POLİTİKA - 22 Mayıs 2015 Cuma 16:34

Bilal Erdoğan: 'Başkanlık sistemi Tayyip Erdoğan varken değil…'

A
A
A
Bilal Erdoğan: 'Başkanlık sistemi Tayyip Erdoğan varken değil…'

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın oğlu Bilal Erdoğan, Bu seçim sisteminin maalesef koalisyon üreten bir seçim sistemi, başkanlık sisteminin ise koalisyonsuz sistem olduğunu söyleyerek, "Başkanlık sistemi, Tayyip Erdoğan varken değil, Tayyip Erdoğan yokken ihtiyacımız olan bir sistem" dedi.

Bilal Erdoğan, sabah saatlerinde geldiği Biga ilçesinde, Biga Anadolu İmam Hatip Lisesi Hacı Ali Doğan Erkek Öğrenci Yurdu'nda düzenlenen toplantıya katıldı. Erdoğan, bu toplantı sonrası, AK Parti Çanakkale milletvekili adayı Bülent Turan’ın seçim çalışmalarına destek verdi. Gümüşçay beldesinde Belediye Başkanı Adnan Pastırmacı’yı ziyaret eden Erdoğan ve Turan, daha sonra Gümüşçay Nasuh Celebi Camii'nde Cuma namazı kıldı. Namaz çıkışında vatandaşların yoğun ilgisiyle karşılaşan Bilal Erdoğan, herkesle tek tek fotoğraf çektirdi. Ardından AK Parti Gümüşçay Belde Başkanlığı seçim bürosunun açılışı yapıldı.

Açılışta konuşan AK Parti Çanakkale milletvekili adayı Bülent Turan, “Bir önceki seçimlerde, Gümüşçay’da belediyeyi az bir farkla kazanmıştık. Başkanımız çok çalıştı, iyi hizmetler yaptı. Geçtiğimiz seçimde oy oranımız yüzde 60’ı geçti. Şimdi daha çok çalışacağız. Gümüşçay’a futbol ve basketbol sahaları yapıyoruz. Sözünü aldık, çalışmalar başladı. Sıfır kilometre bir otobüsümüz geldi, kadınları ücretsiz taşıyacak. İtfaiye aracımız önümüzdeki hafta geliyor. Bunlar sadece başlangıç. Buradan 7 Haziran seçimlerinde güçlü bir şekilde çıktığımızda, hizmetlerimiz devam edecek” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan da açılışta bir konuşma yaptı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın selamını getirdiğini söyleyen Bilal Erdoğan, “Ben normalde eğitim faaliyetleri, sivil toplum faaliyetleriyle iştigal eden bir kardeşinizim. Bugün Çanakkale’ye sivil toplum kuruluşlarıyla bir toplantı yapmaya geldim. Ancak burada, benim 25 yıldır tanıdığım, saydığım sevdiğim bir ağabeyim, kardeşim olan milletvekili adayımız Bülent Turan davet etti. Ben de onu yalnız bırakmak istemedim. Çalışmalarına katılıp Çanakkaleli kardeşlerimizle selamlaşmak istedim ve Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın da selamlarını getirdim. Tabi ister istemez bir seçim konuşması olacak. 7 Haziran seçimlerine giderken tabi ki birkaç seçenek gelecek sandıkta önümüze. Bir tarafta 12-13 yıl bu ülkeye hizmet etmiş, bir çok tabuları yıkmış, ilklerin altına imza atmış hareket var. AK Parti hareketi. Bu partinin liderini, büyük teveccühle Cumhurbaşkanlığına uğurlamışız. Türk siyasi tarihinde kimsenin cüret edemediği, 3 dönem kuralıyla uğurlamışız” diye konuştu.

