EĞİTİM - 20 Temmuz 2014 Pazar 12:16

Bilimde çağ atlamak için bölümler fakülteleştirilmeli

A
A
A
Bilimde çağ atlamak için bölümler fakülteleştirilmeli

İstanbul Üniversitesi Öğretim üyesi Yard. Doç. Dr. Yavuz Örnek, yüksek öğretimde çağ atlamak için bölümlerin fakülteleştirilmesi gerektiğini söyledi.

 Örnek, üniversitelerdeki kimya bölümlerinin sayısının 4-5 ile sınırlı olduğunu belirterek, kimyanın en az 100 bölüme ayrılması gerektiğini kaydetti.

Yard. Doç. Dr. Yavuz Örnek, 'innovizyon.com' sitesinde yayınlanan makalesinde, üniversitelerde branşlaşmaya dikkat çekerek, "Bugün üniversitelerdeki kimya bölümlerinin sayısı 4-5 ile sınırlıdır. Halbuki bugün kimya bin bölüme bölünse haklı olarak bazıları şu bölümleri de açalım diyeceklerdir. Yani bin bölüm yetmeyecektir. Eskiden başlı başına kimya fakülteleri vardı. Şimdi mühendisliğin içine yerleştirdiler. Yani küçülttüler. Yetkim olsa kimyayı en az 100 bölüme ayırırım. Gelecek kuşaklar da bu yüz bölümün her birini yaklaşık onar tane anabilim dallarına ayırırlar. Bu bir gün olacak. Bir üniversitenin kimyanın yüz bölümünde de araştırma yapması gerekmez. O kadar akademisyen de yoktur. Ancak dar alanda geniş bilgiye ulaşılır. Diğer bilim dalları da kimya gibidir. Almanya'da bir elektrik mühendisliğinin 40 civarında bölümü vardır" dedi.

Makalesinde, "kalkınma ve savunma"nın birbirinden ayrılması mümkün olmayan iki değer olduğunun altını çizen Örnek, "Biri yoksa öbürü ya eksiktir veya yoktur. Bir ülkenin savunma sanayisi kalkınmayı sağlayan bütün alanları içermektedir. İnsanoğlunun ihtiyacı olan her şey savunmanın içindedir. Yani bunlardan biri veya bir kaçı eksik olduğunda savunmada aksaklıklar olur hatta savunma çöker. Rusya aç idi ama yüksek teknolojiye sahipti. Bu teknoloji onu koruyamadı. Savunma sanayi sadece asla silah değildir. İnsanın ihtiyacı olan herşeydir. Elektrik, su, enerji, eğitim, ulaşım, haberleşme, sağlık, çevre temizliği, tabii afetlere karşı tedbir, sert kışlara karşı tedbir, aşırı yağışlara karşı tedbir, salgın hastalıklara karşı tedbir, nehirlerin taşmasına, dolu yağmasına, don olmasına, denizlerin, göllerin, nehirlerin donmasına, tarımın helak olmasına, tarım ürünlerinin depolarda yanmasına, rafinerilerin yanmasına, bütün savaş pilotlarının grip olmasına yani toplumun bütün veya bir kısmını etkileyecek her olaya karşı hazırlıklı olmak kalkınmak demektir ki bunun diğer adı savunmadır. Savunma çok para demek değildir. Bugün çok zengin Arap ülkelerinin, dünyanın gözünü kamaştıran Dubai'nin o muhteşem yatırımları kalkınmanın sadece bir parçasıdır kalkınmanın asla bütünü değildir. Nasıl olsun ki suya dahi muhtaç. Nasıl olsun ki en küçük orduların bir saatte işgal edeceği bir yer. Kalkınma savunmayı sağlamıyorsa o kalkınma değildir. Bina dikmek eğlence merkezleri inşa etmek kalkınma değildir belki daha kötüsü düşmanın ağzını sulandırmaktır.

