GÜNDEM - 13 Ekim 2012 Cumartesi 16:33

"Bin Ladin, İslam'a büyük zarar verdi"

A
A
A
"Bin Ladin, İslam'a büyük zarar verdi"

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, 11 Eylül 2011 terör saldırısından sonra bütün dünyanın “Müslüman terörist” veya “İslamcı terörist” kavramıyla adeta bir enformasyon bombardımanına tabi tutulduğunu belirterek, “Zaten El Kaide örgütü de, Bin Ladin de, onun benzerleri de İslam dinine de büyük zarar verdiler. Ama bunun bahanesiyle Guantanamoları yapmak, bütün Müslümanları suçlu ilan etmek bence birilerinin hazırladığı politik bazı argümanlar haline geldi” dedi.

MURAT HOROZ/İSTANBUL

Başbakan Yardımcısı Arınç, İstanbul Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilen “İstanbul Küresel Forumu”nda konuştu. İslamafobinin İslam karşıtlığı, düşmanlığı menfi bir söylemin olduğunu belirten Arınç, “Bunu diğer dinler içinde belki söylemek mümkün. Çünkü korkuyu nefreti başka dinler içinde kullanabilecek mutlaka insanlar gruplar çıkabilir. İslamafobiya dediğimiz yani ırkçılık anlamına gelebilecek karşıtlıkta dünyada çok eski zaman zaman üzeri biraz küllenen, örtülen ama zaman zaman daha çok kendisini hissettiren pek çok kavganın pek çok terörün pek çok istenmeyen olayların sebebi olan insanları huzursuz eden insanları güvenlikten yoksun bırakan gelişmeler. Dolayısıyla bir siyasetçi olarak da hem yurttaşlarımızın hem de bütün insanlığın huzur ve selamet bulması için bu tür aşırılıklardan kurtulmamız lazım.

Bu aşırılıkları reddetmemiz lazım ve bu aşırılıklara karşı da mutlaka hukuki bir takım imkanlar getirmemiz lazım” dedi.
Arınç, bir mahkemenin verdiği kararla Müslümanların Almanya’da çocuklarını sünnet ettirmesi yasaklandığını ancak hükümetin yasal düzenleme yapmasını istemesiyle birlikte bu yasağın ortadan kalktığını söyledi. Arınç, “Tabii mesela son yaşadığımız olaylara bakarak Almanya’da bir sünnet meselesi oldu. Müslümanların ve Musevilerin çok önem verdikleri sünnet dediğimiz özellikle erkek çocukların küçük yaşlarda sünnet olmaları gereken bir konu var. Bu bugüne kadar tartışılan bir konu değildi. Ancak bir mahkemenin verdiği kararla Müslümanların Almanya’da çocuklarını sünnet ettirmesi yasaklandı, bir siyasi boyut aldı. Müslümanlar ve Museviler inançları gereği buna karşı çıktılar. Sonunda hükümet bu konuda yasal düzenleme yapılmasını istedi ve yasal düzenlemeyle sünnetin belli yaşlarda ama doktor gözetimi altında yapılmasına izin verildi, doğrusu da bu zaten. Ama eğer yasaklama kararı kalsaydı bu büyük bir infiale yol açacaktı. Çünkü bu inançlı olan insanlar için olmazsa olmaz kabul edilen bir husus” şeklinde konuştu.

Amerika’da Hz. Muhammed’e karşı hakaret içeren filmi de hatırlatan Bülent Arınç, “Yine Amerika’da birilerinin çevirdiği bir film ile Müslümanların sevgili peygamberine karşı edep dışı terbiye dışı, inancımıza kutsalımıza mukaddes saydığımız bir konuda alenen hakaret edildi. Evet düşünce ve ifade özgürlüğü asıldır ama insanların kutsal saydıkları ne olursa olsun hangi din mensubu olursa olsun kutsallarına saygı göstermek onların kişilik haklarına saygı göstermekte de eş anlamlıdır. Amerika’da bu filmin nasıl çevrildiği kimin finansörüyle çevrildiği ne amaçla çevrildiği az çok tartışılıyor. Çünkü Obama’da başka siyasetçilerde bunun yanlış olduğunu Müslümanları tahrik ettiğini dolayısıyla olumsuz olayların cereyan ettiğini söylediler. Düşünce ve ifade özgürlüğü vardır ama bu da olmamalıydı. Böyle bir hakaret hiçbir zaman hoş görülemez dediler. Buna karşı çıkan bazı halkının Müslüman olduğu ülkelerde hiç arzu edilmeyen neticeler de hasıl oldu. Mesela Türkiye’de demokrasi dışı, şiddeti kullanan gösteriler yapılmadı. Ama bazı ülkelerde de maalesef Libya bunun örneği gördük. Libya’daki Amerikan büyükelçisi adeta zorbaca katledildi. Bu bir vahşettir, onu kınamak mecburiyetindeyiz çünkü bu insani bir meseledir. Gösteriler barışçı amaçla olmalı demokratik olmalı ve özgürlüklere hiçbir zaman kısıtlamamalı. Bütün bu olaylar tabii içinde figüran olarak oynayan artistlerinde ‘biz ne olduğunu bilmiyorduk’ sözleri bir tarafa bunun tahrik amaçla olarak yapıldığı ortaya çıktı” diye konuştu.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, 11 Eylül terör saldırısından sonra bütün dünyanın ‘Müslüman terörist’ veya ‘İslamcı’ terörist kavramıyla adeta bir enformasyon bombardımanına tabi tutulduğunu ifade ederek, “11 Eylül 2011’de Amerika’nın Newyork’un yaşadığı olay bir terör olayıydı. Bu olayı bahane ederek bu olaydan sonra adeta Müslüman terörist ya da İslamcı terörist kavramlarıyla bir enformasyon bombardımanına tabii tutulduk. Adeta şartlar bazılar için hazırlandı. İslamcı terörist sözü veya lavtası Müslümanların üzerine yakıştırılmak istendi. Bunları kabul etmek mümkün değil, dinler terörü reddeder” dedi.

