GÜNDEM - 18 Kasım 2019 Pazartesi 12:27

Balon balığı tehdit değil kansere ilaç olacak

A
A
A
Balon balığı tehdit değil kansere ilaç olacak

Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin, 15 yıl aradan sonra toplanacak Tarım Şûrası için “Fikrini paylaş” mesajına 23 bin dönüş oldu. Sürdürülebilir, katma değeri yüksek yeni politikalar oluşturmak için; 21 çalışma grubu, binlerce saat süren toplantılarda bu görüşleri değerlendirdi. Şûrada; son dönemde özellikle Akdeniz’de sayısı artan ve zehri çok kıymetli olan balon balığının ekonomiye kazandırılması için önemli kararlar alınacak.

Son dönemde özellikle Akdeniz sahil şeridinde sayısı artan balon balığı, zehirli bir tür olması sebebiyle denizlerimizdeki diğer balık türleri için önemli bir tehdit oluşturuyor. Bununla birlikte balon balığı derisi yeni bir kanser ilacının üretiminde kullanılıyor. Bir Kuzey Amerika ülkesinden 5 bin ton balon balığına ilaç endüstrisinde kullanılmak üzere talep geldi. Tarım ve Orman Bakanlığı bu noktadan yola çıkarak, sahillerimizi tehdit eden balon balığının ihracatına başlıyor. Bu şekilde balon balığının tehdit değil, kanser hastaları için çare olması hedefleniyor. Böylece istilacı bir tür fırsata dönüştürülerek ekonomiye katkı sağlanması amaçlanıyor.

Kanser ilacı olarak balon balığının ekonomiye kazandırılması fikri, mayıs ayında ilk adımı atılan 3. Tarım Şûrası’nda ele alınan binlerce önemli konudan birisi. Temelde çiftçileri, akademisyenleri, sivil toplum kuruluşu ve kamu kuruşlarını bir araya getirerek tarım ve ormancılık alanında çözüm getiren önerilerin ele alındığı bir platform olarak kurulan tarım şûrası 15 yıl aradan sonra yeniden start aldı. 18-21 Kasım tarihlerinde toplanacak şûra, 6 aylık çalışmasını sonlandırıp kamuoyu ile paylaşacak.

Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, şûra öncesi ekonomi basını ile bir araya gelerek çalışmalar hakkında bilgi verdi. Amaçlarının daha fazla etkileşim kurarak tüm paydaşların ortak aklı ile gelecek 5 yılın planını hazırlamak olduğunu ifade eden Pakdemirli “25 yılın politikalarını da bu katılımcı yaklaşım şekillendirecek. Sürdürülebilir tarım politikası, katma değeri yüksek hasıla, üretici ve tüketiciyi koruyan politikalar geliştirerek tarım politikamızı şekillendireceğiz” diye konuştu.

DÜNYANIN 7. BÜYÜK TARIM ÜLKESİYİZ

Türkiye’nin tarım hasılası ile dünyanın 7. Avrupa’nın ise Fransa’dan sonra ikinci büyük üreticisi olduğunu hatırlatan Pakdemirli “Bugün sadece iyi olmak yetmez. Çok daha iyi olmak zorundayız. Ortak akılla üretilecek fikirlerin odağında kırsal kalkınma var. Yani tarımsal ve hayvansal üretimin artırılması, katma değerinin yükseltilmesi, gıda güvenliği, sürdürülebilir politikalar, üreticiyi koruyan ve tüketiciyi kollayan bir anlayış. Bunun için her kesim ile görüşüyoruz. Çalışmalar büyük ölçüde tamamlandı. Sırada bunların hayata geçirilmesi var” diye konuştu.

ŞÛRADA ÖNE ÇIKAN BAŞLIKLAR:

Pakdemirli şûra sırasında ele alınan bazı konu başlıkları şöyle sıraladı:

¥ Sıfır kilometre yaklaşım: Üretici, ürünleri bulunduğu yerde tüketim zincirine dâhil edebilmeli. Ayşe Nine evinin bahçesinde yetiştirdiği marulu, bu yaklaşım ile bir sokak öndeki markette satabilecek. Hem üretici kazansın hem de tüketici uygun fiyata gıdaya ulaşsın.

