DÜNYA - 20 Ekim 2021 Çarşamba 23:43

Emine Erdoğan, Nijerya’da Abuja Yunus Emre Kültür Merkezi’nin açılışına katıldı

A
A
A
Emine Erdoğan, Nijerya’da Abuja Yunus Emre Kültür Merkezi’nin açılışına katıldı

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan, Nijerya’nın başkenti Abuja'da Yunus Emre Kültür Merkezi’nin açılışına katıldı. Dost ülkelerde açılan kültür merkezlerinin, ilişkilere verdikleri önemin bir nişanesi olduğunu belirten Erdoğan, "Abuja Yunus Emre Kültür Merkezi ile Anadolu'nun bilgelik kapılarını Nijeryalı kardeşlerimize açıyor olacağız" dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan, Nijerya’nın başkenti Abuja'ya düzenlediği ziyaret kapsamında, Abuja Yunus Emre Kültür Merkezi’nin açılışına katıldı. Açılış sırasında yaptığı konuşmada, Kültür Merkezi’nin açılışını gerçekleştirmenin kendisi için büyük bahtiyarlık olduğunu belirten Erdoğan, gösterdikleri misafirperverlik ve candan karşılama için şükranlarını sundu. Dost ve kardeş ülkelerde açılan kültür merkezlerinin, ilişkilere verdikleri önemin bir nişanesi olduğuna işaret eden Erdoğan, "Bu merkez ile Anadolu'nun bilgelik kapılarını Nijeryalı kardeşlerimize açıyor olacağız. Türk kültürünü daha yakından tanıma imkanı elde edeceğiniz gibi, isterseniz Türk dili de öğrenebileceksiniz. Yunus Emre, Türk halkının gönül tahtında oturan bir Anadolu ozanıdır. Ancak mesajı evrenseldir. Onun irfan dolu dizeleri insan sevgisini anlatır. Anadolu'da derin izler bırakmış Yunus Emre'nin mesajının, kültür merkezimiz aracılığı ile Abuja'ya ulaşması büyük mutluluk. Bugüne kadar 52 ülkede, 62 Yunus Emre Kültür Merkezi kurduk. Edebiyat, kültür ve sanat, dost ülkelerle bağlarımızı kuvvetlendiren en güzel araçlar. Yunus Emre, meşhur sözünde, Gelin tanış olalım, işi kolay kılalım, sevelim sevilelim, dünya kimseye kalmaz diyor. Sadeliği içinde son derece derin anlamlar taşıyan bu söz tüm kardeşliklerin başlangıcıdır" ifadelerini kullandı. Erdoğan, Kültür Merkezi’nin hayırlara vesile olmasını dileyerek, emeği geçen herkese şükranlarını sundu.

"İnsan kalbinin, hiçbir tercümana ihtiyacı olmadığını görüyorsunuz"

Konuşmasında, Türkiye'nin başlattığı Afrika açılımıyla, 2005 yılından bu yana birçok Afrika ülkesinde bulunma imkanının olduğunu belirten Erdoğan, eşi Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın birçok yurt dışı ziyaretine eşlik ettiğini ve Afrika ülkelerine gelmeyi özellikle istediğini kaydetti. Afrika'ya adım attığı ilk günden beri kıtaya olan hayranlığının arttığını, burada birçok insanlık hâline şahit olduğunu dile getiren Erdoğan, "Bu seyahatlerde, aramızdaki kültürel farklılıklara rağmen, tüm insanlığın büyük bir aile olduğunu içselleştiriyorsunuz. İnsan kalbinin, hiçbir tercümana ihtiyacı olmadığını görüyorsunuz. Dünyanın tüm annelerinin sevincinin de gözyaşının da aynı olduğunu anlıyorsunuz. Yani insan olmanın evrenselliğiyle tanışıyorsunuz. İşte bu süreçte, gönlümde birikenleri kaleme alma ihtiyacı hissettim. Başlı başına bir ilham kaynağı olan Afrika'nın bendeki izlerini, yazının kalıcılığına emanet ettim. Kültürel etkileşimin insanlar arasında nasıl köprüler kurduğunu izah eder nitelikte olduğuna inanıyorum" dedi.

