POLİTİKA - 11 Eylül 2021 Cumartesi 12:47

Bakan Soylu'dan 'Demokrasi' vurgusu

A
A
A
Bakan Soylu'dan 'Demokrasi' vurgusu

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, "Darbe yapanların emekli olup kenara çekilip itibar gördüğü dönem kapatılmıştır. Toplumunun hangi kesiminden olursa olsun darbecilere sırtını dayayarak toplumun iradesine parmak sallamamanın tehdit etmenin demokrasi dışı ayar vermenin de elbette bir karşılığı olacaktır" dedi.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu İstanbul Üniversitesi’nde düzenlenen “Darbelerle Mücadele Yöntemleri Sempozyumu”na katıldı. Programda konuşan Soylu, Türkiye tarihinde yaşanan darbelere ve darbe girişimlerine yönelik değerlendirmelerde bulundu.

Sadece doğal afetlerin değil, insani afetlerin de kendini tekrar etmeye çalıştığını söyleyen Soylu, “104 emekli amiral bir bildiri yayınladılar. Fırsat kolluyorlar. Hala bunu hayal edenler var. Hala bunu birilerini yapmasını bekleyenler var. İçeriden dışarıdan destekleyenler var. Hem isteyenler, hem destekleyeneler belki de altını çizmek gerekir bunu açıkça ifade ediyorlar” diye konuştu.

Dünyada son yıllarda küresel gelişmişlik ile ters orantılı olarak kontrol edilemeyen alanların büyüdüğünü belirten Soylu, “Tıbbın çok gelişmiş olduğunu düşünüyorduk. Tüm dünyanın virüs salgınına nasıl çaresiz kaldığını hep beraber gördük. Almanya’da sel felaketi oydu. 190 kişi hayatını kaybetti. Afet anını afet sonrasını yönetmede yaşanan kablo tüm Avrupa’da tartışma konusu oldu. Amerika ve Kanada yangınları birkaç ay sürdü.

Doğal afetlerin yanı sıra politik afetlerde de ciddi ölçüde bilinçli küresel bir kontroldışılık yaşıyoruz. Geçen yıl burada Afganistan’daki ABD’den bahsetmiştik. Bundan sonra atılacak muhtemel adımları da konuşmuştuk. Oysa kısa süre önce ABD’nin 20 yıllık Afganistan operasyonunun nasıl sonuçlandığını, sonucunun nasıl bir hüsranla karşı karşıya kaldığını tüm dünya ile birlikte seyrettik” şeklinde konuştu.

ABD’de sokaklarında uyuşturucu bağımlılarının medyada yayınlanan görüntülerini hatırlatan Soylu, “Uyuşturucudan zombi olmuş yerlerde sürünün sefillik içindeki insanların acınası görüntüleri tartışmalar yol açtı. Bu bölgenin tamamen uyuşturucuya ayrıldığı, bilinci olarak insanları oraya yönlendirildiği, örtülü bir devlet politikası olarak oraya terk edildiklerini öğreniyoruz. Çünkü çözemiyorlar. Belki de çözmeyi ekonomik bulmuyorlar. Oysa bu ülke önemli dış politika uzmanlarından birinin kitabında anlatıldığına göre ABD 1945’den bugüne kadar 71 ülkede seçimlere müdahale, ülke liderlerine suikast, darbe, halk hareketleri gibi eylemlerin bir veya birkaçını gerçekleştirmiştir.

Dünyanın her yerine politika üretebilirken kendi ülkesinde bir mahallede kontrolü kaybedebiliyor. Tıpkı başkanlık değişimi sırasında meclis binasının işgali gibi. Bir kontrolsüzlük ve istikrarsızlık ortamını oluşturup onun üzerinden bir egemenlik dayatıyorlardı. Bu istikrarsızlık ortamı özellikle yüzyılımızı vesayetin ve darbelerin zeminini hazırladı. Bu zemin üzerinden tüm sorunlarını doğuya yıkmaya çalışan batının 11 Eylül’den sonra İslam dünyası üzerinde doğuyu ötekileştirip, sonra bir savaş kıtasına çevirmesi batının kendi içinde ırkçılığı ve yabancı düşmanlığını körükledi. Ürettiği istikrarsızlık göçü körükledi. Adalete, eğitime, istihdama, sağlığa, suya, enerjiye ve huzura erişmede yoksulluk dünyadaki göç hareketlerini önümüze getirdi. Hiçbirimiz 20 yy sonlarında böyle büyük göç hareketleri bekliyor değildik. Bunu batının yüzyıllarca sürdürdüğü sömürgecilik mantığından ayırmamak gerekir.

