POLİTİKA - 20 Eylül 2017 Çarşamba 16:22

Başbakan Yardımcısı Işık’tan TEOG açıklaması

A
A
A
Başbakan Yardımcısı Işık’tan TEOG açıklaması

Başbakan Yardımcısı Fikri Işık, TEOG sınav sistemi yerine sözlü veya yazılı bir sınavın gelmesi gerektiğini belirterek, “Türkiye’de eğitimde kalite istiyorsak önce merkezi seçme ve yerleştirme sisteminde çoktan seçmeli soruların, yani testlerin esaretinden kurtulmalıyız. Eğer bunu yapamazsak hangi tedbirleri alırsak alalım arzu ettiğimiz seviyeye gelmemiz mümkün olmayacaktır” dedi.

Başbakan Yardımcısı Işık, “Radyo ve Televizyonlarda Doğru, Güzel ve Anlaşılır Türkçe Kullanımının Yaygınlaştırılması Projesi” tanıtım toplantısına katıldı. Televizyonun en etkili kitle iletişim aracı olduğuna ve RTÜK’ün araştırmalarına göre ülkemizde günlük ortalama televizyon izleme süresinin 3.5 saati geçtiğine dikkat çeken Işık, “Radyo ve televizyon yayınlarında kullanılan ifadeler ve söyleyiş biçimleri halkımızın konuşma diline doğrudan etki ediyor. Hem ulusal hem de yerel radyo ve televizyon kanallarında Türkçe'nin doğru ve güzel kullanılmasının çok önemli olduğu aşikar. Ne yazık ki ulusal kanalların geniş kitleler tarafından izlenen programlarında bile dil özensizce kullanılıyor. Eğlence programlarında olsun, dizilerde olsun anlatımdan çıkarılan veya yanlış telaffuz edilen sözcüklere çok sık rastlıyoruz. Bundan 10-15 yıl önce bile televizyon dizileriyle gençlerin lügatine suni yöntemlerle sokuşturulmuş, anlamından yoksun pek çok sözcüğün bile bugün hala sokaklarda kullanıldığını görüyoruz. Dil sadece bir fikri veya meseleyi aktarma ve iletişim kurma aracı değildir. Dil, millet olmanın, milli birlik ve bütünlüğü sürdürmenin de yegane aracıdır. Türkçe, ecdadımızın ayak izinin bulunduğu topraklarda bir kültür dili olarak mevcudiyetini sürdürüyor” dedi.

“5 tane şıkkın olduğu bir sistem asla dili geliştiremez”

Işık, TEOG sisteminin kaldırılmasına ilişkin de değerlendirmede bulundu. Sadece teste dayalı bir seçme ve yerleştirme sisteminin dilde ve eğitimde tamamen sığlık oluşturduğunu söyleyen Işık, “Eğitime bu kadar yatırım yaptığımız halde arzu ettiğimiz sonuçları alamıyorsak sorunun kaynağını görmek durumundayız. Sorunun kaynağı, bütün seçme ve yerleştirme sisteminin ulusal bazda sadece ve sadece teste dayalı çoktan seçmeli soru tipine dayalı bir mekanizma ile yapılıyor olması. Bu inanılmaz bir sığlık getiriyor. Bizim için önemli olan bilgi transferi değil. Gencecik yavrularımızın, gençlerimizin kendilerini iyi ifade edebilmeleri, düşündüklerini ister sözlü, ister yazılı olarak en güzel şekilde aktarabilmeleri, özgüven kazanabilmeleri, hayata güçlü şekilde ayağını yere basarak bakabilmiş olmaları, alacakları her türlü bilgiden daha değerlidir. 5 tane şıkkın olduğu bir sistem asla dili geliştiremez. Biz ortaokuldayken, lisedeyken kompozisyon yazdırırlardı bize. O kompozisyonda sadece ne anlattığımız değil, içerik kadar dili ne kadar güzel kullanıyorsunuz, kelime dağarcığınız ne kadar. 500-1000 kelimenin dışına çıkmayan bir konuşma dili oluştu. Bunu yaparken acaba kağıdınız, yazınız ne kadar güzel. Çoktan seçmeli soru tipinde bunlara bakma şansı var mı? Bir metin veriliyor ve bu metinde aşağıdakilerin hangisi kastedilmemiş olabilir? Öyle hale geldi ki, ‘Yavrum adın ne?’ dediğimizde ‘Hocam şıkları söyle’ pozisyonuna geldik. Bu maalesef şu anda yaptığımız tartışmadan daha derin bir tartışmadır” diye konuştu.

