GÜNDEM - 18 Mayıs 2017 Perşembe 14:59

'Dam palas' dönemi başladı

A
A
A
'Dam palas' dönemi başladı

Şanlıurfa’da hava sıcaklığının artmasıyla birlikte yataklar da teras ve balkonlara taşınmaya başladı.

Hava sıcaklığının 40 dereceyi aştığı Şanlıurfa’da sıcak yaz dönemlerinde vatandaşlar evlerinin teras ve balkonlarında yatıyor. Kendilerini terasa atan vatandaşlar, terasları tahta ve demirden yapılan yataklarla donatıyor. Teknolojik serinleme yöntemlerinin pahalı ya da yetersiz olması nedeniyle vatandaşlar yüzyıllardır devam eden geleneksel yöntemlere başvurup, daha ucuz olan yatakları tercih ediyor. Akşam güneş batar batmaz evdeki işlerini tamamlayan kadınlar, terasa çıkardıkları yatakları hazırlanan ’dam palaslara’ sererken, misafirler de çoğu zaman burada ağırlanıyor. Maliyeti oldukça düşük olan yataklar, ailelerin serin ortamda uyumalarına olanak sağlamanın yanında yüzyıllardır süren bir geleneği de devam ettiriyor.

MARANGOZLAR SİPARİŞ YETİŞTİRMEKTE ZORLANIYOR

Dam palaslara ilginin yoğun olduğunu belirten marangoz ve demirciler ise siparişleri yetiştirmekte güçlük çekiyor. Şanlıurfa’nın Viranşehir ilçesindeki sanayi sitesinde marangozluk yapan Halil Bilen, yaz sıcaklarının başlamasıyla dam palaslara ilginin yoğun olduğunu, bu yüzden siparişleri yetiştiremediklerini söyledi.

Mesleği babasından öğrendiğini belirten Bilen, “Yaklaşık 25-30 senedir marangozluk yapıyorum. Yaz aylarının gelmesiyle halk damlarda yatmaya başlıyor. Yani dam palas sezonu başlıyor. Biz de dam palasların içindeki tahtları yapıyoruz. Demirciler ise demirlerini yapıyor. Eskiden dam palasların tümü tahtadan yapılıyordu ama ıslandıklarında tahta iskelet ilk önce çatlıyor, daha sonra ise çürüyordu. Ömrü kısa olduğu için sonradan iskeleti demirden yapılmaya başlandı. Demir iskelet daha dayanıklı oluyor. Biz de tahtaları çürüyen ya da kendine yeni dam palas yapanların tahtlarını yapıyoruz. Çok fazla yoğunluk var. Şu an siparişleri yetiştiremiyoruz. İnşaatlarda kullanılan kalıp tahtalarını kullanıyoruz. Kalınlığı 2 santimetredir. Kalın ve dar tahtalar hem daha dayanıklı oluyor hem de zamanla kambur olmuyor ve çatlamıyor. Geniş ve ince olan tahtalar zamanla hem çatlıyor hem de kamburlaşıyor” dedi

Günde ortalama 5 dam palas hazırladıklarını kaydeden Halil Bilen, “Yaptığımız dam palaslar 2-3 ve 4 metreden oluşuyor. Bir buçuk santim kalınlığındaki tahtaların metrekaresi 70 Türk Lirasından, 2 santim kalınlığındaki tahtaları ise metrekaresini 75 Türk Lirası’ndan yapıyoruz. Her bir metrekare bir yatak kapasitesidir. Yani 4 metrelik bir dam palasta çocuk haricinde 4 yetişkin yatabiliyor” şeklinde konuştu.

’DAM PALAS’ İSMİYLE TANINDI

Yazlık yataklar, bölgede ’dam palas’ olarak biliniyor. Ulusal ve yerel basında da yer alan dam palaslar, komşu il ve ilçelerden de ilgi görüyor.