İstanbul'a bir virüs atağı olsa halimiz ne olur, tedbir var mı. Ama ingiltere 2. Dünya savaşında Londra'daki bütün vatandaşlarını sığınaklara aldı. Bizde bir sığınak var mı. Burada maksat insanlara kötüyü hatırlatıp moral bozmak değildir. Yukarıdaki tedbirlerden hangisini aldık. Osmanlı paşası ne demiş. "Sultanım deniz donsa ona da tedbir aldık" Yine "sulh istersen cenge hazır ol" buyurmuşlar. Bu söz kalkınmanın ve savunmanın açılımıdır. Cenge yani savaşa hazır olmak demek her alanda hazır olmak demektir. Pilotların hepsi grip oldu. Ona da hazır olacaksın. Deprem oldu askeri savaş üssündeki uçak pistleri kullanılamaz hale geldi ona da hazırlıklı olacaksın. Olmamışsan kalkınamamışsın yani cenge hazır değilsin yani sulh yani barış ve huzur sana haram edilir. "Güç kabında durmaz" sözü meşhurdur. Çok kıymetli veciz bir sözdür. ABD Irak'a girdiğinde niçin girdi diyenlere bu sözü hatırlatırız. Bu ABD'nin değil Irak'ın problemi. Yani kalkınamayan Irak huzura hasret kaldı" dedi.

Ülkelerin savunmalarında aksaklıklar olunca başkalarının bu aksaklıklardan istifade edip silah kullanmadan yaptırım uyguladıklarını belirten Örnek, "Bu yaptırımlar o ülkelerin yıllarca kalkınmasına engel olabiliyor. İşte burada iş bilime düşüyor. Yukarıda ifade ettiğimiz gibi sadece maddi zenginlik savunmada büyük zaaflar oluşturur ve düşmana gizli ve açık davetiye çıkarır. Bilime sarılıp kalkınmak elzemdir. Bilime sarılan toplumlar fakir olsalar da gelecekleri parlaktır. En güzel, en büyük yatırımdır. Bilimin dışındaki kalkınmalar sunidir. Olağanüstü şartlarda en düşük fırtınalı havalarda o kalkınmadan eser kalmaz ve toplumun huzuru bozulur, ekonomi çöker. Ama bilimin getirdiği kalkınma sağlamdır. Bilimsiz paranın getirdiği ihtişamın sonu hüsrandır. Pekçok ülke gelişmiş ülkelerden teknoloji ürünleri alır. Askeri savunmaları için savaş uçağı, tank, savaş gemisi, füzeler ve daha nice pahalı ürünleri satın alırlar. Hiç bir gelişmiş ülke daha üstününü yapmadığı askeri bir savunma ürününü başka ülkeye satmaz. Yani alınan her askeri savunma ürünleri imal eden ülkede eskimiştir. Demode olmuştur. Yenisi keşfedilince ilkinin masraflarını karşılamak için piyasaya sunulur. Gelişmiş ülkelerde her yeni fikir ve ürün önce askeri maksatla kullanılır. Misal internet böyledir. Yani biz en yeni teknolojiyi transfer ederken aslında imal eden ülke tarafından terkedilen eskimiş teknolojiyi alıyoruz ve yüklü paralar ödüyoruz. Günün şartlarında buna mecburuz. Ancak mecbur kalmak "mağlup olmak" la aynı manayı taşır. Bilimden maksat var olanın üstüne çıkmaktır. Her alanda daha mükemmele ulaşmaktır. Buna kavuşmak için ülke yöneticilerine önemli görevler düşmektedir. Bunlardan biri "doğru kişi doğru yerde olmalıdır" Bu yoksa o yerden başarı beklemek hayaldir. Sözleriyle ve vücut diliyle enerji vermeyen bir amir o birimin en büyük düşmanıdır" dedi.
