POLİTİKA - 12 Nisan 2015 Pazar 20:36

Davutoğlu'ndan Papa'ya sert tepki!

A
A
A
Davutoğlu'ndan Papa'ya sert tepki!

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Papa Francesco'nun sözde Ermeni soykırımına yönelik yaptığı açıklamaya sert tepki gösterdi.

Başbakan Davutoğlu Kutlu Doğum Haftası Etkinlikleri kapsamında Cemal Reşit Rey Salonu’nda katıldığı program öncesi gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu. Başbakan Davutoğlu, Papa Francesco'nun sözde Ermeni soykırımına yönelik açıklamalarına sert yanıt verdi. Davutoğlu, “Her şeyden önce şunu ifade etmek gerekir. Dini liderlerin birinci görevi tarihi tartışmalar üzerinden yeni bir çatışma ve nefret ortamı oluşturmaktansa insanları birliğe, barışa ve birlikte yaşamaya davet etmeleridir. Sayın Papa’nın Türkiye’ye geldiğinde verdiği mesajlar bu yönde mesajlardı. Ancak maalesef herhalde zamanla üzerindeki bazı etkiler ya da kendisinin tarih alanındaki bilgisizliği, bilgi yetersizliği bugün bahsettiği bir açıklamayı da beraberinde getirdi” dedi.

Gerekli açıklamanın yapıldığını ifade eden Davutoğlu, “Dışişleri Bakanlığımız gerekli açıklamayı yaptılar. Vatikan Büyükelçimizi istişareler için Türkiye’ye davet ettik. Gerekli tepkileri de gösterdik” diye konuştu.
Papa ve Hristiyan alemine seslenen Davutoğlu, “Buradan Sayın Papa’ya ve tüm Hristiyan alemine çağrıda bulunmak istiyorum. Tarihi tartışmaları açacak olursak, herhalde bundan en fazla bir anlamda utanç duyacak olan unsurlar, Avrupa içerisindeki unsurlardır. Engizisyon mahkemeleri ve onun getirdiği İspanya’dan kaçan Yahudilerin ve Müslümanların sığınağı Türkiye olmuştur. Bu 500 sene önce, o yıllarda İstanbul Türk, Ermeni, Rum, Müslüman, Hristiyan ve Yahudilerin birlikte barış içerisinde yaşadığı bir şehirdir ve hep böyle olageldi. Eğer dış faktörler olmamış olsaydı, muhtemelen 1915 yılında yaşanan acı olaylar yaşanmayacaktı. Bu acıları tek taraflı olarak okumak sadece insanoğlunun birtakım acılarına sahip çıkıp, diğerinin acılarını örtmek sayın Papa’ya ve bulunduğu makama yakışmamıştır. Acılar özellikle savaş döneminde yaşanan acılar paylaşıldığı zaman karşılıklı olarak bu acılar anlaşıldı ve adil bir hafızayla bu acılara sahip çıkıldığı zaman barış ortamı doğar. Bunun güzel bir örneği bugünlerde Çanakkale Savaşı’nda, Gelibolu’da yaşanan acılar içerisinde ortaya çıkan Türk, Avustralya ve Yeni Zelanda halkları arasındaki barış ve dostluk ortamıdır. Sayın Papa’nın ve benzeri görüşte olan siyasi liderlerin, altını çizerek söylüyorum, dini liderlerden bizim beklentimiz barış çağrısında bulunmalarıdır ama siyasi liderler bu konuyu istismar edebilirler ve ediyorlar. Dini liderlerden öncelikle beklentimiz barış çağrısında bulunmalarıdır. Ayrıca Avrupa’ya egemen olan İslamofobi ve anti-İslam tavırlardan uzak durmalarıdır” ifadelerini kullandı.

