GÜNDEM - 19 Aralık 2014 Cuma 13:42

Çocuklarının hastalığına gözünü feda etti

A
A
A
Çocuklarının hastalığına gözünü feda etti

Zonguldak’ta yaşayan üç çocuk babası Kadir Yanaz, retina yırtığı sonucu görme yetisini kaybetti. Kalbinde delik bulunan üç çocuğunun tedavisi için yaşam mücadelesi veren baba Yanaz’a en büyük desteği eşi veriyor.

12 yıl önce Ankara’da bir inşaat firmasında çalışan Kadir Yanaz’ın retinasında yırtık meydana geldi. Yanaz, tüm mücadelelere rağmen görme yetisini tamamen kaybetti. Malulen emekliliğe ayrılan Yanaz, geçim sıkıntısı yaşayınca eşi Özlem Yanaz ve üç çocuğunu da alarak Devrek ilçesine bağlı Çorak köyünde bulunan baba ocağına yerleşti. Ailesinden kalan evde yaşama mücadelesi veren Kadir Yanaz’ın imdadına yakınları yetişti. Akrabalar; aileye yeni bir ev yaparak destek oldu.

OKULA GELEN SAĞLIKÇILAR GERÇEĞİ ORTAYA ÇIKARDI
43 yaşındaki Kadir Yanaz’ın ortanca çocuğu olan 12 yaşındaki Eren’in kalp hastası olduğunu ise okula gelen sağlık ekipleri ortaya çıkardı. Eren’in kalbinde altı delik olduğunu öğrenen ailenin dünyası başına yıkıldı. Yapılan ameliyatların ardından çocuklarını sıklıkla Ankara’ya kontrole getiren aile maddi sıkıntılar yaşamaya başladı.

EFLAL'İN DE KALBİ DELİK
1,5 yaşındaki kızları Eflal’in de kalbinde delik olduğunu öğrenen ailenin ikince kez dünyası başına yıkıldı. İki çocuğunun tedavisi için uğraşan görme engelli baba Kadir Yanaz, “10 yıldır görme engelliyim. Ankara’da çalıştım malum krizler nedeniyle köye taşınmak zorunda kaldım. Daha sonra da maddi sıkıntılardan dolayı görme engelim arttı. Şu anda mağdur durumdayız. 3 çocuğumdan ikisi kalp hastası. Şu anda tedavi görüyorlar. Ankara’dan gelmeden önce babamızdan kalma evimiz vardı. Orada oturmaya başladık. Bizi akrabalarımız ziyaret etti. Bize bir ev yapabileceklerini söylediler. Sağ olsunlar bize bu evi yaptılar. Genelde maddi sıkıntılar yaşıyoruz. Hacettepe’de kontrollerimizi yaptırıyoruz. Çocuklarım için inanın kendi sorunumu unuttum. Çocuklarımın tedavileri olsun diye. Çocuklarım tedavi olabilsin diye uğraşıyoruz. Üç çocuğumdan ikisinde kalp rahatsızlığı var. Oğlum şu anda 12 yaşında. 6 yaşında fark ettik. Okula gelen sağlık görevlilerinin muayenesi ile fark edildi. Ameliyat ettirdik sürekli kontrollere gidip geliyoruz. Görme engelim sonradan oluştu. İşten çıktıktan sonra maddi sorunlarımız oldu. Retina yırtılması oluştu. Sürekli Ankara’ya gidip geldim. Yaklaşık 15 kez ameliyat oldum. Her ameliyatta da görüşüm azaldı. En sonunda gözlerim kapandı. Maaşımız var. Malulen emekli oldum ama çocukların tedavisinden dolayı kredi çektik. Şimdi o maaşımızdan kesiliyor. Sürekli kredi çekmek zorunda kalıyoruz. Çevremizden sürekli borç alıyoruz” diye konuştu.

