POLİTİKA - 22 Aralık 2018 Cumartesi 02:17

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay: ''Tek adamlık’ iddiasıyla karalamaya çalışmak, millete hakarettir'

A
A
A
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay: ''Tek adamlık’ iddiasıyla karalamaya çalışmak, millete hakarettir'

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, “Yeni yönetim sistemimizin ilk Cumhurbaşkanlığı görevine de yine milletimizin büyük teveccühü ve desteğiyle gelmiştir. Tamamı demokratik yöntemlerle yaşanmış bu süreci ‘tek adamlık’ iddiasıyla karalamaya çalışmak, millete hakarettir” dedi.

2019 merkezi Yönetim bütçe görüşmeleri devam ediyor. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, 2019 Merkezi Yönetim bütçe görüşmelerine katıldı ve yürütme adına konuştu. 

Oktay, tek adam iddialarına yönelik olarak, “Başkanlık sistemi, Türkiye’de önceki sistem yürürlükteyken de açıkça tartışılan bir konuydu. Önceki sistemde çok başlılığın olması, hızlı karar verilememesi, hızlı hareket edilememesi, esnek olunamaması, hareket alanının dar olması hepimizin gündemindeydi. Gerek normal gerekse kriz dönemlerinde, gerek yurt içi veya yurt dışındaki ani karar verilmesi gereken konularda sürecin ne kadar hantal olduğu kamuoyunda da on yıllarca tartışıldı. Ayrıca, Türkiye’de sistem değişiklikleri ne yazık ki siyasi iradenin arzusuyla veya milletin arzusuyla değil, sadece vesayet odaklarınca darbelerle gerçekleştirilebileceği, neredeyse herkesin belki de kanına kadar enjekte edilen bir şeydi. Bu dönemde ilk defa millet, siyasi iradenin, herhangi bir vesayetin altında ve etkisinde kalmadan değişiklik yapabileceğini gösterdi. Kamuoyunda sivil veya resmi tüm platformlarda yıllarca tartışılan, Meclisten geçen ve üzerine milletimizin onayladığı bir sistemin tek adam sistemi olabileceğine inanmıyorum. Türkiye’de ne zaman milli iradenin hâkimiyeti tesis edilse, hep aynı iddia dile getirilmiştir. Yeni yönetim sistemimizin ilk Cumhurbaşkanlığı görevine de yine milletimizin büyük teveccühü ve desteğiyle gelmiştir. Tamamı demokratik yöntemlerle yaşanmış bu süreci ‘tek adamlık’ iddiasıyla karalamaya çalışmak, millete hakarettir. Bu iddiayı dile getirenler, Sayın Cumhurbaşkanımıza değil, aslında doğrudan milletimize saldırmaktadır. Biz, Atatürk’ün Mecliste sapasağlam yerini bulan ‘Egemenlik kayıtsız, şartsız milletindir’ düsturunun arkasındayız. Sizler ‘Hayır’ diyorsunuz; ‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletin değil, vesayetin hakkı olmalı’. Hayır! Egemenlik kayıtsız, şartsız milletindir ve millet de kararını vermiştir” dedi. 

Cumhuriyet tarihinin en büyük ekonomik atılımlarının 2003-2017 döneminde gerçekleştirdiklerini belirten Oktay, “Bu dönemde, ekonomimizin yıllık ortalama yüzde 5,7 büyüdüğü ve refahın tabana yayıldığı bir ekonomik model oluşturduk. Satın alma gücü paritesine göre 2003 yılında kişi başına gelir açısından AB ortalamasının yüzde 35’ine denk gelen gelir seviyemizi, 2017 yılında AB ortalamasının yüzde 67’sine çıkarttık. Bir hatip, ‘Türkiye’nin büyümesini OECD ülkeleri ile değil, gelişmekte olan ülkelerle kıyaslayın’ demiştir. Türkiye küresel kriz sonrasındaki 2010-2017 döneminde yüzde 6,8 oranında büyürken; Çin, Hindistan dâhil gelişmekte olan ülkelerin aynı dönemde büyüme oranları ortalama yüzde 5,3’tür. Ülkemiz Sayın Hatibin kıyaslamamızı istediği ülkelere göre de yıllık ortalama 1,5 puan daha yüksek büyüme performansı göstermiştir. Bir başka hatip de büyüme rakamlarında son 10 yıllık dönemde kötü, son 60 yılın en vasat performanslarından birini sergilediğini belirtmiştir. 1960-2002 döneminde ortalama büyüme yüzde 4,3 iken AK Parti döneminde yüzde 5,7’ye yükselmiştir. Son on yılda ise büyüme ortalamamız yüzde 5’tir. Bir başka hatip de Türkiye’nin dünyadaki sıralamasının AK Parti döneminde değişmediğini ve 17’nci sırada kaldığını dile getirmiştir. Türkiye 2002 yılında 21 büyük ekonomi iken, 2017 yılı itibarıyla 17’inci büyük ekonomi haline gelmiştir. Satın Alma Gücü Paritesine göre ise aynı dönemde 17’inci sıradan 13’üncü sıraya yükselmiştir” ifadelerini kullandı.

