ÇEVRE - 09 Temmuz 2020 Perşembe 10:05

Bakan Dönmez: “Sıvı atığın içerisindeki lityumu geri kazanma üzerine bir teknoloji geliştirdik”

A
A
A
Bakan Dönmez: “Sıvı atığın içerisindeki lityumu geri kazanma üzerine bir teknoloji geliştirdik”

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, “Sıvı atığın içerisindeki lityumu geri kazanma üzerine bir teknoloji geliştirdik. İlk etapta yıllık 10 ton lityum üretim kapasitesine sahip tesisi devreye alacağız. Projelendirme bitti. Temmuz ayı içerisinde tesisin montajına inşallah başlıyoruz. Yıl sonu itibarıyla da ilk üretime geçeceğiz” dedi.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Dönmez, bor yataklarının belli oranda lityum içerdiğini ve ilk etapta yıllık 10 ton lityum üretim kapasitesine sahip tesisin devreye alınacağını duyurdu. Bakan Dönmez, “Bugüne kadar lityum varlığı geleneksel üretim teknolojileri ile ekonomik olmadığından değerlendirilememişti. Eti Maden 3 yıldır yaptığı Ar-Ge çalışmalarıyla geleneksel yöntemlerin dışına çıkarak yeni üretim metodu geliştirdi ve lityum karbonat ve satılabilir bor ürünlerinin üretimini gerçekleştirdi” ifadelerini kullandı.

Dünyadaki geleneksel üretim yöntemlerinin dışına çıkılması ve Eti Maden’e özgü üretim metodu geliştirilmesinin ardından patent başvuru sürecinin başlatıldığına değinen Dönmez, “Bor madeninden rafine bor üretimi sırasında sıvı ve katı atık ortaya çıkıyor. Bu atıklar uygun koşullarda depolanıyor. Sıvı atığın içerisindeki lityumu geri kazanma üzerine bir teknoloji geliştirdik. İlk etapta yıllık 10 ton lityum üretim kapasitesine sahip tesisi devreye alacağız. Projelendirme bitti. Temmuz ayı içerisinde tesisin montajına inşallah başlıyoruz. Yıl sonu itibarıyla da ilk üretime geçeceğiz. Lityumun batarya teknolojisi, mobil cihazlar, elektrikli otomobiller, elektrikle çalışan aletler gibi pek çok yerde kullanım alanı mevcut. Lityum bu anlamda en yeni teknoloji. Ancak, ham madde olarak dünya genelinde nadir. Biz bu açıdan şanslıyız” dedi.
Sanayiye dönük lityum taleplerinin ülke içi kaynaklardan karşılanacağını söyleyen Dönmez, “Ar-Ge çalışmaları sonucu oluşturulan proseste, üretim tesislerinde açığa çıkan zayıf çözeltinin içerisinde bulunan bor ve lityum alınarak, lityum karbonat ve satılabilir bor ürünleri üretimini yapacağız. Böylece boraks fabrikalarındaki randımanlar arttırılacak. Bunun yanında, lityum kimyasallarının sentezlenmesiyle de sanayiye dönük lityum taleplerini ülke içi kaynaklardan karşılayacağız. Bu prosesle üretilecek lityum bileşikleri lityumun kullanıldığı tüm sektörlerde kullanılabilecek. Lityum üretimi prosesinin devreye girmesiyle yeni atık stoklama sahasına olan ihtiyaç azalacaktır, mevcut stok sahasında bulunan sıvı atıklardan da lityum ve satılabilir bor ürünleri üretimi gerçekleşecek. Yıllardır bu sahalarda oluşan atıklar da geri kazanılarak çevre dostu bir teknolojiyle sahip tesisi ülkemize kazandıracağız” dedi.