“TÜRKİYE ZATEN MERKEZ ÜLKE”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Türkiye’nin önünün açılması için bir çağrıda bulunduğunu hatırlatan Bilal Erdoğan, “Hani haklarında bir çok şey bildiğimiz rakipler var. Bir tanesi SSK genel müdürlüğü yaptı. Ne diyor? ‘Siyasiler doğru yatırım planlamasını yapmamışlar’ diyor. Ya mübarek, hastanenin temizliğinin, hijyeninin bununla ne alakası var? Hastanede bebeklerin, ölülerin rehin kalmasının bununla ne alakası var? Bakın, yapılan bir şey önümüzde. Ne yaptığını, nasıl çalıştığını bildiğimiz birisi aday. 4-5 yıldır farklı şeyler denedi. Kumpaslar hakaretler, iftiralar, aklınıza ne gelirse hepsini denediler. Bu seçim de değişik bir şey deniyorlar. Ne vaat ediyor? Depo vaat ediyor. Türkiye’nin ortasında depo vaat ediyor. ‘Türkiye’yi merkez ülke yapacağım’ diyor. Bakın 13 yılımı Amerika’da, İtalya’da geçirdim. Üniversite, çalışma hayatı, master, doktora. Ben Türkiye’nin merkez ülke olduğunu yurt dışından gördüm. Artık pasaportumuzun bir geçerliliği olduğunu gördüm. Gurbetçi vatandaşlarımız bunun en önemli tanığıdır” dedi.

“TÜM MAZLUM HALKLARIN UMUDU TÜRKİYE”
Türkiye’nin, dünyanın tüm mazlum halklarının umudu olduğunu söyleyen Bilal Erdoğan, “Dünyanın bir çok yerinde bulundum. Dünyada sadece Türk milletleri, Türk halkları değil, sadece Müslüman milletler, Müslüman halklar değil, tüm mazlum halkların tek umudu şu anda Türkiye haline gelmiş durumda. Ve bu Sayın Başbakanımızın Dışişleri Bakanlığı, Sayın Cumhurbaşkanımızın Başbakanlığı döneminde inşa edilmiş, kesinlikle, hayatlarımız pahasına riske atmamamız gereken bir kazanımdır bu. Ve bu kazanımların devam etmesi, Türkiye’nin dünyadaki bütün mazlum halklara sahip çıkmasının devam etmesi, birleşmiş milletlerin, Avrupa Birliği'nin, göz ardı ettiği, insan hakları, demokrasi dediği ama arkasında hiçbir şekilde samimiyeti olmayan bu yalanlarının hizaya getirilmesi için. Türkiye ne diyor? Dünya 5 ten büyüktür. Birleşmiş Milletler'deki adaletsiz yapıya başkaldıran bir tane ülke var. Halkın oylarıyla seçilmiş bir Cumhurbaşkanının idamla yargılanmasına baş kaldıran bir ülke var. Nerede bu demokrasi havarileri, nerede batı medeniyeti? 250 bin insan Bosna Hersek’te öldü. 350 bin insan Suriye’de öldü. Hala ölüm kusuyor Esad rejimi. Nerede insan hakları? Nerede Avrupa medeniyeti? Nerede Birleşmiş Milletler? Türkiye Cumhuriyeti dünyanın 17. büyük ekonomisi olmasına rağmen, dünyanın en çok dış yardımı yapan 3. ülkesi haline geldi. Sadece 5 milyar doları Suriyeli mültecilerin barınmasına, bakımına, giyinmesine, sağlığına harcadık. Ya Türkiye, dünyadaki bütün mazlum halkların, özlemini duyduğu, baktığı ülke olmanın hakkını verecek ya da Türkiye kumpasların, iftiraların, koalisyonların, fakirliğin, tekrar yolsuzlukların merkezi haline gelecek” şeklinde konuştu.

