POLİTİKA - 27 Haziran 2016 Pazartesi 08:12

Bahçeli güllerle karşılandı

A
A
A
Bahçeli güllerle karşılandı

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli Hatay’ın Dörtyol ilçesinde düzenlenen iftar programına katıldı.

Adana-Hatay Otoyolu Dörtyol Gişeleri'nde milletvekilleri, belediye başkanları ve partililer tarafından karşılanan MHP lideri Bahçeli iftar öncesi bir süre dinleneceği otele geçti. MHP lideri Devlet Bahçeli’nin istirahat edeceği otele geçişi sırasında MHP’li ilçe belediye personelleri tarafından güller serpilerek karşılandı.

Dörtyol Belediyesi tarafından Kara Hasan Paşa Sosyal Tesisleri'nde düzenlenen şehit ailelerinin de katıldığı iftar davetine katılan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli yaptığı konuşmada Bu mübarek akşamda, muhabbet ve maneviyatla donanmış bu iftar sofrasında sizlerle birlikte olmaktan mutluluk ve huzur duyuyorum. Ramazan’ın hayır ve hasenatı dilerim ki hepinize ulaşır, hepinizi selamete eriştirir, Hatay’ın yüzünü güldürür. Bu iftar programının düzenlenmesinde emeği geçen başta Hatay İl Başkanımız olmak üzere, tüm dava arkadaşlarıma teşekkür ediyorum dedi.
İslam âlemi, özelde Ortadoğu karanlık bir devirden, kaygı verici bir süreçten geçmektedir diyen MHP lideri Bahçeli, bunun tehlikeli sonuçlarını en çok yaşayan illerimizden birisi de Hatay’dır. Maalesef kutlu dinimizin hakim olduğu coğrafyalarda kavga ve karışıklık haddinden fazladır. Sayıları 2 milyara varan Müslümanlar hak etmedikleri yönetimlere ve layık olmadıkları hayat standartlarına mahkumdur. Yozlaşma ve yoksulluk vahim bir seviyededir. Baskı ve zulümler ileri noktalardadır. Çatışmalar, kanlı saldırılar, etnik ve mezhep temelli bloklaşmalar, bağnazca tutumlar, tamir edilemeyecek kadar büyümüş hizipler İslam’la müşerref olmuş toplumları egemenliği altına almıştır. Bunun yanında ekonomik sefalet, bölüşüm ve dağıtım kanallarındaki tıkanıklık, adalet, hakkaniyet ve eşitlikteki darboğazlar hem İslam’ın buyruklarıyla hem de insanlıkla bağdaşmamaktadır.İslam ülkeleri sıkışmış, darlık ve yokluk içine düşmüştür. Uzun zamandır çok ciddi düzeyde bir yönetim sorunuyla, İslam’ın nurlu ve ilahi buyruklarına yüz çevirmenin sonuçlarıyla sarsılmışlardır. İslam toplumları adeta kaos imal eden bir noktaya savrulmuştur. İslam ülkeleri adeta kargaşaya prim veren bir açmaza sürüklenmiştir. Bu gelişmeler gerçekten de yaralayıcı ve düşündürücüdür. Yüzyıllarca kıtaları sömüren, mazlum milletlerin kanını emen ve bilhassa komşu coğrafyaların kaynaklarını yağmalayan Haçlı kampanyasının, İslam üzerine gölge düşürmeye çabalaması oyundur ve pis bir tezgâhtır diyerek, “İslam’a kara çalanları, istismar ve hıyanetlerinin üzerini maneviyatla örtmeye çalışan “Görünmez Kilise” havarilerini kul affetse, emin olun Allah affetmeyecektir.İslam toplumlarının yaşadığı dram son bulmalıdır. İslam üzerinden geçinen, Batı nam ve hesabına aramıza sızmış kim olursa olsun emellerine ulaşamamalıdır.Bu vebal, bu sorumluluk hepimizin, bütün inanların, bütün İslam ülkelerinin omuzlarındadır” dedi.
