POLİTİKA - 24 Mayıs 2015 Pazar 07:59

Davutoğlu: 'Tarihi bir adım atacağız'

A
A
A
Davutoğlu: 'Tarihi bir adım atacağız'

Başbakan Ahmet Davutoğlu, 'Yarın tarihi bir adım atacağız. Siyasi iradeyi İzmir’e taşımak üzere Başbakanlığın İzmir ofisini açıyoruz'

İzmir’de sivil toplum örgütleri temsilcileri ile bir araya gelen Başbakan Ahmet Davutoğlu, “Biraz önce gelirken, çok çarpıcıdır, Siirt kadın kolları başkanımızla konuştum. Siirt kadın kolları başkanımız arkadaşlarıyla beraber saldırıya uğramış. Kimseden ses çıkmıyor. Kadın dernekleri başka olayda hemen ses çıkarabilirken çıkarmıyor olabilirler. Adana ve Mersin olaylarını anında kınadık” dedi.

Başbakan Ahmet Davutoğlu İzmir’de AK Parti Sivil Toplum Kuruluşları Yemeği’ne katılarak oda başkanları, sivil toplum kuruluşları, AK parti il teşkilatı ile bir araya geldi. Yemeğe Orman ve Su İşleri Bakanı ve İzmir Milletvekili Adayı Veysel Eroğlu, Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Binali Yıldırım, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve İzmir Milletvekili Adayı Nükhet Hotar, AK Parti İl Başkanı Bülent Delican, Ege Bölgesi Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar, İzmir Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ekrem Demirtaş ve çok sayıda davetli katıldı.

“SİİRT KADIN KOLLARI BAŞKANIMIZ ARKADAŞLARIYLA SALDIRIYA UĞRAMIŞ”

Burada gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunan Davutoğlu, MHP Milletvekili Meral Akşener'i kastederek "Çok muhterem bir hanımefendiye kaset üzerinden şantaj ederek isim zikrederek burada tekrar konuyu açmak istemem ama aynı gün açıklama yaptık, tüm kadınların onuru bizim onurumuzdur. Başörtülü diye ikna odalarını almış olabilir. Birileri, ‘dışarı dışarı’ diye tempo tutmuş olabilir. Şimdi söylüyorum, onlara karşı mücadele ettik, haklıydık ama o ikna odasında görev yapmış olan bir milletvekili hanımın onuru da bizim onurumuzdur. Kimseye karşı herhangi bir ön yargımız yok. Türkiye'yi özgürlükler ve istikrar adası olarak tutmak istiyoruz. İstikrar demokrasi ile gelirse değer olur, insanları ezerse değer olmaz. İstikrar ile demokrasiyi, özgürlükleri birleştirmek ve bütünleştirmek istiyoruz. Öyle bir korku, ürperti psikolojisi oluşturmak istiyorlar ki; biraz önce gelirken Siirt kadın kolları ile görüştük. Kadın kolları başkanımız saldırıya uğramış. Kimseden ses çıkmıyor. Kadın dernekleri başka olayda hemen ses çıkarıyorlar. Adana ve Mersin olaylarını anında kınadık. Faili hemen tespit edildi. DHKP militanı 2007'de tutuklanmış. Bir bakıyorsunuz HDP başkanı ‘DHKPC yapmamıştır’ diyor. İkisi birbirine teşekkür ediyor. Mehmet Selim Kiraz gibi onurlu bir savcıyı makamında şehit edendir bu DHKP-C. Türkiye'nin geleceğini düşünen herkesin elini vicdanına koyup 7 Haziran seçimlerine gitmesi gerekiyor” diye konuştu.

“İZMİR’İN ÖZEL ÖNEMİ VAR”

Ne zaman İzmir’e gelse mutlaka STK’larla bir araya geldiğini kaydeden Davutoğlu, şunları söyledi: “Çünkü İzmir köklü STK’ya sahip, STK ile buluşamayan liderlerin İzmir’e hizmet etmesi çok zor. Cumhurbaşkanımızın başbakanlığı döneminde en çok önem verdiği illerin başında İzmir geldi. İzmir ile vizyonumuzu hep paylaştık. Ülkelerin yükselişi ile şehirlerin yükselişi ve düşüşü arasında önemli fark var. İzmir böyle şehir. İzmir eğer ait olduğu devlet yükseliyorsa merkezi konuma sahipmiş tarihe baktığınızda. Osmanlı Devleti’nin 16. yüzyılında İzmir sadece Osmanlı’nın önemli şehri olmamış ülkenin önemli bir limanı haline gelmiştir. Cumhuriyetimizin kurulmasından hemen önce 22 Şubat’ta Gazi Mustafa Kemal’in İzmir kongresini tertip etmiş olmasıda yine ülkelerle şehirlerarasındaki o paralellikte İzmir’in kendisine ait olan devletle nasıl bir kader çizgisine yürüdüğünü gösterir. İzmir’e hakkıyla sahip olan bir ülke Akdeniz’de söz sahibi olur. Akdeniz’e düzen varsa İzmir de o düzenle birlikte o devlete büyük bir güç katar. Düzensizlik varsa o düzensizlik içinde yükseliş iniş çizgilerinde İzmir boşlukları doldurur ve kendi kaderini çizer. Bizim milli tarihimizde de İzmir’in özel bir önemi var.”

