GÜNDEM - 26 Ocak 2015 Pazartesi 14:19

Başbakan ve eşi, Yahya’yı umutlandırdı

A
A
A
Başbakan ve eşi, Yahya’yı umutlandırdı

Partisinin Diyarbakır İl Başkanlığı kongresine katılmak için dün kente gelen Başbakan Ahmet Davutoğlu ve eşi Sare Davutoğlu, henüz anne karnındayken babası tutuklanarak cezaevine atılan ve 20 yıldır baba özlemi ile yaşam mücadelesi veren yüzde 99 engelli Yahya Boylu’yu umutlandırdı.

Diyarbakır’da henüz annesinin karnındayken babası tutuklanarak cezaevine atılan ve 30 yıl hapis cezasına çarptırılan yüzde 99 engelli Yahya Boylu, 20 yıldır baba hasretiyle yaşam mücadelesi veriyor. Hastalığı nedeniyle mahkum olduğu yataktan feryat eden Boylu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Ahmet Davutoğlu’ndan babasını cezaevinden çıkartmalarını istiyor. Ağabeyinin sosyal medya üzerinden açtığı sayfalarla feryadını duyurmaya çalışan Boylu, dün partisinin Diyarbakır İl Başkanlığı’nın 5’inci olağan kongresine katılmak için kente gelen Başbakan Ahmet Davutoğlu ve eşi Sare Davutoğlu ile görüşmesinin ardından umutlandı.

“BABA ÖZLEMİMİ GİDERECEKLER”
Dün, kongrenin yapıldığı Seyrantepe Spor Tesisleri’nden çıkıp, valiliğe giden Başbakan Davutoğlu ve eşi Sare Davutoğlu, bu sırada yol kenarında Yahya ve annesini gördü. Otobüsü durdurup, aşağı inen Davutoğlu çifti, aileye özellikle de Yahya’ya özel ilgi gösterdi. Başbakanın elini ve alnını öptüğü Yahya Boylu, “Dün başbakan ve eşiyle görüştüm. Başbakan elimi öptü, alnımı öptü. Eşi çok geçmiş olsun dedi. Bana oyuncak verdiler. Sen merak etme dediler. Annemden telefon numarasını aldılar. Babamı çıkaracaklar. Babamı çok seviyorum. Onu çok özledim. Başbakan ve eşi özlemimi giderecekler” dedi.

“MERHAMETLİ İNSANLARDIRLAR”
Anne Şüheda Boylu ise Davutoğlu çiftinin otobüsteyken kendilerini gördüğünü ve aşağıya inip kendileri ile görüştüğünü ifade ederek, “Sayın Başbakan Yahya’nın elinden, alnından öptü. Eşi Sare hanım da çok duygulandı. İşlerinin yoğun olduğunu bildiğim için acele ile mağduriyetini anlattım. Eşimin 28 Şubat mağduru olduğunu ve 20 yıldır cezaevinde olduğunu anlattım. Telefon numarası istediler benden. Görevlilere vermemi istediler. O kargaşa içerisinde alamadılar. Tekrar Yahya ile birlikte valiliğe gittik. Orada kapıda bekledik. Çıkışta yine bizi görünce durdular. Telefon numaramı Sare hanıma verdim. Arayacağına söz verdi. İnanıyorum onlara, merhametli insanlardırlar. Çok etkilenmişler Yahya’yı görünce. İnşallah bu çağrımıza kulak verirler. Çektiklerimiz son bulur. Yahya babasına kavuşur artık” diye konuştu.