Oktay, şöyle konuştu:
“Ağustos ayında dolar kurunun en yüksek seviyesinden bu yana Türk Lirası dolar karşısında yaklaşık yüzde 20 değer kazandı. Yine aynı dönemlerde yükselen Türkiye kredi risk swapı (CDS) risk primi 225 baz puan iyileşti.10 yıllık tahvil faiz oranları geriledi. Kasım ayı itibarıyla tüketici enflasyonu bir önceki aya göre yıllık bazda düşmüştür. Bu göstergelerdeki iyileşmeler güven endekslerine de yansıdı. Kasım ayında bir önceki aya göre reel kesim güven endeksi yüzde 6, ekonomik güven endeksi ise yüzde 9 yükseldi. Son 3 ayda ihracatımız yıllık yaklaşık yüzde 15 gibi çok yüksek bir oranda artarak, turizm ile birlikte dengelenme sürecine büyük katkı yaptı.”

Türkiye ekonomisi borç yükü bakımından sağlam yapısını koruduğunu söyleyen Oktay, “Borç stoku gibi makro göstergeleri, nominal seviye yerine milli gelire oranla değerlendirmek gerektiğini tekrar hatırlatmak istiyorum. Aksi takdirde ekonomideki ölçeğin büyüdüğünü göz ardı etmiş oluruz. Türkiye’nin 2002 yılında yüzde 60 olan kamu toplam net borç stokunun milli gelire oranı, bugün yüzde 9 seviyesine gerilemiştir. Ağustos ayında gerçekleştirilen spekülatif ataklara karşı hızlı ve güçlü tedbirler alınabilmesinde, bu durumun önemli katkısı var. Geçtiğimiz 16 yılda uygulanan başarılı ve ihtiyatlı maliye politikaları sayesinde, faiz giderlerinin GSYH’ye oranı ciddi bir şekilde düşürüldü” şeklinde konuştu.

Oktay, asgari ücretle ilgili olarak, “İktidara geldiğimiz 2002 yılı sonundan bu yana asgari ücrette enflasyonun oldukça üzerinde artışlarla ciddi iyileşmeler sağladık, asgari ücretlilerin hayat standartlarını yükselttik. Asgari ücret 2002 yılı Aralık ayında net 184 lira iken 2018 yılı Aralık ayında net bin 603 lira olmuştur. Bu dönemde asgari ücrette gerçekleşen artış nominal olarak enflasyon artışının 2 katından fazla olmuştur. Satın alma gücü paritesine göre 2003 yılında kişi başına gelir açısından AB ortalamasının yüzde 35’ine denk gelen gelir seviyemizi, 2017 yılında AB ortalamasının yüzde 67’sine çıkarttık” diye konuştu.
Oktay çocuk işçiliğine ‘hayır’ dediklerini aktararak, “Sokakta çalıştırılan çocuklarımız için 130 mobil ekip kurarak, alanda 11 bin 760 çocuğa müdahale ettik. ‘Kadın güçlü olursa aile de toplum da güçlü olur’ anlayışıyla, kadınlarımızın toplumsal statüsünün yükseltilmesine büyük önem veriyoruz. 2019 yılında aileyi güçlendirmek ve aileyi zayıflatan etmenleri ortadan kaldırmak için ilgili tüm paydaşlar ile işbirliği içinde Aile Şurasını düzenleyeceğiz. Uyguladığımız politikaların karşılık bulması neticesinde kadınların işgücüne katılımında ve istihdamında da önemli mesafeler kat ettik. Son 10 yılda kadın istihdamını yüzde 63 oranında arttıran ülkemiz, OECD ve Avrupa Birliği üyesi 28 ülke arasında ilk sıraya yerleşti” dedi.

