GÜNDEM - 05 Nisan 2021 Pazartesi 18:16

Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan bildiri açıklamasına sert tepki

A
A
A
Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan bildiri açıklamasına sert tepki

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Bir gece yarısı gerçekleştirilen bu eylem hem üslubu, hem yöntemi hem de yol açacağı açıkça belli olan tartışmaları itibarıyla kesinlikle art niyetli bir girişimdir” dedi.

Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde emekli amirallerin darbe imalı bildirisine ilişkin yapılan değerlendirme toplantısı sonrasında kameraların karşısına geçen Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir gece yarısı yayınlanan bildirinin art niyetli olduğunu belirterek, ana muhalefet partisini demokrasiden yana olmaya davet etti.

İki gündür Türkiye’nin gündemini meşgul eden tartışmaları ayrıntılarıyla değerlendirdiklerini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Her şeyden önce bir gece yarısı gerçekleştirilen bu eylem hem üslubu hem yöntemi hem de yol açacağı açıkça belli olan tartışmaları itibarıyla kesinlikle art niyetli bir girişimdir.

Emekli amirallerin vazifesi, 104 tanesi bir araya gelerek siyasi bir tartışma konusunda darbe imaları içeren bildirilen yayınlamak değildir. Aynı şekilde hiçbir emekli kamu görevlisinin de topluca böyle bir yola tevessül etme hakkı yoktur. Biz bu amirallerin, diplomatların ve diğerlerinin son dönemde Suriye’den Libya’ya, Doğu Akdeniz’den Ege’ye, Kıbrıs’tan Karabağ’a kadar verdiğimiz mücadelelerin hiç birinde bir araya gelerek ülkeleri için destek bildirisi yayınladıklarını görmedik. Yine bunları FETÖ’cü hainlerin başlattıkları 15 Temmuz darbe girişimine karşı milletimizin yanında yer alırken de görmedik. Tam tersine imza sahibi imza sahibi amirallerden bazılarının geçmişten bu güne ülkemizin hak ve menfaatleri aleyhine medyada verdikleri demeçleri, sergiledikleri duruşları üzüntü ile takip ettik” diye konuştu.

Tartışmanın sebebinin kesinlikle ifade özgürlüğü meselesi olmadığının altını çizen Erdoğan, “Buradaki isimlerin bir kısmı aynı görüşleri çeşitli medya mecralarında ve siyasi zeminlerde uzun süredir dile getirmektedir. Hiçbir isme medyadaki ve siyasi alandaki açıklamaları sebebiyle herhangi bir soruşturma açılmış veya benzeri işlem yapılmış değildir. Ancak, geçmişi darbeler ve bildirilerle dolu bir ülkede bir gece yarısı 104 emekli amiralin böyle bir girişimde bulunması asla kabul edilemez. Bunun adına ifade özgürlüğü diyemeyiz. İfade özgürlüğü ‘aksi halde’ diyerek başlayan ve ülkenin seçilmiş yönetimini darbe ile tehdit eden cümleleri de kesinlikle kapsamaz.

Emekli amiral sıfatıyla da olsa böyle bir girişim kahraman TSK’ya yönelik bir bühtandır. Bu yöntem ve bu tarz ifadeler dünyanın her yerinde demokrasiye, hukuk devletine, milli iradenin üstünlüğüne saldırı olarak kabul edilir ve aynı şekilde muameleye maruz kalır. Yayınlanan bildirinin milletimiz nezdinde bu derece sert tepki görmesinin bir diğer sebebi de çok daha büyük bir kampanyanın parçası alarak algılanmış olmasıdır.Eski diplomatlardan, eski milletvekillerinden, ülkemize karşı husumetleriyle bilinen sözde aydınlardan oluşan kimi kesimler bir süredir benzer söylemlerle yasamayı, yürütmeyi ve yargıyı hedef almaktadır. Üstelik bunların çoğu da ülkede dikili taşı olmayan, millete zerre faydası dokunmamış kişilerdir” şeklinde konuştu.

