POLİTİKA - 28 Ekim 2025 Salı 15:33 | Son Güncelleme : 28 Ekim 2025 Salı 17:12

Cumhurbaşkanı Erdoğan: ''Savunma sanayiinde tam bağımsız Türkiye hedefine doğru ilerliyoruz''

A
A
A

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Son 23 yılda savunma sanayi, diplomasi ve güvenlik başta olmak üzere attığımız adımlarla Türkiye’yi göz ardı edilemez bir ülke haline getirdik." dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kahramankazan’da BMC Ankara Tank ve Yeni Nesil Zırhlı Araçlar Üretim Tesisi Açılışı ve İlk Yeni Altay Tankları teslimat Töreni'ne katıldı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasının başında Balıkesir Sındırgı ilçesinde meydana gelen deprem dolayısıyla Balıkesirlilere geçmiş olsun dileklerini iletti. Erdoğan,"6,1 büyüklüğündeki depremde Allah’a hamdolsun can kaybı yaşanmadı. İkinci sebeplerle yaralanan 26 vatandaşımız ise gerekli tıbbi müdahalelerin ardında taburcu edildi. İçişleri Bakanımız ekibiyle birlikte süratle bölgeye intikal etti, biz de kendisinden gerekli bilgileri aldık ve alıyoruz. Hasar tespit ve yıkılan binaların enkaz kaldırma çalışması devam ediyor. Rabbim ülkemizi her türlü afetten muhafaza eylesin diyorum" dedi.

Türk savunma sanayi adına büyük bir heyecanı ve aynı zamanda büyük bir gururun yaşandığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ülkemiz savunma sanayine mühendis ve teknisyenlerimize duyduğumuz güvenin boşuna olmadığını, gerek bu tesis, gerekse teslimatı yapılan Altay tankımızla bir kez daha görüyoruz. Savunma sanayimizin gelişmesi, güçlenmesi, tam bağımsızlık hedefine ulaşması için canla, başla çalışan herkese, sektördeki tüm kardeşlerime şükranlarımı sunuyorum.Bu uğurda ter döken, şahadete eren kardeşlerime de Cenabı Allah’tan rahmet niyaz ediyorum. Bilhassa geçen sene 23 Ekim tarihinde TUSAŞ tesislerine yönelik kalleş saldırıda şehit olan vatan evlatlarını rahmetle ve minnetle yad ediyorum" ifadelerini kullandı.

Başkanlığını yaptığım Savunma Sanayi İcra Komitesi’nde alınan kararlar ışığında, savunma sanayinde tam bağımsız Türkiye hedefine doğru sağlam adımlarla ilerliyoruz. Bir yandan yeni projeleri, yeni savunma ürünlerini geliştirip devreye alırken, diğer yandan yeni tesislerimizin açılışını yapıyor, yerli ve milli araçlarımızı envanterimize katıyoruz.

Bundan 2 ay önce 47 araçtan oluşan sistemler sistemi çelik kubbeyi kahraman Ordumuza kazandırmıştık. Aynı şekilde ASELSAN’ımızdaki 14 üretim tesisimizin açılışını yapmış, 1,5 milyar dolar yatarım değerine sahip Oğulbey Teknoloji Üssü’nün temellerini atmıştık. Bugün de BMC Ankara Tank ve Yeni Nesil Zırhlı Araçlar Üretim Tesisimizin açılışını gerçekleştiriyoruz. Araştırma ve geliştirme merkezleriyle, test alanlarıyla, zırhlı laboratuvarları ve eğitim parkurlarıyla 840 bin metrekarelik alana yayılan bu devasa tesiste inşallah 1500’ü aşkın nitelikli personelimiz görev yapacak. Robotik kaynak sistemlerinden ileri sensör teknolojilerine, simülasyon altyapısından veri analitiğine kapsamlı bir teknoloji üssü daha savunma ekosistemimize entegre olacak" diye konuştu.

63 bin metrekare kapalı alana sahip, seri üretim hattında her ay 8 adet Altay tankıyla muharebe sahasının kalesi olarak tarif edilen 10 adet Altuğ’un imal edileceğini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, diğer savunma ürünlerinde olduğu gibi Altay tanklarından da hedefin özellikle kritik malzemelerde kimseye bağlı olmamak olduğunun altını çizdi.

.Ambargolara rağmen nasıl bugünkü aşamaya gelindiyse bundan sonraki süreci de başarıyla yürüteceklerini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan," Her zaman söylüyorum, bakın bugün bir kez daha tekrar ediyorum, hedeflerimize giden yolda önümüze çıkan ve çıkartılan engeller bizi sadece yavaşlatır, belki biraz geciktirir, ama menzile varmamıza asla mani olamaz. Ya bir yol bulur, ya bir yol açar eninde sonunda hedeflediğimiz yere ulaşırız. Stratejik önemi fevkalade yüksek bu modern tesisin bizlere hedeflerimize bir adım daha yaklaştıracağına inanıyorum" açıklamasını yaptı.

