SAĞLIK - 23 Kasım 2021 Salı 10:17

Bakan Koca: 'Yeni dönemde biz kapatmalarla salgını yönetmeyi düşünmüyoruz'

A
A
A
Bakan Koca: 'Yeni dönemde biz kapatmalarla salgını yönetmeyi düşünmüyoruz'

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, "Molnupiravir ile ilgili izin alındı, bazı ülkeler de siparişi şimdiden vermiş oldular. Biz Türkiye olarak yine aynı şekilde vatandaşımızı erken dönemde bu ilaçlarla ücretsiz tanıştırma noktasında kararlıyız" dedi.

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Kabine Toplantısı sonrasında basın mensuplarının sorularını yanıtladı.

Pandemi döneminde birçok ilaç kullanıldığını ve bu ilaçların etkinliğinin de süreç içerisinde belli olduğunu ifade eden Bakan Koca, "Favipiravir'in etkisinin olduğunu gösteren epey çalışma var. Bu yapılan çalışma da erken dönemde hafif ve orta şiddetli olan vakalar için yapılmış bir çalışma. Ama başka çalışmalarda da etkisinin olduğunu biliyoruz. Bunları Bilim Kurulu özellikle vatandaşlarımızın erken dönemde uygun olabilecek ilaca erişimini sağlamak üzere tavsiyelerde bulunuyor. O dönemde Favipiravir'in Türkiye'de üretimini yapmıştık biliyorsunuz.

Yurt dışında 140 dolar iken Türkiye'de 11-12 dolarlara kadar üreterek piyasaya verdik dışardan alarak değil. Şimdi ise bildiğiniz iki tane ilaç üzerinde yoğunlaşıldı. Bir tanesiyle ilgili yani Molnupiravir'la ilgili izin alındı, bazı ülkeler de siparişi şimdiden vermiş oldular. Bir de Pfizer'in ilacı var biliyorsunuz, bununla ilgili çalışmalar daha devam ediyor. Biz Türkiye olarak yine aynı şekilde vatandaşımızı erken dönemde bu ilaçlarla tanıştırma noktasında kararlıyız. Bununla ilgili geçen hafta Türkiye’de ilk defa lisans izni verilmek üzere Cumhurbaşkanımız imzaladı" dedi.

Yani firmalara duyuruda bulunulduğunu bildiren Koca, "Türkiye'de Molnupiravir ilacını yerli olarak üretebilirsiniz dedik. Bunun için bize müracaat ederek biz bu ruhsatı verebiliriz dedik. Şu an bir firmanın var ama biz bir firmayla değil en az 4-5 firmanın bu üretimi yapmasını, bize müracaat ettiklerinde, ruhsatlandırmayı toplu yapmayı düşünüyoruz. Ve bu dönemde bir rekabetle en düşük fiyata mal ederek vatandaşımızı en erken dönemde Molnupiravir ile buluşturmayı hedefliyoruz. Şu an onunla ilgili ruhsat alındığı biliyorsunuz. ABD 5.2 milyar dolarlık sipariş verdi. Birçok ülke bu ilaca erişim noktasında bir çaba içinde. Ama biz Türkiye olarak bu ilacı zorunlu lisans vererek Türkiye'de üretimini en erken dönemde birden fazla merkezde yaparak en ucuz devlete maliyetini sağlayıp ücretsiz vatandaşımızla buluşturmayı hedefliyoruz, bu da uzun sürmeyecek" ifadelerini kullandı.

Sputnik V aşısında son durumuna ilişkin konuşan Koca, "Onunla ilgili daha net bir durum yok. Daha önce de bahsetmiştim, iki farklı dozdan oluştuğu için ilave 400 bin dozdan daha fazla daha gelmedi, görüşmeler devam ediyor. Bu konuda daha net bir durum yok" açıklamasında bulundu.