Suriye’nin kuzeyi Türkmen Dağı bölgesinde yaşayan Bayır–Bucak Türkmenlerine yönelik yapılan saldırıları da eleştirerek kınayan Genel Başkan Bahçeli, Türkmen Dağı aylardır kuşatma altındadır. Soydaşlarımızın yurtları saldırı kıskacındadır. Sanki insanlığın dili tutulmuştur. Bayır-Bucak Türkmenlerinin çığlıklarını duyan yoktur. Zalim ve katillerin Türkmen düşmanlığını mesele eden de yoktur. “Fakat hiç kimse olmasa da biz varız, yüreğimizle, son nefesimize kadar kardeşlerimizin yanındayız. Türkmen Dağı, Türk’ün öz yurdudur; ne Esad zulmü, ne Rus acımasızlığı, ne terör örgütlerinin kumpası bu gerçeği asla değiştiremeyecektir.” Türkmenlerin asırlardır yaşadığı topraklarından sökülüp atılması hiçbir şart altında kabullenilmeyecek bir vahşilik olacaktır. Türk milletinin dua ve yardımları soydaşlarımızladır. Hükümetin, bölgesel planlamalara Türkmenleri rehin bırakmaması, işlenen cinayetlere sessiz kalmaması tartışmasız bir gerekliliktir. “Türkmen Dağı bizimdir, şah damarımızdır, Türk’ün namusudur.” Ortadoğu tarihi bir kırılma yaşamaktadır. İsimleri farklı farklı olan terör örgütleri etrafımıza ölüm çukurları kazmaktadır. Suriye’nin kuzeyinde terör koridoru açmak isteyip, Fırat’ın batısında küresel güçlere piyonluk yapan teröristler Türkiye’nin güvenliğini tehdit etmektedir. Sahnelenen oyun büyüktür. Bu kapsamda ülkemiz tedirgin ve rahatsızdır. Düne kadar terör örgütlerine gösterilen kolaylık ve destek ters tepmiştir. Görüyor ve biliyorsunuz, maalesef terör Ramazan ayında da boş durmadı. İnsan canına kast eden caniler bu kutsal ayı da kana buladı diyerek “Türk milletinin varlığı, aziz vatanın muhafazası uğrunda fedakarca görev yapan kahramanlarımızın şehadet ve yaralanmaları ile neticelenen terör saldırıları artık tahammül sınırlarını çoktan aşmıştır. Terörizm Türk milletine kurşun yağdırmakta, Türkiye’yi alçakça bombalamaktadır. Yurdumuzun bir bölgesinde kan ve vahşet hakimiyet kurmuş durumdadır. Bu nedenle milli vicdan müteessir ve kaygılıdır” Aziz şehitlerimize Cenab-ı Allah’tan rahmet, gazilerimize şifa, kederli ailelerine ve büyük Türk milletine sabır, metanet ve başsağlığı diliyorum diye konuştu. 

NECATİ İVGİN
HATAY 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Aydın CHP’li Başkana gelen tebrik çiçekleri Abdurrahmanlar imamına ev oluyor Mart ayında gerçekleştirilen yerel seçimlerinde Germencik Belediye Başkanı Seçilen CHP’li Burak Zencirci’ye gelen tebrik çiçekleri ilçeye bağlı Abdurrahmanlar Köyü imamına ev oluyor. Mazbatayı aldıktan sonra Belediye Binası’na gelen yüzlerce tebrik çiçeği özel bir firmaya satılarak geliri Abdurrahmanlar Köyü Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği’ne bağışlandı. Cuma günü akşamı mesai bitiminden sonra Belediyeye gelen çiçekçiler, belediyenin girişinden başkanlık makamının bulunduğu 3. kata kadar sıralanan yüzlerce çiçeği topladı. Amaçlarının hem farkındalık oluşturmak hem de çiçeklerin kamuya yararlı bir işte kullanılmasını sağlamak olduğunu belirten Germencik Belediye Başkanı Burak Zencirci, çiçeklerin atışından elde edilen geliri makbuz karşılığı dernek yönetimine bağışladı. Belediye Başkanı Zencirci’ye anlamlı davranışından dolayı teşekkür eden Abdurrahmanlar Köyü Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Başkanı Hasan Hüseyin Kara ve Köy Muhtarı Akif Şahan, “Başkan köye geldiğinde söz vermişti. Sağ olsun sözünü yerine getirdi. Bu bağış, köyümüzde görev yapacak imama lojman yapımında kullanılacak” diye konuştular. Germencik Belediye Başkanı Burak Zencirci, "Seçimlerden önce muhtar beye bu sözü vermiştik. Köyümüzün bazı sıkıntıları var. O sıkıntıları gidermek adına seçimden 25 gün önce muhtarımıza, ’Seçimi kazandıktan sonra Mayıs ayının ilk haftası geleceksin. Değerli dostlarımızdan ve vatandaşlarımızdan gelen tebrik çiçeklerimizi çiçekçiye satıyoruz. Buradan elde ettiğimiz geliri de derneğe bağışlıyoruz. Dernek de o sıkıntılı buradan elde edilecek gelirle karşılayacak’ demiştik. Bugün de bu sözümüzü tutuyoruz. 30 bin TL civarında bir gelir elde ettik. Bu rakam derneğimiz için fena bir rakam değil. Bu son olmayacak. Köy derneklerimize elimizden geldiğince bu yardımlarımız devam edecek" diye konuştu.