Siyasetçilerden bazılarının bu kirli kampanyaya destek vererek adeta kendilerini inkar ettiklerini söyleyen Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Biz, bildiri yayınlanır yayınlanmaz tüm siyasetçilerin kararlı bir şekilde ve en yüksek sesle karşı duruş sergilerini ve bu noktadaki duruşlarını güçlü bir şekilde beklerdik. Böyle yapmış olsalardı bugün burada sadece milli iradeye verilen desteğe teşekkür için huzurlarınızda bulunacaktım. Ülkemizde yapılan tüm darbelerin, vesayetin, milli irade üzerinde kurduğu tahakküm çabalarının hepsinin demokrasi karşıtı tüm bildirilerin özellikle arkasında yer alan bir zihniyet, bu defa da safını aynı istikamette belirlemiştir.

Girdiği her seçimde milletimizden gereken mesajı almış olmasına rağmen küçük ama örgütlü bir kesimin kontrolünden çıkmayı başaramayan ana muhalefet partisini bir kez daha demokrasiden yana tutum almaya çağırıyoruz. Buna karşılık yapılan açıklamaya hak ettiği cevabı vererek milli iradeden yana tavır koyan tüm siyasi parti liderlerine ve temsilcilerine, yargı kurumlarına, üniversitelere, illerimizdeki STK’lara şahsım, milletim adına şükranlarımı sunuyorum.”

"Elbette bu meseleyi siyasi istismar aracı haline getirmek isteyenler çıkacaktır"

Yayınlanan bildiriyi özellikle dikkate alıp gereken her tedbiri uygulama kararlığının ortaya konulduğunu ifade eden Erdoğan, "Elbette bu meseleyi siyasi istismar aracı haline getirmek isteyenler çıkacaktır. Onlarla da sandıkta hesaplaşacağız. Milletimiz kimin demokrasinin ve hukuk devletinin yanında durduğunu, kimin darbecilerin ve vesayetçilerin koltuğunun altına girdiğini görüyor. İnşallah 2023 seçimlerinde tüm bu yaşananları milletimizin takdirine sunacak, istiklal ve istikbal yolunda verdiğimiz mücadelenin neticesini hep birlikte takip edeceğiz" diye konuştu.

Yapılan açıklamada iki temel iddianın ortaya konulduğunu söyleyen Erdoğan, "Birincisi Montrö Antlaşması’nın tartışmaya açılmasıdır. İkinci iddia ise basında ve sosyal medyada yer alan bazı görüntülerdir. Bilindiği gibi İstiklal Savaşımızın ardından kimi konularla birlikte boğazların statüsü ile ilgili sorunun çözümü de sonraki yıllara bırakılmıştır. Uzun görüşmelerin ardından 2. Dünya Savaşı’nın hemen öncesinde, 1936 yılında bir kısmı da boğazlarla doğrudan ilgisi olmayan kimi devletlerle Montrö Sözleşmesi’ni imzaladık. Hiç şüphesiz boğazların kontrolünü uluslararası bir komisyon yerine pek çok sınırlama ile de olsaTürkiye’ye bırakan bu sözleşme dönemin şartlarında önemli bir kazanımdır. İmzalandığı tarihten bugüne kadar boğazlarda bu sözleşmeye uygun olmayan pek çok tartışmalı hususla karşılaştığımız bir gerçektir. Boğazlardaki gemi trafiğinin yer yer seyir güvenliğini tehdit edecek veya ciddi vakit kayıplarına yol açacak düzeye ulaşmış olması meselenin ayrı bir boyutudur. Her şeye rağmen Montrö’nün ülkemize sağladığı kazanımları önemli görüyor ve daha iyisi için imkan bulana kadar bu sözleşmeye bağlılığımızı sürdürüyoruz" ifadelerini kullandı.

Erdoğan, "Şu anda konumuz olan Montrö tartışması nereden çıktı? Esasen imzaladığımız tarihten beri bu sözleşme ile ilgili akademi dünyasında, medyada, diplomaside, askeri cenahta pek çok görüş ortaya konmuştur. Bugün de sözleşme tüm boyutlarıyla tartışılmaya devam etmektedir. Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı aldığı günlerde Meclis Başkanımıza bu çerçevede Montrö örneği verilerek bir soru yöneltilmiştir.

