POLİTİKA - 20 Haziran 2020 Cumartesi 19:06

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Bu sürecin altından başarıyla kalktık

A
A
A
Cumhurbaşkanı Erdoğan: Bu sürecin altından başarıyla kalktık

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Sağlık Bakanlığı Marmara Üniversitesi Açılış Töreni'nde konuştu.

Sağlık Bakanlığı Marmara Üniversitesi Hastanesi’nin açılışı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TBMM Başkanı Mustafa Şentop, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca ve çok sayıda davetlinin katıldığı törenle gerçekleştirildi.

Törende konuşma yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, hastanenin hizmete girmesinde emeği geçen yüklenici firmaları, mühendisinden işçisine kadar herkesi tebrik etti. Erdoğan, “Sağlığın kıymetini çok daha iyi anladığımız salgın döneminde böyle bir eseri ülkemize kazandırmamızın ayrıca önemli olduğuna inanıyorum. Türkiye'nin alt yapı ve temel hizmetler alanında son 18 yılda kat ettiği mesafenin değerini yaşadığımız her krizde yeniden keşfediyoruz.

Her konuda ülkemizi batıyla karşılaştıran bir zihniyetin kimi zaman milletimizi tahkire varan eleştirilerini yıllardır dinleriz. Bunlar batı ülkelerindeki her şeyin çok iyi, her hizmet ve ürünü çok kaliteli, bizde ise tam tersine her şeyi çok kötü çok pespaye çok kalitesiz görürler. Yine bunlar batı karşısında olabildiğince ezik, kendi halkına ve ülkesine karşı son derece küstahtırlar.

Yıllardır bu zihniyete Türkiye'nin artık eski Türkiye olmadığını, üretimden hizmetlere kadar her alanda gelişmiş ülkeler seviyesini yakaladığını anlatmaya çalışıyoruz ama nafile. Salgın döneminde adeta takke düştü kel göründü misali yüzlerdeki makyajlar akmış hakikatler ortaya dökülmüştür. Maskeden solunum cihazına, sağlık personelinin sarf malzemelerinden ilacına kadar üretime dayalı her konuda gelişmiş ülkeler sıkıntılar yaşamışlardır.

Aynı ülkeler bunun yanında sağlık hizmetleri konusunda da çuvalladı. Ne hastane kapasitelerinin ne sağlık personeli sayılarının ne sağlık sigortası sistemlerinin rutinin biraz üstüne çıkan böyle bir yükü kaldıramayacağı ortaya çıktı. Türkiye ise Avrupa'daki toplam kapasiteye yaklaşan yoğun bakım yatak sayısı, 1 milyon 100 bini bulan sağlık personeli sayısı ile bu sürecin altından başarıyla kalkmıştır.

Türkiye dünyada eşine az rastlanır kapsam ve genişlikteki genel sağlık sigortası sistemi ile tüm vatandaşlarına ücretsiz hizmet sunabilen bir ülke haline gelmiştir. Sağlık alanındaki gücümüzü çok kısa sürede neredeyse pek çok ülkenin toplam kapasitesi oranında artırmış olduk" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Bu sürecin altından başarıyla kalktık

"Darbe girişimiyle doğrudan hayatımıza kast ettiler"

Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasının devamında, "Kendi ülkesine, kendi halkına kör sağır hissiz olanlara ne yapsak fayda etmez. Milletimizin, kendisine getirdiğimiz hizmetleri, ülkemize kazandırdığımız eserleri gördükleri için hep yanımızda yer aldı. Bunda sonra da eser siyasetine hizmet siyasetine kesintisiz devam edeceğiz. Türkiye'yi diğer ülkelerden ayıran en önemli farklardan biri, mücadeleyi sadece demokrasi ekonomi alt yapı diplomasi alanında vermemesidir. Dünyada bizim gibi birçok cephede aynı anda mücadele sürdüren bir ülke yoktur. Sokakları karıştırarak milli beraberliğimize birliğimize saldırdılar. Vesayet güçlerinin oyunlarıyla ayağımızı kaydırmaya çalıştırlar. Yargı Emniyet kumpasıyla bileklerimize kelepçe takmayı hayal ettiler. Darbe girişimiyle doğrudan hayatımıza kast ettiler. İçeride ve dışarıda kurdukları nice ittifaklar kumpaslar vasıtasıyla kendi senaryolarını tedavüle sokmaya çalıştılar. Hamdolsun hepsinde de milletimizin ferasetine, dirayetine iradesine çarpıp geri döndüler" dedi.

