GÜNDEM - 27 Ocak 2015 Salı 20:45

Başbakan'dan konut alacaklara büyük müjde!

A
A
A
Başbakan'dan konut alacaklara büyük müjde!

Başbakan Ahmet Davutoğlu, vatandaşa müjde vererek, 'Konut kredilerinde ilk mecburi olarak yatırılan yüzde 25'i peşinatı biriktirmek için açılan her hesaba devlet yüzde 15-20 nispetinde katkıda bulunacak' dedi.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, JW Marriot Otel'de düzenlenen 'İnşaat Sektörü Zirvesi'nde yaptığı konuşmada, 5 önemli sektör kuruluşunun sunuşlar yaptığını belirterek, İmar Yasası Tasarısı ile ilgili sunuşlar ve görüşlerin alındığı interaktif bir toplantının gerçekleştirildiğini ifade etti. Davutoğlu, "Bugün kurumlarımıza isim olarak verilmiş, sektöre verilmiş kavramlara baktığımızda inşa, imar ve taahhüt, üçünün de insani diğer varlıklardan farklılaştıran özellikleri var. Tarih boyunca bir tek insanoğlu inşa edebilme kabiliyetine sahip olmuştur. İmar bir tek insanoğlunun eliyle estetik boyut kazanan bir inşa faaliyetidir. Onun için İbni Haldun imar etmekle medeniyet arasında doğrudan ilgi kurar. Allah'ın verdiği dua hammaddesinden bir şekilde ona uyumlu, onunla bütünleşik bir inşa faaliyeti yapmadır imar.

Müteahhitliğin kökeninde ahit vardır. Çok saygın, insanoğlunu insan yapan, şehirleri medeniyet kılan bir sektörden bahsediyoruz. Etik felsefi arka plan ile modern çağdaş teknolojilerin kesiştiği yerde bir sektör insanlığın da lokomotif sektörü olarak hakkettiği yeri almıştır. İnşaat sektörü ilk andan itibaren vardı ve hep olacak. Dolayısıyla inşaat sektörü etrafında bu konuya yaklaşımımız hem ülkemizin kalkınması, hem milletimizin onurlu vakur bir şekilde çağdaş konutlarda çağdaş şehirlerde yaşaması hem de ekonomimizin küresel ekonomik sektörlerle rekabet etmesi bakımından bir sektörden bahsediyorum. Bu sebeple inşaat sektörümüzün en kıymetli temsilcileriyle, küçük ölçekli işletmelerin oranı yüzde 86'yı buluyor, o sektörün temsilcileri de burada. Önce resme batığımızda inşaat sektörü iç ve dış boyutuyla stratejik bir sektördür.

İstihdam bizim dönemimizde yüzde 4,5'tan yüzde 7.4'e yükseldi. Projeleri artık biz kendi inşaat şirketlerimize emanet ediyoruz. Kendi insan gücümüze emanet ediyoruz. Bu büyük projelere her gittiğimde oradaki mühendislerimizin çalışkanlığından, şirketlerimizden büyük bir memnuniyet duyuyorum. Marmaray, İstanbul-İzmir otobanı hepsi sizin sizlerin o birikimi üzerinden milli projeler olarak gelişmiş projeler. Dışişleri Bakanı olduğum zaman, yurtdışı projeleri takip eder, o projeler etrafındaki yapılacak çalışmaları müzakere ederdik. Başbakan olarak da, Sayın Cumhurbaşkanımızın etkili biçimde yaptığı tarzda, doğrudan meselelerinizle ilgileneceğiz, yurtdışı müteahhitlikte ihtiyaçlarınız neyse bunu karşılama noktasında hiç tereddütünüz olmasın. Bütün bürokratik mekanizmalarla, büyükelçiliklerimizle sizlerin yanında çalışacağız" ifadelerini kullandı.

"İNŞAAT ŞİRKETLERİNİN GÜCÜ BİZİM YÜZÜMÜZDÜR"
Bir inşaat şirketinin herhangi bir yerde aldığı Ekvator Ginesi'nde inşaat şirketinin kongre salonu projesinin 2013 yılının en iyi küresel projesi olarak tanımlandığını belirten Davutoğlu, "Bir anda Afrika'da, Türk müteahhitlik hizmetlerini modern bir proje etrafında tanıttı. Eğer yurtdışında bir şantiye önünde bayrağımızı dalgalandırıyorsa o şantiye bizim için büyükelçilik şantiyesi gibidir. O şantiye bizim büyükelçiliğimizde temsil gücü neyse aynı temsil gücüne sahip olan şantiyelerdir. İnşaat şirketlerinin gücü bizim yüzümüzdür. İnşaat sektörü, reel sektör hepsi birlikte büyük bir entegre ekonomik projenin, makro planlamanın bir parçasıdır. Bu çerçevede özellikle dünyada 250'ye 42 şirketimizin girmiş olması ve bu anlamda da şirket sayısı anlamında Çin'den sonra ikinci olmamız gurur vesilesidir" diye konuştu.