“ASYA DERİNLİĞİNDEKİ BAĞLARININ SAĞLAM TAKİP EDİLMESİ LAZIM”

1071 Malazgirt ve 1081 Çakabey’in gelişini hatırlatan Davutoğlu şöyle konuştu: “Daha öncede bir vesileyle zikretmiştim. Nasıl Anadolu küçük bir Asya ise İzmir’in yarımadası da nerdeyse küçük bir Anadolu gibi Akdeniz’e uzanan bir coğrafyadır. Akdeniz’e Anadolu’ya doğru gelen Türk kavimleri bu kısrak başından Akdeniz’e uzandıklarında hem ideallerindeki denize devlete ulaşma hayalini gerçekleştirdi hem de İzmir eksenli olarak bir Akdeniz devleti kurulmasında öncü oldu. Onun için etnik ve kültürel bağlamda gelişimine de baktığınızda bunun izlerini görürsünüz. Endülüs’ün düşüşü ile birlikte Osmanlı’nın yükselmesi Kurtuba’nın düşüşüne karşılık İzmir’in yükselmesi anlamını taşır. Akdeniz ticaretinin tümüyle İzmir’e çekilmesi için de Osmanlı Devleti son derece akıllı biçimde bankacılık ve ticareti elinde bulunduran Endülüs Musevilerini İzmir’e Selanik’e yerleştirmesiyle bunu görürüz. Bu geçmiş şunun için önemli, eğer Anadolu’ya ve İzmir’e sahip olan bir siyasi irade bir devlet zihninde bir vizyon varsa Anadolu ve Akdeniz ile ilgili bir vizyon varsa o vizyonu hayata geçirecek şehir İzmir’dir. İzmir’i ihmal eden hiçbir ülke Akdeniz’de etkili bir politika takip edemez. Bu bakımdan yeni Türkiye etrafında son 12 yılda elde ettiğimiz kazanımlar Akdeniz’de önemli bir ülke olmak, Avrasya’da merkez bir karaktere sahip olmak adına önemlidir. O zaman ne yapmamız lazım? Vizyonumuz üç ana dileği var. Birincisi bütün tarihi geçmişin bize öğrettiği bir husus var. İzmir’in güçlü olması için Asya derinliğindeki bağlarının sağlam takip edilmesi lazım.”

“KILIÇDAROĞLU BİR ŞEY ÜRETİR AMA…”

İzmir’in Asya ve Anadolu hinterlandının güçlü olmasının şart olduğunu ifade eden Davutoğlu, Akdeniz ufkunun da keskin olması gerektiğini dile getirerek, “Nitekim 19. yüzyılda devletimizin küçüldüğü dönemlerde dahi İzmir’de 20 şehre feribot seferi vardı. İmkanlar bu kadar değildi. Böyle bir teknolojik imkan yoktu ama 20 şehre bunun içinde Marsilya’da var Beyrut da var. Bugünlerde Türkiye’nin merkez ülke olduğunu yeni yeni keşfetmeye başlayanlar bu geçmişi bilmezler. Onlar sadece bir mega proje üreteyim diye Kılıçdaroğlu, bir şey üretir ama ne tarihi perspektifi vardır ne de gelecek perspektifi. Biz merkez ülke dediğimizde Türkiye’nin Asya derinliği ile Avrupa ufku ve Akdeniz üzerinden Afrika açılımı arasında irtibat kurmayı anlarız ve biz bunu sadece kitaplarda yazmadık, orda yazdığımız gibi hayata da geçirdik. Stratejik derinlik ifadesini İzmir için kullanarak söylüyorum. Asya derinliğine doğru yayı olabildiğince germedikçe, Avrupa ve Akdeniz’de etki kuramayız. Son 12 yıl içinde gerçekleştirmeye çalıştığımız şey Türkiye’nin çevresindeki bütün havzalarla bütünleşerek Asya derinliğindeki gücünü Avrupa’ya, Avrupa derinliğindeki gücünü Akdeniz üzerinden Afrika’ya açılımda kullanmaktı” diye konuştu.

“YEREL AKTÖRLERLE MERKEZİ SİYASETİ YÖNETENLERLE SAĞLAM BİR İRADE KURULAMAZSA…”

Türkiye’nin yükselen gücü etrafında İzmir’in Asya interlandı ile irtibatlandırması gerektiğine dikkat çeken Davutoğlu, şöyle devam etti: “Akdeniz ufkunu açmamız lazım. Tarihe baktığınızda gerek Roma gerek Evliya Çelebi döneminde Le Martin buraya geldiğinde der ki İzmir zarif bir şehir. Ben Dış işleri bakanlığım döneminde İzmir için ufuk şehir demiştim. İkinci tercihim olsaydı zarif şehir derdim. Birçok farklı kültürü bünyesinde barındırmıştır. Bütün Anadolu’nun insanı İzmir’e gelir ve İzmirleşir. Büyük şehirler gelenleri kendisine benzetir ve kendisiyle yeniden şekillendirir. Aynı İstanbul gibi. İzmir eğer bir siyasi irade ağırlığı hissettirmezse, yerel aktörlerle merkezi siyaseti yönetenlerle sağlam bir irade kurulamazsa ne kadar güçlü projeler geliştirirseniz geliştirin belli bir yerde rehavete uğrar. İstediğiniz sonucu almakta zorlanmaya başlarsınız. Nitekim son 12 yılda Türkiye’nin diğer şehirlerinde gözlenen hızla İzmir’e yansımamasında bu özellik kendini gösterir.”

