SPOR - 03 Mayıs 2019 Cuma 16:27

Fenerbahçe’den Mustafa Cengiz'e cevap

A
A
A
Fenerbahçe’den Mustafa Cengiz'e cevap

Fenerbahçe Kulübü, Galatasaray Başkanı Mustafa Cengiz’e cevap vererek, "Sayın Cengiz’e önerimiz tenhada farklı kalabalıkta farklı davranmamasıdır. Bu vesileyle Sayın Cengiz ve camialarına artık Fenerbahçe üzerinden iç siyaset yapma stratejilerine son vermelerini ve kendi gündemlerine dönmelerini önemle tavsiye ederiz” dedi.

Fenerbahçe Spor Kulübü, Galatasaray Spor Kulübü Başkanı Mustafa Cengiz’in “Biz de çok iyi bir proje yaptık. Ama sonra düşünüp vazgeçtik. Çünkü camiamız, '10 milyon Euro'ya adam alıp (Diagne) parayı çarçur ediyorsunuz, sonra da para mı dileniyorsunuz' der diye düşündük. Yoksa Fenerbahçe gibi bizim de 1 milyar üst sınırlı destek iznimiz vardı" sözlerine resmi internet sitesinden cevap verdi. Yapılan açıklamada şu ifadeler kullanıldı: 

“Fenerbahçe Spor Kulübü olarak son dönemde kulübümüzden tamamen bağımsız ve alakasız bir şekilde rakip camia ve özellikle başkanı tarafından Fenerbahçe üzerinden oluşturulmaya çalışılan gündem, oluşturulmaya çalışılan algılar doğrultusunda bir açıklama yapma zorunluluğu doğmuştur. 

Bu bağlamda sözlerimize bu sezon hem ilk yarı hem de ikinci yarıda oynadığımız maçların ardından 10 gün süresince gündemi meşgul eden, ortalığı ayağa kaldırmaya çalışan camianın başkanının dün medyada yer alan talihsiz açıklamaları ile başlamak istiyoruz. 

Kulübüne destek olmanın en benzersiz örneğini her daim gösteren taraftarlarımız, kulübümüzün geleceğimiz için başlattığı Fener Ol kampanyamız için henüz çok kısa sürede çok önemli bir yol kat etmiştir. 

Şu an kampanyamızın ilk ayındayken ve kampanyamız doğrultusunda henüz birçok projeyi hayata geçirmemişken rakip camianın zamanında tüm çabaları ile toplamış olduğu bağış miktarının kat ve kat üzerine ulaşmış durumdayız. 

Bu somut nedenden ötürü; geçmişte pek çok kez denemelerde bulundukları ancak ne yazık ki camialarından gelen çok kısıtlı destek dolayısıyla “karşılıksız kalan” yardım kampanyalarından yola çıkarak verdikleri kampanya başlatmama kararı kendileri açısından oldukça isabetli bir karardır. 

Kendilerine tavsiyemiz bu konuda camialarını kesinlikle Fenerbahçe ile kıyaslamamalarıdır. 

Fenerbahçe Spor Kulübü’nün camiasının desteği ve gücü, tarihteki örnekleriyle çok net görülmektedir. 

Bu hususa ilaveten 14 Nisan 2019 tarihinde stadımızda kendileriyle oynadığımız maçın ardından günler geçmesine rağmen açıklamalarına devam eden Sayın Mustafa Cengiz’in, VAR kayıtları ile ilgili söylemlerine, basketbol takımlarımızın başarıları karşısında sığındıkları bütçe karşılaştırmalarına ve teknik direktörlerinin Konyaspor ile berabere kaldıkları maçın ardından hakeme sorduğu iddia edilen “Dirar’a neden sarı kart vermediniz” sorusuna yanıt vermeye tenezzül etmek istemiyorduk. 

