Antalyaspor maçıyla Ali Sami Yen'e Son Defa çıkan ve bu hafta oynanacak Gençlerbirliği karşılaşmasıyla yeşil sahalara veda edecek Emre Aşık, Galatasaray Televizyonu’nda yayınlanan “Son Pas” programının konuğu oldu.
Ali Sami Yen Stadı’nda taraftarın karşısına son kez çıktın. Galatasaray’ın son hafta oynayacağı Gençlerbirliği maçıyla beraber aktif futbol yaşantına nokta koyacağını belirttin. Bu kararı ne zaman aldın? Bu süreci gelişimiyle ilgili bizimle birşeyler paylaşabilir misin?
Bu kararı aslında sezon başında aldım. Aile arasında da böyle bir karar aldığımı dile getirmiş ve destek görmüştüm. Kararıma saygı duyduklarını söylediler. Ama tabi ki sezon içindeki fiziksel ve takımda oynama durumuma göre bu kararım netleşecekti. Bir ara takımda sürekli forma şansı bulmuştum, daha sonra bir sakatlık geçirdim. Sakatlıktan sonra hoca doğal olarak takımda bazı revizyonlar yaptı ve iyileştikten sonra forma şansı bulamadım. Olaylar artık böyle gelişmeye başlamıştı ve ben de böylelikle bırakma kararımı onaylamış oldum.
O dönemde formadan uzak kalmak bu süreci hızlandır mı?
Eğer sezon sonuna kadar aynı performansla devam edebilseydim, bir sezon daha forma giymeyi düşünebilirdim. Futbol iyi bir şekilde ve özellikle Galatasaray’da bırakmak istiyordum. Öyle olduğu için de mutluyum.
1990 yılından başlayarak 20 yıllık bir kariyeri geride bırakıyorsun. Sönmez Flament’te başlayan bir futbol kariyerin var. Balıkesirspor ve Türkiye’de üç büyük takımın formasını giyen ender isimlerden birisin. O zamanlarda da Galatasaraylı olduğunu belli ettin ama Beşiktaş’ın da Fenerbahçe’nin de formalarını giydin. İstersen biraz bu süreçten ve futbolculuğunun kilometre taşlarından bahsederek ilerleyelim. Çünkü gençlere örnek teşkil eden pek çok özelliğin var. Futbolda senin için iz bırakan olaylardan konuşalım istersen.
İlk başta Bursa’da Hürriyet Meslek Lisesi’nde okul takımıyla futbola başladım. Nedim Hoca vardı. Onunla beraber başlamıştım. Bursa’daki bir amatör takım olan Hürriyetspor’da bir maceram oldu. Orada da yaklaşık 1 sene oynadım. Orada da Hüsnü Hoca vardı, bana çok yararı dokunmuştu. Sönmez Flament’te onunla birlikteydi.
Küçük yaşlarda futbolcu olma hedefin var mıydı?
Aslında sporun değişik alanlarında çok uğraştım. Yüzme, masa tenisi oynadım, hatta altı ay boksla bile ilgilendim. Bir gün mahallede arkadaşlarla top oynuyorduk. Mücahit diye bir arkadaşım vardı, Sönmez Flament’e sırt çantasıyla beraber sürekli antrenmana giderdi. Onunla gitmek istediğimi söyledim, kabul etti. Seçmelere girdim, beğendiler, bu şekilde başlamış oldum. Ondan sonra yaklaşık iki sene Sönmez Flament’te kaldım. Bir sene üçüncü ligde profesyonel olarak oynadım. Ardından komşu kente transfer oldum. Birinci ligten de teklifler aldım, özellikle Bursaspor benimle ciddi şekilde ilgileniyordu. Bir sene daha deneyim kazanmak istediğim ve daha fazla forma şansı bulabileceğimi düşündüğüm için ikinci ligde oynamayı tercih ettim. Balıkesirspor’a gittim ve çok mutlu zamanlar geçirdim. Ardından Fenerbahçe, İstanbulspor, Galatasaray, Beşiktaş’ta oynadım. Galatasaray’a geri döndüm ve arada bir Ankaraspor macerası yaşadım. Yaklaşık 10 senedir de Galatasarayla beraberim. Fenerbahçe’ye ilk geldiğim sene basın mensupları hangi takımı tuttuğumu sorduklarında ‘’Galatasaray’’ demiştim ama belki de söylememek gerekiyormuş. O zaman rekabetin çok içinde olmadığımdan ötürü tamamen iyi niyetimle bunu söylemiştim ama gazetelere başlık oldu. ‘’Fenerbahçe’ye transfer olan Emre Galatasaraylı’’ diye. Fenerbahçe’nin formasını giydiğim zaman profesyonel olarak düşünmek zorundaydım. Sevgimi kalbime gömersin derler ya öyle oldu Galatasaray’dan bir şekilde uzaklaştım. Gönlümde her zaman bir aslan yatıyordu ve aklımın bir köşesinde her zaman vardı. Okan Buruk, Arif Erdem, Hakan Ünsal gibi birçok Galatasaraylı arkadaşım vardı. Onlarla sürekli konuşuyordum. Dışarıda görüşüyorduk ama özellikle takımdaki arkadaşlıklarına imreniyordum.
