ASAYİŞ - 12 Nisan 2021 Pazartesi 12:58

Eski kocası tarafından darp edilen genç kadın: 'Mahkemede onu görünce kötü oldum'

A
A
A
Eski kocası tarafından darp edilen genç kadın: 'Mahkemede onu görünce kötü oldum'

Samsun’da kızının gözleri önünde eski kocası tarafından öldüresiye darp edilen Emriye Metoğlu, duruşma çıkışında, “Mahkemede onu gördüm mü ister istemez kötü oldum. O pişkin savunmalarını görünce ondan bir kere daha nefret ettim. Mahkemede ekrana bakmamaya çalıştım” dedi.

6 Mart Cumartesi akşamı meydana gelen olayda İbrahim Z. (27), boşandığı eski eşi Emriye Metoğlu'nu (25) sokak ortasında 5 yaşındaki kızının gözü önünde öldüresiye darp etmiş, olay Türkiye'yi ayağa kaldırmıştı. Olaydan sonra “kasten öldürmeye teşebbüs” suçundan tutuklanan İbrahim Z. hakkında “kasten öldürmeye teşebbüs” suçundan 9 yıldan 15 yıla kadar, “mala zarar verme” suçundan da 6 aydan 3 yıla kadar hapsi istemiyle dava açıldı. Mahkeme, zanlının tutukluluk halinin devamına karar verilirken duruşma 11 Mayıs'a ertelendi. Duruşma sonrası açıklamada bulunan Emriye Metoğlu ve son durumu değerlendirdi.

Eski kocası tarafından darp edilen genç kadın: 'Mahkemede onu görünce kötü oldum'

“Kızım babasının adını bile anmıyor”

Olayın ardından kızının psikolojik olarak etkilendiğini ve babasının adını dahi anmadığını dile getiren Emriye Metoğlu, “Ben avukatlarıma güvenerek dimdik geldim ve dimdik de çıktım. Rabbim bu mahkemenin sonunda ikinci mahkemede daha güzel ve dik çıkarak sonuçlandıracaktır inşallah. Ben yeni yeni toparlamaya başladım. Kızım da tedavi görüyor. Çocuk sonuçta içinde ne yaşadığını bilemeyiz. Psikolojik destek görüyor. Herkes çok ilgileniyor. Şu anda babasının adını bile anmıyor. Birçok kişi bana destek oldu. Mahkemede onu görünce ister istemez kötü oldum. O pişkin savunmalarını görünce ondan bir kere daha nefret ettim” diye konuştu.

“Hak ettiği cezayı alacağına inanıyorum"

Eski eşine bakmamaya çalıştığını ifade eden Metoğlu, "Mahkemede ekrana bakmamaya çalıştım. Çünkü öyle bir insanı görünce yüzüne bakacak kadar bile önemli olduğunu düşünmüyorum. Savunmalarında da alkolün altına sığınarak kendini haklı çıkaracak şeyler saçmaladı. Ben kendimden emindim. Sırtımı Allah’a verdim. Gayet rahatım. 11 Mayıs’ta daha da mutlu bir şekilde buradan çıkacağız inşallah. Darp ederken ameliyatlı yerime vurmaya devam etti. Mahkemede ameliyatlı olduğumu bilmediğini söyledi. Ben hastanede yatarken, kardeşime geçmiş olsun için geleceğini söyledi. Ben onu istemediğimi söylemiştim. Mahkemede kasıtlı vurmadığını söyledi. Komplo senaryoları üzerine kendini savunmaya çalıştı. Çok şükür adalet arkamda. Hak ettiği cezayı alacağına inanıyorum ve güveniyorum. Olay günü çocuğun annesinin yanında olduğunu söyledi ama çocuğu annesinin işi çıktığını ve çocuğu komşuya bıraktığını ifade etti. Çocuğu komşuyu bırakacağına beni arayabilirdi. Daha öncesinden şikayetim vardı” şeklinde konuştu.