Küresel ölçekte süregiden askeri, siyasi ve ekonomik rekabetin her geçen gün boyut ve şekil değiştirdiğini, yeni araçları yeni imkanların, yeni kabiliyetlerin bu mücadelenin hem seyrini etkilediğini hem de kapsama alanını genişlettiğine dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan," Gümrük vergilerinin teknolojik kırılmaları tetiklediği, enerji politikalarının gıda güvenliğini doğrudan tehdit ettiği hassas bir dönemin içindeyiz. Şunu bir defa çok net görebiliyoruz: Yeni bir jeopolitik denklem kurulmakta. Uluslararası sistem yalnızca kabuk değil, mecra da değiştirmektedir. Sayısı bir elin 5 parmağını geçmeyen güçlerin küresel sistemi donime ettiği düzende ciddi kırılmalar yaşanmaktadır" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, yakın tarihte defalarca şahit olunduğu üzere ne uluslararası kurumların, ne de beynelmilel hukukun insanlara yeterli güveni ve güvenceyi artık vermediğini belirterek," Haklı olmanın yetmediği, hakkınızı korumak için güçlü olmanız gerektiği bir dünyada yaşadığımız gerçeğiyle sürekli yüzleşiyoruz. Bunu önce 1990’lı yıllarda Bosna’da gördük, daha sonra 14 yıl boyunca komşumuz Suriye’de gördük, en son 70 bin masumun hayatını kaybettiği Gazze soykırımında gördük. Çoğu çocuk ve kadın binlerce, yüz binlerce kardeşimiz buralarda katledildi, toplu kıyıma uğradı, fakat ne uluslararası hukuk, ne de dev bütçeli kurumlar bu zulümlerin ve katliamların önüne geçemedi. Küresel barış ve güvenliği sağlamakla görevli yapılar hiçbir adım atmadı. Bırakın engellemeyi, birçok bölgede eli kanlı zalimleri koruyup kolladılar. Şurası bir gerçek ki, günümüzde onurlu bir şekilde yaşamak istiyorsanız her alanda güçlü olmak, caydırıcı olmak mecburiyetindesiniz. Ekonominizi güçlendirmek, dışa bağımlılığınızı azaltmak, kapasitenizi arttırmak, yani kendi göbeğinizi kendiniz kesmek durumundasınız. Aksi takdirde üzülerek ifade ediyorum, kurtlar sofrasına dönüşen bu yeni düzende kimse kimseye acımaz, gözünün yaşına bakmaz" şeklinde konuştu.

Risk ve tehditlerin asimetrik biçimde arttığı bu dönemin farkına en erken varan ülkelerden birinin Türkiye olduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan," İlk günden itibaren değerlendirmelerimizi yaptık, tedbirlerimizi aldık, tabiri caizse dersimize çok iyi çalıştık. Son 23 yılda savunma sanayi, diplomasi ve güvenlik başta olmak üzere attığımız adımlarla Türkiye’yi göz ardı edilemez bir ülke haline getirdik. Mazlumun zalime boyun eğmediği, güçlünün güçsüzü ezmediği adil bir dünya için diplomatik, askeri, siyasi, ticari ve ekonomik tüm imkânlarımızı seferber ettik. En sıkıntılı zamanlarında dostlarımızın yardımına koştuk. Kardeşlerimizin yaralarını sardık. Türkiye’ye nerede ihtiyaç duyulduysa, imkânlarımız ölçüsünde elimizden geleni hiçbir bagaj taşımadan yapmaya gayret ettik. Bununla birlikte muhannete muhtaç olmamak için de kendi teknolojimizi kendimiz üretmeye başladık" açıklamasını yaptı.

Savunma sanayinde devletin desteği, özel sektörün dinamizmiyle birleşince son yıllarda büyük bir ivme yakalandığına dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan," Şöyle sözleri bir 20 yıl, 25 yıl geriye götürmek istiyorum. Ülkemizde bir toplu iğne üretebiliyor muyduk? Toplu iğne, silahtan bahsetmiyorum, hayır. Ama şu anda hamdolsun silahlarını üreten bir Türkiye var. Savunma sanayinde yüzde 20’yi bile üretemiyorduk, ama şimdi yüzde 80’i yakaladık. İnsansız hava araçları, nerede, böyle bir imkânımız var mıydı? Yok. Ama şimdi insansız hava araçlarını üreten, silahlı insansız hava araçlarını üreten, Akıncı’sını üreten bir Türkiye var. Son teknolojiye sahip hava, kara, deniz araçlarımızla destan yazmaya devam ediyoruz. Artık yalnızca takip eden değil, takip edilen bir devletiz. Modern silah sistemlerinden kompleks koruma paketlerine, sürüş destek modüllerinden elektronik harp altyapısına kadar her hamlesi, her ürünü merakla beklenen bir ülkeyiz" dedi.
Sektördeki 3 bin 500’ü aşkın savunma sanayi şirketi, 100 binin üzerindeki nitelikli personelin arı gibi çalışarak, küresel barış, huzur ve güvenliğe doğrudan katkı yapmayı sürdürdüğünü belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan," Dışa bağımlılık oranımız -az önce ifade ettim- yüzde 80’in üzerindeydi, şimdi artık yüzde 20 bile değil. Güvenlik güçlerimizin neredeyse tüm ihtiyaçlarını yerli ve milli savunma araç ve ekipmanlarımızla temin ediyoruz" şeklinde konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, savunma sanayinde bin 400’ün üzerinde proje olduğunu, Türkiye’nin İHA ve SİHA alanında dünyanın en başarılı ilk 3 ülkesi arasında yer aldığını, belirterek, Halihazırda dünyadaki en büyük 11. savunma ihracatçısı olunduğunu belirtti.

