GÜNDEM - 10 Ekim 2019 Perşembe 18:23

'Barış Pınarı Harekâtı jeopolitik ve stratejik bir zorunluluk'

A
A
A
'Barış Pınarı Harekâtı jeopolitik ve stratejik bir zorunluluk'

Doç. Dr. Abdurrahman Babacan, Barış Pınarı Harekâtının yapılmasının Türkiye için jeopolitik ve stratejik bir zorunluluk olduğunu söyledi. Harekâtın riskleri de barındırdığını kaydeden Babacan, Türkiye’ye yönelik uluslararası kamuoyu baskısının DEAŞ üzerinden yürütüleceğini ifade etti.

İstanbul Medipol Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Abdurrahman Babacan, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) tarafından Fırat’ın doğusuna yapılan Barış Pınarı Harekâtını değerlendirdi. Babacan harekâtın yapılmasının, Türkiye için jeopolitik ve stratejik zorunluluk olduğunu söyledi.

Türkiye’nin ‘uçuşa yasak bölge, barış koridoru ve güvenli bölge’ talepleriyle ile ilgili 2014 yılından beri ABD ile yürüttüğü diplomatik temaslarda oyalandığını kaydeden Babacan şöyle dedi: "Türkiye uluslararası kamuoyu tarafından iddia edildiği gibi bir işgal harekâtı gerçekleştirmiyor. TSK, Suriye Milli Ordusu ile birlikte Suriye’nin kuzeyinde PKK/YPG ve DEAŞ terör örgütlerine karşı Barış Pınarı Harekâtı’nı başlattı. Türkiye bu operasyonla birlikte güney sınırımızda oluşturulmaya çalışılan terör koridorunu yok etmek isterken bölgeye de barış ve huzuru getirmeyi hedefliyor".

"DEAŞ fonksiyonel aparat olarak karşımıza dikilebilir"

Barış Pınarı Harekâtı ile ilgili risk faktörlerinin yüksek olduğunu ifade eden Babacan, Batılı devletlerin DEAŞ’ı ‘fonksiyonel bir aparat’ olarak karşımıza çıkarabileceğini söyledi.

Trump’ın ikircikli tutumunu da değerlendiren Babacan şöyle devam etti: "Karamsar olmayalım ama Barış Pınarı Harekâtının riskli bir operasyon olduğunu da bilelim. Uluslararası kamuoyu baskısının yönü DEAŞ üzerinden yürüyecek. Batılı devletler ve özellikle de ABD, DEAŞ’ı fonksiyonel bir aparat olarak kullanacaktır. Türkiye’nin pek çok risk faktörüne rağmen bu operasyonu yapmasındaki temel motivasyonu, ABD’nin Obama sonrası içine girdiği türbülans oldu. Türkiye, Trump’ın ve ABD’nin tutumu karşısında NATO müttefiklerinden de bir kararlılık görmeyince, kendi göbeğini kendi kesmek zorunda kaldı. Trump’ın dış politikada kendi kamuoyunu nasıl ikna ettiğini hatırlayalım. Argümanlarını Suriye’deki askerleri çekmek üzerine kurgulamıştı. Geçtiğimiz aralık ayında da Suriye’deki askerlerin çekilmesi hususunda net bir açıklama yapmıştı fakat başarılı olamadı. Çünkü ABD, Suriye’deki durum konusunda Pentagon, Centcom ve Beyaz Saray arasında bölünmüş durumda. Beyaz Saray durumu farklı bir noktaya yönlendirmeye çalışırken Pentagon ve özellikle de tam bir şahin olan Centcom direniş hattı oluşturuyor. Bu ikircikli politikalar bir yanıyla Trump’ın çılgınlığına yorulabilir ama daha önemlisi kendi iç siyaset dengelerini gözetmek ve Suriye meselesinden ötürü ABD’de meydana gelen bölünmüşlüğü dengede tutmak olarak görülmeli".

"Rusya kozu ABD’ye karşı elimizi güçlendiriyor"

Babacan, 13 Kasım’da gerçekleşmesi beklenen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve ABD Başkanı Donald Trump arasındaki görüşmeyi de yorumladı. 13 Kasım’daki görüşmeye kadar Türkiye’nin askeri ve politik stratejisini mümkün olduğu kadar az zayiat ve maksimum verimle alan tahkimatını güçlendirmek üzerine kurguladığını ifade eden Babacan şöyle devam etti: "Diplomasi masasında Trump’un karşısına ne kadar kuvvetli çıkarsak Tel Abyad ve Rasulayn’ın ötesinde hem doğu tarafında hem de batı tarafında daha ne kadar ilerlenebileceğinin pazarlığını yapabiliriz. Münbiç ve Fırat’ın doğusu meselesi bize bir referans noktası verebilir. ABD çok kararlı durduğu halde Münbiç’ten ve Fırat’ın doğusundan aşama aşama vazgeçer bir pozisyona çekildi. Özellikle Rusya faktörünü dikkate almak gerekir. Türkiye’nin Rusya’yı yanına çekmesi ve yanında tutması, ABD ile oturduğu masada elini güçlendiren başka bir nokta"