Eczanelerde ilaç temininde yaşanan sorunların yakından takip edildiğini kaydeden Bakan Koca şunları söyledi;

" Bu sorunlar her yıl yaşanır. 15 Şubat'ta fiyat değişikliklerinin olacağını biliyorsunuz mevzuat gereği, bir önceki senenin döviz kuru üzerinden güncelleme yapılır, 15 Şubat'ta da uygulamaya geçilir. Ve her dönemde 15 Şubat öncesi bu konular gündem yapılır. Biz bakanlık olarak eczaneler, depo ve üreticiler dahil olmak üzere ilaç takip sistemimiz var, her basamağını çok yakın takip ediyoruz. Şu anda bu anlamda ciddi bir sorun yok ama yer yer sahada sorunların olduğunu görüyoruz. Bunun için de yakın takipteyiz ve denetimleri yoğunlaştırdık. Bir tek geçen sene grip görülmedi nerdeyse. Grip görülmediği için o dönem tüketilen grip ilaçları az oldu. Bu yıl da benzer durum olabilir diye ana firmalar üretimi biraz düşük tuttu. Yer yer grip ilaçlarıyla sorun olduğunu biliyoruz bunu da yakinen takip ediyoruz, onun dışında sorun yok."

Yeni dönemde kısıtlamaların söz konusu olmayacağına vurgu yapan Bakan Koca, "Nisan ayından itibaren Uğur Hocayla yaptığım görüşmelerde söylemiştim. Yeni dönemde biz kapatmalarla salgını yönetmeyi düşünmüyoruz. Yeni dönemde daha çok kişisel tedbirleri, kişisel güvenlik çemberi ve özellikle aşıyı son derece önemsiyoruz. Yine aynı şekilde kapatmaları hiçbir şekilde düşünmüyoruz yeni dönemde kişisel tedbiri ve aşıyı önemsiyoruz. Herkesin aşı olmasının çok önemli olduğunu, yer yer yanlış bir algıyla 'bir tane aşı niye korumuyor, iki tane aşı niye korumuyor' deniliyor. Benzer şekilde difteri, boğmaca, tetanoz bir kere mi yapılıyor.

Biz o çocukluk dönemi aşılarını birden çok yaptığımızda yüzde 98 oranında evet diyoruz, ama benzer şekilde Covidle ilgili bir aşı durumu olduğunda bir tane aşı niye korumuyor diyoruz. Aşının da bir koruyuculuk süresi var. 6 ay olabiliyor, 8 ay olabiliyor, 12 ay olabiliyor. Biz vatandaşın ne zaman aşılanması gerektiğini elimizdeki datalarla bakıp Bilim Kurulu'na daha sonra size ne zaman aşı olmanız gerektiğinizi söylüyoruz. Şu an birinci Rapel'i önermiştik, eksik aşısı olanların bunu yaptırmalarını, yaptırmayanların da yaptırmalarının zorunlu olduğunu, çünkü 60 yaş üzerinde yüzde 17.1 vaka oranı ama vefat oranı yüzde 85.7. O nedenle aşı çok önemli" ifadelerini kullandı.

40 bin personel alımına ilişkin açıklama


Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Sağlık Bakanlığının 40 bin personel alımına ilişkin, "40 bin personel ile ilgili dağılım yapıldı, yakında kılavuza girer. 40 bin içinde işçi sayısı 10 bin olacak" dedi.

