GÜNDEM - 15 Eylül 2018 Cumartesi 10:08

Büyük acı çekiyor, 6 yıldır teşhis konulamıyor

A
A
A
Büyük acı çekiyor, 6 yıldır teşhis konulamıyor

Gaziantep’te 6 yıldır hastalığının teşhisi konulamayan 9 yaşındaki Öznur Aktaş, saatlerce süren ataklar geçiriyor. Kasılmalarda büyük acı çeken küçük kız, oksijen ve ilaçlarını alana kadar feryat ediyor.

Gaziantep'in Şahinbey ilçesinin Cengiz Topel Mahallesi'nde yaşayan Veysel ve Ümmü Gülsüm Aktaş çiftinin 9 yıl önce dünyaya gelen kızları Öznur Aktaş, 3 yaşına girdiğinde feryat ve ağlamalarla başlayan nöbetler nedeniyle hastane kapılarını aşındırmaya başladı. Türkiye'nin birçok ilindeki devlet ve özel hastanelere başvurmalarına rağmen 6 yıllık süreçte hastalığına kesin bir teşhis konulamadı. Her geçen gün acısı ve ağrıları artan küçük Öznur saatler süren kasılmalar yaşamaya başladı. Kasılmalar sırasında kimi zaman feryat edip, ağlayan küçük kızın kimi zaman ise elleri ve ayakları kilitleniyor.

Kriz anlarında kızının yaşadığı acı nedeniyle büyük üzüntü duyan ailesi, çocuklarını doktor doktor gezdirmelerine rağmen kesin bir teşhis konulamadı. Kriz anında beyin sinirlerini güçlendiren bir ilaç ve oksijen verilerek normale dönebilen küçük kıza teşhis konulamaması nedeniyle de tedavisine başlanamıyor.

Cumhurbaşkanından yardım istedi

İlaçlarla geçici olarak rahatlayan Öznur Aktaş, hastalığının teşhis ve tedavi edilmesi için Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan yardım istedi. Küçük kız, "Kasılmalarımda çok acı çekiyorum. Artık iyileşmek istiyorum. Okula sürekli gidemiyorum hastalandığım zaman gidemiyorum. Cumhurbaşkanım ne olur beni iyileştirin” dedi.

Yaklaşık 6 yıldır isimini bile bilemediği hastalık ile boğuşan Öznur Aktaş, 4 yıldır gittiği okulda karne sevinci bile yaşayamadı. Küçük kız, arkadaşları sınıflarda ders işleyip okul bahçelerinde oynarken kendisinin ise büyük acı çektiği hastalıktan kurtulma ümidiyle hastanelerde günlerce tedavi gördüğünü kaydetti. Çoğu zaman okula gidemediğini anlatan Öznur'un karnesi ise ailesi ve yakınları tarafından alındığını kaydetti.

Anne Aktaş ise karne sevinci yaşayamayan kızının bayramların tadını bile çıkaramadığını ifade etti. Kızının hastanelerde yatmaktan bıktığını vurgulayan Aktaş, "6 yıldır kızımın bu hastalığı ile uğraşıyoruz. Bir türlü tedavisi bulunamadı. Ben artık bir tedavisinin bulunmasını istiyorum. 4. sınıfa geçti. Ben sadece kızımın tedavi edilmesini istiyorum. Çocuğum artık rahat etsin bir tedavisi bulunsun istiyorum. Artık çocuğumda kaldıramıyor. Hastanede yatmaktan usandı artık. Çocukluğunu yaşayamadı. Kızım ne bayram gördü ne de doğru düzgün okuluna gidebiliyor. Allah rızası için bir doktor el atsın ve tedavi edilsin başka bir şey istemiyorum” şeklinde konuştu.