“Türkiye’de eğitimde kalite istiyorsak önce merkezi seçme ve yerleştirme sisteminde çoktan seçmeli soruların, yani testlerin esaretinden kurtulmalıyız” diyen Işık, “Bunu Türkçe'nin güzel kullanımı içinde bir gerek ve ön şart olarak görüyorum. Eğer bunu yapamazsak hangi tedbirleri alırsak alalım arzu ettiğimiz seviyeye gelmemiz mümkün olmayacaktır. Dilin güzel ve doğru kullanılmaması, Türkçe'nin zenginliğinin bizim hayatımıza yansımaması var. Bu açıdan da özellikle ümit ediyorum, önümüzdeki dönemde Milli Eğitim Bakanlığımızın üzerinde şu anda çalıştıklarını biliyorum, en önemli önceliklerinden biri sadece çoktan seçmeli soru tipine dayalı bir seçme ve yerleştirme sisteminden klasik dediğimiz, öğrencilerimizin kendini ifade ettiği, yazdığı, anlattığı, konuştuğu yönteme dönülmesi. Bunu Türkçe açısından da vazgeçilmez görüyorum” ifadelerini kullandı.

Dilin gelişiminde ve kullanımında radyo ve televizyon yayınlarının okul ve çevre kadar önemli etkisinin bulunduğunu belirten Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) Başkanı Prof. Dr. İlhan Yerlikaya ise, yaptığı konuşmada şunları söyledi:

“Yayınlardaki dil yanlışları kısa sürede tüm topluma yayılmakta; reklam yıldızlarının, dizi kahramanlarının kullandıkları ifadeler toplumun diline yerleşmektedir. Radyo ve televizyon yayınlarında Türkçe'nin kurallarına uygun bir şekilde kullanılması, toplumu oluşturan bireylerin dili doğru kullanmaları açısından önem taşımaktadır. RTÜK tarafından gerçekleştirilen kamuoyu araştırmalarına göre Türkiye’de izleyicilerin günde yaklaşık 3 saat televizyon izlediklerini, bu rakam hafta sonları 5 saate kadar çıkmaktadır. En fazla izlenen programlar ise yerli diziler, kuşak programları, yarışmalar ve haberlerdir. Dolayısıyla programlarda kullanılan dilin toplumun dili haline geldiği söylenebilir. Bu nedenle radyo ve televizyonlarda program sunan, muhabirlik veya metin yazarlığı yapan medya çalışanlarından Türkçe'yi kurallarına uygun kullanmalarını beklemek izleyicilerin en doğal hakkıdır.”

TDK Başkanı Prof. Dr. Mustafa Kaçalin de, “Günümüzde gençlerin kullandığı dile dair yakınmalar artmıştır. Kelimeleri doğru telaffuz etmediklerine, gereksiz yabancı kelime kullandıklarına, Türkçe'nin söz varlığından yeteri kadar haberdar olmadıklarına dair yakınmalar. Ne tür bir program sunarsa sunsun mesleğini çok sayıda insan önünde icra edenlerin meslek malzemeleri olan dil konusunda yeterli bilgiye sahip olmaları kaçınılmazdır” dedi.  