Tabi Emre Aşık saha içinde mücadele ederken bütün hünerini forma giydiği takım için harcıyordu, değil mi?
Kesinlikle öyle, arkadaşlıkları ikinci plana atıyorsunuz. Beşiktaş’ta da bu böyleydi. Orada Sayın Hüsnü Güreli ‘’Beşiktaşlı’sın değil mi’’ diye sorduğunda ben de ‘’Hayır,Galatasaraylı’yım’’ dedim. Tuttuğum takımı yinelemiş oldum ama artık Beşiktaş’ın formasını giyeceğimi, formamın hakkını vereceğimi herkese söyledim, endişelenmeleri için bir sebep olmadığını söyledim. Öyle bir görüşmemiz olmuştu ama dediğim gibi bana nasip oldu ve Galatasaray gibi bir takımda uzun süre forma giymeyi ve futbolu burada bırakmayı başardım. Bu yüzden çok mutluyum.
Peki defansta forma giymeye ne zaman karar verdin? Sönmez Flament’te oynarken bir hücumcu olma isteğin var mıydı, yoksa baştan beri geride mi forma giyiyordun?
Vardı, herkes gol atmak ister. Hürriyetspor’da ve okul takımında uzun süre santrafor oynamıştım. Bir gün stoperde oynayan arkadaşımız gelmemişti. Antrenörümüz stoperde benim oynayacağımı söyledi. Şaşırdım ve stoperde oynayamayacağımı söyledim. Ama ısrarcıydı ve kabul etmek durumunda kaldım. Sert bir hocaydı ve biraz korkardık kendisinden. O oynadığım maçta bölge karmasının antrenörleri gelmiş, beni beğenmişler ve karmaya seçmişlerdi. Marmara karmasına seçilmiştim, stoper oynamaya bu şekilde başladım. Oradan da Genç Milli Takım’a seçildim. O dakikadan sonra stoperlik forması sırtıma yapıştı, güzel de oldu. Bu mevkide karakterimi daha iyi yansıtabildiğime inanıyorum. Benden ortasaha ya da forvet biraz zor olurdu.
Kariyerindeki özel anları, Galatasaray formasıyla ilk tanışdığın anı, ilk Ali Sami Yen’e çıktığın anı bizlerle paylaşabilir misin?
Özellikle 2000 yılı benim için çok önemliydi. O yıl buraya geldim. Başımızda Lucescu vardı. Popescu gittikten sonra ilk maçıma çıkmıştım. Bulgaristan’daki Levski Soyfa maçıydı. Kazanırsak Şampiyonlar Ligi’ne devam edecektik. İlk orada oynamıştım. Çok heyecanlıydım. Ama iyi oynadığımı düşünüyorum. Ondan sonra da devam etmiştim. Akılda kalacak birkaç şeyden biridir. Bir de Fatih Terim’le beraber 2-1’lik İsveç maçı unutamadığım maçlardan biridir. O maçta galip gelirsek Avrupa Şampiyonası’na gidiyorduk. Golleri Sergen ve ben atmıştık. İkimiz de o güne kadar oynamıyorduk. Sergen’le aynı odada kalıyorduk. Oynamıyoruz diye rahattık. Çünkü ben maçlardan önce o maçı yaşarım, stresine girerim. Pozisyonları yaşarım, yattığım zaman kendi kendime maçı oynarım. O gün kalktığımda oynamıyorum diye rahattım. Fatih Terim çağırdığında çok heyecanlanmıştım. Sen oynayacaksın dedi. Kenneth Anderson’la oynayacaksın dedi. Sen böyle maçların adamısın dedi. Çok inanmıştı bana. Tekrar tekrar teşekkür ediyorum kendisine buradan. Ardından da Sergen’i çağırmıştı. İkimiz de gol attık. Çok güzel anılarımdan biridir. Yeri biraz daha ayrıdır çünkü 1995 yılında vefat eden babamın gördüğü son maçlarımdan biridir. Gol olduğu zaman annem saçına yapışmış babamın. Emre attı diye bağırmış. Babam da tebrikleri kabul etmiş. Benimle gurur duymuş. Herkesin gelip kendisine tebriklerini ilettiğini söylemişti. Allah senden razı olsun demişti bana. Ben de esas senden razı olsun baba benim gibi bir evlat yetiştirdin demiştim. Unutamadığım en önemli şeylerden biridir bu.