"Kasılmalar başlayınca durmuyor"

Acılı baba Veysel Aktaş ise kızının geçirdiği atak ve kasılmaların ilacı verilmezse saatlerce durmadığını anlatarak, "Bu bir epilepsi rahatsızlığı değil. Epilepsi olanların kasılmaları 3-4 saniye sürüyor sonra geçiyor. Ama kızımın bir ilacı var o vurulmadığı sürece bu kasılmalar saatlerce sürüyor. Ve bu ilaca bağımlı hale geliyor. Kasılmalar başlayınca durmuyor. Biz 20 günde bir hastanelerdeyiz. Bundan dolayı bir iş yapamıyorum. Girdiğim işler özel sektör oluyor. Kızım hastalandığı zaman mecburen yanında bulunmak zorundayım. Özel sektör uzun süreli izinleri kabul etmiyor. Kızımda kasılmaları olduğu zaman en az 3-4 gün hastanede kalıyor. Atakları ne zaman durursa o zaman eve getiriyoruz” ifadelerini kullandı.

“Hastanelerde tahliller temiz çıkıyor”

Kızını götürdüğü her hastanede tahlillerin temiz çıktığını fakat kızının rahatsızlığının geçmediğini belirten baba, doktorlarında durum karşısında şaşırdıklarını ifade etti. Baba Aktaş, "Ben kendi imkanlarım ile Türkiye’deki birçok hastaneye defalarca götürdüm. Bütün hastanelerde tahlilleri temiz çıkıyor. Ne yaptılarsa bir türlü bunun teşhisi bulunamadı. Bunun teşhisinin bulunması birazda imkan meselesi. Benim götürecek imkanım kalmadı" diye konuştu.

Arsayı, arabayı sattı, işsiz kaldı

Kızının hastalığını Türkiye’de birçok hekimin incelediğini anlatan acılı baba, gitmedik hastane, çalmadık kapı bırakmadı. 14 yıllık evli ve 2 çocuk babası olan Veysel Aktaş, kızının hastalığının teşhis ve tedavisi için arsa ve arabasını sattığını yine de kesin teşhis konulamadığını ifade etti. Kızının hastalığını Türkiye’de birçok hekimin incelediğini anlatan acılı baba, gitmedik hastane, çalmadık kapı bırakmadı. Kızının hastalığı nedeniyle son olarak ise işini kaybeden baba Veysel Aktaş, uzatılacak yardım elini beklediğini belirterek, "Köyde biraz arazim vardı onu sattım. Neyim var neyim yok hepsini sattım. Kendi imkanlarım çerçevesinde kızım için satıp tedavi ettirmeye çalıştım” dedi.

Doktorlar çaresiz kaldı

Kızının gözleri önünde eridiğini söyleyen baba, hastalığın teşhisi konusunda doktorların da çaresiz kaldığını kaydetti. Acılı baba, "Kızım şiddetli kasılmalara gidiyor ama elimizde bir kanıt yok bir teşhisi yok. Bir çok doktor bir anlam veremiyor. Doktorlarda çaresiz kaldı" şeklinde konuştu.

Mutluluk hormonu eksikliği iddiası

Baba Veysel Aktaş, kızını götürdüğü doktorlardan birinin hastalıkla ilgili tahminde bulunduğunu kaydederek, hastalığın mutluluk hormonu olarak bilinen dopamin eksikliğinden kaynaklanmış olabileceğini söylediğini dile getirdi. Bazı farklı belirtileri nedeniyle kızına bu teşhisi de konulamadığını vurgulayan Aktaş, "Onlarca doktora götürdük bunlardan birisi sadece dopamin eksikliği var dedi. Diğer doktorlar bir anlam veremediler" şeklinde konuştu.

Konuyla ilgili uzmanlaşan doktorlara de seslenen küçük kız ve ailesi, henüz teşhisi konulamayan hastalıkla ilgili doktorlardan kendileri için umutlu bir haber verilmesini istiyor.  