Kendisi bir hukukçu olan Meclis Başkanımız tamamen teorik olduğunu belirtiği bir cevap vererek konuyu izah etmiş fakat Montrö’den çekilme diye bir durum olmadığını açıkça belirtmiştir. Eskiden beri süren bu tartışmanın akademik açıdan teorik bir yaklaşıma konu edilmesi, emekli amirallerin bir araya gelerek yayınladıkları bildirinin omurgası haline dönüştürülmüştür. Şayet amaç Montrö Sözleşmesi ile ilgili tartışmaya katkı sağlamaksa, bunun mecrası bildiri yayınlamak değil, akademik dünyada ve medyada görüş ifade etmektir. Nitekim bu zaten yapılmaktadır. Hiç kimse akademideki, medyadaki, siyası alandaki tartışmalar sebebiyle kimsenin yakasına yapışmamış, meseleyi başka mecralara çekmeye çalışmamıştır. Ancak, önceki gece yayınlanan bildiri, tamamen bu çerçevenin dışında bir eylemdir" açıklamasında bulundu.

Kanal İstanbul ile Montrö arasında kurulan bağın temelden yanlış olduğunu ifade eden Erdoğan, ”Türkiye Kanal İstanbul sayesinde İstanbul Boğazı’ndaki ağır deniz yükü trafiğini hafifletirken Montrö sınırlamaları dışında tamamen kendi egemenliğinde bir alternatife kavuşmuş olacaktır. Bu bizim egemenlik mücadelemizdir. Biz şu anda İstanbul Boğazı’nda egemen miyiz maalesef. Bir başka ifadeyle Kanal İstanbul boğazdaki egemenlik haklarımızı güçlendirecek bir projedir. Atatürkçülük ve Cumhuriyetçilik adına Türkiye’nin milli egemenlik haklarını tahkim edecek böyle projeye karşı çıkanlar en büyük Atatürk ve Cumhuriyet düşmanıdır. Cumhurbaşkanı ve ülkenin en büyük partisinin genel başkanı olarak vazifem Türkiye’nin ve Türk milletinin hak ve menfaatlerini neyi gerektiriyorsa onu yapmaktır” dedi.

Montrö Sözleşmesi’nden çıkmayla ilgili halihazırda bir çalışma olmadığını kaydeden Erdoğan, ”Ama gelecekte bu ihtiyaç ortaya çıkarsa ülkemizi daha iyisine kavuşturmak üzere her sözleşmeyi gözden geçirmekten çekinmeyiz. Bunları uluslararası anlaşmaya veya tartışmaya açarız. Bildirideki ikinci mesele konusunda ise; biraz önceki toplantının açılış konuşmasında belirtiğim şu hususları buradan milletime duyurmak istiyorum. Biz geçmişte cübbeleriyle seçilmiş hükümete karşı düzenlenen mitinglerle katılan rektörlere, demokrasi ve hukuk adına karşı çıkmıştık. Geçmişte cübbeleriyle siyasi iktidarı hedef alan brifinglere iştirak eden yargı mensuplarını da demokrasi ve hukuk adına eleştirmiştik. Yine biz geçmişte üniformalarıyla milli iradeyi çiğneyen askerlerin yaptıklarını demokrasi ve hukuk adına doğru bulmadığımızı açıkça söylemiştik.

Bugün de aynı yerdeyiz. Türk Silahlı Kuvvetlerinin disiplin anlayışıyla bağdaşmayacak fotoğraf veren askere de olumlu bakmadık, bakmayız. Bunun münferit bir hadise olduğu açıkça bellidir. Söz konusu görüntünün yayınladığı gün Türk Silahlı Kuvvetlerimiz kendi içinde çok yönlü bir idari soruşturmayı hemen başlatmış ve sonuçlandırmıştır. Halen konu üzerinde çalışan Milli Savunma Bakanlığımız da kendi üzerine düşeni mutlaka yapacaktır. Bizim de yanlış bulduğumuz bu görüntünün ülkenin ve milletin topyekun huzursuzluğuna yol açacak bir bildirinin bahanesi olarak kullanılmasını kesinlikle art niyetli görüyoruz. Aynı şekilde tamamı da yalan veya yanlış olan bilgilerle Milli Savunma Üniversitemizi laiklik ve Atatürkçülük tartışmalarının içine çekmeye çalışanlar da sinsi gayeler taşıyor. Geçmişte darbe imalarını ‘genç subaylar rahatsız diyerek ifade edenlerin Milli Savunma Üniversitemiz sayesinde artık bu imkandan mahrum kalınca işi emekli amirallere havale ettikleri ettikleri anlaşılıyor" dedi.