EN BÜYÜK DESTEKÇİSİ EŞİ
En büyük kızları Ezgi’nin üniversite okuduğunu anlatan anne Özlem Yanaz, diğer iki çocuğunun kontrolü için sıklıkla Ankara’ya gidiyor. Eşi Kadir Yanaz’ın en büyük destekçisi olan Özlem Yanaz, yaşadıklarını şöyle anlattı:
“20 yıldır evliyiz. Bunun 12 yılını hep hastanelerde geçiriyoruz. Eşim görme engelli oldu. İki çocuğum kalp hastası. Eşimin hiçbir dışarıda kendi ihtiyacını görecek hali vakti yok. Hep birisi yanında olması gerekiyor. Hep bizlerin yardımıyla tutunuyor. O üzüldükçe biz de üzülüyoruz. Çocuklarımızın tedavisi için uğraşıyoruz. En büyük kızım üniversitede okuyor. Şimdiye kadar çok sıkıntı yaşadık. Yurt çıkmadı, hep özel yurtlarda kaldı. O ayrı bir masraf oldu. Halen daha uğraşıyoruz. En küçük kızımın kontrolü var. Onu kontrole götürüyorum. Çocuklarımın rahatsızlığından dolayı da üç yıldır eşimi kontrole getiremiyorum. Çünkü masraf oluyor. Eşimin retina yırtığı var. Göz kornea nakli olmuştu. Halen daha dikişleri alınmadı. Çocuklarımın rahatsızlığından dolayı eşimi götüremedik. Halen daha sıkıntılarımız devam ediyor. Çok yere başvurduk. Cevap alamadık. Yazılar gönderdik, mailler attık ama hiç birinden cevap alamadık. Geçtiğimiz günlerde AK Parti Zonguldak Milletvekili Özcan Ulupınar gelmişti. Ona teşekkür ediyoruz. Bizi dinledi, elinden geleni yapacağını söyledi. Bizi gelmekle memnun etti. Doktorlar küçük kızımın da ameliyat olması gerekeceğini söyledi. Onun da kalbinde iki delik var. Aort damarının birinde daralma diğerinde genişleme var. Bu nedenle akciğer tansiyonu çıkıyor. Bu da dengelenmesi çok zor olan bir şey. Kontrole gittiğimizde doktorlar ne karar verecek bilmiyorum?”  Beş kişilik Yanaz ailesi, uzanacak yardım elini bekliyor. 