Sağlık alanındaki gelişmelerden söz eden Oktay, “Bütçeden 2019 yılında sağlığa yaklaşık 157 milyar TL kaynak ayırıyoruz. Böylece, sağlık harcamalarının bütçe içerisindeki payı yüzde 16,3’e çıkmıştır. Anne ölümü, bebek ölümü, bağışıklama ve kronik hastalık yükü dâhil tüm ‘temel sağlık göstergelerinde’ en üst düzeye ulaşmayı amaçlıyoruz” ifadelerini kullandı.
Şehir hastanelerine ilişkin olarak Oktay, 2019-2021 yılları arasında yaklaşık 20 bin yataklı 168 hastaneyi tamamlamayı hedeflediklerini kaydetti. Oktay, “Önümüzdeki yıl 67 hastaneyi daha hizmete alarak 6 bin 480 nitelikli yatak kapasitesi daha kazanacağız. Şu ana kadar Adana, Isparta, Mersin, Yozgat, Kayseri, Elâzığ, Eskişehir ve Manisa Şehir Hastaneleri hizmete girdi,3 bin 704 yataklı dünyanın üçüncü büyük hastaneler kompleksini de önümüzdeki günlerde Ankara'da açacağız” şeklinde konuştu.

Adalet sistemine büyük önem verdiklerinin altını çizen Oktay, “Önümüzdeki dönem bu konuda köklü değişiklikler içeren çalışmalar yapacağımızı şimdiden Yüce Meclisimizin bilgilerine sunuyorum. 2019 yılının başı itibariyle yargıya ilişkin iki temel politika belgesi kamuoyuna açıklanacaktır. Bunların ilki Yargı Reformu Stratejisi, diğeri ise İnsan Hakları Eylem Planı olacaktır. Bu belgeler 2019 yılından itibaren uygulanacak ve hukuk devletimizi güçlendirecek çalışmalarımızın yol haritası olacaktır. Bu strateji belgesi hak ve özgürlüklerin daha iyi korunup geliştirilmesi alanındaki irademizi ortaya koyacaktır. 2019 yılında soruşturma ve yargılamalar için tayin edilen hedef süreler taraflara bildirilmeye başlanacak ve bu suretle vatandaş odaklı yargının tesisi yolunda önemli bir mesafe kaydedilecektir” diye konuştu.

2019 yılı ve sonrası dönemin yüksek katma değerli üretim öncülüğünde bir büyüme için milat olmasını istediklerine işaret eden Oktay, “Bu amaçla en öncelikli yapısal reformumuz Yerlileştirme Ürün Programı olacak. 4 binden fazla ürün arasından cari açığı kapatma hedefi doğrultusunda seçilen öncelikli ürünler, Ar-Ge'den seri üretime uçtan uca yönetilen program bazlı destek ve takip mekanizmalarıyla yerli olarak üretilecektir. Böylelikle, üretim cephesindeki yapısal kırılganlıkları gidermeyi ve makroekonomik temellerimizi daha da güçlendirmeyi hedefliyoruz. Bu alanda atacağımız adımlar; güçlü ödemeler dengesine, düşük enflasyon hedeflerimize ve nitelikli istihdama önemli katkılar sağlayacaktır” ifadelerini kullandı.

