin hakkını için 5 yıldır mücadele veriyorum. Erzurum'da bir avukata düştük, 5 yıldır eniştemize sigortadan gelen parasını uhdesinde tutuyor ve bize vermemekte direniyor. Geçen sene evine, bürosuna icra gönderdik. Bize 12'nci ayda parayı ödeyeceği taahhüdünde bulundu. Ancak parayı ödemedi. 49 bin lira gibi bir para. Yeğenimin istikbal parası. Parayı vereceğini söylediği halde telefonda bize hakarette bulundu. Valiye kadar gittim, Türkiye Barolar Birliği'ne kadar yazdım ama bir netice alamıyoruz" dedi.

"Başka mağdurlar da var" 

Karakaya, avukatın kendi yakınları gibi başkalarını da mağdur ettiğini ileri sürerek, "Yaptığını inkar etmiyor. Bu parayı yediğini söylüyor ama ne zaman vereceğini söylemiyor. Ağır cezada şu an yargılanıyor. Duyduğuma göre 2007 ve 2008 yıllarında böyle mağduriyetler olmuş. İki kişinin bizim gibi mağdur olduğunu parasının bu avukat aracılığıyla yenildiğini onlarında dava sürecinde olduğunu biliyorum. Şuan hala Erzurum'da bu görevi yapıyor ama işte muzdarip olduğum nokta burada bu görevi hala nasıl yapıyor olabilmesi" diye konuştu.

"Görevini kötüye kullandı" 

Uçar ailesinin şimdiki avukatları Recep Hardal, S.M.A.'nın görevini kötüye kullandığını ifade ederek, "Nagehan hanım daha önceden söz konusu Erzurum'daki avukata hasar merkezi aracılığıyla aracılar kullanılarak aldığı bir davada parasını sigorta şirketinden tahsil ediyor. Tahsilatı gizliyor. 2 yıl gizledikten sonra tazminat davası açılınca dekontları Nagehan hanım görüyor. Bilindiği üzere avukatlık kanunu gereği tahsil edilen paraların vekile ulaştırılması gerekiyor. Ulaştırılmazsa hem görevi kötüye kullanma hem de zimmet suçu oluşturur. Nagehan hanım suç duyurusunda bulundu. Fakat 2 yıldır suç duyurusundan netice alamıyoruz. Neticeyi alamamızın nedeni, kişinin Ankara'da tanıdıkların olması nedeniyle takipsizlik kararı verildi. İtirazlarımız neticesinde şuan Ağır Ceza Mahkemesine dava açıldı ama hala hasar merkezleri ve aracılarıyla kendisinden trafik kazası mağdurlarından iş topluyor. Maalesef şehrimizde de 18 tane hasar merkezi açılmış. Barolar bu konular ile ilgilenmiyor. Savcılıklar hiç ilgilenmiyor. Onlarca mağdur var. Şahsın mağdurlarından ayda bir iki kişiden telefon alıyoruz. Bizi de mağdur etti bizimde paramızı vermedi, deniyor. 4-5 kişi şikayet etmiş, adli sicil kaydında zaten rahat bir şekilde görüyoruz. Şikayet etmeyen, parasını yendiğini bilmeyen onlarca mağdur olduğunu düşünüyoruz" şeklinde konuştu.

