POLİTİKA - 17 Kasım 2016 Perşembe 14:47

Erdoğan: Bunları İslam dünyasından söküp atmalıyız

A
A
A
Erdoğan: Bunları İslam dünyasından söküp atmalıyız

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İslam ülkelerine çağrıda bulunarak, "Müslüman kanı dökmekten başka maharetleri olmayan bu katil sürülerini İslam dünyasından, tüm dünyadan silip atmalıyız'' dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İslamabad’daki temasları kapsamında Pakistan Ulusal Meclis ve Senato ortak oturumuna katıldı. Pakistanlı milletvekillerinin masalara vurararak alkışlarla karşıladığı Erdoğan, 2012 yılındaki ziyareti sırasında Milli Meclis ve Senatonun ortak oturumuna katıldığını hatırlattı.

"Pakistan değerlerine sahip çıkarak demokrasinin işletilebileceğini göstererek İslam dünyası için önemli örnek oldu" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "4 buçuk yıl sonra milli iradenin memnuniyet duyuyorum. Pakistan değerlerine sahip çıkarak demokrasinin işletilebileceğini göstererek İslam dünyası için önemli örnek oldu. Bu başarınız için sizleri tebrik ediyorum. Türkiye ve Pakistan’ın ilişkileri herhangi iki devlet arasındaki diplomatik temasların çok ötesinde bir özelliğe sahiptir. Biz sözde değil hakiki manada iki kardeş ülkeyiz. İnsanlarımız arasında öyle bir derin dostluk ve sevgi bağı vardır ki bizler Pakistanlı kardeşlerimizin sevinci ile sevinir, kederi ile kederleniriz. Sizlerin de aynı duygular içinde oluğunuzu biliyoruz. Ülkelerimiz ve milletlerimiz tarih boyunca bu anlayışla hareket etmişlerdir. Mevlana Celaleddin Rumi geniş anlamıyla bu coğrafyada doğan feyzini ve ilmini Anadolu’dan dünyaya yayan ortak değerimiz. Son bir asırdaki gelişmelere baktığımızdaki aramızdaki dostluğun derinliğini görebiliriz. Çanakkale Savaşı sırasında binlerce kardeşimizin zor şartları göze alarak yardımımıza geldiğini unutmadık unutmayacağız. Kurtuluş Savaşımızda gördüğümüz desteği ve dayanışmayı hatırımızdan hiçbir zaman çıkarmadık çıkarmayacağız. Bugünkü Türkiye’nin temellerinde Balkanlar'da Osmanlı'ya yardım için gelip Çanakkale Savaşı'na ardından Kurtuluş Savaşı'na katılan Cumhuriyetin ilanın ardından ülkemize büyük katkıları olan Abdurrahman Peşaveri gibi nice Pakistanlının alın teri ve emeği vardır. Abdurrahman Peşaveri ki annesi 'eve dön' diye mesaj gönderdiğinde ‘Anadolu işgal altındayken dönemem’ diye cevap vermiş kardeşimiz. Muhammed İkbal ile Mehmet Akif’in farkı yoktur. İkisi de istiklalimizin ve istikbalimizin şairleridir. 1999 depreminde en büyük desteği Pakistanlı kardeşlerimizden gördüğümüzü de hiçbir zaman unutmadık, unutmayacağız. 2014’te Soma’da meydana gelen maden faciası sonrasında Pakistan 1 gün yas ilan etmiştir. Aralık 2015’te Peşaver’de bir okulda onlarca öğrenicin hayatını kaybetmesiyle sonuçlanan mensur terör saldırının acısını derinden hissederek ülkemizde 1 gün matem ilan ettik. Tarihten gelen ve her dönemde de canlılığını sürdüren güçlü bağlarımız Türkiye ve Pakistan’ı birbirleri için özel kılıyor. Bu dayanışma ve kardeşlik ruhunu birlikte dünyaya yayacağız" ifadelerini kullandı.