“YARIN TARİHİ BİR ADIM ATACAĞIZ”

İzmir’e çok önem verdiklerini ifade eden Davutoğlu, “Siyasi iradeyi İzmir’e taşımak, ekonomik olarak İzmir’in Anadolu, Asya hinterlandıyla Akdeniz ufkunu buluşturmak, ve kültürel olarak da İzmir’in çok kültürlü çok zengin dokusunu korumak. Bu perspektifle baktığımız için en başta yarın tarihi bir adım atacağız. Siyasi iradeyi İzmir’e taşımak üzere Başbakanlığın İzmir ofisini açıyoruz. İzmir’e hükümetimizin verdiği önemi göstermek üzere hem bizzat İzmir’e sık sık geleceğim, birtakım toplantıları İzmir’de yapacağım. Devletin İzmir’e verdiği önemi doğrudan göstereceğiz hem de fiilen bu bölgede yapılan çalışmalarla yakında ilgileneceğiz” ifadelerini kullandı.

“İZMİR’İ KÖR NOKTA HALİNE GETİRTMEYECEĞİZ”

Son 12 yılda bakıldığında Türkiye’nin ulaştırma politikalarına, sanayi, teknoloji ve üniversite politikalarına bakıldığında İzmir’e verilen önemin görüleceğini belirten Başbakan Davutoğlu, “İnterlanda bakalım İzmir nereyle buluşmak durumunda. Bir İstanbul’la buluşmalı. Çünkü İstanbul Türkiye’nin değil dünyanın küresel ekonomik merkezlerinden biri. İstanbul’la irtibatı olmayan bir İzmir’in Türkiye’nin genel ekonomik parametresiyle ilişki kurmasının mümkün olmadığı gibi küresel ekonominin merkezi olması çok çok zor. Biz buna cevap olarak İstanbul’la İzmir’in arasındaki mesafeyi 3,5 saate indirecek yolu yapıyoruz. Bununla yetinmiyoruz. Yine İstanbul’un gücünü yansıtacak şekilde Marmara Denizi etrafında hem otoyol, hem hızlı trenle bir renk oluşturuyoruz. Çanakkale Boğazı’nın bu anlamda dünyanın en geniş asma köprüsü olarak inşa ediliyor olması başlı başına önemli bir adımdır. Ve böylece aslında Çanakkale üzerinde İzmir’de en kısa şekilde Balkanlara bağlanıyor. Selanik Belediye Başkanı ‘Dedim sizde ağırlığınız koyun biz de elimizden geleni yapalım, İstanbul Selanik arasında feribotu kuralım. Çünkü İstanbul İzmir, Selanik üçgeni en önemli üçgeniydi Osmanlı döneminde. Ama şimdi Selanik kör nokta haline geldi. Ama biz İzmir’i kör nokta haline getirtmeyeceğiz. Onun için Selanik bunu yapamıyorsa, biz Çanakkale üzerinden bu irtibatı sağlayacağız. Biraz önce zikrettim, Akdeniz’de düzen varsa ve İzmir o gücü kuransa yükselir” ifadelerini kullandı.

“İZMİR İDEOLOJİK SÖYLEMLERLE YÜKSELMEZ”

AK Parti Hükumeti olarak faaliyete soktukları özellikle lojistik yatırımları anlatmaya devam eden Davutoğlu “Coğrafyamızı iyi bileceksiniz. Lojistik merkez kuralım demekle değil. Bütün bu hat üzerinde biz sekiz lojistik bölge kurduk. Hem Marmara, hem de Avrupa Asya bağlantıları itibariyle Tekirdağ’a lojistik üs kuruyorduk. CHP’li milletvekili mahkemeye başvurdu ertelendi. Hem Türkiye’yi lojistik üs yapma iddiasında bulunacaksınız, hem de bir taraftan gelen her projeye engel olmaya çalışacaksınız. İzmir-Ankara-İstanbul hızlı tren hattıyla ve diğer oto yollarla birlikte tekrar hinterlandı aynı İpek Yolu gibi İzmir hinterlandı ile bululacak. Bizim İzmir’e verdiğimiz önem burada. İzmir sivil toplum kuruluşlarının bütün bu İzmir vizyonuna sahip çıkmalarını bekliyoruz. Bu siyasi bir mesele değil. Bize oy versin vermesin her İzmirli bilmeli ki siyasi irade ile birleşmemiş bir İzmir tarih boyu yükselememiştir. Bugün Kılıçdaroğlu bir yerde ‘Davutoğlu’nun kitabında geçiyormuş ama keşke hayata geçirseydi’ demiş. İnşallah bu konuşmayı dinliyordur da neyi nasıl hayata geçireceğimizi ders olarak okur. Çandarlı’ya gelen mallar Afrika’ya ulaşacak. Buradaki havalimanı bağlantıları ile birlikte bütün çevre ülkelere dönük başlı başına bir yaklaşım ortaya koyduk. Hazar ile Ege’nin buluşması, Karadeniz ile Ege’nin buluşması, Asya’dan gelen her hattın mutlaka İzmir’e ulaşması bizim siyasi irademizdir. Böylece İzmir yükselecek İzmir ideolojik söylemlerle yükselmez. İzmir korkularla yükselmez. İzmir ürkek bir tavırla ‘acaba şu veya bu kazanımlarımızı kaybeder miyiz?’ diye düşünülerek yükselmez. Bütün İzmirlileri ellerini yüreklerine ve zihinlerine koyarak düşünmeye davet ediyorum” dedi.