Yurtdışında alınan projenin yüzde 85'inin AK Parti döneminde alındığını belirten Davutoğlu, 2000 yılında ortalama proje büyüklüğü 20 milyon, şimdi ise 88.4 milyon olduğunu ifade etti. Türkiye'nin coğrafya bakımından dünyanın en önemli mekanı olduğunu söyleyen Davutoğlu, "Türkiye dünyanın en değerli mekanıdır. Körfezin bütün petrolü bize verilse İstanbul'un değerini karşılamaz. Bir tek İstanbul dahi bütün o petrol kaynaklarından çok daha değerlidir, üzerine özenle titrememiz gereken büyük bir hazinedir. Biz, bu hazineyi bir hammadde büyük bir lütuf olarak değerlendirip en iyi şekilde planlamamız lazım" ifadelerine yer verdi.

PSİKOLOJİK BOYUT
Sektör temsilcilerini dinlerken zihninde halkaları birleştirmeye çalıştığını belirten Davutoğlu, "Bir süreçten bahsediyoruz. Mekan ruhunu en iyi planlamayla inşa faaliyetine dönüştürüp ondan da bir şehir çıkarmalıyız. Bir süreçten bahsediyoruz, bir mekan hammaddesini, lütfunu en iyi planlamayla, bir inşa faaliyetine dönüştürüp imar, medeniyet çıkartmaktayız. Beş ana aşamadan bahsetmek istiyorum. Bunun esası güvendir. Birincisi psikolojik boyut, şirketlerimizin çok uzun vadeli projelere gidiyorlarsa bu hükümetlerimize duydukları güvendendir. Şirketlerimiz cesur adımlar atıyorlar. Şirketlerimizin performansı Türkiye'nin itibarıdır. Bütün bu sektörün itibarı tek tek şirketlerimizin itibarlarıyla güçlenir. Bu güven ilişkisini korumak durumundayız" dedi.

MEVZUAT BOYUTU
İkinci alanın 'mevzuat boyutu' olduğunu anlatan Davutoğlu, "Bu notların hepsi değerlendirilecek. Mevzuat alanında aksama varsa gerekli adımları atmaya hazırız. İmar yasası ile ilgili öngörülebilirlik, kararların kuralların açık ve net olması. Kararlar, kurallar açık ve netse, en doğru kararlar alınır. Öngörülebilir ise sık sık mevzuat değişiklikleriyle bir anda kurallar farklılaşıyorsa kamu kesimi de sizlere gelecek müşteriler gelebilir. Mevzuat çerçevesinde ikinci görevimiz, bürokrasinin basitleştirilmesidir. Biz, üzerimize düşeni yapacağız. Şu ana kadar kamunun 31 Aralık itibarıyla karayolu ve ulaştırma alanında hiçbir müteahhide borcu yok. Biz size şunu taahhüt ediyoruz, kamu size ödeneklerinizi verecek. Sadece bir projeyi alarak, düşük teklifler vererek, tekrar tekrar yeni düzenleme talep etmeye başladığımızda güven sarsılmaya başlıyor. Bu konuda dile getirdiğiniz her mesele tarafımızca değerlendirecek" şeklinde konuştu.

İNŞAAT İMAR SÜRECİ
Davutoğlu, üçüncüsünün inşaat imar süreci ile ilgili olduğunu belirterek, "En büyük eksikliğimiz müşavirlik şirketleriyle ilgili. Müşavirlik şirketlerimiz gelişmezse tabiri caizse işin kremasını eksik etmiş oluruz. Bu konuda arkadaşlarımızın yaptığı değerlendirmelere tamamıyla katılıyorum ve bu alanın gelişmesi için de ne destek gerekiyorsa vermeye hazırız” dedi.
İş sağlığı ve güvenliği meselesine dikkati çeken Davutoğlu, en fazla iş kazalarının inşaat sektöründe olduğunu bunun da eski usul çalışmalardan kaynaklanan unsurlar olduğunu ifade etti. Bu konuda inşaat sektör temsilcilerinden destek beklediklerini belirten Davutoğlu, küçük işletmeleri de içine alacak bir eğitime ihtiyaç olunduğunu anlattı.