"FETÖ, faaliyet gösterdiği ülkeler için tehdit teşkil eden eli kanlı bir terör örgüttür"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, açıklamasını şu şekilde sürdürdü: 

"Türkiye’de 15 Temmuz terörist darbe girişiminin ardından Pakistan’ın devlet yönetimiyle, meclisiyle ve halkıyla bizim yanımızda yer alan ilk ülke olduğunu özellikle belirtmek istiyorum. Meclisiniz ve senatonuzun ayrı ayrı kabul ettiği destek kararlarını memnuniyetler karşıladık. Şahsım ve milletim adına şükranlarımı özellikle ifade etmek istiyorum. Geniş bir siyasi yelpazeyi temsil eden milletvekillerinden oluşan heyetinizin Ağustos ayında ülkeme gerçekleştirdiği ziyareti terörle mücadelemize güç katmıştır. Pakistan FETÖ’nün faili olduğu 15 temmuz darbe girişimi karşısında İkinci Kurtuluş Savaşında da Türk milletinin yanında olduğunu göstermiştir. 

"Dayanışmamızı ilelebet ve muhafız eylesin"
FETÖ’nün sadece Türkiye’de değil faaliyet gösterdiği ülkeler için tehdit teşkil eden eli kanlı bir terör örgütü olduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Mısır’da bir gazeteye verdiği beyanatta öyle diyor kainatın imamı ve 170 ülkede faaliyet gösteren bir kişi. Nerede? Pennsylvania’da. Ne yapıyor? Oradan dünyayı yönetiyor. Hepimiz için ortak kabul edeceğimiz değerlerle gidiyor. Bunlar eğitim, bunlar diyalog. Bakıyorsunuz rahatlıkla Vatikan’la dinler arası diyalog kurabiliyor. Dinler arası diyalog nasıl olabiliyor? İslam’la diğer dinler arasında nasıl ortaya koyabiliriz. Bu mümkün müdür? Ama bu zat bunu koyabiliyor. Çok daha ileri giderek ‘O bize şah damarından daha yakındır’ diyecek kadar kendisine bağlılar oluşturuyor. Rabbimiz Kuran’ı Kerim’de bize şöyle buyuruyor. ‘Size şah damarından daha yakınım’ Bize şah damarından daha yakın olan sadece Allah’tır, başka hiçbir güç yoktur. Bunlar ise bunu söyleyecek kadar şirk içindedir. Böyle bir yanlışın içindedir. Bu terör örgütünün kardeş Pakistan’a zarar vermeden en kısa sürede bertaraf edileceğine yürekten inanıyorum. Pakistan hükümetinin bu doğrultuda aldığı son kararları yerinde buluyor, FETÖ ile mücadelemize verdiği güçlü destek için teşekkür ediyorum" açıklamasını yaptı.

"DEAŞ’ın elinde yakaladığımız silahların batı menşei olduğunu tespit ettik"
Terör örgütleri karşısında işbirliğinin yaygınlaştırılarak devam ettirilmesi gerektiğini ifade eden Erdoğan, açıklamasını şu şekilde sürdürdü: 

"El Kaide ve onun parçası olarak ortaya çıkan DEAŞ gibi terör örgütleri sadece Müslümanlara karşı zarar veren, İslam’a karşı yürütülen savaşın aracı olan yapılardır. Şuanda DEAŞ’a karşı çok ciddi mücadele veriyoruz. Bu mücadeleyi hem içerde hem Suriye’de hem Irak’ta veren ülke konumundayız. Bu mücadeleyi yılmadan, usanmadan vermeye devam edeceğiz. Bu örgütün İslam’la yakından uzaktan alakası yok. İslam’a bunların verdiği zararı kimse vermiyor. İslam’da, bizim dinimizde günahsız herhangi bir insan başını vurmaya, onları öldürmeye hakkı yoktur. Bunlar bunu yapıyor. Yanlarında kimler var. Batı DEAŞ’ın yanındadır. Bunların elinde yakaladığımız silahların batı menşei olduğunu tespit ettik, gördük, görüyoruz. Bütün bunlar kime karşı yapılıyor? İslam dünyasına karşı yapılıyor. Bölünen neresi? Suriye. Bölünen neresi? Irak. Bölünen neresi? Libya. Bölünen neresi? Bakıyorsunuz Afganistan. Bakıyorsunuz Afganistan’da Pakistan güçleniyor. Pakistan terörle mücadele ediyor mu? Terörden kendini kurtardı mı? Kurtaramadı. Türkiye kurtardı mı? Kurtarmadı. Biz de bu mücadeleyi sürdürüyoruz. Sadece DEAŞ değil, PKK ile sürdürüyoruz. PYD ile sürdürüyoruz. YPG ile sürdürüyoruz. Bütün bu mücadelemiz devam ederken silahlar batı ülkelerinden çıkıyor. Bunu her yerde dillendirmeye devam edeceğim. ‘Müslüman bir sokulduğu yerden bir daha sokulmamalıdır’ diye inanıyorum. Müslüman kanı dökmekten başka hiçbir maharetleri olmayan katil sürülerini en kısa zamanda İslam aleminden ve dünyadan söküp atmalıyız. Aksi takdirde ne Türkiye ne Pakistan ne İslam dünyası ne de de insanlık huzura kavuşacaktır. Biz bu aziz dinin müntesipleri olarak ele ele verip sorunların üstesinden gelemezsek Müslümanları için de düştükleri zillet çukurundan da çıkaramayız."

"İslam’la terörle iç içe ifade etmeye çalışanlar İslam dinine en büyük zararı verenlerdir"
Erdoğan, "İslam’la terörle iç içe ifade etmeye çalışanlar, onu niye iç içe yaşamak ve yaşatmaya çalışanlara İslam dinine en büyük zararı verenlerdir. İslam tevhit ve vahdet dinidir. En büyük gayesi yeryüzünde iyiliği hakim kılmak, kötülüğü ortadan kaldırmak olan bu aziz dinin mensupları olmak da hepimiz iftihar ediyoruz. Biz doğruyu emretmek kötüden menetmek için çıkarılmış ümmetiz. Bu ümmetin mensupları olarak bunun gereğini yerine getirmekle mükellefiz. Bir başka ifade ile Müslüman sıfatını hakketmenin şartı nerede olursa olsun her türlü zulmün, haksızlığın, adaletsizliğin karşısında durmaktır. Bize yakışan budur" dedi.
"Müslümanları yaşadıkları bu zelil durumundan kurtarmak için İslam toplumlarının arasında kol gezen mezhepçilikten etnik ayrımcılığa kadar tüm istismar vesilelerini ortadan kaldırmalıyız" diyen Erdoğan, "Bizim dinimizde mezhepçilik var mı? Yok. Herhangi bir mezhebin mensubu olabilirsiniz. Ama onların üstünde İslam vardır. İslam’da birleşmeye mecburuz. Bunun için çok gayret etmemiz lazım. Bizi parçalıyorlar, parçaladılar. Onun için de İslam çatısına altında bütünleşerek yarınlara yürümeye mecburuz" ifadelerini kullandı.  

Mehmet Altunışık

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Aydın Aydın’da Nisan ayında gerçekleşen kazalarda 11 kişi hayatını kaybetti Aydın’da Nisan ayı içerisinde kent genelinde meydana gelen 754 trafik kazasında 640 kişinin yaralanırken 11 kişi de hayatını kaybetti. Trafik güvenliğinin arttırılması ve korunması için Aydın Valiliği gözetim ve denetiminde İl Emniyet Müdürlüğü ve İl Jandarma Komutanlığına bağlı trafik ekipleri tarafından 2024 yılı Nisan ayı içerisinde toplam 137 bin 599 araç kontrol edilirken, 20 bin 361 araca da işlem yapıldı. Alınan önlemlere rağmen; trafik kurallarına uyulmaması nedeniyle 2024 Nisan ayı içerisinde Aydın sınırlarında toplam 297 maddi hasarlı, 446 yaralamalı ve 11 ölümlü olmak üzere toplam 754 trafik kazası meydana geldi. Bu kazalarda toplam 640 kişi yaralanırken, 11 kişi de hayatını kaybetti. Aydın Valiliği’nden yapılan açıklamada, "Valiliğimizce, ilimizde trafik güvenliği ve vatandaşlarımızın can ve mal emniyetinin daha etkin sağlanmasına yönelik olarak alınan tüm tedbirler arttırılarak aynı kararlılıkla ve gayretle sürdürülecektir. Trafik kurallarına uyan, trafik düzeninin sağlanmasına ilgi ve destekleriyle katkı sağlayan değerli vatandaşlarımıza teşekkür ediyoruz. Trafik kazalarının azalması için sürücü ve vatandaşlarımızın da daha duyarlı olmaları, özellikle hatalı şerit değiştirmemeleri, alkollü araç kullanmamaları, kural ihlali yapanların ise 112 nolu Acil Çağrı Merkezi telefonuna ihbar edilmeleri hususlarında vatandaşlarımızın bilgisine, desteklerine büyük ihtiyaç vardır" ifadelerine yer verildi.