51 kez milli forma giydin. Bunun içinde 18 yaş altı, Ümit Milli Takım ve A Milli Takım var. Bunların içinde 1993’teki Akdeniz Oyunları Şampiyonluğu var. Çok sayıda başarılı maç var. 2002 Dünya Kupası yine en unutulmaz anlardan biri milli formayla. 2008 Avrupa Futbol Şampiyonası kadroda bulunduğun çok büyük organizasyonlardan biri. 2002’deki anılarınızda arkadaşlarınla hep acaba ne zaman geri döneceğiz diye düşünüyorsunuz. Ama neredeyse iki ay uzakdoğuda kaldınız. Hangilerini anlatmak istersin milli formayla olan anılarından?
Fatih Terim’in dediği gibi önce genç milli takımda oynamadan Ümit Milli Takım’a çağrıldım. Ondan sonra Genç Milli Takım’da oynama fırsatı buldum. Genç Milli Takım’da Avrupa Şampiyonu olduk. Yanılmıyorsam 1992 yılıydı. Akdeniz Olimpiyatları’ndan önceydi. 1993’te Akdeniz Olimpiyat Oyunları’na gittik. Fatih Terim vardı başımızda. Orada şampiyon olduk. Orada da çok güzel anılarım var. O kadro zaten A Milli Takım’ın iskelet kadrosuydu. Çok iyi bir kadroydu. Zaten A Milli Takım’la devam etmeye başladık. Ardından 2002 Dünya Kupası’na gittik Şenol Güneş’le. Onda da bavulları topluyorduk, bu hafta gidiceğiz, öbür hafta gidiceğiz diye. Uzadıkça uzadı. Ama gerek Dünya Kupası, gerekse Avrupa Şampiyonası’nda 40-50 gün kaldık. Keşke daha fazla olsaydı. Keşke iki ay daha olsaydı. Hakikatten hepimiz arkadaşlıktan öte kardeş gibiydik. Herkes aynı odadaydı. Playstation oynuyorduk. İki kişi oynayabiliyor, biz etrafında tribün oluyorduk. Oynayanlardan birini tutup, öbürünü kızdırıyorduk. Her boş vaktimizde beraberdik. Aile gibiydik. Oradayken değerini tam anlayamıyorsunuz. Ama zaman geçtikçe o günleri özlemle anıyorsunuz. Her zaman sizin için başka bir yeri oluyor futbol hayatınızda.
Sana göre Galatasaraylılık ve Galatasaray ruhu nedir?
Bazı şeyler parayla satın alınmaz. Belli bir değer biçemezsin. İnsanın içinde olan bir şeydir. Sahaya çıktığın zaman formanın hakkını sonuna kadar veriyorsan bence Galatasaraylılık ruhu budur. O duruşu verebiliyorsan, ona göre yaşayabiliyorsan Galatasaraylılık ruhu budur bence. Biraz hissedilmesi, yaşanması lazım. Tabi futbolcu karakteriyle de ilgili. Yabancı futbolculardan hiçbiri bunu duyamaz. Bize bakarak biraz bir şeyler yapabilirler. Diğer arkadaşlarımda ve genç arkadaşlarımda benim gördüğüm şey bu.
Ali Sami Yen’deki son maçında bunu gördük. Senin etrafında bir aura vardı. Bence o Galatasaray ruhuydu. Çünkü maçtan sonraki röportajda sen de konuşamadın. Herhalde Galatasaray ruhuna yakın bir tanımlama o.
Taraftara buradan tekrar çok teşekkür ediyorum. Ben hiç böyle bir şey beklemiyordum. Ufak bir alkışlama olur diyordum ama bu kadarını beklemiyordum. Çok fazla röportaj yapmayı da, konuşmayı da sevmem. Bu biraz karakterimle alakalı herhalde. Biraz da utanırım böyle şeyleri anlatmaya. Çok teşekkür ediyorum. Zorla bana üçlü çektirdiler. Oradaki tribündeki lidere sen yap dedim ama üçlüyü yapmak zorunda kaldık. Zor durumda kaldık arkadaşlarım oynarken onlara ayıp oldu. Ama olsun.