Türkiye’nin 2024’te dünya ihracat pazarında yüzde 65’le yerini aldığını dünya genelinde satılan her 100 insansız hava aracından 65’ini Türkiye’nin tedarik ettiğini, tam 180 ülkeye ürün ihraç ettiklerini bildirdi.

2025’te bu sayının daha da artacağını öngördüklerini bildiren Cumhurbaşkanı Erdoğan," Bu rakamları daha da artırmak, çeşitlendirmek, detaylandırmak mümkün. Geçmişte haksız uygulamalara, çifte standartlara, baskı ve ambargolara maruz kalmış bir ülke olarak kaybettiğimiz zamanı telafi etmeyi başardık. Bunu da ana muhalefetin temsilcisi olduğu, komplekslerini bir türlü yenemeyen kifayetsizlerin engelleme girişimlerine rağmen yaptık.

Ne diyorlardı? Onlar yapamasın diyorlardı. Biz 'yaparsa bu ülkenin evlatları yapar' dedik ve yola koyulduk. Genç mühendislerimize, genç kardeşlerimize, bu ülkenin genç beyinlerine inandık. Onlara güvendik. "Boyunuzdan büyük işlere kalkışmayın. Başımızı belaya sokmayın" diyenlere rağmen yaptık" ifadelerini kullandı.

""Siz teknolojiden ne anlarsınız? Oturun oturduğunuz yerde" diyenlere rağmen bütün bunları başardık. " diyen Erdoğan konuşmasını şöyle sürdürdü;

"Yoksa biz de bizden öncekiler gibi davranabilir, hiçbir riske girmeden statükonun konforlu alanında iktidarımızı rahatça sürdürebilirdik. Ama biz bu düzene itiraz ettik. Bu bağımlılık ilişkisine baş kaldırdık. Kelimenin tam anlamıyla, kelle koltukta bir mücadeleyle hamdolsun sadece 23 yılda dünyanın gıptayla baktığı, kimilerinin sevinçle kimilerinin de endişeyle takip ettiği bir savunma ekosistemini ülkemizde inşa ettik. Tabii burada şunu da ifade etmek durumundayım. Savunma sanayimize yaptığımız bütün yatırımların gerçek değeri inşallah gelecek yıllarda çok daha iyi anlaşılacak.Bugün muhalefetin küçümsediği itibarsızlaştırmak için her yolu denediği projelerin neye tekabül ettiğini bizden sonraki nesiller daha net görecekler" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan," Biz ulaştığımız noktayı asla yeterli bulmuyoruz. Şu Altay tanklarını bugün burada görüyoruz. Yeterli mi? Bize göre yeterli değil. Biz çok daha ileri teknolojiyi yakalamak durumundayız." Bu Alman teknolojisiydi. Biz şimdi onu çok daha ileri taşıdık. Bugün burada olduğu gibi büyük bir kararlılıkla hamlelerimize devam ediyoruz.1,5 milyon mühendislik saatiyle, 35 bin kilometreyi kapsayan test süreciyle, 3 bin 700 fiili atışla tüm aşamaları geçen Altay tanklarımızın ilkini bugün kahraman ordumuza teslim etmenin gururunu yaşıyoruz. Güncel muharebe ortamına en yüksek düzeyde adapte olmak üzere yeni sistemlerle donatılan Altay tankımız, en zorlu çevre koşullarına uygun olarak geliştirildi. Gerek atış gücü gerek devamlılık gerekse mobilite kabiliyetlerine dönük testleri hamdolsun başarıyla tamamladı"değerlendirmesini yaptı.

Bu yıl başlatılan teslimatı önümüzdeki senelerde daha da artan sayılarla gerçekleştireceklerini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan," Takip eden partilerde ise yerli ve milli imkanlarla geliştirdiğimiz Batu Güç Grubu ile birlikte Altay tanklarımızı ordumuzun envanterine katacağız. Altay'la birlikte Leopar 2A4 modernizasyon projemizin de teslimini önümüzdeki sene yapacağız.Dost ve müttefik ülkelerin de yoğun ilgisiyle Altay yurt dışı pazarlarda Türk savunma sanayisinin etki ve görünürlüğüne önemli bir katkı sunacak.