Eski kocası tarafından darp edilen genç kadın: 'Mahkemede onu görünce kötü oldum'

“9 ile 15 yıl arasında cezalandırılmasını istiyoruz”

Sanığın 9 ile 15 yıl arasında cezalandırılmasını istediklerini vurgulayan İstanbul Barosuna kayıtlı avukat Elif Büşra Berber, “İlk celse tamamlandı. İlk celsede tanıklar dinlendi. Sanığın savunması alındı. Müvekkilimizin ve bizim beyanlarımız alındı. Savcı tüm bunların sonucunda iddianamede sevk etiği tüm maddeleri sevk etti. Yani ‘kasten adam öldürmeye teşebbüsten’ yargılamaya devam edilmesini talep etti. Biz de bu yönde istiyorduk. Sanığın 9 ile 15 yıl arasında cezalandırılmasını istiyoruz. Sanığın eyleminin tamamen adam öldürmeye teşebbüs olduğunu, aslında bizim müvekkilimizin öldüğünü sanarak bıraktığını, yoksa ölmediğini anladığında bu eylemi tamamlayacağını beyan ettik kendilerine.

Mahkeme heyeti tutukluluğun devamına karar verdi. Bu süreçte bize umut olan şey mahkeme heyetinin de bizim gördüklerimizi görmesi. Sanık TCK’da olan tüm indirim hallerinden yararlanmak için akla mantığa uymayan iftiralarda ve beyanlarda bulundu. Sanığın avukatı da aynı şekilde. Sanık ifadesinde; 'aldatıldığını öğrendiğini, bu yüzden müvekkilimize saldırdığını, müvekkilimizin aslında başka suçlara karıştığını' söyledi, yani iftira attı kendisine. ‘Ben evlilik içerisinde aldatıldım, bunu da 1 hafta öncesinde öğrendim’ beyanında bulundu. Sadakat yükümlülüğü boşanma davasından sonra sona erer. Kendisinden boşanmak isteyen de müvekkilimdir. Bunun sebebi de sanığın sürekli olarak uyuşturucu kullanması, kötü davranması, darp etmesidir. Bununla alakalı da 10. Asliye Cezada da darp neticesinde bir dava da açılmıştır” ifadelerini kullandı.

"Sanığın ve müdafaasının hiçbir akla mantığa yansıyan yanı yoktur"

Metoğlu’nu diğer avukatı İslam Gezer ise şunları söyledi:

“Mahkemenin tutumu bizi sevindirmiştir. İddiadaki tüm sevk maddeleri savcılık mütalaasına yansımıştır. Sanığın ve müdafaasının hiçbir akla mantığa yansıyan yanı yoktur. Sanık, çocuğun kendisine gösterilmeyecek olmasından tahrik olduğunu, bu eylemi kendisini kaybederek gerçekleştirdiğini söyledi. Oysa eğer sanığın böyle bir beyanı ve acısı varsa icra dairelerine başvurabilir, çocuk iflası başlatabilir. Ya da aile mahkemesine başvurup, velayetin değiştirilmesini talep edebilir. Sanık kendi çocuğunu 3 ayda bir görüyor, daha da görmüyor. Hiçbir gerekçe ve sebep bu eylemi haklı gösteremez. Tanık görüşleri, ‘kadının kafasını alarak defalarca yere çarptığı’ şeklindedir. Bu eylem, kasten adam öldürme eylemi değildir de nedir? Tüm tanıklar aynı şekilde olay yerine gittiklerinde kadını öldü sandıklarını ve ambulans çağırdıktan sonra sanığı yakalamaya çalıştıklarını söylemişlerdir.”

Mahkeme, zanlının tutukluluk halinin devamına karar verilirken, duruşmayı 11 Mayıs'a erteledi.

Samsun'da eski eşini öldüresiye darp eden şahıs: "Öldürme niyetim yoktu"

"Öldürme niyetim yoktu. Hayatta kalışından öldürme istemediğim belli oluyor"

Eski kocası tarafından darp edilen genç kadın: 'Mahkemede onu görünce kötü oldum'

