POLİTİKA - 20 Şubat 2019 Çarşamba 12:08

Bakan Soylu, '500 milyonluk AB‘den daha fazla göçmen barındırıyoruz'

A
A
A
Bakan Soylu, '500 milyonluk AB‘den daha fazla göçmen barındırıyoruz'

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Budapeşte Süreci 6’ıncı Bakanlar Konferansında konuştu. Göç'ün Avrupa siyasetini tehdit ettiğini belirten Soylu," 500 milyonluk AB‘den daha fazla göçmen barındırıyoruz. Avrupa’nın göçmenler konusunda daha cesur olabileceğine inanıyorum"dedi.

Hilton Otel’de düzenlenen Budapeşte Süreci 6’ıncı Bakanlar Konferansı’na İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Budapeşte Süreci Eş Başkanı Macaristan Dışişleri ve Dış Ticaret Bakanı Peter Szijjarto’nun yanı sıra çok sayıda davetli katıldı. Konferansta konuşan Bakan Soylu, ’’Geçmişteki 21. yüzyıl projeksiyonlarının neredeyse hiçbirisinde, göçü böyle büyük bir sorun olarak görmemiştik. En büyük korkumuz 3.Dünya Savaşı’nın çıkmasıydı. Oysa bugün; 1970’lerde 80 milyon olan uluslararası göçmen sayısının 2018’de 245 milyon olmasının şaşkınlığı içindeyiz. 3. Dünya Savaşı ise henüz çıkmadı. Onun yerine, “vekaletler savaşı” adı verilen yeni bir savaş türü keşf edildi. Ordular yok, terör örgütleri var. Ne silahları, ne askerleri, ne de savaş yöntemleri eskilere benzemiyor’’ diyerek sözlerine başladı. 

Zeytin Dalı ve Fırat Kalkanı Harekatlarıyla 4 bin kilometrekare alanı terörden temizlediklerini belirten Bakan Soylu,’’ Göçün en temel iki sebebinin gelir eşitsizliği ve güvenlik kaygısı olduğunu hepimiz biliyoruz. Özellikle terör ve güvenlik kaygılarını ortadan kaldırdığınızda insanlar evine dönüyor. Biz bunu test ettik. Zeytin Dalı ve Fırat Kalkanı Harekatlarıyla 4 bin kilometrekare alanı terörden temizledik ve buralara bugüne kadar 311 bin 968 kişi geri döndü. Belki dünyanın her bölgesini aynı anda zenginleştiremeyiz. Ama terörü her yerden temizleyebiliriz. Dolayısıyla Dünyadaki her ülkenin, bölgeyi terör örgütlerinden temizlemeye destek olması ve terör örgütlerini hiçbir gerekçeyle muhatap almaması göç konusundaki işbirliğinin temel ilkelerinden birisi olmalıdır’’ şeklinde konuştu.

Göçün küresel düzeydeki problemlerine dikkat çeken Bakan Soylu,’’ Göçün küresel düzeyde 3 temel problemi var. Birincisi; düzensiz göç, oluşturduğu rotalarla terör örgütleri ve uyuşturucu ticaretiyle simbiyotik bir ilişki içine girmektedir ve birbirini beslemektedir. Göç, güvenlik kaygıları sebebiyle oluşmaktadır ama artık kendisi bir güvenlik sorunudur. İkinci problemi; Dünyanın demografisine ilişkindir. Avrupalı hedef ülkelerin nüfusu yaşlanıyor, azalıyor veya azalarak artıyor. Oysa kaynak ülkelerin nüfusu gençleşiyor ve artıyor. Böylece kaynak ülkelerin eğitime, sağlığa, suya erişimi ve gelir eşitsizliğinden kaynaklanan arayışları, onları doğal olarak hedef ülkelere yöneltmektedir. Eğer dünya bu dengesizliğe oturup kaynağında çare bulmazsa düzensiz göçe ait her türlü maliyeti gelecek nesillere miras bırakmak zorunda kalacağız. Üçüncü problem ise işbirliğidir. Eğer göç konusunda her ülke kendi başına hareket ederse bunu yönetemeyiz ve sadece toplumlar değil devletler de deformasyona uğrar. Göç talepleri yönetilemezse illegal süreçler devletleri yönetmeye başlar. Elbette ki amacımız herkesi kendi ülkesinde sabitlemek değil. Amacımız; düzenli göçü daha iyi yönetmek çünkü kötü yönetirsek, göç yer altına iniyor ve düzensiz göç büyüyor’’ diye konuştu. 

