SAĞLIK - 11 Ağustos 2020 Salı 17:01

Bir annenin en acı mutluluğu

A
A
A
Bir annenin en acı mutluluğu

Antalya'da doğuştan ağır epilepsi ve kesin tedavisi bulunmayan mikrosefali (baş küçüklüğü) hastası 2,5 yaşındaki minik Ata, yutkunamadığı için takılan trakeostomiden 4 ay sonra ilk kez ağladı. Oğlunun ağlama sesiyle uykusundan uyanan anne Ceylan Özdemir, o anları videoya kaydetti, “Hayatımda duyduğum en muhteşem sesti” diyerek mutluluğunu paylaştı.

Antalya'da yaşayan Tarık ve Ceylan Özdemir çifti 2017 yılı Aralık ayında ilk çocuklarının dünyaya gelmesinin mutluluğunu yaşadı. Son derece sağlıklı olan erkek çocuklarına Ata ismini veren genç çift, günler ilerledikçe çocuklarının davranışlarında farklılıklar gözlemledi. İddialara göre, doğumun gerçekleştiği özel hastanede son derece sağlıklı dünyaya geldiği söylenen minik Ata'yı başka bir hastaneye götüren Özdemir çiftinin bebeklerinde, epilepsi ve kesin bir tedavisi bulunmayan mikrosefali (baş küçüklüğü) hastalığı teşhis edildi. Dünyaları bir anda kararan Özdemir çifti, hastaneyi ihmalle suçlayarak hukuki süreç başlattı.

Sesine hasret kaldılar

Birçok kez yoğun bakıma kaldırılan Ata, bu zorlu süreçleri atlatmayı başardı. Doktorları bile şaşırtan direnciyle, adeta bir hayatta kalabilme mücadelesi örneği gösteren minik savaşçı, ilerleyen dönemlerde yutkunma güçlüğü yaşamaya başladı. Doktorların trakeostomi kararını istemeden de olsa kabul etmek zorunda kalan Özdemir çifti, yapılan işlem sonrası çocuklarının sesine hasret kaldı.

Ağlama sesiyle uyandılar

Yaklaşık 4 aydır çok kısık sesler dışında Ata’dan ses duyamayan anne ve baba, bir sabah ağlama sesleriyle uyandı. İlk başta rüya gördüğünü zanneden çift, uyandıklarında seslerin gerçek ve çocuklarından geldiğini anlayınca büyük mutluluk yaşadı. O anları cep telefonuyla kaydeden anne Ceylan Özdemir, oğlundan 4 ay sonrası gelen ağlama sesiyle sevinç gözyaşı döktü.

“Dışarıdaki çocuklardan geliyor sandık”

İhlas Haber Ajansı (İHA) muhabiriyle sevincini paylaşan Ceylan Özdemir, “Hiç beklemiyorduk. Sesler çıkıyor ama rüya görüyoruz zannettik. Ata mı uyandı, dışarıdan çocuklardan mı geliyor anlayamadık. Yaklaşık 5 dakika kadar derdini anlatmaya çalıştı. Ses çıkarabilmesi, derdini anlatabilmesi, canı acıdığında bunu belli etmesi çok güzel bir şey. Çünkü biz bunu 4 aydır yaşamıyorduk. Trakeostomi açıldıktan sonra komple sesi kesilmişti, çünkü doktorumuz sesi çıkmayabilir demişti. Bu bizi çok üzmüştü. Bunu duymak bir anne için çok ağır bir şey. Ama Ata sabah bizi sesiyle uyandırdı” dedi.

Bir annenin en acı mutluluğu

“Hayatımda duyduğum en muhteşem sesti”

Ceylan Özdemir, yaşadığı duygu yüklü anları anlatmaya şu sözlerle anlattı:

“Bu geçen sürede Ata’nın sesini duyamıyoruz diye çok üzülmüştük. Sesiyle uyandırdı beni. O güzel sesini duyabildik. Hayatımda duyduğum en muhteşem sesti. Bir gün oğlumun ağlayıp, onun o sesine sevineceğim, bununla mutlu olacağım hiç aklıma gelmezdi. Böyle hayaller kurmamıştım. Şimdi en büyük hayalim onun sesinin devam ettirmesi. Şimdi yine arada sesler çıkartıyor ve dünyanın en mutlu annesi ben oluyorum. Sesi, nefesi her şeye değer, dünyalar güzeli bir çocuk çünkü. Sanki bir rüyadaydım ve hiç uyanmak istemedim. Ama uyandığımda o duyduğum ses gerçekti ve oğlumun sesiydi. Tıkandığında makineler ötüyor, onlar uyandırıyor beni. Makinelerin yerine onun sesini duymayı o kadar özlemişim ki, o kadar muhteşem bir duygu ki; Allah kimseyi evladının sesinden mahrum etmesin.”