Ekonomik egemenlik ambargolarından ayırmamak gerekir. Ürettikleri istikrarsızlık göçü körükledi ve şimdi kendi topraklarında göçmenlerle ırkçılığın çatışması tehlikesi ile karşı karşıya kaldılar. Sentetik uyuşturucuyu da bir araç olarak gördüler. Aynı şekilde batılı ülkelerin yaptığı müdahaleler radikalizmi körükledi ve bu silah küresel terörizm olarak kendilerine döndü. Batı medeniye evrensel bir cennet oluşturamadığı gibi kendi sınırlarına sığdırdığı sanal cenneti de kaybetme tehlikesi ile karşı karşıya kaldı. Doğuya yıktığı sorunları il kez ortağı ve muhatabı haline geldi” ifadelerini kullandı.

Her darbenin sonrasında darbeyi örgütleyenlerin kontrol edemediği bir güç olduğunu belirten Soylu, “Her darbeden sonra darbe yanlısı cephe seçimi kaybetti. 1960 darbesi oldu. 1965 te Adalet Partisi tek başına iktidara geldi. 1969‘da tek başına yine iktidar oldu. 80 darbesi oldu. Rahmetli Özal’ı istemediler. Darbenin lideri çıkıp kendi kurdurduğu partiye oy verilmesi gerektiğini millete dayattı. Milletin sağ duyusu kendilerine benzeyenlerden oluşan bir siyasal organizasyonu tercih etti. 1983 te Anavatan tek başına iktidara geldi. 28 Şubat aslında Anadolu sermayesi, büyüyen Türkiye’nin, kendi değerleri ile yürüyüşünün önünü kesebilmek, bir vesayet sistemini hakim kılabilmek, Türkiye’nin tarihsel sürecini unutturmak, benliğini, kimliğini, milliyetini, inancını unutturmak için üretildi. Ama 2002’de tam da bunları düşünenlerin planlamalarının dışında bir sonucu halk oluşturdu. 17-25 Aralık oldu. Bir tasfiye süreci olacağı tahmin edildi. Yolsuzluklar üzerinde güya bir itibar kaybı beklendi. Tam tersi bu milletin hafızası bu fotoğrafı tekrar iyi okuyup gereğini yerine getirdi. 1960 darbesinden başlayan süreçle Türkiye vesayet rejimine esir edinmek istenmiştir. 1971 muhtırası bunun tahkimatıdır, 1980 darbesi tahkimatıdır, 28 Şubat tahkimatıdır” şeklinde konuştu.

“Darbeciler boş durmuyorlar bu doğru ama halk ve halk adına siyaset yapan, demokrasiyi savunanlar da boş durmuyorlar” diyen Soylu sözlerini şöyle sürdürdü:

“Gereğini yerine getirmek için cesaretleri de var, akılları da var, millete dayalı bir meşruiyet zeminleri de var. Bin yıl diye planlanan 28 şubat 10 yıl bile sürmedi. Hepimizi korkutmuş ürkütmüşlerdi. Biz bin yıldır bu coğrafya kendi temel değerlerimizle yaşıyoruz. Bize dediler ki sizi beğenmiyoruz siz kimsiniz. Millet bunu da yırttı attı. Dolayısıyla demokrasi dışı siyaset mühendisliği ne Ortadoğu’da ne Türkiye içerisinde tutabildiğini söylemek mümkün değildir. Başarısız olsa da her darbe girişiminin ülkemize milletimize insanımıza büyük bir maliyeti olmuştur. Güçlü Türkiye coğrafyasına huzur ve istikrar veren bir ülkedir. Ayakları yere sağlam basan güçlü Türkiye dünyaya ve haksızlıklara meydan okuma kabiliyeti olan ülkedir. Güney Kore kişi başı gelir sayısı 1959 yılında 60 dolar. Türkiye’nin kişi başı gelir seviyesi 583 dolar. Bunu uzun yılar 3 bin dolar üzerine çıkarmak için çabaladık. Güney Kore bugün 30 bin dolar seviyesinde. Biz 10 bin doları 21. Yüzyılda gördük. Her darbe girişiminin dolayısıyla maliyeti olmuştur. Gezi olaylarında Türkiye’nin kişi başı geliri 11 bin dolar civarındaydı Türkiye’de faiz yüzde 4 idi. En büyük projeler yapıldı yapılıyordu. O ve 17 - 25 Aralıktan sonra Türkiye mevcudunu koruyabilmek, alt yapısını tahkim edebilmek için yeni bir ray seçti. Diğer teşebbüsleri bastırıldı ama ciddi maliyetlere katlandı”

"Darbe yapanların emekli olup kenara çekilip itibar gördüğü dönem kapatılmıştır"

Demokrasiyi korumanın önemli olduğuna vurgu yapan Bakan Soylu, "Türkiye'nin 21 yy'ın başından itibaren sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ile ortaya koyduğu mücadelenin temel felsefesi vesayet mücadelesi olmuştur. Sayın Cumhurbaşkanımız meseleyi doğru teşhis etmiştir. Geçmiş siyasetlerin karşı karşıya olduğu tüm süreçleri iyi analiz etmiştir. Bu teşhisi tedaviye dönüştürmüştür yeni sistem kurgulama üzerine milletle birlikte bunu sağlamaya çalışmıştır. Kol kırılır içinde yen içinde kalır anlayışını reddetmiştir. Darbe yapanların emekli olup kenara çekilip itibar gördüğü dönemde kapatılmıştır. Kimse kusura bakmasın demokrasiyi korumakla darbe yapanların hatırını korumak arasında tercih yapacaksak bizim tercihimiz demokrasiyi korumak olmalıdır hem de sonuna kadar. Toplumunun hangi kesiminden olursa olsun darbecilere sırtını dayayarak toplumun iradesine parmak sallamamanın tehdit etmenin demokrasi dışı ayar vermenin de elbette bir karşılığı olacaktır" ifadelerini kullandı.