DOĞAL ORTAM, TEMİZ HAVA

Teras ve balkonda yatmanın kendileri için artık bir kültür haline geldiğini anlatan Veysi Sana isimli vatandaş, "Yıllardır damda yatıyoruz. Evde klimamız var fakat damda uyumak bize daha doğal geliyor. Akşam hava kararınca dama çıkıyoruz. Sabah ise kuşların, horozların sesleriyle uyanıyoruz. Herkese damda uyumayı tavsiye ediyorum. Damda yatmalar tüm Şanlıurfa ve civarındaki illerde yaygındır. Doğal bir güzellik, doğal bir ortam, temiz bir hava var. Hatta geceleri uyurken yıldızları seyrederek uyuyoruz. Bu bizim dam palasımızdır “dedi.

Veysi Sana, dışarıda uyumanın rahatlığıyla beraber tehlikeli olduğunu da belirterek, geçen yıl terastan düşerek yaralananların sayısının oldukça fazla olduğuna dikkat çekti.

ÖLÜMLERE DE NEDEN OLUYOR

Dam palasları tercih eden vatandaşlar bazen yüksekten düşebiliyor. Bu da yaralanmalarına, hatta ölmelerine bile yol açabiliyor. Önlem alınmadığı takdirde en büyük tehlikeyi ise çocuklar yaşıyor.