Davutoğlu sözlerini şöyle sürdürdü: “Papa’nın açıklamaları sadece tarihin yanlış okunması değil, eksik okunması değil tek taraflı olarak bir grubun acıların sahip çıkarken diğer grubun acılarını yok saymak değildir. Aynı zamanda Avrupa’da yükselen ırkçılığı prim veren, Müslümanları ve Türkleri kolektif bir suçla itham eden zamanlama bakımından da son derece şanssız, yanlış ve tutarsız bir açıklama olmuştur. Geçen sene sayın Cumhurbaşkanımız bu sene ben 1915 olaylarıyla ilgili son derece açık yürekli açıklamalarda bulunduk, tavırlar ortaya koyduk. 2005 yılında da çağrıda bulunmuştuk. Protokolleri imzalarken de aynı çağrıyı tekrar ettik. Gelin Türklerle ve Ermeniler arasında yepyeni bir dönemi açalım. 1915 olaylarını ortak hafızamızın ve ortak adil bir hafıza anlayışıyla ortak acılarımızın paylaşıldığı ve yeni bir döneminin başlangıcı olarak birlikte değerlendirelim. Arşivlerimizi açalım, her türlü tarihi araştırmaya ve tartışmaya açık bir şekilde bu konuları ele alalım. Ancak gönülleri kapalı olanlara arşivleri açmak ifade etmiyor. Maalesef bugün bu konudan hareketle Müslümanlara toplu olarak Türklere özel olarak bir şekilde kolektif suç isnat etmek isteyenler, tam da ırkçılığın ve İslam karşıtlığının yayıldığı bir dönemde son derece yanlış bir akıma öncelik etmektedir. Ümit ederiz ki, sayın Papa Türkiye’ye geldiğinde bize zikrettiği görüşlerinde samimi olduğuna ve dini liderin zikrettiği görüşler olması bakımından da çok büyük bir önem atfederek kendilerini dinlemiştik, o görüşlere sahip çıkar. Şu son takındığı durumu tekrar gözden geçirir.” 

DAVUTOĞLU: “DEMİRTAŞ YALAN SÖYLÜYOR VE GERÇEKLERİ SAPTIRIYOR” 

Başbakan Ahmet Davutoğlu, HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın yaptığı açıklamaya sert yanıt verdi. Davutoğlu, “Çok açık bir şekilde söylüyorum Sayın Demirtaş yalan söylüyor ve gerçekleri saptırıyor” dedi.
Başbakan Davutoğlu Kutlu Doğum Haftası Etkinlikleri kapsamında Cemal Reşit Rey Salonu’nda katıldığı program öncesi gündeme dair açıklamalarda bulundu. HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın açıklamaları sorulan Başbakan Davutoğlu, “Çok açık bir şekilde söylüyorum Sayın Demirtaş yalan söylüyor ve gerçekleri saptırıyor. Türkiye tam da seçim ortamında girmişken ve adaylar tespit edilip, herkes seçim kampanyasına hazırlanırken, maalesef son derece provokatif, provokasyon tamamıyla bölücü terör örgütünün taraflarından gelmiştir. Çok açık bir şekilde geçtiğimiz 4 Nisan günü yine Doğubayazıt'ın Güngören köyü mezrasında benzer bir çalışma yapılmış ve buradaki köylüler ve o bölgede yaşayan vatandaşlarımız bölücü terör örgütünün silahlı unsurları tarafından seçimlerde bir partiye destek vermek için propaganda yapılmaya maruz bırakılmanın ötesinde baskı altına alınmıştır. Benzer bir faaliyet geçtiğimiz gün tekrar yapılmak istenince bu kez Diyadin Yukarı Tütek köyü yakınlarında, Türkiye’nin kamu düzenini koruma görevini üstlenen valiliğimiz ve ilgili güvenlik birimlerimiz seçimlerde şu veya bu yönde böylesi bir baskı oluşmaması için gerekli tedbirler almak üzere bölgede faaliyete geçmişlerdir” dedi.