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Aydın Menteşe Belediyespor madalyaya doyamadı Menteşe Belediyespor takımı 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kapsamında, Menteşe’de düzenlenen karate şampiyonası, atletizm yarışması ve masa tenisi müsabakalarından 14 altın, 11 gümüş ve 22 bronz alarak büyük bir başarıya imza attı. Menteşe Belediyesi’nin kendi öz kaynaklarıyla yetiştirdiği sporcular başarıdan başarıya koşuyor. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kapsamında düzenlenen, minikler - yıldızlar karate il şampiyonası, küçükler atletizm yarışması ve masa tenisi turnuvası müsabakalarından toplamda 14 altın, 11 gümüş ve 22 bronz kazanarak önemli bir başarı elde ettiler. Menteşe Belediye Başkanı Şehir Plancısı Gonca Köksal, sporcuları elde ettikleri başarılarından dolayı tebrik ederek şunları söyledi, “Kendi öz kaynağımız olan sporcularımızla, turnuvalara katılıyor, önemli başarılar elde ediyoruz. Kendi imkânlarımızla alt yapıdan kulüplere ve milli takıma sporcular yetiştiriyoruz. Aynı zamanda gençlerimizi, spora kazandırıyoruz. Menteşe Belediyesi olarak yapılan tüm bu çalışmaları çok önemsiyoruz. Günün sonunda, alınan madalya ve kupalar hem bizi, hem de sporcularımızın ailelerini mutlu ediyor. Bizlere, bu mutluluğu yaşatan tüm sporcularımıza ve antrenörlerimize teşekkür ediyorum. Gençlerimizi, spora teşvik etmek ve sağlıklı bireyler olarak yetişmelerine katkı sağlamak için desteğimiz artarak devam edecektir.”
Çanakkale (Özel) Coğrafi işaretli Lapseki şeftalisinde bu yıl 150 bin ton şeftali ve nektarin üretimi bekleniyor Çanakkale’nin Lapseki ilçesinde, toprak yapısı ve rüzgarın etkisiyle daha lezzetli yetişen coğrafi tescilli işarete sahip şeftali ve nektarinde bu yıl 150 bin ton ürün bekleniyor. Lapseki şeftalisi iç pazarda olduğu kadar yurt dışında da büyük rağbet görüyor. Çanakkale’nin Lapseki ilçesi kirazı ve şeftalisiyle önemli bir rekolte ve pazar payına sahip. Şeftali denince de akla Lapseki ve Umurbel beldesi geliyor. Yetkililer, bölgede bu yılki şeftali ve nektarin üretiminin 150 bin ton olmasını bekliyor. Geçen yıl coğrafi tescil işaretli Lapseki şeftalisinde yaklaşık 90 bin ton ihracat gerçekleşirken, Lapseki şeftalisinin hasadı Haziran ayında başlanacak. Lapseki’de toprak yapısı ve rüzgarın etkisiyle daha lezzetli yetişen coğrafi tescilli işarete sahip şeftali, iç pazarda olduğu kadar yurt dışında da büyük rağbet görüyor. Şeftaliler, aromasıyla, büyüklüğüyle ve görüntüsüyle özellikle Ruslar tarafından da bol bol tüketiliyor. Lapseki İlçe Tarım ve Orman Müdürü Ali Kaçan, “Lapseki’de 2 bine yakın kayıtlı çiftçimiz bulunuyor. Bunlar meyve ve tarla bitkileri ağırlıklı üretim gerçekleştirmekteler. Biz şeftali ve kirazla anılan bir ilçeyiz. Lapseki şeftalisi olarak coğrafi işarete sahibiz. 150 bin ton şeftali ve nektarin üretimimiz var. Yaklaşık 40’a yakın üretim çeşidimiz var. İç pazarda ve dış pazarda farklılık göze çarpıyor. İhracatçı geldiği zaman Lapseki şeftalisini tercih ediyor. Lapseki toprak yapısı olarak, geçiş iklim özelliklerini taşıyor. Ayrıca neyi nasıl yapmasını bilen üreticilerin olmasıdır. Budama, ilaçlama, gübreleme, kış bakımı ve yabancı otla mücadele gibi hep birlikte farklılığı ortaya koyarak bir ürün oluşturuluyor. Bu yıl iyi bir üretim bekliyoruz. Umarım üreticimizin de yüzü gülecektir” dedi.
