EKONOMİ - 07 Mayıs 2021 Cuma 14:34

Bu çilekler pazara inmeden tarladan kapış kapış gidiyor

A
A
A
Bu çilekler pazara inmeden tarladan kapış kapış gidiyor

Samsun’un 19 Mayıs ilçesinde üretilen çilekler daha pazara bile inmeden yoldan geçenler tarafından satın alınıyor.

Yılın ilk çilekleri 19 Mayıs ilçesinde hasat edilmeye başlandı. Karı-koca çilek üretimi yapan Süleyman ve Emine Yazıcı çifti 4 yıldır 1,5 dönümlük arazilerinde yılda yaklaşık 5 ton çilek üretiyorlar. Her gün kızaran çilekleri topladıklarını ifade eden Yazıcı çifti, çileleri pazara götüremeden yoldan geçen geçen tarafından satın alındığını, bazen de talebe yetişemediklerini söylediler.

“Yoldan geçen sürücüler çileğe yoğun ilgi gösteriyor”
Çilek satışı için pazara ihtiyacı olmadığını dile getiren çiftçi Süleyman Yazıcı, “Emekliyim, toprakla uğraşmayı çok seviyorum. Çilek üretme fırsatını Tarım ve Orman İlçe Müdürlüğü sundu. 4 senedir çilek üretiyoruz. Verimi, diğer meyvelere oranla daha güzel. Başka meyvelerle de uğraştık ama en güzel bu çıktı. Bir de pazarlama sorunu asla yaşamıyoruz. Tarlamız yolun kenarında olduğu için hiçbir sorun yaşamıyoruz. Pazara da gitmiyoruz. Yolun kenarında çileğimi satıyorum. Yoldan geçen sürücüler çileğe oldukça rağbet gösteriyor. Gelip geçen uğrayıp çileğini alıyor. Satmak ve pazarlamak ile ilgili hiçbir sorunum yok. Tarlamdaki tüm çilekler yoldan geçenlerin almasıyla bitiyor. Ben günlük topluyorum, günlük de satıyorum. 1,5 dönümlük alanda çilek üretiyorum. 7 bin fidede hastalık vurmazsa yılda 4-5 ton çilek üretiyorum. Geçen sene çileğin kilosunu 10 TL’den satmıştık. Bu sene henüz fiyat belirlemedik. Kilosunu 10-15 TL’den satabiliriz” dedi.

Bu çilekler pazara inmeden tarladan kapış kapış gidiyor

“Pazar sıkıntımız yok, talebe yetişemiyoruz”
Pazarlama sıkıntılarından daha çok talebe yetişme konusunda sıkıntı yaşadıklarını ifade eden çiftçi Emine Yazıcı, “Çileği elden satış yapıyoruz. Tanıdık ve akrabaların yanı sıra yoldan geçenlere çilek satıyoruz. Pazara gitme gibi bir sıkıntımız yok. Satma konusunda hiç sıkıntı yaşamıyoruz. Daha çok yetiştirmede sıkıntı yaşıyoruz. Çilekte en büyük zahmet bana göre toplamak. Toplaması zor ama satıp, parayı alınca güzel oluyor” diye konuştu.

Bu çilekler pazara inmeden tarladan kapış kapış gidiyor

Başkan Toplaoğlu: “19 Mayıs’ın toprağı bir hazine”
19 Mayıs’ın verimli topraklarında birçok meyve ve sebzenin yetiştiğine dikkat çeken 19 Mayıs Belediye Başkanı Osman Topaloğlu, “19 Mayıs ilçemizde çok güzel albion çileği yetiştiriliyor. Yeni yeni turfanda çıkmaya başladı. Mayıs ayından itibaren kasım ayına kadar günlük olarak toplanmaya devam edilecek. 7 bin fideden yaklaşık 5 ton çilek sadece burada üretilecek. Doğayla, çiftçilikle uğraşırken bir yandan da 1,5 dönümlük bir alandan çok ciddi bir gelir elde edilebiliyor. 1,5 dönüm fındıklıktan 400 TL, buğdaydan 2-3 bin TL elde ediliyor. Ama çilekten 1,5 dönüm arazide geçen sene 10 TL olan fiyatı ile an az 50 bin TL kazanma imkanı oluyor. Bu seneki fiyata göre daha da fazla kazanılabilir. 19 Mayıs’ın toprağı işletildiği zaman ne kadar büyük bir hazine olduğu ortaya çıkıyor. Fasulye, kestane, kesme çiçek, çilek, mantar, salep gibi birçok tarımsal ürün ilçemizde bolca yetişiyor” şeklinde konuştu.

Yazıcı çiftçi, geçen sene kilosunu 10 TL’den sattıkları çilek için bu sene henüz bir fiyat belirlemediklerini belirttiler.

