SAĞLIK - 12 Ekim 2021 Salı 11:16

Bilim Kurulu Üyesi İlhan: 'Artık hiçbir yerin kapanmasını hiçbirimiz istemiyoruz'

A
A
A
Bilim Kurulu Üyesi İlhan: 'Artık hiçbir yerin kapanmasını hiçbirimiz istemiyoruz'

Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan, “Artık hiçbir yerin kapanmasını hiçbirimiz istemiyoruz. Bu nedenle genç vatandaşlarımızın bir an önce aşılarını yaptırmaları ve eksik aşılarını tamamlamaları önemli. Büyüklerimizden de 2 doz inaktif aşı olanlar varsa onların da üçüncü doz aşılarını tamamlamaları çok doğru bir yaklaşım olacaktır” dedi.

Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Toplum Bilimleri Kurulu Üyesi ve Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan İHA muhabirine yaptığı değerlendirmede, “Toplumun yüzde 75’i eğer iki doz aşısını olmamış olsaydı bu vakaların çok daha yukarıda olacağını kestirmek çok doğru bir yaklaşım olacaktı. Belki buradan bakmak çok daha doğru. Bunun yanında aslında sadece okullara bağlamak da doğru değil. Güz döneminin gelmesi ile beraber hem büyük şehirlerimizde hem de Anadolu’daki şehirlerimizde, insanlar yayladan, bahçeden, yazlıktan, kent merkezlerine hatta ilçe merkezlerine doğru yol alır oldu. Doğu’daki bazı bölgelerimizde de hava artık soğudu ve yayla zamanı artık geçti. Haliyle insanlar kapalı alanlarda daha çok bulunur oldular. Bu durum Ankara, İzmir, İstanbul için de geçerli, diğer illerimiz için de geçerli” ifadelerini kullandı.

“Filyasyon sonuçlarına ve kendi saha gözlemlerimize baktığımızda insanların kapalı alanlarda bir araya gelmekten kaçınmadıklarına şahit oluyoruz”

Birçok etkenin vaka artışında etkili olduğunu ancak kapalı alanlarda ve havasız ortamlarda bir araya gelmenin de önemli bir risk olduğunu belirten Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. İlhan, “Bunları üst üste koyduğumuz zaman kapalı alanlarda bulunma sıklığının arttığını görüyoruz. Tabi ki okula giden çocukların da kapalı alanlarda olmasından değil de birbirleri ile temasından dolayı etkisi olmuş olabilir. Ama şu anda biz esas olarak kapalı alanlarda kurallara uymamanın hastalığı artırdığına şahit oluyoruz. Zira filyasyon sonuçlarına baktığımızda kendi saha gözlemlerimize baktığımızda insanların kapalı alanlarda bir araya gelmekten kaçınmadıkları, buralarda da ister aşılı isterse aşısız olsun, fiziki mesafe, maske ve hijyen koşullarına dikkat edilmediğine şahit oluyoruz” dedi.

“Kapalı alanlara giren vatandaşlarımız ister aşılı, ister aşısız olsunlar mutlaka maskelerini takmaları gerekiyor”

Kapalı alanlara giren vatandaşların aşılarını olsalar da olmasalar da yine maske mesafe ve temizlik kurallarına çok dikkate etmesi gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. İlhan, “Kapalı alanlara giren vatandaşlarımız ister aşılı, ister aşısız olsunlar mutlaka maskelerini takmaları gerekiyor. Aşı olmayan vatandaşlarımızın bugünden tezi yok bir an önce aşı olmaları gerekiyor. Halihazırda geldiğimiz aşamada 18 yaş üzeri nüfusun yaklaşık olarak 4’te 3’ünün aşı olduğunu görüyoruz. Yüzde 75 çok güzel bir oran. Tabi bu oran yüzde 80’lere doğru geldiğinde daha da başarılı bir süreç yaşayacağımızı düşünüyorum. İki doz aşı olan vatandaşlarımız olmasaydı, hatta süresi geldiği zaman üçüncü doz aşısını olanlar da olmasaydı, açıkçası bu rakamlar çok daha yukarı doğru çıkardı. Böyle olması gerekiyor” diye konuştu.

