EKONOMİ - 22 Eylül 2016 Perşembe 14:42

Dünyaca meşhur Anzer Balı satışa çıktı

A
A
A
Dünyaca meşhur Anzer Balı satışa çıktı

Rize’nin İkizdere İlçesi’ne bağlı Anzer Yaylası'nda bu yıl üretilen dünyaca meşhur Anzer Balı satışlarına başlanıldı.


Rize’nin 3 bin rakımın üzerinde yer alan Anzer Yaylası’nda üretilen Anzer Balı’nda Hacettepe Üniversitesi’nden Anzer Balı olma özelliği taşıdığı tespit edilen balların satışına başlanıldı.
Konuyla ilgili açıklama yapan Anzer Balı’nın satışının gerçekleştirildiği Anzer Ballı Köy Tarımsal Kalkınma Kooperatifi Başkanı Osman Civelek, bu yıl üretimde rekor kırıldığını belirterek, “Bu yıl sezon beklenilenin üzerinde bir verimle tamamlandı. Anzer’de yaklaşık 2 bin 500 kilo bal üretildi. Bunun bin 700 kilosu kooperatifimize teslim edildi. Bilindiği gibi biz bu balları Hacettepe Üniversite’si ne gönderdik. Tahlil sonuçları müspet gelenleri etiketleyip, mühürleyip özel şişelerde satışa çıkartıyoruz. Bin 700 kilo balın bin 300 kilosu olumlu gelmiştir. Aldığımız balların 400 kilosu Anzer balı olma kriterlerine uygun gelmemiştir. Bu balları üreticilerimize iade ettik. Oluklu rapor alan ballarımızı 1 kg, yarım kg ve 250 gramlık şişelerde dolumunu yaptık. Şişelerin üzerinde fiyat etiketi, kurşun mühür ve güvenlik etiketimiz var. Bu şekli ile ballarımızın taklit edilmesi mümkün değildir. Ancak tüketicilerimiz satın aldıkları üründe mutlaka bu güvelik tedbirlerini aramaları gerekmektedir” dedi.

Kilosu 900 TL
Civelek, 1 kilo Anzer Balı’nın 900 TL’den satışa çıkartıldığını ifade ederek “1 kg bal 900 TL, yarım kilo bal 470 TL ve 250 gramlık şişeler 250 TL’den satışa sunulmuştur. Ayrıca 100 gramlık polenlerimiz 130 TL, 200 gramlık polenlerimiz 240 TL ve 400 gramlık polenlerimiz 470 TL olarak satışa sunulmuştur” diye konuştu.

Arap Kralları sırada
Bu yıl bal bekleyen 2 bine yakın sipariş bulunduğunu kaydeden Civelek, “Bu yıl yaklaşık, önceki yıldan sarkan siparişlerle birlikte 2 bine yakın talep var. Buda 1.5-2 ton civarında bir bal ediyor. Bu yıl ki üretimimizle bu taleplerin tümüne karşılamaya çalışacağız. Bu yılda geçtiğimiz yıl oldu gibi Katar Emirliği ve Birleşik Arap Emirliği’nden bal talepleri geldi. Bu balları da büyük elçilikleri aracılığı ile ulaştıracağız. Yurt içinden olduğu gibi yurt dışından da yoğun talep var. Yurt dışı talepleri de yurt içinde teslim etmek kaydı ile karşılamaya çalışıyoruz” şeklinde konuştu.

Üniversite onayı olmayan bal satılmıyor
Civelek, Hacettepe Üniversitesi tarafından yapılan analizlerde olumlu rapor verilen balların kooperatif tarafından satılmadığına dikkat çekerek “Bizim ballarımız 20 yıldır Hacettepe Üniversitesi'nde tahlil edilmektedir. Prof. Dr. Kadriye Sorgun ve ekibi 1984 yılında Arzer’deki endemik çiçek türleri üzerinde bir araştırma yaptı. Uzun bir çalışma oldu. Anzer'in florasını belirlediler. Bu çalışmaya bağlı olarak Hacettepe Üniversitesi’nde iki tür analiz yapılıyor. Bir tanesi bu çiçeklere ait polenler inceleniyor. Bu çiçeklerden bir tanesi bile balda bulunamazsa bal Anzer Balı olarak kabul edilmiyor. İkinci analiz ise şeker analizidir” ifadelerini kullandı.  