Şunu da özellikle belirtmek istiyorum. Altay'la birlikte tank teknolojisinde yeni bir dönemin kapılarını ardına kadar açmış oluyoruz. Altay'ın üretim ve geliştirme sürecinde edindiğimiz tecrübeyle, dijital kontrol sistemlerinden yapay zeka destekli karar alma yapılarına, otonom hareket yeteneklerinden ileri koruma sistemlerine büyük bir yetkinlik kazandık. Bu birikimi en iyi şekilde değerlendirecek, gelecekte dünya sahnesine çıkaracağımız yeni ürünlerimizi inşallah daha da geliştireceğiz.
Rabbim yar ve yardımcımız olsun diyorum. Bu düşüncelerle BMC Ankara tank ve yeni nesil zırhlı araçlar üretim tesisimizin bir kez daha hayırlı uğurlu olmasını diliyorum. Teslimatını yaptığımız Altay tankımızın Peygamber ocağımızın güç ve caydırıcılığına katkı yapmasını temenni ediyorum. Bu eserleri ordumuza ve milletimize kazandıran BMC firmamıza savunma sanayi başkanlığımıza tesisin yapımında emeği geçen her bir kardeşime bilhassa da proje ortaklarımız Katar'a canı gönülden teşekkür ediyorum. Sizleri bir kez daha muhabbetle selamlıyorum" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, BMC’in Kahramankazan’daki üretim tesislerini üzerinde Cumhurbaşkanlığı forsu bulunan özel üretim TOGG’la gezdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı, TOGG’un direksiyonuna geçen BMC Yönetim Kurulu Başkanı Fuat Tosyalı gezdirdi. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, Katar Başbakan Yardımcısı ve Savunma Bakanı Al Sani, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdülkadir Uraloğlu, SSB Başkanı Haluk Görgün ve İlim Yayma Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı TÜGVA İstişare Kurulu Üyesi Bilal Erdoğan da Cumhurbaşkanı Erdoğan’a tesis ziyaretinde eşlik etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasının ardından töreni alanında Savunma Sanayi ürünlerinin geçit törenini izledi. TSK envanterinde olan bir çok araç tören alanında özel parkurda gösteriler yaptı.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Adana AOSB Başkanı Sütcü: "Sanayicinin ihtiyaçlarını önceleyen bütüncül bir yönetim anlayışı benimsiyoruz" Adana Hacı Sabancı Organize Sanayi Bölgesi (AOSB) Yönetim Kurulu Başkanı Bekir Sütcü, sanayicinin ihtiyaçlarını önceleyen bütüncül bir yönetim anlayışı benimsediklerini söyledi. AOSB Başkanı Bekir Sütcü ve yönetimi, Ticaret Bakan Yardımcısı Özgür Volkan Ağar ile beraberindeki heyeti ağırlayarak bölgenin gelişim süreci, mevcut durumu ve geleceğe yönelik hedefleri hakkında kapsamlı bilgiler verdi. Ziyarete İhracat Genel Müdürü Mehmet Ali Kılıçkaya, Daire Başkanı Caner Bozat, OAİB Genel Sekreteri Musa Demir, TTB Genel Müdürü İlker Yeşil, AKİB Genel Sekreteri Mehmet Ali Erkan, AKİB Genel Sekreter Yardımcısı Osman Erşahan ile Ticaret Uzmanları Burcu Banu Başal ve Veysel Karani Demirel katıldı. Heyeti AOSB Başkanı Bekir Sütcü, Yönetim Kurulu Başkan Vekili Ömer Kaya, Yönetim Kurulu Üyeleri Yusuf Kara ve M. Nedim Büyüknacar ile Bölge Müdürü Ersin Akpınar ağırladı. AOSB’nin yalnızca üretim alanlarıyla değil, enerji, çevre, altyapı, lojistik, güvenlik ve sosyal hizmetler başta olmak üzere sanayicilere sunduğu fark oluşturan hizmetlerle öne çıktığını vurgulayan Başkan Sütcü, "Sanayicinin ihtiyaçlarını önceleyen bütüncül bir yönetim anlayışı benimsiyoruz" dedi.Sütcü, yatırımcıya hazır, güçlü ve sürdürülebilir bir üretim ortamı sunduklarını belirterek, AOSB’nin planlı büyüme modeliyle hem yerli hem de yabancı yatırımcılar için cazip bir merkez olmaya devam ettiğini dile getirdi. "12 vizyoner proje daha hayata geçirilmeye hazırlanılıyor" Bugüne kadar hayata geçirdikleri hizmetler ve devam eden çalışmalardan da söz eden Sütcü, bölgenin ihtiyaçları ve stratejik hedefleri doğrultusunda fizibilite çalışmaları tamamlanan 12 vizyoner projeyi daha hayata geçirmeye hazırlandıklarını bildirdi. Bölgenin geleceğini şekillendirecek güçlü bir vizyonla projelerini planladıklarını ifade eden Başkan Sütcü, sürdürülebilirlikten afet yönetimine, enerji verimliliğinden lojistik altyapıya kadar pek çok alanda modernizasyon çalışmalarına devam ettiklerini, günün ihtiyaçlarını göz önünde bulundurarak sanayiciye hizmet sunduklarını anlattı. Sütcü, altyapıdan üstyapıya, sanayi sitesi, toplu konut projesi, GES projeleri, konaklama, afet yönetimi, tır parkı ve Misis Köprülü Kavşak Revizesi Projesi’ne kadar birçok çalışma ile sanayiciye hizmetlerini günün ihtiyaçlarını dikkate alarak sürdüreceklerini kaydetti. AOSB Bölge Müdürü Ersin Akpınar tarafından da heyete kapsamlı bir sunum yapıldı. Sunumda, bölgede sanayicilere sağlanan elektrik, doğalgaz, içme ve kullanma suyu, atık su arıtma hizmetleri ile altyapı yatırımları detaylı şekilde aktarıldı. Ticaret Bakan Yardımcısı Özgür Volkan Ağar ve beraberindeki heyet verilen hizmetlerden dolayı tebriklerini iletirken, AOSB yönetimi de konuk heyete nazik ziyaretleri için teşekkür etti.