Gaziantep 4 Mayıs Dünya Ankilozan Spondilit Günü SANKO Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı, Romatoloji Bölümü Öğr. Üyesi Prof. Dr. Bünyamin Kısacık, iltihaplı bel ve kalça romatizmasının (Ankilozan Spondilit) en belirgin özelliğinin sabahları ortaya çıkan bel ve kalça ağrısı olduğunu bildirdi. 4 Mayıs Dünya Ankilozan Spondilit Farkındalık Günü nedeniyle açıklama yapan Prof. Dr. Kısacık, “Mayıs ayının ilk cumartesi günü, Dünya Ankilozan Spondilit Günü olarak kutlanır. Tüm dünyada kutlanan Ankilozan Spondilit Günü’nde bu yıkıcı hastalığa dikkat çekerek, hastalığın etkilerini anlamak ve toplumu bilgilendirmek amaçlanmaktadır” dedi. Kronik iltihaplı bir romatizmadır Ankilozan spondilitin öncelikle omurgayı etkileyen kronik iltihaplı romatizma olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Kısacık, toplumlar arasında sıklığı değişmekle birlikte her bin kişiden 1-10’unda bu hastalığın görülebildiğine vurgu yaptı. Ankilozan spondilitin en belirgin özelliğinin sabahları ortaya çıkan bel ve kalça ağrısı olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Kısacık, geceleri hastayı uykudan uyandıran bel ağrılarının da belirtiler arasında bulunduğuna dikkat çekti. Genellikle 20-30 yaşlarında ortaya çıkan bu hastalıkta diz ekleminde ağrı şişlik, topuklarda ağrı, gözde üveit olarak adlandırılan iltihabi durumların da ortaya çıkabildiğini ifade eden Prof. Dr. Kısacık, şu bilgileri paylaştı: “Hastalık tanı konmadığı zaman maalesef şekil bozukluğu, erken emeklilik ve iş gücü kaybına neden olabilmektedir. Tanı için hastalarının şikayetlerinin yanı sıra ilgili eklemlerin manyetik rezonans (MR) ya da röntgen gibi yöntemlerle görüntülenmesi gerekmektedir.” Tedavi “Ailesel geçişi oldukça yüksek olan bu hastalık, erken tanı sonrası çok başarılı şekilde tedavi edilmektedir” diyen Prof. Dr. Kısacık sözlerini şöyle tamamladı: “İlaç tedavisinin yanı sıra egzersiz, kilo kontrolü gibi genel yaşam önerileri de büyük önem taşımaktadır. Ankilozan spondilit hastalarının doğru bilgi edinebilmeleri için bu konuyla yakından ilgilenen Romatoloji Uzmanları, ilgili hasta dernekleri ve Romatoloji Derneklerine ulaşmaları en sağlıklı yol olacaktır.”
İstanbul Türkiye’de çocukların yüzde 30’u toksik ebeveyn ile karşı karşıya Son zamanlarda sıklıkla duyulan toksik ebeveynlik kavramı hakkında bilgilendiren İstanbul Arel Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Ayşe Su Kocayörük, Türkiye’de yüzde 20-30 oranda çocuğun toksik ebeveyne maruz kaldığını söyledi. Bunun sonucunda depresyonun en fazla görülen hastalık olduğuna işaret eden Kocayörük, “Depresyon hastalarının yüzde 50’sinde travmatik çocukluk yaşantıları söz konusudur. Ülkemiz için de aynı şey geçerli. Genelde depresyon görüntüsü altında olan kişilerin de toksik ebeveynlere maruz kaldıklarını biliyoruz” dedi. Son dönemlerde oldukça yaygınlaşan ‘toksik’ kavramı birçok alanda karşımıza çıkıyor. Bunlardan biri de ‘toksik ebeveynlik’ kavramıdır. Bu kavram; ebeveynlerin çocukları için en iyisini istese de bazen onları fazlaca sıkmaları ya da özgür bir birey olmalarını kısıtlamaları anlamına geliyor. Anne babaların da aslında toksik ailelerden geldiğini belirten Dr. Öğr. Üyesi Ayşe Su Kocayörük, “Bu yüzden ilişki ve bağlanma şekilleri aslında çocuklarını da etkiliyor. Hatta çocuklarının da ilerde kuracakları ilişki yine toksik şekilde devam edebiliyor. Nesilden nesle aktarılıyor. Burada suçlu aramak