Bir annenin en acı mutluluğu

Suat Metin
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Manisa Sarıgöl’de asırlık gelenek yaşatılıyor Sarıgöl’ün Çavuşlar Mahallesi’nde asırlardır sürdürülen gelenek kapsamında, Ramazan ve Kurban Bayramları’nın arife günleri ile üç ayların başlangıcında olmak üzere yılda üç kez sabah namazının ardından çocuklara tatlı ikram edilerek yüzler güldürülüyor. Manisa’nın Sarıgöl ilçesine bağlı Çavuşlar Mahallesi’nde asırlardır sürdürülen gelenek kapsamında, yılda üç kez sabah namazının ardından çocuklara şeker, pasta, kurabiye, lokum ve pamuk şeker gibi ikramlar dağıtılıyor. Ramazan ve Kurban Bayramları’nın arife günleri ile üç ayların başlangıcında gerçekleştirilen bu anlamlı gelenek, günümüzde de aynı heyecanla yaşatılıyor. Çavuşlar Mahallesi’nde sabah namazının bitimiyle birlikte cami önünde toplanan çocuklar, sıraya girerek büyüklerin verdiği tatlıları alıyor. Mahalle sakinleri, geleneğin yılda üç kez düzenli olarak sürdürüldüğünü belirterek, bu kültürü yaşatmaktan mutluluk duyduklarını ifade etti. Mahalle sakinleri, "Ramazan ve Kurban Bayramları’nın arife günlerinde ve üç ayların başlangıcında çocuklarımızı sevindiriyoruz. Bu gelenek bizim için çok kıymetli ve gelecek nesillere aktarılmasını istiyoruz" dedi. Sabah namazı çıkışında ikramlarını alan çocuklar, büyüklerine teşekkür ederek evlerine dönerken, mahallede bayram havası yaşandı. Çavuşlar Mahallesi’nde nesilden nesile aktarılan bu gelenek, birlik ve beraberliğin güzel bir örneği olarak dikkat çekiyor.
Elazığ El emeği göz nuru amigurumiler, Elazığ’dan İngiltere’ye Elazığ Halk Eğitim Merkezi bünyesinde açılan amigurumi ve örgü kursunda 20 kadın el emeği ürünler üretiyor. Kursiyerlerin hazırladığı ürünler Türkiye’nin farklı illerinin yanı sıra İngiltere’ye de gönderiliyor. Elazığ Halk Eğitim Merkezi bünyesinde, Usta Öğretici Betül Çoban öncülüğünde açılan amigurumi ve örgü kursu, kadınların hem sosyal hayata katılmasına hem de aile bütçelerine katkı sağlamasına imkan tanıyor. Yaşları 30 ile 65 arasında değişen 20 kadın kursiyer, el emeği göz nuru ürünlerini Türkiye’nin farklı illerinin yanı sıra yurt dışına, özellikle İngiltere’ye gönderiyor. Kurs kapsamında kadınlar hırka, şapka, eldiven gibi örgü ürünlerinin yanı sıra amigurumi bebekler, anahtarlıklar ve çeşitli figürler hazırlıyor. Özellikle amigurumi bebeklere yoğun talep olduğunu belirten Usta Öğretici Betül Çoban, kursun yalnızca bir eğitim alanı değil aynı zamanda güçlü bir dayanışma ve üretim ortamı sunduğunu ifade etti. Çalışmaları hakkında bilgi veren Elazığ Halk Eğitim Merkezi Usta Öğretici Betül Çoban, " Kursum, amigurumi ve örgü üzerine. Kadınlarla birlikte hem yurt dışına hem de Türkiye’nin farklı illerine toplu işler yapıyoruz. Kursumuz, katılımcılarımıza maddi ve manevi katkı sağlarken aynı zamanda stres attıkları, kaynaştıkları sosyal bir ortam sunuyor. Ekip çalışmasına büyük önem veriyoruz. Şu anda yurt dışında özellikle İngiltere’ye yönelik toplu siparişler alıyoruz. Gelen siparişleri zamanında yetiştirmeye, her gün kalitemizi bir adım daha ileriye taşımaya özen gösteriyoruz. Kış mevsimi olması sebebiyle en çok hırka, şapka ve eldiven üretiyoruz. Bunun yanında örgüye