¥ Kadın çiftçi kümelenmesi: Berrin Yetkin’in hayata geçirdiği ve 7 üyeli kooperatif, şimdi 107 üyeye ulaştı. Şekerpancarı, hayvancılık, pekmez üretip satıyor. Geçen yıl üyelerine 60 bin lira kar dağıttı. Bu tür kümelenmeler teşvik edilecek.

¥ Tarlada maksimum verim: Çiftçiler yakından izlenecek ve ürün konusunda teşvik alacak. Bakanlıkla ortak hareket eden çiftçiler desteklerler ve maksimum verim konusunda özendirilecek. Böylece Tarım üründe hasıla yüzde 20-30 arasında artırılacak.

¥ Elektrikli traktör devrimi: Yerli elektrikli traktörler yakın zamanda tarlada işbaşı yapacak. Maliyetleri patlamalı traktörlere yakın elektrikli modeller 10 liralık yakıtla günü tamamlayacak. Böylece üretim maliyetleri ciddi oranda düşerek gıda enflasyonuna olumlu katkı yapacak.

¥ Yeşil doğaya kırmızı tanklı güç: Yangınla mücadelede yeni bir aktör devreye giriyor. Uçakların yerine helikopter sayısı artacak karadan da zırhlı araçlar yangına müdahale edecek. Oksijen dolu araçlar uzun süre görev alacak, dozer ve yangın söndürme işlevi olan orman tankları ile yangınlara müdahale edilecek.

¥ Gıda enflasyonu ile topyekûn mücadele: Ticaret Bakanlığı ve Sanayi Bakanlığı ile iş birliğine giderek gıda enflasyonu kontrol altına alınacak. Hal Kanunu, depoculuk, tohum, gübre konularında çalışmalar hızlanacak. Tedarik zinciri düzenlenecek.

BİR GRAMI 6,5 MİLYON TL

Çukurova Üniversitesi tarafından yapılan bir araştırmaya göre; ilaç sanayisinde kullanılan ve balon balıklarında mevcut “Tetrodotoksin” adlı zehrin 1 gramı, 1 milyon avroyu (yaklaşık 6,5 milyon TL) buluyor. Balon balıklarının derisinde, kas yapısında, iç organlarında, karaciğerlerinde yer alan, kanser tedavisinde kullanılan bu zehir, Bakanlık tarafından yapılacak çalışmalarla ülkemiz için ciddi gelir kapısı olacak.

21 çalışma grubu 200 toplantı yaptı

∂ 3. Tarım Şûrası tüm kesimleri ortak akıl platformuna davet etmek için tüm iletişim araçlarını kullandı. Sisteme kayıtlı tüm çiftçilere mesaj göndererek öneri ve taleplerini istedi. Tam 2 milyon kişiye ulaşıldı. Sadece Türkiye’de değil, yurt dışında yaşayan Türk vatandaşları da çağrıya cevap verdi. 6 aylık süreçte, 81 ilde, 200’ün üzerinde toplantıya 7000 paydaş katıldı. Tarım ve Orman Bakanı Dr. Bekir Pakdemirli’nin çağrısıyla başlatılan sürece 23 bin kişi görüşlerini bildirdi. Paylaşılan fikirlerin yüzde 40’ı halktan, \%30’u çiftçiden, geri kalan \%30 fikir ise ekosistemden geldi. Şura Genel Sekreterliğine ulaştırılan görüşlerin takibi anlık olarak yapılarak çalışma gruplarına iletildi. Çalışma belgelerinin hazırlanması aşamasında bu görüşler grup toplantılarında değerlendirilen 21 çalışma grubunda yaklaşık 2.000’e yakın katılımcıyla toplantılar gerçekleştiriyor.