“Afrika'yı 21. yüzyılın yükselen yıldızı olarak görüyoruz”

Emine Erdoğan, Afrika'nın adeta dünyanın bütün hazinelerini barındıran bir sandık olduğuna dikkati çekerek, kıtanın 2 binin üzerinde farklı dil ve etnik topluluğun evi olduğunu, 1 milyara aşkın nüfusuyla çok büyük bir potansiyelinin bulunduğunu bildirdi. "Afrika'yı 21. yüzyılın yükselen yıldızı olarak görüyoruz. Hak ettiği yere gelmesi için de tüm Afrika kıtasıyla dayanışma halindeyiz" ifadelerini kullanan Erdoğan, Türkiye'nin Afrika Kıtası'ndaki büyükelçiliklerinin sayısının artmasının, ilişkilerin derinleştiğinin ifadesi olduğuna işaret etti. Erdoğan, 2002 yılında Türkiye'nin Afrika'da sadece 12 büyükelçiliği bulunurken, bugün 43 büyükelçiliğin faaliyet gösterdiğine dikkat çekerek, "Önümüzdeki dönemde bu sayıyı inşallah 49'a çıkarmayı hedefliyoruz. Ankara'daki Afrika büyükelçiliklerinin 2008 yılında 10 olan sayısı ise 2021 yılında 37'ye yükseldi. Türk Hava Yollarımız da Afrika'ya olan uçuşlarına yeni rotalar ekliyor. Korona virüs (Covid-19) salgını öncesi, kıtada 40 ülkede 60 noktaya sefer düzenleniyordu. Seyahat yasaklarının kalkmasıyla uçuş sayımız artırıyor ve bizler birçok noktada yeniden kavuşuyoruz" ifadelerini kullandı.

"Afrika'yla olan dostluğumuz himaye ettiğim birçok güzel projeye de ilham oldu"

Afrika ile olan dostluğun, birçok projesine ilham olduğunu ve Afrikalı kadınlar katkıda bulunmak adına için birçok adım atıldığının altını çizen Erdoğan, "Afrika'yla olan dostluğumuz himaye ettiğim birçok güzel projeye de ilham oldu. 2016 yılında Ankara'da Afrika El Sanatları Pazarı ve Kültür Evi kurduk. Bu merkez sayesinde, Afrikalı kadınların, emeklerinin tam karşılığını alabilecekleri adil bir pazar oluşturduk. Literatüre kazandırdığımız, Afrika Yemek Kültürü ve Afrika Atasözleri kitapları ise kültürel yakınlaşmamızın eseri olarak kütüphane raflarına eklendi. Her yıl, 25 Mayıs Afrika Günü'ne özel etkinlikler düzenliyor ve Afrika'nın daha iyi bir kıta vizyonuna katkıda bulunmaya gayret ediyoruz. Kitabımın satışından elde edilecek gelir de olduğu gibi Afrika El Sanatları Pazarı ve Kültür Evi'ne aktarılıyor. Umarım Afrikalı kadınlarla olan dayanışmamıza anlamlı bir katkı olur" dedi.

"Kırılgan kesimler için birçok ülkede özel yardım programları hayata geçirdik"

Türkiye'nin Afrika'yla ilişkisinin yalnızca bağış veya hibe içerikli bir zemin üzerine kurulu olmadığının altını çizen Erdoğan, kıtanın gelişmesi ve kalkınmasının, dünyanın ortak geleceği için önemine değinerek bunun için de imkanları seferber ettiklerini kaydetti. İnsan odaklı dış politika kapsamında, Afrika ülkelerine eğitim desteği verdiklerini belirten Erdoğan, "Bugüne kadar ülkemiz burslarından yararlanan Afrika öğrencilerinin sayısının, yaklaşık 14 bini bulması büyük mutluluktur. Dünyanın başına gelmiş en büyük felaketlerden biri olan Covid-19 salgınında da gıda güvenliği sıkıntısı çeken ülkelerin yanında olduk. Kırılgan kesimler için birçok ülkede özel yardım programları hayata geçirdik. Çok sevdiğim bir Afrika atasözü şöyle diyor, Hayırseverlik varlıktan değil, kalptendir. En çok kalbimizle, Afrika'nın yanında olduğumuzu ifade etmek istiyorum. Bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da kıtanın barış, istikrar, refah ve kalkınmasına katkı sunmaya devam edeceğiz. Afrika coğrafyasının başarı ve mutluluğunun daim olmasını diliyorum" dedi.

