GÜNDEM - 23 Ekim 2018 Salı 16:20

Berat Albayrak: '2019 yılında sağlığa 157 milyar TL ayırdık'

A
A
A
Berat Albayrak: '2019 yılında sağlığa 157 milyar TL ayırdık'

Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, “2019-2021 Yeni Ekonomi Programına göre sıkı para ve maliye politikaları uygulanarak ekonomideki dengelenme süreci doğru bir şekilde yönetilecek; enflasyon, cari işlemler ve dış finansman ihtiyacı kaynaklı risklerimizi minimize eden sürdürülebilir bir büyüme patikası izlenecektir. Bu doğrultuda 2018 ve 2019 yılları için büyüme tahminlerimizi sırasıyla yüzde 3,8 ve yüzde 2,3 olarak belirledik” dedi.

Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, Plan ve Bütçe Komisyonu’nda Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin ilk bütçesinin sunumunu yaptı. Albayrak, dünya ve Türkiye ekonomisi hakkında bilgi verdi. Albayrak, 2018 yılının ilk yarısında ABD, Çin ve Hindistan’da gerçekleşen güçlü büyüme ile emtia ihracatçısı ülkelerdeki ekonomik toparlanma küresel ekonomik büyümeyi desteklediğini söyleyerek, “ABD kaynaklı olarak uluslararası ticarete getirilen kısıtlamalar ve jeopolitik riskler sonucunda ekonomik aktivitede nispi bir ivme kaybı gözlenmiştir. Küresel ekonominin dış ticarette artan korumacılık, jeopolitik riskler ve sıkılaşan finansal koşullara rağmen 2018 ve 2019 yıllarında 2017 yılı ile aynı oranda yüzde 3,7 büyümesi beklenmektedir. Küresel ticaret, ABD ve Çin arasındaki ticari gerilimin etkisi ile hız kaybetmektedir. 2017 yılında yüzde 5,2 büyüyen küresel ticaret hacminin 2018 yılında yüzde 4,2, 2019 yılında ise yüzde 4 oranında büyümesi beklenmektedir.

Gelişmiş ülkelerde ekonomik faaliyetler, özellikle Avro Bölgesi’ndeki ivme kaybına rağmen güçlü seyrini korumaktadır. ABD ve Çin arasındaki ticari gerilim ve artan belirsizlikler, ihracatı ve yatırımları olumsuz etkileyerek ekonomik büyümeyi baskılamaktadır. Gelişmiş ekonomilerin 2018 yılında yüzde 2,4, 2019 yılında ise yüzde 2,1 büyümesi beklenmektedir. ABD ekonomisi korumacı ticaret politikaları ve Amerikan Merkez Bankası’nın (Fed) faiz artışlarına rağmen destekleyici finansal koşullar ve mali genişleme ile güçlü görünümünü korumaktadır. ABD ekonomisinin 2018 yılında yüzde 2,9, 2019 yılında ise yüzde 2,5 oranında büyümesi öngörülmektedir. Avro Bölgesi’ndeki olumlu büyüme performansı bir miktar güç kaybetmesine rağmen devam etmektedir. ABD’nin ticaret politikasına ilişkin belirsizlikler ve jeopolitik riskler önümüzdeki dönemde Avro Bölgesi büyümesini olumsuz yönde etkileyebilecek faktörlerdir. 2017 yılında yüzde 2,4 oranı ile son 10 yılın en yüksek seviyesine ulaşan ekonomik büyümenin, 2018 yılında yüzde 2, 2019 yılında ise yüzde 1,9 oranlarında gerçekleşmesi beklenmektedir” ifadelerini kullandı.