Ispanak en güvenli gıda

∂ Zehirli otların karışması sonucu ıspanak tüketen birçok insan hastanelerde tedavi gördü. Bakan Pakdemirli, rutin olarak hal ve pazarlardan sürekli numunelerin alındığını ve ıspanak konusunda çok sıkı denetim yapıldığını kaydetti. Pakdemirli “Şu anda en güvenilir gıda ıspanak kimse endişe etmesin” dedi.  

KAYNAK:TÜRKİYE GAZETESİ

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Aydın CHP’li Başkana gelen tebrik çiçekleri Abdurrahmanlar imamına ev oluyor Mart ayında gerçekleştirilen yerel seçimlerinde Germencik Belediye Başkanı Seçilen CHP’li Burak Zencirci’ye gelen tebrik çiçekleri ilçeye bağlı Abdurrahmanlar Köyü imamına ev oluyor. Mazbatayı aldıktan sonra Belediye Binası’na gelen yüzlerce tebrik çiçeği özel bir firmaya satılarak geliri Abdurrahmanlar Köyü Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği’ne bağışlandı. Cuma günü akşamı mesai bitiminden sonra Belediyeye gelen çiçekçiler, belediyenin girişinden başkanlık makamının bulunduğu 3. kata kadar sıralanan yüzlerce çiçeği topladı. Amaçlarının hem farkındalık oluşturmak hem de çiçeklerin kamuya yararlı bir işte kullanılmasını sağlamak olduğunu belirten Germencik Belediye Başkanı Burak Zencirci, çiçeklerin atışından elde edilen geliri makbuz karşılığı dernek yönetimine bağışladı. Belediye Başkanı Zencirci’ye anlamlı davranışından dolayı teşekkür eden Abdurrahmanlar Köyü Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Başkanı Hasan Hüseyin Kara ve Köy Muhtarı Akif Şahan, “Başkan köye geldiğinde söz vermişti. Sağ olsun sözünü yerine getirdi. Bu bağış, köyümüzde görev yapacak imama lojman yapımında kullanılacak” diye konuştular. Germencik Belediye Başkanı Burak Zencirci, "Seçimlerden önce muhtar beye bu sözü vermiştik. Köyümüzün bazı sıkıntıları var. O sıkıntıları gidermek adına seçimden 25 gün önce muhtarımıza, ’Seçimi kazandıktan sonra Mayıs ayının ilk haftası geleceksin. Değerli dostlarımızdan ve vatandaşlarımızdan gelen tebrik çiçeklerimizi çiçekçiye satıyoruz. Buradan elde ettiğimiz geliri de derneğe bağışlıyoruz. Dernek de o sıkıntılı buradan elde edilecek gelirle karşılayacak’ demiştik. Bugün de bu sözümüzü tutuyoruz. 30 bin TL civarında bir gelir elde ettik. Bu rakam derneğimiz için fena bir rakam değil. Bu son olmayacak. Köy derneklerimize elimizden geldiğince bu yardımlarımız devam edecek" diye konuştu.
Gaziantep 4 Mayıs Dünya Ankilozan Spondilit Günü SANKO Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı, Romatoloji Bölümü Öğr. Üyesi Prof. Dr. Bünyamin Kısacık, iltihaplı bel ve kalça romatizmasının (Ankilozan Spondilit) en belirgin özelliğinin sabahları ortaya çıkan bel ve kalça ağrısı olduğunu bildirdi. 