ÇEVRE - 26 Mayıs 2022 Perşembe 09:38

Doğa harikası Çarpanak Adası, yarımadaya dönüşüyor

A
A
A
Doğa harikası Çarpanak Adası, yarımadaya dönüşüyor

Van Gölü’nün el değmemiş adası olan Çarpanak Adası ile yarımadanın arasında yer alan ‘antik yol’, suların çekilmesiyle tekrar ortaya çıktı.

Asırlar öncesinde bir yarımada parçası olan Çarpanak Adası, Van Gölü suyunun 1990-1995 yılları arasında yükselmesiyle ada haline geldi. Çarpanak Adası ile ana kaya arasındaki 800 metrelik antik yol ise Van Gölü’nün yükselmesiyle sular altında kalmıştı. Ancak küresel iklim değişikliği ve onun muhtemel sonuçlarından biri olarak ortaya çıkan buharlaşma, göldeki su seviyesinin yeniden düşmesine neden oldu.

Van Gölü’nde 2020 ve 2021 yıllarındaki büyük çekilmeyle birlikte sular altında kalan Çarpanak Adası antik yolu, yeniden belirgin hale geldi. Suların çekilmeye devam etmesi durumunda Çarpanak Adası’nın tekrar yarımada durumuna gelmesi bekleniyor.

“Çarpanak Adası gizemli bir ada niteliğinde”

İHA muhabirine konuşan Van YYÜ Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümünden Öğretim Üyesi Prof. Dr. Faruk Alaeddinoğlu, Van Gölü’nün bir bütün olarak turizme konu olabilecek yeterliliğe sahip doğa harikası bir yer olduğunu belirtti. Çarpanak Adası’nın gizemli bir ada niteliğinde olduğunu ifade eden Prof. Dr. Alaeddinoğlu, “Ana kaya ile ada arasında bir bağlantı var. Bu geçmişte adanın ana kayaya bağlı olduğunu bize gösteriyor. Zamanla göldeki seviye artışları adanın bir koridorla bağlı olduğu ana kayayı kesmiştir. Dolayısıyla bir ada şekline dönüşmüştür. Bu 800 metrelik bir mesafeden oluşuyor” dedi.

“Adaya yürüyerek seyahat edilebilecek”

Van Gölü’nün çok yüksek seviyelerden aşağıya doğru düştüğünü dile getiren Alaeddinoğlu, “Kapalı göller uzun süreler içinde alçalır ve yükselirler. Van Gölü de bunları yaşamıştır. 1990-1995 yılları arasında yoğun bir yağış ve buharlaşmanın çok az olduğu bir dönem yaşandı. O dönem gölde çok ciddi bir seviye artışı gerçekleşmiştir. Dolayısıyla bu alanın tamamı sular altında kalmış. Ancak küresel iklim değişikliği ve onun muhtemel sonuçlarından biri olarak ortaya çıkan buharlaşma, bu alanın tekrar insanın yürümesine imkan verecek hale getirdiğini görüyoruz. Bu seviye farkı Van Gölü’nün aleyhine giderek azalacaktır. Dolayısıyla Çarpanak Adası’na giderken yüzme durumuna kalınan o küçük koridorun da yüzmeden adadan ana karaya yürüyerek seyahat edebileceğiniz bir yapıya dönüşecektir” şeklinde konuştu.

Çarpanak Adası ile yarım adasındaki antik yolun doğaseverler için bir fırsat olduğuna dikkat çeken Alaeddinoğlu, doğaseverlerin adayı ziyaret ederek o heyecanı yaşamaları tavsiyesinde bulundu.