“HERKES HER ŞEYİ SÖYLESİN”

“Ya böyle bir perspektifle İzmir yükselecek, ya da siyasi irade Ankara’da ne derse desin buna direnen bir yapı olursa Selanik gibi birçok projenin hayata geçirilemediği bir yapı haline dönüşür” diyen Davutoğlu buna izin vermeyeceklerini, Türkiye ve İzmir’in yükseleceğini kaydetti. Eğer ekonomik bakımdan bir sıçrama, bir hamle yapılmak isteniyorsa, insanların ufuklarının serbest bırakılması gerektiğini ifade eden Davutoğlu şunları söyledi: “Totaliter rejimlerde, otoriter rejimlerde, tek parti rejimleri en büyük zararı insan ufkunu daraltarak verirler. Derler ki; ‘şunlar şunlar şunlar öğretilmeli, ezberlenmeli.’ Bir müddet sonra tek eksenli bakışla insanlar ufuklarını kaybetmeye başlarlar. Dünyada hiçbir dönem yoktur ki bu tür yapıların uzun dönemli kalıcı başarılar sağlamış olsun. Ufukları açan, yeni atılımlara imkan hazırlayan şey insana düşünce özgürlüğünü sağlayacak şartların temin edilmesidir. Herkes her şeyi söylesin, herkes her şeyi rahatlıkla ifade edebilsin.”

“KİMİN HAYAT TARZINA KARIŞILMIŞSA ONUN TEMİNATI BİZİZ”

Yeni bir dönemin başlaması için düşünce özgürlüğünün mutlaka teminat altına alınması gerektiğini söyleyen Davutoğlu şöyle devam etti: “AK Parti döneminde sanki baskıcı otoriter bir atmosferin yayıldığı iddiasında bulunuluyor. Allah aşkına karakola giden bir vatandaş işkenceyle karşılaşırım diye bir kaygı taşıyor mu? 90’lı yıllarda, 2002’de gitseydi acaba. Karakolları şeffaf hale kim getirdi? Şimdi Doğu’ya gidiyoruz yaylalar şenlenmiş. Sürüler çıkmış yaylalara hayvancılık gelişiyor. 90’lı yıllarda bu mümkün müydü? Hakkari’de, Yüksekova’da havaalanı açacağız. Avrupa’da ilk kez dünyada 3. örneği olan deniz üzerini doldurarak denizin ortasında havaalanı inşa ettik Allah aşkına bunun görülmesi lazım. 90’lı yıllarda niye yapılmıyordu? Eper gerçekten sınırlar konmuş, ciddi baskılar olsa 12 Eylül gibi, 28 Şubat gibi acaba bu özgürlük ortamı hissedilebilir miydi? İzmir’de şimdi bütün skimler iç içe yaşıyor. Yasakların hepsini 12 yılda biz kaldırdık. Kimin özgürlüğüne herhangi bir sınır geldiyse bize oy versin vermesin onun özgürlüğünün teminatı bizim hükümetimizdir. Kimin hayat tarzına karışılmışsa onun teminatı biziz. İnsan onuruna saygı göstermeyen hiçbir siyasal düzen kalıcı olamaz. İzmir özgürlükler şehridir doğru ama İzmir tek boyutlu bakanların şehri de olmamalı. Her düşünceye açık olmalı İzmir. Bütün diğer partilere meydan okurum ama bütün vatandaşlarımızın insan onuru benim onurum gibi korunması gereken onurdur. Başbakan olarak söylüyorum; muhalifimin de onuru benim onurumdur.”