Davutoğlu, “TSK Türkiye’nin her bir köşesinde kamu düzenini tesir etmek için gereken her türlü çalışmayı yapar. Bu konuda da hiç kimseye hesap verecek değildir. Bu bölücü terör örgütünün Yukarı Tütek köyü civarında ağaç dikme törenini bahane ederek gerçekten ağaç dikilse ve barışçıl ortamda şenlik yapılsa TSK da oraya onlarla birlikte şenliğe katılmaya gider. Bizler de gideriz. Siyasal bir parti propaganda yapsa onun propaganda yapması için bile güvenlik şartları oluşur ama bölücü terör örgütü dağdaki unsurlarıyla köylere inerek baskı yapmaya çalışırsa işte orada demokrasinin ve seçim şartlarının bittiği kamu düzeni probleminin ortaya çıktığı bir süreç başlar” diye konuştu.

Demirtaş’ın olayı karartmaya çalıştığını ifade eden Davutoğlu, “Demirtaş olayları karartmak suretiyle bölgede uygulamakta oldukları baskıyı örtbas etmeye çalışıyor. Silahlı kuvvetlerimiz orada gerekli tedbirleri alarak, vatandaşlarımız üzerinde ortaya çıkacak baskıları engellenmeye dönük bir çalışma yürütmüştür, bu onları görevidir. Her yerde de bu görevi yapacaklar. Seçim güvenliği sağlamak üzere her tedbiri alacağız. Sayın Demirtaş karar versin. İstanbul’da Kadıköy Meydanı’nda güya barışçıl bir söylem tutturup ve legal bir siyasal partinin Eşbaşkanı olarak konuşup Doğubayazıt'ta olaylar söz konusu olduğunda bölücü terör örgütünün sözcülüğünü yapmak ona yakışmaz, bir tercih yapmak zorundadır. Meşru bir siyasal partinin genel başkanı mı, yoksa bölücü terör örgütünün silahlı unsurlarının baskı yaparak halkı yönlendirmek için bu tür terör faaliyetlerinin savunan, meşru kılmaya çalışan bir terör savunucusu mudur?” şeklinde konuştu.
Ahmet Davutoğlu, “Gün herkesin açık bir şekilde tavrını ortaya koyma günüdür. Biz hükümet olarak Türkiye’de seçim güvenliğini tehdit eden her çalışmaya karşı silahlı herhangi bir unsurun halkımızı baskı almasına karşı gerekli tedbirleri alırız. Bu konuda da kimsenin tereddüdü olmamalıdır. Daha geçtiğimiz hafta İstanbul’da adliyede savcıya yöneltilen saldırı ile Doğubayazıt'ta halka yönelik bu baskıyı uygulamak üzere gidenlere giden askerlerimizi yönelik saldırından hiçbir farkı yoktur. 2’si de Türkiye’de kaos çıkartmak isteyen ve seçim güvenliğini tehdit etmek isteyen terör unsurlarının ki bunların hepsinin de dış bağlantıları da vardır. Onların yaptığı faaliyetlerdir. Şunu da ifade etmek istiyorum. İlk silah kesinlikle silahlı kuvvetlerimiz tarafından atılmamıştır. Bu ağaç dikme törenine yapılması düşünülen yere terör unsurlarının sızmasını engellemek için tertibat alan askerimizi karşı terör unsurları uzun namlulu silahlarla ateş açmışlardır. Askerimiz de görevlerinin bir gereği olarak mukabelede bulunmuşlardır. Kimse bir taraftan seçime giren bir siyasi parti lider görüntüsü ve barışçıl bir dil diğer taraftan terör sözcülüğüne de soyunmasın. Sayın Demirtaş tam bir bukalemun mantığı içerisinde Doğu’da başka Batı’da başka. Doğubayazıt’ta onun sözcüleri başka ki terörle işbirliği yapmıştır bazı HDP unsurları. İstanbul Kadıköy’de başka bir dil kullanarak Türkiye’de demokratik hayat içerisinde yer alamaz. Ben bugün sabah burada çatışmalar esnasında yaralanan askerlerimizi ziyaret ettim. Bu olayı yaşayan canlı şahitler var. Demirtaş’ın yalan şahitliğine ihtiyaç yoktur, canlı şahitlerimiz var. Bu askerlerimizden biri Yozgat biri Mersin biri Diyarbakır diğeri de Antalya’dan gelmiştir. Hepsi birbirine ortak bir vatan aidiyetiyle bu ülke için mücadele eden kahraman askerlerimiz, hepsini alınlarından öptüm. Bundan sonra da sayın Demirtaş’ın ve HDP’nin artık bir tercih yapmak zorunda olduklarını ifade ediyorum” dedi.