Samsun OMÜ’de "I. Uluslararası Teknoloji Transferi Sempozyumu" Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) ev sahipliğinde; 39 ulusal, 6 uluslararası kurum desteği ile gerçekleştirilen ‘I. Uluslararası Teknoloji Transferi Sempozyumu’nda konuşan OMÜ Rektörü Prof. Dr. Yavuz Ünal, "Teknoloji transferi, farkındalık gerektiren ve gelişmekte olan ifadesiyle tanımlanan ülkeler olarak bizim açımızdan zorunlu bir eylemdir. Zira bu transfer, dayanışma ve tatlı rekabet halinde olan millet ve medeniyetlerde yarışı sürdürmenin, dolayısıyla var oluşun ve etkinliği sağlamanın aracıdır" dedi. Temel bilimlerden mühendisliğe, sağlık bilimlerinden sosyal bilimlere kadar tüm alanlardaki teknolojik yeniliklerin dünya çapında sunulmasını, hatta ticarileşme süreçlerinin kolaylaştırılmasının hedeflendiği 45 paydaş üniversitenin destekleriyle düzenlenen ‘I. Uluslararası Teknoloji Transferi Sempozyumu’nun açılışı OMÜ Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi’nde yapıldı. Törende ilk olarak konuşan OMÜ Rektörü Prof. Dr. Yavuz Ünal, "Medeniyetler, mekân, zaman ve etkinlik açısından ya birbirlerini besleyen ve güçlendiren ya da çatışan dolayısıyla imha eden bir ilişki ağına sahiptir. İhya ya da imha eyleminde etkinlik, bilgi, teknik ve üretilen teknoloji ile mümkün olabilmektedir. Bu sahnede ya dayanışma, ya da savaş görülebilmektedir. Bu ağda, bilgi esastır ve evrenseldir; ancak teknik ve teknoloji bilgi ile özelleştirilen; dolayısıyla ait olduğu zaman ve mekânda medeniyeti farklılaştıran güçlü araçlardır" diye konuştu. "Teknoloji, devletler arasındaki casusluk faaliyetlerinde öncelikli alan olarak değerlendirilmektedir" Teknoloji transferinin, gelişmekte olan ülkeler için zorunlu bir eylem olduğunu dile getiren Rektör Prof. Dr. Yavuz Ünal, “Bugün sempozyumun konusu olan teknoloji transferi, farkındalık gerektiren ve gelişmekte olan ifadesiyle tanımlanan ülkeler olarak bizim açımızdan zorunlu bir eylemdir. Zira bu transfer, dayanışma ve tatlı rekabet halinde olan millet ve medeniyetlerde yarışı sürdürmenin, dolayısıyla var oluşun ve etkinliği sağlamanın aracıdır. Çatışma halinde olan medeniyetlerde ise, zaman ve mekânda güvenin teminatı, etkin olabilmenin de vaz geçilmez şartıdır. Zira satın alabiliyor hatta almış olmak, kısıtlı bir gücü ifade etmektedir. Teknoloji beraberine getirdiği değer, dil ve kavramlarla, her geçen gün kültür içinde, eklemlenen ama kendi üretmediği için başkalaşan alanı büyütmektedir. Bu nedenle teknoloji, devletler arasındaki casusluk faaliyetlerinde öncelikli alan olarak değerlendirilmektedir" şeklinde konuştu. "Birlikte isen güçlüsün, güçlü isen hak ve hukukun var" Gazze’de yaşanan savaştan, insan haklarından ve uluslararası hukuktan bahseden Prof. Dr. Yavuz Ünal şunları söyledi: "Bugün Gazze’de yaşananları, bu gözle yeniden okumak gerekmektedir. İnsan hakları, uluslararası hukuk, mahkeme, yargı, değer ve daha ne ürettiyse batı medeniyeti, hepsini yok etme pahasına, İsrail