Ahmet Umur Öztürk


Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Çanakkale Çanakkale’de kök hücre dolandırıcılığından tutuklanan 2’si doktor 5 sanığın yargılanmasına başlandı Çanakkale’de 60’tan fazla hastayı, kök hücre uygulamasında kullanılan ve piyasa değeri 200 lira olan kitleri 20 bin ila 100 bin liradan satarak dolandırdıkları iddiasıyla tutuklanan 2’si doktor 5 sanığın Çanakkale 3’üncü Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanmasına başlandı. Çanakkale’de 5 Şubat tarihinde meydana gelen olayda, İl Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şubesi ekiplerince yapılan teknik takip sonucunda Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Hastanesi’nde (ÇOMÜ) Ortopedi ve Travmatoloji bölümünde tedavi gören 60 hastaya, piyasadan 200 liraya temin edilen kök hücre uygulamasında kullanılan kitlerin 20 bin ila 100 bin lira arasında satıldığı tespit edildi. Bunun üzerine düzenlenen operasyonda, Prof. Dr. H.Y.E., Doç. Dr. T.K., medikal firma sahibi Ö.Ç, firma çalışanları B.C.T. ve Y.C.İ. gözaltına alındı. Polisteki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edilen şüphelilerden Ö.Ç., B.C.T. ve Y.C.İ. ’dolandırıcılık’ ve ’icbar suretiyle irtikap’ suçuna yardımdan tutuklanırken, Prof. Dr. H.Y.E. ile Doç. Dr. T.K. adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Daha sonra savcılığın itirazının ardından Prof. Dr. H.Y.E. ile Doç. Dr. T.K. yeninden tutuklandı. Soruşturmanın tamamlanmasının ardından iddianame hazırlandı. İddianamede, Ömer Ç, Bilgecan T. ve Yunus Can İ’nin ‘nitelikli dolandırıcılık’ ve ‘icbar suretiyle irtikaba yardım’, Hüseyin Yener E. ve Tolgahan K’nin ise ‘zincirleme şekilde icbar suretiyle irtikap’ suçundan 20’şer yıla kadar hapsi istendi. Tutuklu sanıkların yargılanmasına bugün 3’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde başlandı. Duruşmaya tutuklu sanıklar Ömer Ç., Bilgecan T., Yunus Can İ., Hüseyin Yener E. ve Tolgahan K. hazır bulunurken, olaydan etkilenen 60’a yakın hasta ve yakını katıldı. Sanık Hüseyin Yener E., savunmasında, kendisinin 24 yıllık hekim olduğunu belirterek, üzerine atılı hiçbir suçlamayı kabul etmedi. Hüseyin Yener E., "Kök hücre tedavisi bir ameliyat değil ek işlemdir. Ben anestezi altında yapmayı tercih ediyorum. Bu yaptığım işlemden fakültenin haberi yoktu. Üniversite SGK ödemesi almadığı için kamu zararı oluşmaması adına yapılan bu işlemleri not almadık. Ameliyat öncesi raporlarda kök hücre tedavisinin nasıl yapılacağını belirttim. Hastalara da bunu belirttik. Ameliyatlara ek olarak bu işlemleri yapıyorduk. Kitler hastanede satılmıyor. 3 yıldır Çanakkale’de çalışıyorum. Bu kiti getirecek firma Çanakkale’de yoktu. Sağlık Bakanlığından onaylı, ameliyata girme yetkisi olan firmalarla çalışılabiliyordu. Bu yüzden bu firmayla çalıştık. Kök hücreden her hangi bir kazancım yok. Firma çalışanları ve firma sahibinin iddialarını red ediyorum. Hastalarla maddi konularda konuşmadım. Konuşmayı da tercih etmiyorum. Fiyatları firma belirliyordu. Ben hiç bir hastaya fiyat söylemedim. Hastalara benim fiyat verdiği şeklindeki beyanları kabul etmiyorum” dedi. Sanık Tolgahan K. 3 yıldır ÇOMÜ’de görev yaptığını söyledi. Kendisine gelen hastalara tek bir medikal firma önermediğini belirten Tolgahan K., “Hastalar bana doğal olarak soruyordu. Nasıl ve nerden temin edebilecekleri konusunda. Bende kendilerine birden fazla firma öneriyordum. İnternetten araştırmaları gerektiğini söylüyordum. Kimseye fiyat