“İFTİRALARIN HESABINI ÖBÜR TARAFTA SORACAĞIM”
Bugüne kadar kendisine bir çok iftira atıldığını söyleyen Bilal Erdoğan, “Ne iftira atarlarsa atsınlar. Bakın ben bugün Gümüşçay’dayım. Buradayım, ortadayım. Ne iftira ne yalan, atmadıklarını bırakmadılar. Ben yine vakıf faaliyetleriyle uğraşacağım, yine yurt işi yapacağım, yine okul işi, eğitim işi yapacağım. Ben hesabımı öte tarafta soracağım. Çünkü biz, gerçek mahkemenin öbür tarafta olduğuna inanmış insanlarız. Diyanetimi, imam hatiplerimi kapatmak istiyorlar. Bütün bu kazanımların kaybedilmemesi için çok hayati bir dönemece geldik. Bu seçim sistemi maalesef koalisyon üreten bir seçim sistemi. Türkiye tarihinde Tayyip Erdoğan’dan önce koalisyonsuz dönemler 10 yıl sürüyor muydu? Sürmüyordu. Tayyip Erdoğan’dan sonra da koalisyonların olmaması için oy vereceğiz. Başkanlık sistemi nedir? Koalisyonsuz sistemdir. Başkanlık sistemi, Tayyip Erdoğan varken değil, Tayyip Erdoğan yokken ihtiyacımız olan bir sistem. Türkiye’nin geleceği için, Türkiye’nin gerçekten merkez ülke olabilmesi, bu kazanımlarını asla kaybetmemesi için, 7 Haziran'da sandıklarda avazımız çıktığı kadar bu mesajı haykıracağız inşallah” dedi.
Konuşmaların ardından, Bilal Erdoğan, milletvekili adayı Bülent Turan ve AK Parti il, ilçe ve belde yöneticileri, Gümüşçay seçim bürosunun açılışını yaptı.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Sakarya Dünya pazarında Türk Kuruyemişi ve kuru meyve tercihi yükseliyor 3 kıtada yer alan 30 farklı ülkeye Türkiye’den kuruyemiş ve organik ürünler ihraç ediliyor. Kuru meyve kategorisinde, tüketicilerin ilk tercihi genellikle kayısı olurken, kuruyemişte ise Antep fıstığı öne çıkıyor. Açılış konuşmasını Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in yaptığı Uludağ Ekonomi Zirvesi Sapanca’da devam ediyor. Bu yıl 13’üncü kez düzenlenen zirve, Türkiye ve dünya genelinden birçok iş dünyası lideri ve akademisyeni ağırlıyor. Dün açılış konuşmaları ve ilk gün oturumlarının olduğu zirve, bugün ise çeşitli paneller ile devam ediyor. İş insanları sektörleri ile alakalı konuları zirvede değerlendirirken, kuru yemiş ve kuru meyve ihracatındaki artış dikkat çekti. 3 kıtada yer alan 30 farklı ülkeye Türkiye’den kuruyemiş ve organik ürünler ihraç ediliyor. Kuru meyve kategorisinde tüketicilerin ilk tercihi genellikle kayısı, kuruyemişte ise Antep fıstığı olduğu ifade edildi. Türk ürünlerini diğerlerinden ayrılan en büyük özelliği ise organik tarım yöntemlerine dayalı olarak üretilmeleri oluyor. Organik tarım yöntemlerine dayalı olarak yetiştirilen Türk organik kuru meyve ve kuruyemişi global pazarda daha fazla tercih edilmeye başlandı. 3 kıtada yer alan 30 farklı ülkeye Türkiye’den kuruyemiş, kuru meyve ve bakliyat ihraç ettiklerini belirten Orgibite CFO’su Gökçen Şeker, Türkiye’den ihraç ettikleri ürünlerin genel profili hakkında bilgi vererek, tüketicilerin kuru meyve kategorisinde kayısı ve kuruyemişte Antep fıstığını tercih ettiğini dile getirdi. Ayrıca, Türk ürünlerinin diğerlerinden ayıran en önemli özelliğin organik tarım yöntemlerine dayalı olarak üretildiğinin altını çizdi. “En büyük fark organik tarım yöntemlerine dayalı olarak yetiştirilmeleri” Panel sonrası açıklamalarda bulunan Gökçen Şeker, Türkiye’den ihraç edilen kuru meyve ve kuruyemişlere en yoğun talebin Amerika Birleşik Devletleri’nden geldiğini belirtirken, Avrupa Birliği ülkeleri, Orta Doğu ve Asya pazarlarındaki ülkelerin de Türk ürünlerine ilgi gösterdiğini vurguladı. Türkiye’nin tarımsal potansiyeli ve ürün kalitesinin global pazarda rekabet avantajı sağladığını ifade eden Şeker, Türkiye’den 30 farklı ülkeye kuru meyve, kuruyemiş ve bakliyat gönderdiklerinin altını çizdi. Şeker, ayrıca ürün portföyleri içinde en çok tercih edilenin kuru meyve kategorisinde kayısı, kuruyemiş kategorisinde ise Antep fıstığı olduğunu belirtti. Türk organik ürünlerinin diğerlerinden farkının, organik tarım yöntemlerine dayalı olarak yetiştirilmesi olduğunun önemini anlatan Şeker, "Sağlık bilincine sahip tüketicilerin tercih sebebi haline geldi. 