FİKRİ ERDEM - ONUR ALTINDAĞ - SERTAÇ ÖZDEMİR
ZONGULDAK

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bitlis Prof. Dr. Palabıyık akademisyenlere seslendi: “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” Bitlis Eren Üniversitesi’nde (BEÜ) görevli Akademisyen Prof. Dr. Adem Palabıyık, ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde akademisyenlerin desteği ile devam eden İsrail protestolarına karşı Türkiye’deki akademisyenlerin seslerinin kısık kaldığını belirterek, “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” dedi. ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde süren Gazze eylemlerine ilişkin açıklama yapan Prof. Dr. Palabıyık, “Ülkemizdeki akademisyenlerden hala güçlü bir ses duyamadık. Tüm dünya akademisyenleri ayaktayken ülkemizdeki akademisyenlerin ayağa kalkmaması beni üzüyor. Sessiz kalmak ahlaki ve insani vefasızlıktır akademik utançtır” dedi. “PKK’ya terör demeyenler İsrail’e sustu” “7 Ekim’den itibaren başlayan kıyıma karşı sesimizi hep yüksek tuttuk ve bunu ekranda da dile getirdik” diyen Palabıyık, “Cübbemi ve kefiyemi giyerek erkândan çağrı da yaptım. Elbette akademisyenlerin bütünü için ifadelerim geçerli değil, lakin Boğaziçi’nde dikilen akademisyenlerin, sadece dikilişi kadar bir gündem oluşturmak neden mümkün olamıyor anlamış değilim. Barış Beyannamesi denilen ve devletimizi neredeyse katliam yapmakla suçlayan akademisyenler, İsrail’e karşı neden sessiz? Bu nasıl ikiyüzlülüktür? Binlerce bebeği kundakta katleden PKK terör örgütü için sözde Barış Beyannamesi imzalayanlar, İsrail karşısında neden sus pus oldu?” “Akademisyenler artık konforlarını bozsunlar” Akademisyenlerin en büyük korkusunun konfor alanlarının bozulması olduğunu belirten Palabıyık, sözlerine şöyle devam etti: “Çünkü akademisyenler, sahip olduğu şartların aleyhlerine dönme ihtimalinden çok korkarlar. Bu sadece maddi güç değil, aynı zamanda Bourdieu’nün bahsettiği ’fildişi kulelerini’ de kaybetme korkusudur. Çünkü akademisyen ancak üniversitedeki ofisi ile ontolojisini koruyabilir, dışarıda asosyal olduğu için bir hiçtir. Kulesinden bakan akademisyen, olayları da ancak yukarıdan gördüğü gibi yorumlar, sahanın bir parçası olamaz. Daha doğrusu toplumu bir parya modeli olarak görür. Odası, yani kulesi, onu yalıtan en büyük etkendir. Artık bu konfor Gazze için bozulmalıdır.” “28 Şubat’tan hala korkuyorlar” Palabıyık, “Akademisyenler hala 28 Şubat’ın hayaletinden korkuyorlar ve bu hayaletin hala ortalıkta dolaştığını iddia ediyorlar. Bir yandan fişlenme, öte yandan değişebilecek iktidar gibi olgular onlara inanılmaz bir korku aşılıyor. Akademik cübbe üzerine Filistin kefiyesi giymek ve bu halde çekilebilecek bir fotoğraf karesinin gelecekte önlerine çıkma ihtimali hala onlar için çok güçlü bir hayali varsayımdır. Bu kâbus üzerinden inşa ettikleri gündelik hayata dair korku, onların sonraki yıllarda yaşayabileceği olumsuzlukların önüne geçmek için kullanılan bir araçsal cihazlara dönüşmüş durumdadır. Maalesef, bu korku kendini muhafazakâr ve Müslüman olarak tanımlayan akademisyenlerde daha fazla görülüyor. Buna ahlaki ihanet veya muhafazakâr vefasızlık demek yanlış olmayacaktır” diye konuştu. “Feminist akademisyenler çürük kokuyor“ Gazze için hiçbir öğrenciye söz hakkının tanınmadığını ifade eden Palabıyık, “Lümpen burjuva denilecek bu kesimin özellikle Gezi ve feminist söylemlerle hareket ettiğini de unutmadık. Feminizmi LGBT’ye sürükleyen aklı evvellerin kendi derslerini Gezi Parkı’nda devam ettirmek için öğrencilerini üniversiteden çıkardıkları ve Gezi eylemlerine katılmalarını tavsiye ettikleri de gün gibi biliniyor. Lakin konu Gazze olunca tek bir öğrenciye söz hakkı tanınmıyor. Çünkü Gazze, Müslümanların yüzakı olduğu için, onların direnişinin ahlaki yönü engellenmek isteniyor. Bu nasıl bir akademik buhrandır? Bunlar insanlıklarını kaybetmiş” dedi.
Malatya Malatya’da 200 gram pide 10 TL oldu Malatya’da 7,5 TL olarak satılan pideler bugününden itibaren yapılan zam ile 10 TL’ye satılmaya başlanıldı. Ham maddedeki artışlar nedeniyle Malatya’da da pide fiyatları bugünden itibaren 10 TL’den satılmaya başlanıldı. Fırıncı esnafı depremden bu yanı 7,5 TL olarak satılan 200 gram ekmeğin oda kararı ile birlikte bugünden itibaren kent genelinde 10 TL olduğunu söyledi. Malatya’da fırıncı esnafı Hacı Pence, un başta olmak üzere ham maddeye yapılan zamlardan sonra şuana kadar kazançlarının olmadan satış yaptıklarını ifade ederek, “Rayiç belirlendi ama yeterli değil. Girdi maliyetleri, un fiyatları, işçilik ücretleri çok yüksek. Kazanmamız için 15 TL olması lazım ama şu anki fiyat 10 TL. İşçilik yüksek, verdiğimiz para yeterli gelmiyor, dolayısıyla işçi bulamıyoruz. 4 kişi çalışmamız gerekirken 2 kişi çalışıyoruz. Bir yıldır ekmeğe zam gelmemişti. Bir çuval un 700 TL, kira, işçiye 45 bin lira veriyoruz. Artan maliyetler nedeniyle ekmeğe zam yapıldı” dedi. Bir diğer fırıncı esnafı Ali Koçer ise ekmek yapımında gerekli olan maya, tuz ve un gibi ham maddelere uzun zaman önce zam yapıldığını hatırlatarak “Fiyat şu an için yeterli. Una aşırı derecede zam geliyor. Un geçen sene devlet destekliyken 390 TL iken desteğin kesilmesinden sonra 680 lira oldu. Maliyetler arttığı için ekmeğe zam yapıldı” diye konuştu.