Ayrıca konuşması sırasında, programda emeği geçen herkese şükranlarını sunan Erdoğan, en kısa zamanda yeniden bir araya gelme temennisini iletti.

"Yunus Emre Enstitüsü’nün dünyanın her yerinde kültüre dayalı bir Türkiye gündemi oluşturması son derece önemlidir"

Yunus Emre Enstitüsü Başkanı Şeref Ateş de dünyanın dört bir köşesinde Türkiye'nin kültür elçiliğini yapan enstitünün yeni bir merkezini Emine Erdoğan'ın teşrifiyle açmaktan büyük memnuniyet duyduğunu belirtti. Yunus Emre Enstitüsü’nün faaliyetlerini, Türkiye'nin uluslararası ilişkilerini daha ileri boyutlara taşımak amacıyla düzenlediğine işaret eden Ateş, "Zengin bir kültürel birikimine sahip olan ülkemiz, dünya gündemine kültürle, sanatla, kültürel mirasıyla gelmeyi fazlasıyla hak etmektedir. Kültür bu anlamda, ülkemizi kısır gündemlere ve yanlış algılara hapsetmek isteyen belli odakların oyununun bozulması açısından da büyük bir işlev görmektedir. Bu açıdan, Yunus Emre Enstitüsü’nün dünyanın her yerinde kültüre dayalı bir Türkiye gündemi oluşturması son derece önemlidir. Türkiye'nin binlerce yıllık kültürel birikimini hakkıyla temsil etmek ve insanlığın yararına sunmakla görevli olan Yunus Emre Enstitüsü’nün sorumluluğunun çok ağır olduğunun farkındayız. Bu ağır sorumluluğun yerine getirilmesinde, bizleri her zaman destekleyen Sayın Hanımefendiye teşekkürlerimi ifade etmek istiyorum. Enstitü olarak merkez açtığımız ülkelerde amacımız, açık ve şeffaf insani bağlar kurarak gerçekçi bir Türkiye algısı oluşturmak, Türkiye'nin tanınırlığını, bilinirliğini ve itibarını artırmaktır" dedi.

Ateş, 2021'in Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından "Türkçe ve Yunus Emre Yılı" olarak ilan edildiğini hatırlatarak, böylesine önemli bir yılda, Yunus Emre Enstitüsü’nün Abuja da açılıyor olmasının ayrıca anlamlı ve değerli olduğunu vurguladı.