104 amiral bildirisini hatırlatan Bakan Soylu, "Darbe esas itibariyle işin ikinci aşamasıdır. Birinci aşama vesayettir. Türkiye de vesayet zemini üzerine kurgulanmıştır. Darbeler vesayetin araçlarıdır. 104 amiral bildirisi, bunun vuku bulmuş olması, bazı zihinlerde vesayetin nasıl bir virüs gibi yerleştiğinin göstergesidir. Darbeler ve oluşturduğu vesayet, istikrarsızlığa açık ortam üretir. Buna karşı demokrasi ve sivil aktörlerin yapacağı en önemli tedbir fay hatlarının ve oluşabilecek risklerin tedbirini önceden almaktır. Darbe ve vesayet sistemlerinin oluşturmak istediği iklimle hem zihni hem fiili mücadeleyi aralıksız devam ettirmek gerekir" diye konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Konya Antika otomobili ile antik şehirler turunda Klasik otomobil tutkunu Cengiz Arsay, 1936 model arabasıyla çıktığı Antik Şehirler turunda duraklarından biri olan Konya’ya ulaştı. Antika otomobili ile Antik Şehirlerin önemine dikkat çekmek için bu tura çıktığını ifade eden Cengiz Arsay, “Bu araçların da bu tip etkinliklerde önemli bir rol alabileceklerini göstermek istiyoruz” dedi. İzmir’den 1936 model otomobili ile Antik Şehirler turu çerçevesinde oğlu ile yola çıkan Cengiz Arsay Konya’ya ulaştı. Konya Klasik Otomobilciler Derneği Başkanı Muammer Deveci ve klasik otomobil severlerin oluşturduğu konvoy ile Konya’nın Isparta kara yolu girişi Akyokuş mevkiinde karşılanan Cengiz Arsay, bir süre klasik otomobil severler ile sohbet etti. Bu turu başlamasındaki en büyük etkenin antika araçlar ile antik şehirlere farkındalık oluşturmak olduğunu ifade eden Arsay, bu turun uluslarası boyut kazanmasını son derece arzuladığını ifade etti. Daha sonra Cengiz Arsay’in 1936 model otomobilinin de içinde olduğu 12 klasik otomobilden oluşan konvoy, tarihin ilk medeniyetlerine ev sahipliği yapmış Çatalhöyük’e doğru yola çıktı. Cengiz Arsay’ın Antik Şehirler turuna çıktığı klasik otomobil 1936 model 88 yaşında 1936 Ford Deluxe. Zamanın teknolojileri yapılan bu otomobilde, günümüzdeki otomobillerde bulunan c¸ift elektrikli korna, c¸akmak, ku¨llu¨k ve arkada c¸ift stop lambası standart olup ayrıca, Deluxe serisinin bu ekipmanlara ilaveten ampermetre ve aku¨ s¸arj lambası, arkada ku¨llu¨k, saat, torpido go¨zu¨ kilidi, banjo s¸ekli direksiyonları ve maun desenli o¨n panelleri var. "Oğlumla birlikte bu turu kişisel olarak düzenledik" Tura çıkmasındaki asıl hedefleri anlatan Cengiz Arsay, “Biz İzmir’den yola çıktık ve Türkiye’nin antik ve tarih öncesine giden varlıklarını ziyaret ederek bugün Konya’ya geldik. Sonra da Çatalhöyük’e devam edeceğiz. Biz antika otomobil meraklılarıyız, bunların koruyucularıyız. Bu araçların da bu tip etkinliklerde önemli bir rol alabileceklerini göstermek istiyoruz. O yüzden de oğlum Ata ile birlikte bu turu kişisel olarak düzenledik. Fakat arzu ediyoruz ki bu ileriki yıllarda uluslarası tura dönüşsün. 2. Dünya Savaşı öncesi araçlarının Türkiye’ye gelip buradaki değerleri ziyaret etmelerini arzu ediyoruz. Konya’dan sonra Ankara üzerinden Mardin’e devam etmek istiyoruz. Umarım aracımız da bu konuda bize zorluk çıkarmaz, yardımcı olur. Çünkü 88 yaşında 1936 model. Dolasıyla onun yardımına çok ihtiyacımız var” şeklinde konuştu. "Türkiye’deki antik kentlerin tanıtımını yapmak" Konya Klasik Otomobilciler Derneği Başkanı Muammer Deveci ise “Cengiz Arsay, bizim gönül taşlarımızın ve klasik otomobil klasmanının döğenidir. Aynı zamanda da Klasik Otomobil Müzesi de var. Bizim en eskilerimizden ve bu işin çığırını açan arkadaşlarımızdan biridir. Cengiz bey, Antik Şehirler turunda. Özel bir turdur bu. Türkiye’de daha önce yapıldı mı bilmiyorum. Cengiz bey şu anda 90 yaşındaki arabasıyla antik şehirler turu düzenledi. Burada esas ana gaye, kendisinden ve aracından ziyade dünyaya ve bu işin ilgililerine Türkiye’deki antik kentlerin tanıtımını yapmak. Bu sebeple kendisine teşekkür ediyorum” diye konuştu.