Bolu Doğru bilinen yanlışı uzmanı açıkladı: "Gözüne bakıp tazeliğini anlarım diyen yalan söyler" Balığın tazeliğinin gözünden anlaşılmadığını söyleyen esnaf, özellikle istavrit ve mezgitte dikkat edilmesi gereken püf noktaları anlattı. Bolu’da balık tezgâhlarında kış hareketliliği yaşanırken, vatandaşların balık alırken en çok yanıldığı konulardan biri de tazelik kriterleri oluyor. Yılların balıkçısı İlhan Başaran, balığın tazeliğinin gözünden anlaşılmayacağını vurgulayarak önemli uyarılarda bulunurken, pazarda balık fiyatlarının da geniş bir aralıkta seyrettiğini söyledi. "Balık kıvrıksa tazedir" İstavrit balığının tazeliğinin renginden anlaşılabileceğini belirten Başaran, "İstavrit kırmızıysa, rengi parlıyorsa ve balık kıvrıksa tazedir" dedi. Mezgit balığının ise oldukça hassas bir tür olduğuna değinen Başaran, bayat mezgidin kolayca ayırt edilebileceğini ifade ederek, "Mezgit çok hassastır. Bayat olduğu zaman karınları patlar. Eğer balığın karnı patlaksa bayattır, o şekilde almayın" şeklinde konuştu. "Patlak değilse tazedir" Balığın tazeliğinin gözle alakalı olmadığını vurgulayan Başaran, "Tazelik, balığın gözüyle alakalı değildir. Ben balığın gözüne bakıp tazeliğini anlarım diyen yalan söyler. Mezgit patlak değilse tazedir. Bayatladığı zaman darmadağın olur. Mezgittin hiçbir yerinde yara olmaması lazım" ifadelerini kullandı.
Ankara İletişim Başkanı Duran: "Dezenformasyon hakikate karşı bir tehdittir" Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Burhanettin Duran, dezenformasyonun sadece yanlış bilgi olmadığını, devletlerin kapasitesine zarar veren varoluşsal bir tehdit olduğunu belirterek, "Dezenformasyon çerçevesindeki tehdit aslında hakikate karşı bir tehdittir ve giderek de uluslararası bir enstrümana dönüşmüştür. Bunlar tabii ki aynı zamanda milli güvenlik, toplumsal istikrar ve uluslararası itibarı doğrudan ilgilendiren stratejik bir alan haline gelmiştir" dedi. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığınca düzenlenen "Türk Devletleri Dezenformasyonla Mücadele Forumu" nda Türk dünyasından medya ve iletişim profesyonelleri bir araya geldi. Forumun açılış konuşmasını gerçekleştiren Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Burhanettin Duran, içinde bulunulan yüzyılın en kritik meselelerinden biri olan dezenformasyonla mücadelede yeni iş birliği kapılarının aralanması ve iletişim cephesinde safların sıklaştırılması gerektiği mesajlarını verdi. Tarihin, zaferlerin, kazanımların, mücadelenin ve geleceğin ortak olduğu Türk dünyasından gelen konukları, Ankara’da ağırlamaktan duyduğu memnuniyeti dile getirerek sözlerine başlayan Duran, "15 Aralık Dünya Türk Dili Ailesi Günü"nü kutladı. Ortak alfabe ile yayınlanan "Türk Dünyası Vizyon Belgesi"nin hayırlı olmasını dileyen Duran," Bugün de Aile Meclisimizde, yüzyılımızın en kritik meselelerinden birini, dezenformasyonla mücadeleyi konuşacak; yeni iş birliği kapılarını aralayacak, iletişim cephesinde safları daha da sıklaştıracağız inşallah" dedi. Burhanettin Duran, Türk Devletleri Teşkilatı’nın, dünyanın belirsizliklerle, çatışmalarla, kırılmalarla sarsıldığı, büyük bir sistem krizinin vuku bulduğu bir dönemde kardeşlik bağından güç alan ülkeler olarak bir araya geldiğini ve kurumsallaşma yürütmekte olduğunu belirtti. Teşkilatın 16 yıldır "dilde, fikirde, işte birlik" şiarıyla ekonomik entegrasyondan ulaştırma koridorlarına, savunma iş birliğinden eğitim ve kültür politikalarına pek çok alanda ortak çalışmalar yürüttüğünü hatırlatan İletişim Başkanı Duran, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Türk Devletleri Teşkilatı 12. Zirvesi’nde yaptığı, "Terörizmden yasa dışı göçe, siber tehditlerden iklim değişikliğine kadar ortak bir duruşla mukabele edebileceğimizi, kendi gök kubbemiz altında kendi güvenliğimizi güçlendirebileceğimizi