“AYİNESİ İŞTİR KİŞİNİN LAFA BAKILMAZ”

AK Parti İzmir İl Başkanı Bülent Delican ise şöyle konuştu: “Ekonomik kalkınma için yardım yaparken sosyal kalkınma içinde çalıştık. ‘İzmir’i ötekileştiriyor’ diyenlere yanıtımız daima hizmet ve yatırım oldu. Havayolu, çevre yolu, Konak Tünelleri’nden başka ne var diyenlere de cevabımız, ‘Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz” dedi. 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kocaeli Hayvan koruma dernekleri: "Vali Yavuz’un açıkladığı maddelerden biri cımbızla alınarak infial oluşturuldu" Kocaeli’de Valiliğin sokak hayvanlarıyla ilgili alınacak tedbirlere ilişkin yaptığı açıklamaya gösterilen tepkilerin ardından açıklama yapan hayvan koruma dernekleri, Vali Yavuz’un açıkladığı maddelerden biri cımbızla alınarak infial oluşturulduğunu belirtti. Kocaeli Valiliği, vatandaşların şikayetleri üzerine sokak hayvanlarıyla ilgili alınacak tedbirlere ilişkin açıklamalarda bulunmuştu. 5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanunu ve Hayvanların Korunmasına Dair Uygulama Yönetmeliği kapsamında belediyelerin görev ve sorumlulukları hatırlatılırken vatandaşlar insan sağlığını tehdit eden hayvanların itlaf edilmesiyle ilgili maddeye tepki gösterdi. Olayların büyümesi üzerine hayvanları koruma dernekleri Kocaeli Valiliği ile görüşerek basın açıklaması yaptı. "Vali Seddar Yavuz’un açıkladığı maddelerden biri cımbızla alınarak infial oluşturuldu" Kocaeli Hayvanları Koruma Derneği Başkanı Selma Pilatin Pek, "Valimiz Ali Aday’la görüşme yaptık. Valimiz yeni bir komisyon oluşturduklarını söyledi. Bu komisyonda artık belediyeleri, bakımevlerini DKMP’ler, emniyet müdürlüğü, tarım il müdürlüğü, çevre ve şehircilik müdürlüğü, il sağlık müdürlüğü olarak denetimlerine başlayacak. Vali Seddar Yavuz’un açıkladığı maddelerden biri cımbızla alınarak infial oluşturuldu. Biz Kocaeli Dernekleri olarak Kocaeli mükemmel demiyoruz. Ama Kocaeli’mizde de biz böyle sorunları istemiyoruz” diye konuştu. "Her ilçe belediyesi bakımevi yapmak zorunda" Valiliğin yaptığı açıklamayla tamamen yasa metninin paylaşılmasıyla ilgili olduğunu belirten KOHAYDER Başkanı Semra Çelikkaya, "Valilik, ’Belediyelere işinizi yapın’ demiş. Kanuna göre nüfusu 100 binin üzerinde olan her ilçe belediyesi bakımevi yapmak zorunda. Belediye bütçesini de yüzde 5’ini bakım evi yapıp hayvanların kısırlaştırılması için harcamak zorunda. 5199 Sayılı Kanunun yönetmeliği de yasada var olan bir şey. Peki Kocaeli’de bütün belediyeler bunu yapmış durumda mı? Hayır. Ülkemizde bin 395 belediyenin sadece bin 112’si kısırlaştırma yapmış. Sonra diyoruz ki ’Niye sokaklarda hayvanlar var?’ Çünkü kısırlaştırmıyorsunuz. Avrupa sokaklarında, ’Hayvanları yok’ deniliyor. Avrupa yüzyıllar önce kısırlaştırma işine başlamış. Avrupa itlaf da ediyor ama kısırlaştırma işlemine de yüzyıllar önce başlamışlar. Bizim belediyelerimiz maalesef bu işi ciddiye almadı, yapmak istemedi. Valimizin açıklaması da tamamen bununla ilgilidir" şeklinde konuştu. "Kocaeli’de hayvanların uyutulmasına ilişkin uygulama duymadım" Açıklamada yasa maddesi dışında bir şeyin olmadığını belirten Çelikkaya, "Yasada itlaf var mı diye soracak olursanız Türk Medeni Kanun’un birinci maddesidir. Yasalar kanunlar konuluş sebebiyle birlikte özü ve sözü birlikte yorumlanır. Hayvanları koruma yasasının böyle bir itlafa izin vermesi söz konusu değildir, bu özüyle beraber yorumlanır. Oradaki maddede hayvanın iyileşme şansı yok ve acı içindeyse hayvanı uyutuyorlar. Bunları veteriner hekimlerde yapıyor. Bu madde yanlış anlaşılmalar sebep olabiliyor. Diğer illere bilemem ama hayvanların uyutulmasına ilişkin Kocaeli’de böyle bir uygulama duymadım" ifadelerini kullandı.