“BORON sıvı bulaşık deterjanı için çalışmalar devam ediyor”

BORON sıvı bulaşık deterjanı için Ar-Ge çalışmalarının devam ettiğini belirten Dönmez, zararlı katkı maddesi bulunmayan ve petrol türevlerini içermeyen bulaşık deterjanı içinse tarih verdi. Dönmez, “Bu yılın son çeyreğinde doğal, herhangi bir zararlı katkı maddesi ve petrol türevleri içermeyen BORON bulaşık deterjanını ve sıvı el sabununu halkımıza arz edeceğiz” ifadelerini kullandı.
100 ml’lik BOREL sıvı el dezenfektanının ise 4 milyon 532 bin 380 adet satış yaptığını belirten Dönmez, “Ofis boy diye tabir ettiğimiz 103 bin 324 adet 1 litrelik ve 34 bin 830 tane 5 litrelik satış gerçekleşti. Islak mendile emdirilmiş BOREL’leri ÖSYM için üretmiştik. Bu alanda da ciddi bir potansiyel mevcut. Kurumsal firmalarla görüşmeler devam ediyor. İnşallah onu da pazara arz edeceğiz” dedi.

“Her yıl ortalama 130 ton civarında altın ithal ediyoruz”

Doğal kaynakların sonuna kadar kullanılacağını vurgulayan Dönmez, “Su da aslında bir doğal kaynak. Yerin altındaki kömür de, metal de. Tüm faaliyetlerimizi çevreye saygılı bir şekilde yürütüyoruz. Bir yerde üretimin nasıl yapılacağı, üretim sonrası sahanın nasıl rehabilite edileceği belli. Bu konuda yasal hükümler açık ve net. Altın üretimimiz yıldan yıla artıyor. Geçtiğimiz sene 38 ton ürettik bu, Türkiye Cumhuriyet tarihinin rekoru. Sektörle birlikte bu seneki hedefimizi yılbaşı itibarıyla 45 ton olarak belirlemiştik. Pandemi sürecinde 2-3 ay boyunca üretimde tüm dünyada olduğu gibi yavaşlama oldu, lakin sektörle de görüşmelerimiz devam ediyor. Normalleşme süreci içerisinde meydana gelen kaybı da telafi ederek yıl sonu itibariyle yine 45 tonları yakalayacağız inşallah. Her yıl ortalama 130 ton civarında altın ithal ediyoruz. Üretim de azalınca haliyle fiyatlarda artış oluyor” ifadelerini kullandı.

Yenilebilir elektrik teknoloji yerlileştirilmesi hakkında da açıklamalarda bulunan Dönmez, “Önümüzdeki günlerde toplu RES açılışımız olacak. Ağustos ayında Sayın Cumhurbaşkanımızın katılımıyla Türkiye’nin ilk entegre güneş panellerini üretecek fabrikanın açılışını yapacağız. Buradaki yatırım tutarı güneş santrali ve fabrikayla birlikte 1.4 milyar dolara mâl olacak. Bin 400 kişiye istihdam sağlayacak. Yıllık 500 megawatt güneş paneli üretim kapasitesine sahip olacak. Milli ve yerli enerji üretimi açısından Avrupa’nın ve Orta Doğu’nun tek entegre güneş paneli tesisi olacak. Bin megawattlık Karapınar Güneş Enerji Santrali’nin panelleri burada üretilecek. Böylelikle Karapınar’da yüzde 70’in üstünde yerlilik oranı sağlanacak. Karapınar Güneş Enerjisi Santrali’nde üretilecek elektrik ile cari açığın kapatılmasına yıllık 400 milyon dolar katkı sağlanacak” dedi.
Karapınar Güneş Enerji Santrali faaliyete geçtiğinde Türkiye’nin elektrik üretimindeki güneş enerjisinin payının da yüzde 20 artacağını kaydeden Bakan Dönmez, “Tesiste önemli bir AR-GE merkezi kurulacak. Böylece Türkiye'de yeni ve verimli teknolojilerin geliştirilmesi sağlanacak. AR-GE merkezinde 100 mühendis çalışacak. Fabrikanın AR-GE merkezine 10 yılda yaklaşık 90 milyon dolar kaynak aktarılacak. Ayrıca mini YEKA konusu da var. Ekimde gerçekleştireceğimiz bin megawatt gücündeki mini YEKA’larla yerli ve yenilenebilir enerjide yeni bir sayfa açacağız. 36 ilimizde güneş enerjisine dayalı 10, 15, 20 megawatt arasında 74 yarışma düzenleyeceğiz. Böylece küçük ve orta ölçekli daha fazla yatırımcının yenilenebilir enerji üretimine dahil olmasını sağlayacağız. Artık rüzgârda türbin, kule, jeneratörü üretiyoruz. YEKA’larla sadece bu alandaki yerlileştirmeyi artırmakla kalmıyor, aynı zamanda ülkemizi AR-GE faaliyetlerinin merkezi haline de getiriyoruz. Hidrolik enerjide jeneratör, güç elektroniği, türbin çarkı, ayar kanatları gibi bir çok parçayı yerli olarak üretiyor, yerlilik oranlarını her geçen gün artırıyoruz” ifadelerini kullandı.