Kendini savunan İbrahim Z. eski eşinin kendisini aldattığını duyduğunu iddia ederek, "Olaydan bir hafta kadar önce uyuşturucu madde ticareti suçundan cezaevinde bulunan bir şahıs ile eşimin henüz biz evliyken beni aldattığını, hatta müşterek çocuğumuz araçta iken bunların uyuşturucu madde sattığını öğrenmiştim. Bu olayı öğrendikten sonra kendimi alkole verdim. Olay günü müşterek çocuğumuz bendeydi. Çocuğumu anneme bıraktım. Dışarıya çıkıp arkadaşlarımla birlikte alkol aldım. Sonra eski eşim ile görüştük ve çocuğumu almaya kararlaştırdık. Olay yerine kendisi geldi ve gelir gelmez bana daha öncede yapmış olduğu şekilde 'sana çocuğu göstermeyeceğim' şeklinde tehditlerde bulundu. Öğrenmiş olduğum bu olayların ve çocuğumu göstermemekle tehdit etmesi sonucunda, alkolün de vermiş olduğu etki ile öfke patlaması yaşadım ve sonuç olarak bu olay meydana geldi. Bilincimi kaybettim.Olayı tamamen bilincimi kapalı bir şekilde gerçekleştirdim. Olay sırasında elimde kesinlikle sopa yoktu. Olayım bir ilk başını bir de sonunu hatırlıyorum. Her ne kadar tanıklar beni mağdurun yanından kendilerinin aldığını ve olayı ayırdıklarını söylüyor iseler de tanıklar doğruyu söylememektedir. Olayı kendim sonlandırdım. Kendisi en son gözleri açık bana bakıyordu. Kendisini öldürme gibi bir kastım yoktu. Alkole ya da herhangi bir sebebe sığınmıyorum. Huzurunuzda mağdurdan özür diliyorum. beni affetmesini istiyorum. Her ne kadar olayda bilinç kaybı yaşamış olsam da öğrenmiş olduğum olaylar bir hafta öncesinde olmuştur. Buna rağmen kendisine karşı hiçbir şekilde bir şiddet ya da başka bir şey uygulamadım. Olay günü gelişen olaylar tamamen bilinç kaybı ve öfke patlaması ile oluşmuştur. Yaptığım eylem nedeniyle çok pişmanım" dedi.

İbrahim Z., "Ben müşterek çocuğumuzu öğlen saatlerinde yanıma almıştım. Alkolü akşam 17.00-18.00 civarı almaya başladım. Bu esnada çocuğum annemdeydi. Çocuğu annesine teslim etmeye gittiğimde üzerinde kendi montu vardı. Müştekinin bu konudaki beyanı doğruyu yansıtmıyor. Neden böyle bir beyanda bulunuyor bilmiyorum. Kamera kayıtlarında da zaten çocuğun üzerinde kendi montu olduğu bellidir. Ben o aşamada herhangi bir şekilde babalık yükümlülüğümü ihlal etmemiştim. Ayrıca müşteki de alkol kullanan bir şahıstır. Beni bu konuda suçlamasına da anlam veremiyorum. Telefon çantasından kendiliğinden fırladı. Ben bizzat telefonu almadım.

Elime aldığımda ekranın kırık olduğunu gördüm. Sonrasında alıp telefonu fırlattım ancak ben telefonu fırlatmadan önce de zaten kırıktı. Telefonu bir iki kere yere vurduğum doğrudur. Müştekinin ameliyatlı bölgesini bilmiyorum. Bilmediğim bir yere nasıl vurabilirim. Dolayısıyla böyle bir diyaloğun yaşanması da mümkün değildir. Eylem sırasında ben bunu öldüreceğim, bu ailevi mesele siz karışmayın şeklinde herhangi bir söz söylemedim. Ben müştekiyi öldürmeye niyetlenmiş olsaydım eylemime kendim son vermezdim. Avukatım olayın medyaya yayıldığını söyledi. Medyada çocuğum ve müşteki üzerinde kötü etkiler oluşturulmasını istemediğim için aldatma olayını daha önce anlatmamıştım. Ancak müştekinin bizzat medyaya çıkıp benim hakkımda aslı astarı olmayan şeyleri söylemesi nedeniyle ben de işin hakikatini mahkemenizde anlatmaya karar verdim" diye konuştu.