İstanbul Cem Garipoğlu’nun otopsi görüntüleri ortaya çıktı Münevver Karabulut’u canice katleden ve cezaevindeyken intihar eden Cem Garipoğlu’nun otopsi görüntüleri ortaya çıktı. Otopsi görüntülerine ilişkin hazırlanan rapora karşı dilekçe sunan Karabulut ailesinin avukatı Rezan Epözdemir, fethi kabir taleplerinin olduğunu belirtti. Münevver Karabulut’u 3 Mart 2009 tarihinde canavarca hisle ve hunharca öldüren Cem Garipoğlu, 2014 yılında Silivri’de kaldığı koğuşta intihar etmişti. Ölen kişinin Cem Garipoğlu olup olmadığı yönündeki iddialar üzerine Karabulut ailesi avukatları aracılığıyla fethi kabir işlemi yapılmasını talep etmiş ancak bu talep Silivri Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından reddedilmişti. Silivri Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından, Adli Tıp Kurumu Başkanlığı’ndan Cem Garipoğlu’nun otopsi sırasında yapılan işlemlerine ait fotoğraflar ve video kayıtlarının hazırlanıp gönderilmesi istenerek dosyaya bilirkişi atanmıştı. Tamamlanan bilirkişi raporunun içerisinde Cem Garipoğlu’nun otopsi görüntüleri de yer aldı. Öte yandan mağdur Karabulut ailesinin avukatı Rezan Epözdemir tarafından bilirkişi raporuna karşı bir dilekçe sunuldu. Dilekçede, Münevver Karabulut’un Cem Garipoğlu tarafından 3 Mart 2009 tarihinde canavarca hisle ve hunharca katledildiği ve olayın kamuoyu gündemine oturduğu belirtildi. Cem Garipoğlu‘nun hakkında hükmedilen cezanın infazı sırasında intihar ettiğinin açıklanması üzerine toplumun büyük bir kesiminde Garipoğlu‘nun intihar etmeyip cezaevinden firar ettiğine dair kanaat oluştuğu da dilekçede aktarıldı. Bunun üzerine 17 Ağustos 2023 tarihinde başsavcılığa başvurarak fethi kabir yapılması talep edildiği dilekçede belirtildi. Silivri Cumhuriyet Başsavcılığı’na sunulan dilekçenin devamında, "Başsavcılığınız tarafından ise İstanbul Adli Tıp Kurumu Başkanlığına müzekkere yazılarak 12 Kasım 2014 tarihli otopsi işlemine ilişkin fotoğraf ve video kayıtları celp edilmiş akabinde dosya bilirkişiye gönderilmiştir. Daha sonra bilirkişi tarafından kendisine teslim edilen materyaller içinde bulunan görseller rapor haline getirilmiştir” denildi. Dilekçede, daha önce Münevver Karabulut cinayeti hakkında tahkikat yürütülürken maktulün iç çamaşırı ile otopsi ve ilk inceleme yapıldığı, otopsi incelemesinin ilk aşamada hiçbir tıp eğitimi almamış olan bir teknisyen tarafından gerçekleştirildiği ve aynı eldivenle 11 otopsi işlemi yapıldığı açıklandı. Otopsi yapan teknisyenin eldiveninden maktulün iç çamaşırına aynı anda otopsi yapılan bir başka cesede ait sperm bulaştığı da dilekçede belirtildi. Cinayet mahallinde bulunan 700 bin dolar tutarındaki paranın kolluk tarafından tutanağa kaydedilmediği ve kaybedildiği de açıklanan dilekçede, “Kameraların kırık olmamasına rağmen ‘kırıktır’ şeklinde tutanak tutulması, faili yakalamaya giden kolluk görevlilerinin cinayet zanlısının kaçmasına imkan tanır türde yol vermesi, ağırlaştırılmış müebbet hapis istemiyle cinayete iştirakten yargılanan Garipoğlu ailesi fertlerinin hiçbir delil olmaksızın tahliyesine karar verilmesi ve haklarında yurtdışına çıkmamak şeklinde adli kontrol tedbirinin dahi uygulanmaması, bu gerekçelerle tarafımızca reddi hakim yoluna gidilmesi, reddi hakim taleplerimiz hakkında karar verilmeden kovuşturma yürüten ağır ceza mahkemesi başkanının re’sen dosyadan el çekmesi ve bir başka yargılamada Garipoğlu ailesi için beraat kararı vermiş bir hakim olduğunun ortaya çıkması gibi skandalların yaşanması, Garipoğlu ailesinin tesadüf denemeyecek zamanlarda manidar paylaşımlar yapması hasebiyle müvekkilde hasıl olan şüphenin giderilmesi söz konusu olamamıştır” ifadeleri kullanıldı. Dilekçede bilirkişi raporuna itiraz ettiklerini belirten mağdur avukatı Epözdemir, fethi kabir işlemi yapılmasını ve sonuca göre ilgililer hakkında iddianame düzenlenerek dava açılmasını talep etti.