Arınç, El-Kaide’nin hedef alınmak suretiyle El Kaide’nin bu terör eylemlerine destek verdiği planladığı iddia edildiğini hatırlatarak şunları söyledi:
“Mutlaka doğru da olabilir. Zaten El Kaide örgütü de, Bin Ladin de, onun benzerleri de İslam dinine de büyük zarar verdiler. Ama bunun bahanesiyle Guantanamoları yapmak, Ebu Gureyb hapishanelerine adamları doldurmak ve onları adeta bütün bu olayların sorumlusu gibi, bütün Müslümanları suçlu ilan etmek bence birilerinin hazırladığı politik bazı argümanlar haline geldi.”
İslam’a karşı bir düşmanlık, onu bütün suçların işlendiği adeta bir maden gibi gösterme gayretinin bulunduğuna dikkat çeken Arınç, “Bunu görmezden gelemeyiz” dedi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz: "Gelecek odaklı bir anayasaya ihtiyacımız var" Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, "Gelecek odaklı bir anayasaya ihtiyacımız var. Gençler için, gelecek için yeni teknolojiler, dünyanın yeni şartlarını dikkate alan yeni perspektifleri dikkate alan bir anayasaya ihtiyaç duyduğumuza inanıyoruz" dedi. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, TBMM Genel Kurulu’nda görüşülen 2026 Merkezi Yönetim ve 2024 Kesin Hesap Kanun Teklifi görüşmelerine katıldı ve milletvekillerine sunum yaptı. Yılmaz, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin iyileştirilmeye, geliştirilmeye her zaman açık bir sistem olduğunu söyleyerek, "İhtiyaçtan yeni ihtiyaçlar ortaya çıktıkça yeni değerlendirmeler yapıldıkça, dinamik bir şekilde kendini geliştiren bir yapı olduğunu ifade etmek isterim" ifadelerini kullandı. Demokratik sistemlerde farklı yönetim biçimlerinin olduğunu belirten Yılmaz, "Bunların hepsi demokratiktir ama yönetim sistemi olarak farklılık arz ederler. Başkanlık sistemi de vardır, parlamenter sistem de vardır, yarı başkanlık sistemi de vardır. Üçü de demokratik dünyada görülen sistemlerdir. Her birinin de farklı alt versiyonları olduğunu biliyoruz. Örneğin İngiltere’deki parlamenter sistemle kıta Avrupa’sındaki parlamenter sistem arasında da belli farklılıklar olduğunu biliyoruz. Nitekim bizim de önceki sistemimizin farklı bir parlamenter sistem olduğunu hep birlikte biliyoruz. Çok çeşitli zaafiyetler içeren bir sistem olduğunu biliyoruz. Halkımızın referandumda onayıyla Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi dediğimiz Türkiye’nin özel koşullarına uygun, kültürüne uygun bir yapılanmayı gerçekleştirmiş durumdayız. Bu sistem yeni sistem birçok testten başarıyla geçti. Kim ne derse desin. Son beş altı yıl özellikle bir taraftan dünyada belirsizliklerin yükseldiği bir dönem oldu. Risklerin belirsizliklerin yükseldiği bir dönem oldu. Bölgemizde jeopolitik gelişmelerin, savaşların, çatışmaların yoğunlaştığı bir dönem oldu. Pandemi gibi tüm dünyayı sarsan bir hadisenin yaşandığı bir dönem oldu. İçeride yine asıl afeti dediğimiz tarihimizin en büyük afetini yaşadık. Ekonomik şartlarla ilgili yine çeşitli süreçler yaşandı. Bütün bu süreçlerde Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin avantajını gördüğümüzü, yaşadığımızı rahatlıkla ifade edebilirim. Hızlı karar alan, uygulayan, etkin bir sistem olarak Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi kendisini ispat etmiştir. Ama hep altını