düşünüyorum" açıklamalarını alıntılayarak verilen mesajların önemli olduğuna vurgu yaptı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın "kendi gök kubbemiz altında kendi güvenliğimizi güçlendirmek" ifadesinin çok şey ifade ettiğini kaydeden Duran, "Bizler medya ve iletişim profesyonelleri olarak burada bir araya geldik. Ancak hepimizin bildiği ve mutabık kaldığı hususlar var. Uluslararası bazı çevrelerin iletişim alanında sahip olduğu egemenlik ve zaman zaman tahkim ettiği "söylem tekeli" aslında sadece bizlerin iletişimcilerin konusu değildir" değerlendirmesini yaptı. İletişim alanında karşılaşılan, başta dezenformasyon olmak üzere manipülasyon, siber saldırı, sosyal platformlarda artan nefret dili ve bilgi güvensizliği gibi tehditlerin kamu düzenine karşı doğrudan tehdit oluşturduğunu ifade eden Duran, dezenformasyon çerçevesindeki tehdidin aslında hakikate karşı bir tehdit olduğunu ve giderek de uluslararası bir enstrümana dönüştüğünü aktardı. Burhanettin Duran, bunların aynı zamanda milli güvenlik, toplumsal istikrar ve uluslararası itibarı doğrudan ilgilendiren stratejik bir alan haline geldiğinin altını çizerek" Bu çerçevede zihni bir felaket, algısal bir çürüme veya gerçeğin katli şeklinde ifade edebileceğimiz dezenformasyonun ne kadar büyük bir risk ve tehdit olduğu da anlaşılmıştır" dedi. Duran, dezenformasyonla mücadelenin hem "Türk Dünyası 2040 Vizyonu" belgesinde hem de "2025 Enformasyon Alanındaki Eylem Planı"nda yer almasının tesadüf olmadığını, dezenformasyona karşı ortak mücadelenin vazgeçilmez olduğunu ortaya koyduğunu dile getirdi. Forumun da bu amaca hizmet ettiğinin altını çizen Duran, "Forum dezenformasyonla ortak mücadele azmimizi ve irademizi bir kez daha ortaya koymaktadır. Müşahede ettiğimiz uluslararası sistem krizi ve geçtikçe daha da derinleşen hakikat sorunsalının altında dezenformasyon mefhumu da var" diye konuştu. "Dezenformasyon devletlerin kabiliyet ve kapasitesine zarar verebilen varoluşsal bir tehdit" Dezenformasyonun küresel krizlerin bir sorunu olmakla birlikte, krizleri derinleştiren bir aparat olarak görülebileceğini kaydeden Duran, dezenformasyonun yalnızca yanlış bilgi olmadığını devletlerin kabiliyet ve kapasitesine zarar verebilen varoluşsal bir tehdit olduğunun altını çizdi. Duran, çağımızda savaşların artık yalnızca askeri yöntemlerle yürütülmediğini, hedef ülke, bölge veya halkın istikrarsızlaştırılmasının, önce zihinsel, toplumsal ve kurumsal direncinin aşındırılması boyutuyla aslında iletişim alanında başladığını belirterek, bu itibarla bakıldığında hibrit tehditlerle karşı karşıya olunduğunun açık olduğunu ifade etti. İstikrarsızlaştırma tehdidine karşı yapılacak en önemli işin ortak mücadele olduğunun altını çizen Duran, kasıtlı, hedefli ve koordineli bir dezenformasyon kampanyasıyla karşılaşmanın artık sıradan bir vaka haline geldiğini kaydetti. Duran, "Bu bağlamda kardeş Türk Devletlerini mercek altına aldığımızda; dezenformasyon girişimlerinin kimi zaman ortak hedefler üzerinden eş zamanlı şekilde, kimi zaman ise ülke özelinde ayrışan stratejilerle yürütüldüğünü gözlemliyoruz. Ne yazık ki başta enerji, savunma, ulaşım ve ticaret koridorları alanları olmak üzere bir çok stratejik projelerimize karşı propaganda ve dezenformasyon kampanyaları görüyoruz" değerlendirmesini yaptı. "TRT Avaz kanalımız "bizi bize anlatma misyonuyla" çok mühim bir görev üstlenmekte" İletişim Başkanı Duran, "Türk devletlerinin uluslararası itibarının, ortak kimlik bilincinin, iş birliği mekanizmalarının ve bölgesel dayanışmasının da hedef alındığını belirterek, "Güven aşındırma, meşruiyeti sarsma ve siyasi, stratejik kırılganlık amacı taşıyan bu kötücül girişimlerde; mesele bilgi ile ilgili değil, duygusal tepkiyi tetikleyecek söylemler üretmektir. Ulusal ve uluslararası kamuoylarında belirsizlik ve güvensizlik oluşturacak anlatılar devreye sokmaktır .