vermedim ancak hastalardan ve firma sahiplerinden duyduğum kadarıyla aralıklı bir fiyat söyleyebiliyordum. Ben firma sahibinin iddialarını kabul etmiyorum. Kendileri bana iftira attı. Benim paraya ihtiyacım yok. Maddi durumum iyi. Ailemin durumu iyi. Böyle bir şey için kariyerimi riske atmam, itibarımı zedelemem” diye konuştu. Firma sahibi Ömer Ç. ise sektörde 19 yıldır faaliyette bulunduğunu söyledi. Resmi ve özel hastanelere ameliyat malzemesi temini sağladıklarını kaydeden Ömer Ç., "Doktorların talebi üzerine ilgili kök hücre kitini buldum. Fiyat belirledim. İthal olarak ilk etapta bin 500 liraya sonra da yerli olarak 600 liraya buldum. Bunun fiyatı ithal ve yerli olmak üzere değişiyor. Doktorlar daha sonra aldığım ürünleri uygun gördüler. Hastalar kabul ve uygun görürse temin edebileceğimi söyledi. Böylece kitler kullanılmaya başlandı. Tolgahan hoca bana hastalar size ulaşırsa benim dediğin fiyatı uygulayacaksınız dedi. Biz bu fiyatın içinden belirlediğimiz ücreti alıyorduk. Burada hastalar parayı elden veriyordu ya da bankaya yatırıyordu. Bizde parayı çekip elden doktorlara veriyorduk. Tolgahan beyin tavsiyesi üzerine Hüseyin bey bizi çağırdı. Özel ameliyatlar için kök hücre tedavisi uygulayacağını söyledi. Hüseyin beyle de çalışmaya böyle başladık. Hastalarının özel olduğu için ücreti kendisinin belirleyeceğini söyledi. Bununla ilgili telefonda yazışmalarımız var. Ben 19 yıllık sektör tecrübemde hiç böyle bir durumla karşılaşmadım. Biz hocaları amirlerimiz gibi gördüğümüz için bunun yasal olduğunu düşünerek bu işi yaptık. Bana ’senlik bir durum yok, hastalar bizim hastalarımız’ dediler. Bana atılı suçlamaları kabul etmiyorum" şeklinde konuştu. Firma çalışanlarından Yunus Can İ. ise firma sahibi Ömer Ç’nin talimatları doğrultusunda hareket ettiğini belirterek, Çanakkale’deki bir banka şubesinden bu şekilde hesap açtığını ifade etti. Yunus Can İ., "Hastalar kitlerin ücretlerini nakit veriyorlardı ya da banka hesabına yatırıyorlardı. Doktorlara para vereceğim zaman para havale ile gönderildiyse bankadan çekip öyle veriyordum. Eğer elden aldıysam direkt götürüp elden teslim ediyordum. Paraya verdikten sonra kalan parayı firma sahibi Ömer beye veriyordum. Ben iki doktora da para verdim. Paraları siyah bir el çantasına koyuyordum. Ödemeleri Ömer beyin söylediği tarihlerde veriyordum. Ben hastalarla pazarlık yapmadım. Doktorların pazarlık yaptığını görmedim. Kitlerin hazırlanmasında bende sağlıkçı olduğum için ameliyatlarda aktif olarak bulunuyordum. Ameliyatlarda kullanılmayan kit olmadı” dedi. Diğer şirket çalışan Bilgecan T. savunmasında söz konusu işlemlerde paranın kendi hesabına yatmasından dolayı tedirgin olduğunu aktararak, geçen yıl Şubat ayında firmadan istifa dilekçesini yazdığını belirtip, “Firma sahibi 45 gün ihbar sürem boyunca çalışmamı istedi. Bu süre sonunda arabanın anahtarlarını teslim etmek için odasına girdim. Bana, eleman yetersizliği nedeniyle bir süre daha devam etmemi söyledi. Bende bir süre daha çalışmaya devam ettim. Benimde Çanakkale’deki bankadan hesap açmamın nedeni işlemlerin hızlı yapılması ve bankanın daha az komisyon kesmesi. Tolgahan hoca hastalara fiyatı kendi veriyordu. Hüseyin hoca ise Ömer bey ile görüşüp fiyatları buna göre belirliyordu. Her iki hocaya da elden para teslim ettim. Ameliyatlara bende giriyordum. Kök hücre uygulanmayan hasta olmadığını görmedim” diye konuştu. Sanıkların ardından müştekilerin ifadeleri dinlendi. Mahkeme heyeti, sanıkların yurt dışı çıkış yasağıyla tutuksuz yargılanmak üzere tahliyesine karar verirken, mahkeme heyeti davayı ileri bir tarihe erteledi.