Manisa ’Lüks makam odası’ iddiasıyla ilgili eski başkandan açıklama Eski Yunusemre Belediye Başkanı Mehmet Çerçi, hakkındaki “lüks makam odası yaptığı" iddialarıyla ilgili, "Bunların hepsi benim ve eşimin yıllardır biriktirdiğimiz eşyalarımız ve maliyeti de öyle çok yüksek değil. Birçoğunu da bit pazarından almışız. Başkan onurlu bir şekilde ‘Başkanım çok güzel eşyalar, makam odası da güzel olmuş, Yunusemre’ye de yakışıyor. Şahsi eşyalarınız ya bunu da belediyeye hediyeniz olsun’ dese yemin ediyorum hayırlı uğurlu olsun derdim" dedi. Manisa’da 31 Mart Mahalli İdareler seçimlerini kaybeden AK Parti’li Mehmet Çerçi, AK Parti Manisa İl Başkanlığında basın toplantısı düzenledi. AK Parti Manisa İl Başkanı Salih Hızlı’nın da katıldığı toplantıda eski Başkan Çerçi, Yunusemre Belediye Başkanı Semih Balaban tarafından “Kendine lüks ve gösterişli makam odası yaptı” şeklindeki iddialara cevap verdi. Çerçi’nin açıklamalarından önce konuşan AK Parti Manisa İl Başkanı Salih Hızlı, “Büyükşehir belediye başkanımızın, ilçe belediye başkanlarımızın bir sürü vaatleri vardı. Bu vaatleri önlerine aldıklarında bunlar seçim heyecanıyla kazanma heyecanıyla hesap kitap yapılmadan söylenmiş şeylerdi. Şimdi bunların yapılabilme imkanı olmadığını gördükleri için şimdi ön alıyorlar. Devri sabık oluşturuyorlar. ‘Biz enkaz devraldık’ edebiyatıyla kamuoyunun tepkilerini almaya çalışacaklar” dedi. Projelerinin yetersiz kaldığı algısına kapıldığını belirten Başkan Çerçi, "Projelerimizi yaptınız ama biz sizden sonra bu insanları seçiyoruz bu insanlardan daha çok proje bekliyoruz’ öyle ya. Bizim projelerimiz yetersiz kaldı. Olabilir. Biz çok proje yaptık ama milletimizin daha çok talebi var. Beklentisi daha yüksek. Bunlara da saygılıyız. ‘Daha çok proje, eser üreteceğine inandığımız bu arkadaşları biz seçiyoruz’ dediler” diye konuştu. Kendisi hakkında seçimin ardından Amerika’ya kaçtığı yönünde sosyal medyada bir takım iddiaların dolaştığını ancak bel rahatsızlığından dolayı tedavide olduğunu belirten Çerçi, basın mensuplarına pasaportunu göstererek iddialar yalanladı. Çerçi, “Başlamadan önce bu benim pasaportum. Dün bana ‘Çerçi yurt dışına kaçtı’ demişler. Bir tane kendini bilmez, ‘Amerika’dan hoş geldin’ demiş. Ahlaksız, kendini bilmez, çok insan var. Öncelikle şunu söyleyeyim. Buradan ayrılırken bayramın hemen öncesinde yakın arkadaşlar bilir iki bastonla yola çıktık. Bazen tek bastonla eşimin omzuna tutunarak belimdeki zaman zaman nükseden ağrılar çok aşırılaştı. Seçim yorgunluğunda, aşırı efordan dolayı. Öncelikle bir kaplıca tedavisine gittik. Çok istifade ettik. Kaplıca tedavisinden sonra da İstanbul’a gittik” ifadelerini kullandı. "Bunların hepsi benim ve eşimin yıllardır biriktirdiğimiz eşyalarımız” Yunusemre Belediyesinin borcunu açıklayan Başkan Semih Balaban’a cevap veren Çerçi, "1,1, milyar borç diyor ya. Bunun 200 milyonu enerji santraline gitmiştir. Ve ödemeleri, taksitleri devam ediyor. Bakın şimdi 4 megavatlık bu 65 dönüm üzerine kurulu güneş enerji santrali yılda 8 milyon saatten ortalama şu anda EPDK birim fiyatları 2,7 TL, 22 milyon lira yıllık getirisi var. Şu anda. Biliyorsunuz dolara endekslidir. EPDK üç ayda bir altı ayda bir bu rakamı sent üzerinden yeniler. 4 milyar 373 milyon TL kayıtlara girsin. Bu yatırımların içinde belediyemizin yaptığı kültür, sanat projeleri, sosyal yardım destekleri, sağlık hizmetleri destekleri, gençlik spor destekleri, deprem ve pandemi dönemi yardımları yer almamaktadır. Yatırım bu. Şimdi şatafat lüks deyince 10 yıllık son hayat döngümü söylüyorum. Ev belediye, vatandaş, cami. 100 seneden öncekilere ancak antika denir. 50-60 senelik öncekileri antika denmez. Bu tür dekorasyon ürünleriyle hepsi ikinci el, üçüncü el malzemelerle yapılan iç mimariye vintage diyorlar. Biz hanımla bu tür işlere merak sardık. Burada şimdi retro denir. Bunların hepsi benim ve eşimin yıllardır biriktirdiğimiz eşyalarımız ve maliyeti de öyle çok yüksek değil. Birçoğunu da bit pazarından almışız. Şimdi ben bunları istiyorum. Siz bu belediyenin bu makam odasına bir büro mobilyasından, şuradan buradan bunların yenisini yani modern mobilya tarzında mobilya aldığınızda eminim sizin maliyetiniz benim aldığım maliyet daha da üzerine, belki 2-3 katı olacak. Benim evimde böyledir. Evime kaç kişi gelmiştir burada. Yeni bir tane