2023 yılında hem organik hem de konvansiyonel ürün ihracatında önemli bir artış yaşandı. Bu artışın devam edeceğine inanıyoruz. 2024’ün ikinci yarısı ve 2025 yıllarında organik kuru meyve, kuruyemiş ve bakliyat ihracatını artırarak global pazardaki varlığımızı güçlendirmeyi hedefliyoruz" dedi. “Dijital dönüşüm ile dünyada rekabet gücümüzü artırdık” Dijital dönüşümün, hem iç pazarda hem de dış pazarda rekabet gücünü artırdığını vurgulayan Şeker, "Dijital platformlara yapılan yatırımlarımızla, online satış kanalları ve dijital pazarlama stratejileri sayesinde organik ürünlerimizin geniş kitlelere ulaşmasını sağladık. Bu durum, hem müşteri memnuniyetini hem de operasyonel verimliliği artırmamıza imkan tanıdı. Dijitalleşme, tüketicilere daha hızlı ve etkili bir şekilde ulaşmamızı ve onların ihtiyaçlarını daha iyi anlamamızı sağlıyor. Ayrıca, Türk kuru meyve, kuruyemiş ve bakliyatlarının dünya genelinde tanınırlığını ve talebini artırmaya yönelik pazarlama stratejilerimizde de dijitalleşme önemli bir rol oynamaktadır" diye konuştu. “Organik ürünlerin sertifikalandırılması” Gökçen Şeker, pazarlama ve markalaşmanın önemine vurgu yaparak, "Türk organik ürünlerinin tanınırlığını artırdık. İhracat rakamlarını artırmak için, kalite standartlarının yükseltilmesi ve pazar çeşitliliğinin önemli olduğunu biliyoruz. Markalaşma çalışmalarını önemseyerek lojistik süreçlerde de verimliliği arttırdık. Ar-Ge yatırımları ve yeni pazarlara açılım da ihracatı artırmak için etkili stratejilerdir. Bununla birlikte, organik ürün ihracatını artırmak için, sektör olarak organik tarımın teşvik edilmesi ve organik ürünlerin sertifikalandırılması önemli. Pazarlama ve markalaşma çalışmalarıyla organik ürünlerin bilinirliğinin artırılması ve yeni pazarlara açılım sağlanması gerekmektedir" şeklinde konuştu.
Çanakkale Deprem bölgesindeki köy çocukları için verilen konsere, bilet yerine ayakkabıyla girdiler Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi tarafından “Müzikle Umuda Yolculuk” konseri gerçekleştirildi. Konsere gelenler, deprem bölgesindeki köy çocukları için verilen konsere, bilet yerine ayakkabıyla girdiler. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi, İletişim Fakültesi, Kurumsal İletişim Direktörlüğü ve Sosyal Sorumluluk Projeleri Koordinatörlüğü tarafından ortaklaşa organize edilen “Müzikle Umuda Yolculuk” konseri düzenlendi. Konsere, seyirciler, bilet yerine 28-42 numara yeni spor ayakkabı ile giriş sağladı. Bu ayakkabılar köy okullarındaki çocuklara ulaştırılacak. Bu konserle birlikte, ihtiyaç sahibi çocuklara yardım edilmesi amaçlanıyor. Konseri Çanakkale Belediye Başkanı Av. Muharrem Erkek, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Rektörü Prof. Dr. R. Cüneyt Erenoğlu, Çanakkale İl Emniyet Müdürü Selim Arıcı, Sosyal Sorumluk Koordinatörü Doç. Dr. Hicran Özlem Ilgın, akademisyenler, öğrenciler ve çok sayıda öğrenci izledi. Sosyal Sorumluk Koordinatörü Doç. Dr. Hicran Özlem Ilgın, “Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi toplumsal faaliyetlerinden bir yenisini daha gerçekleştiriyor. Şahane bir konser verilecek. Konserde temel amacımız köy okullarındaki öğrenciler için izleyici, dinleyicilerden birer spor ayakkabı getirmesini istedik. Bugün gelen misafirlerimiz bilet yerine spor ayakkabı getirdiler. Bu ayakkabılar bayramdan önce köy okullarındaki minik öğrenciler ile buluşturulacak. Konserde müzik ve sahne sanatları fakültesi orkestrası ile barış koromuz sahne alacak” dedi. Projeye spor ayakkabı ile destek vererek, konseri izlemeye gelen Osman Acar, “İhtiyacı olan çocuklar için bu birlikteliğin sağlanmış olması çok önemli. Bizde çorbada ki tuz misali bu katkıyı yapabildiğimiz için kendimizi çok mutlu hissediyoruz” diye konuştu.