Kalkınmanın lokomotifi olması gereken devlet üniversitelerinin yerini özel üniversitelerin aldığını ifade eden Örnek, "Bu çok güzel bir gelişmedir. Çünkü özel üniversiteler fikir üretmeyen akademisyeni bünyesinde barındırmaz. Ama devlet üniversitelerinde fikir üretenlerin önü kesilebilmektedir. Fakat pahalı oluşundan dolayı özel üniversitelerin fen bilimlerine yeterli yatırım yapmaması çok büyük hatadır. Devlet her özel üniversiteye en az bir fen dalında araştırma yapma mecburiyeti getirmelidir. Yani sadece bina ile bir üniversite olmamalı. Laboratuvar araştırmaları olmalı. Mesela bir üniversite sadece biyokimyada, bir başkası selülozda veya bir başkası başka bir fen alanında laboratuvar çalışmaları yapabilmelidir. Özel üniversitelerde bölüm açma yetkisi üniversiteye bırakılmalıdır. ABD de Alfred Üniversitesi vardır. Türkiye'de bir üniversite ile de ortak çalışma yapmaktadır. Alfred Üniversitesi sadece seramik çalışıyor. Biz de üniversitelerimize istediği dalda çalışma iznini vermeliyiz. Eskiden bir inşaatı bir müteahhit yapardı. Şimdi 50 farklı şirket herkes kendi dalında mahir elemanları ile binayı yapmaktadır" dedi.

Özel üniversitelerde bazı branşların çalışılmasının gelişmeyi daha çok hızlandıracağına dikkat çeken Örnek, "Her alanda harcama yapmaları, laboratuvar kurmaları pahalıya mal olmaktadır. Devlet üniversitelerinin her alanda araştırma yapması doğaldır ve gerekmektedir. Üniversitelerden istenilen verimi alamayan devlet özel laboratuvarlar açılmasına destek vermelidir. Ama bu laboratuvarlar kesinlikle üniversite üstü olmalıdır. Yani bir üniversiteleşmeye müsaade etmemelidir. Çünkü üniversiteler laboratuvar çalışmalarını hantallaştırır. Bilimi seven üniversite mezunları bu özel veya resmi üniversiteler üstü laboratuvarlarda araştırma yaparlar. TÜBİTAK bunun örneğidir. Ama TÜBİTAK çok yetersizdir. Bu laboratuvarlarda her alanda değil bazı alanlarda araştırmalar yapılmalıdır. Mesela İstanbul'un Avrupa yakasında daha ziyade genetik çalışmalarda ve sağlık konularında araştırmalar yaparken, Asya tarafındaki malzeme mühendisliği, Ankara'daki plastik, İzmir'deki süperiletlenler, yalıtkanlar, Diyarbakır'daki başka bir alanda araştırmalar yapmalıdır. Branşlaşmak şarttır" dedi.

Örnek, YÖK'ün bütün bilimsel dalları yakın bir zamanda ayrı ayrı fakültelere ayırmazı gerektiğini belirterek, "Kimya fakültesi, elektrik fakültesi, makina fakültesi, jeoloji fakültesi, fizik fakültesi, biyoloji fakültesi ve diğer bütün bilim dallarında fakülteler açılmalıdır. Eskiden fen fakültelerini edebiyat fakülteleri ile birleştirdiler. Sonra hatadan dönüldü. Gelecekte bunların başına ayrı ayrı dekan atamaya gerek olabilir ancak başlangıçta mühendislik dekanı olarak hepsinden yine bir dekan sorumlu olabilir. Yıldız Teknik üniversitesinin elektrik - elektronik fakültesi açması takdire şayandır. Fen fakültesi tabiri yerini "fen bilimleri"ne terketmelidir. Her fakülte de kendi içinde bölümlere ayrılmalıdır. Bölümlerde kısıtlamaya gidilmemelidir. mesela kimya 100 kadar bölüme ayrılabilir. Bir üniversitenin kimya fakültesinin bütün bölümlerinde araştırma yapması şart değil. Birkaç bölümünde yapar ama o bölüme başka bir dalda bir akademisyen geldiğinde zaten yönetmelik olarak açık olan ve fiilen kapalı olan bölümde araştırmalara başlar. Bölüm açmak için yazışmalara zaman kaybına gerek kalmaz. Dar alanda bilimsel çalışmalar yapmak daha yüksek bilgilere ulaşmaya sebep olur. Yükseköğretimde çağ atlamak için bunu yapmalıyız. Yeni bir vizyon yakalarız. Kişisel engelleri aşmak için devletin bazı kararlar alması gerekmektedir. Enerjimizi en verimli şekilde kullanmalıyız" dedi. 