Elektrik tarafında yaklaşık 100 milyar dolarlık bir yatırım yapıldığının altını çizen Dönmez, “Son birkaç yıl öncesine kadar yerlileştirdiğimiz alanlarda bu yatırımın neredeyse yarısını ekipman ithalatına yapıyorduk. Fakat yerlilik alanında ilave verdiğimiz teşviklerle birlikte paramız artık dışarı gitmeyecek. Şöyle bir örnek vereyim. EÜAŞ Keban’daki hidroelektrik santralindeki iki jeneratörü kendi imkânlarıyla rehabilite ederek 16 milyon euronun yurt dışına gitmesini engelledi. Bunu kendi imkânlarıyla yaptı. Biz hep şöyle diyoruz, yerli kaynakları, yenilenebilir kaynakları kullanalım ama yerli ekipman ve teknolojiyle bunları elektriğe dönüştürelim. Böylece daha çok yerliliği sadece kaynak anlamında değil, teknoloji anlamında da vurgulayalım” dedi.

Emin Kuvat
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Balıkesir Ayvalık’ta GMKA destekliyor kadınlar güçleniyor Güney Marmara Kalkınma Ajansı (GMKA) bölgesindeki kadın girişimcileri destekleyerek yerel düzeyde üretkenliği artırıyor aynı zamanda kadın istihdamına da katkıda bulunuyor. GMKA’nın Kırsal Ekonominin Desteklenmesi Programı ile destek olduğu “Geçmişten Geleceğe Pamuk ve Yünün Mekikle Dansı” projesinde kadınlar yeni tezgâhlar ile kurulan atölyede dokuma üretim kapasitesini artırdı. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Kalkınma Ajansları Genel Müdürlüğü koordinasyonunda faaliyetlerini yürüten GMKA, desteklediği proje ile Balıkesir Ayvalık’ta faaliyetlerini yürüten Kadın Emeğini Destekleme İşliği Kadın Girişimi Üretim ve İşletme Kooperatifi’nin ortak iş yapma kültürünü geliştirirken, geleneksel dokuma teknikleri ile el emeği ürünler üreterek somut olmayan kültürel mirası da yaşatıyor. Bölge kadınları üretime değer katıyor Bölge içi gelişmişlik farklarının azaltılmasına katkı sağlama amacını güden proje ile kırsal alanda üretilen ürünlerin katma değerinin artırılması, kırsalda faaliyet gösteren üreticilerin örgütlenme kapasitelerinin geliştirilmesi ve ürün çeşitliliğini arttırarak daha fazla kadına iş olanağı sağlamak hedefleniyor. Eko sisteme zarar vermeyen ürünlerin üretilmesine ve kullanılmasına katkı sağlamak da projenin amaçları arasında yer alıyor. Kooperatif bu proje ile kurumsal kimlik oluşturarak markalaşmayı başarmak, sedefli battaniye için coğrafi işaret alma konusunda girişimde bulunmak, aynı zamanda üretim süreçlerimizi kısaltarak verimi arttırmak, toptan satış kabiliyeti kazanmak, bölge ve ülke ekonomisine katkı sağlamak, kullanılan el eğirmesi kökboyalı yün sayesinde hayvancılığı desteklemeyi de amaç ediniyor. Artan kapasite ile birlikte kooperatif bünyesine daha fazla kadının katılması bekleniyor. Hedeflere güç birliği yaparak ulaşılacağı düşünülen projede, ülke kaynaklarını verimli kullanarak ve ekolojik sisteme zarar vermeyen sağlıklı malzemelerden üretilen ürünlerinulusal ve uluslararası pazarlarda yer alması bekleniyor. “Sürdürülebilir Bir Kalkınmaya İvme Kazandırıyoruz” GMKA Genel Sekreteri Onur Adıyaman, “Ajansımızın desteklediği projeler, kadın girişimcilerin güçlenmesine ve yerel ekonominin canlanmasına büyük katkı sağlıyor. Genel