"Demokrasi ve hukuk içinde çözülecek meselelerin darbe imalı bildirilerin bahanesi haline dönüştürülmesi, siyasi otoriteye rağmen anayasaya bağlılık gösterisi değil tam tersine anayasaya yönelik açık tehdittir" diyen Erdoğan konuşmasını şu sözlerle sürdürdü:

"Sadece bu tartışma bile başlı başına Türkiye’nin darbe dönemlerinin ürünü bir anayasadan yeni ve sivil bir anayasaya geçiş ihtiyacını ispatlamaya yeterlidir. Türkiye’nin geleceğine umutla bakmaya en çok ihtiyacı olduğu bir dönemde milletin ve özellikle gençlerin morallerini bozacak hiçbir hareketi masama ile karşılamayız. Ana muhalefet partisinin başını çektiği bir kesim bu tartışmanın ekonomik sıkıntıların üzerinin örtülmesi amacıyla kullanıldığını öne sürmektedir. Halbuki ekonomiye asıl zararı kendilerinin sürekli körüklediği bu tür tartışmalar vermektedir."

"Bu işin merkezinde aslında ana muhalefet partisinin ta kendisi var"

Çarşamba günü Türkiye ekonomisinin salgın şartlarında hangi başarılarını ortaya koyduğunu ayrıntılı şekilde aktaracağını bildiren Erdoğan, "Kendi ülkelerinin ve milletinin felaketinden iktidar devşirme peşinde koşan muhterisleri milletimizin takdirine havale ediyoruz. Şu anda bu 104 kişinin içerisinde bizzat Cumhuriyet Halk Partisi’nin üyesi olan, kendisi, karısı, yeğeni, oğlu, şusu busu olanlar var. Bunları da yakın zamanda yazılı ve görsel medyada göreceksiniz. Bu işin merkezinde aslında ana muhalefet partisinin ta kendisi var.