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bursa BTSO Başkan Yardımcısı Cüneyt Şener: “Kuzey Makedonya ile ticarette önemli fırsatlara sahibiz” Bursa Ticaret ve Sanayi Odası (BTSO), Kuzey Makedonya İş Forumu’na ev sahipliği yaptı. BTSO Başkan Yardımcısı Cüneyt Şener, Türkiye ile Kuzey Makedonya arasındaki köklü ve güçlü bağların ticarette de önemli fırsatlar oluşturduğunu söyledi. Kuzey Makedonya Türkiye Büyükelçisi Jovan Manasijevski de 1 milyar dolara ulaşan karşılıklı ticareti artırmak istediklerini dile getirdi. BTSO Ana Hizmet Binası’nda gerçekleştirilen Kuzey Makedonya İş Forumu’nun açılış konuşmasını BTSO Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Cüneyt Şener gerçekleştirdi. Başkan Yardımcısı Şener, Türkiye’nin Balkan ülkelerinin tamamı ile ortak tarihi, kültürel ve toplumsal geçmişi olduğuna dikkati çekerek, “Türkiye ile Kuzey Makedonya, yüzyıllardan günümüze ulaşan ortak tarih, kültür ve medeniyet bağlarına sahip. Ancak bu ilişkilerimizi yalnızca kültürel ve tarihi bir yaklaşımla ele alamayız. Kuzey Makedonya’nın da içinde yer aldığı Balkan coğrafyası, ticaret hacmi ve barındırdığı fırsatlar itibariyle ülkemiz için stratejik bir bölge. Türkiye için Avrupa’ya ve dünyaya açılan bir kapı niteliğinde olan Balkan coğrafyası, uluslararası rekabette söz sahibi olmak isteyen firmalarımız için adeta bir sıçrama tahtasıdır” dedi. “Kuzey Makedonya önemli bir çekim merkezi” Türkiye ekonomisinin lokomotif şehirleri arasında bulunan Bursa’nın bugünkü güçlü konumuna ulaşmasında Balkan kökenli iş insanlarının büyük payı olduğunu ifade eden BTSO Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Cüneyt Şener, “Bursa Ticaret ve Sanayi Odası olarak bizler de Balkan ülkeleriyle ticaret potansiyelini geliştirmeyi hedefliyoruz. Bu noktada Kuzey Makedonya, Avrupa ortalamasının üzerinde bir büyüme oranı ve gelişmeye açık ekonomik yapısıyla, firmalarımız için önemli bir çekim merkezi olarak öne çıkıyor. Bursa’dan Kuzey Makedonya’ya ihracat yapan 169 firmamız bulunuyor. Geçen yıl Bursa’dan Kuzey Makedonya’ya gerçekleştirdiğimiz ihracat 50 milyon dolara ulaştı. Ülkelerimiz arasında yatırım ve ticari potansiyel çok yüksek. Biz bu potansiyeli en iyi şekilde değerlendirmek istiyoruz. Bugünkü toplantımızın da Bursa ve Kuzey Makedonya arasındaki ilişkileri canlandırmak ve daha da ileriye taşımak için önemli bir fırsat oluşturduğuna inanıyorum” diye konuştu. “Bursa ile Ticaret hacmi 55 milyon dolar” Kuzey Makedonya Türkiye Büyükelçisi Jovan Manasijevski de karşılıklı üst düzey ziyaretler ile Türk şirketlerinin Makedonya’da stratejik altyapı ve sermaye projeleri alanında önemli projeleri üstlendiklerini söyledi. Manasijevski, “İki ülke arasındaki yakın ilişkiler, ikili işbirliğinin genel olarak sürdürülmesine ve geliştirilmesine katkı sağlamaktadır. Türkiye, Makedonya’nın 7. büyük ticaret ortağı. Türk firmaları, Makedonyalı üretici firmaların ana tedarikçileri arasında. Ülkelerimiz