Yunus Emre Enstitüsü, 53 ülkede 64 merkez sayısına ulaştı

Düzenlenen açılış törenine, Nijerya Enformasyon ve Kültür Bakanı Lai Muhammed, İnsani İlişkiler, Afet ve Sosyal Kalkınma Bakanı Sadiye Umar Farouq, Nijerya Devlet Başkanı Yardımcısı'nın Eşi Dolapo Osinbajo ve çok sayıda davetli katıldı. Törende Emine Erdoğan'a, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun eşi Hülya Çavuşoğlu ve Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar'ın eşi Şule Akar ile Yunus Emre Enstitüsü Başkanı Prof. Şeref Ateş eşlik etti. Açılışın ardından enstitü merkezini gezen Emine Erdoğan, davetlilerle hatıra fotoğrafı çektirdi. Nijerya'da düzenlenen açılış ile toplamda 53 ülkede 64 merkez sayısına ulaşan Yunus Emre Enstitüsü, daha önce hizmete giren, Mısır, Fas, Sudan, Güney Afrika, Somali, Senegal, Tunus ve Ruanda’dan sonra Nijerya ile Afrika’daki merkez sayısını 9'a çıkardı.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kastamonu Sahurdan sonra hemen uyumayın: Organları yoruyor Kastamonu Üniversitesi Turizm Fakültesi Gastronomi ve Mutfak Sanatları Anabilim Dalı Dr. Öğretim Üyesi Elif Zeynep Özer, sahurdan sonra hemen uyumanın organları yorduğunu söyledi. Kastamonu Üniversitesi Turizm Fakültesi Gastronomi ve Mutfak Sanatları Anabilim Dalı Dr. Öğretim Üyesi Elif Zeynep Özer, Ramazan ayında beslenmede dikkat edilmesi gereken hususlarla ilgili bilgi verdi. Ramazan orucunun vücuttaki toksinlerin temizlenmesine imkan sağladığını belirten Özer, sahurun önemli bir besin olduğuna dikkat çekti. Sahurdan sonra hemen uyumamak gerektiğine dikkat çeken Özer, iftardan sonra da çorba içtikten sonra bir kaç dakika bekleyip ana yemeğin verilen aranın ardından yenilmesi gerektiğini kaydetti. "Ramazan insan vücudunu yeniliyor" Ramazan ayında sağlıklı beslenmeye karşı herhangi bir engel bulunmadığını belirterek, “Aksine özellikle sağlıklı beslenme Ramazan’da mümkün olabilmektedir. Çünkü 11 ay boyunca yediğimiz gıdaların tamamının vücuttan atılması bir hayli zor. Ramazan orucu içerisinde yaşanan uzun süreli ‘açlık’ ile vücutta birikmiş toksinlerin temizlenmesine, insan vücudunun yenilenmesinin desteklenmesine destek olmaktadır. Orucun insanın beslenme alışkanlıklarından kaynaklanan mevcut sıhhi durumunun iyilik halini daha iyiye taşıyabilmesini sağlaması üzerine oluşturulmuş bir sistem şeklinde düşünülebilir” dedi. “Vücudun su dengesi bakımından kahve ve çay tüketimine dikkat edilmeli” Oruç tutarken uzak durulması gereken yiyeceklerle ilgili örnekler veren Özer, “Ramazan, aşırılıklardan ve abartıdan uzak kalma felsefesine sahiptir. Her anlamdaki aşırılık insana zarar verir. Gıdada da durum aynı şekilde, örneğin en sağlıklı olarak bilinen bir gıda abartılı bir biçimde fazla tüketilirse bu gıda kişiye zamanla zarar vermeye başlayacaktır. Ramazan’da, yani özellikle uzun süreli aç kalmış bir mideye, ilk besin maddesi olarak basit karbonhidratlar girerse burada sağlıklı beslenmeden kesinlikle bahsedemeyiz. Basit karbonhidratların özellikle Ramazan’da fazla tüketilmemesine özen gösterilmelidir. Basit karbonhidrat içeren besinler olarak; toz şekerler, mısır şekerleri, beyaz ekmek gibi unlu mamullerden bahsedebiliriz. Bunların dışında fazla tuzlu yiyecekleler vücutta su tutacağı ve kişide su ihtiyacı uyandıracağı için özellikle Ramazan ayında bu tür beslenme şeklinden muhakkak kaçınılmalı. Vücudun su dengesi bakımından