Abdülkadir Güneş
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Zonguldak Enkazdan sağ çıkan Hediye hayırseverlerin desteğiyle dünyaevine girdi Hatay’da yaşanan depremde enkazdan beş gün sonra sağ kurtulan 21 yaşındaki Hediye Demirkol, nişanlısı ile ertelediği düğününü hayırseverlerin de desteğiyle Zonguldak’ın Karadeniz Ereğli ilçesinde gerçekleştirdi. Hatay’da yaşayan 21 yaşındaki Hediye Demirkol, nişanlısı Muhammet Yıldız ile birlikte düğün hazırlıkları yaparken 6 Şubat 2023’te yaşanan depremlerde annesi ve kardeşi ile enkaz altında kaldı. Deprem sonrası enkazın arasında nişanlısını arayan Muhammet Yıldız, günlerce umudunu kaybetmeden molozların arasında Hediye Demirkol’dan bir iz aradı. Ekiplerin çalışmaları sonucu beş gün sonra enkazdan sağ kurtulan Hediye Demirkol’un kolu ampute edildi. Enkazda annesini kaybeden ve kardeşinin de iki ayağı ampute edilen Hediye Demirkol, sevk edildiği Adana’da tedavisinin tamamlanmasının ardından kardeşiyle birlikte Zonguldak’ın Karadeniz Ereğli ilçesine taşındı. Türk Kızılay Şubesi ve hayırseverlerin de desteğiyle bir eve yerleştirilen Hediye Demirkol, Şube Başkanı Kürşat Yağız’a deprem nedeniyle ertelenen düğün planından bahsetti. Çiftin hayalini gerçekleştirmek isteyen Kızılay, düğün için hazırlık başlattı. Davul zurna eşliğinde gelin alma adetinin yerine getirilmesiyle birlikte çeyizler de eve taşındı. Yapılan duaların ardından konvoy halinde Gülüç Belediyesi Düğün Salonu’na gelen çift, burada dünyaevine girdi. “Evlilik sürecimiz depremden sonra çok farklı boyuta geldi” Hayırseverler ve sevenleri genç çifti düğünde yalnız bırakmadı. Dört senelik nişanlılık süreci sonrası düğün hazırlığı yaptıkları sırada depremin olduğunu anlatan Hediye Demirkol, “Birbirimizi görüp tanıştık. Uzun bir hikayemiz var. Zamanla konuşa konuşa ileriye dönük sürecimiz başladı. Söz takıp nişanlandık. Yaklaşık dört senedir birlikteyiz. Deprem bizim dönüm noktamız oldu. Önceleri evlilik sürecini düşünüyorduk ama depremden sonra çok farklı boyuta geldi. Birbirimizden kopamadığımızı o zaman anladık. Düğünü erteledik. Deprem olmasaydı geçen yaz düğün olacaktı. Tedavi süreçleri oldu" dedi. Karadeniz Ereğli’ye geldiklerinde nikah yaparak dünyaevine girmeyi planladıklarını ve Kızılay’ın desteğiyle düğün yaptıklarını anlatan Demirkol, “Bu şekilde bize güzel bir düğün organize ettiler. Hatay’dan Karadeniz Ereğli’ye geldik. Orada hiçbir şeyimiz kalmadı. Buradaki güzel insanlarla tanışma sürecimiz oldu. Birçok insanla tanıştık. Sağ olsunlar hiçbir zaman desteklerini ayırmadılar” diye konuştu. “Küs öleceğimizi bilmek beni kahretti” Depremin kendileri için dönüm noktası olduğunu söyleyen Muhammet Yıldız ise, “İnsan sevdiğinden asla kopamaz. Depremin olduğu gün kendisiyle küstük. Öleceğine değil de küs öleceğimize çok üzüldüm. Sürekli bunu düşünüyordum, kahroldum. Neden kavga ettiğimizi düşündüm. Demek ki iki günlük dünyaymış, kavga etmeye hiç gerek yokmuş” dedi. İlk depremin yaşanmasında bir saat sonra nişanlısının evinin enkazının başına geldiğini anlatan Yıldız, “Enkazdan araçlar geçemiyordu. Yakınlarında bir tane park vardı. İnsanlar ateş yakmış duruyordu. Bir umut oradadır diye kendisini, annesini ve küçük kardeşini aradım. Kimseyi bulamadım. Enkaz başında gördüğüm tablo her şeyi anlamama yetti. Oradan birisinin çıkması imkansız gibi bir şeydi. Arkadaşlarım da bunu söylüyordu. İlk başta Hediye’nin ölmediğini söylüyordum. Boşuna ümitlenmememi ve durumu kabullenmemi söylediler. Sonuna kadar Hediye’nin yaşadığını düşünüyor ve inanıyordum. Sonra Hediye’nin sesini duyduk ve yaşadığını öğrendik” ifadelerini kullandı.