Erdi Demür-Ahmet Şükrü Uluçay

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bitlis Prof. Dr. Palabıyık akademisyenlere seslendi: “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” Bitlis Eren Üniversitesi’nde (BEÜ) görevli Akademisyen Prof. Dr. Adem Palabıyık, ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde akademisyenlerin desteği ile devam eden İsrail protestolarına karşı Türkiye’deki akademisyenlerin seslerinin kısık kaldığını belirterek, “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” dedi. ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde süren Gazze eylemlerine ilişkin açıklama yapan Prof. Dr. Palabıyık, “Ülkemizdeki akademisyenlerden hala güçlü bir ses duyamadık. Tüm dünya akademisyenleri ayaktayken ülkemizdeki akademisyenlerin ayağa kalkmaması beni üzüyor. Sessiz kalmak ahlaki ve insani vefasızlıktır akademik utançtır” dedi. “PKK’ya terör demeyenler İsrail’e sustu” “7 Ekim’den itibaren başlayan kıyıma karşı sesimizi hep yüksek tuttuk ve bunu ekranda da dile getirdik” diyen Palabıyık, “Cübbemi ve kefiyemi giyerek erkândan çağrı da yaptım. Elbette akademisyenlerin bütünü için ifadelerim geçerli değil, lakin Boğaziçi’nde dikilen akademisyenlerin, sadece dikilişi kadar bir gündem oluşturmak neden mümkün olamıyor anlamış değilim. Barış Beyannamesi denilen ve devletimizi neredeyse katliam yapmakla suçlayan akademisyenler, İsrail’e karşı neden sessiz? Bu nasıl ikiyüzlülüktür? Binlerce bebeği kundakta katleden PKK terör örgütü için sözde Barış Beyannamesi imzalayanlar, İsrail karşısında neden sus pus oldu?” “Akademisyenler artık konforlarını bozsunlar” Akademisyenlerin en büyük korkusunun konfor alanlarının bozulması olduğunu belirten Palabıyık, sözlerine şöyle devam etti: “Çünkü akademisyenler, sahip olduğu şartların aleyhlerine dönme ihtimalinden çok korkarlar. Bu sadece maddi güç değil, aynı zamanda Bourdieu’nün bahsettiği ’fildişi kulelerini’ de kaybetme korkusudur. Çünkü akademisyen ancak üniversitedeki ofisi ile ontolojisini koruyabilir, dışarıda asosyal olduğu için bir hiçtir. Kulesinden bakan akademisyen, olayları da ancak yukarıdan gördüğü gibi yorumlar, sahanın bir parçası olamaz. Daha doğrusu toplumu bir parya modeli olarak görür. Odası, yani kulesi, onu yalıtan en büyük etkendir. Artık bu konfor Gazze için bozulmalıdır.” “28 Şubat’tan hala korkuyorlar” Palabıyık, “Akademisyenler hala 28 Şubat’ın hayaletinden korkuyorlar ve bu hayaletin hala ortalıkta dolaştığını iddia ediyorlar. Bir yandan fişlenme, öte yandan değişebilecek iktidar gibi olgular onlara inanılmaz bir korku aşılıyor. Akademik cübbe üzerine Filistin kefiyesi giymek ve bu halde çekilebilecek bir fotoğraf karesinin gelecekte önlerine çıkma ihtimali hala onlar için çok güçlü bir hayali varsayımdır. Bu kâbus üzerinden inşa ettikleri gündelik hayata dair korku, onların sonraki yıllarda yaşayabileceği olumsuzlukların önüne geçmek için kullanılan bir araçsal cihazlara dönüşmüş durumdadır. Maalesef, bu korku kendini muhafazakâr ve Müslüman olarak tanımlayan akademisyenlerde daha fazla görülüyor. Buna ahlaki ihanet veya muhafazakâr vefasızlık demek yanlış olmayacaktır” diye konuştu. “Feminist akademisyenler çürük kokuyor“ Gazze için hiçbir öğrenciye söz hakkının tanınmadığını ifade eden Palabıyık, “Lümpen burjuva denilecek bu kesimin özellikle Gezi ve feminist söylemlerle hareket ettiğini de unutmadık. Feminizmi LGBT’ye sürükleyen aklı evvellerin kendi derslerini Gezi Parkı’nda devam ettirmek için öğrencilerini üniversiteden çıkardıkları ve Gezi eylemlerine katılmalarını tavsiye ettikleri de gün gibi biliniyor. Lakin konu Gazze olunca tek bir öğrenciye söz hakkı tanınmıyor. Çünkü Gazze, Müslümanların yüzakı olduğu için, onların direnişinin ahlaki yönü engellenmek isteniyor. Bu nasıl bir akademik buhrandır? Bunlar insanlıklarını kaybetmiş” dedi.