kahve ve çay tüketimine de dikkat edilmeli” diye konuştu. “Özellikle kadınlar sahur yapmalıdır” Kadınların sahur yapmaları noktasında tavsiyede bulunan Özer, “Sahur oruç tutarken önemli, fakat olmazsa olmaz değil. Ramazan ayının her yıl değişmesinin beraberinde getirdiği açlık süreçleri de değişmekte, bunun oluşturduğu 16 saat ve üzeri açlık durumlarında hormonal dengenin korunması bakımından özellikle kadınların sahur yapmalarını tavsiye ederim. Ramazan’da yapılan en büyük yanlışlardan biri ise, günlük su tüketimini iftardan sonraki süreçte tamamlayabilmek adına tek seferde büyük yudumlarla su tüketmek. Günlük tüketilmesi gereken su miktarının yudum yudum içilerek tamamlanması istenilen faydayı sağlayacaktır. Unutulmamalıdır ki hızlı içilen su vücuttan hızla atılırken yavaş yavaş/yudum yudum içilen su vücuttan daha yavaş atılır. Fazla susuzluk çekmemek ve gerekli mineral dengesinin sağlanabilmesi adına soda ve demirhindi şerbetinin (Osmanlı Saray Mutfağı’ndan) içilmesini öneririm. Eğer kişinin mide sorunu yoksa sodaya limon ve az miktarda tuz eklenip içilmesi faydalıyken, kişinin mide sorunu varsa kişi sodayı suyla karıştırarak içebileceği gibi yüksek mineralli su da tercih edebilir. Ramazan ayında yoğun baş ağrıları yaşanmaması adına su tüketimi oldukça önemlidir” şeklinde konuştu. “Sahurun hemen ardından uyunmuşsa, organların yorulması söz konusu olacaktır” Sahurda işlenmiş gıdalardan uzak durulması gerektiğini belirten Özer, “Sebzeden zengin, yumurta (haşlanmış, omlet vb), peynir ve az tuzlu zeytin tercih edilebilir. Meyve istenirse tüketilebilir; ancak içerisinde şeker bulunduğu için acıkmaya etki edeceği bilinmelidir. Salam, sucuk, sosis gibi işlenmiş gıdaları tüketmemeli ve fazla şekerli gıdalardan uzak durulmalıdır. Doğallıktan uzaklaşmış gıdaları tercih listemizin dışında tutmalıyız. Vücudun kendi sisteminde organlar sürekli çalışma halindedir. İnsan uyuyunca organları daha yavaş çalışarak dinlenebilme sağlanırken, sahurda yiyecek-içecek tüketiminde bulunulup hemen ardından uyunmuşsa, organların yorulması söz konusu olacaktır. Yemek yedikten en iyi ihtimalle minimum bir saat sonra uyunmalıdır” ifadelerini kullandı. “İşlenmiş gıdalardan uzak durulmalıdır” Gluten hassasiyeti olanların Ramazan’da çok şanslı olduklarını söyleyen Özer, "Sağlıklı beslenmede bilinen yanlışlardan biri unlu mamulleri (örneğin ekmek) yersek tok kalırız düşüncesidir. Glutensiz beslenenler zaten undan uzak bir beslenme biçimleri olduğu için halihazırdaki sağlıklı beslenme biçimlerini koruyarak Ramazan ayını rahat geçirebileceklerdir. Sağlıklı beslenme rutininde yer alan sebze yemekleri ile proteince zengin yiyeceklerle beslenilirse açlık hissini yoğun yaşamayacaklardır. Ramazan ayında ve Ramazan ayı dışında da dikkat edilmesi gereken en önemli husus işlenmiş gıdalardan uzak durulmasıdır. Bu, gıda alerjisi olmayan kişiler için de geçerlidir” dedi.