terör devletince sürdürülen soykırım ve ahlaksız savaşın içinde ve arkasında yerini aldı, hakikati artık gözümüzün içine sokuyorlar. Birlikte isen güçlüsün, güçlü isen hak ve hukukun var; aksi takdirde varlığının hiçbir anlamı yok. Irak, Libya, Suriye, Bosna, Arakan, Doğu Türkistan ve sıradakiler Türk milleti açısında Kuvâ-i Milliye ne ise, Filistin halkı açısından aynı değer ve misyona sahip şanlı direnişi, imanın sağladığı güçle bütün imkânsızlıklara rağmen kardeşlerimiz tarafından sürdürülen savaşı, zaferle taçlandırması için Rabbime dua ediyorum" “Üniversiteler arası iş birliğinin önemine inanıyoruz” Rektör Ünal konuşmasını şöyle sürdürdü: “Coğrafyalarımız farklı olsa bile, aynı medeniyetin çocukları olarak, milletlerimizin istiklal, kültür ve medeniyetimizin de güven ve beka sorunu yaşadığı bir dünyada, öncelikle birbirimize, birbirimizin imkân ve istidadına muhtacız. Mevcut bilginin transferi, teknik ve teknolojide becerinin paylaşımı; daha da önemlisi bilgi üretim süreçlerinin sağlıklı işleyebilmesi açısından imkânlarımızın paylaşılması, insan kaynaklarımızın verimli kullanılması, dolayısıyla bilgi üretiminin sağlanması ve maliyetinin düşürülmesi hayati önem taşımaktadır. Bu nedenle biz, üniversitelerimiz arasında ortak çalışma zeminini güçlendirme arayışı içindeyiz. Bu arayışın bir sonucu olarak ortaya çıkan, Üniversite-TTO ortaklığında ürettiğimiz ve marketlerde yerini alan ’JopSocial’ adlı mobil uygulamada, yapay zekâ yardımıyla, alanda uzmanlara erişimi kolaylaştıran ve hızlandıran; projelerde ortaklık, staj, iş ve çalışan bulma açısından da uygunluğu ölçümleyebilmekteyiz. Zira Teknolojik gelişme ve ürünler, onu geliştirebilecek beyinlerin, uygun yerlerde ve zamanlarda istihdamıyla mümkün olduğu her birimizin malumudur. Beyin göçü, bu nedenle risklidir.” "Bilgiyi değer zincirinde etkiye dönüştürmek için birlikte çalışmaya daha fazla ihtiyaç var" TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Hasan Mandal ise, "Türkiye artık araştırma yapmayı gerçekten öğrendi. Özellikle özel sektör çok kuvvetli ilerliyor. Özel sektör bu programda, Avrupa’nın desteklerinde üniversitelere göre çok daha hızlı ilerliyor. Yeni bir program açacağız. TÜBİTAK ile akademisyen hocalarımızın tamamladığı birçok proje var. Diğer tarafta da sanayinin projeleri var. Teknoloji transfer patentleme desteği var. Patent öncesinde birçok bilgi esasında sanayi ile çalışarak geliştirilebilecek durumdadır. Ama o tamamlanmış akademisyen projelerinin çoğunluğu rafta kalıyor. Sanayi de kendine yenilikçi konular bulmaya çalışıyor. O yüzden bu destek programı TÜBİTAK’ın AR -GE desteklerine, tamamlanmış olan projelere sanayi ile birlikte devam edilmek isteniyorsa özel bir destek programıdır. Baktığımızda patent lisanslamada çok başarılı değiliz. Sebeplerinden de bahsettim. Kültür, ihtiyaç analizi diyelim. Konunun kritikliğini konuşuyoruz. İnşallah gelecek yıllarda bunun 2’ncisi veya devamı geldiğinde bugünkü konuşmalarımızın