“Artık hiçbir yerin kapanmasını hiçbirimiz istemiyoruz”

Vaka oranlarının ağırlığının gençlerden oluştuğuna dikkat çeken Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. İlhan, “Sağlık Bakanı geçen haftaki Bilim Kurulumuz sonrasında vakaların yarısından fazlasının 30 yaş altında olduğunu söylemişti. Demek ki 30 yaş altı gençlerimizde aşılama oranı hem daha düşük, hem yeterli önlemleri almıyorlar hem de bu insanlar daha çok bir araya geliyorlar. Özellikle sosyal alanlarda daha çok bir arada bulunuyor. Bu vatandaşlarımız enfeksiyonu alıyorlar evlerine götürüyorlar, evlerinde aşılarını olmamış veya eksik olmuş büyüklerimiz etkileniyorlar ve hala maalesef büyüklerimizi kaybediyoruz. Şu an aslında böyle bir noktadayız. Artık hiçbir yerin kapanmasını hiçbirimiz istemiyoruz. Bu nedenle genç vatandaşlarımızın da bir an önce aşılarını yaptırmaları, eksik aşılarını tamamlamaları, büyüklerimizden de 2 doz inaktif aşı olanlar varsa onların da üçüncü doz aşılarını tamamlamaları çok doğru bir yaklaşım olacaktır” şeklinde konuştu.

“(Üniversite öğrencileri) Bir hocaları olarak bunu söylüyorum açıkçası; fiziki mesafeye çok dikkat etmeleri gerekiyor”

Kendi üniversitelerinin kampüs girişine bir aşı noktası kurduklarını ve aşı olmak isteyen öğrencilerin kolaylıkla bu noktalarda aşılarını olabildiklerini vurgulayan Prof. Dr. İlhan, şunları kaydetti:

“Kampüs girişi aşılama çok önemli bir yaklaşım. Bunu diğer üniversiteler de uygulayabilir. Bunun çok önemli olduğunu düşünüyorum. Genç arkadaşlarımız, öğrencilerimiz, ben de bir hocaları olarak bunu söylüyorum açıkçası. Fiziki mesafeye çok dikkat etmeleri gerekiyor. Aynı alanda bulunuyorlarsa, aşılı olsalar da olmasalar da mutlaka ortamın sık sık temiz hava ile havalandırılmasına dikkat etmeleri gerekiyor. Tabi artık bunu söylemeye gerek yok ama birbirlerine ait eşyaları kullanmamaları gerekiyor. Kalabalık olmak güzel. Ama olabildiğince açık alanlarda ve sınırlı sayıda bir araya gelirlerse, hem kendilerinin enfekte olmayacağını, hem de herkes belki yurtta kalmıyor. Türkiye’nin her yerinde evlerinde ikamet eden öğrencilerimiz de var. Enfeksiyonu arkadaşlarından alıp evlerine götürüp büyüklerini enfekte edebileceklerini de söylememiz gerekiyor. Tabi ki genç arkadaşlarımızın da aşı olmayanlar varsa veya eksik aşıları varsa aşı olmaları doğru bir yaklaşım olacaktır.”