Bursa Bursa’da yanan ormanların yerine 48 bin fidan dikildi Bursa’da 11 Ağustos 2018 tarihinde Mudanya ilçesinde çıkan orman yangınında 36 hektar alan zarar gördü. Zarar gören alanlara Bursa Orman Bölge Müdürlüğü ekipleri, 2024 yılından itibaren 15 bin adeti tıbbi aromatik bitki olmak üzere 48 bin fidan dikti. Bursa’nın Mudanya ilçesi Çağrışan Mahallesi’nde 11 Ağustos 2018 tarihinde çıkan orman yangınında 36 hektar alan zarar görmüştü. Bursa Orman Bölge Müdürlüğü ekiplerinin çalışmaları ile birlikte yanarak zarar gören ağaç ve diğer bitkilerin temizlenmesinin ardından toprak işlendi. 4 ay süren çalışmaların ardından aralık ayında ilk fidan toprakla buluşturuldu. Yangında zarar gören alanı tekrar ormanlaştırma çalışmaları çerçevesinde, 15 bin adeti tıbbi aromatik bitki olmak üzere toplam 48 bin fidan dikilen alan zamanla eski görünümüne kavuşacak. "Saha içerisinde hiçbir alan kaybımız olmadı" Orman yangınında zarar gören alanın tamamının ormanlaştırıldığını ifade eden Bursa Orman Bölge Müdürü Esat Şimşek, "İçinde bulunduğumuz alan 11 Ağustos 2018 yılında çıkan Mudanya Çağrışan alanı içerisindeyiz. Burada 36 hektarlık alan orman yangınında zarar gördü. Bu 36 hektarlık alan içerisinde çalışma arkadaşlarımız hızlı ve etkili müdahale ile 1 gün içerisinde bu alanı kontrol altına aldılar. Hemen arkasından bu alanın tekrar orman olabilmesi için gerekli adımların atılması, başka bir faaliyet ve amaç için kullanılmaması için çalışmalara başladılar. İlk iş olarak içerisinde zarar görmüş ağaç ve çalıları temizleyerek araziyi toprak işlemesi yaparak fidan dikimi haline getirdiler. Kısa bir süre içerisinde ağustos ayından aralık ayına kadar bu faaliyetleri yerine getirdik. İlk fidanı da aralık ayında toprakla buluşturduk. Toplam saha içerisinde 48 bin fidan toprakla buluşturuldu, bunun 15 bin tanesi de tıbbi aromatik bitki. Saha içerisinde hiçbir alan kaybımız olmadı" şeklinde konuştu. Son 10 yılda çıkan 774 yangından zarar gören 2 bin 398 hektar alan tekrar ormanlaştırıldı Orman yangınlarında zarar gören alanların orman bölge müdürlüğü ekipleri tarafından tekrar ormanlaştırıldığını ve kesinlikle farklı bir amaçla kullanılmadığının altını çizen Şimşek, "Türkiye ormanlarında 1 metrekare bile yanan alan başka bir faaliyet ve amaç için kullanılmıyor. Son 10 yıl içerisinde Bursa Orman Bölge Müdürlüğü’nde 774 adet yangın 2 bin 398 hektarlık alan da bu yangınlardan zarar gördü. Bu alanlar içerisinde de şimdiye kadar tamamında bu faaliyetleri yerine getirdik, tamamında da ağaçlandırma çalışmalarını yaptık. Her sene bu alanlarda koruma kontrollerimizi ve bakım çalışmalarımızı yapıyoruz. 2023 yılı içerisinde Bursa Orman Bölge Müdürlüğü’nde 76 adet yangın meydana geldi. Bu yangınlarda da 395 hektarlık alan zarar gördü. Şu ana kadar 2023 yılında çıkmasına rağmen 218 hektarlık alanda 265 bin fidanı toprakla buluşturduk. Bu günden sonra da 175 hektarlık alanda 180 bin fidanı yıl sonuna kadar toprakla buluşturarak 1 yıl içerisinde ormanlaştıracağız" ifadelerini kullandı. "Orman yangınlarının önlenmesi için proje geliştiriyoruz" Bursa Orman Bölge Müdürlüğü ekiplerinin muhtemel orman yangınlarına karşı daima hazırlıklı olduğunu ifade eden Şimşek, "2024 yılı ile ilgili çalışmalarımızda Bursa Orman Bölge Müdürlüğü olarak orman yangınlarını önleme ve mücadele çerçevesinde 2 helikopter, 55 arazöz, 12 su ikmal aracı, 19 iş makinesi, bu konularda uzman 175 kişilik teknik uzman kadromuz ve 529 yangın personelimiz ile hazır bir şekilde orman yangınlarını önleme ve mücadele konusunda çalışmalarımıza başladık. Yangınların çıkmaması için eğitimler ve bu konu ile alakalı vatandaşları bilgilendirme çalışmalarına önem verdik. 2024 yılı içerisinde hedefimiz 10 bin kişiye bir proje geliştirip orman yangınlarının önlenmesi ile ilgili eğitimler planlayıp yangınların çıkmaması için bir proje geliştiriyoruz" dedi.