Onur Erden
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Aydın CHP’li Başkana gelen tebrik çiçekleri Abdurrahmanlar imamına ev oluyor Mart ayında gerçekleştirilen yerel seçimlerinde Germencik Belediye Başkanı Seçilen CHP’li Burak Zencirci’ye gelen tebrik çiçekleri ilçeye bağlı Abdurrahmanlar Köyü imamına ev oluyor. Mazbatayı aldıktan sonra Belediye Binası’na gelen yüzlerce tebrik çiçeği özel bir firmaya satılarak geliri Abdurrahmanlar Köyü Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği’ne bağışlandı. Cuma günü akşamı mesai bitiminden sonra Belediyeye gelen çiçekçiler, belediyenin girişinden başkanlık makamının bulunduğu 3. kata kadar sıralanan yüzlerce çiçeği topladı. Amaçlarının hem farkındalık oluşturmak hem de çiçeklerin kamuya yararlı bir işte kullanılmasını sağlamak olduğunu belirten Germencik Belediye Başkanı Burak Zencirci, çiçeklerin atışından elde edilen geliri makbuz karşılığı dernek yönetimine bağışladı. Belediye Başkanı Zencirci’ye anlamlı davranışından dolayı teşekkür eden Abdurrahmanlar Köyü Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Başkanı Hasan Hüseyin Kara ve Köy Muhtarı Akif Şahan, “Başkan köye geldiğinde söz vermişti. Sağ olsun sözünü yerine getirdi. Bu bağış, köyümüzde görev yapacak imama lojman yapımında kullanılacak” diye konuştular. Germencik Belediye Başkanı Burak Zencirci, "Seçimlerden önce muhtar beye bu sözü vermiştik. Köyümüzün bazı sıkıntıları var. O sıkıntıları gidermek adına seçimden 25 gün önce muhtarımıza, ’Seçimi kazandıktan sonra Mayıs ayının ilk haftası geleceksin. Değerli dostlarımızdan ve vatandaşlarımızdan gelen tebrik çiçeklerimizi çiçekçiye satıyoruz. Buradan elde ettiğimiz geliri de derneğe bağışlıyoruz. Dernek de o sıkıntılı buradan elde edilecek gelirle karşılayacak’ demiştik. Bugün de bu sözümüzü tutuyoruz. 30 bin TL civarında bir gelir elde ettik. Bu rakam derneğimiz için fena bir rakam değil. Bu son olmayacak. Köy derneklerimize elimizden geldiğince bu yardımlarımız devam edecek" diye konuştu.
Gaziantep 4 Mayıs Dünya Ankilozan Spondilit Günü SANKO Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı, Romatoloji Bölümü Öğr. Üyesi Prof. Dr. Bünyamin Kısacık, iltihaplı bel ve kalça romatizmasının (Ankilozan Spondilit) en belirgin özelliğinin sabahları ortaya çıkan bel ve kalça ağrısı olduğunu bildirdi. 4 Mayıs Dünya Ankilozan Spondilit Farkındalık Günü nedeniyle açıklama yapan Prof. Dr. Kısacık, “Mayıs ayının ilk cumartesi günü, Dünya Ankilozan Spondilit Günü olarak kutlanır. Tüm dünyada kutlanan Ankilozan Spondilit Günü’nde bu yıkıcı hastalığa dikkat çekerek, hastalığın etkilerini anlamak ve toplumu bilgilendirmek amaçlanmaktadır” dedi. Kronik iltihaplı bir romatizmadır Ankilozan spondilitin öncelikle omurgayı etkileyen kronik iltihaplı romatizma olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Kısacık, toplumlar arasında sıklığı değişmekle birlikte her bin kişiden 1-10’unda bu hastalığın görülebildiğine vurgu yaptı. Ankilozan spondilitin en belirgin özelliğinin sabahları ortaya çıkan bel ve kalça ağrısı olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Kısacık, geceleri hastayı uykudan uyandıran bel ağrılarının da belirtiler arasında bulunduğuna dikkat çekti. Genellikle 20-30 yaşlarında ortaya çıkan bu hastalıkta diz ekleminde ağrı şişlik, topuklarda ağrı, gözde üveit olarak adlandırılan iltihabi durumların da ortaya çıkabildiğini ifade eden Prof. Dr. Kısacık, şu bilgileri paylaştı: “Hastalık tanı konmadığı zaman maalesef şekil bozukluğu, erken emeklilik ve iş gücü kaybına neden olabilmektedir. Tanı için hastalarının şikayetlerinin yanı sıra ilgili eklemlerin manyetik rezonans (MR) ya da röntgen gibi yöntemlerle görüntülenmesi gerekmektedir.” Tedavi “Ailesel geçişi oldukça yüksek olan bu hastalık, erken tanı sonrası çok başarılı şekilde tedavi edilmektedir” diyen Prof. Dr. Kısacık sözlerini şöyle tamamladı: “İlaç tedavisinin yanı sıra egzersiz, kilo kontrolü gibi genel yaşam önerileri de büyük önem taşımaktadır. Ankilozan spondilit hastalarının doğru bilgi edinebilmeleri için bu konuyla yakından ilgilenen Romatoloji Uzmanları, ilgili hasta dernekleri ve Romatoloji Derneklerine ulaşmaları en sağlıklı yol olacaktır.”