Darp edilen Emriye Metoğlu ise "Sanık benim boşandığım eşim olur. 2018 yılında boşandık. Müşterek çocuğumuzun velayeti benim üzerimdedir. Olay günü öğlen saatlerinde müşterek çocuğumuzu evimden almıştı. Ben akşam 17.00 sıralarında sanığı aradım ve ne yaptıklarını çocuğun yemek yiyip yemediğini sordum. Bana işinin çıktığını, çocuğu komşulara bıraktığını söyledi. Ben şahsı tanımıyorum ancak komşuları olduğunu öğrendim. Ben de kendisine o gün çalışmadığımı, madem işinin çıktığını, çocuğu bana bırakabileceğini, neden komşuya bıraktığını sordum. 'Çocuğu sadece sen mi düşünüyorsun' diyerek bana sitem etti. Saat 19.00-19.30 sıralarında aralıklarla bir saate yakın sanığı aradım ancak telefonuna bakmadı. Ben de bunun üzerine eski kayınvalidemin evinin önüne gittim. Tam kapıyı çalacaktım sanık telefon ile bana dönerek, 'Canik meydandayım, gel çocuğu al' dedi. Ben belirtilen yere gittim. Uzaktan gördüğümde sanığın alkollü olduğunu anladım.

Çünkü çocuk ile aralarında mesafe vardı. Yani birileri çocuğu alıp gitse haberi olmayacak şekildeydi. Gözleri kapalıydı. Hareketleri anormaldi. Ben çocuk için o gün yedek çanta vermiştim, içerisinde yedek kıyafetleri vardı. Baktığımda yedek çanta orada yoktu. Ayrıca, çocuğumun üzerine montu yoktu, maskesi takılı değildi. Öncesinde ben çocuğu bana göndermesini istedim. Ancak o bana 'Yanıma gelip sen al' dedi. Benimle inatlaştı. Ben de bunun üzerine yanına gittim. Kendisine sadece alkollü vaziyette çocuğu almaması gerektiğini söyledim ve bu şekilde çocuğu bir daha veremeyeceğimi söyledim. Yasak saati geldiği için taksi ile gidecektim. O esnada çocuğa döndüm, sanığa ise sırtımı dönmüş oldum.

Çocuğun üzerindeki hırkayı iliklediğim esnaya kadar hatırlıyorum. Sonrasında gözümü bir ara açtım. Çantama uzanmak istedim, amacım telefonumu almaktı. Telefonumu yere attığımı gördüm. Yine devamında bana tekme attığını anlayınca ameliyat yerime vurmamasını söyledim. Ameliyatlı yerim karnımdır. Olaydan 1 ay kadar önce karın bölgemden kist ameliyatı olmuştum. Sanık bu ameliyatı olduğumu ve nerenin ameliyatlı bölgem olduğunu biliyordu. Ancak buna rağmen kasıtlı olarak o bölgeme tekme atmaya devam etti ve çevrede sanki birileriyle konuşuyormuş gibi 'öldüreceğim' şeklinde sözler sarf etti. Ben bu esnada tekrar bayılmıştım. Sonra gözümü hastanede açmıştım" şeklinde konuştu.

Genç kadın sanığın bu celse yapmış olduğu iddiayı kabul etmediğini belirterek, "Kesinlikle evlilik birliği içerisinde ne kendisini aldattım ne de uyuşturucu madde ticaretine karıştım. Hatta kendisi uyuşturucu madde kullanıyordur. Boşanma davasını açan benim, dilekçemde de zaten sanığın uyuşturucu madde kullandığını da boşanma sebebi olarak gösterdim. Ben daha önce sanığa çocuğu sana göstermeyeceğim muhabbeti hiç yapmadım. Sadece olay günü bu özensizliği nedeniyle böyle bir cümle kullandım. Hatta kendisi çocuğu görüp devamında çocuğu görmek istemediği zamanlarda oldu. Aksine ben yalvarıyordum ki aramızdaki sorunları çocuğa yansıtmamak için gelip görmesini istiyordum. Çünkü çocuğum babasına çok düşkündü onu görmeyince huzursuzlanıyordu. Sanığın eylemine nasıl son verdiğini bilmiyorum. Ayrıca sanığın elinde bilincim kaybolana kadar herhangi bir şekilde sopa görmedim. Ben karakolda ifade verirken darbın ve rahatsızlığın etkisindeydim. Çok sağlıklı ifade veremiyordum.