Utku Şimşek

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Hatay Kuduz vakasının görüldüğü bölgeden toplanan 12 köpeğin barınaktaki tedavi süreci devam ediyor Hatay’ın Defne ilçesinde meydana gelen kuduz vakasının ardından bölgeden toplanan 12 köpek, hayvan barınağında müşahede altına alındı ve gerekli testlere başlanıldı. Karantina kafeslerinde tedavileri başlayan hayvanlar, kuduz olmadıklarının tespit edilmesinin ardından gerekli bakımları sonrası tekrar doğal ortamlarına bırakılacaklar. Defne’nin Meydancık Mahallesi’nde 22 Nisan tarihinde hayvan çiftliğindeki büyükbaş hayvanlara saldıran sahipsiz köpekte ‘kuduz hastalığı’ tespit edilmişti. Bu durum üzerine toplanan İlçe Hayvan Sağlık Zabıtası Komisyonu bazı kararlar almıştı. Kararlar doğrultusunda; Meydancık ve Güneysöğüt mahallelerinin karantina altına alınmasına ve komşu mahalleler olan Tavla, Koçören, Hancağız ve Hüseyinli mahallelerinin ise gözetim bölgesi olarak takip edileceği açıklanmıştı. Kuduz riskli alanı içerisindeki bölgeye hayvan giriş çıkışının yasaklanmasının yanı sıra başıboş sahipsiz hayvanların ekiplerin toplanarak, aşılanmasına ve hastalık sönüşü yapılıncaya kadar bakım evlerinde tutulmalarına karar verildi. İlçe Hayvan Sağlık Zabıtası Komisyonu kararları doğrultusunda Defne Belediyesi ve İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğü ekipleri, karantina bölgesine uyarıcı tabelalar asarak bölgedeki hayvanların toplanmasına yönelik çalışmalara başlamıştı. Belediye ekipleri tarafından toplanan sahipsiz hayvanlar, Hatay Büyükşehir Belediyesi Sahipsiz Hayvan Bakım ve Rehabilitasyon Merkezi’nde bakım altına alındı. Sahipsiz hayvanlar, gerekli testlerin ve bakımların yapılmasının ardından doğal yaşam alanlarına tekrar bırakılacaklar. “Karantina kafeslerinde bakılan 12 köpeğin tedavi süreçleri devam ediyor” Karantina kafeslerinde 12 köpeğin olduğunu ifade eden Sahipsiz Hayvan Bakım ve Rehabilitasyon Merkezi Müdürü Ömer Çağan Avcı, kuduz vakası tespit edilmeyen hayvanların küpeleme ve kısırlaştırma işlemlerinin ardından yeniden doğaya bırakılacağını belirterek, “Defne İlçe Belediye ekiplerinin kuduz vakası görülen mahallelerden topladıkları hayvanları, Hatay Büyükşehir Belediyesi’ne ait hayvan barınağındaki karantina kafeslerinde bakılmaktadır. Karantina kafeslerinde toplam 12 köpek var. Bu müşahede sürecinde tarafımızca kuduz olmadığı kanıtlanırsa küpelenerek doğal yaşam alanlarına bırakılacak. Karantina süresi, bir hayvanın ısırılıp ısırılmadığına göre değişmektedir. Bir kuduz hayvan tarafından ısırılan hayvanlar önce 10 gün boyunca tedavi edilir. 10 gün boyunca küpeleme ve kısırlaştırma işlemleri yapılır. Karantinadaki köpeklerin son olarak 10 gün boyunca müşahede altında tutularak doğal yaşam alanlarına bırakılır. Defne İlçe Belediyesi’nin kuduz vakası görülen mahallelerdeki hayvan toplamaya devam etmektedir. Vatandaşlarımızın içi rahat olsun. İnsan ve hayvan sağlığını riske atacak bir şey yapmıyoruz. Başka kurum ve kuruluşlara itibar etmeyin. Devletimiz bu konuda tamamen bilinçli bir şekilde çalışma yapmaktadır” dedi.
Samsun Süper Lig’deki tek yabancı teknik direktör Samsunspor’da SAMSUN (İHA) – Trendyol Süper Lig’de mücadele eden 20 takım arasında yabancı teknik direktör tarafından çalıştırılan tek ekip olarak Samsunspor kaldı. Son olarak Konyaspor’un, Teknik Direktör Fahrudin Omerovic ile yollarını ayırmasının ardından Süper Lig’de yabancı teknik direktörün çalıştırdığı tek takım olarak Samsunspor kaldı. Samsunspor haricindeki 19 takımın tamamı yerli antrenörlere emanet edilirken, ligin 8. haftasında kırmızı-beyazlılarda göreve gelen Alman Teknik Direktör Markus Gisdol ise halen Karadeniz temsilcisinin başında bulunuyor. Galatasaray Okan Buruk’a, Fenerbahçe İsmail Kartal’a, Trabzonspor Abdullah Avcı’ya, Başakşehir Çağdaş Atan’a, Beşiktaş Serdar Topraktepe’ye, Kasımpaşa Sami Uğurlu’ya, Çaykur Rizespor