"Bugün ufka umutla bakıyorsak son 18 yıldaki gayretlerimizin sayesindedir"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Her alanda altyapıdaki eksiklerimizi giderirken bugünün değil geleceğin ihtiyaçlarını gözettik. Böylece geçmişin ihmallerini telafi etmenin ötesinde Türkiye'yi dünyanın e büyük 10 ekonomisi arasına sokma hedefimizin altyapısını oluşturduk. Bugün ufka umutla bakıyorsak son 18 yıldaki gayretlerimizin sayesindedir.

Demokrasi ve kalkınma mücadelemizde yeni bir dönemine giriyoruz. Salgın sürecinin ardından dünyada siyasi ve ekonomik ilişkilerin yeninden şekilleneceği açıkça görülüyor. Türkiye, yeni döneme en hazırlıklı girecek olan ülkelerin başında geliyor. Bunun için öncelikle önümüzdeki kısa vadeli sıkıntıyı aşmamız gerekiyor. Salgını ülkemizden ne kadar çabuk uzaklaştırırsak o kadar hızlı yol alırız. Yapmamız gereken tek şey hep birlikte salgını yenmek için gereken kurallara uymaktır.

Israrla üzerinde durduğumuz husus var. Maske mesafe temizlik. Bu ilkeleri temizlik maske mesafe olarak yani TMM, yani 'tamam' olarak tekrarlamak istiyorum. Bu kurallara uymamak kul hakkına girmektir" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Bu sürecin altından başarıyla kalktık

"Bu hastanemize Prof. Dr. Asaf Ataseven hocamızın adını vermeyi kararlaştırdık"

Törende hastanenin adını açıklayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Gönül arzu ederdi ki bugün hastane açılışımızı kendi mekanında yapsaydık. Fakat Covid 19 sebebiyle orası acil durum mekanı olduğu için oraya girmek sıkıntı olabilirdi. O yüzden açık mekanda tedbiren yapıyoruz. Marmara Üniversitemiz ile Sağlık Bakanlığımızın birlikte ülkemize kazandırdığı bu hastanemize, Prof. Dr. Asaf Ataseven hocamızın adını vermeyi kararlaştırdık" dedi.

Konuşmaların ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan ve beraberindekilerin kurdele kesmesiyle hastanenin açılışı gerçekleştirildi.