çiziyorum. Bugün de ifade edeceğim. Bu daha iyileştirilemeyeceği anlamına da gelmiyor. Daha da iyiye, daha gelişmiş bir yapıya doğru dönüşmeyeceği anlamına da gelmiyor. Tam aksine tecrübelerle yaşadığımız süreçlerle birlikte sistem iyileştirilmeye de her zaman açık bir sistem" şeklinde konuştu. Yılmaz, şöyle konuştu: "İyi ki bu küresel ve bölgesel fırtınalı dönemde Cumhur İttifakı gibi güçlü bir ittifakımız var. İyi ki Recep Tayyip Erdoğan gibi güçlü, dirayetli, tecrübeli bir liderimiz var. Liderlik her zaman önemlidir. Ama fırtınalı zamanlarda zor zamanlarda bir kat daha önemlidir. Bugün Türkiye siyasi istikrarıyla dünyadan birçok alanda pozitif ayrışan bir ülkedir. Sorunlarımız da elbette var ama bu sorunları aşma kapasitemiz de var. Bunu da birçok vesileyle ortaya koymuş durumdayız. Cumhurbaşkanlığı’yla ilgili saray ifadesini kullanıyor değerli arkadaşlarımız muhalefetten. Tabii ki saray değil orası. Milletin evi. Biz milletin evi olarak görüyoruz ve orası bir gelip bir gün görürsünüz belki. Ziyaret ederseniz nasıl bir, kurgu var zihninizde bilmiyorum ben, ama orası bir çalışma mekanı. Orada bürokratlarımız var. Çalışanlarımız var. Kamu görevlileri var. Gece gündüz bir mesai harcanıyor. Birçok durumda mesai kavramına bakılmadan bu ülkenin ihtiyaç duyduğu çalışmalar, faaliyetler yürütülüyor. Orası hiçbir partiye ait değil. Hiçbir kişiye de ait değil. Milletin evidir. Milletin gönlüne giren külliyenin kapısından da girer. Milletin gönlüne giremeyen oranın bir saray olarak hayalini kurar." Yılmaz, "Bugünkü Cumhurbaşkanlığımız geçmişteki Cumhurbaşkanlığı değil, bazen karıştırılıyor. Sanki o eski sistemimizdeki Cumhurbaşkanlığı makamıymış gibi değerlendiriliyor. Öyle değil. Bugün yönetimimizin merkezi Cumhurbaşkanlığı. Yasamada milli iradenin tecelli Türkiye Büyük Millet Meclisi’miz, gazi Meclisimiz. Yürütmede de milli iradenin tecelli ettiği makam Cumhurbaşkanlığı makamı. Eskiden doğrudan seçilmiyordu biliyorsunuz. Artık doğrudan halkımızın sandığa gidip seçtiği bir Cumhurbaşkanımız var. Milli iradenin doğrudan yansıdığı bir makam var. Ve burada yürütme makamı olarak Cumhurbaşkanlığı eski sistemdeki Başbakanlıkla Cumhurbaşkanlığının birleşmiş hali. Eskiden iki tane ayrı makam vardı biliyorsunuz. Dolayısıyla ayrı maliyetler, masraflar vardı. Aslında yeni sistem bunları sadeleştirmiş durumda. Yıllar itibariyle fark etmekle birlikte geçmişte Başbakanlıkla Cumhurbaşkanlığı bütçelerini birleştirirseniz toplam bütçenin binde üçüne dördüne denk gelirdi geçmişteki masrafla. Bugün binde biri seviyesinde. Binde bir, binde bir nokta bir, binde bin nokta iki seviyesinde. Geçmişe göre çok daha düşük maliyetle çalışan bir merkezden bir karargahtan bahsediyoruz. Yönetim sistemimizin kalbinden bahsediyoruz. Son derece makul düzeylerde bir maliyetle bu stratejik görevin yerine getirdiğini ifade etmek isterim" diye konuştu. Anayasa konusunda Yılmaz, "Burada bizim yaklaşımımız açıktır. Yeni sivil bir anayasayı savunuyoruz. Seçim beyannamemizde de var. Parti programımızda da var. Aslında bütün partilerin seçim beyannamelerinde bu var. Yani millete böyle daha iyi bir anayasa vaadi hemen hemen tüm partilerin seçim beyan namelerinde, politika belgelerinde var. Biz de bu yönde bir