Göç, Avrupa siyasetini tehdit ediyor 

Göç hareketlerinin Avrupa siyasetini tehdit ettiğini vurgulayan Bakan Soylu,’’ Göç, zaman zaman Avrupa siyasetini tehdit ediyor. Brexit süreci buna iyi bir örnektir. Aynı etki, Belçika’da hükumetin düşmesine de sebep oldu. Hatta yakın zamanda Almanya’da İçişleri Bakanının istifası gündeme geldi. Avrupa siyaseti göçten etkileniyor. Çünkü Avrupa’nın göç yönetiminde iki problemi var. Birincisi; Avrupa’nın mevcut göç politikalarının, 1980 model olmasıdır. Soğuk savaş sonrası göç hareketlerine bir tedbir olarak kısıtlayıcı ve önleyici karakterde dizayn edilmişlerdi. Artık bu politikaların güncellenmesi gerekiyor. İkinci problem ise yükselen ırkçılık ve ayrımcılıktır. Bu eğilim, çoğu zaman hükumetlerin iyi niyetli çabalarına da engel oluyor. Avrupa’nın bu konuda tedbir alması; AB’nin “çeşitlilik içinde bütünlük” sloganını, göçü yönetirken de kullanması ve kendi medeniyet değerleriyle barışması gerekiyor’’ diyerek barış çağrısında bulundu.

"Avrupa’nın göçmenler konusunda daha cesur olabileceğine inanıyorum" 

Türkiye’nin 500 milyon nüfuslu Avrupa Birliği ülkelerinden daha fazla göçmen barındırdığının altını çizen Bakan Soylu,’’ ‘’Göçe karşı en sık verilen tepki, “refah şovenizmi" dir. Türkiye olarak 500 milyonluk AB‘den daha fazla, göçmen barındırıyoruz. Fakat sosyal ve ekonomik açıdan göç kaynaklı büyük bir sorun yaşamıyoruz. Suriyelilerin karıştığı suç oranı, ülke ortalamasının çok altındadır. Göçmen iş gücü alımı ile ilgili önemli bir tecrübesi olan Avrupa’nın göçmenler konusunda daha cesur olabileceğine inanıyorum. Eğer biz yönetebiliyorsak, Avrupa, mevcut kapasitesiyle bunu bizden çok daha rahat yönetebilir. Suriye krizinin başladığı 2011 yılından beri göç yönetimi altyapımızla ilgili pek çok adım attık. 2013 yılında göç idaresi genel müdürlüğünü kurduk. Özellikle göç konusunda çalışan emniyet, jandarma, sahil güvenlik, AFAD gibi birimlerin İçişleri Bakanlığı çatısı altında olması, işimizi kolaylaştırdı. Göç yönetimi için bir eylem planı hazırladık ve uygulamaya koyduk. Göçmenlerin kentsel hayata uyumu için projeler uyguluyoruz. Özellikle “aciz göçmenlik” yerine “değer üreten göçmenlik” kavramını öne alıyoruz. Göçmenler, sanıldığının aksine iş sahalarını daraltmadı. Hatta yaptıkları yatırımlarla özellikle ticarette ve sanayide yeni istihdam imkanları sağladılar. 2016 başında Türkiye’de 422 bin göçmen ikameti vardi. Bugün bu sayı 900 bin’dir. Türkiye dünyaya bir takım önerilerde bulunurken düzenli göç ile düzensiz göç regülasyonunun nasıl yapılabileceğini göstermektedir’’ ifadelerini kullandı.  