Yılmaz Sönmez - Ahmet Faruk Sarıkoç

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bitlis Prof. Dr. Palabıyık akademisyenlere seslendi: “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” Bitlis Eren Üniversitesi’nde (BEÜ) görevli Akademisyen Prof. Dr. Adem Palabıyık, ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde akademisyenlerin desteği ile devam eden İsrail protestolarına karşı Türkiye’deki akademisyenlerin seslerinin kısık kaldığını belirterek, “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” dedi. ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde süren Gazze eylemlerine ilişkin açıklama yapan Prof. Dr. Palabıyık, “Ülkemizdeki akademisyenlerden hala güçlü bir ses duyamadık. Tüm dünya akademisyenleri ayaktayken ülkemizdeki akademisyenlerin ayağa kalkmaması beni üzüyor. Sessiz kalmak ahlaki ve insani vefasızlıktır akademik utançtır” dedi. “PKK’ya terör demeyenler İsrail’e sustu” “7 Ekim’den itibaren başlayan kıyıma karşı sesimizi hep yüksek tuttuk ve bunu ekranda da dile getirdik” diyen Palabıyık, “Cübbemi ve kefiyemi giyerek erkândan çağrı da yaptım. Elbette akademisyenlerin bütünü için ifadelerim geçerli değil, lakin Boğaziçi’nde dikilen akademisyenlerin, sadece dikilişi kadar bir gündem oluşturmak neden mümkün olamıyor anlamış değilim. Barış Beyannamesi denilen ve devletimizi neredeyse katliam yapmakla suçlayan akademisyenler, İsrail’e karşı neden sessiz? Bu nasıl ikiyüzlülüktür? Binlerce bebeği kundakta katleden PKK terör örgütü için sözde Barış Beyannamesi imzalayanlar, İsrail karşısında neden sus pus oldu?” “Akademisyenler artık konforlarını bozsunlar” Akademisyenlerin en büyük korkusunun konfor alanlarının bozulması olduğunu belirten Palabıyık, sözlerine şöyle devam etti: “Çünkü akademisyenler, sahip olduğu şartların aleyhlerine dönme ihtimalinden çok korkarlar. Bu sadece maddi güç değil, aynı zamanda Bourdieu’nün bahsettiği ’fildişi kulelerini’ de kaybetme korkusudur. Çünkü akademisyen ancak üniversitedeki ofisi ile ontolojisini koruyabilir, dışarıda asosyal olduğu için bir hiçtir. Kulesinden bakan akademisyen, olayları da ancak yukarıdan gördüğü gibi yorumlar, sahanın bir parçası olamaz. Daha doğrusu toplumu bir parya modeli olarak görür. Odası, yani kulesi, onu yalıtan en büyük etkendir. Artık bu konfor Gazze için bozulmalıdır.” “28 Şubat’tan hala korkuyorlar” Palabıyık, “Akademisyenler hala 28 Şubat’ın hayaletinden korkuyorlar ve bu hayaletin hala ortalıkta dolaştığını iddia ediyorlar. Bir yandan fişlenme, öte yandan değişebilecek iktidar gibi olgular onlara inanılmaz bir korku aşılıyor. Akademik cübbe üzerine Filistin kefiyesi giymek ve bu halde çekilebilecek bir fotoğraf karesinin gelecekte önlerine çıkma ihtimali hala onlar için çok güçlü bir hayali varsayımdır. Bu kâbus üzerinden inşa ettikleri gündelik hayata dair korku, onların sonraki yıllarda yaşayabileceği olumsuzlukların önüne geçmek için kullanılan bir araçsal cihazlara dönüşmüş durumdadır. Maalesef, bu korku kendini muhafazakâr ve Müslüman olarak tanımlayan akademisyenlerde daha fazla görülüyor. Buna ahlaki ihanet veya muhafazakâr vefasızlık demek yanlış olmayacaktır” diye konuştu. “Feminist akademisyenler çürük kokuyor“ Gazze için hiçbir öğrenciye söz hakkının tanınmadığını ifade eden Palabıyık, “Lümpen burjuva denilecek bu kesimin özellikle Gezi ve feminist söylemlerle hareket ettiğini de unutmadık. Feminizmi LGBT’ye sürükleyen aklı evvellerin kendi derslerini Gezi Parkı’nda devam ettirmek için öğrencilerini üniversiteden çıkardıkları ve Gezi eylemlerine katılmalarını tavsiye ettikleri de gün gibi biliniyor. Lakin konu Gazze olunca tek bir öğrenciye söz hakkı tanınmıyor. Çünkü Gazze, Müslümanların yüzakı olduğu için, onların direnişinin ahlaki yönü engellenmek isteniyor. Bu nasıl bir akademik buhrandır? Bunlar insanlıklarını kaybetmiş” dedi.