Gamze Erdemir - Metin Başar
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İzmir İzmir’de 7 metrekarelik dükkanda 100 yıllık tatlı durağı İzmir Konak’ta, 1930 yılında açılan ve 3 kuşaktır dededen toruna 7 metrekarelik bir dükkanda tatlı satışı gerçekleştirilen tarihi işletme, vatandaşların uğrak noktası haline geldi. 100 yıla yakın bir zamandır hep aynı yerde, ilk günkü şekilde hizmet veren tatlıcının ünü ise İzmir sınırlarını aştı. Halil İbrahim Efendi tarafından 1930 yılında kurulan, o zamandan bu yana 3 kuşaktır Konak ilçesindeki Basmane’de hizmet veren tatlı dükkanı, 7 metrekarelik alanda 100 yıla yakın bir süredir İzmirlilerin vazgeçilmezi oldu. Dededen toruna müşterilerini ağırlayan işletme, günlük taze bir şekilde tatlıların satışını gerçekleştirirken, 7 metrekarelik iş yerinde zaman zaman ise sıra oluşuyor. Dedelerinin kurduğu işletmeyi bugünlere getiren işyeri sahipleri, tarihi dükkanda değişiklik yapmayarak ilk günkü şekilde hizmet veriyor. Adresi bir asırdır değişmeyen tatlıcıdan alışveriş yapmak için İzmir dışından bile gelenler var. “Lokma, aşure, helvanın yanı sıra diğer tatlı çeşitlerimiz de var” Ürünlerin günlük ve doğal olarak hazırlandığını anlatan Halil İbrahim Efendi’nin 3’üncü kuşak torunu Fatih Öztapacı (55), 15 çeşit tatlı sattıklarını söyledi. Fiyatları piyasaya göre biraz daha uygun tuttuklarını ifade eden Öztapacı, “Lokma, aşure, helvanın yanı sıra diğer tatlı çeşitlerimiz de var. Kaç tepsi tatlı sattığımız günden güne değişiyor. İmalatını da biz kendimiz yapıyoruz. Fiyatlarımızı mümkün olduğu kadar normal tutmaya çalışıyoruz. Piyasaya baktığımızda fiyatlarımız biraz daha aşağıdadır. Bu bizim yıllardan beri süren fiyat politikamızdır. Dedemizden bu yana torunu olarak bizlerde 3’üncü kuşağız. Biz de çocuklarımızı yetiştirmeye çalışıyoruz; ama şimdiki şartlar zor” ifadelerini kullandı. “Çok dikkat ediyoruz malzemelerimize” ’Doğal malzeme’ vurgusu yapan Öztapacı, şöyle devam etti: “Mesela antep fıstığımız Gaziantep’ten gelmektedir. Tereyağımız, sadeyağımız Diyarbakır yöresinden; cevizimiz Ege Bölgesi’nden gelmektedir. Bunlar önemli tat açısından; çünkü bunların verdiği tadı alamazsınız. Müşterilerimiz bizi tercih ediyor, bizde onun içi çok dikkat ediyoruz malzemelerimize. 5-10 yıldır maliyetler zorluyor; ama ayakta kalmaya çalışıyoruz müşterilerimiz sayesinde” diye konuştu. "5 tepsi yenilecekse onu 6 yapmıyorlar" 40 yıldır aynı tatlıcıdan alışveriş yaptığını ve oğlunun sünnet merasiminde de buradan lokma döktürdüğünü belirten 60 yaşındaki Nurgül Kahyaoğlu, “Yıllardan beri Basmane’de bulunan muhteşem bir lokmacı. Hiçbir yere benzemiyor lokması. Sırrını biz de çözemedik. Soruyoruz; ama söylemiyorlar, hiçbir yerde de bu lezzeti bulamıyoruz” dedi. Yaklaşık 2 yıldır tatlıcıdan alışveriş yaptığını belirten Serkan Kaya da, “Standartları aşmıyorlar. 5 tepsi yenilecekse onu 6 yapmıyorlar. Tadı mükemmel, ben evime de buradan alıyorum” ifadelerini kullandı. Rahim Yeşilbursa isimli vatandaşta, 10 yıldır aynı lokmacıdan alışveriş yaptığını, bunun sebebinin ise ürünlerin doğal ve lezzetli olmasından kaynaklandığını belirtti.