Biz ekonomide Türk ekonomisini yatırım, istihdam, üretim ve ihracat temellerinde büyütmeyi, çok daha iyi yerlere getirme mücadelesi vermeyi sürdüreceğiz. İktidara geldiğimizden bu yana biz ülkemizi nereden aldık, bugün neredeyiz. Yatırımlar dahil bütün bunları çarşamba günü millete seslenişte açıklayacağım. Aynı şekilde demokrasimizi milli irade üstünlüğü temelinde darbelere, cuntalara, vesayete karşı gerektiğinde canımız pahasına mücadele ederek güçlendireceğiz, çok daha iyi yerlere getirme mücadelesi vermeyi sürdüreceğiz” dedi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İzmir Stanimir Stoilov: “Hedefim Süper Lig’e çıkmaktı” Göztepe Teknik Direktörü Stanimir Stoilov, Gençlerbirliği galibiyetinin ardından yaptığı açıklamada, "Çok mutluyum çünkü buraya tek sebep için tek hedefle geldim o da Süper Lig’e çıkmaktı. Bu büyük kulüp taraftarıyla, tesisleriyle, organizasyonuyla Süper Lig’de olmayı hak ediyor” dedi. Trendyol 1. Lig’in 32. haftasında Göztepe, konuk ettiği Gençlerbirliği’ni 2-0 mağlup etti. Müsabakanın ardından düzenlenen basın toplantısında açıklamalarda bulunan Göztepe Teknik Direktörü Stanimir Stoilov, "Çok mutluyum çünkü buraya tek sebep için, tek hedefle geldim o da Süper Lig’e çıkmaktı. Bu büyük kulüp taraftarıyla, tesisleriyle, organizasyonuyla Süper Lig’de olmayı hak ediyor. Göztepe, Türkiye’de futboluyla keyif veren Fenerbahçe, Galatasaray’la birlikte belki 3 kulüpten bir tanesi. Çok iyi bir oyuncu grubumuz vardı. Çok çalıştılar. İki inanılmaz kaptanımız İsmail ve Atınç karakterleriyle takıma çok iyi liderlik ettiler. Özellikle Atınç oynamamasına rağmen gördüğüm en iyi profesyonellerden biriydi. Takıma liderlik etti. Kimse bireysel olarak kendisini düşünmedi, sadece kulübü düşündü. Taraftarlarımızı tebrik etmek, onlara teşekkür etmek istiyorum hep anımızda oldular" ifadelerini kullandı. “Bu kulüp Süer Ligi hak ediyor” Göztepe’nin ve bu şehrin Süper Lig’de olmayı hak ettiğini dile getiren Stoilov, "Taraftarımızdan seneye de bizi Süper Lig’de her zaman desteklemelerini istiyorum. Seneye Süper Lig’de taraftarımız için elimizden gelenin en iyisini yaparak en iyi performansımızı göstereceğiz. Tüm kulüp çalışanlarına, bu kulüp için emek veren herkese çok teşekkür etmek istiyorum. Herkes büyük bir mücadele gerçekleştirdi. Aynı zamanda özellikle Rasmus Ankersen, Ivan Mance ve Mehmet Sepil’e teşekkür ediyorum. Bana her zaman ilk andan beri güven verdiler. Bu büyük kulübün Süper Lig’de olmasını istiyordum, bunu başardığımız için çok mutluyum" dedi. Stoilov, "Bugüne kadar çok kupa kazanmış, Şampiyonlar Ligi tecrübeleri yaşamış, finaller görmüş bir hocayım. Göreve geldiğimizde daha agresif, daha önde basan bir Göztepe oluşturmaya çalıştık. Böyle hırslı taraftarı olan bir takımın agresif, baskılı oynaması gerektiğini düşünüyorum. Onlar sadece taktiksel bir futbol izlemeye gelmiyorlar, hırslı bir takım izlemek istiyorlar. Biz onlara bunu verdik ve başarılı olduk" şeklinde konuştu.
Şanlıurfa Cihat Arslan: “İnşallah biz Çorum’u yenersek son maça kalmaz ” Şanlıurfaspor Teknik Direktörü Cihat Arslan, Eyüpspor mağlubiyetinin ardından yaptığı açıklamada, "İnşallah biz Çorum’u yenersek son maça kalmaz ama kalacak görünüyor. Burada bir daha birlikteliğe, bütünlüğe ihtiyacımız var. Bu bizim tek başına takımla beraber kaldırabileceğimiz bir yük değil” dedi. Kendi sahasında Eyüpspor’a 3-1 yenilerek ligde kalma şansını son iki maça bırakan Şanlıurfaspor Teknik Direktörü Cihat Arslan maç sonu açıklamalarda bulundu. Ligde kalmalarının büyük ihtimalle son iki maça kalacağını söyleyen Arslan, “Ligde kalma mücadelesi verirken taraftarımıza teşekkür ediyorum ama bütünleşememenin sıkıntılarını da yaşıyoruz. Kimsenin kimseden haberi yok, kimsenin kimseye desteği yok. Maçtan önce yönetim kurulu geldi. Şehrimizde önemli bir yerde olan bir kişi, takım düşerse düşsün demiş. Yani çok enteresan. Yani bunu diyebilen insan bu şehirde nasıl yaşıyor. Diğer takımlar bütünleşirken bizim dağılmamamız lazım. Bunu özellikle söylüyorum. Yani düşerse düşsün, bu çok ağır bir şey. Sonrasında Eyüpspor’u sonuna kadar kutluyorum. Yanlış anlamayın, biz Eyüpspor’dan hiçbir şey istemedik, Allah korusun. Çünkü bize yapılan kıyak