4 Mayıs Dünya Ankilozan Spondilit Farkındalık Günü nedeniyle açıklama yapan Prof. Dr. Kısacık, “Mayıs ayının ilk cumartesi günü, Dünya Ankilozan Spondilit Günü olarak kutlanır. Tüm dünyada kutlanan Ankilozan Spondilit Günü’nde bu yıkıcı hastalığa dikkat çekerek, hastalığın etkilerini anlamak ve toplumu bilgilendirmek amaçlanmaktadır” dedi. Kronik iltihaplı bir romatizmadır Ankilozan spondilitin öncelikle omurgayı etkileyen kronik iltihaplı romatizma olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Kısacık, toplumlar arasında sıklığı değişmekle birlikte her bin kişiden 1-10’unda bu hastalığın görülebildiğine vurgu yaptı. Ankilozan spondilitin en belirgin özelliğinin sabahları ortaya çıkan bel ve kalça ağrısı olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Kısacık, geceleri hastayı uykudan uyandıran bel ağrılarının da belirtiler arasında bulunduğuna dikkat çekti. Genellikle 20-30 yaşlarında ortaya çıkan bu hastalıkta diz ekleminde ağrı şişlik, topuklarda ağrı, gözde üveit olarak adlandırılan iltihabi durumların da ortaya çıkabildiğini ifade eden Prof. Dr. Kısacık, şu bilgileri paylaştı: “Hastalık tanı konmadığı zaman maalesef şekil bozukluğu, erken emeklilik ve iş gücü kaybına neden olabilmektedir. Tanı için hastalarının şikayetlerinin yanı sıra ilgili eklemlerin manyetik rezonans (MR) ya da röntgen gibi yöntemlerle görüntülenmesi gerekmektedir.” Tedavi “Ailesel geçişi oldukça yüksek olan bu hastalık, erken tanı sonrası çok başarılı şekilde tedavi edilmektedir” diyen Prof. Dr. Kısacık sözlerini şöyle tamamladı: “İlaç tedavisinin yanı sıra egzersiz, kilo kontrolü gibi genel yaşam önerileri de büyük önem taşımaktadır. Ankilozan spondilit hastalarının doğru bilgi edinebilmeleri için bu konuyla yakından ilgilenen Romatoloji Uzmanları, ilgili hasta dernekleri ve Romatoloji Derneklerine ulaşmaları en sağlıklı yol olacaktır.”
İstanbul Türkiye’de çocukların yüzde 30’u toksik ebeveyn ile karşı karşıya Son zamanlarda sıklıkla duyulan toksik ebeveynlik kavramı hakkında bilgilendiren İstanbul Arel Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Ayşe Su Kocayörük, Türkiye’de yüzde 20-30 oranda çocuğun toksik ebeveyne maruz kaldığını söyledi. Bunun sonucunda depresyonun en fazla görülen hastalık olduğuna işaret eden Kocayörük, “Depresyon hastalarının yüzde 50’sinde travmatik çocukluk yaşantıları söz konusudur. Ülkemiz için de aynı şey geçerli. Genelde depresyon görüntüsü altında olan kişilerin de toksik ebeveynlere maruz kaldıklarını biliyoruz” dedi. Son dönemlerde oldukça yaygınlaşan ‘toksik’ kavramı birçok alanda karşımıza çıkıyor. Bunlardan biri de ‘toksik ebeveynlik’ kavramıdır. Bu kavram; ebeveynlerin çocukları için en iyisini istese de bazen onları fazlaca sıkmaları ya da özgür bir birey olmalarını kısıtlamaları anlamına geliyor. Anne babaların da aslında toksik ailelerden geldiğini belirten Dr. Öğr. Üyesi Ayşe Su Kocayörük, “Bu yüzden ilişki ve bağlanma şekilleri aslında çocuklarını da etkiliyor. Hatta çocuklarının da ilerde kuracakları ilişki yine toksik şekilde devam edebiliyor. Nesilden nesle aktarılıyor. Burada suçlu aramak yerine çözüme odaklanmalı” açıklaması yaptı. “Küçümseyici, aşağılayıcı tavır takınmaları, negatif geri bildirimler vermeleri toksik ebeveynliktir” Toksik ebeveyn davranışlarını sıralayan Dr. Öğr. Üyesi Kocayörük, “Küçümseyici, aşağılayıcı tavır takınmaları, negatif geri bildirimler vermeleri, sürekli çocuğu didiklemeleri, sınırları aşmaları, çocuğun