yerine çözüme odaklanmalı” açıklaması yaptı. “Küçümseyici, aşağılayıcı tavır takınmaları, negatif geri bildirimler vermeleri toksik ebeveynliktir” Toksik ebeveyn davranışlarını sıralayan Dr. Öğr. Üyesi Kocayörük, “Küçümseyici, aşağılayıcı tavır takınmaları, negatif geri bildirimler vermeleri, sürekli çocuğu didiklemeleri, sınırları aşmaları, çocuğun birey olduğunu kabul etmekten ziyade kendilerinin bir uzantısı olduğunu görmeleri toksik ebeveynliktir. Örneğin bu ebeveynler; çocuğu sınavda 99 notu aldığında ‘neden 100 almadın’ diye eleştirirler, çünkü hiçbir şeyle yetinmezler. Sürekli çocuk üstünde baskı, otoriter kurarlar. Bunun en büyük nedenleri arasında ise ailelerin çocuklarına empati yapamaması, çocuğun ihtiyaçlarını göremeyip anlayamaması yer almaktadır. Tabii bunu bile isteye yapmıyorlar. Çünkü onların da kendi ihtiyaçları zamanında görülmeyerek onlara da bu şekilde davranıldı” dedi. “Değerlilik ihtiyacı karşılanmayan çocukların kendini geliştirmesi zordur” Tedavisinde ise terapistlere büyük iş düştüğünü belirten Dr. Öğr. Üyesi Kocayörük şunları söyledi: “İnsanlar kendilerinin farkında da olmalıdır. Ama genellikle bu durumun farkında olmazlar. Sevilmeyip sayılmayan, biricilik ve değerlilik ihtiyacı karşılanmamış çocukların kendilerini geliştirmesi oldukça zordur. Bu yüzden kendilerinden beklentileri de düşüktür. Dünyaya genellikle olumsuz bakarlar. En önemlisi de öğrendikleri bağlanma biçimini, hayatlarında benzer bağlamda gösterecekler. Örneğin; sevgili, eş, arkadaşlık ilişkilerinde bu tarz bağlanma ilişkisi olacak. Mesela aşağılayıcı bir bağlanma stili gördüyse etrafındakileri aşağılayacak. Toksik ebeveynler genellikle klinik tanı almamış olsa da çoğunlukla ruhsal bozukluğu ya da kişilik bozukluğu olan kişilerdir. Narsist bir ebeveynle birlikteyseniz narsist olma ihtimaliniz çok yüksek. Kaygılı bir ebeveynle büyüyorsanız kaygılı olma ihtimaliniz çok yüksek.” “Ailelerini olduğu gibi kabul edip sınır çizerek hayatlarına devam etsinler” Ailelere ve özellikle de çocuklarına önerilerde bulunan Dr. Öğr. Üyesi Kocayörük son olarak şunları söyledi: “Aileler açık iletişimde olmalı. Çocuğunu dinlemeyi öğrenen her aile, bu anlamda yol katedecektir. Çünkü çocukların ihtiyaçlarını öğrenebildiklerinde, hissedebildiklerinde zaten tutumlarını değiştirecekler. Anne babalar kendilerine şunu sorsunlar; ‘ben çocuğumdan ne istiyorum, o benim bir uzantım mı, ona gücümü mü göstereyim, o benim her dediğimi yapsın mı?’ Yoksa sadece o benim çocuğum ve o ayrı birey. ‘O da kendi başına bir birey olarak kendi hayatını ve kendi yolunu bulacak’ şeklinde mi düşünüyorlar? Bu tür ailelere maruz kalan çocukların tutunacak dala ihtiyacı vardır. Öğretmen ya da başka akrabadan özdeşim kuracağı birilerini bulabilirler. Bu onlara iyi gelecektir. Aileler çoğunlukla toksik olduğunu kabul etmez. Çocuklar toksik bir aileye sahipse onları olduğu gibi kabul edip kendi sınırlarını çizebilir. Ebeveyniyle kuracağı empatik ilişkide çocuk, öfkelenmeyi ve kızmayı bırakabilir. Öfke ve kızmayı bıraktığında da onları olduğu gibi kabul edebilir. Olduğu gibi kabul ettikten sonra da kendi yolunu çizebilir. Diğer türlü anne babasına tepkili hayat yaşamak onları; madde bağımlılığına, kötü arkadaşlar edinmeye, kendine zarar verici davranışlarda bulunmaya kadar götürür. Çünkü kızgınlık ve öfke buna iter. Ailelerini anlayabilirlerse ailesinin onu anlamasını beklemeden hayatlarına devam edebilirler.”