Hülya Keklik
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bitlis Prof. Dr. Palabıyık akademisyenlere seslendi: “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” Bitlis Eren Üniversitesi’nde (BEÜ) görevli Akademisyen Prof. Dr. Adem Palabıyık, ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde akademisyenlerin desteği ile devam eden İsrail protestolarına karşı Türkiye’deki akademisyenlerin seslerinin kısık kaldığını belirterek, “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” dedi. ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde süren Gazze eylemlerine ilişkin açıklama yapan Prof. Dr. Palabıyık, “Ülkemizdeki akademisyenlerden hala güçlü bir ses duyamadık. Tüm dünya akademisyenleri ayaktayken ülkemizdeki akademisyenlerin ayağa kalkmaması beni üzüyor. Sessiz kalmak ahlaki ve insani vefasızlıktır akademik utançtır” dedi. “PKK’ya terör demeyenler İsrail’e sustu” “7 Ekim’den itibaren başlayan kıyıma karşı sesimizi hep yüksek tuttuk ve bunu ekranda da dile getirdik” diyen Palabıyık, “Cübbemi ve kefiyemi giyerek erkândan çağrı da yaptım. Elbette akademisyenlerin bütünü için ifadelerim geçerli değil, lakin Boğaziçi’nde dikilen akademisyenlerin, sadece dikilişi kadar bir gündem oluşturmak neden mümkün olamıyor anlamış değilim. Barış Beyannamesi denilen ve devletimizi neredeyse katliam yapmakla suçlayan akademisyenler, İsrail’e karşı neden sessiz? Bu nasıl ikiyüzlülüktür? Binlerce bebeği kundakta katleden PKK terör örgütü için sözde Barış Beyannamesi imzalayanlar, İsrail karşısında neden sus pus oldu?” “Akademisyenler artık konforlarını bozsunlar” Akademisyenlerin en büyük korkusunun konfor alanlarının bozulması olduğunu belirten Palabıyık, sözlerine şöyle devam etti: “Çünkü akademisyenler, sahip olduğu şartların aleyhlerine dönme ihtimalinden çok korkarlar. Bu sadece maddi güç değil, aynı zamanda Bourdieu’nün bahsettiği ’fildişi kulelerini’ de kaybetme korkusudur. Çünkü akademisyen ancak üniversitedeki ofisi ile ontolojisini koruyabilir, dışarıda asosyal olduğu için bir hiçtir. Kulesinden bakan akademisyen, olayları da ancak yukarıdan gördüğü gibi yorumlar, sahanın bir parçası olamaz. Daha doğrusu toplumu bir parya modeli olarak görür. Odası, yani kulesi, onu yalıtan en büyük etkendir. Artık bu konfor Gazze için bozulmalıdır.” “28 Şubat’tan hala korkuyorlar” Palabıyık, “Akademisyenler hala 28 Şubat’ın hayaletinden korkuyorlar ve bu hayaletin hala ortalıkta dolaştığını iddia ediyorlar. Bir yandan fişlenme, öte yandan değişebilecek iktidar gibi olgular onlara inanılmaz bir korku aşılıyor. Akademik cübbe üzerine Filistin kefiyesi giymek ve bu halde çekilebilecek bir fotoğraf karesinin gelecekte önlerine çıkma ihtimali hala onlar için çok güçlü bir hayali varsayımdır. Bu kâbus üzerinden inşa ettikleri gündelik hayata dair korku, onların sonraki yıllarda yaşayabileceği olumsuzlukların önüne geçmek için kullanılan bir araçsal cihazlara dönüşmüş durumdadır. Maalesef, bu korku kendini muhafazakâr ve Müslüman olarak tanımlayan akademisyenlerde daha fazla görülüyor. Buna ahlaki ihanet veya muhafazakâr vefasızlık demek yanlış olmayacaktır” diye konuştu. “Feminist akademisyenler çürük kokuyor“ Gazze için hiçbir öğrenciye söz hakkının tanınmadığını ifade eden Palabıyık, “Lümpen burjuva denilecek bu kesimin özellikle Gezi ve feminist söylemlerle hareket ettiğini de unutmadık. Feminizmi LGBT’ye sürükleyen aklı evvellerin kendi derslerini Gezi Parkı’nda devam ettirmek için öğrencilerini üniversiteden çıkardıkları ve Gezi eylemlerine katılmalarını tavsiye ettikleri de gün gibi biliniyor. Lakin konu Gazze olunca tek bir öğrenciye söz hakkı tanınmıyor. Çünkü Gazze, Müslümanların yüzakı olduğu için, onların direnişinin ahlaki yönü engellenmek isteniyor. Bu nasıl bir akademik buhrandır? Bunlar insanlıklarını kaybetmiş” dedi.