dair pek çok ürün hazırlıyoruz. Çalışmalarımızın önemli bir bölümünü amigurumi oluşturuyor. Anahtarlıklar, bebekler ve çeşitli figürler yapıyoruz. Özellikle amigurumi bebeklere yoğun talep var ve bu alanda yurt dışına da sipariş alıyoruz. Kursiyerlerimiz benimle birlikte toplu siparişlerde yer aldıkları gibi aynı zamanda bireysel siparişler de alabiliyorlar. Böylece hem ekonomik hem de kişisel anlamda desteklenmiş oluyorlar. Kursumuzda 30 ile 65 yaş aralığında kadınlar bulunuyor. Hepsi örgü konusunda tecrübeli. Ben şuna yürekten inanıyorum, insan her gün yaptığı işe mutlaka yeni bir şey katar. Kursiyerlerimizin de buraya geldiklerinde bildiklerinin üzerine koyarak kendilerini daha da geliştirdiklerini düşünüyorum. Bu işi hem öğreniyor hem de severek sürdürüyoruz" dedi. Kursun hayatına olumlu katkılar sağladığını belirten kursiyerlerden Naime Yerli, "Kursa bu sene yeni başladım ama çok severek yapıyorum. Zaten daha önce de örgüyle ilgileniyordum ve hep hayatımın bir parçasıydı. Hem maddi hem de manevi açıdan bana gerçekten çok iyi geldi. Yaptığım işten memnunum ve evime katkıda bulunuyorum, eşime hem maddi hem manevi olarak destek oluyorum. Bu kurs benim için kişisel olarak da çok faydalı oldu. Hem fiziksel hem de zihinsel açıdan rahatlıyorum. Buraya geldiğimde zihnimi boşaltıyor, evde yaşadığım bütün sıkıntıları üzerimden atıyorum. Gerçekten iyi geliyor. Arkadaş ortamımız da çok güzel. Yeni insanlarla tanıştım, güzel dostluklar kurdum. Bugüne kadar hırkalar ve yelekler yaptım; şu anda ise şapka örüyorum. Severek yaptığım bu iş, hayatıma çok güzel katkılar sağladı" şeklinde konuştu. Daha önce farklı alanlarda kurslara katıldığını ifade eden kursiyerlerden bir diğer kursiyerlerden Serap Artik, "Daha önce farklı kurslara katıldım, halk eğitim merkezlerine sık sık gidiyordum. Dikiş-nakış ve boyama teknikleri gibi alanlarda eğitimler aldım. Ancak bu yıl örgüyü ilk kez profesyonel anlamda Betül Hocamdan öğreniyorum. Evde hırka, yelek gibi birçok ürün yapıyordum ama işi daha doğru ve bilinçli şekilde öğrenmek için Betül Hocaya ulaştım. İlk olarak bir amigurumi bebek yaptım. Daha sonra hocamız toplu olarak şapka siparişi alındığında, hepimize şapka örmemizi önerdi. Şu anda hep birlikte şapka yapıyoruz. Sosyal ortam gerçekten çok güzel. Halk eğitimin bu tür projelerinde yer almak ve kadınların hem sosyal hayata katılmalarını hem de ev ekonomilerine katkı sağlamalarını desteklemek çok kıymetli. Yaptığımız ürünler, Betül Hocamız sayesinde yurt dışına kadar ulaşıyor. Hocamız toplu sipariş alıyor ve bunları kursiyerler arasında eşit şekilde paylaştırıyor. Evde oturup boş vakit geçirmek yerine burada bir şeylerle uğraşmak çok daha faydalı. Hem sosyal bir ortam oluşuyor, arkadaşlarla sohbet ediliyor hem de örgü gerçekten bir terapi gibi insana iyi geliyor" diye konuştu. Kursiyerlerden Nurdan Artay da kurs ortamından duyduğu memnuniyeti dile getirerek, "Okulun kurs merkezlerine kursiyer olarak geliyorum. Burada örgüler örüyor, amigurumi bebekler yapıyor ve dışarıya siparişler hazırlıyoruz. Ortamımız çok güzel; sınıfımız, hocamız ve arkadaşlarımızla uyum içinde çalışıyoruz. Kendi çapımızda güzel işler üreterek keyifle devam ediyoruz" dedi.