Bursa BTÜ’den asansör üretimini kolaylaştıracak buluş Bursa Teknik Üniversitesi (BTÜ) asansör sektöründe üretimi kolaylaştıracak ve verimi artıracak bir buluşa imza attı. Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından da tescillenen buluş ile asansör montajını kolaylaştıran ve şasi ihtiyacını ortadan kaldıran kayış tahrikli bir motor geliştirildi. BTÜ akademisyenlerinin imza attığı buluşlar, Türk Patent ve Marka Kurumu’ndan da tescillenmeye devam ediyor. Daha önce pek çok buluş ortaya koyarak bilime önemli katkı sağlayan BTÜ akademisyenleri, bu kez asansör sektörünü ilgilendiren bir çalışmaya imza attı. BTÜ Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Mekatronik Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ahmet Fenercioğlu ile birlikte Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesinden Dr. Öğretim Üyesi Mücahit Soyaslan ve Trakya Üniversitesinden Öğretim Görevlisi Yusuf Avşar’ın da buluş sahibi olduğu “Raya Montajlı Tümleşik Asansör Tahrik Sistemi” başlıklı çalışma, tüm test aşamalarından geçmeyi başararak ticarileşmeye hazır bir ürün haline geldi. Patentli buluş hakkında bilgi veren Prof. Dr. Ahmet Fenercioğlu, “Prototipini de yaptığımız buluş, bir doktora çalışması sonucunda elde edildi. Buluş, asansör sistemlerinde kullanılan elektrik motorunun üretimini kolaylaştıran ve motor gövdesinin aynı zamanda şasi olarak kullanıldığı bir sistemdir. Böylece motor montajı için ayrı bir şasiye ihtiyaç kalmadı. Motorun gövdesinden raya montajı sağlanarak, asansör sisteminin bina üzerindeki yükünü azaltılmış olduk” dedi. Buluş sayesinde makine montajı ve imalatı açısından bir kolaylık sunulduğunu aktaran Prof. Dr. Fenercioğlu, “Buluşta geliştirilen asansör makinesi kayışlı sisteme sahip. Yaygın kullanılan halatlı sistemlere göre motor hızı 2.5 kat arttığı için motor performansında ve verimde artış sağlandı. Ayrıca makine boyutları, halatlı sistem makinelerine göre küçüldüğü için daha kompakt bir sistem elde edildi. Böylece motorun, asansör kuyusu içerisinde raya montajı yapılabiliyor. Yani binalarda motor montajı için ayrıca bir makine dairesine ihtiyaç kalmadı. Motorun imalatında kolaylık olması için talaşlı imalat ve döküm prosesleri de oldukça azaltılarak motorun üretim maliyeti düşürüldü” diye konuştu. Buluşu ticarileştirmek için firmalarla görüşmelerin sürdüğünü kaydeden Prof. Dr. Ahmet Fenercioğlu, buluşun üretici açısından maliyeti azaltması, servis açısından bakımı kolaylaştırması ve boyutu açısından da montajı kolaylaştırmasıyla sektörde önemli bir eksikliği kapatacağını söyledi.
Tunceli Tunceli’de örnek davranış: Hasarlı binaların çatılarındaki leylek yuvaları güvenli yere taşındı Tunceli Valiliği tarafından kent genelinde başlatılan, muhtemel bir afet öncesinde hasarlı yapıların tespit çalışmalarının ardından bu yapıların yıkımına başlandı. Bu çerçevede, Çemişgezek ilçesinde yıkım kararı bulunan ev çatılarındaki leylek yuvaları, tespit edilerek güvenli yerlere taşındı. Doğa Koruma ve Milli Parklar müdürlüğü ekipleri tarafından Çemişgezek’e bağlı Akçapınar köyünde iki farklı evin çatısındaki leylek yuvaları, bulundukları evin bitişiğindeki çatılara hassas bir çalışmayla taşındı. Yuvasının yerinin değiştirildiğini karşı çatıda izleyen leylek, bir süre sonra yuvaya konarak, hiç değişiklik yaşanmamış gibi kısa sürede yeni yerine uyum sağladı. ’’Devletimiz yaşayan her canlıya sorumluluk duygusu besliyor’’ Yöre sakinlerinden Murat İşcan, "Devletimiz yaşayan insana karşı sorumluluk duyduğu gibi yaşayan diğer canlılara karşıda sorumluluk duygusu beslediğine şahit olduk. Çemişgezek ilçemizde yıkım kararı çıkan ve boşaltılan iki evin çatısındaki leylek yuvaları, Çemişgezek Kaymakamlığı ve Doğa koruma ve Milli Parklar Şube Müdürlüğü ekiplerinin marifetiyle, hemen bitişiğindeki çatılara hassas bir şekilde taşındı. Leylekler daha güvenli olan yuvalarını benimsedi" dedi. Çalışmadan ötürü emeği geçenlere teşekkür eden Yasin Akın ise ‘’Leyleklerin Yuvaları Doğa koruma ve Milli Parklar Müdürlüğü ekipleri tarafından hemen yan evin çatılarına taşındı. Ekiplerin duyarlılığı bizleri mutlu etti. Bu hassas ve duyarlı çalışmalarından ötürü Tunceli Valiliğimize, Çemişgezek Kaymakamlığımıza ve Doğa koruma ve Milli Parklar Müdürlüğü ekiplerimize çok teşekkür ederiz" diye konuştu.