Yahya’nın Başbakan Davutoğlu’nun Diyarbakır’a geleceğini öğrenmesi ile yerinde duramadığını anlatan Boylu, “İlla gidip göreceğim onu, gidip konuşacağım onunla diye tutturdu. Babamı çıkarsınlar zaten çığlıklarını herkes duyuyor biliyor. Gün boyu başbakanın peşindeydik sırf sesimizi duyurmak için, çok şükür duyuldu. Gördü bizi. İnanıyorum inşallah iyi şeyler olur” dedi.
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bitlis Prof. Dr. Palabıyık akademisyenlere seslendi: “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” Bitlis Eren Üniversitesi’nde (BEÜ) görevli Akademisyen Prof. Dr. Adem Palabıyık, ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde akademisyenlerin desteği ile devam eden İsrail protestolarına karşı Türkiye’deki akademisyenlerin seslerinin kısık kaldığını belirterek, “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” dedi. ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde süren Gazze eylemlerine ilişkin açıklama yapan Prof. Dr. Palabıyık, “Ülkemizdeki akademisyenlerden hala güçlü bir ses duyamadık. Tüm dünya akademisyenleri ayaktayken ülkemizdeki akademisyenlerin ayağa kalkmaması beni üzüyor. Sessiz kalmak ahlaki ve insani vefasızlıktır akademik utançtır” dedi. “PKK’ya terör demeyenler İsrail’e sustu” “7 Ekim’den itibaren başlayan kıyıma karşı sesimizi hep yüksek tuttuk ve bunu ekranda da dile getirdik” diyen Palabıyık, “Cübbemi ve kefiyemi giyerek erkândan çağrı da yaptım. Elbette akademisyenlerin bütünü için ifadelerim geçerli değil, lakin Boğaziçi’nde dikilen akademisyenlerin, sadece dikilişi kadar bir gündem oluşturmak neden mümkün olamıyor anlamış değilim. Barış Beyannamesi denilen ve devletimizi neredeyse katliam yapmakla suçlayan akademisyenler, İsrail’e karşı neden sessiz? Bu nasıl ikiyüzlülüktür? Binlerce bebeği kundakta katleden PKK terör örgütü için sözde Barış Beyannamesi imzalayanlar, İsrail karşısında neden sus pus oldu?” “Akademisyenler artık konforlarını bozsunlar” Akademisyenlerin en büyük korkusunun konfor alanlarının bozulması olduğunu belirten Palabıyık, sözlerine şöyle devam etti: “Çünkü akademisyenler, sahip olduğu şartların aleyhlerine dönme ihtimalinden çok korkarlar. Bu sadece maddi güç değil, aynı zamanda Bourdieu’nün bahsettiği ’fildişi kulelerini’ de kaybetme korkusudur. Çünkü akademisyen ancak üniversitedeki ofisi ile ontolojisini koruyabilir, dışarıda asosyal olduğu için bir hiçtir. Kulesinden bakan akademisyen, olayları da ancak yukarıdan gördüğü gibi yorumlar, sahanın bir parçası olamaz. Daha doğrusu toplumu bir parya modeli olarak görür. Odası, yani kulesi, onu yalıtan en büyük etkendir. Artık bu konfor Gazze için bozulmalıdır.” “28 Şubat’tan hala korkuyorlar” Palabıyık, “Akademisyenler hala 28 Şubat’ın hayaletinden korkuyorlar ve bu hayaletin hala ortalıkta dolaştığını iddia ediyorlar. Bir yandan fişlenme, öte yandan değişebilecek iktidar gibi olgular onlara inanılmaz bir korku aşılıyor. Akademik cübbe üzerine Filistin kefiyesi giymek ve bu halde çekilebilecek bir fotoğraf karesinin gelecekte önlerine çıkma ihtimali hala onlar için çok güçlü bir hayali varsayımdır. Bu kâbus üzerinden inşa ettikleri gündelik hayata dair korku, onların sonraki yıllarda yaşayabileceği olumsuzlukların önüne geçmek için kullanılan bir araçsal cihazlara dönüşmüş durumdadır. Maalesef, bu korku kendini muhafazakâr ve Müslüman olarak tanımlayan akademisyenlerde daha fazla görülüyor. Buna ahlaki ihanet veya muhafazakâr vefasızlık demek yanlış olmayacaktır” diye konuştu. “Feminist akademisyenler çürük kokuyor“ Gazze için hiçbir öğrenciye söz hakkının tanınmadığını ifade eden Palabıyık, “Lümpen burjuva denilecek bu kesimin özellikle Gezi ve feminist söylemlerle hareket ettiğini de unutmadık. Feminizmi LGBT’ye sürükleyen aklı evvellerin kendi derslerini Gezi Parkı’nda devam ettirmek için öğrencilerini üniversiteden çıkardıkları ve Gezi eylemlerine katılmalarını tavsiye ettikleri de gün gibi biliniyor. Lakin konu Gazze olunca tek bir öğrenciye söz hakkı tanınmıyor. Çünkü Gazze, Müslümanların yüzakı olduğu için, onların direnişinin ahlaki yönü engellenmek isteniyor. Bu nasıl bir akademik buhrandır? Bunlar insanlıklarını kaybetmiş” dedi.