Evet Emre Futbol Akşamı’nda da bunlar konuşuldu bizim analiz programızda da, diğer programlarımızda da hep Emre Aşık konuşuldu. Şunu sormak istiyorum filmi biraz geriye sararsak Emre Aşık olarak bundan birkaç yıl önce şunu böyle yapmasaydım, farklı yönde bir tercihte bulunsaydım hayatımın akışını değiştirebilirdim diyeceğin noktalar ya da nokta var mı? Olsaydı şu anda aynı şekilde mi devam ederdin yoksa o değişikliği yapar mıydın? Mesela bir Avrupa kariyeri düşünebilir miydin, tabi ki Galatasaray’da çok mutlu olduğunu her fırsatta söylüyorsun ama başka bir ülke başka bir en azından alternatif olabilir miydi Emre’nin hayatında...
Yani çok pişman oldugum birşey olmadı hayatımda geriye dönüp baktığım zaman. Ama ilk Fenerbahçe’ ye geldiğim zaman Adnan Polat, Futbol Şubesi Sorumlusu’ydu ben Galatasaray ile görüşüp anlaşmıştım daha sonra belirli bonservis problemleri vardı ve Fenerbahçe ile anlaştım. Galatasaray’da da imzam vardı, eğer isteseydi ben 1 yıl futbol oynayamayabilirdim çok teşekkür ediyorum yine 1 yıl genç oyuncu bile olsan da çok önemli bir kayıp. Onu yürürlüğe sokmadı ve futbol oynadım Fenerbahçe’de. Ama İstanbulspor’da çok fazla kaldım belki 4 sene değilde 1-2 sene çok daha iyi performans gösterip hep Galatasaray’a gelme düşüncem vardı ama 4 sene sonra olmuştu.
Ama o dönemde İstanbulspor’da çok müthiş bir kadro kurulmuştu. Seninle beraber birçok yıldız oyuncu biraradaydınız..
Evet müthiş bir kadro kurulmuştu. Onun dışında aklıma pek birşey gelmiyor.
Bu anlamda İngiltere, İspanya gibi ön planda olan liglerde oynamak isteyen çok futbolcu var..
İngiltere’de oynamak isterdim çünkü hakikatten özellikle Tugay’ın neler yaptığını görüyoruz, kaç yaşına kadar oynadı ve hep aynı istikrarda oynadı. Ben de isterdim çünkü benim futbol yapıma da uyuyor ama olmadı çok da üzülmedim açıkçası.
Futbolu bırakmadan 1 yıl Amerika’da oynamak istediğini okumuştum..
Öyle birşeyler vardı ama artık istemiyorum galiba. İngilizcemi biraz ilerletmek ve değişik insanlar görmek açısından istiyordum. Hala aklımda öyle birşeyler var ama birkaç şey daha var önce bir kendimi dinlemem lazım.
Ama herhalde ABD’yi seviyorsun senin çok sık da ziyaret ettiğin bir yer..
New York’u çok seviyorum orada hem arkadaşlarım var hem de çok rahat ediyorum. Restaurantları seviyorum, cafeleri seviyorum, sokaklarda rahat rahat dolaşmayı seviyorum.
Gelen sorular arasında mesela seni aldığın kararından vazgeçirmeye çalışan taraftarlar var. Emre bundan sonra genç arkadaşlarına örnek olma anlamında en az bir yıl daha Galatasaray’da kalamaz mı? Bu kararından vazgeçme şansı ufakta olsa hiç yok mu demiş birçok taraftar?
Yani ben bir karar aldım. Sonuçta bu kararın da arkasında durmak zorundayım.Çok teşekkür ediyorum onlar latife yapıyorlar bence. Benim için tamamdır ama tekrar Galatasaray çatısı altında kalmak isterim, başka bir görevde de olabilir.
Herkesin merak ettiği bundan sonra Emre Aşık, Türk futbolunun, Galatasaray’ın neresinde olacak? Bundan sonra yeni bir profesyonel yaşantı seni bekliyor.
Son zamanlarda özellikle sorulan sorular hep bu yönde. Dediğim gibi son bir Gençlerbirliği maçı var sonra sakin kafayla düşüneceğim doğru olana karar vereceğim. Şimdi burada söylemek istemiyorum.
Peki bu alternatiflerin hepsi futbolla ilgili mi?
Evet futbolla ilgili.
O zaman şöyle bir soruyla ben pekiştireyim sen cevap verip vermeme hakkına sahipsin. TV ve gazete yorumculuğu yapmayı düşünüyor musun? Eski Galatasaraylılar gibi böyle bir yorumculuk yaparsa kulübümüzü acımasızca eleştirecek mi demiş bir taraftar?