başkasına zulümdür. Bu yüzden ben verdikleri mücadeleyi tebrik ediyorum. Sadece orada bir penaltı pozisyonunda sakin olun, ne de olsa VAR var dedim, orada ben hata yaptım, özür dilerim. Durum bu, Eyüpspor’u tebrik ediyorum. Biz 2-1’den sonra çok pozisyona girdik. Hatta bir puanı cebimize de koyabilirdik ama onların önemli silahları var. Mağlup olduk ama puan tablosuna baktığınızda mücadele son iki maça kaldı. Hatta son maça bile kalabilir. İnşallah biz Çorum’u yenersek son maça kalmaz ama kalacak görünüyor. Burada bir daha birlikteliğe, bütünlüğe ihtiyacımız var. Bu bizim tek başına takımla beraber kaldırabileceğimiz bir yük değil” diye konuştu.
Eskişehir Bıçaklanan kadını kurtardıktan sonra tutuklanan gençlere destek için sevenleri bir araya geldi Eskişehir’de karısını ve kızını bıçaklayan Afganistan uyruklu şahsa müdahale ettiği esnada bıçakladığı gerekçesiyle tutuklanan gençlerin aileleri ve arkadaşları bir araya gelerek, ‘Adalet’ çağrısı yaptı. Odunpazarı ilçesi Emek Mahallesi’nde 5 Şubat 2022’de eşi Shannaz Nazari ve kızı Nasimgül Ahmadi’yi bıçaklayan Afganistan uyruklu Abdulkadir Ahmadi’ye o esnada yakınlardan geçen Tolga Daşkıran ve arkadaşı Hüseyin Şahin müdahale etti. Abdulkadir Ahmadi çıkan arbedede Hüseyin Şahin’i bıçakla yaralarken, kendisi de Tolga Daşkıran tarafından bıçaklanması sonucu yaralandı. Olayın ardından başlatılan soruşturmada tutuklandıktan sonra adli kontrol şartıyla serbest bırakılan Tolga Daşkıran’a devam eden yargılama sürecinin sonunda ‘kasten öldürmeye teşebbüs’ suçundan haksız tahrik ve iyi hal indirimiyle 5 yıl hapis cezası verildi. Eskişehir 4’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen dava sonrası Tolga Daşkıran’ın avukatı ve cumhuriyet savcısı tarafından Ankara Bölge Adliye Mahkesi’ne itiraz dilekçesi verildi. Cumhuriyet savcısı, Tolga Daşkıran’a verilen 5 yıl hapis cezasına ilişkin hazırladığı itiraz dilekçesinde Daşkıran’ın ‘meşru savunma’ hükümleri çerçevesinde hareket ettiğini belirterek, beraatını talep etti. Mahkeme heyeti, 13 Temmuz 2023 tarihinde yapılan itiraza rağmen Tolga Daşkıran’a verilen 5 yıllık hapis cezasını onadı. Ayrıca sanık Abdulkadir Ahmadi, eşini kasten öldürmeye teşebbüs suçundan iyi hal indirimiyle 12 yıl 6 ay hapis cezası, Daşkıran’ın arkadaşı Hüseyin Şahin ise 3 yıl 4 ay hapis cezasına çarptırıldı. Cezaların onanmasından sonra Eskişehir Adliyesi’ne giderek teslim olan Tolga Daşkıran ve Hüseyin Şahin tutuklanarak cezaevine gönderildi. Bugün Emek Mahallesi Yavuz Selim Sokak’ta Tolga Daşkıran’ın, Hüseyin Şahin’in ve dosyada yer alan Şükrü Tatar’ın aileleri ve arkadaşları bir araya geldi. Ellerindeki pankartla ‘Adalet’ çağrısı yapan grup, devlet büyüklerinin olaya el atmasını talep etti. Oğlunun tutuklanmasıyla büyük acı yaşadığını belirten Tolga Daşkıran’ın annesi Nazire Kurt, “Adalet çağrısı yapıyoruz. Çünkü çocuklarımız haksız yere yatıyorlar. Şu an içerideler, onların özgürlükleri bitti. Ben dayanamıyorum, ciğerim çok yanıyor. Anneyim ben. Bütün kadınlara da sesleniyorum, Tolgam’a, Hüseyin’e, hepsine destekçi olsunlar. Çünkü bunlar bir kadın için koştular. Gücüm yok, hiç konuşamıyorum. Ayakta zor duruyorum. Ben çocuklarımızı istiyorum. Türk adaletine güveniyorum. Madem bu ülkede kadın hakları var, benim çocuklarımı salsınlar. Benim çocuklarım hiçbir şey yapmadı. Allah’ın izniyle gelecekler, ben inanıyorum. Bu kul hakkı. Benim çocuklarım can kurtarmak için koştular ve de kurtardılar. Neden böyle bir şey oluyor? Ben adalet istiyorum. Ne yiyorum, ne içiyorum. Hiçbir şey düşünemiyorum, sadece gözümdeki yaşım bitti, dayanamıyorum. Lütfen, herkesten destek istiyorum” dedi. “Hem psikolojisi alt üst oldu hem de bu şahıs tarafından yaralandı” Davada 3 yıl 4 ay hapis cezasına çarptırılan Hüseyin Şahin’in ablası Ayşe Şahin ise, “Hüseyin Şahin, 1 ay sonra üniversite sınavına girecek. Bu olay yüzünden hem psikolojisi alt üst oldu hem de bu şahıs tarafından yaralandı. 16 yerinden bıçaklanan kadını kızıyla kurtarmaya çalışırken kendisi de bıçaklandı ve hiçbir müdahale yapmadığı halde şu anda içeriye alındı. Adalete güveniyorum. Lütfen, özgürlüklerini istiyorum. Tekrardan hayatına dönüp okuluna devam etmesini istiyorum” ifadelerini kullandı.