İlhan Palut’a, Alanyaspor Fatih Tekke’ye, Sivasspor Bülent Uygun’a, Antalyaspor Sergen Yalçın’a, Adana Demirspor Hikmet Karaman’a, Kayserispor Burak Yılmaz’a, MKE Ankaragücü Emre Belözoğlu’na, Konyaspor Ali Çamdalı’ya, Gaziantep FK Selçuk İnan’a, Fatih Karagümrük Tolunay Kafkas’a, Hatayspor Volkan Demirel’e, Pendikspor İbrahim Üzülmez’e ve İstanbulspor da Osman Zeki Korkmaz’a emanet edilmiş durumda. Samsunspor’un başında şu ana kadar lig ve kupada 30 maça çıkan 55 yaşındaki Gisdol, 12 galibiyet, 8 beraberlik ve 10 mağlubiyet aldı. Öte yandan kariyerine Almanya’nın Hoffenheim takımında antrenör olarak başlayan Markus Gisdol, daha sonra sırasıyla Hamburg, Köln ve Lokomotiv Moskova’yı çalıştırdı. Samsunspor ile Markus Gisdol arasındaki sözleşme sezon bitiminde sona erecek.
İzmir Ortaklık vaadiyle dolandırıldı üstüne darp edilip ölüm tehditleri aldı İzmir’de yaşayan 35 yaşındaki Sevgi Canlı, iddiaya göre tüm birikimi olan yaklaşık 1 milyon lirayı, İstanbul’da bir kafeye ortak olmak için kullandı. Dolandırıldığını anlayınca parasını geri almak isteyen Canlı, dolandırıldığı kişiler tarafından hem darp edildi hem de tacize uğradı. Darp edildiği anlar güvenlik kameralarına yansırken, şu an korkarak yaşadığını söyleyen Canlı, “Ölmek istemiyorum” dedi. Buca ilçesinde yaşayan 35 yaşındaki Sevgi Canlı, sağlık sorunları sebebiyle bir süre boyunca İzmir’den İstanbul’a gidip geldi. İstanbul’da otelde kalan Canlı, otelin yakınlarında bir kafe buldu. Bulduğu kafeye sık sık gitmeye başlayan Canlı, orada kafenin sahibiyle tanıştı. İddiaya göre bir süre sonra kafe sahibi, Canlı’ya yüzde 50 ortaklık teklifinde bulundu. Sevgi Canlı da bu teklifi kabul ederek tüm birikimi olan yaklaşık 1 milyon lirayı kafenin masrafları için kullandı. Daha sonra dolandırıldığını anlayan Sevgi Canlı, kafenin sahibinden parasını geri istedi. Parayı geri vermemekte direnen kafe sahipleri, Canlı’yı ormanlık alana götürüp, hem silahla tehdit etti hem de taciz etmeye kalkıştı. Parasını geri almak için uğraşan Canlı, son olarak kafenin içerisinde saldırıya uğradı. O anlar güvenlik kameralarına yansırken “Ölmek istemiyorum” diyen Canlı, yetkililerden yardım bekliyor. Hem dolandırıldı hem icralık oldu Dolandırılma sürecinden bahseden Sevgi Canlı, kafe sahibinin iyi niyetine güvenerek kafenin açılış parasını verdiğini belirtti. Sözlerini sürdüren Canlı, “Bana ‘kredi kartımı dükkan için kullanacaklarını ve beni dükkana yüzde 50 ortak yapacaklarını’ söylediler. Kredi kartımı da verdim ve dükkanın bütün ihtiyaçlarını aldım. Fakat ben dükkanın ihtiyaçlarını aldıktan sonra diğer ortaklar beni arayıp, ‘paranı vereceğiz, malını vereceğiz’ diye çağırdılar. Defalarca bu olay darpla sonuçlandı. Bütün param dolar, altın, euro hesabımdaydı. Yaklaşık 1 milyona yakın kaybım var. Şu anda da 370 bin lira icra dosyam mevcut” diye konuştu. Savcılıkta dekontlara, faturalara ve dövüldüğü kamera görüntülerine ait belgelerin olduğunu söyleyen Canlı, İstanbul’da gittiği her yerde rehin alındığını ve ailesinin de defalarca tehdit edildiğini aktardı. “Kişilerin bulunmasını ve yargılanmasını talep ediyorum” İlk darp olayının kafede yaşandığının altını çizen Canlı, şunları kaydetti: “Kafenin gerçek sahibi beni arayıp ‘paranı vereceğiz’ dedi. Daha sonra oraya gittim. Beş adamla oturmuş, ‘bunu sana vermeyiz’ gibi tehditvari konuşmalar yaptılar. Daha sonra ben de o parayı işletme müdüründen almak için ‘onun evine bir şeyler almam gerektiğini ve her şeyin kayıtlı olduğunu’ söyledim. Adam dükkanı dağıtıyordu ve biz hava alsın diye dışarı çıkardık. Sonra ormana götürüp silah çıkardı. Bununla ilgili şikayetim de var. Yetkililerden kişilerin bulunmasını ve yargılanmasını talep ediyorum.” “Korkarak yaşıyorum” Her gün gece korkarak uyumak istemediğini söyleyen Canlı, “Benim annem ve babam da rahatsızlandı. Ben ölmek istemiyorum ve ben şu anda korkarak yaşıyorum” diye konuştu.