Müdürlüğümüzün de bu sene belirlemiş olduğu ’Kadın İstihdamı’ teması doğrultusunda çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bu projede de kadınların el emeği ürünlerini geleneksel dokuma teknikleriyle üretmelerine seçenek tanıyarak kültürel mirasın yaşatılmasına ve ekonomik değer oluşturulmasına katkı sağladığımız için mutluyuz. Bu projeler kırsal alandaki üreticilerin örgütlenmesini güçlendirerek kadınlara iş şartları sunuyor ve ekolojik sürdürülebilirliği destekliyor. GMKA’nın kadın kooperatiflerini destekleme ve güçlendirme çabaları, bölgedeki kadınların ekonomik ve sosyal açıdan güçlenmesine önemli bir katkı sağlıyor. Bu projeler ile bölge ekonomisine de katkıda bulunarak sürdürülebilir bir kalkınmaya ivme kazandırıyoruz.” diye konuştu. GMKA ilan ettiği Kırsal Ekonominin Geliştirilmesi Mali Destek Programı ve Sosyal Gelişmeyi Destekleme Programı ile kooperatifler vasıtasıyla kadınların ortak iş yapma kültürünü geliştirmeye devam ederken Güney Marmara Kadın Kooperatiflerinin Güçlendirilmesi Programı ile de kadın kooperatiflerinin kapasitelerini güçlendirmeye devam ediyor.
Ankara Gazi Üniversitesi’nde Filistin eylemi Gazi Üniversitesi öğrencileri, üç dilde yaptıkları basın açıklaması ile Gazze’deki soykırıma tepki göstererek, ABD üniversitelerindeki barışçıl eylemlere destek verdi. Gazi Üniversitesi öğrencileri, üniversite kampüsü içinde bulunan Hoca Ahmet Yesevi Camii’nde bir araya gelerek, ‘Gazze’deki Soykırıma Tepki ve Amerikan Üniversitelerindeki Barışçıl Eylemlere Destek’ başlıklı bir açıklama yaptı. Cuma namazının ardından yapılan basın açıklamasına Gazi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Musa Yıldız, öğrenciler ve akademisyenler katıldı. Açıklama üniversite öğrencilerinden Ahmet Kartal, Zübeyir Kaan Durmuşoğlu ve Ahmed Alhila tarafından Türkçe, İngilizce ve Arapça olarak üç dilde yapıldı. “Burada bulunan bizler bu vahşete karşı asla duyarsız olmayacağız” Türkçesi üniversite öğrencisi Ahmet Kartal tarafından yapılan açıklamada, Gazze’de yaşananlara Amerika Birleşik Devletleri’nde yer alan üniversitelerin de sessiz kalmadığı hatırlatıldı. Columbia Üniversitesi’nde başlayan Filistin yanlısı gösterilerin diğer üniversitelere de yayıldığı belirtilen açıklamada, “Gazze’deki bu soykırıma Amerika Birleşik Devletleri’nde yer alan üniversiteler de sessiz kalmamış, Columbia Üniversitesi’nde başlayan Filistin yanlısı gösteriler diğer üniversitelere de yayılmıştır. Bu gösterilerle İsrail’in gerçekleştirdiği soykırımın bir an önce durdurulması sorumluluğu tüm insanlığa hatırlatılmıştır. Üniversite öğrencilerinin bu tepkilerine öğretim elemanları da destek vermiştir. Ancak vahşice işlenen soykırıma karşı insani ve vicdani sorumluluk bilinciyle hareket eden üniversite öğrencileri ve öğretim elemanlarının bu barışçıl gösterileri antidemokratik bir şekilde ve sert müdahalelerle bastırılmaya çalışılmaktadır. Bu barışçıl eylemlere karşı uygulanan orantısız şiddeti ve baskıyı kınıyor, vicdanının sesini dinleyen ve bu zulme seyirci kalmayan üniversite öğrencilerinin ve öğretim elemanlarının yanlarında olduğumuzu beyan ediyoruz. Bu vahşete Türk milleti olarak sessiz kalamayız. Hatta bugün burada bulunan bizler bu vahşete karşı asla duyarsız olmayacağız. Caydırıcı yaptırım ve müdahalelerle İsrail baskısı ve zulmü bir an önce sonlandırılmalıdır. Tüm insanlığı bir an önce Gazze’de uygulanan vahşeti durdurmaya ve barış yanlısı öğrenci ve öğretim üyelerine uygulanan şiddete karşı harekete geçmeye davet ediyoruz” denildi.