Aydın Kuşadası’nda UNESCO onaylı eğitim programı MUNACS’24 başladı Aydın’ın Kuşadası ilçesinde, öğrencilerin gerçek bir Birleşmiş Milletler (UN) delegesi gibi giyinip, fikir alışverişinde bulundukları eğitim programı olan MUNACS 24 başladı. Üç gün sürecek olan programda 22 farklı okuldan yerli ve yabancı 200 öğrencinin yanı sıra öğretmen ve akademisyenler de yer alıyor. Kuşadası’nda Amerikan Kültür Kolejleri Genel Merkezi ve UNESCO Türkiye Milli Komisyonu’nun desteğiyle 5 yıldızlı bir otelde düzenlenen eğitim programı MUNACS 24 başladı. ‘Dünya için Yapay Zeka: Etik ve Sürdürülebilirliği Yenilikçi Yaklaşımlarla Geliştirme’ ana temasıyla gerçekleştirilen etkinliğe ortaokul ve lise dengi okullardan 200’den fazla yerli ve yabancı öğrenci katılıyor. Üç gün sürecek etkinlikte öğrenciler ülke delegeleri olarak katılacakları konferanslarda, Birleşmiş Milletlerdeki komisyonları temsil eden çeşitli komitelerde yer alacaklar. Komitelerde görev alacak öğrenci delegeler, yapay zekanın etik ve sürdürülebilirlik boyutlarını temsil ettikleri ülkeler olarak ele alacaklar. Delegeler, günümüzün en önemli küresel sorunlarından biri olan yapay zekanın insanlık için sunduğu fırsatları ve riskleri tartışacak, yenilikçi çözümler üretecek ve uluslararası iş birliğinin önemini kavrayacaklar. Bu sayede öğrenciler, uluslararası ilişkiler, diplomasi ve küresel sorunlar hakkında bilgi edinirken, problem çözme, eleştirel düşünme ve iletişim becerilerini de geliştirme imkanı bulacaklar. “Öğrencilerimizi yapay zekanın yer aldığı dünyaya hazırlıyoruz” Teknolojinin hızla ilerlediği dünyada yapay zeka eğitimine dikkat çeken Amerikan Kültür Kolejleri Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Yaraş, “Bu yıl konferansımızın ana konusu yapay zeka. Hızla değişen dünyada yapay zeka giderek hayatlarımızda yer ediyor. Öğrencilerimizi yapay zekanın yer aldığı bir dünyaya hazırlamak için konferansımızı gerçekleştiriyoruz. UNESCO Türkiye Milli Komisyonu’nun desteğiyle gerçekleştirdiğimiz bu konferansın sonuç bildirgelerinin de, ülkemiz ve dünya çapında büyük ilgi göreceğine inanıyoruz” dedi. “Diplomasi açısından çok önemli bir konferans” UNESCO Türkiye Eğitim Komitesi Başkan Vekili Prof. Dr. Mustafa Sever ise, “Çocuklarımızın her açıdan geleceğe hazırlanması bizler için çok önemli. Ayrıca bu konferansın diplomatik yönü de büyük önem taşıyor. Burada farklı komiteleri temsil ederken diplomasi dilini de öğreniyorlar. Farklı ülkeleri, farklı kültürleri tanıma imkanı buluyorlar. Çocuklarımız üç gün boyunca, çağımızın en önemli ürünü yapay zekayı etik ve sürdürülebilirlik kavramları çevresinde tartışma imkanı bulacaklar” diye konuştu. MUNACS 24’ün amacı MUNACS 24’ün, yapay zekanın etik ve sürdürülebilirlik boyutlarını ele almak. Türkiye’nin her bölgesinden ve farklı ülkelerden katılım sağlayacak öğrencilerin bir araya gelerek küresel sorunlara çözüm bulmak için işbirliği yapmalarını sağlamayı da amaçlayan programda, öğrencilerin uluslararası ilişkiler, diplomasi ve küresel sorunlar hakkında bilgi edinmelerini sağlamak amaçlanıyor. Bunun yanında programda problem çözme, eleştirel düşünme ve iletişim becerilerini geliştirmelerine yardımcı olmak gibi amaçları bulunuyor. Konferansın ardından yazılacak sonuç bildirgesinin ise Paris’e gönderilerek Unesco Milli Komisyonu’na iletileceği belirtildi.