Oğuzcan Yazar
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Çorum Nörolojik hastalıkları elektrik uyarısıyla tedavi eden cihaz geliştirildi Hitit Üniversitesinde yürütülen proje ile nörolojik hastalıkları elektrik uyarısıyla tedavi edebilen cihaz geliştirildi. Hitit Üniversitesi Tıp Fakültesi Doktor Öğretim Üyesi Güven Akçay, nörolojik hastalıkları ilaçsız tedavi edebilmek amacıyla çalışma başlattı. Makine ve İmalat Teknolojileri alanında desteklenen proje çerçevesinde hastaları ilaçların toksik doz ve yan etkisine maruz kalmadan tedavi edebilecek yerli ve milli cihaz üretildi. Cihazın geliştirilmesi için yürütülen çalışmalarda Hitit Üniversitesi Mühendislik Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Mehmet Fatih Işık ve Doktor Öğretim Üyesi Serkan Dişlitaş yer aldı. Doktor Öğretim Üyesi Güven Akçay, geliştirdikleri cihaz ile beyne her hangi bir cerrahi operasyon yapılmadan beyindeki oluşacak olan elektrik uyarısıyla nörolojik rahatsızlıkları tedavi etmeyi amaçladıklarını söyledi. Nöromodülasyon (sinir dokularının yeniden düzenlenmesi) yönteminde 1950’li yıllardan itibaren ses, elektrik uyarısı ve manyetik uyarılardan faydalanmaya başlandığını ifade eden Akçay, bu tedavi yönteminin invaziv ve non-invaziv olarak iki şekle ayrıldığını kaydetti. Akçay, non-invaziv (kesi yapılmadan) olarak adlandırılan; beyne her hangi bir cerrahi operasyon yapılmayan tedavi yönteminde beyinde oluşacak elektrik uyarısıyla tedavinin amaçlandığını belirterek 2000’li yıllardan sonra bu tedavi yönteminin klinikte yer almaya başladığını ifade etti. “Beyine elektrik uyarısı vererek tedavinin gerçekleştirilmesini hedefliyoruz” Geliştirdikleri cihaz ile beyne elektrik uyarısı vererek tedavinin gerçekleştirilmesinin hedeflendiğine dikkat çeken Akçay, şunları söyledi: “Beyne elektrik uyarısı vererek yapacağımız bu tedavi yöntemini diğer tedavi yöntemleriyle kıyasladığımız zaman; örneğin ilaçlarda toksik doz veya yan etkisi gibi durumlar olurken bu tedavi yönteminde ise yan etkisi diğerlerine göre neredeyse yok denecek kadar çok az olup avantajları, tedavi etkinliği daha yüksektir. Klinik çalışmalara daha fazla ihtiyaç olduğundan dolayı ekibimizin geliştirmiş olduğu cihazla yapılan tedavi yönteminin preklinik çalışmaları tamamlanmış olup şimdi ki aşamalarımızda ise klinikteki çalışmalarımızı özellikle epilepsi, nöropatik hastalarında Hitit Üniversitesi Tıp Fakültesi Doktor Öğretim Üyesi Sinan Eliaçık hocamız ile uygulamayı amaçlamaktayız.” Yurt dışına göre 50 kat daha az maliyetle üretebiliyoruz Geliştirilen cihazın tamamen yerli ve milli olduğunu vurgulayan Akçay, “Yurt dışında üretilen cihazların Türkiye’ye maliyeti ortalama 30 bin dolar civarında. Yerli üretim olanlarda ise yaklaşık maliyet 5-6 bin dolar civarında. Biz ise cihazı yurt dışına göre 50 kat daha az maliyetle üretebiliyoruz. Yapmış olduğumuz cihazı diğerlerinden farklı olacak şekilde ürettik. Sabit bir akım vermek yerine beyindeki elektrik direnci ve kafa direnci ölçülerek bu dirence uygun olan yani tedavideki etkin ilaç diye tabir edebileceğimiz gerçek elektrik değerini verip beyne modüle ederek hastalarımızın tedavisini amaçlıyoruz. Böylelikle sabit bir tedavi değil bireye özgü elektrik uyarısı vererek tedavi hedeflenmiş oluyor. Bu amaçla da tedavinin etkinliği daha da arttırmayı sağlamış oluyoruz.” diye konuştu.