İki hafta önce silah bırakma çağrısı yapıldığını hatırlatan Davutoğlu, “Daha iki hafta önce silah bırakma çağrısı ile yeni bir dönemin açıldığını ümit ederken, tekrar silahların gölgesi altında seçim üzerinde baskı uygulamaya çalışmak, büyük bir çelişkidir, iki yüzlülüktür. Hele ki Demirtaş’ın bugün Kadıköy Meydanı’nda söyledikleri tümüyle yalandır. Tümüyle aldatmacadan ibarettir. Elimizde tüm vesikalar vardır. Bu konularda da Demirtaş’ı dürüst, samimi ve barışçıl siyaset yapmaya ve bunu engelleyen silahlı unsurlar kim olursa olsun onlara karşı tavır almaya davet ediyorum” ifadelerini kullandı. 

DOĞAN CAN CESUR - MURAT SOLAK

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İzmir Uluslararası Turan Film Festivali ödülleri sahiplerini buldu Uluslararası Turan Film Festivali Ödül Töreni, Ege Üniversitesi Atatürk Kültür Merkezi (AKM) Yunus Emre Salonu’nda gerçekleştirildi. Türkiye’nin yanı sıra 77 ülkeden bin 57 başvurunun yapıldığı ‘Kızılelma’ temalı festivalde; ülkemizden 158, Azerbaycan’dan 47, Kırgızistan’dan 31, Kazakistan’dan 21, Özbekistan’dan 15 ve Türkmenistan’dan 10 film yarıştı. Ege Üniversitesi, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Uluslararası Türk Kültürü Teşkilatı (TÜRKSOY) ve Sinema Genel Müdürlüğü katkılarıyla düzenlenen “Uluslararası Turan Film Festivali Ödül Töreni, Türk Dünyası sinemasının tüm paydaşlarını bir araya getirdi. Törene, Ege Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Necdet Budak, TÜRKSOY Genel Sekreteri Sultan Raev, Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanı Prof. Dr. Uğur Ünal, Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürü Birol Güven, EÜ üst yönetimi, yurt içinden ve dışından sanatçılar, yönetmenler, senaristler, akademisyenler, davetliler ve öğrenciler katıldı. Fotoğraf ve resim sergileri törene renk kattı Ödül töreni öncesi Atatürk Kültür Merkezi Fuaye Alanında; Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığının “Sessiz Tanıklar Türk Boylarına Yolculuk” sergisi ile TÜRKSOY’un “Türk Dünyası Resim Sergisi” ve “Türk Dünyası Kültür Başkentleri Fotoğraf Sergisi” sanatseverle buluştu. Programın açılış konuşmasını gerçekleştiren Ege Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Necdet Budak, “Sanatsal faaliyetler üretmek, sanatın gelişimine katkı sağlamak, sanatı ve sanatçıyı sanatseverlerle bir araya getirmek, tam akredite öğrenci odaklı araştırma üniversitemizin toplumsal görevleri arasındadır. Bu bilinçten hareketle Türk dünyasının ortak değerlerini ve kültürel bağlarını vurgulayarak, bu bağların güçlenmesine katkıda bulunmak, Türk devletleri ve topluluklarının kültürel çeşitliliğine ve zenginliğine katkıda bulunmak hedefiyle yola çıktığımız bu önemli organizasyonun henüz fikir aşamasında iş birliği talebinde bulunduğumuz bütün çevreler tarafından heyecanla karşılanarak sağlanan desteklerle bugünlere gelmesi sağlanmıştır” diye konuştu. “Festivalimizin geleneksel hale gelmesini temenni ediyorum” Bu tür bir