İstanbul Türkiye’de çocukların yüzde 30’u toksik ebeveyn ile karşı karşıya Son zamanlarda sıklıkla duyulan toksik ebeveynlik kavramı hakkında bilgilendiren İstanbul Arel Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Ayşe Su Kocayörük, Türkiye’de yüzde 20-30 oranda çocuğun toksik ebeveyne maruz kaldığını söyledi. Bunun sonucunda depresyonun en fazla görülen hastalık olduğuna işaret eden Kocayörük, “Depresyon hastalarının yüzde 50’sinde travmatik çocukluk yaşantıları söz konusudur. Ülkemiz için de aynı şey geçerli. Genelde depresyon görüntüsü altında olan kişilerin de toksik ebeveynlere maruz kaldıklarını biliyoruz” dedi. Son dönemlerde oldukça yaygınlaşan ‘toksik’ kavramı birçok alanda karşımıza çıkıyor. Bunlardan biri de ‘toksik ebeveynlik’ kavramıdır. Bu kavram; ebeveynlerin çocukları için en iyisini istese de bazen onları fazlaca sıkmaları ya da özgür bir birey olmalarını kısıtlamaları anlamına geliyor. Anne babaların da aslında toksik ailelerden geldiğini belirten Dr. Öğr. Üyesi Ayşe Su Kocayörük, “Bu yüzden ilişki ve bağlanma şekilleri aslında çocuklarını da etkiliyor. Hatta çocuklarının da ilerde kuracakları ilişki yine toksik şekilde devam edebiliyor. Nesilden nesle aktarılıyor. Burada suçlu aramak yerine çözüme odaklanmalı” açıklaması yaptı. “Küçümseyici, aşağılayıcı tavır takınmaları, negatif geri bildirimler vermeleri toksik ebeveynliktir” Toksik ebeveyn davranışlarını sıralayan Dr. Öğr. Üyesi Kocayörük, “Küçümseyici, aşağılayıcı tavır takınmaları, negatif geri bildirimler vermeleri, sürekli çocuğu didiklemeleri, sınırları aşmaları, çocuğun birey olduğunu kabul etmekten ziyade kendilerinin bir uzantısı olduğunu görmeleri toksik ebeveynliktir. Örneğin bu ebeveynler; çocuğu sınavda 99 notu aldığında ‘neden 100 almadın’ diye eleştirirler, çünkü hiçbir şeyle yetinmezler. Sürekli çocuk üstünde baskı, otoriter kurarlar. Bunun en büyük nedenleri arasında ise ailelerin çocuklarına empati yapamaması, çocuğun ihtiyaçlarını göremeyip anlayamaması yer almaktadır. Tabii bunu bile isteye yapmıyorlar. Çünkü onların da kendi ihtiyaçları zamanında görülmeyerek onlara da bu şekilde davranıldı” dedi. “Değerlilik ihtiyacı karşılanmayan çocukların kendini geliştirmesi zordur” Tedavisinde ise terapistlere büyük iş düştüğünü belirten Dr. Öğr. Üyesi Kocayörük şunları söyledi: “İnsanlar kendilerinin farkında da olmalıdır. Ama genellikle bu durumun farkında olmazlar. Sevilmeyip sayılmayan, biricilik ve değerlilik ihtiyacı karşılanmamış çocukların kendilerini geliştirmesi oldukça zordur. Bu yüzden kendilerinden beklentileri de düşüktür. Dünyaya genellikle olumsuz bakarlar. En önemlisi de öğrendikleri bağlanma biçimini, hayatlarında benzer bağlamda gösterecekler. Örneğin; sevgili, eş, arkadaşlık ilişkilerinde bu tarz bağlanma ilişkisi olacak. Mesela aşağılayıcı bir bağlanma stili gördüyse etrafındakileri aşağılayacak. Toksik ebeveynler genellikle klinik tanı almamış olsa da çoğunlukla ruhsal bozukluğu ya da kişilik bozukluğu olan kişilerdir. Narsist bir ebeveynle birlikteyseniz narsist olma ihtimaliniz çok yüksek. Kaygılı bir ebeveynle büyüyorsanız kaygılı olma ihtimaliniz çok yüksek.” “Ailelerini olduğu gibi kabul edip sınır çizerek hayatlarına devam etsinler” Ailelere ve özellikle de çocuklarına önerilerde bulunan Dr. Öğr. Üyesi Kocayörük son olarak şunları söyledi: “Aileler açık iletişimde olmalı. Çocuğunu dinlemeyi öğrenen her aile, bu anlamda yol katedecektir. Çünkü çocukların ihtiyaçlarını öğrenebildiklerinde, hissedebildiklerinde zaten tutumlarını değiştirecekler. Anne babalar kendilerine şunu sorsunlar; ‘ben çocuğumdan ne istiyorum, o benim bir uzantım mı, ona gücümü mü göstereyim, o benim her dediğimi yapsın mı?’ Yoksa sadece o benim çocuğum ve o ayrı birey. ‘O da kendi başına bir birey olarak kendi hayatını ve kendi yolunu bulacak’ şeklinde mi düşünüyorlar? Bu tür ailelere maruz kalan çocukların tutunacak dala ihtiyacı vardır. Öğretmen ya da başka akrabadan özdeşim kuracağı birilerini bulabilirler. Bu onlara iyi gelecektir. Aileler çoğunlukla toksik olduğunu kabul etmez. Çocuklar toksik bir aileye sahipse onları olduğu gibi kabul edip kendi sınırlarını çizebilir. Ebeveyniyle kuracağı empatik ilişkide çocuk, öfkelenmeyi ve kızmayı bırakabilir. Öfke ve kızmayı bıraktığında da onları olduğu gibi kabul edebilir. Olduğu gibi kabul ettikten sonra da kendi yolunu çizebilir. Diğer türlü anne babasına tepkili hayat yaşamak onları; madde bağımlılığına, kötü arkadaşlar edinmeye, kendine zarar verici davranışlarda bulunmaya kadar götürür. Çünkü kızgınlık ve öfke buna iter. Ailelerini anlayabilirlerse ailesinin onu anlamasını beklemeden hayatlarına devam edebilirler.”