İşte bu sistematik algı operasyonlarına karşı çalışmalarımızı üç temel boyutta yürütmemizin elzem olduğu kanaatindeyim. Birincisi, halklarımızın elbette birbirini daha yakından tanıması ve anlaması. Burada Türk Devletlerinin ortak sesi olan TRT Avaz kanalımız "bizi bize anlatma misyonuyla" çok mühim bir görev üstlenmektedir. İkincisi, Türk dünyasının uluslararası arenadaki anlatısının bizzat bizler tarafından güçlü bir şekilde inşa edilmesi. Türkiye olarak bizler bu anlamda hem TRT olarak hem Anadolu Ajansı olarak önemli bir faaliyet yürütüyoruz. Üçüncüsü, başta kriz ve afet durumları olması üzere toplumlarımızın dezenformasyona karşı direncini güçlendirme ve ortak mücadele mekanizmalarının kurulmasıdır. Bu forum bu amaca hizmet etmektedir" açıklamasını yaptı. "Bugüne kadar 2 bin 500’e yakın dezenformasyonu gözler önüne serdik" Türkiye’nin bu yöndeki çalışmalarını anlatan Duran, "Başkanlığımız bünyesinde 2022 yılında kurulan Dezenformasyonla Mücadele Merkezimizde yalan haberleri, yanlış bilgileri, kurgusal içerikleri ifşa ediyoruz, algı operasyonlarına karşı mücadele veriyoruz. Bununla birlikte, kurumlar arası koordinasyon, erken uyarı mekanizmaları, kriz dönemlerinde hızlı bilgilendirme ve toplumda medya okuryazarlığının güçlendirilmesi gibi uzun vadeli kapsamlı çalışmalar yürütüyoruz. Dezenformasyonla mücadelede, hem kurumlarımızla oluşturduğumuz koordinasyon mekanizması hem de e-devlet Dezenformasyon Bildirim Servisi üzerinden milletimizle kurduğumuz iletişim ağı büyük önem taşımaktadır. Oluşturduğumuz bu sistemle bugüne kadar 2 bin 500’e yakın dezenformasyonu gözler önüne serdik; doğrusu bu çabamızın milletimiz tarafından da büyük bir memnuniyetle karşılandığını ifade etmek isterim. dikkat çektik, hakikati anlattık" dedi. Sosyal medyanın çok sayıda bilgi ve iddianın dolaştığı bir alan olduğunu oradaki bilgilerin teyit edilmeden doğru kabul edilmesinin toplumu yanlış yönlendireceğini ifade eden Duran, Türk Devletlerine yönelik çok sayıda yalan içeriğin ifşa edildiğini bildirdi. 2. Karabağ Savaşı sırasında yürütülen dezenformasyonlara karşı da savaş sürecinde ve sonrasında, Azerbaycan’ın Karabağ Zaferini gölgeleme amaçlı çok sayıda dezenformasyon üretildiğini dile getiren Duran, bu konuda Azerbaycan’a destek verildiğini aktardı. Bununla ilgili bir örneği paylaşan Duran, "Karabağ’a giren Azerbaycan askerleri yaşlı Ermeni bir kadınla alay ettiği başlığıyla sunulan bir yalan haber vardı. Burada güya bir asker yaşlı kadına bir bardak su uzatıyor ve kadın suyu içecekken başka bir asker bu suyu döküyor. Halbuki videonun tam halinde açık ve net bir şekilde Azerbaycan askerinin bizzat kendi eliyle Ermeni kadına su içirdiği görülmekteydi. Şimdi tabii görüntüleri keserek biçerek bambaşka bir forma getirmek ne yazık ki artık mümkün. Hatta daha fazlası mümkün" dedi. Duran, yapay zekayla hazırlanan içeriklerin tehlike boyutuna işaret ederek, "Kurgular yapay zekalarla bambaşka bir şekilde gerçekmişçesine ortaya çıkarılabiliyor. İşte böyle bir ortamda iletişimin yeni dinamikleri ve verdiği imkanlarla ortaya ciddi riskler de çıkıyor. Bununla mücadele için ortak stratejileri hayata geçirmemiz gerektiği açıktır. Bize karşı yazılmaya çalışılan hikaye ve inşa edilen anlatıyı ancak biz birlikte çalışarak birlikte ortak anlatımızı oluşturarak aşabiliriz" diye konuştu. "Yapay zeka destekli manipülasyonlara karşı birçok alanda kritik adımlar atıyoruz" Burhanettin Duran dezenformasyona karşı daha somut işbirlikleri geliştirmek zorunda olunduğunu ifade ederek, "Ortak teyit mekanizmaları kurmak durumundayız. Erken uyarı sistemlerini işleterek, birbirimizle paylaşmak durumundayız. Türkiye olarak medya okur yazarlığının arttırılması, çocuklarımızın ve gençlerimizin dijital tehditlere karşı bilinçlendirilmesi, siber güvenlik altyapısının güçlendirilmesi, yapay zeka destekli manipülasyonlara karşı algoritmik izleme araçlarının geliştirilmesi ve kamu kurumları arasında eş güdümlü bilgi paylaşımının kurumsallaştırılması gibi birçok alanda kritik adımlar atıyoruz" şeklinde konuştu. Bu anlamda çok ciddi bir kararlılıkla çalıştıklarını sözlerine ekleyen Burhanettin Duran, "Bu alanda geliştirdiğimiz kapasiteyi büyük bir memnuniyetle kardeş ülkelerle paylaşmaktan ve onlarla birlikte çalışmaktan yanayız. Buna dair ortak bir irademiz var. Bu yaklaşım, Türk dünyasının bütünlüğünü hedef alan her türlü suni ayrıştırma girişimine karşı ortak bir duruşu da gösterecektir. Ben inanıyorum ki ülkelerimiz arasındaki veri paylaşımı, tecrübe aktarımı, ortak teyit mekanizması ve hızlı reaksiyon kapasitesi, Türk dünyasının bilgi alanındaki savunma şemsiyesini oluşturacak önemli unsurlardır. Ülkelerimizi, teşkilatımızı, birliğimizi ve kardeşliğimizi dezenformasyon kampanyalarına karşı korumak durumundayız. Onların yıkıcı etkilerinden korunmak için bir kurumsallaşmaya ihtiyacımız var. Ve bunu da uluslararası ölçekte bir mekanizmayla yürütmek gerekir" açıklamasını yaptı. Duran, sözlerinin sonunda Türk Devletleri Teşkilatı Forumu’na katılan ve katkı sunan isimlere teşekkür etti.