mobilya yoktur. Biz bunları seviyoruz. Bu bizim medeniyetimiz. Şimdi yıllardır biriktirdiğimiz koleksiyonlarımızdan aldığımız kendi eserlerimiz” diye konuştu. "Zorluk çıkarma. Eşyalara da zarar verdirtme” Yarın eşyaları geri almak için kamyonla Yunusemre Belediyesine gideceğini belirten Çerçi, "Getirdiğimiz kendi eserlerimiz. Şimdi burada 7 tane memurun imzası var. Belgede yazılanlar ise aynen şöyle: ‘Mehmet Çerçi’nin makam odasındaki ekte fotoğrafları bulunan sayı ve isimleri yazılan eşyalar Mehmet Çerçi’nin şahsi eşyalardır. Görevde bulunduğu süre içerisinde kullanılmak üzere makam odasına yerleştirilmiştir. Kendi isteğiyle talep etmesi durumunda eşyalar kendisi tarafından alınacaktır’ Ben arkadaşlara dedim ki ‘5 sene sonra kim öle kim kala. Ondan sonra da bunları belediyeye hibe ederiz ne olacak. Bizim de belediyemize bir hediyemiz olur. Tutanağı falan boş verin dediğim halde arkadaşlar dediler ki ‘Başkanım önümüzde seçim var, şu var, bu var. Ne olur ne olmaz. Biz bunları tutacağız’ Ne yazdıklarını bile görmedim. Tutanağı tuttular. Şunu deseydi başkan onurlu bir şekilde ‘Başkanım dediniz çok güzel eşyalar, makam odası da güzel olmuş, Manisa’ya, Yunusemre’ye de yakışıyor. Şahsi eşyalarınız ya bunu da belediyeye hediyeniz olsun’ dese yemin ediyorum hayırlı uğurlu olsun demezsem beni bilen bilir. Elimdeki yüzüğü beğenen adama yüzüğümü veririm ben. Bu ahlaki bir şey değil. Bu belediye başkanlığı makamına yakışan bir şey değil. Herkesin bir onuru var. Ben 22 yıldır bu şehirde siyaset yapıyorum. Böyle bir kepazelikle karşılaşmadım. Bunlar başkana yakışıyor mu? Satacağım diyorsun. Hani kaydın yok. Kimin malını satıyorsun sen? Bakın buradan duyuruyorum arkadaşlar. Siz de gelin. Yarın, cuma günü saat 18.00’de. Kamyonu işçileri ayarladım. Siz de buyurun. Kalabalık olmaz. Orada güvenlikçiler var. Sayın başkan talimatı ver. İki tane görevli koy. Sen orada olursun, olmazsın. Lütfen eşyalarıma zarar verme. Bunlar ileride müze yaparsak müzenin de eşyaları olacak. Zorluk çıkarma. Eşyalara da zarar verdirtme. Yoksa mahkemede bunları görüşeceğiz” dedi. Belediyeye fazladan personel alındığı iddialarına cevap veren Çerçi, “Bakın ben delillerle, belgelerle konuşuyorum. Bu arada aşağıdaki salondaki eşyaları da ben aldım. Onlar zaten salonun güzel dekorasyonu. Onlar da benimdi. Onlar için ‘çocukları salonu falan bırakın. Onları falan kayda almayın’ Onlar da 5 beş kuruş belediye parası yoktur. Masalar hariç. Koltuk var orada 3 takım. Onların hepsini ben şahsımdan ödedim, oraya koydum. 4 milyon dolarlık makam odası diye yazdılar. Bunu yazan basın. 4 milyon dolarlık. Bunların sayılardan haberi yok. Belediye binasını 110 milyon liraya mal ettik. Otoparkı, meydanı, belediye binasını. Bugünkü rakamı 487 milyon. Şimdi bir de bu şeyi söylüyor. Bankamatik memurları ve çok fazla personel almışlar. Bizde bir tane bankamatik personeli yok. Bir tane yok” diye konuştu. Seçim gecesi belediyede evrakları düzenlediklerini söyleyen Çerçi, “Seçime doğru firmalar telaş ederler. 1 milyonluk mal vermişsiniz, iş yapmışsınız. Endişe ederler. insanlar bir an önce faturasını keserler, verirler. Sizin de bunun karşılığında fatura kesmeniz lazım. Niye kesmeniz lazım? Bu bir kanuni zorunluluk. Bu dosya tekemmül ettirilmiştir. Belediyeye 5 kuruşluk yükü de yoktur, maliyeti de yoktur. İşlem tamamlanmıştır. Çünkü pazartesi yeni belediye başkanı adamlarını gönderecek. Evrakları inceleyecek” dedi. Gündeme gelen dekoratif sobayı da 2 yıl önce kendi cebinden 55 bin TL’ye aldığını belirten Çerçi, tüm mobilyaların şahsına ait olduğunu ve bazılarının taksitlerinin halen ödemeye devam ettiğini söyledi. Maaşını da açıklayan Çerçi, eşinin 50 bin TL maaş aldığının kendisinin de 100 bin TL maaş aldığını belirterek belediyeden de 150 bin TL ayrıca maaşı olduğunu söyledi. Basın açıklamasına AK Parti Manisa İl Başkanı Salih Hızlı, AK Parti Manisa Tanıtım ve Medya Başkanı Emre Şener, AK Parti Yunusemre İlçe Başkanı İlkcan Durmaz katıldı.