SAĞLIK - 21 Mart 2017 Salı 11:14

Bakanlık internet ortamındaki kozmatik ürünlere karşı uyardı

A
A
A
Bakanlık internet ortamındaki kozmatik ürünlere karşı uyardı

İnsan sağlığına zararlı olduğu gerekçesiyle toplatılan kozmetik ürünleri, internet ortamında rahatça satılmaya devam ediyor. Uzmanlar, ciddi sorunlara yol açabilecek bu ürünlere karşı vatandaşları uyarıyor

Sağlık Bakanlığı’na bağlı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu’nun(TITCK) denetime tabi tuttuğu kozmetik ürünlerin yüzde 80’inden fazlası ya mevzuata aykırı ya da güvensiz bulundu. Bakanlık, sağlığa zarar verecek nitelikte olan ürünleri piyasaya sürenlere 237 bin 696 TL ceza keserken, ulaşabildiği ürünleri de toplatarak imha etti. Ancak ulaşılamayanlar internette satılıyor.

Hastalığa davetiye

Denetimden geçemeyen ürünlerin 199’unun teknik düzenlemeye aykırı ürün olduğu, 211’inin ise laboratuvar testleri sonrası güvensiz olduğunu açıklandı. Son üç aydaki denetimlerde bakanlık firmalara 237 bin 696 TL ceza vermesine rağmen bu ürünler internette satılmaya devam ediyor.

Güzel ve farklı görünmek amacıyla kullanılan ancak kansere kadar birçok hastalığa davetiye çıkaran merdiven altı atölyelerde, uygun olmayan koşullarda, yüksek veya mevzuata aykırı hammadde kullanılarak üretilen bu ürünlerin kimisi Türkiye’de üretilirken kimisi de Uzakdoğu, Ortadoğu ve bazı Avrupa ülkelerinden ithal olarak getiriliyor. Uzmanlar ise vatandaşları çok ciddi deri hastalıkları, zehirlenme ve kansere yol açabilecek bu kozmetiklere karşı uyarıyor.

Göz damlası bile var

Bakanlığın denetimini geçemeyen ürünler arasında göz damlasından nasır bandına, burun yıkama setinden eklem ağrıları için spreye kadar onlarca zararlı kozmetik ürünü var. Yüzlerce ‘mevzuata aykırılık’ onayı alan ürünlerden bir tanesi de ülkemizde üretilmiş ‘N.S.R. Burun Yıkama Seti’. 45.42 TL’ye satılan bu ürün TITCK tarafından incelenerek içeriğinde kozmetik mevzuatına uygun olmayan madde tespit edilmesinden dolayı idari para cezası ve yaptırıma uğramış. Ama ürünü internetten almak sadece birkaç dakika sürüyor. Yine Türkiye’de üretilmiş ‘F.D. Nasır Sökücü Flaster’ de mevzuata aykırı bulunan ve satışı süren ürünlerden bir diğeri. İmha ve idari para cezası uygulanan bu ürün 18.90 TL’ye satılmaya devam ediyor. Aynı listede yer alan bir diğer ürün ise ‘T. Nasır Sıvısı’. ‘Mevzuata aykırılık’ tespit edilen ürün 14.90 TL’ye sipariş sepetine eklenebiliyor. Suriye’den ithal edilen ve savcılık kanalıyla ele geçirilen ‘S. Fondöten’ internette 7 TL’ye satılırken, ‘A. Tüy Dökücü Sprey’e de 29.00 TL’ye ulaşmak mümkün.

‘Bakkala kadar iniyor’

Denetimleri titizlikle gerçekleştirdiklerini belirten Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu Denetim Hizmetleri Başkan Yardımcısı Fatih Tan, Milliyet’e şu açıklamayı yaptı: “Piyasada milyonlarca ürün var bu yüzden etkin denetim yapmamız gerekiyor. Denetimlerde en önemli kaynağımız bize gelen ihbarlar. Bazı ithal ürünleri için Avrupa Birliği’nden de bilgi alıyoruz. Kozmetik ürünlerinde bozuk veya mevzuata aykırı olanları tespit ettiğimiz bir sistem var.

Bize gelen ihbar, yan etki bildirimi gibi hususları değerlendirip o doğrultuda denetimleri gerçekleştiriyoruz. Sürekli ceza kesme işlemi devam edecektir. Ürünlerdeki uygunsuz çıkma oranı da doğru tespit ettiğimizin göstergesidir. Onun dışında tespit ettiğimiz bu ürünleri duyurmaktaki esas gerekçemiz vatandaşların güvensiz olanları bilmesi ve satın almaması. Bu ürünleri toplatma yükümlülüğü var. Hem fatura hem de şehir bazında toplatıyoruz fakat ülkenin en uzak köşesine de gidebildiği için toplanmasında sıkıntı yaşanabiliyor. Kozmetikte bakkallara kadar inen bir satış zinciri var.”