Enver Zencirci 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bitlis Prof. Dr. Palabıyık akademisyenlere seslendi: “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” Bitlis Eren Üniversitesi’nde (BEÜ) görevli Akademisyen Prof. Dr. Adem Palabıyık, ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde akademisyenlerin desteği ile devam eden İsrail protestolarına karşı Türkiye’deki akademisyenlerin seslerinin kısık kaldığını belirterek, “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” dedi. ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde süren Gazze eylemlerine ilişkin açıklama yapan Prof. Dr. Palabıyık, “Ülkemizdeki akademisyenlerden hala güçlü bir ses duyamadık. Tüm dünya akademisyenleri ayaktayken ülkemizdeki akademisyenlerin ayağa kalkmaması beni üzüyor. Sessiz kalmak ahlaki ve insani vefasızlıktır akademik utançtır” dedi. “PKK’ya terör demeyenler İsrail’e sustu” “7 Ekim’den itibaren başlayan kıyıma karşı sesimizi hep yüksek tuttuk ve bunu ekranda da dile getirdik” diyen Palabıyık, “Cübbemi ve kefiyemi giyerek erkândan çağrı da yaptım. Elbette akademisyenlerin bütünü için ifadelerim geçerli değil, lakin Boğaziçi’nde dikilen akademisyenlerin, sadece dikilişi kadar bir gündem oluşturmak neden mümkün olamıyor anlamış değilim. Barış Beyannamesi denilen ve devletimizi neredeyse katliam yapmakla suçlayan akademisyenler, İsrail’e karşı neden sessiz? Bu nasıl ikiyüzlülüktür? Binlerce bebeği kundakta katleden PKK terör örgütü için sözde Barış Beyannamesi imzalayanlar, İsrail karşısında neden sus pus oldu?” “Akademisyenler artık konforlarını bozsunlar” Akademisyenlerin en büyük korkusunun konfor alanlarının bozulması olduğunu belirten Palabıyık, sözlerine şöyle devam etti: “Çünkü akademisyenler, sahip olduğu şartların aleyhlerine dönme ihtimalinden çok korkarlar. Bu sadece maddi güç değil, aynı zamanda Bourdieu’nün bahsettiği ’fildişi kulelerini’ de kaybetme korkusudur. Çünkü akademisyen ancak üniversitedeki ofisi ile ontolojisini koruyabilir, dışarıda asosyal olduğu için bir hiçtir. Kulesinden bakan akademisyen, olayları da ancak yukarıdan gördüğü gibi yorumlar, sahanın bir parçası olamaz. Daha doğrusu toplumu bir parya modeli olarak görür. Odası, yani kulesi, onu yalıtan en büyük etkendir. Artık bu konfor Gazze için bozulmalıdır.” “28 Şubat’tan hala korkuyorlar” Palabıyık, “Akademisyenler hala 28 Şubat’ın hayaletinden korkuyorlar ve bu hayaletin hala ortalıkta dolaştığını iddia ediyorlar. Bir yandan fişlenme, öte yandan değişebilecek iktidar gibi olgular onlara inanılmaz bir korku aşılıyor. Akademik cübbe üzerine Filistin kefiyesi giymek ve bu halde çekilebilecek bir fotoğraf karesinin gelecekte önlerine çıkma ihtimali hala onlar için çok güçlü bir hayali varsayımdır. Bu kâbus üzerinden inşa ettikleri gündelik hayata dair korku, onların sonraki yıllarda yaşayabileceği olumsuzlukların önüne geçmek için kullanılan bir araçsal cihazlara dönüşmüş durumdadır. Maalesef, bu korku kendini muhafazakâr ve Müslüman olarak tanımlayan akademisyenlerde daha fazla görülüyor. Buna ahlaki ihanet veya muhafazakâr vefasızlık demek yanlış olmayacaktır” diye konuştu. “Feminist akademisyenler çürük kokuyor“ Gazze için hiçbir öğrenciye söz hakkının tanınmadığını ifade eden Palabıyık, “Lümpen burjuva denilecek bu kesimin özellikle Gezi ve feminist söylemlerle hareket ettiğini de unutmadık. Feminizmi LGBT’ye sürükleyen aklı evvellerin kendi derslerini Gezi Parkı’nda devam ettirmek için öğrencilerini üniversiteden çıkardıkları ve Gezi eylemlerine katılmalarını tavsiye ettikleri de gün gibi biliniyor. Lakin konu Gazze olunca tek bir öğrenciye söz hakkı tanınmıyor. Çünkü Gazze, Müslümanların yüzakı olduğu için, onların direnişinin ahlaki yönü engellenmek isteniyor. Bu nasıl bir akademik buhrandır? Bunlar insanlıklarını kaybetmiş” dedi.
Malatya Malatya’da 200 gram pide 10 TL oldu Malatya’da 7,5 TL olarak satılan pideler bugününden itibaren yapılan zam ile 10 TL’ye satılmaya başlanıldı. Ham maddedeki artışlar nedeniyle Malatya’da da pide fiyatları bugünden itibaren 10 TL’den satılmaya başlanıldı. Fırıncı esnafı depremden bu yanı 7,5 TL olarak satılan 200 gram ekmeğin oda kararı ile birlikte bugünden itibaren kent genelinde 10 TL olduğunu söyledi. Malatya’da fırıncı esnafı Hacı Pence, un başta olmak üzere ham maddeye yapılan zamlardan sonra şuana kadar kazançlarının olmadan satış yaptıklarını ifade ederek, “Rayiç belirlendi ama yeterli değil. Girdi maliyetleri, un fiyatları, işçilik ücretleri çok yüksek. Kazanmamız için 15 TL olması lazım ama şu anki fiyat 10 TL. İşçilik yüksek, verdiğimiz para yeterli gelmiyor, dolayısıyla işçi bulamıyoruz. 4 kişi çalışmamız gerekirken 2 kişi çalışıyoruz. Bir yıldır ekmeğe zam gelmemişti. Bir çuval un 700 TL, kira, işçiye 45 bin lira veriyoruz. Artan maliyetler nedeniyle ekmeğe zam yapıldı” dedi. Bir diğer fırıncı esnafı Ali Koçer ise ekmek yapımında gerekli olan maya, tuz ve un gibi ham maddelere uzun zaman önce zam yapıldığını hatırlatarak “Fiyat şu an için yeterli. Una aşırı derecede zam geliyor. Un geçen sene devlet destekliyken 390 TL iken desteğin kesilmesinden sonra 680 lira oldu. Maliyetler arttığı için ekmeğe zam yapıldı” diye konuştu.