İzmir Duayen tiyatrocu Göksel Kortay’a unutulmayacak 60’ıncı yıl kutlaması Sahne Tozu Tiyatrosu, "İkinin İkisi" oyununun muhteşem gala gecesini gerçekleştirdi. Duayen sanatçı Göksel Kortay’ın yönetmenliğini, Çağlar İşgören’ in yardımcı yönetmenliğini yaptığı bu özel oyun, izleyicilere unutulmaz kahkaha dolu bir gece yaşatırken, oyun sonrasında Göksel Kortay’ın tiyatro sahnesine adım atışını 60’ıncı yılı muhteşem bir sürprizle kutlandı. Sürpriz karşısında usta tiyatrocu Kortay, gözyaşlarını tutamadı. Göksel Kortay’ın usta rejisi ve ekibin başarılı performansıyla sahnede hayat bulan "İkinin İkisi", izleyicilerden tam not aldı. Gala gecesinde, tiyatro dünyasının önde gelen isimleri, sanatçılar ve davetliler bu eşsiz oyunun galasına tanıklık etti. Galada, Haldun Dormen, Sema Özcan Sarper, Mehmet Sarper, Suna Keskin, İzzet Günay, Bige Kırca, Terry Davis, Serpil Günseli, Salih Güney ve Oya Başak gibi ünlü isimler de yer aldı. Sahne Tozu Tiyatrosu Genel Sanat Yönetmeni Çağlar İşgören, sahnede Göksel Kortay’a unutulmayacak bir sürpriz yaptı. Oyuncular selam verdikten sonra sahneye çıkan İşgören Göksel Kortay’ın 60. Sanat hayatının kutlamasını gerçekleştirdi. Sürpriz kutlama karşısında gözyaşlarını tutamayan Göksel Kortay “Böyle bir şey beklemiyordum. Bugün benim sahneye adım atışımın 60’ıncı yılı. Ne mutlu bana ki, bu kutlamayı güzel İzmir halkıyla birlikte, 60 yıllık dostlarım ve bu güzel pırıl pırıl gençlerle kutluyorum“ dedi. 60 yıl boyunca tiyatro sanatında birçok prodüksiyonda birlikte yer aldığı duayen sanatçı Haldun Dormen, Suna Keskin, İzzet Günay ve Salih Güney başta olmak üzere tüm konuklar ayakta alkışladı. Göksel Kortay, gala gecesinde yaptığı konuşmada, "Mükemmel bir sürpriz oldu, hiç böyle bir şey beklemiyordum. Oyunun ardından oyunun yönetmeni olarak sahneye çıkacağım diye bekliyordum. Sürprizi görünce çok heyecanlandım ve çok duygulandım. Böyle bir ekiple birlikte çalıştığımız için çok gururluyum. Sahne Tozu ekibiyle çalışmak çok büyük bir mutluluk; hepsi tiyatroya büyük bir aşkla tutkulu. Bu sahnede sayısız deneyim yaşadım ancak beni en çok heyecanlandıran an buydu sanırım. Tüm Sahne Tozu ekibimize ve Çağlar İşgören’e yaşamlarında başarıla diliyorum" dedi. Tiyatronun duayen ismi Haldun Dormen ise, "Göksel benim vazgeçilmezlerim arasında ilk sırada gelen dostumdur ve oyuncularımdan biriydi. Son zamanlarda oyunlarda bir araya gelemiyoruz ama dostluğumuz devam ediyor. Onun bu zamana kadar yaptığı her şeyi zevkle izliyorum. Bu birliktelikten dolayı çok mutluyum" ifadelerine yer verdi. "İkinin İkisi" oyununun gala gecesine katılan tüm tiyatro severler, bu kahkaha dolu anları yaşadıkları için büyük mutluluk duydular. Sahne Tozu Tiyatrosu, bu özel gecede gösterdikleri ilgi için tüm seyircilere teşekkürlerini sundu.
Rize 82 yıl önce yazılan kitabın basılması için çalışma başlatıldı Rize’de 82 yıl önce çayın Rize’ye ilk gelişinden itibaren yapılan çalışmalar ve bilgilerin içerisinde olan, bugüne kadar gün yüzüne çıkmayan kitabın basılması için çalışma başlatıldı. 1934 yılında Rizeli Fen memuru olan Rauf Başar, Ziraat çay bahçesinde yıllar önce ilk çay araştırmalarını gerçekleştirdi. 1942 yılında yapılan araştırmaları kitap haline getirmek isteyen Başar daktilo ile 130 sayfalık ‘Çay Ziraatı ve Sanatı’ isimli kitabı yazdı. Verem hastalığına yakalanmasından ötürü hayatını kaybeden Yaşar’ın yıllar sonra kitabın sayfalarına ulaşan torunu Tanıl Başar, kitabı Rizeli arşivci yazar Recep Koyuncu’ya teslim etti. Recep Koyuncu ve yazar Recep Usta birlikte kitabı incelemeye başlatarak Rauf Başar’ın çay ile ilgili yazdığı kitabın basılması için çalışma başlattı. Öyle ki arşivler açıldığında Rauf Başar’ın 1942 yılında yazdığı kitapta ÇAYKUR’un 2 yıl önce yasakladığı beyaz gübreden de söz