arasındaki toplam ticaret hacmi ise 1 milyar dolara ulaştı. Kuzey Makedonya’da kayıtlı 2 bine yakın Türk şirketi farklı sektörlerde faaliyet göstermekte. Ülkemizdeki toplam kayıtlı yabancı şirketler arasında yüzde 25 oranla Türkiye birinci sıraya yerleşti. Bursa ile Makedonya arasındaki toplam ticaret hacmi ise 2023 yılında önemli bir artış ile 55 milyon dolar oldu. Bizler bu rakamları çok daha yüksek bir düzeye çıkaracağımıza inanıyoruz” dedi. Açılış konuşmalarının ardından Kuzey Makedonya Cumhuriyeti Teknolojik Endüstriyel Geliştirme Bölgeleri Müdürlüğü Direktörü Jovan Despotovski, katılımcılara Kuzey Makedonya’daki iş fırsatları sunumu gerçekleştirdi. İş forumu, Şahterm CEO’su Faruk Şahin ve Pürplast Genel Müdürü Mehmet Şişmanoğlu’nun Kuzey Makedonya’daki başarılı iş hikâyelerine ilişkin sunumlarıyla sona erdi.
Bursa İYİ Parti Mustafakemalpaşa İlçe Başkanı Tevfik Demir istifa etti İYİ Parti Mustafakemalpaşa İlçe Başkanlığı görevini yaklaşık 2 yıldır sürdüren Tevfik Demir, hem başkanlıktan hem de parti üyeliğinden istifa ettiğini açıkladı. Partinin kuruluş hedefini ve heyecanını yitirdiğini belirten Demir, "31 Mart yerel seçimleri öncesinde gerek aday belirleme, gerekse meclis üyelerinin belirlenmesi sırasında ilçe başkanı ve yönetim kurulunun ‘yok hükmünde’ sayılması ise bizleri üzdü" dedi. Sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı istifa açıklamasında Demir, şu cümlelere yer verdi; "Bugün itibari ile 25 Ekim 2017 yılından bu yana görev aldığım ve son 2 dönemdir seçilmiş İYİ Parti Mustafakemalpaşa İlçe Başkanlığı görevinden ve İyi Parti üyeliğinden istifa etmiş bulunmaktayım. İstifa etmeyi bir süredir düşünmekteydim. Ancak partinin zarar görmemesi adına seçim süreci ve genel kongre sürecinin tamamlamasını bekledim. 4,5 yıllık süreçte İyi Parti İlçe Başkanı olarak muhalefet görevini ekibimle beraber layığı ile yaptığıma inanıyorum. Ancak geldiğimiz noktada halkımızın gösterdiği yolda artık ‘kenara çekilme’ zamanın geldiğini gördüm. 31 Mart yerel seçimleri öncesinde yaşananlar bana bu kararı almam gerektiğini gösterdi. Bu partiye böylesine özverili bir şekilde hizmet etmemize rağmen, 31 Mart yerel seçimleri öncesinde gerek aday belirleme, gerekse meclis üyelerinin belirlenmesi sırasında ilçe başkanı ve yönetim kurulunun ‘yok hükmünde’ sayılması bizleri son derece üzmüştür. O gün istifa etmem gerekirken, partinin seçim üstü zarar görmemesi adına bu kararımı seçim sonrasına erteledim. Seçim sonrası parti tarafından alınan karar ile gidilen genel kongre sürecinde ise bu kararımı bildirmenin etik olmayacağını düşünerek bugüne ertelemiş oldum. Yerel seçim çalışmalarını tüm imkansızlıklara, maddi ve manevi hiçbir desteğin olmamasına rağmen, ben ve yönetim kurulum elimizden geleni, hatta daha fazlasını yaparak sürdürdük. Ancak son bir yılda gerek üst düzey, gerekse il ve ilçe bazlarında partinin kan kaybı herkesin malumudur. Bu da 31 Mart Yerel seçimlerine tüm Türkiye’de olduğu gibi Mustafakemalpaşa’da da sandığa yansıdı." Partinin kuruluş amacı ve heyecanını yitirdiğinin ortada olduğunu belirten Demir, "Buna rağmen ortada bir başarısızlıktan söz edilecekse biz bunu göğüslemeye hazırız. Bundan böyle ilçemiz için hangi platformda olursa olsun hizmet etmeye devam edeceğimden kimsenin şüphesi olmasın" dedi.