festivale ev sahipliği yapmaktan memnuniyet duyduklarını dile getiren Prof. Dr. Budak, “Uluslararası Turan Film Festivali, uzun süren hazırlık aşamasının ardından iki gündür Üniversitemiz ev sahipliğinde gerçekleştiriliyor. Festival kapsamında uluslararası film yarışması, 3 Söyleşi, 2 Fotoğraf Sergisi, 7 Gösterim Seçkisi, 1 Resim Sergisi, 1 Konser, 1 Dans Gösterisi gerçekleştirildi. Festivale 77 ülkeden bin 55 başvuru yapıldı. Türkiye’den 158 Film, Azerbaycan 47 Film, Kırgızistan 31, Kazakistan 21, Özbekistan 15 ve Türkmenistan’dan 10 film katılım gösterdi. Yapılan tüm başvurular alanlarında duayen jüri üyelerinden oluşan seçili kurullar tarafından incelendikten sonra dereceye girenleri belirlendi. Bugünkü ödül töreninde dereceye giren filmlere verilecek ödüllerin yanı sıra Yaşam Boyu Başarı Ödülü, Sinema Sanatına Katkı Ödülü, İnsani Değerlere Katkı Ödülü gibi 13 ayrı kategoride özel ödüller de verilecek. Ödül alacak olan sanatçılarımızı şimdiden tebrik ediyorum. Ayrıca bu büyük organizasyonda bizlerle birlikte olan ve büyük desteklerini gördüğümüz Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğüne, TÜRKSOY’a, çok kıymetli sergilerini bizlere açan Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığına ve festivalimize destek veren gerek ülkemizdeki gerekse Türk Dünyasındaki değerli kurumlarına şükranlarımı ifade etmek istiyorum. Festivalimizin ileriki yıllarda da Türk Dünyasında genişleyerek geleneksel hale gelmesini temenni ediyorum” dedi. “Türk dünyasının zenginliğini arşivlerle ortaya koyuyoruz” Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanı Prof. Dr. Uğur Ünal, “Bu etkinliğin, kültürün birleştiriciliği adına çok önemli bir program olduğunu ifade etmek istiyorum. Türk kültürü ve sanatının paylaşımı ve gelişimi adına düzenlenen bu festival son derece anlamlıdır. Bu programın bir paydaşı olarak Türk dünyasının zenginliğini çeşitli arşiv belgeleriyle ortaya koymaktan son derece bahtiyarız. Türkiye olarak dünyanın en büyük arşivlerine sahip olduğumuzu bilmenizi isterim. Festivalimize ev sahipliği yapan Ege Üniversitesine ve Rektör Prof. Dr. Necdet Budak’a, hazırlanmasında emeği geçen herkese teşekkürlerimi iletiyorum” dedi. TÜRKSOY Genel Sekreteri Sultan Raev, “Sinema ortak kültür mirasımızı gelecek nesillere taşıma noktasında en önemli araçlardan biridir. Bu etkinlik, Türk sinemasının çeşitliliğini yansıtmasının yanı sıra birliğimizi ve kardeşliğimizi bir kez daha tüm dünyaya gösterme fırsatı verdi. Festivalin gerçekleşmesine katkı sunan kurumlarımıza teşekkür ediyor, yarışan tüm sanatçılarımızı tebrik ediyorum” diye konuştu. Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürü Birol Güven ise, “Sinema, dertli insanın işidir. Sinema yapan insan derdini paylaşmak, yarasını göstermek ister. Filmini çektikten sonra da dertleşmek ister. Bu bakımdan festivaller de sinemacıların dertleştikleri yerlerdir. Özellikle uluslararası festivaller bizim için çok önemli. Turan Film Festivali de ilk yılından büyük bir başlangıç yaptı. Emeği geçen herkesi tebrik ediyorum” dedi. Ödüller sahiplerini buldu Turan Film Festivali kapsamında ilk olarak prestij ödülleri verildi. İnsani Değerlere Katkı Ödülü Yönetmen Derviş Zaim ile Gönül Dağı dizi yapımcısı Ferhat Eşsiz’e, Kültürel Çeşitliliğe Katkı Ödülü TRT AVAZ kurumu adına TRT İzmir Bölge Müdürü Mevlüt Şahbaz’a, İnsan Haklarına Katkı Ödülü Karabağ-Azerbaycan Göç ve Mülteciler Bakanlığı Bakan Müşaviri Nesimi Nerimanov’a Toplumsal Duyarlılık Ödülü Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürü Birol Güven’e verildi. Sinema Sanatına Katkı Ödülünü sırasıyla; Azerbaycan Sinema Ajansı, Kazakfilm, Kırgız Cumhuriyeti Kültür, Bilgi, Spor ve Gençlik Politikaları Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü adına Talant Osmanov, Özbekistan Kültür Bakanlığı Sinematografi Ajans Uluslararası İlişkiler Daire Koordinatörü Gofurjon Musaev, Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürü Birol Güven ve Oğuzhan Türkmen Film Stüdyosu adına Salisalih Bayramov aldı. Ege Üniversitesi 2024 Yılı Vefa Özel Ödülünü Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Fecir Alptekin ve TRT Belgesel Kanal Koordinatörlüğü adına Koordinatör Ahmet Canbaz alırken, Genç Yetenek Ödülü Ruslan İbrahimli’ye, Teknoloji ve Sinema İlişkisi Ödülü 1453 Filmi ile Hamit Keleş’e, Medya Özel Ödülü Anadolu Ajansı adına İzmir Bölge Müdürü Ahmet Caner Baysal’a, Kültürel Hafıza Ödülü Cumhurbaşkanlığı Milli Saraylar Daire Başkanı Dr. Yasin Yıldız’a, Kültürel Miras Ödülü Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanı Prof. Dr. Uğur Ünal’a, TÜRKSOY Özel Ödülü ise Rejisör Alovov’a verildi. Festivalde yarışan filmlerde ise; Azerbaycan birinciliğini “Voice” filmi ile Zamin Mammadov, Kazakistan birinciliğini “Lullaby” filmi ile Dilshat Rakhmatullin, Kırgızistan birinciliğini “Hope” filmi ile Saule Mukanbetova, Özbekistan birinciliğini “Taste of Grapes” filmi ile Dmitriy Lebedev, Türkiye birinciliğini “Tradition” filmi ile Ali Rıza Bayazıt, Türkmenistan birinciliğini “Ümit” filmi ile İskender Muhammet Annamuhammedov, Uluslararası kategori birinciliğini ise “Goli’s Greatest Adventure/Iran” filmi ile Elika Mehranpoor aldı. Yöresel danslar ve şarkılar katılımcıları coşturdu Ödüllerin verilmesinin ardından festivale destek veren kurum ve sponsorların temsilcilerine plaket takdimi gerçekleştirildi. Etkinlik kapsamında EÜ Devlet Türk Musikisi Konservatuvarı Ekin Dans Topluluğunun “Zeybek Gösterisi”, Azerbaycan Sema Halk Dansları Topluluğunun “Azerbaycan Halk Müziğinden Potpuri”, “Göçebeler Kırgız Halk Dansı”, Kazakistan “Süyünbay Sazı” Folklor Topluluğu Dansçıları, Özbekistan Namangan Filartmonisi Müzik ve Dans Sanatçıları sahne aldı. Daha sonra tüm ülkelerin sanatçıları sahneye çıkarak Rektör Prof. Dr. Necdet Budak eşliğinde “Anayurdum” parçasını seslendirdiler. Festival tanıtım filminin de gösterildiği törenin sonunda, ödül alanlar, jüri ve katılımcılar hatıra fotoğrafı çektirdi.