SAĞLIK - 21 Ekim 2014 Salı 11:30

Eskişehir 'ebola' ile mücadele için hazır

A
A
A
Eskişehir 'ebola' ile mücadele için hazır

Türkiye’de belirlenen referans hastaneler arasında yer alan Eskişehir Devlet Hastanesi’nde 6 adet tek kişilik özel oda, ebola şüphesi ya da tanısı taşıyan hastalara müdahale için hazırlandı.

Sağlık Bakanlığı tarafından “ebola” virüsüyle mücadele konusunda Türkiye’de belirlenen referans hastaneler arasında yer alan Eskişehir Devlet Hastanesi’nde 6 adet tek kişilik özel oda, ebola şüphesi ya da tanısı taşıyan hastalara müdahale için hazırlandı. Dünya genelinde yaklaşık 8 bin kişinin taşıdığı tespit edilen “ebola” virüsüne karşı hazırlanan odaların zemininden yatağına, yatak çevresindeki eşyalardan ekipmanlara kadar her şey dezenfekte edilebilecek malzemelerden oluşuyor. 60 derece sıcaklıkta 30 dakikada inaktive olabilen virüs şüphesi ya da tanısı taşıyan hastalar ve müdahale edecek personel için oda girişinde ve içerisinde tek kullanımlı maskeler, eldivenler, su geçirmeyen önlükler, gözlükler ve ayak koruyucu malzemeler yer alıyor.

“ÖZEL ÜNİTEDE TÜM EKİPMANLAR HAZIR”
Hazırlanan özel ünite ile ilgili bilgi veren, Eskişehir Devlet Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Dr. Emine Kaçkar, ünitelerin girişi ve içerisindeki tüm ekipmanları yerleştirdiklerini söyledi. Hastanenin referans olarak belirlenmesi hakkında konuşan Uzm. Dr. Kaçkar, “Sağlık Bakanlığının ebola için referans hastanelerden biri de Eskişehir bölgesi için Eskişehir Devlet Hastanesi olarak belirlendi. Bu doğrultuda bizler böyle bir hasta ile karşılaştığımızda hem diğer vatandaşları, hem hastaları, hem de sağlık çalışanlarını korumak için bir takım önlemler alarak uygulamak için düzenlemeler yaptık. Hastanemizin bir katında tek kişilik odaları olan serviste, 6 odayı bu amaç için gerektiğinde kullanmak üzere düzenledik. Personelin bu hastalara yaklaşmadan önce, ebola virüsü hastalığı şüphesi ile gelen hastaya yaklaşmadan önce haber verilmesi ve personelin bu doğrultuda koruyucu ekipmanlarıyla hazır olarak beklemesi gerekir. Çok yakın temas olmayacaksa standart cerrahi maskeyi, sekresyon kanama ya da kan sıçrama riski varsa koruyucuyu gözlüğü, saç derimize bulaşmaması için bone takmamız gerekir. Hastanın çevresel temasından virüs bulaşımını engellemek için su geçirmez önlüğü giymek gerekir. Alkol bazlı el antiseptiği ile eller ovalandıktan sonra eldivenler giyerek hastaya bu şekilde yaklaşmamız lazım. Kan vücut sekresyonu bulaşını engellemek için ise su geçirmez ayak koruyucular edinmemiz gerekir. Hazırladığımız ünitede ekipmanımızı hazır bulunduruyoruz. Hasta odasına girmeden donanımları giymiş olarak içeri girip, işlem bittikten sonra tıbbi atık kovasına atarak oradan çıkması gerekiyor” dedi.

“EBOLA ŞÜPHESİ YA DA TANISI TAŞIYAN HASTAYA TEK PERSONEL HİZMET VERECEK”
Ebola şüphe ya da tanısı bulunan hastalara mümkün olduğunca tek personelle hizmet verileceğini ifade eden Uzm. Dr. Kaçkar, “Ebola, zincir şekilden bulaşabilecek bir hastalık ve bunu önlemek için mümkün olduğu kadar şüphe bulunan hastalara en az kişi ile hizmet vermek öneriliyor. Tek bir hemşire ya da tek bir hasta bakımı yapacak kişi ile ve mümkün olduğu kadar odaya giriş çıkışları da en aza indirmek gerekiyor” diye konuştu.

EBOLA NEDİR? NASIL BULAŞIR?
1960’lı yılların başından bu yana varlığı bilinen ebola virüsü hakkında da bilgi veren Uzm. Dr. Kaçkar, hastalığın belirtileri ile ilgili olarak şunları söyledi:

“Ebola virüs hastalığı, aslında 1960’lı yıllardan bu yana varlığı bilinen ama daha çok Afrika’da görüldüğü için tüm dünyayı ilgilendiren böyle bir salgına dönüşmediğinden dolayı çok üzerinde durulmayan bir virüs hastalığı. Sistemik bir enfeksiyona yol açıyor. Belirtileri başlangıçta ateşle birlikte halsizlik, kırgınlık gibi pek çok enfeksiyonda karşılaşabileceğimiz belirtiler ama sonrasında hastalık ilerleyip ölümcül tablolara neden olabiliyor. Hatta ebola virüsüne bağlı ölümlerin yüzde 80’lere kadar ulaştığı biliniyor. Ebola virüsünün bizim için önemli hale gelmesi 2013 yılının son aylarında bir salgının başlaması ve şuan 8 bin kadar doğrulanmış vakanın dünya üzerinde var olması, bunları da yaklaşık yarısının ölümle sonuçlanması tüm dünyada endişe ve paniğe sebep oldu.”

“HACDAN GELDİKTEN SONRA ATEŞLENEN HASTALAR EBOLA ZANNEDİLEBİLİYOR”
Ebola virüsünün Afrika’dan köken alan bir hastalık olduğunu hatırlatan Uzm. Dr. Kaçkar, “Belirtileri birçok virüs hastalığına benziyor. Bunu ayırt etmek için bazı testlerin yapılması gerekli. Bu virüse bağlı antijen ve antikor dediğimiz spesifik elemanların fark edilmesi ya da tespit edilmesiyle virüsü tanıyabiliyoruz. Her ateşli hastada eboladan mı şüphelenmeliyiz? Her yurtdışına gitmiş kimsede böyle bir telaş olmalı mı? Aslında bu Afrika’dan köken alan bir hastalık. Kişinin özellikle son 21 günde Batı Afrika ülkelerine bir seyahat öyküsü veya oraya gitmiş biriyle teması yoksa bu ateş nedeni başka bir hastalıkla ilişkilidir diye düşünmemiz gerekir. Burada en önemli konu, Afrika’ya seyahat ya da Afrika’ya seyahat eden birisi ile temas etmiş olması. Aksi takdirde özellikle son günlerde hacdan gelip ateşle bize başvuran hastalar oluyor, onlar da başka bir viral hastalığa yakalanmış olabiliyor ancak ebola zannedilerek bir kargaşa yaşanabiliyor” ifadelerini kullandı.

“VİRÜS, SEYAHAT ÖYKÜSÜ OLAN HASTALARDAN ALINAN KAN ÖRNEKLERİYLE TESPİT EDİLEBİLİYOR”
Ebola virüsünün henüz spesifik bir tedavisi bulunmadığını dile getiren Uzm. Dr. Kaçkar, “Hastalığın belirtileri pek çok hastalıkla benzer olduğu için seyahat öyküsü olanlardan alınan kan örneklerinden tespit edilebiliyor. Bu hastalık birçok tedavi yaklaşımları olmakla birlikte çok spesifik bilinen bir tedavisi yok. Tedavi çalışmaları ve denemeleri var. Fakat kesin başarı elde edilmiş bir güncel tedavisi yok. Ancak hastalık organ yetmezlikleri ile seyretiği için ona yönelik müdahale etmek gerekiyor. Daha önceki ebola kanamalı ateşi dediğimiz hastalıktan farklı olarak bu 2014 salgınından sonra fark edilen vakaların yüzde 50’sinin kanamayla seyrettiği görülmüş, ölüm oranı da yüzde 80’lerden yüzde 50’ler civarında ölüm var. Her iki vakadan birini kaybetmek de çok yüksek bir oran. Bu nedenle bunun yayılmasını mümkün olduğu kadar önlemek. Asla esnek davranmamamız gerekiyor. Ülkeler de bu konuda oldukça titiz. Virüs dış ortamlara, dezenfektanlara, ısıya, ultraviyoleye oldukça duyarlı. Fakat insandan insana geçişi çok kolay olması, bizim için bir dezavantaj oluşturuyor. Bu yüzden koruyucu ekipmanların mutlaka hasta ya da hasta çıkartılarıyla hatta hastanın çevresel yüzeylerle temas etmeden önce hazır hale gelmemiz gerekiyor. Mümkün olduğu kadar hasta ile temas eden personel sayısını minimalize etmemiz gerekiyor. Bu önlemler doğrultusunda bir yol izlememiz gerekir” şeklinde konuştu.