‘Ambalaja kanmayın’

İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi, Kozmetoloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Fatma Gülgün Yener de şu değerlendirmeyi yaptı: “Kozmetik ürünlerde kullanılamayacak maddelerin listesi yönetmelikte var. Bu maddeler olduğu halde üretim yapılmışsa o zaman sakıncalı ürün kapsamına giriyor. Vatandaşlar kozmetik ürünleri eczanelerden almalı. Eczacılar kozmetik ürünlerini seçerek alıyor. Kozmetik ürünleri hafife alınacak ürünler değil. Bu bilinçsiz kullanım çok basit sağlık sorunlarından ciddi sorunlara kadar birçok rahatsızlığa yol açabilir. Kozmetik ürün alırken fiyatı önemsememek gerekiyor. Ucuz ürün alınarak insan sağlığı tehlikeye atılabilir. Ürünleri dışındaki ambalaja göre almamalıyız. Çok sade bir ambalajı olan ürün, iyi bir firmanındır ve oldukça kaliteli olabilir.”

Burak Dursun - Milliyet gazetesi 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bitlis Prof. Dr. Palabıyık akademisyenlere seslendi: “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” Bitlis Eren Üniversitesi’nde (BEÜ) görevli Akademisyen Prof. Dr. Adem Palabıyık, ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde akademisyenlerin desteği ile devam eden İsrail protestolarına karşı Türkiye’deki akademisyenlerin seslerinin kısık kaldığını belirterek, “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” dedi. ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde süren Gazze eylemlerine ilişkin açıklama yapan Prof. Dr. Palabıyık, “Ülkemizdeki akademisyenlerden hala güçlü bir ses duyamadık. Tüm dünya akademisyenleri ayaktayken ülkemizdeki akademisyenlerin ayağa kalkmaması beni üzüyor. Sessiz kalmak ahlaki ve insani vefasızlıktır akademik utançtır” dedi. “PKK’ya terör demeyenler İsrail’e sustu” “7 Ekim’den itibaren başlayan kıyıma karşı sesimizi hep yüksek tuttuk ve bunu ekranda da dile getirdik” diyen Palabıyık, “Cübbemi ve kefiyemi giyerek erkândan çağrı da yaptım. Elbette akademisyenlerin bütünü için ifadelerim geçerli değil, lakin Boğaziçi’nde dikilen akademisyenlerin, sadece dikilişi kadar bir gündem oluşturmak neden mümkün olamıyor anlamış değilim. Barış Beyannamesi denilen ve devletimizi neredeyse katliam yapmakla suçlayan akademisyenler, İsrail’e karşı neden sessiz? Bu nasıl ikiyüzlülüktür? Binlerce bebeği kundakta katleden PKK terör örgütü için sözde Barış Beyannamesi imzalayanlar, İsrail karşısında neden sus pus oldu?” “Akademisyenler artık konforlarını bozsunlar” Akademisyenlerin en büyük korkusunun konfor alanlarının bozulması olduğunu belirten Palabıyık, sözlerine şöyle devam etti: “Çünkü akademisyenler, sahip olduğu şartların aleyhlerine dönme ihtimalinden çok korkarlar. Bu sadece maddi güç değil, aynı zamanda Bourdieu’nün bahsettiği ’fildişi kulelerini’ de kaybetme korkusudur. Çünkü akademisyen ancak üniversitedeki ofisi ile ontolojisini koruyabilir, dışarıda asosyal olduğu için bir hiçtir. Kulesinden bakan akademisyen, olayları da ancak yukarıdan gördüğü gibi yorumlar, sahanın bir parçası olamaz. Daha doğrusu toplumu bir parya modeli olarak görür. Odası, yani kulesi, onu yalıtan en büyük etkendir. Artık bu konfor Gazze için bozulmalıdır.” “28 Şubat’tan hala korkuyorlar” Palabıyık, “Akademisyenler hala 28 Şubat’ın hayaletinden korkuyorlar ve bu hayaletin hala ortalıkta dolaştığını iddia ediyorlar. Bir yandan fişlenme, öte yandan değişebilecek iktidar gibi olgular onlara inanılmaz bir korku aşılıyor. Akademik cübbe üzerine Filistin kefiyesi giymek ve bu halde çekilebilecek bir fotoğraf karesinin gelecekte önlerine çıkma ihtimali hala onlar için çok güçlü bir hayali varsayımdır. Bu kâbus üzerinden inşa ettikleri gündelik hayata dair korku, onların sonraki yıllarda yaşayabileceği olumsuzlukların önüne geçmek için kullanılan bir araçsal cihazlara dönüşmüş durumdadır. Maalesef, bu korku kendini muhafazakâr ve Müslüman olarak tanımlayan akademisyenlerde daha fazla görülüyor. Buna ahlaki ihanet veya muhafazakâr vefasızlık demek yanlış olmayacaktır” diye konuştu. “Feminist akademisyenler çürük kokuyor“ Gazze için hiçbir öğrenciye söz hakkının tanınmadığını ifade eden Palabıyık, “Lümpen burjuva denilecek bu kesimin özellikle Gezi ve feminist söylemlerle hareket ettiğini de unutmadık. Feminizmi LGBT’ye sürükleyen aklı evvellerin kendi derslerini Gezi Parkı’nda devam ettirmek için öğrencilerini üniversiteden çıkardıkları ve Gezi eylemlerine katılmalarını tavsiye ettikleri de gün gibi biliniyor. Lakin konu Gazze olunca tek bir öğrenciye söz hakkı tanınmıyor. Çünkü Gazze, Müslümanların yüzakı olduğu için, onların direnişinin ahlaki yönü engellenmek isteniyor. Bu nasıl bir akademik buhrandır? Bunlar insanlıklarını kaybetmiş” dedi.