İlker Turak - Nurullah Geylani

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Bakan Yerlikaya: “BTÖ’ye yönelik düzenlenen ‘Bozdoğan-30’ operasyonlarında 147 örgüt üyesi şüpheli yakalandı” İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, Bölücü Terör Örgütüne (BTÖ) yönelik düzenlenen “Bozdoğan-30” operasyonlarında 147 örgüt üyesi şüphelinin yakalandığını açıkladı. İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın paylaştığı bilgilere göre, İl Jandarma Komutanlıklarınca Adıyaman, Ağrı, Aydın, Burdur, Diyarbakır, Edirne, Erzurum, Gaziantep, Giresun, Hatay, İstanbul, Kocaeli, Kilis, Osmaniye, Rize, Siirt, Şırnak, Tekirdağ ve Van’da operasyonlar düzenlendi. Jandarma tarafından 19 ilde düzenlenen operasyonlarda şüphelilerin, sosyal medya hesapları üzerinden terör örgütü propagandası yaptıkları, terör örgütüne üye olma ve terör örgütüne yardım ve yataklık etme suçlarını işledikleri tespit edildi. Emniyet Müdürlükleri tarafından ise İstanbul, Mersin, Ankara, Antalya, Aydın, Denizli, Elazığ, İzmir, Kilis, Manisa, Mardin, Sivas, Şanlıurfa, Şırnak ve Van’da operasyonlar düzenlendi. İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü, İstihbarat ve TEM Şube Müdürlüğünce yapılan çalışmalar sonucu İstanbul merkezli Ankara ve Şanlıurfa’da düzenlenen operasyonlarda şüphelilerin, bölücü terör örgütünün “Basın Yapılanması” içerisinde faaliyet gösteren, terör örgütüyle bağlantılı ve terör örgütü lehine yayın yapan haber sitelerinde faaliyet yürüterek propaganda içerikli program ve haberler yaptıkları, sosyal medya hesapları üzerinden terör örgütü propagandası yatıkları ve terör örgütünün basın komitesi içerisinde faaliyet yürüterek, örgüte yönelik yayın yapan kanallarda muhabirlik yaptıkları tespit edildi. Emniyet ekipleri tarafından diğer illerde yapılan operasyonlarda ise şüphelilerin, nevruz etkinliklerine katılarak terör örgütünün propagandasını yaptıkları, 2022 yılı içerisinde ülkemize illegal yollardan geçtikleri tespit edilerek yakalanan terör örgütü mensuplarına ülkemize geçişleri sırasında yardım ettikleri, geçmiş dönemlerde terör örgütü içerisinde faaliyet yürüttükleri ve haklarında kesinleşmiş hapis cezası ve aranma kayıtları bulundukları tespit edildi. Operasyonlar sonucunda çok sayıda ruhsatsız tabancaya, çok sayıda av tüfeğine, plastik el bombası ve çok sayıda dijital materyal ve örgütsel dokümana el konuldu.
Bayburt Çoruh’un su seviyesi yağışlarla birlikte yükseldi etrafında çay keyifleri başladı Bayburt kent merkezinin ortasından geçen, Türkiye’nin en hızlı, dünyanın ise ikinci hızlı akan nehri unvanına sahip Çoruh Nehri’nin su seviyesi, kar sularının erimesiyle ve bahar yağışlarının bol olmasıyla birlikte yeniden yükseldi. Kışın donan, bu aylarda ise kar sularıyla beslenerek artan debisiyle güzel görüntüler oluşturan Çoruh’a karşı Bayburtluların çay keyfi başladı. Havaların ısınmasıyla beraber nehir kenarında bulunan çay evlerini dolduran Bayburtlu vatandaşlar Çoruh’a karşı çay içerek, dondurma yiyerek keyifli vakit geçiriyorlar. Bahar aylarında su seviyesi bir hayli artan, yaz aylarında suyu çekilen nehir kenarında vatandaşlar hem yürüyüş yapıyorlar, hem de dalga sesleri eşliğinde çay içerek sohbet ediyorlar. Dalga sesleriyle huzur bulan Bayburtlular, nehrin önceki yıllarda taştığını şimdilerde ise su seviyesinin yeterli olduğunu belirttiler. Çoruh’a karşı arkadaşlarıyla birlikte çay içmeye gelen Kemalettin Demir isimli vatandaş, havaların biraz daha ısınmasıyla nehrin suyunun giderek yükseleceğini, debisinin