Samsun Hayvansal ürün ihracatından milyonlarca döviz Türkiye ekonomisine girdi SAMSUN (İHA) – Samsun’dan yapılan hayvansal ürün ihracatından 62 milyon dolar, 18 milyon euro ve 53 bin sterlinlik döviz, Türkiye ekonomisine kazandırıldı. Hayvansal ürün üretim ve ihracatında Türkiye’nin önde gelen illerinden olan Samsun’da ihracat kaleminin büyük bir kısmını bu alan oluşturuyor. 2023 yılında birçok ülkeye hayvansal ürün ve yan ürünü ihracatı yapılırken, bu ihracattan elde edilen döviz de milli ekonomiye kazandırıldı. 62 milyon dolar, 18 milyon euro ve 53 bin sterlin döviz milli ekonomiye kazandırıldı Tarım ve Orman Bakanlığı hayvansal ürün ihracatı verilere göre 2023 yılında Samsun’dan ihraç edilen balık, balık unu, balık yağı, tıbbi sülük, deniz salyangozu-eti, kapağı, bal, piliç eti-yumurtası, hayvansal yan ürünü ve sıvı gübre gibi 697 ihracattan toplam 62 milyon dolar,18 milyon euro, 53 bin sterlin, 6 milyon TL gelir elde edildi. En yüksek döviz geliri ise balık yağı (37 milyon dolar, 568 euro) ve balık (13 milyon dolar, 16 milyon euro, 6 milyon TL) ihracatından sağlandı. Samsun’dan yurt dışına 462 bin 516 ton gıda ve yem ürünü ihraç edildi Gıda ve yem maddeleri ihracatında ise 2023 yılında toplam bin 904 ihracatta 462 bin 516 ton ürün ihraç edildi. Yurt dışına en çok buğday unu (433 bin ton) ihraç edilirken, bunu mısır irmiği (12,9 bin ton), fındık ve fındık ürünler (5,6 bin ton), yaş meyve-sebze (4 bin ton), mısır unu (3,2 bin ton), şekerleme ürünleri (258 ton), kuruyemiş (137 ton) ve filtre kağıdı (213 ton) takip etti. İthal edilen gıda ve yem maddelerine bakıldığında ise 775 adet gıda maddesi ithalatından toplam 2,5 milyon ton ürün ithal edildi. En çok ithal edilen gıda maddeleri sırasıyla buğday (2,4 milyon ton), mısır (39 bin ton), yağlık ayçiçeği tohumu (14,2 bin ton), soya fasulyesi (13,8 bin ton), şeker pancarı melası (3,1 bin ton), karabuğday (526 ton), kakao kitlesi (399 ton), susam (278 ton) ve ceviz kaba unu (176 ton) oldu. Yine 2023 yılında 229 adet yem maddesi ithalatı gerçekleşti. Bu ithalatlarda toplam 807,1 bin ton yem maddesi ithal edildi. En çok ithal edilen yem maddeleri sırasıyla ayçiçeği tohumu küspesi (312,1 bin ton), arpa (149 bin ton), buğday kepeği (127,4 bin ton), ayçiçeği tohumu kabuğu (46 bin ton), mısır (37,1 bin ton), soya fasulyesi (34,2 bin ton), pirinç kepeği (19,7 bin ton), mısır kepeği (25,4 bin ton) ve DDGS (15 bin ton) olarak gerçekleşti.