KENTSEL DÖNÜŞÜM ALANI
Dördüncü önemli alanın 'kentsel dönüşüm alanı' olduğunu söyleyen Davutoğlu, “Türkiye'nin dünyanın en güzel şehirlerine sahibiz. İmar mimari boyutu söz konusu olan sanat eseri yapmaktır” diye konuştu.
İnşaat sektörü bildirgesini okuyan Davutoğlu, şunları kaydetti:
"Bütün inşaat sektörü temsilcilerine ifade ediyorum, 'Buradaki her bir kelimenin altına imza atıyorum'. Bu bildirgeyi hükümet bildirgesi olarak görüyorum. Yarın, 25 sektörel dönüşüm programının kalan 7'sini açıklayacağım. Bu yedisinden birisi kentsel dönüşüm programı. Kentsel dönüşüm, tarihi dokunun ve mekanın korunması için zaruridir. Bunun içinden bir elması işler gibi işlemek sizin göreviniz. Kimse burada hükümetin ve inşaat sektörünün hedeflerini karşılık içinde değerlendirmesin. Gelecek nesillere, Mimar Sinan'ın inşa ettiği gibi şehirler inşa edeceğiz.

Bu çerçevede imar yasası ile ilgili Babacan ve diğer arkadaşlarımızın yaptığı sunumlar çerçevesinde bunu sizinle istişare yapacağız. Bu kesinlikle bir rant vergisi değildir. Arazi ve mülk edinmiş vatandaşımızın zamanla orada kazandığı değerin vergilendirilmesi değildir. Sadece, var olan imar planı istisnai olarak bir taleple bir imzayla bir değer artışı sağlanmışsa işte orada devreye girecek husustur. Hem etik hem de ekonomik boyutu olan bir husus. Aynı yerde, bireysel bir taleple emsal artışı, yan taraftaki başka arsaya verilmemişse büyük bir eşitsizlik yapılıyor demektir. Bir imzayla artacak olan değer artışı söz konusudur. Herhangi bir şeklide bir sektör temsilcisinin, bir arkadaşımızın kanaati olursa daha yapıcı bir teklifi olursa bu tasarı ile ilgili olarak sizlerin görüşlerinden de istifade edilerek nihai şekli kazanacak.

Belediyelerimiz, inşaat sektörü temsilcileri ile Sayın Cumhurbaşkanımız Başbakanlığı döneminde başlayan bir çalışma uzun dönemden sonra gündeme getiriliyor. Herhangi bir şekilde haksızlık söz konusu olmayacak. Arsa ve mekan sahibi düşüş sebebiyle zarara uğrarsa kamunun aldığı kararla onu da tazmin edecek düzenleme getirilecek. İşin adaleti budur, bunu birlikte gerçekleştireceğiz."
Başbakan Davutoğlu, beşinci boyutun 'stratejik boyut' olduğunu anlatarak, küresel rekabette yurtdışı müteahhitlik hizmetlerine her türlü desteğin verileceğini ifade etti.