Van Osman Küncü, minibüsün çığ altında kaldığı günü anlattı Van-Bahçesaray karayolunda yaklaşık 4.5 ay önce çığ altında kalan minibüsün sahibi, yol açılınca yakınları ile bölgeye geldi. Van’da 133 gün önce Bahçesaray yönüne ilerleyen Osman Küncü yönetimindeki minibüs ile Temir Sabırlı yönetimindeki hafif ticari kamyonette bulunan toplam 10 kişi, 3 bin rakımlı Karabet Geçidi inişinde kar ve tipiye yakalandı. Mahsur kalanlar, ekiplerden yardım istedi. Çığ riski nedeniyle ulaşıma kapatılan bölgeye ekipler ulaşamayınca, araçları terk eden 10 kişi, 9 kilometrelik yolu yaya olarak yürüyüp, ilçeye ulaştı. Terk edilen 2 araç ise daha sonra çığ altında kaldı. Bölgeye gelen araç sahipleri, minibüs ve hafif ticareti aracı küreklerle kurtarmaya çalıştı. Temir Sabırlı, beraberindekiler ile birlikte karayolları ekiplerinin yardımı ile çığ altında kalan aracını kurtarırken, Osman Küncü ise çığ minibüsünü şarampole yuvarlandığı için bir şey yapamadı. İlerleyen günlerde hava şartlarının kötüleşmesi sonucu yol tamamen trafiğe kapandı. Yaklaşık 4.5 aydır kapalı bulunan yol, Perşembe akşamı ulaşıma açıldı, araç trafiğine Cuma günü izin verildi. İsmail Küncü ve beraberindeki yakınları yolun açılmasıyla 4.5 aydır çığ altına minibüsünün yanına geldi. İçerisinde bulunan bazı malzemeleri çıkarırken, minibüsün çıkarılması için yetkililerden yardım talebinde bulundu. Aracı çığ altında kalan İsmail Küncü, 4.5 ay önce yaşananları anlattı. Bahçesaray denildiğinde 4-5 Şubat 2020 yılında meydana gelen ve 42 kişinin hayatını kaybettiği çığ faciasının aklına geldiğini ifade eden Küncü, "Olay halen ilk günkü gibi taze. Orada şehit olanlara Allah’tan rahmet, kederli ailelerine sabır diliyorum. 22 Aralık 2023 tarihinde saat 13.20 sularında Van’dan Bahçesaray’a hareket ettik. Karabet Geçidi’ne geldiğimde kar yağışı ve tipi başladı. Bu alana geldiğimizde iki araçtan birinin kara saplandığını gördük ve onu çıkarmaya çalıştık. Onu çıkardığımız sırada önümüze çığ düştü. Çığ düşünce burada mahsur kaldık. Bizde araçlarımızı bırakıp yaya olarak Bahçesaray’a gittik. Bizden sonra gelen çığlar aracımı aşağı sürükledi. Yaklaşık 4.5 aydır aracım kar altında bekliyor" dedi. "Aracımın burada olması uykularımı böldü" Resmi olarak yolun bu gün açıldığını ifade eden Küncü, "Kaymakam beyden izin bekliyorum. İzin veremeden aracımı çıkaramam. Burada halen çığ tehlikesi olduğundan dolayı kaymakam beyin iznini bekliyoruz. Yol açılınca aracımın durumunu merak ettim ve buraya geldim. Acaba yerinde duruyor mu, yoksa daha aşağıya kaymış mı. Aracım çığ altına kaldıktan sonra zaman zaman geldim. Belki 20 seferden fazla geldim. Aracımın burada olması uykularımı böldü, çoğu geceleri uyuyamadım . Aracımı buradan kendi imkanlarımla çıkaramam. Büyük bir masraf ister. İnşallah yetkililer yardımcı olur" diye konuştu.
