SAĞLIK - 13 Temmuz 2020 Pazartesi 12:25

Covid-19 sonrası akciğerlerde kalıcı hasar endişesi

A
A
A
Covid-19 sonrası akciğerlerde kalıcı hasar endişesi

Akciğer hastalarının pandemi sürecinde hayli tedirgin olduğuna dikkat çeken Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Fatma Görgülü, “Hastalık tekrarı ya da kalıcı hasar endişesi oldukça yaygın” diyerek tam iyileşme ve kalıcı hasar durumu hakkında bilgi verdi.

Beykent Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Dr. Öğr. Üyesi Fatma Görgülü, Covid-19 (korona virüs) pandemisi nedeniyle akciğerlerinde rahatsızlığı olan pek çok vatandaşın tedirgin olduğunu hatırlatarak, “Hastalığın bu denli korkutucu olmasının en büyük sebebi elbette akciğeri diğer pek çok enfeksiyon hastalıklarına göre daha yoğun ve hızlı bir şekilde etkilemiş olması, tablonun solunum yetmezliği ve yoğun bakım sürecine ilerlemesinden kaynaklanmaktadır. Enfeksiyon tedavisi tamamlanmış olsa dahi, sonrasında akciğer için kalıcı hasar veya tekrarlayabilecek sorun olup olmayacağı hasta için büyük endişe sebebi olmaktadır” dedi.

Zatürrenin büyük oranda, PCR (sürüntü testi) yerine, akciğer tomografisi ile tanı aldığına vurgu yapan Dr. Görgülü, “Akciğer tutulumu kısa sürede pek çok odağa yayılabilmektedir. Covid zatürresi geç başvuru veya hiç tedavi alamama durumunda başka enfeksiyonların oluşumuna zemin hazırlamakta ve hastanın solunum yetmezliğine gidişi hızlanmaktadır” diye konuştu.

Tamamen düzelme görülmesi sevindirici

Neredeyse dört aydır takip edilen ve büyük çoğunluğunda akciğer tutulumu, Covid zatürresi olan hastaların tedavi sonrası takiplerinde pek çok önemli detay bulunduğunu ifade eden Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Görgülü, “Kısa süreli de olsa, uzun dönem yansımalarını henüz açıklama şansımız bulunmasa da öncesinde akciğer hastalığı (KOAH, astım vs.) olan kişiler dahil, akciğerde tamamen düzelme ve iyileşme olduğunu görmüş olmamız sevindirici ve umut vericidir. Medikal ilaç tedavisinin virüs yükünü azaltma ve enfeksiyonu kontrol altına almaktaki etkisi yadsınamamakla birlikte taburculuk ve ilaç tedavisi sonrası uygulanan birtakım ilaç dışı yöntemler, akciğerin kalıcı hasarının önlenmesinde ciddi yol kat etmemizi sağlamıştır” diye konuştu

En büyük risk: İşlev bozukluğu ya da küçülme

Özellikle solunum sıkıntısı ve inatçı öksürükle gelen, oksijen seviyesinde düşme belirlenen hastaların radyolojik değerlendirmesinde yaygın olarak akciğer tutulumu tespit edildiğini belirten Dr. Görgülü, “Hastanın takibi süresinde erken dönemde düzelme göstermiyor. Hasta kendini iyi hissettiği, nefes darlığı azaldığı halde akciğer lezyonları izlenmeye devam etmekte, ortalama 40 gün içinde istediğimiz gerilemeyi görmekteyiz. Burada en önemli mevzu ise pek çok akciğer hastalıklarında da rastlayabildiğimiz, akciğerin o bölgesinde fonksiyon kaybı ve hacim azalmasına yol açan fibrozis tablosunun oluşmasını önlemeye yönelik uygulamalardır” ifadelerini kullandı.

Spekülatif yorumlardan uzak durun

Dr. Görgülü, söz konusu takip süresince başlangıç aşamasındaki en önemli adımın hastanın korkularına ve sorularına açıklayıcı, tatmin edici cevaplar vererek güven ortamında işbirliği sağlanması olduğunun altını çizerek, “Sosyal kaosa sebep olmuş bu durum nedeniyle gerek basın, gerek sosyal medya, gerekse çevreden duyulan her türlü spekülatif yorum, hastanın tedaviye inancını azaltır. Ayrıca; her duyduğu yöntemi denemesi gerektiğine dair zihin kargaşasına yol açar. Hastalığı geçirdiğini, artık atlattığını düşünürken, bu kez de asla akciğerlerinin eskisi gibi olamayacağına dair yaşanan korkuyla hiçbir ilerleme kaydetmiş sayılmayız. Solunum sıkıntısı belirgin olan, nefes alırken yorulan, hastalık sürecini yoğun bakımda geçirmemiş dahi olsa artık nefes almaya korkan hastalarımıza, ev tedavisinde oksijen desteği uygulamak önemli fayda sağlamaktadır. Bunun dışında ve her zatürresi mevcut hastada mutlaka solunum fizyoterapisi uygulamaktayız” önerilerinde bulundu.
Solunum fizyoterapisi hakkında detaylı bilgi veren Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Fatma Görgülü şu ifadeleri kullandı: “Özellikle hastalık döneminde belirgin, sonrasında da efor kısıtlılığı sebebiyle kullanımı azalan solunum kasları ve diyaframın eski performansına yakın çalışması, akciğerin her bölgesinin solunuma katılması için yapılan, yardımcı aletlerden ve özel egzersizlerden yardım aldığımız, bizim için daha pek çok akciğer hastalığında önemli bir paramedikal-ilaç dışı tedavi yöntemidir.”