KONUT HESABINA KATKI MÜJDESİ
Konuşmasına vatandaşa müjde vererek son veren Başbakan Davutoğlu, "Konut kredilerinde ilk mecburi olarak yatırılan yüzde 25'i peşinatı biriktirmek için açılan her hesaba devlet yüzde 15-20 nispetinde katkıda bulunacak. Yani şu, çeyiz hesabı ilan etmiştik aile ve sosyal hayatı koruma programında. Doğan bir çocukta aile ilerde evlenmesi için veya bir yaştan sonra hesap açıp para biriktirmeye başlarsa 18 yaşına geldiğinde onun yüzde 15'ini devlet verecek dedik. Benzer şekilde, konut edindirme esnasında 'konut almak için para biriktiriyorum' diyen bir vatandaş sizden konut almak için para biriktirmeye başlarsa bir hesapta ne kadar biriktirmişse devlet ona yüzde 15 katkıda bulunacak, konut alma şartıyla açılan hesaba" ifadelerine yer verdi. 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kocaeli Down sendromlu doğmuştu: Özel hastaneye 21 milyonluk tazminat şoku Kocaeli’de bebek bekleyen çift, hamilelik sürecinde başvurdukları özel hastanede dörtlü tarama testi talep etti. İstedikleri testlerin yaptırılmadığını iddia eden çift, doğumun ardından bebeklerinin down sendromlu olduğunu öğrendi. Hastaneye ve gebelik durumunu takip eden doktora dava açan çifte, 8 yıllık hukuk mücadelesinin ardından 21 milyon 289 bin 691 TL tazminat ödenmesine karar verildi. İzmit’te yaşayan Faruk (44) ve Serpil Gürdal (40) çifti, 2016’da ikinci kez bebek bekledikleri dönemde hamilelik süreciyle ilgili destek almak için ilçedeki özel bir hastaneye başvurdu. Gürdal çiftinin iddiasına göre dörtlü tarama testi talepleri doktorun, “Bana güvenmiyor musunuz? Bebeğiniz gayet sağlıklı, bu işin uzmanıyım” söylemleriyle gerek görülmemesi üzerine reddedildi. Hamilelik sürecinin 7’inci ayına giren Serpil Gürdal, bebeğin karnında hareket etmemesi sebebiyle eşi Faruk Gürdal ile hastanenin yolunu tuttu. Yapılan incelemenin akabinde Serpil Gürdal, bebekte bağırsak enfeksiyonunun yaşandığı öne sürülerek ameliyata alındı. Sezaryen ile dünyaya gelen erkek bebeğin yapılan tetkiklerin ardından down sendromlu olduğu belirlendi. Bunun üzerine Gürdal çifti konuyu mahkemeye taşıyarak, doktor ve hastaneden şikayetçi oldu. 21 milyonluk tazminat Kocaeli 1’inci Tüketici Mahkemesi’nde açılan dava 8 yılın ardından karara bağladı. Mahkeme, aileye 21 milyon 89 bin 691 TL maddi, 200 bin TL de manevi tazminat ödenmesine hükmetti. “İlk taramadan sonraki tahlillerimiz yapılmadı” Süreci anlatan Faruk Gürdal, “İlk çocuğumuzu Allah 8 yıl sonra nasip etti, sonrasında tüp bebek yaptık. İkinci çocuğumuz doğal yollardan geldi, hamilelik sürecinde üzerinde çok durduk. Özel bir hastaneye gitmek istedik. Aslında maddi durumumuz çok da iyi değildi, işsizdim. Özel hastanede insanlar özel ilgi bekler. 15 günde bir gidersiniz ense yapısı, kalp atışına bakarlar, fakat bunların hiçbiri fark edilmedi. Hamilelik sürecinin 7’nci ayında annenin mide bulantıları, düşük tehlikesi süreçlerini yaşadık. Çocuğun hiç kıpırdamadığını öğrendik. Tahlillerin tamamını yaptırmak istedik fakat ilk taramadan sonraki tahlillerimiz yapılmadı. Biz yapılmasını istemiş olmamıza rağmen yapılmadı. Doktorumuz ‘Bana güvenmiyor musunuz? Ben size ne söylüyorsam odur. Gerek yok bebeğiniz gayet sağlıklı’ dedi. ‘Hocam bu tarz sorunlar yaşıyoruz, problem olmaz mı?’ dediğimizde ise ‘Hayır ben bu işin uzmanıyım. Bana güvenmeniz gerekiyor’ dedi” ifadelerini kullandı. “8 yılın sonunda dava lehimize sonuçlandı” Eşinin hamileliğinin 8’inci ayında doğuma alındığını kaydeden Gürdal, “Sebebini sorduğumuzda bağırsak enfeksiyonu yaşadığını, ölüm tehlikesi olduğu için bir an önce alınması gerektiğini söyledi. İşin ucunda ölüm olduğu için biz de kabul ettik. 1 gün sonrasında ameliyata alındı ve down sendromlu olduğunu öğrendik. Biz down sendromunun ne olduğunu bilmiyorduk. Yoğun bir psikolojik baskı yaşadık. Psikolojik ve maddi süreci nasıl atlatırız diye çok düşündük. İyi bir aile bireyi olamam, iyi bir çocuk yetiştiremem düşüncesiyle dava açmaya karar verdik. 