Denizli PAÜ Hukuk Fakültesinde ‘Meclis Simülasyonu’ etkinliği düzenlendi Pamukkale Üniversitesi (PAÜ) Hukuk Fakültesi ve Hukuk Topluluğu tarafından öğrencilerin yasama faaliyetini deneyimledikleri ve yasa yapım sürecine tanık oldukları, hoşgörü ve uzlaşma ortamında ideal meclisin nasıl gerçekleşeceğini görüp, pratikte uygulayabildikleri bir etkinlik olan Meclis Simülasyonu etkinliği düzenledi. 3-6 Mayıs tarihleri arasında gerçekleşecek olan ve Denizli’de ilk kez düzenlenen Pamukkale Üniversitesi Meclis simülasyonu etkinliği Eğitim Fakültesi Melek Sözkesen Konferans Salonu’nda gerçekleşen açılış töreni ile başladı. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasının ardından program açılış konuşmaları ile devam etti. Adalet Demokrasi ve Hukuk Orjinli Çalışmalar (ADHOC) Derneği Koordinatörü Şebboy Deren Güçlü yaptığı konuşmada şunları söyledi: “Burada Pamukkale Üniversitesi ekibine baktığımda 5-6 aylık inanılmaz bir organizasyon sonucunda gerek divan üyeleri olsun gerek akademi ekibi organizasyon ekibimiz olsun, sponsorluk ekibimiz olsun gerçekten çok güzel bir çalışma ortaya koydular ve gerçekten çok güzel de bir organizasyon ortaya çıkaracaklar. Önümüzdeki dört gün boyunca bunu deneyimliyor olacaksınız. Dilerim ki gerçekten çok güzel bir şekilde eğlenirsiniz ve keyif alırsınız demek istiyorum. Burada dört gün boyunca hepiniz milletvekili olacaksınız. Farklı farklı partileri temsil edeceksiniz. Ancak burada unutmamız gereken bir şey var ki hiçbirimiz birbirimizi kırmadan gerçekten dostluk çerçevesinde hep beraber tanışarak ve keyifli vakit geçirerek buradaki arkadaşlığımızın baki kalacağını umut ederek ve olmasını sağlayarak da keyifli vakitler geçirmenizi istiyorum. Lütfen birbirinizi genel kurulda olsun komisyonlarda olsun birer parti için kırmayın. Gerçekten çok güzel bir organizasyona imza atılacağına eminim. Şimdiden herkese keyifli bir yasama dönemi diliyorum.” “Bu simülasyonda öğrencilerimiz, kanun tekliflerini inceleyecek, tartışacak, fikir alışverişi yapacak ve yasamanın işlevini öğrenecektir.” Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hülya Kabakçı Karadeniz yaptığı konuşmada şunları ifade etti: “Hukuk fakültesi olarak amacımız, Evrensel hukuk ilkelerini ve insan haklarını benimseyerek, hukuki sorunları teorik ve pratik anlamda çözme yetkinliğine sahip hukukçular yetiştirmektir. Bu nedenle meclis simülasyonu çok önemlidir. Bu simülasyonda öğrencilerimiz, kanun tekliflerini inceleyecek, tartışacak, fikir alışverişi yapacak ve yasamanın İşlevini öğrenecektir. Öğrencilerimizin yasama faaliyetlerinde bizzat bulunmalar ve etkin rol almaları, fikirlerini özgür bir şekilde dile getirmeleri önemlidir. Meclis simülasyonu etkinliğinde farklı fakültelerden milletvekilleri ver almaktadır. Ancak sunu da belirtmeliyim ki hukukçuların milletvekilliğine ilgisi fazladır. 28. Dönem Milletvekillerinin Meslekleri incelendiğinde; TBMM’de en fazla iş insanı, avukat ve akademisyenin yer aldığı görülmektedir. Milletvekillerinin %20’sinin hukukçu olması bu ilginin kanıtıdır. Gerek Öğrenci Topluluklarımız gerekse Dekanlığımız yıl içinde sayısız akademik, sosyal, kültürel ve benzeri alanlarda çalıştay, panel, eğitim, konferanslar ve geziler düzenlenmektedir. Fakültemizin gerçekleştirdiği eğitim faaliyetleri ve başarılı etkinlikler, üniversite ve eğitime katkı veren ilgili kamu kurum ve kuruluşların, Rektörlüğümüz ve Denizli Barosunun uyumlu iş birliği ve ortak çabanın sonucudur. Fakültemizin gerek daha iyi Fiziki alana kavuşması için gerekse akademik kadrolar noktasında verdikleri büyük destek ve etkinliklerimize gösterdiği ilgi için rektörümüz sayın Prof. Dr. Ahmet Kutluhan’a, teşekkür ederim. Hukuk Topluluğu Danışmanı Öğr. Üyesi Fatih, Yurtlu’ya ve Hukuk Topluluğu öğrencilerine böyle bir etkinliği düzenledikleri için teşekkür ediyor ve meclis simülasyonunun verimli geçmesini diliyorum.” Pamukkale Kaymakamı Uğur Bulut yaptığı konuşmada şunları dile getirdi: “Hukuk