“DOĞRU TANI VE ÖNLEMLERLE DOĞRU MÜCADELE EDİLEBİLİR”
Ebola virüsünün çok dirençli ve zor baş edilen bir virüs olmadığını aktaran Uzm. Dr. Kaçkar, “Virüs aslında çok dirençli, zor baş edilen bir virüs olmamakla birlikte, insandan insana kolay bulaşıyor olmasıyla, hastalık oluştuktan sonra ölümcül seyretmesi ve ağırlık seyretmesi itibariyle herkesin şuan korktuğu bir virüs ama biz koruyucu önlemleri standartlara uygun yaparsak bir sorun yaşamamamız gerekir. Doğru tanıyıp, hastadan şüphelenip, sonrasında gereken önlemleri alarak doğru mücadele edebiliriz” diye belirtti. 

GÜLÇİN ÖZDEN
ESKİŞEHİR

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İzmir Uluslararası Turan Film Festivali ödülleri sahiplerini buldu Uluslararası Turan Film Festivali Ödül Töreni, Ege Üniversitesi Atatürk Kültür Merkezi (AKM) Yunus Emre Salonu’nda gerçekleştirildi. Türkiye’nin yanı sıra 77 ülkeden bin 57 başvurunun yapıldığı ‘Kızılelma’ temalı festivalde; ülkemizden 158, Azerbaycan’dan 47, Kırgızistan’dan 31, Kazakistan’dan 21, Özbekistan’dan 15 ve Türkmenistan’dan 10 film yarıştı. Ege Üniversitesi, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Uluslararası Türk Kültürü Teşkilatı (TÜRKSOY) ve Sinema Genel Müdürlüğü katkılarıyla düzenlenen “Uluslararası Turan Film Festivali Ödül Töreni, Türk Dünyası sinemasının tüm paydaşlarını bir araya getirdi. Törene, Ege Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Necdet Budak, TÜRKSOY Genel Sekreteri Sultan Raev, Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanı Prof. Dr. Uğur Ünal, Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürü Birol Güven, EÜ üst yönetimi, yurt içinden ve dışından sanatçılar, yönetmenler, senaristler, akademisyenler, davetliler ve öğrenciler katıldı. Fotoğraf ve resim sergileri törene renk kattı Ödül töreni öncesi Atatürk Kültür Merkezi Fuaye Alanında; Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığının “Sessiz Tanıklar Türk Boylarına Yolculuk” sergisi ile TÜRKSOY’un “Türk Dünyası Resim Sergisi” ve “Türk Dünyası Kültür Başkentleri Fotoğraf Sergisi” sanatseverle buluştu. Programın açılış konuşmasını gerçekleştiren Ege Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Necdet Budak, “Sanatsal faaliyetler üretmek, sanatın gelişimine katkı sağlamak, sanatı ve sanatçıyı sanatseverlerle bir araya getirmek, tam akredite öğrenci odaklı araştırma üniversitemizin toplumsal görevleri arasındadır. Bu bilinçten hareketle Türk dünyasının ortak değerlerini ve kültürel bağlarını vurgulayarak, bu bağların güçlenmesine katkıda bulunmak, Türk devletleri ve topluluklarının kültürel çeşitliliğine ve zenginliğine katkıda bulunmak hedefiyle yola çıktığımız bu önemli organizasyonun henüz fikir aşamasında iş birliği talebinde bulunduğumuz bütün çevreler tarafından heyecanla karşılanarak sağlanan desteklerle bugünlere gelmesi sağlanmıştır” diye konuştu. “Festivalimizin geleneksel hale gelmesini temenni ediyorum” Bu tür bir festivale ev sahipliği