Kalıcı hasar olmaması için egzersiz yapın

Sağlıklı akciğerlere sahip olmak için pandemi sürecinde neler yapılması gerektiğine yönelik tavsiyelerde de bulunan Dr. Görgülü, “Sokağa çıkmanın kısıtlı olması, hastaneden çıktıktan sonra evde “hastayım, yatmam lazım” düşüncesinde hareketsiz kalınması, en ufak bir yürüme, açık havaya çıkılma durumunda maske takma zorunluğunun olması, akciğer kullanımında istediğimiz seviyeye ulaşmamızı zorlaştırmaktadır. Uygulama şansı olanların yüzme, gerekirse önce hafif tempoda koşu bandı veya eliptik bisikletle çalışması, diyaframı çalıştıran derin soluk alıp verme egzersizlerinin uygulanması, triflo gibi yardımcı cihazlarla çalışılması, hatta bazen sadece balon şişirme egzersizinin bile uygulanması takip edilen hastalarda akciğerde kalıcı hasar oluşumuna ciddi engel olduğunu göstermiştir” ifadelerini kullandı.

Kontrolü aksatmayın

Hastaların özellikle bilmeleri gereken en önemli konulardan birinin akciğer tomografi bulguları olduğunu da aktaran Görgülü, “2-3 aydan erken tam düzelme görülmez” hatırlatmasında bulunarak, “Bu durumda, hastaların normal mobil hayata geçmeye başladıkları başlangıç döneminde efora bağlı nefes darlıklarının ve öksürüklerinin olabileceği, zamanla azalarak geçmesi ve akciğer sağlığının korunması için ‘bundan yoruluyorum’ diyerek bırakmanın değil, üzerine gitmenin önemli olduğu ve mutlaka doktorunun önerdiği dönemlerde kontrol muayenelerini yaptırmaları büyük önem arz etmektedir” şeklinde konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Tokat Din hizmetlerinde etkili iletişim ve medya kullanımı semineri Tokat İl Müftülüğü tarafından "Din Hizmetlerinde Etkili İletişim ve Medya Kullanımı" konulu seminer düzenlendi. Prof. Dr. Ali Büyükaslan konuşmacı olarak katıldığı seminere, Kur’an Kursu Öğreticileri, İmam Hatip, Müezzin Kayyımlar ve daire personeli katıldı. Seminerin açılış konuşmasını yapan Tokat İl Müftüsü Esat Yapıcı, Din Hizmetlerinde iletişimin ve medyanın önemini vurguladı. Yapıcı; “Dinimizi en doğru şekilde insanlara ulaştırmak için etkili iletişim ve medya kullanımı çok önemlidir. Bu alanda yapılan çalışmalar sayesinde din hizmetlerimiz daha geniş kitlelere ulaşmakta ve daha etkili bir şekilde sunulmaktadır” dedi. Prof. Dr. Ali Büyükaslan seminerde yaptığı konuşmada din hizmetlerinde etkili iletişim ve medya kullanımı için ipuçları verdi. Büyükaslan, din görevlilerinin hedef kitlelerini iyi tanımaları, doğru iletişim kanallarını seçmeleri ve medya araçlarını etkin bir şekilde kullanmaları gerektiğini söyledi. Büyükaslan ayrıca din görevlilerinin etik değerlere de dikkat etmeleri gerektiğini ve yanlış bilgi yaymaktan kaçınmaları gerektiğini vurguladı. Seminer, din hizmetlerinde etkili iletişim ve medya kullanımı konusunda katılımcılara önemli bilgiler kazandırdı. Katılımcılar, seminerde aldıkları bilgiler ışığında çalışmalarını daha da geliştirmeyi amaçladıklarını ifade ettiler.