Dünyaca meşhur Anzer Balı satışa çıktı

Göktürk Fırat

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bitlis Prof. Dr. Palabıyık akademisyenlere seslendi: “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” Bitlis Eren Üniversitesi’nde (BEÜ) görevli Akademisyen Prof. Dr. Adem Palabıyık, ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde akademisyenlerin desteği ile devam eden İsrail protestolarına karşı Türkiye’deki akademisyenlerin seslerinin kısık kaldığını belirterek, “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” dedi. ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde süren Gazze eylemlerine ilişkin açıklama yapan Prof. Dr. Palabıyık, “Ülkemizdeki akademisyenlerden hala güçlü bir ses duyamadık. Tüm dünya akademisyenleri ayaktayken ülkemizdeki akademisyenlerin ayağa kalkmaması beni üzüyor. Sessiz kalmak ahlaki ve insani vefasızlıktır akademik utançtır” dedi. “PKK’ya terör demeyenler İsrail’e sustu” “7 Ekim’den itibaren başlayan kıyıma karşı sesimizi hep yüksek tuttuk ve bunu ekranda da dile getirdik” diyen Palabıyık, “Cübbemi ve kefiyemi giyerek erkândan çağrı da yaptım. Elbette akademisyenlerin bütünü için ifadelerim geçerli değil, lakin Boğaziçi’nde dikilen akademisyenlerin, sadece dikilişi kadar bir gündem oluşturmak neden mümkün olamıyor anlamış değilim. Barış Beyannamesi denilen ve devletimizi neredeyse katliam yapmakla suçlayan akademisyenler, İsrail’e karşı neden sessiz? Bu nasıl ikiyüzlülüktür? Binlerce bebeği kundakta katleden PKK terör örgütü için sözde Barış Beyannamesi imzalayanlar, İsrail karşısında neden sus pus oldu?” “Akademisyenler artık konforlarını bozsunlar” Akademisyenlerin en büyük korkusunun konfor alanlarının bozulması olduğunu belirten Palabıyık, sözlerine şöyle devam etti: “Çünkü akademisyenler, sahip olduğu şartların aleyhlerine dönme ihtimalinden çok korkarlar. Bu sadece maddi güç değil, aynı zamanda Bourdieu’nün bahsettiği ’fildişi kulelerini’ de kaybetme korkusudur. Çünkü akademisyen ancak üniversitedeki ofisi ile ontolojisini koruyabilir, dışarıda asosyal olduğu için bir hiçtir. Kulesinden bakan akademisyen, olayları da ancak yukarıdan gördüğü gibi yorumlar, sahanın bir parçası olamaz. Daha doğrusu toplumu bir parya modeli olarak görür. Odası, yani kulesi, onu yalıtan en büyük etkendir. Artık bu konfor Gazze için bozulmalıdır.” “28 Şubat’tan hala korkuyorlar” Palabıyık, “Akademisyenler hala 28 Şubat’ın hayaletinden korkuyorlar ve bu hayaletin hala ortalıkta dolaştığını iddia ediyorlar. Bir yandan fişlenme, öte yandan değişebilecek iktidar gibi olgular onlara inanılmaz bir korku aşılıyor. Akademik cübbe üzerine Filistin kefiyesi giymek ve bu halde çekilebilecek bir fotoğraf karesinin gelecekte önlerine çıkma ihtimali hala onlar için çok güçlü bir hayali varsayımdır. Bu kâbus üzerinden inşa ettikleri gündelik hayata dair korku, onların sonraki yıllarda yaşayabileceği olumsuzlukların önüne geçmek için kullanılan bir araçsal cihazlara dönüşmüş durumdadır. Maalesef, bu korku kendini muhafazakâr ve Müslüman olarak tanımlayan akademisyenlerde daha fazla görülüyor. Buna ahlaki ihanet veya muhafazakâr vefasızlık demek yanlış olmayacaktır” diye konuştu. “Feminist akademisyenler çürük kokuyor“ Gazze için hiçbir öğrenciye söz hakkının tanınmadığını ifade eden Palabıyık, “Lümpen burjuva denilecek bu kesimin özellikle Gezi ve feminist söylemlerle hareket ettiğini de unutmadık. Feminizmi LGBT’ye sürükleyen aklı evvellerin kendi derslerini Gezi Parkı’nda devam ettirmek için öğrencilerini üniversiteden çıkardıkları ve Gezi eylemlerine katılmalarını tavsiye ettikleri de gün gibi biliniyor. Lakin konu Gazze olunca tek bir öğrenciye söz hakkı tanınmıyor. Çünkü Gazze, Müslümanların yüzakı olduğu için, onların direnişinin ahlaki yönü engellenmek isteniyor. Bu nasıl bir akademik buhrandır? Bunlar insanlıklarını kaybetmiş” dedi.