çalışmayı, mutfak çalışmasını sürdürüyoruz. Bütün partilere de çağrı yapıyoruz" dedi. Anayasada vesayetçi zihniyetin etkileri büyük oranda giderildiğini söyleyen Yılmaz, "Hala bazı kalıntıları olduğunu görüyoruz. Ancak çok sayıda değişiklikle iç tutarlılığı bir ölçüde zayıfladığını iç yapısında yeni daha tutarlı bir yaklaşımın faydalı olacağını düşünüyoruz. Bunlardan da belki daha önemlisi gelecek odaklı bir anayasaya ihtiyacımız var. Gençler için, gelecek için yeni teknolojiler, dünyanın yeni şartlarını dikkate alan yeni perspektifleri dikkate alan bir anayasaya ihtiyaç duyduğumuza inanıyoruz. Bu anayasa hem devletin kurumlarını daha etkin çalıştıran daha uyumlu çalıştıran bir anayasa olmalı, hem de birey devlet ilişkilerini daha özgürlükçü, daha hak, hukuk temelli tanımlayan bir anayasa olmalı diye inanıyoruz. Ama bu bizim tek başına yapabileceğimiz veya Cumhur İttifakı olarak yapabileceğimiz bir konu değil. Diğer partilerle birlikte en geniş mutabakatı sağlayarak yapmamız gereken bir alan hem sistem eleştirileri yapıp hem de anayasa çalışmalarına girmeyiz diyenlerin çok tutarlı olduğunu ifade edemem doğrusu. Yani eğer gerçekten burada daha iyi bir anayasa, daha iyi bir sistem istiyorsanız buyurun çağrı yapıyoruz; gelin birlikte çalışalım, ortak akılla çalışalım" ifadelerini kullandı.
Trabzon Ziraat Türkiye Kupası Trabzonspor: 0 - Alanyaspor: 1 (Maç sonucu) Ziraat Türkiye Kupası A Grubu ilk maçında Trabzonspor sahasında Corendon Alanyaspor’a 1-0 mağlup oldu. Maçtan dakikalar (İkinci yarı) 53. dakikada Sikan’ın ceza sahası içinden yaptığı vuruşta üst direğin içine çarpan top oyun alanına döndü. Dönen topu savunma oyuncuları uzaklaştırdı. 65. dakikada Ogundu’nun pasında kaleci ile karşı karşıya kalan Hwang Ui-jo’nun vuruşunda kaleci Onuralp Çevikkan topu ayaklarıyla çeldi. 75. dakikada Zubkov’un ceza sahası dışından vuruşunda kaleci Victor, topu iki hamlede kontrol etti. 78. dakikada Pina’nın ortasında ceza sahası içinde Sikan’ın kafa vuruşunda top kaleci Victor’dan döndü. Dönen topu takip eden Sikan vuruşunda ise bu kez kaleci meşin yuvarlağı kornere çıkardı. 83. dakikada Augusto’nun pasında topla buluşan Muçi, kaleci ile karşı karşıya kaldı. Vuruşunda ise kaleci Victor, meşin yuvarlağı kornere çıkardı. 90+3. dakikada Trabzonspor kullandığı korner atışında boşta kalan topa Batagov’un vuruşunda savunma çizgi üzerinde topu uzaklaştırdı. Hakemler: Mehmet Türkmen, Serkan Çimen, Suat Güz Trabzonspor: Onuralp Çevikkan, Pina, Serdar Saatçı (Stefan Savic dk. 60), Batagov, Arif Boşluk, Ozan Tufan, Bouchouari, Cihan Çanak (Muçi dk. 60), Olaigbe (Zubkov dk. 60), Augusto, Sikan Yedekler: Ahmet Doğan Yıldırım, Onuralp Çakıroğlu, Turan Deniz Tuncer, Yakuphan Sarıalioğlu, Taha Emre İnce Teknik Direktör: Fatih Tekke Alanyaspor: Victor, Nuno Lima, Fidan Aliti, Fatih Aksoy, Hadergjonaj (Duarte dk. 58), Baran Moğultay, İbrahim Kaya, Makouta, Efecan Karaca (Hwang Ui-jo dk. 63), Ogundu, Güven Yalçın (Hacı dk. 81) Yedekler: Mert Furkan Bayram, Batuhan Yavuz, Mehmet Öz, Nicolas Janvier, Yusuf Can Karademir, Ümit Akdağ, Semih Doğanay Teknik Direktör: Joao Pereira Gol: Güven Yalçın (dk. 17) (Alanyaspor) Sarı kartlar: Nuno Lima, Efecan Karaca, Victor (Alanyaspor), Batagov, Pina (Trabzonspor)