Denizli Teknoloji bağımlılığı çocukların fiziksel, duygusal ve sosyal gelişimlerini olumsuz etkiliyor Acıpayam İlçe Sağlık Müdürlüğüne bağlı Acıpayam Sağlıklı Hayat Merkezi Çocuk Gelişimcisi R. Mukaddes Sarıkaya, teknoloji bağımlılığının çocukların fiziksel, duygusal ve sosyal gelişimlerini olumsuz etkileyebileceğine dikkati çekerek çocuklarda teknoloji bağımlılığı ile ilgili ebeveynlere ve öğrencilere önerilerde bulundu. Bu yüzyılda, çocukların teknolojinin içine doğduğunu ifade eden Acıpayam Sağlıklı Hayat Merkezi Çocuk Gelişimcisi R. Mukaddes Sarıkaya, ailelerin de sağlıklı bir denge içinde çocuklara teknolojiyi kullandırmalarının ve rehberlik etmelerinin önemli olduğunu söyledi. Sarıkaya, “Günümüzde teknoloji hayatımızın her alanında yer almaktadır. Özellikle bu çağın çocukları artık teknolojinin içine doğuyorlar. Biz yetişkinler dijital göçmenlerken çocuklarımız artık dijital yerliler. İnternet, bilgisayar ve cep telefonu olmayan bir hayatı hiç tanımıyorlar. Bu noktada hedefimiz teknolojiyi sıfırlamak değil, sağlıklı bir denge içinde çocuklarımızın teknolojiyi kullanmalarını sağlamak ve rehberlik etmektir. 0-3 yaşta sıfır ekran konusu en önemli nokta. Beyin gelişiminin en hızlı olduğu bu dönemde çocuğun ekranla teması hiç olmamalı. Bu yaş döneminde bolca karşılıklı oyunlar, bolca doğayla temas çok önemlidir. Karşılıklı iletişimin olduğu görüntülü konuşmalar olabilir fakat kısa süreli olmalı. Çocuklar, babaanne, dede, anneanne gibi sevdikleriyle arada görüntülü konuşabilirler” dedi. Sarıkaya, çocukların erken yaşlardan itibaren teknolojiye maruz kalmalarının, bu teknolojik araçları aşırı kullanmalarına ve bağımlılık geliştirmelerine neden olabileceğini belirterek; “Bu durum, çocukların fiziksel, duygusal ve sosyal gelişimlerini olumsuz etkileyebilir. Mesela, ekranlara çok fazla zaman ayırmak, çocukların gerçek dünyadaki sosyal etkileşimlerden uzaklaşmasına ve duygusal becerilerini geliştirmekte zorlanmalarına, çocukların fiziksel aktivitelerden uzaklaşmasına ve obezite gibi sağlık sorunlarıyla karşılaşmalarına neden olabilir. Ayrıca, uzun süre ekran karşısında oturmanın göz sağlığı üzerinde de olumsuz etkileri olabilir. Çocukların dikkat ve konsantrasyonlarını olumsuz yönde etkileyebilir. Gece geç saatlere kadar teknoloji kullanımı, uykusuzluğa ve dolayısıyla okul performansında düşüşe sebep olabilir” şeklinde konuştu. Ebeveynlere ve Öğrencilere Tavsiyeler Teknoloji kullanımı konusunda ebeveynlere ve öğrencilere tavsiyelerde bulunan Sarıkaya, şu önerilerde bulundu: “Ebeveynler, çocukların günlük teknoloji kullanımını belirli bir süreyle sınırlayabilir. Bunun için bir ekran süresi takvimi oluşturabilirler. 3 yaştan sonra yaş10 dk şeklinde ekranı hayatlarına dahil edebilirler. Çocukların teknoloji dışında da zaman geçirebilecekleri çeşitli aktiviteler sunabilirler. Kitap okuma, açık havada oyun oynama, resim yapma, yüzme, spor aktiviteleri, ilgi ve yeteneklerine göre kurslara yönlendirebilirler. Ebeveynler de kendi teknoloji kullanımlarını kontrol altında tutmalı ve çocuklara rol model olmalıdır. Ailecek kurallar oluşturup, belirlenen kurallara uyulmalıdır. Teknoloji yerine aile içi iletişime ve etkileşime daha fazla önem vermeli, ortak aktiviteler planlayarak birlikte vakit geçirilmelidir. Öğrenciler ise; günlük olarak ne kadar zamanlarını teknolojiyle geçireceklerini belirleyip, bu süreyi kontrol altında tutmalıdırlar. Ders çalışma, sosyal etkileşim ve diğer aktiviteler için yeterli zaman ayırmalıdırlar. Gerçek hayatta sosyal etkileşimlerini arttırmalılar, mutlaka hayatlarına ilgilerine göre aktiviteler ve kurslar eklemelidirler. Teknoloji kullanımının yanı sıra fiziksel aktiviteler de yapmaya özen göstermelidirler. Çünkü spor, yürüyüş veya egzersiz gibi aktiviteler, hem bedensel hem de zihinsel sağlığı destekler ve akademik başarıyı da olumlu etkiler”