"Türkiye G20 ülkeleri arasında en hızlı büyüyen ülke olmuştur"
Türkiye ekonomisine yönelik olarak Albayrak, "Ülkemiz son yıllarda çok sayıda iç ve dış şoklara maruz kalmıştır. 15 Temmuz 2016 menfur darbe girişimi, Suriye kaynaklı jeopolitik riskler ve artan terör saldırıları ekonomimizde planlanan yapısal dönüşümlerin gerçekleşmesine fırsat vermemiştir. Küresel finansal koşullardaki dalgalanmaların da etkisi ile makroekonomik istikrar zarar görmüştür. Bu şokları bertaraf etmek amacıyla ekonomiyi canlandırmaya yönelik uygulamaya koyduğumuz mali tedbirler, destekleyici makro ihtiyati politikalar, Kredi Garanti Fonu aracılığıyla sağlanan krediler ve olumlu dış konjonktürün etkisi ile 2017 yılında yüzde 7,4 ile güçlü bir büyüme performansı elde ettik. Bu büyüme performansı ile Türkiye G20 ülkeleri arasında en hızlı büyüyen ülke olmuştur. 2018 yılının ilk yarısında da Türkiye ekonomisi yüzde 6,2 büyüyerek küresel ve yerel ölçekteki birçok belirsizliğe rağmen güçlü seyrini sürdürmüştür. Yılın ilk yarısında büyüme tarafındaki pozitif görünümün devam etmesinde iç talep ve yatırım kanalından gelen güçlü katkılar belirleyici olmuştur. 2018 yılının ikinci çeyreğinden itibaren gelişmekte olan ülkelere yönelik risk algısının bozulması ve Fed’in faiz artışları ile uluslararası sermaye akımları yavaşlamıştır. Bu süreçte dış finansman ihtiyacımızın yanında Türkiye ekonomisine ve Türk Lirası’na yönelik spekülatif saldırılar neticesinde ülke risk primimiz yükselmiş ve Türk Lirası değer kaybetmiştir. Kur ve faiz tarafında yaşanan şoklar ve finansmana erişimin sınırlanması ile iç talep ivme kaybetmiştir. Dış talep ise mal ihracatı ve turizmdeki güçlü performans ile büyümeye pozitif katkı vermektedir. 2019-2021 Yeni Ekonomi Programına göre sıkı para ve maliye politikaları uygulanarak ekonomideki dengelenme süreci doğru bir şekilde yönetilecek; enflasyon, cari işlemler ve dış finansman ihtiyacı kaynaklı risklerimizi minimize eden sürdürülebilir bir büyüme patikası izlenecektir. Bu doğrultuda 2018 ve 2019 yılları için büyüme tahminlerimizi sırasıyla yüzde 3,8 ve yüzde 2,3 olarak belirledik” değerlendirmesini yaptı.

Albayrak, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Ekonomimiz güçlü büyüdüğü dönemlerde, iş gücü politikalarımızın da katkısıyla yüksek istihdam oluşturmayı başarabilmiştir. 2017 yılında yaklaşık 1,6 milyon kişiye, 2018 yılının ilk çeyreğinde ise bir önceki yılın aynı dönemine göre yaklaşık 1,2 milyon kişiye ilave istihdam sağladık. AK Parti hükümetleri olarak gelişen ve değişen ekonomik şartlara uyum kapsamında istihdamı destekleyen düzenlemeleri ve politikaları hayata geçirdik. Küresel kriz sonrası 8,5 milyon istihdam oluşturarak uluslararası karşılaştırmalarda yüksek istihdam sağlayan ülkelerden biri konumuna geldik. Ekonomide başlayan dengelenme süreciyle birlikte yıllık istihdam artışında yavaşlama, işsizlik oranlarında ise artma eğilimi görülmüştür. Önümüzdeki dönemde ekonomideki dengelenmenin belirginleşmesi ve yavaşlayan iç talep nedeniyle işsizlik oranının bir miktar artarak 2018 yılında ortalama yüzde 11,3 olarak gerçekleşmesini öngörüyoruz.”