artacağını belirterek, "Çoruh’un suyunun daha yüksek olduğu zamanlarda, su köprünün alt kısmına vururdu. Su köprüden taşardı, çarşı sele uğrardı. Şu an su seviyesi normal aşırı değil ancak kurumuş da değil. Yağmur sularıyla nehir beslendi, havalar biraz daha ısındıkça su seviyesi daha da çoğalır. Çoruh’a karşı çay içmeyi çok seviyorum. Benim işim çay içmek. Çoruh’un kenarı, temiz hava, suyun sesi bundan iyisi mi var? Çoruh’a karşı çay içmek sevdiğim bir aktivite, ben seviyorum. Nehir boyunca siz de insanları görürsünüz herkes Çoruh kenarında, genellikle Çoruh’a karşı oturuyorlar" dedi. Temiz havada rıhtımda çay keyfi yapan Orhan Çınar isimli Bayburtlu, "Dağdaki karların erimesinden dolayı, Nisan yağmurlarının yüksek yerlere yağmasından dolayı nehrimizin suları yükseldi. Biz de rıhtımda çay keyfi yapıyoruz. Çoruh kenarında hava almak, çay içip sohbet etmek benim için büyük bir zevk" diyerek konuştu. Bahar yağmurları ve kar sularıyla Çoruh’un debisinin arttığını belirten Adem Aka, "Yağan yağmurlar, kar sularının nehire karışması sonucu Çoruh’umuzun su seviyesi bayağı bir arttı. Önceki yıllarda suyun köprünün üzerinden taştığı zamanları da hatırlıyorum. Bu sene su seviyesi yüksek ama taşkına neden olmaz. Şu an Çoruh’un bu durumu ideal, su seviyesi bir hayli yüksek" ifadelerini kullandı. Su seviyesinin bir ay daha yükseleceğini tahmin eden Fatih Demirer isimli vatandaş ise, "Eriyen karlarla, yağmur sularıyla beraber kaynaklar çoğaldı, Çoruh Nehri’nin debisi yükseldi. Eskiden bu köprünün üzerinden suların taşarak taşkına neden olduğunu bizler iyi biliyoruz, hatırlıyoruz. Bu yükseliş hemen hemen bir ay daha devam eder. Mayıs ayından sonra sulama sezonu başlayınca biraz daha su seviyesi düşer. Bundan sonra yağışlarla beraber sel baskınları da olabilir" şeklinde konuştu.
Erzincan Annesini ayı yiyen ve ölmekten gazeteci tarafından kurtarılan keçi yavrusu büyüdü Erzincan’da yaklaşık 1 ay önce annesini ayı yiyen ve ölmekten gazetecinin sayesinde kurtulan oğlak büyüdü. Kendisini ziyarete giden gazeteciyle adeta hasret giderdi. Erzincan’ın Çağlayan beldesinden Munzur Dağlarına trekking yapmak için yaklaşık 2 bin metre rakıma çıkan Murat Aydemir ve beraberindeki arkadaşı doğadan gelen inleme sesi üzerine irkildi. Bir süre etrafa bakınan Aydemir, yarısı yenmiş kalan kısmı da toprağa gömülen keçiyi ve kış uykusundan uyanan ayının ayak izlerini gördü. Ayı tarafından öldürülen keçinin yanına giden Aydemir ve arkadaşı çalılıkların dibinden bir ses duymaları üzerine baktıklarında kısa bir süre önce dünyaya gelen keçi yavrusunu fark ettiler. Murat Aydemir, bitkin ve ölmek üzere olan keçi yavrusuna, şeffaf eldivenin parmak kısmını biberon gibi kullanıp içerisine ılık su ve şeker katıp süt niyetine içirdi. Bir süre sonra karnı doyan yavru keçi kendini toparladı. Sırt çantasına yavru keçiyi koyarak köye dönen Aydemir, keçinin sahibi olan Çağlayan Beldesinden Abdullah Anlar’a ulaştı. Munzur Dağından köye yaklaşık 2 saatlik yolu gazetecinin sırt çantası içerisinde gelen yavru keçi, kanguru yavruları misali çantayı barınağı gibi sahiplendi. Şirinliğiyle mutluluk kaynağı olan yavru keçi, dışarı çıkarıldığında dönüp dolanıp çantanın yanından ayrılmak istemedi. “O oğlak büyüdü” Murat Aydemir aradan geçen yaklaşık 1 ay sonra oğlağı görmek için Abdullah Anlar’ın ağılına gitti. Diğer oğlaklarla birlikte gayet sağlıklı görünen keçi yavrusu, hayatını kurtaran insana adeta vefa gösterisinde bulundu. Aydemir ile hasret gideren oğlak tebessüm ettirdi.