Eskişehir Sıtma 24 saat içinde tedavi edilmeli Enfeksiyon Hastalıkları ve Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Mehmet Uluğ, son dönemde daha yaygın görülmeye başlanan Sıtma hastalığı ve tedavi yöntemleri hakkında bilgilendirdi. Sıtmayı sivrisineklerin plazmodium adlı paraziti insanlara bulaştırması yoluyla oluşan ateşli bir enfeksiyon hastalığı olarak tanımlayan Özel Ümit Batıkent Hastanesi Doktoru Mehmet Uluğ, “Sıtma, dişi anofel sivrisineklerinin ısırmasıyla bulaşır. Dişi sivrisinekler yumurtalarını beslemek için bir kan emerler. Bulaşma, sivrisineklerin sayısına ve hayatta kalmasını etkileyebilecek iklim şartlarına da bağlıdır” dedi. "24 saat içinde tedavi edilmeli" Dr. Uluğ, “Sıtma salgınlarının, uygun şartların oluşması halinde, sıtmaya karşı bağışıklığın düşük olduğu bölgelerde veya insanların iş bulmak için mülteci olarak yoğun sıtma bulaşan bölgelere geçtiğinde ortaya çıkabilir. Sıtma, göç alan ve mültecilerin yoğun olduğu bölgelerde daha çok görülen akut ateşli bir hastalıktır. Semptomlar genellikle enfektif sivrisineğin ısırmasından 10-15 gün sonra ortaya çıkar. İlk belirtiler ateş, baş ağrısı ve titremedir” diye konuştu. "Önlenebilir ve tedavi edilebilir" P. falciparum sıtmasının 24 saat içinde tedavi edilmezse ciddi bir hastalığa dönüşebileceğine dikkat çeken Dr. Uluğ, bunun sıklıkla ölüme yol açabileceğini belirterek sözlerine şöyle devam etti: "Çocuklarda: şiddetli anemi, metabolic asidoz ile ilişkili solunum sıkıntısı veya serebral sıtma bulgularından bir veya daha fazlası görülebilir. Yetişkinlerde, çoklu organ yetmezliği sık görülür. Hayatı tehdit eden sıtma hastalığı önlenebilir ve tedavi edilebilir bir hastalıktır. Dünya Sağlık Örgütü, tüm sıtma şüpheli vakalarında tedavi uygulanmadan once mikroskopi veya hızlı tanı testi kullanılarak tanının doğrulanmasını önerir. Sıtma ilaçların etkinliğinin korunması, sıtma kontrolü ve eliminasyonu için kritik öneme sahiptir.” Korunma yolları ve aşı Hasta bireylerin tedavi edilmesi ve vektör kontrolünün sıtma iletimini önlemenin ve azaltmanın ana yolu olduğunu dile getiren Dr. Uluğ, “Hasta olan herkes özenle tedavi edildiğinde bulaş zinciri kırılacağı için enfeksiyon sayıları azalacaktır. Vektör kontrolünde ise; böcek ilacı uygulanmış cibinliklerin kullanılması ve iç mekanların ilaçlanması etkilidir. Riskli bölgelere yolculuk yapanlar da kemoprofilaksi ile sıtma önlenebilir. Sıtma parazitinin karmaşık yapısının aşı geliştirilmesini çok zor bir iş haline getiriyor. Ancak RTS, S/AS01 (RTS, S), Afrikalı çocuklarda sıtmayı önemli ölçüde azaltan ilk ve bugüne kadar ki tek aşıdır. Sadece en sık ve ölümcül sıtma paraziti olan P. falciparum’a karşı etkilidir” ifadelerini kullandı.