yapmaktan memnuniyet duyduklarını dile getiren Prof. Dr. Budak, “Uluslararası Turan Film Festivali, uzun süren hazırlık aşamasının ardından iki gündür Üniversitemiz ev sahipliğinde gerçekleştiriliyor. Festival kapsamında uluslararası film yarışması, 3 Söyleşi, 2 Fotoğraf Sergisi, 7 Gösterim Seçkisi, 1 Resim Sergisi, 1 Konser, 1 Dans Gösterisi gerçekleştirildi. Festivale 77 ülkeden bin 55 başvuru yapıldı. Türkiye’den 158 Film, Azerbaycan 47 Film, Kırgızistan 31, Kazakistan 21, Özbekistan 15 ve Türkmenistan’dan 10 film katılım gösterdi. Yapılan tüm başvurular alanlarında duayen jüri üyelerinden oluşan seçili kurullar tarafından incelendikten sonra dereceye girenleri belirlendi. Bugünkü ödül töreninde dereceye giren filmlere verilecek ödüllerin yanı sıra Yaşam Boyu Başarı Ödülü, Sinema Sanatına Katkı Ödülü, İnsani Değerlere Katkı Ödülü gibi 13 ayrı kategoride özel ödüller de verilecek. Ödül alacak olan sanatçılarımızı şimdiden tebrik ediyorum. Ayrıca bu büyük organizasyonda bizlerle birlikte olan ve büyük desteklerini gördüğümüz Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğüne, TÜRKSOY’a, çok kıymetli sergilerini bizlere açan Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığına ve festivalimize destek veren gerek ülkemizdeki gerekse Türk Dünyasındaki değerli kurumlarına şükranlarımı ifade etmek istiyorum. Festivalimizin ileriki yıllarda da Türk Dünyasında genişleyerek geleneksel hale gelmesini temenni ediyorum” dedi. “Türk dünyasının zenginliğini arşivlerle ortaya koyuyoruz” Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanı Prof. Dr. Uğur Ünal, “Bu etkinliğin, kültürün birleştiriciliği adına çok önemli bir program olduğunu ifade etmek istiyorum. Türk kültürü ve sanatının paylaşımı ve gelişimi adına düzenlenen bu festival son derece anlamlıdır. Bu programın bir paydaşı olarak Türk dünyasının zenginliğini çeşitli arşiv belgeleriyle ortaya koymaktan son derece bahtiyarız. Türkiye olarak dünyanın en büyük arşivlerine sahip olduğumuzu bilmenizi isterim. Festivalimize ev sahipliği yapan Ege Üniversitesine ve Rektör Prof. Dr. Necdet Budak’a, hazırlanmasında emeği geçen herkese teşekkürlerimi iletiyorum” dedi. TÜRKSOY Genel Sekreteri Sultan Raev, “Sinema ortak kültür mirasımızı gelecek nesillere taşıma noktasında en önemli araçlardan biridir. Bu etkinlik, Türk sinemasının çeşitliliğini yansıtmasının yanı sıra birliğimizi ve kardeşliğimizi bir kez daha tüm dünyaya gösterme fırsatı verdi. Festivalin gerçekleşmesine katkı sunan kurumlarımıza teşekkür ediyor, yarışan tüm sanatçılarımızı tebrik ediyorum” diye konuştu. Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürü Birol Güven ise, “Sinema, dertli insanın işidir. Sinema yapan insan derdini paylaşmak, yarasını göstermek ister. Filmini çektikten sonra da dertleşmek ister. Bu bakımdan festivaller de sinemacıların dertleştikleri yerlerdir. Özellikle uluslararası festivaller bizim için çok önemli. Turan Film Festivali de ilk yılından büyük bir başlangıç yaptı. Emeği geçen herkesi tebrik ediyorum” dedi. Ödüller sahiplerini buldu Turan Film Festivali kapsamında ilk olarak prestij ödülleri verildi. İnsani Değerlere Katkı Ödülü Yönetmen Derviş Zaim ile Gönül Dağı dizi yapımcısı Ferhat Eşsiz’e, Kültürel Çeşitliliğe Katkı Ödülü TRT AVAZ kurumu adına TRT İzmir Bölge Müdürü Mevlüt Şahbaz’a, İnsan Haklarına Katkı Ödülü Karabağ-Azerbaycan Göç ve Mülteciler Bakanlığı Bakan Müşaviri Nesimi Nerimanov’a Toplumsal Duyarlılık Ödülü Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürü Birol Güven’e verildi. Sinema Sanatına Katkı Ödülünü sırasıyla; Azerbaycan Sinema Ajansı, Kazakfilm, Kırgız Cumhuriyeti Kültür, Bilgi, Spor ve Gençlik Politikaları Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü adına Talant Osmanov, Özbekistan Kültür Bakanlığı Sinematografi Ajans Uluslararası İlişkiler Daire Koordinatörü Gofurjon Musaev, Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürü Birol Güven ve Oğuzhan Türkmen Film Stüdyosu adına Salisalih Bayramov aldı. Ege Üniversitesi 2024 Yılı Vefa Özel Ödülünü Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Fecir Alptekin ve TRT Belgesel Kanal Koordinatörlüğü adına Koordinatör Ahmet Canbaz alırken, Genç Yetenek Ödülü Ruslan İbrahimli’ye, Teknoloji ve Sinema İlişkisi Ödülü 1453 Filmi ile Hamit Keleş’e, Medya Özel Ödülü Anadolu Ajansı adına İzmir Bölge Müdürü Ahmet Caner Baysal’a, Kültürel Hafıza Ödülü Cumhurbaşkanlığı Milli Saraylar Daire Başkanı Dr. Yasin Yıldız’a, Kültürel Miras Ödülü Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanı Prof. Dr. Uğur Ünal’a, TÜRKSOY Özel Ödülü ise Rejisör Alovov’a verildi. Festivalde yarışan filmlerde ise; Azerbaycan birinciliğini “Voice” filmi ile Zamin Mammadov, Kazakistan birinciliğini “Lullaby” filmi ile Dilshat Rakhmatullin, Kırgızistan birinciliğini “Hope” filmi ile Saule Mukanbetova, Özbekistan birinciliğini “Taste of Grapes” filmi ile Dmitriy Lebedev, Türkiye birinciliğini “Tradition” filmi ile Ali Rıza Bayazıt, Türkmenistan birinciliğini “Ümit” filmi ile İskender Muhammet Annamuhammedov, Uluslararası kategori birinciliğini ise “Goli’s Greatest Adventure/Iran” filmi ile Elika Mehranpoor aldı. Yöresel danslar ve şarkılar katılımcıları coşturdu Ödüllerin verilmesinin ardından festivale destek veren kurum ve sponsorların temsilcilerine plaket takdimi gerçekleştirildi. Etkinlik kapsamında EÜ Devlet Türk Musikisi Konservatuvarı Ekin Dans Topluluğunun “Zeybek Gösterisi”, Azerbaycan Sema Halk Dansları Topluluğunun “Azerbaycan Halk Müziğinden Potpuri”, “Göçebeler Kırgız Halk Dansı”, Kazakistan “Süyünbay Sazı” Folklor Topluluğu Dansçıları, Özbekistan Namangan Filartmonisi Müzik ve Dans Sanatçıları sahne aldı. Daha sonra tüm ülkelerin sanatçıları sahneye çıkarak Rektör Prof. Dr. Necdet Budak eşliğinde “Anayurdum” parçasını seslendirdiler. Festival tanıtım filminin de gösterildiği törenin sonunda, ödül alanlar, jüri ve katılımcılar hatıra fotoğrafı çektirdi.