Eskişehir Rektör Çolak, "Yunus Emre’nin anlattıklarının önemi bugün çok daha iyi anlaşılmaktadır" Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kamil Çolak, Yunus Emre’nin anlattıklarının öneminin, bugün; sevgi, barış ve birlik ihtiyacı içinde olan dünyamızda çok daha iyi anlaşıldığını belirtti. Çolak, Yunus Emre Kültür ve Sanat Haftası mesajında, "Eskişehir’in yetiştirdiği; Türk dili, kültürü ve medeniyetinin dünyaya armağanı olan Yunus Emre’yi bu yıl 6-12 Mayıs Yunus Emre Kültür ve Sanat Haftası’nda hepimize örnek olması temennisiyle anıyoruz. Yüzyıllardır insanlığı sevgi, kardeşlik ve hoşgörüye çağırmakta olan Yunus Emre, Türkçemizi ustaca kullanarak dillendirdiği şiirleriyle dilden dile, gönülden gönüle dolaşmakta, çağlara ve toplumlara ışık tutmaktadır. “Yaradılanı severiz, Yaradan’dan ötürü” sözü ile özetlenebilecek hayat felsefesi, düzgün karakteri ve yüksek insani değerleriyle bizlere mükemmel bir örnek olan Yunus Emre’nin anlattıklarının önemi, bugün; sevgi, barış ve birlik ihtiyacı içinde olan dünyamızda çok daha iyi anlaşılmaktadır. Bu düşüncelerle Yunus Emre’nin gönül dünyamıza kattığı güzelliklere tüm gönül kapılarının açılmasını temenni ediyor; birlik, beraberlik ve kardeşliği öğütlediği sayısız dizeleriyle Anadolu’dan tüm dünyaya seslenen büyük milli değerimiz Yunus Emre’yi sevgi, saygı ve minnetle anıyorum" diye belirtti.
İstanbul İstanbul’da 33 vakıf eseri, tamamlanan restorasyonların ardından açılıyor Kültür ve Turizm Bakanlığı Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından İstanbul’da restorasyonu tamamlanan 33 vakıf eserinin açılışı yapılacak. Kültür ve Turizm Bakanlığı Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restorasyonu yapılan 201 eserin toplu açılış töreni, Cumhurbaşkanlığı Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilecek. Vakıf Haftası kutlama programı çerçevesinde düzenlenecek törende, İstanbul’daki 33 vakıf eseri de restorasyonlarının tamamlanmasının ardından yeniden hizmete açılacak. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da Kariye Camii’nin açılışına canlı bağlanması bekleniyor. İstanbul’da restorasyonun ardından açılacak Vakıflar 1. ve 2. Bölge Müdürlüklerine ait 33 eser ise şöyle: “Soğukçeşme Askeri Rüştiyesi, Beyazıt Medresesi, Beyazıt Camii Hünkar Kasrı, Nuruosmaniye Camii Avlusu, Mesih Ali Paşa Camii, Kasımpaşa Mevlevihanesi, Benlizade Ahmet Reşat Efendi Türbesi, Muradiye Camii, Bebek Camii, Lala Hayrettin Paşa Camii, Fatma Sultan Sıbyan Mektebi, Terra Santa Kilisesi, Hoca Kasım Günani Camii, Güzelce Kasımpaşa Camii, Güngörmez Mescidi, Muhtesip İskender Ağa Camii, Bostani Ali Camii, Eyüpsultan Mihrişah Valide Sultan Külliyesinde İmaret (Eyüp İmareti), Fatih Beyazıd-ı Cedid Camii Güvenlik Önlemi Alınması İşi, Eyüpsultan Arpacı Hayrettin Camii, Beşiktaş Vişnezade Camii Minaresi, Beyoğlu Kılıç Ali Paşa Külliyesinde Tophane Camii Ana Sahın Su Tecriti ile Ahşap Döşeme Yapılması İşi, Kariye Camii, Hz. Cabir Camii, Kartal Mehmet Ağa Camii (Yakacık Merkez Camii) Çürüyen Çatı Örtüsü ve Taşıyıcı Elemanlarının Yeniden Yapılması Basit Onarım 2022 Yılı Doğrudan Temin İşi, Şile Çavuş Ahmet Camii, Üsküdar Altunizade İsmail Zühtü Paşa Camii, Kazasker Abdulkadir Efendi Camii, İskele Camii, Şeyh Devati Camii, İbrahim Hakkı Konyalı Kütüphanesi, Pervititch Evi, Hacı Selim Ağa Kütüphanesi". Ayrıca Vakıflar 2. Bölge Müdürlüğüne ait Kocaeli’deki Yeni Cuma Camii’nin de açılışı yapılacak.