Albayrak, 2017 yıl sonunda 157 milyar dolara yükselen yıllık ihracatın 2018 yılında artışı sürdürerek Eylül ayında 165,1 milyar dolar ile rekor kırdığını kaydederek, “Yıl sonunda ise ihracatın 170 milyar dolara yükselmesini bekliyoruz. En büyük ihracat pazarımız olan AB ekonomisindeki toparlanma ihracatımıza olumlu katkı sağlamaktadır. Toplam ihracatın yüzde 49,8’ini oluşturan AB’ye ihracatımız Ağustos ayında bir önceki yıla göre 3,2 milyar avro artarak 67,8 milyar avroya ulaşmıştır. 2017 yılında toparlanan turizm gelirleri, 2018 yılında turist sayısının rekor seviyeye ulaşmasıyla, ilk sekiz ayda yüzde 23 artış göstermiştir. 2018 yılı Ocak-Ağustos döneminde yabancı ziyaretçi sayısı geçen yıla göre yüzde 22,9 artmıştır. Turizm gelirlerinin yıl sonunda 29 milyar dolara yükseleceğini tahmin ediyoruz. Artan enerji fiyatları ve güçlü iç talebe bağlı olarak cari açık 2018 yılının Mayıs ayına kadar artışını sürdürdükten sonra ekonomik dengelenmeyle birlikte yılın ikinci yarısında düşüş eğilimine girmiştir. Çekirdek cari denge olarak nitelendirilen altın ve enerji hariç dengenin de 2018 yıl sonunda pozitif gerçekleşmesi beklenmektedir. 2018 yıl sonunda cari açığın 36 milyar dolar, cari açığın GSYH’ye oranının ise yüzde 4,7 olmasını bekliyoruz” şeklinde konuştu.  