O yüzden şimdiki ifademin hükme esas alınmasını talep ediyorum. Karakolda her ne kadar sanığın benim yanıma geldiğini demiş isem de ben kendisinin yanına gitmiştim. Ayrıca olayı gerçekten hatırlamıyorum. Sırtımı döndükten sonraki kısımlar bende yok. Karakolda tekrar ettiğim gibi şuurum yerinde olmadığı için nasıl ifade verdiğimi bilmiyorum. Dolayısıyla olayın başında beni nasıl darp ettiği konusunda bilgi sahibi değilim. Ben olayın sanığın alkollü olması ya da bilincini kaybetmesi nedeniyle gerçekleştiğini düşünmüyorum. Kendisini daha önce şikayet ettiğim iki şiddet olayı daha olmuştu. Bu davalardan bir tanesi Samsun 10. Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülmektedir. Diğer şikayetim 2-2.5 yıl kadar önce yapmıştım. Bu olay nedeniyle uzaklaştırma almıştı. Ancak, bu olay nedeniyle mahkemelik olmamıştık. Sanıktan şikayetçiyim. Davaya katılma talebim vardır" dedi.

Duruşmada dinlenen tanık Fatma B., "Olay günü ikametimde balkondaydım. Önce bir bağırma sesi duydum. Çocuğun 'anne anne' dediğini duydum. Sanık sürekli kadının kafasına tekme atıyordu. Kadın kanlar içinde yatıyordu. Bilinci yok gibiydi. Sanık çevredeki insanlara bağırıyordu. 'Cesaretiniz varsa aşağı gelin de konuşun' diyordu. Hakaret ve küfür içerikli sözler duydum ancak tehdit içerikli sözlerine şahit olmadım. Ben yukarıdan baktığım kadarıyla sanığın hareketlerinin mağduru öldürme amaçlı olduğunu düşünmüştüm. Son baktığımda sanık çocuğun elinden tutarak mağdurun yanından kendisi uzaklaştı. Ancak ben 'öldü' diye bıraktığını düşünüyorum. Sonrasında çevreden gelenler sanığa müdahale etti. Bu şahısların sanığa müdahale ettiği yer mağdurun biraz uzağıydı. Ben sanığın elinde sopa ve benzeri herhangi bir şey görmedim, tekme ve yumruklarla vurduğunu gördüm.

Olayın nasıl başladığını bilmiyorum. Yine telefon kırma olayı da görmedim. Çevrede bulunanlar sanığa 'kadını bırak' demelerine rağmen sanık eylemlerine devam etmişti" diye konuştu.

Tanık Celallettin Y., "Bağırma sesleri üzerine balkondan baktım. Sanığın mağduru feci şekilde dövdüğünü gördüm. Hemen aşağıya inmeye karar verdim. Aşağı indiğimde mağdurun kanlar içerisinde yattığını gördüm. Hareketsiz yattığı için ben kadının öldüğünü düşünmüştüm. Sanık o esnada kaçmaya çalışıyordu. Etraftaki birkaç kişi ile birlikte sanığın kaçmasına engel olmak amacıyla yere yatırarak beklettik. Sanık sadece kendisini bırakmamızı istedi ve kaçmak için bizden izin isteyip duruyordu. Devamında polisler geldi ve biz de sanığı polislere teslim ettik. Olay sırasında sanığın elinde sopa ve benzeri bir şey görmedim, kadına sadece yumruk ve tekmeler vurmuştu" şeklinde konuştu.

Duruşma savcısı davayla ilgili mütalaasında İbrahim Z.'nin müşteki Emriye M.'ye yönelik "adam öldürmeye teşebbüs" suçundan 9 yıldan 15 yıla kadar ve "mala zarar verme" suçundan da 6 aydan 3 yıla kadar hapis cezasına çarptırılmasını talep etti. Mahkeme İbrahim Z.'nin tutukluluk halinin devamına karar vererek, duruşmayı karar vermek üzere 11 Mayıs saat 14.00'e erteledi.