8 yılın sonunda dava çok şükür lehimize sonuçlandı” diye konuştu. "Emsal olmaktan mutluyum" Emsal niteliğinde bir karar çıktığını söyleyen Faruk Gürdal, “Karar lehimize sonuçlandı. Miktarı biz belirlemedik, maddiyatta gözümüz yok. 21 milyon TL lehimize sonuçlandı. Çok heyecanlıyım, çok mutluyum. Çocuğuma güzel bir gelecek hazırlayacağım için çok mutluyum. Türkiye’deki ailelere emsal olmaktan mutluyum. Çocuğumun eğitimi için harcayacağım. 8 yaşına geldi, hala bezleniyor. Konuşamıyor, çok geç yürüdü. 3,5 yaşında yürümeye başladı. 36 günlük yoğun bakım süreci vardı. Bu süreç bizi çok etkiledi. 35 gün yavrumuza kavuşamadık. Annesi boğazından hortum salarak beslemişti. Bu süreçler bizi çok yıprattı. O benim evladım, down sendromlu olduğu için bu davayı açmadım. Çocuğumun hakkı olduğu için bu davayı açtım” dedi.
Muş Muş’ta iki araçta silah ve uyuşturucu ele geçirildi Muş’ta düzenlenen operasyonda iki araçta uyuşturucu madde ve ruhsatsız silah ele geçirilirken, gözaltına alınan 3 kişi tutuklandı. Muş Emniyet Müdürlüğü Narkotik Suçlarla Mücadele Şubesi Müdürlüğü ekiplerince uyuşturucu madde ticareti ve sevkine yönelik yapılan çalışmalarda iki araçta silah ve uyuşturucu madde ile yakalanan 3 kişi, sevk edildikleri adli makamlarca tutuklandı. Muş Valiliğinden yapılan açıklamada, “Narkotik Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğümüzce ilimize veya batı illerine uyuşturucu madde ticareti ve sevkine yönelik yapılan çalışmalarda uyuşturucu madde taşıdığı tespit edilen 2 araç ekiplerimiz tarafından takibe alınmış ve belirtilen araçlar durdurularak narkotik madde arama köpeği Thor eşliğinde arama yapılmıştır. Yapılan kontrollerde bin 53 gram metamfetamin maddesi, 13,4 kilogram skunk maddesi, 1 adet AK-47 piyade tüfeği, 2 adet şarjör, 4 adet 7,62 mm fişek ele geçirilmiştir. Konu ile ilgili olarak Narkotik Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğümüzce 4 şüpheli şahıs TCK 188 kapsamında işlem yapılmak üzere gözaltına alınmış, ayrıca bu şüphelilerden 2’si hakkında Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğümüzce 6136 S.K.M suçundan adli işlem başlatılmış ve şüpheli şahıslar emniyetteki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edilmiş olup, 3 şahıs mahkemece tutuklanırken, 1 şahıs adli kontrol şartıyla serbest kalmıştır” denildi.
Ankara Adalet Bakanı Tunç: “Şu anda cezaevlerinde 65 bin 986 öğrenci var" Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, cezaevlerinde 65 bin 986 öğrenci olduğunu belirterek, bunlardan bin 164 kişinin örgün eğitimde ön lisans, bin 269 kişinin de lisans eğitimi gördüğünü söyledi. Adalet Bakanı Tunç, TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu toplantısına katıldı. Tunç, İstanbul Sözleşmesi yürürlülükten kaldırıldıktan sonra 2021 yılında 343, 2022’de 358, 2023’te 315, bu yıl içinde de şu ana kadar 107 kadın cinayeti yaşandığını belirterek, "Dolayısıyla hiç olmasın, yani bu noktada en aza indirelim. Türkiye olarak Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre bizim bölgemiz orta sıralarda gözüküyor. Ama bizim ülkemizde hiç kadın cinayeti olmasın, biz bunu temenni ederiz” ifadelerini kullandı. Milli Eğitim Bakanlığı ile bir protokol imzaladıklarını ve meslek liseleri açtıklarını ifade eden Tunç, “Şu anda cezaevlerinde 65 bin 986 öğrenci var. Bunların tabii yaşı küçük olan da var, ileri yaşta olanlar da var. Açık öğretim ortaokulu okuyan var, 9 bin 389 kişi. Açık öğretim lisesi okuyan var, 43 bin 184 kişi. Açık öğretim fakültesi ön lisans ve lisans okuyan 6 bin 914 kişi var. Örgün eğitim ortaokula gidenler, örgün eğitim liseye gidenler; 494 kişi. Örgün eğitim ön lisans bin 164 kişi. Örgün eğitim lisans, yani gündüzleri üniversiteye gidiyor, akşamları cezaevine dönüyor. Okulda da kimse onun cezaevinde kaldığını bile bilmiyor, yani böyle insancıl bir ortam var. Cezaevlerinde bin 269 kişi lisans eğitimi görüyor. Yüksek lisans 61, doktora 21, uzaktan eğitimle ön lisans 38, uzaktan eğitimle lisans 91, Adalet Mesleki Eğitim Merkezi’nde 8 Mayıs itibarıyla bin 550 kişi şu anda mesleki eğitim görüyor. Çok programlı liselerde de 237 kişi” dedi.