fakültelerindeki kaliteli eğitimin kamu yönetimine etkisini bizzat meslek itibariyle gören bir durumdayız. Kaliteli hâkim ve savcı yargı kararlarını okurken bizlerin içini açıyor. Yine, avukatlık hizmetinde verilen kaliteli bir hukuk eğitiminin de toplum yaşamından adaletin tecellisine katkısı hiçbir zaman yadırganamaz. Bu faaliyetin düzenlenmesinde emeği geçen tüm öğretim üyelerimizi ve öğrencilerimizi tebrik ediyorum.” “Demokrasi dediğimiz şey gerçekten meclisten geçmekte” Rektör Prof. Dr. Ahmet Kutluhan yaptığı konuşmada şunları kaydetti: “Pamukkale Üniversitesi, son akreditasyonla 208 üniversiteden 70 üniversitenin arasına girmiştir. Bu gurur, üniversitemizdeki tüm akademik-idari personelinin ve tüm öğrencilerinin katkısı ile olmuştur. Ben bu süreçte emeği geçen herkese çok teşekkür ediyorum. Akreditasyon, Yükseköğretim Kalite Kurulu’nun vermiş olduğu bir belge. Bu belge “Kurumsal Akreditasyon” belgesi. Bu belge ile Üniversitemiz, ÖSYM kılavuzunda akredite olan üniversiteler içerisinde yer almış oldu. Bu ne demek? Bu yarın Pamukkale Üniversitesi’nden alınan diplomalar, Avrupa ve Amerika geçerli demek. Dolayısıyla, böyle bir sevinci bu etkinlikte paylaşmak istedim. Çünkü Pamukkale Üniversitesi hak ettiği yer hali hazırda bulunduğu yer değil. Daha yükseklere çıkması gereken bir üniversite. Çünkü Denizli, Türkiye’de ilk onda yer alıyor, Pamukkale Üniversitesi ilk onda yer alması abartılı olur diyorum, yirminci sırayı kollaması gerekiyor. Bunun için biz elimizden geleni yapacağız ama geleceğimiz olan bu gençler belki bu yirmili sıraları bizlere gösterirler. Çünkü yapmış oldukları etkinlikler gerçekten muhteşem. Ben, üniversitemizin öğrenci toplulukları ile çok gurur duyuyorum. Topluluklarla buluşalım dediğimizde hemen buluşabiliyoruz. Topluluk başkanları geliyor, yardımcıları geliyor. Bu bizim çok aktif bir üniversite olduğumuzu ve öğrencilerimizin çok bilinçli olduğunu gösteriyor. Şimdi mesela, Filistin yürüyüşü yapacağız. Dün yirmi iki topluluk hemen geldi iki saat içerisinde geldiler ve neler yapacağımızı beraber konuştuk. Ben çok gurur duyuyorum. Demek ki öğrencilerimiz şu andaki Pamukkale Üniversitesi’nin seviyesinden memnun değiller. Onların bu yapmış oldukları çalışmalar inşallah Üniversitemizi ilk yirmilere çıkaracak ve bizler de onlarla gurur duyacağız. Demokrasi dediğimiz şey gerçekten meclisten geçmekte. Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir sözüyle kendini tescil etmiş bir kurumdur TBMM. TBMM Milli Mücadele kahramanı olduğu gibi 15 Temmuz’un da kahramanıdır. TBMM ile gurur duyuyorum, ebediyen var olsun diyorum. Diğer taraftan küçük bir anımı paylaşayım. 1996’da Amerika’ya gittim. Tabi Amerika’da gittiğimiz yerde ormanlık alanlar, şehirle doğa ile bir bütün halindeydi. Bana dediler ki: Hocam, burada yanına sincaplar gelir oturur bir şey yapma onlara. Bunlara bir şey yapmanın çok büyük cezaları vardır. Nasıl bir özgür dünyaymış burası dedim. Gerçekten hayran olmamak elde değil ama son zamanlarda gördüğümüz gibi şu anda yaşanan Amerikan üniversitelerde Filistin mitinglerinin nasıl bir karşılık bulduğunu da hepimiz gözler önünde seyrediyoruz. Bu durum, demokrasinin de yine her yerde her zaman aynı olmadığını da bize göstermiş oldu. Dolayısıyla, milletler kendi varlıklarını koruyabilmek için devletlerin idamesini sağlayabilmek için ciddi kararlar alabilmekteler” Açılış konuşmalarının ardından program, milletvekili yeminlerini gerçekleştirmek üzere simülasyonun divan başkanı PAÜ öğrencisi Aleyna Ece Sönmez’in, tüm milletvekilleri ile birlikte ettiği yemin ile sona erdi. Etkinliğin devamında program sergi salonunun gezilmesi ile sona erdi.