Yok. Yani şu an için öyle birşey de düşünmüyorum.
Bu ekranlar her zaman sana açık..
Teşekkür ederim. Arada bir Galatasaray Televizyonu’na gelip konuk olurum.
Çok mutlu oluruz. Galatasaraylı duruşundan hiç vazgeçmedin, rakip takımlarla oynadığın yıllar da olsa rengini hep belli ettin. Formanın hakkını verebilmenin en büyük sebebinin bu olduğunu söylemiş bir taraftarımız..
Çok teşekkür ederim. Yani saha içinde biraz daha değişiyorum özellikle burada olduğum dönemde ve milli takımda olduğum dönemde sonuna kadar mücadele etmeye çalışıyorum. Belki taraftar da bunu seviyor. Çok teşekkür ediyorum taraftarımıza tekrardan.
Bir bayan hayranın demiş ki Emre’nin gözlemlediği kadarıyla Galatasaray’da Avrupa’da geleceği parlak olabilecek oyuncular var mı? Bunu bizimle paylaşabilir misin?
Takım içinde var. Zaten gelen teklifler de var. Takım bu sene çok istenilen sonuçları alamasa da teklif alan arkadaşlar var biliyorum. Galatasaray altyapıda zaten fabrika gibi. Taraflı tarafsız herkesin bu konuda takdirini kazanmış. İsim mi vermemi istemişler?
İsim verebilirse mutlu oluruz demişler..
Ben Arda’dan umutluyum üzerine çok gelindi özellikle son zamanlarda çünkü kaptanlık zor bir görev. Ondan sürekli maç kurtarmasını bekliyorlar. Her zaman maç almasını ya da en üst düzeyde oynamasını bekliyorlar. İnsanlar makine değil ki zaman zaman kötü oynama hakkı da var. Kaldı ki Arda’nın kötü oynadığını zannetmiyorum. Vasat oynasa bile kötü yazıyorlar. Ama maalesef Türkiye’de meyve veren agaç taşlanır. Her zaman da böyledir. Ben Arda’dan cok ümitliyim. Çok da iyi temsil edeceğini düşünüyorum. Ama tabiki söz Arda’nın ve yönetimindir.
Peki söz açılmışken Galatasaray neden bu sene istediği hedeflere varamadı?
Ben açıkcası hayatın bir ritmi olduğuna inanıyorum. Bazen o ritmi yakaladığınızda iyi gidiyorsunuz. Özellikle sezon başında her şey yolunda açık ara farkla şampiyon olacağımız konuşuluyordu. Ama birden bir maç kaybediyorsun, sakatlar, cezalılar oluyor. Kadro kurmakta zorlanıyorsun. Sonra bir maç daha kaybediyorsun ve hem futbolcunun kendine güveni bir an olsun düşüyor hem de acaba kötü mü olacak geçen seneki gibi diyorsun. Futbolcu da ister istemez bunları düşünüyor tabki ki. Duygusal insanlarız. Bizler çocuk gibiyiz aslında. Futbolcular biraz çocuk gibidir. Bunlar üst üste geldiği için bence yoksa kadromuz gayet iyi. Zaman zaman mücadele etmediğimiz maçlar oldu onların dışında da aklıma pek birşey gelmiyor..
Biraz sakatlılar oldu, bazı problemler dediğin gibi. Ama her dakikada insanların bütün takım olarak her maçı kazanması çok kolay değil..
Büyük takımda böyle. Galatasaray’da oynuyorsan 2.’lik başarı değildir şampiyon olmak zorundasın. Hatta şampiyon olduktan sonra Türkiye Kupası’nı almak zorundasın. Futbolda asla dün yok o yüzden her zaman başarılı olmak zorundasın.
Buradan taraftarlara bir mesajın, bir yorumun mutlaka olacaktır. Neler söylemek istersin onlara..
Çok teşekkür ediyorum inanın ki hakikatten bana futbol hayatımın en güzel en anlamlı gününü yaşattılar. Hiç unutmayacağım ve onlardan ayrı kalmak zor olacak. Ama her zaman onlarla olduğumu bilmelerini istiyorum çünkü ben onlardan biriyim tekrar tekrar teşekkür ediyorum. Bana destek verdikleri, beni bu kadar sevdikleri için de bundan sonra futbol hayatımda olsun, futbol hayatımın dışında olsun, onların sevgilerine layık olmaya çalışacağım.