İstanbul GAİN Medya’ya yönelik yürütülen soruşturmada 4 şüphelinin ifade işlemleri başladı GAİN Medya’ya yönelik yürütülen soruşturma çerçevesinde 4 şüphelinin ifade işlemleri başladı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından GAİN Medya’ya yönelik ‘kara para aklama’ soruşturması sürüyor. Soruşturma kapsamında gözaltına alınan şüpheliler Berkin Kaya, Barbaros Reşat Gülcan, Selahattin Aydın ve Okan Karacan jandarmadaki işlemlerinin tamamlanmasının ardından Çağlayan’da bulunan İstanbul Adalet Sarayı’na sevk edildi. Şüphelilerin ifade işlemlerinin başladığı öğrenildi. Olayın Geçmişi İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında, şüpheli Berkin Kaya’nın hesap hareketleri incelendiğinde çok sayıda ve yüksek tutarlı nakit yatırma ve çekme işlemlerinin bulunduğu, işlemlerin kaynağının anlaşılamadığı, şahsın SWIFT işlemlerinin yoğun olduğu ve yurt dışındaki bazı şirketlere yüklü miktarda para transferleri gerçekleştirdiği belirlendi. Şüpheli Kaya’nın ortağı olduğu firmalar incelendiğinde, bu ölçekte para transferlerini açıklayabilecek yeterli sermaye yapısı veya ticari faaliyetinin tespit edilemediği, hesaplarının yasadışı bahis ve dolandırıcılık faaliyetlerinde kullanıldığına ilişkin çok sayıda istihbarat bulunduğu, hesaplarda dolaşan yüklü miktarların kaynağının da açıklanamadığı tespit edildi. Yapılan araştırmalar ve MASAK raporu doğrultusunda, 2020 yılında kurulan GAİN Medya Anonim Şirketi’nin yüzde 50 hissesinin 2024 yılında şüpheli Berkin Kaya tarafından devralındığı, bu devir öncesi ve sonrasında 19 Nisan 2024 ile 22 Ekim 2024 tarihleri arasında şirkete toplam 310 milyon TL nakit, 88 milyon TL havale/EFT ve 9 Ocak 2025’te 1 milyon dolar olmak üzere toplamda yaklaşık 450 milyon TL tutarında ödeme yapıldığı tespit edildi. 29 Kasım 2024 tarihli genel kurul toplantısında şirket sermayesinin 1 milyar TL’ye çıkarıldığı, sermaye artışının 380 milyon TL’den fazlasının ortakların şirketten alacaklarının sermayeye mahsubu yoluyla karşılandığı, şirket finansmanının büyük ölçüde yüklü nakit girişleri ve yurtdışı kaynaklı transferlerle sağlandığı anlaşıldı. Soruşturma kapsamında para hareketlerinin miktarı, sıklığı ve yöntemi itibarıyla ticari hayatın olağan akışına aykırılık taşıdığı değerlendirildi. Öte yandan 12 Aralık 2024’te şüpheli Selahattin Aydın tarafından tek ortaklı ve 10 milyon TL sermaye ile kurulan Anahat Medya Anonim Şirketi’nin, GAİN Medya Anonim Şirketi’ni 22 Ocak 2025 tarihinde 450 milyon TL bedelle devraldığı, aynı tarihte nakit sermaye artırımına gidilerek sermayesinin 470 milyon TL’ye çıkarıldığı belirlendi. Anahat Medya Anonim Şirketi tarafından 28 Ocak 2025 ve 22 Ağustos 2025 tarihleri arasında GAİN Medya Anonim Şirketi’ne yaklaşık 1 milyar 76 milyon TL tutarında EFT ve havale işlemi gerçekleştirildiği, bu işlemlerin finansmanının Selahattin Aydın’ın hesabına yatırılan yüklü miktardaki nakit paralarla sağlandığı ve söz konusu tutarların kısa süre içerisinde GAİN Medya Anonim Şirketi’ne aktarıldığı anlaşıldı. İşlemler birlikte değerlendirildiğinde, suç gelirlerinin aklanmasına yönelik organize bir finansal yapı oluşturulduğuna dair kuvvetli şüphe bulunduğu soruşturma kapsamında belirlendi. Elde edilen deliller doğrultusunda, şüpheliler Berkin Kaya, Barbaros Reşat Gülcan ve Selahattin Aydın’ın yakalanması amacıyla İstanbul İl Jandarma Komutanlığı Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekiplerince bugün eş zamanlı operasyon düzenlendi. Operasyonda 3 şüpheli de yakalanırken, suçtan elde edildiği değerlendirilen taşınır ve taşınmazlara el konuldu. İstanbul Nöbetçi Sulh Ceza Hâkimliği tarafından verilen karar doğrultusunda ise GAİN Medya Anonim Şirketi, GAİN Studio Prodüksiyon Anonim Şirketi, GAİN Shorts Medya Anonim Şirketi, Anahat Holding Anonim Şirketi, Anahat Medya Anonim Şirketi, 3B Yazılım Teknolojileri Sanayi Ticaret Anonim Şirketi ve Berton Yapı İnşaat Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’ne Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun (TMSF) kayyım olarak atandı.