birey olduğunu kabul etmekten ziyade kendilerinin bir uzantısı olduğunu görmeleri toksik ebeveynliktir. Örneğin bu ebeveynler; çocuğu sınavda 99 notu aldığında ‘neden 100 almadın’ diye eleştirirler, çünkü hiçbir şeyle yetinmezler. Sürekli çocuk üstünde baskı, otoriter kurarlar. Bunun en büyük nedenleri arasında ise ailelerin çocuklarına empati yapamaması, çocuğun ihtiyaçlarını göremeyip anlayamaması yer almaktadır. Tabii bunu bile isteye yapmıyorlar. Çünkü onların da kendi ihtiyaçları zamanında görülmeyerek onlara da bu şekilde davranıldı” dedi. “Değerlilik ihtiyacı karşılanmayan çocukların kendini geliştirmesi zordur” Tedavisinde ise terapistlere büyük iş düştüğünü belirten Dr. Öğr. Üyesi Kocayörük şunları söyledi: “İnsanlar kendilerinin farkında da olmalıdır. Ama genellikle bu durumun farkında olmazlar. Sevilmeyip sayılmayan, biricilik ve değerlilik ihtiyacı karşılanmamış çocukların kendilerini geliştirmesi oldukça zordur. Bu yüzden kendilerinden beklentileri de düşüktür. Dünyaya genellikle olumsuz bakarlar. En önemlisi de öğrendikleri bağlanma biçimini, hayatlarında benzer bağlamda gösterecekler. Örneğin; sevgili, eş, arkadaşlık ilişkilerinde bu tarz bağlanma ilişkisi olacak. Mesela aşağılayıcı bir bağlanma stili gördüyse etrafındakileri aşağılayacak. Toksik ebeveynler genellikle klinik tanı almamış olsa da çoğunlukla ruhsal bozukluğu ya da kişilik bozukluğu olan kişilerdir. Narsist bir ebeveynle birlikteyseniz narsist olma ihtimaliniz çok yüksek. Kaygılı bir ebeveynle büyüyorsanız kaygılı olma ihtimaliniz çok yüksek.” “Ailelerini olduğu gibi kabul edip sınır çizerek hayatlarına devam etsinler” Ailelere ve özellikle de çocuklarına önerilerde bulunan Dr. Öğr. Üyesi Kocayörük son olarak şunları söyledi: “Aileler açık iletişimde olmalı. Çocuğunu dinlemeyi öğrenen her aile, bu anlamda yol katedecektir. Çünkü çocukların ihtiyaçlarını öğrenebildiklerinde, hissedebildiklerinde zaten tutumlarını değiştirecekler. Anne babalar kendilerine şunu sorsunlar; ‘ben çocuğumdan ne istiyorum, o benim bir uzantım mı, ona gücümü mü göstereyim, o benim her dediğimi yapsın mı?’ Yoksa sadece o benim çocuğum ve o ayrı birey. ‘O da kendi başına bir birey olarak kendi hayatını ve kendi yolunu bulacak’ şeklinde mi düşünüyorlar? Bu tür ailelere maruz kalan çocukların tutunacak dala ihtiyacı vardır. Öğretmen ya da başka akrabadan özdeşim kuracağı birilerini bulabilirler. Bu onlara iyi gelecektir. Aileler çoğunlukla toksik olduğunu kabul etmez. Çocuklar toksik bir aileye sahipse onları olduğu gibi kabul edip kendi sınırlarını çizebilir. Ebeveyniyle kuracağı empatik ilişkide çocuk, öfkelenmeyi ve kızmayı bırakabilir. Öfke ve kızmayı bıraktığında da onları olduğu gibi kabul edebilir. Olduğu gibi kabul ettikten sonra da kendi yolunu çizebilir. Diğer türlü anne babasına tepkili hayat yaşamak onları; madde bağımlılığına, kötü arkadaşlar edinmeye, kendine zarar verici davranışlarda bulunmaya kadar götürür. Çünkü kızgınlık ve öfke buna iter. Ailelerini anlayabilirlerse ailesinin onu anlamasını beklemeden hayatlarına devam edebilirler.”