edilerek ’Kullanılmamalı’ şeklinde ifadeleri var. “Bugün çay ile ilgili olan bütün kitaplar ve belgeler bizde mevcut” İnternette yanlış bilgilerin dolandığını ve gerçek bilgilerin insanlara kazandırılması için çalıştıklarını ifade eden Recep Koyuncu, “Bizim amacımız şehrimize ait yanlış bilgileri gerçekleri ile literatüre kazandırmak. Ulusal Çay kongresine katılmamızla birlikte bir şey daha gördük ki şehrimize çayın gelişinin 100. Yılı olmasına rağmen tarihi ile ilgili herhangi bir sunum yok. Katılımcıların bulduğu tarihlendirmelerin bir çoğunda hatalar var. Biz elimizde ki Rauf Başar’ın arşivi ışığı altında, çayın şehrimizde ki üretim aşamalarını belgelenmesinde hem de tarihlendirilmesinde, ayrıca ziraat çay bahçesinde yapılan çalışmaların tamamını belgeli halde sunmak için burada bulunduk. Çay bakıldığı zaman 1938 ile 1939 tarihlerinde üretime başlandığı söylenmekte. Bizim kütüphanemizin arşivi ile çayın 1930 yılında üretildiğini biz ispatlayabiliyoruz. 1938 yılından sonra fabrikasyon işlemine geçilmiştir. Üretim ile fabrikasyon aşaması çok farklı. Bugün çay ile ilgili olan bütün kitaplar ve belgeler bizde mevcut. Osmanlıdan günümüze kadar gelen makaleler var. Bu arşivde yayınlanmamış bir adet kitap bulunmakta. Biz bunları araştırmacıların hizmetine sunmak amacıyla oluşturmuş olduğumuz kütüphanede araştırmacıları bekliyoruz Çay 1924 yılında 407 sayılı kanunla Rize’de denenmeye başlandı. Rize’de müthiş bir fakirlik vardı. Bunlar yazılı kaynaklarda var. Çay 1924 yılından itibaren Rize’de yetiştirilen ve halka ısrarla bunun dikimi anlatılan ve 1945’ten sonra çok büyük getirisi olan bir ürün haline geldi. Bilgilerimizde çok büyük yanlışlar var” ifadelerini kullandı. “Çayın o yıllarda Rize’ye tanıtılması için hazırlanan bir kitap” Çay ile ilgili bütün bilgilerin yer aldığı bir kitabın olduğuna vurgu yapan Rizeli yazar Recep Usta ise “Kitap 1942 yılına kadar Rize’de tarım ve ziraat ile ilgili memur olarak çalışmış olan Rauf Başar’ın aslında kendisinin yayınlamak üzere olan birtakım notlardan oluşuyor. Üzerinde çok çalışmış ama ömrü yetmemiş. Çayın o yıllarda Rize’ye tanıtılması için hazırlanan bir kitap. Çay için uygun iklim ve doğa şartları, ne şekilde bahçeleme yapılması gerektiği, toplanma biçimi, nasıl muhafaza edilmesi gerektiği gibi çayla ilgili her konuda yapılan araştırmaların ilk kitabı” şeklinde konuştu. “Rize’de çay ziraatı ile ilgili 1930lu yıllarda yapılmış olan ciddi boyutta çalışmalar hakkında bilgi sahibi olacaklar” Geçmiş dönemde Rize’de görev yapan amcası ve dedesinden kalan belgeleri karıştırdıklarında ortaya 80 yıl önce yazılmış ve basılmamış bir kitap çıktığını ifade eden Tanıl Başar isimli vatandaş da “Bende bulunan arşiv amcamdan ve dedemden kalma belgeler mevcuttu. Bunları ben babamdan devir alınca sakladım. İçeriği hakkında fazla bir bilgi sahibi değildim. Aslında babamda değildi. Rauf Başar’ın yazılmış bir kitabı olduğu hakkında bilgimiz olsaydı bu kitap daha önce kitabı basılmış olacaktı. Fakat biz bu kitabın varlığından haberdar olmadığımız için bu çok uzun yıllar aldı. Yaklaşık 80 yıl sonra ortaya çıktı. İleri yaşlarımda bir görevi teslim aldım. Benim tahmin etmediğim ve beni mutlu kılan bir durumla karşılaştık. Bu kitabın varlığını ben de tahmin etmiyordum. Bu kitabın yakında basımı da gerçekleştirilecek. Herkes Rize’de çay ziraatı ile ilgili 1930’lu yıllarda yapılmış olan ciddi boyutta çalışmalar hakkında bilgi sahibi olacaklar” dedi.