Erdi Demür- Muhammer Ay

 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bayburt Bayburt’ta ’Eczane Teknisyenleri ve Teknikerleri Günü’ dolayısıyla etkinler düzenlendi Her yıl 26 Nisan’da kutlanan ’Eczane Teknisyenleri ve Teknikerleri’ günü dolayısıyla Bayburt’ta da çeşitli etkinlikler yapıldı, alanında uzman isimler ve öğrenciler Eczane Teknisyenleri ve Teknikerleri Günü’nü düzenledikleri programla kutladılar. Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu Eczane Hizmetleri öğrencileri tarafından ’Eczane Teknisyenleri ve Teknikerleri Günü’ münasebetiyle panel, tiyatro, söyleşi ve stanttan oluşan etkinlikler organize edildi. Düzenlenen program, panelle başladı. ’Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp: Fitoterapi’ paneline konuşmacı olarak katılan Karadeniz Teknik Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ufuk Özgen ve Akademisyen/Yazar Doç. Dr. Kenan Taştan, bitkilerin tedavi süreçlerindeki temel ve yardımcı fonksiyonlarını anlatan çok yönlü sunumlarını katılımcılarla paylaştılar. Doç. Dr. Kenan Taştan konuşmasında Geleneksel tedavi yöntemlerinin önemine vurgu yaptı. Halk arasında çok fazla bilinen ve kullanılan hacamat yöntemine özellikle ayrı bir parantez açan Taştan, “Hacamat mutlaka işin uzamanı bir hekim tarafından ve gerekli tahliller yapıldıktan sonra uygulanmalıdır. Aksi halde özellikle kan hastalıkları olan bireylerde ya da enfeksiyondan kaynaklanan problemler ciddi rahatsızlıklara yol açması söz konusu olabilir” diyerek konuştu. Prof. Dr. Ufuk Özgen ise konuşmasında birçok ilacın hammaddesini oluşturan bitkilerin şifalı özelliklerine değindi. Ancak ilaçlarla birlikte kullanılan bitkisel çayların ya da bilinçsizce kullanılan bitkisel ürünlerin çok ciddi yan etkileri olabileceğine vurgu yaptı. Etkinliğin ikinci ayağında Eczane Hizmetleri öğrencileri Şehit Recep Eşiyok Ortaokulunda öğrencilerle bir araya geldiler. Öğrenci Ecem Şahin’in kaleme aldığı tiyatro oyunu ile ortaokul öğrencilerine akıllı ilaç kullanımının önemine ve gerekliliğine dikkat çektiler. Ardından Eczane Hizmetleri öğretim elemanlarından Dr. Öğr. Üyesi Ümit Karakaş, öğrencilere ilaçlar ve akılcı ilaç kullanımı konulu söyleşisini gerçekleştirdi. Etkinlik Bayburt şehir merkezinde Yakutiye Camisi önünde kurulan stant ile son buldu. Stantta ’Doğru İlaç Kullanımı’ konusunda vatandaşla buluşan gençler, konu ile ilgili el broşürü, ilaç zamanlama ve taşıma kutusu dağıttılar. Öğrenciler, vatandaşlara ilaç ile ilgili sorular sorarak, doğru ilaç kullanımına yönelik farkındalık kazandırmaya çalıştılar. Konu ile ilgili olarak düzenleme komitesi başkanı öğrenci Nazım Onur Bulut, akıllı ilaç kullanımı hakkında bilgiler vererek, "Akıllı ilaç kullanımı konusunda toplumun bilgilendirilmesi için oldukça önemli nedenler bulunmaktadır. Bu gerekçelerin ilki modern sağlık bakımındaki kimyasal ajanların önemli rolünün olmasıdır. İkincisi bireylerin sağlıkları ile ilgili sorumluluk alabilmelerini ve uygun tedavi edici stratejilerin belirlenmesini sağlamaktır. Üçüncüsü, bireylerin tedavi edici kararlarında rol almaları ve sonraki dozlar ve süreç ile ilgili bilgilendirilme haklarının olmasıdır. Dördüncüsü ise bireylerin akılcı ve güvenli ilaç teminini ve etik olmayan ticari tanıtımdan zarar görmemelerini sağlamaktır" dedi.