üzerine sadece teknoloji üretmek değil, bunu patentleme değil, onu ticarileştirme noktasında etkisi oluşturma noktasında olur. Çünkü kendimize, insanlığı fayda ve rektör hocamızın dediği gibi Gazze’deki zulmü sonlandırmak için çok daha kuvvetli olmak zorundayız. Daha güçlü olmak zorundayız. Bizim de en iyi yaptığımız iş bilgi üretmek. Bu bilgiyi değer zincirinde etkiye dönüştürmek için birlikte çalışmaya daha fazla ihtiyaç var. Bugünkü toplantımızda teknolojiden değer üretmeye ve etki oluşturmaya odaklanmış durumdayız. Uzun bir süredir üzerinde tartıştığımız teknoloji transferi süreci, hepimizin yeni öğrendiği bir konu oldu ve bu toplantıda daha fazla sonuç üretmek için kararlıyız. Çünkü başarı için ilk adım, sonuç üretimine odaklanmaktır. Teknolojiden değer üretme konusundaki bilgilerimiz, teknolojiden etki oluşturmaya doğru olan bir dönüşümün temelini oluşturuyor. Ancak, bu dönüşümü gerçekleştirmek için ne yapmak istediğimizden çok, nasıl yapmak istediğimiz daha da önemli hale geliyor. İş birliği üzerine konuşuyor olabiliriz, ancak asıl ihtiyacımız olan birlikte iş yapma ve iş birliğiyle daha fazla sonuç üretme kültürünü benimsemektir. Teknoloji üretmek için iş birliği yeterli olabilir, ancak etki oluşturmak için birlikte hareket etme ve iş birliği yapmak oldukça önemlidir, daha önce birçok kez üzerinde konuştuğumuz gibi. Bu nedenle, bugün burada daha fazla sonuç üretmek için çabalıyoruz. Hepimizin katkılarıyla, teknolojiyi etki oluşturmaya dönüştürme yolunda adımlar atmaya hazırız" ifadelerini kullandı. "Teknoparkta’ki yatırım yapan firmaların yüzde 90’ı sanayi üretimi üzerine çalışmalarını yürütmektedir" Organize Sanayi Bölgeleri yerine, ‘Organize Teknoloji Bölgeleri’ denilmesi gerektiğini söyleyen Samsun Valisi Orhan Tavlı, “Teknoloji transferi noktasındaki çalışmalarda özellikle OMÜ, Samsun Üniversitesi (SAMÜ), Samsun Teknopark, Samsun Ticaret Odası oldukça iyi ilerlemeler kaydetti. Bu gelişmelerle birlikte Samsun’da faaliyet gösteren organize sanayi bölgelerinin sayısı da 14’e çıktı. Şehrimizin bütün dinamiklerini bir araya getirmeye çalışıyoruz. Şehirde bir üniversite kurulacaksa, bunun temeli topluma dayanmalı. Toplum her zaman işin içerisinde olmalı. Samsun, insan kaynağı açısından çok güçlü bir şehir. Bereketli topraklara sahip olan Samsun; Kızılırmak Deltası, Yeşilırmak, Vezirköprü ile birlikte tarım alanında oldukça verimli bir şehirdir. Tarımla birlikte ticaret ve sanayi de bu güce eşlik ediyor. Geldiğimiz noktada artık Organize Sanayi Bölgeleri yerine ‘Organize Teknoloji Bölgeleri’ demek gerekiyor. Ayrıca teknoloji üretim gündeminde Teknopark’taki yatırım yapan firmaların yüzde 90’ı sanayi üretimi üzerine çalışmalarını yürütmektedir. Organize sanayi bölgelerini, Samsun Teknopark ve OMÜ ile bir araya getirmeye çalışıyoruz. Şehrin bütün dinamikleri ile iş birliği yaparak Samsun’u geliştirmek istiyoruz. Aynı zamanda büyük şehirlerde işinin uzmanı olan Organize Sanayi Bölge müdürlerini buraya transfer ettik. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ile birlikte yürüttüğümüz çalışmalarda kalkınma ajanslarımız ve kurumlarımız sahada etkinlik gösteriyorlar. Samsun’da düzenlenen teknoloji sempozyumunun Samsun’a, ülkemize ve özellikle de tüm insanlara hayırlı olmasını temenni ediyorum" açıklamasında bulundu. 2 gün sürecek olan sempozyumda Malezya Teknoloji Üniversitesi Rektörü Prof. Datuk Ts. Dr. Ahmad Fauzi Ismail, Endonezya IPB Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Arif Satrıa ve Özbekistan Alfraganus Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Makhmudov Muhammadismoil Mukhıtdınovıch davetli konuşmacı olarak katıldı. Samsun Valiliği, Samsun Büyükşehir Belediyesi, Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı , Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu , Türk Patent ve Marka Kurumu, Ulusal Ajans, Üniversite Sanayi İşbirliği Merkezleri Platformu, Tıbbi Tanıtım ve Pazarlama katılımıyla hibrit olarak gerçekleştirilecek olan programda; 6 farklı ülkeden 23’ü yabancı bilim insanı olmak üzere toplamda 500 bilim insanı katılacak. Düzenlenen programa ayrıca Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Selim Eren, Prof. Dr. Sevim Alışır, Prof. Dr. Murat Terzi, Genel Sekreter Prof. Dr. İdris Varıcı, çok sayıda üniversite rektörü, kamu kurum ve kuruluşları yöneticileri, akademisyenler, sektör temsilcileri ve çok sayıda öğrenci katıldı.
Elazığ Özel bireyler ‘Hıdırellez’de doyasıya eğlendi Elazığ’da özel bireyler, Hıdırellez etkinliğinde doyasıyla eğlendi. Elazığ Belediyesi ile Kültür ve Turizm İl Müdürlüğü ortaklığında özel bireylere yönelik Hıdırellez etkinliği düzenlendi. Ahmet Tevfik Ozan Fuar ve Kongre Merkezi’nde düzenlenen ve Elazığ Belediyesi Mehteran Takımı’nın gösterisi ile başlayan etkinlik, Fevzi Çakmak İlkokulu öğrencilerinin sergilediği yöresel halk gösterisi ile devam etti. Ardından özel bireylere sırasıyla halat çekme, kaşıkla yumurta taşıma ve çuval yarışmaları düzenlendi. Aileleriyle birlikte etkinliğe katılan özel bireyler, gönüllerince eğlenerek keyifli dakikalar geçirdi. Elazığ Belediye Başkan Yardımcısı Nazif Bilginoğlu, “Baharın müjdecisi olan Hıdırellezi’nizi tebrik ediyorum. Türk İslam geleneğinde de yeri olan bu güzel günümüzün bir şenlik havasında geçmesi için gayret gösteren çocukları, gençleri, eğitimcileri ve velileri tebrik ediyorum” dedi. Kültür ve Turizm İl Müdürü Ahmet Demirdağ, “Hıdırellez, aslında, yardımlaşmayı, yeni bir uyanışı, baharı ve yeniden doğuşu temsil eden onu bir arada beraberce kutlamayı geleneksel kutlama haline getiren önemli bir etkinliğimizdir. Biz de bu farkındalığı devam ettirilmesi, toplumumuzda yaygınlaşması adına bugün hep beraber Hıdırellez’i kutluyoruz” diye konuştu. Etkinliğe, Vali Yardımcısı Recep Gündüz, Belediye Başkan Yardımcısı Nazif Bilginoğlu, İl Milli Eğitim Müdürü Mehmet Yiğit, Kültür ve Turizm İl Müdürü Ahmet Demirdağ, öğretmenler, aileler ve öğrenciler katıldı.