Samsun Vezirköprü Geleneksel Çocuk Oyunları Şenliği Samsun’un Vezirköprü ilçesinde İlkokullarda Fiziksel Etkinlikler(İFET) ve Geleneksel Çocuk Oyunları Şenliği (GÇOŞ) kapsamında düzenlenen yarışmalarda ilçe birincileri belli oldu. 30 Nisan ve 2 Mayıs 2024 tarihlerinde Okul Sporları Faaliyet Programı’nda yer alan İlkokullarda Fiziksel Etkinlikler ve Geleneksel Çocuk Oyunları Şenliği İlçe Birinciliği Vezirköprü Gençlik ve Spor İlçe Müdürlüğü Köprülü Mehmet Paşa Spor Salonunda gerçekleştirildi. Geleneksel oyunları unutmamak adına düzenlenen yarışmalara ilçedeki ilkokullardan yoğun bir katılım oldu. Toplamda bin 100 öğrenci ve 78 sınıfın katıldığı ilçe birinciliği yarışmaları izleyenlere keyifli anlar yaşattı. 1-2-3 ve 4. sınıfların yer aldığı İlkokullarda Fiziksel Etkinler (İFET), her sınıf düzeyi için belirlenen oyunlar ile yapıldı. 1.sınıflar El Değdirerek Bayrak Koşusu, 2.sınıflar Dairesel Bayrak Koşusu, 3.sınıflar Çift Ayak Atlama 4. sınıflar Fasulye Torbası Atma oyununda yarıştılar. 5-6-7 ve 8. Sınıfların yer aldığı Geleneksel Çocuk Oyunları şenliğinde ise 5.sınıflar Yağ Satarım Bal Satarım, 6.Sınıflar Mendil Kapmaca, 7.Sınıflar Kaleli Yakan Top, 8.Sınıflar Halat Çekme oyunlarında yarıştılar. Şenliklere katılarak yarışmaları izleyen ilçe kaymakamı Özgür Kaya ve Belediye Başkanı Av. Murat Gül, yarışmaların sonrasında çocuklarla bir araya gelerek sohbet ettiler. Ödül törenine Vezirköprü Kaymakam Özgür Kaya, Vezirköprü Belediye Başkanı Av. Murat Gül, İlçe Milli Eğitim Müdürü Resul Özata, İlçe Milli Eğitim Şube Müdürleri Burak Akça, İbrahim Sezer ve Murat Güven, Vezirköprü Gençlik ve Spor İlçe Müdürü Mehmet Uyar katıldı. Toplamda 240 öğrenciye ve okullara ödülleri dağıtıldı. Vezirköprü Gençlik ve Spor İlçe Müdürlüğü Mehmet Uyar, "Birinci olan okullar Samsun’da düzenlenecek olan İFET ve GÇOŞ yarışmalarında ilçemizi temsil edecekler. Okullarımıza başarılar diler, katılım sağlayan okullarımıza da teşekkür ederiz" dedi.
Gaziantep Baklava yapımını kolaylaştıran makineler talep görüyor Baklava üretiminin kalbi olan Gaziantep’te, baklavacı makinesi tamir ve satışı yapan usta Mehmet Cihan, baklava yapımını kolaylaştıran makinelerine olan ilginin son zamanlarda arttığını belirtti. Geleneksel tatlı baklavanın üretim sürecini hızlandıran ve daha az emek gerektiren bu makineler, hem ev kullanıcıları hem de profesyonel üreticiler tarafından tercih ediliyor. Usta Cihan, Makinelerin, baklava yapımında en zorlu adımlardan biri olan yufka açma işlemini otomatikleştirdiğini ve bu sayede, daha hızlı ve standart kalitede üretim yapmanın mümkün olduğunu ifade etti. Baklava sektöründe yaşanan bu teknolojik gelişme, Gaziantep’teki baklavacıların işlerini büyütme ve daha geniş pazarlara ulaşma şansını artırıyor. “Baklavacılar için büyük bir avantaj oldu” Baklava makinesi hakkında bilgi veren Cihan, “Çocukluğumdan beri tamir işlerine ilgim vardı. Önce baklavacı ustasıydım. Yanıma gelen baklava makinası yapan ustaların eline bakarak makine tamirciliği mesleğini çözdüm. Türkiye’nin yüzde 50’sine hizmet vermekteyiz. Sahada çalışanlarımız var. Baklavacılıkta makine tamircisi eksikliğini gördüm. En iyi şekilde makine tamirciliği yapmak istedim. Bu makineler tatlı ve baklava yapıyor. Baklavacılar için büyük bir avantaj oldu. Süre sıkıntısı yaşamadan baklavayı kısa sürede yapmayı kolaylaştırıyor. Ramazan öncesi ve ramazan sonrası baklava makinesine ilgi çok fazlaydı. Bu yoğunluk hala devam ediyor. Çünkü baklavacı ve tatlıcılar için büyük bir avantaj bu makineler” diye konuştu.