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bitlis Prof. Dr. Palabıyık akademisyenlere seslendi: “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” Bitlis Eren Üniversitesi’nde (BEÜ) görevli Akademisyen Prof. Dr. Adem Palabıyık, ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde akademisyenlerin desteği ile devam eden İsrail protestolarına karşı Türkiye’deki akademisyenlerin seslerinin kısık kaldığını belirterek, “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” dedi. ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde süren Gazze eylemlerine ilişkin açıklama yapan Prof. Dr. Palabıyık, “Ülkemizdeki akademisyenlerden hala güçlü bir ses duyamadık. Tüm dünya akademisyenleri ayaktayken ülkemizdeki akademisyenlerin ayağa kalkmaması beni üzüyor. Sessiz kalmak ahlaki ve insani vefasızlıktır akademik utançtır” dedi. “PKK’ya terör demeyenler İsrail’e sustu” “7 Ekim’den itibaren başlayan kıyıma karşı sesimizi hep yüksek tuttuk ve bunu ekranda da dile getirdik” diyen Palabıyık, “Cübbemi ve kefiyemi giyerek erkândan çağrı da yaptım. Elbette akademisyenlerin bütünü için ifadelerim geçerli değil, lakin Boğaziçi’nde dikilen akademisyenlerin, sadece dikilişi kadar bir gündem oluşturmak neden mümkün olamıyor anlamış değilim. Barış Beyannamesi denilen ve devletimizi neredeyse katliam yapmakla suçlayan akademisyenler, İsrail’e karşı neden sessiz? Bu nasıl ikiyüzlülüktür? Binlerce bebeği kundakta katleden PKK terör örgütü için sözde Barış Beyannamesi imzalayanlar, İsrail karşısında neden sus pus oldu?” “Akademisyenler artık konforlarını bozsunlar” Akademisyenlerin en büyük korkusunun konfor alanlarının bozulması olduğunu belirten Palabıyık, sözlerine şöyle devam etti: “Çünkü akademisyenler, sahip olduğu şartların aleyhlerine dönme ihtimalinden çok korkarlar. Bu sadece maddi güç değil, aynı zamanda Bourdieu’nün bahsettiği ’fildişi kulelerini’ de kaybetme korkusudur. Çünkü akademisyen ancak üniversitedeki ofisi ile ontolojisini koruyabilir, dışarıda asosyal olduğu için bir hiçtir. Kulesinden bakan akademisyen, olayları da ancak yukarıdan gördüğü gibi yorumlar, sahanın bir parçası olamaz. Daha doğrusu toplumu bir parya modeli olarak görür. Odası, yani kulesi, onu yalıtan en büyük etkendir. Artık bu konfor Gazze için bozulmalıdır.” “28 Şubat’tan hala korkuyorlar” Palabıyık, “Akademisyenler hala 28 Şubat’ın hayaletinden korkuyorlar ve bu hayaletin hala ortalıkta dolaştığını iddia ediyorlar. Bir yandan fişlenme, öte yandan değişebilecek iktidar gibi olgular onlara inanılmaz bir korku aşılıyor. Akademik cübbe üzerine Filistin kefiyesi giymek ve bu halde çekilebilecek bir fotoğraf karesinin gelecekte önlerine çıkma ihtimali hala onlar için çok güçlü bir hayali varsayımdır. Bu kâbus üzerinden inşa ettikleri gündelik hayata dair korku, onların sonraki yıllarda yaşayabileceği olumsuzlukların önüne geçmek için kullanılan bir araçsal cihazlara dönüşmüş durumdadır. Maalesef, bu korku kendini muhafazakâr ve Müslüman olarak tanımlayan akademisyenlerde daha fazla görülüyor. Buna ahlaki ihanet veya muhafazakâr vefasızlık demek yanlış olmayacaktır” diye konuştu. “Feminist akademisyenler çürük kokuyor“ Gazze için hiçbir öğrenciye söz hakkının tanınmadığını ifade eden Palabıyık, “Lümpen burjuva denilecek bu kesimin özellikle Gezi ve feminist söylemlerle hareket ettiğini de unutmadık. Feminizmi LGBT’ye sürükleyen aklı evvellerin kendi derslerini Gezi Parkı’nda devam ettirmek için öğrencilerini üniversiteden çıkardıkları ve Gezi eylemlerine katılmalarını tavsiye ettikleri de gün gibi biliniyor. Lakin konu Gazze olunca tek bir öğrenciye söz hakkı tanınmıyor. Çünkü Gazze, Müslümanların yüzakı olduğu için, onların direnişinin ahlaki yönü engellenmek isteniyor. Bu nasıl bir akademik buhrandır? Bunlar insanlıklarını kaybetmiş” dedi.
Malatya Malatya’da 200 gram pide 10 TL oldu Malatya’da 7,5 TL olarak satılan pideler bugününden itibaren yapılan zam ile 10 TL’ye satılmaya başlanıldı. Ham maddedeki artışlar nedeniyle Malatya’da da pide fiyatları bugünden itibaren 10 TL’den satılmaya başlanıldı. Fırıncı esnafı depremden bu yanı 7,5 TL olarak satılan 200 gram ekmeğin oda kararı ile birlikte bugünden itibaren kent genelinde 10 TL olduğunu söyledi. Malatya’da fırıncı esnafı Hacı Pence, un başta olmak üzere ham maddeye yapılan zamlardan sonra şuana kadar kazançlarının olmadan satış yaptıklarını ifade ederek, “Rayiç belirlendi ama yeterli değil. Girdi maliyetleri, un fiyatları, işçilik ücretleri çok yüksek. Kazanmamız için 15 TL olması lazım ama şu anki fiyat 10 TL. İşçilik yüksek, verdiğimiz para yeterli gelmiyor, dolayısıyla işçi bulamıyoruz. 4 kişi çalışmamız gerekirken 2 kişi çalışıyoruz. Bir yıldır ekmeğe zam gelmemişti. Bir çuval un 700 TL, kira, işçiye 45 bin lira veriyoruz. Artan maliyetler nedeniyle ekmeğe zam yapıldı” dedi. Bir diğer fırıncı esnafı Ali Koçer ise ekmek yapımında gerekli olan maya, tuz ve un gibi ham maddelere uzun zaman önce zam yapıldığını hatırlatarak “Fiyat şu an için yeterli. Una aşırı derecede zam geliyor. Un geçen sene devlet destekliyken 390 TL iken desteğin kesilmesinden sonra 680 lira oldu. Maliyetler arttığı için ekmeğe zam yapıldı” diye konuştu.