Ancak Fenerbahçe Spor Kulübü mecbur kalmadıkça hiçbir şekilde rakiplerine dair açıklama yapmazken rakip camia tarafından ısrarla ortaya konulmaya devam edilen bu adımlar, ana amaç ve hedefin sürekli Fenerbahçe üzerinden algı oluşturma gayretinde olduklarını açıkça göstermektedir. 

Bu noktada Fenerbahçe Spor Kulübü olarak suskunluğumuzu koruduğumuz bir konuda da artık görüşümüzü dile getirmek isteriz; Rakibimizin 2.başkanı Sayın Abdürrahim Albayrak tarafından yapılan kural, etik dışı VAR açıklamalarından sonra bir kez daha emin olduğumuz şey; Türk futbolunun tüm detaylarıyla yeniden ele alınıp acilen ve ivedilikle temizlenmesi gerektiğidir. 

Şunu özellikle hatırlatmak istiyoruz; inandırıcı olmak için sadece kendi aleyhinize yapıldığını düşündüğünüz hatalarda ortalığı yangın yerine çevirmektense geçmişte de olduğu gibi bu sezon da lehinize yapılan pek çok kritik hakem hatalarına da değinebilmeli, gündeme getirebilmelisiniz. 

Bu doğrultuda olumsuz bir maç skoru sonrası aleyhinize yapılan ya da yapıldığını düşündüğünüz her konuda kurumlara baskı kurarak, hakemleri zan altında bırakarak, algı yönetimi yaparak, medyadaki kalemşörlerinizi harekete geçirerek mağduriyet oluşturma çabalarınıza benzer davranışları sergileyen başka bir kulüp daha var mı? 

Sahip olduğunuz saldırgan tavır ve agresif üslubun, söz konusu menfaatleriniz olduğunda fair play, kural, etik gözetmeksizin attığınız adımlar ve ortaya koyduğunuz söylemlerin, bu tarz davranışların birbirleriyle mücadele eden başka hiçbir kulüpte bulunmadığını, Türk spor camiasının tüm bireylerinin gördüğüne inanıyoruz. 

Son olarak; Fenerbahçe Kadın Basketbol Takımımızın deplasmanda oynadığı final serisi 4.maçının ardından gazetelere yansıtılan ‘Mustafa Cengiz Semih Özsoy’un elini sıkmadı’ haberlerine karşı tüm kamuoyuna söylemek istediğimiz dört yönetici ile temsil edildiğimiz ve takımımızın galibiyetiyle ayrıldığımız maç öncesinde Sayın Cengiz salon koridorlarına gelerek başta Başkan Vekilimiz Sayın Semih Özsoy olmak üzere tüm yönetim kurulu üyelerimizin elini sıkmış, hoş geldiniz demiştir. 

Ancak soyunma odası koridorlarında bu şekilde davranan Mustafa Cengiz, muhtemelen camia içi siyaseti nedeniyle maç sırasında Kulübümüze, Başkanımıza ve Başkan Vekilimize dakikalarca edilen küfürlere karşın hiçbir tepki göstermemiş veya gösterememiştir. 

Sayın Cengiz’e önerimiz tenhada farklı kalabalıkta farklı davranmamasıdır. 

Bu vesileyle Sayın Cengiz ve camialarına artık Fenerbahçe üzerinden iç siyaset yapma stratejlerine son vermelerini ve kendi gündemlerine dönmelerini önemle tavsiye ederiz. 

Aksi takdirde, bu açıklamalarımızın sadece başlangıç olduğunu hem kendilerine hem kamuoyuna saygıyla iletiriz.” 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bitlis Prof. Dr. Palabıyık akademisyenlere seslendi: “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” Bitlis Eren Üniversitesi’nde (BEÜ) görevli Akademisyen Prof. Dr. Adem Palabıyık, ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde akademisyenlerin desteği ile devam eden İsrail protestolarına karşı Türkiye’deki akademisyenlerin seslerinin kısık kaldığını belirterek, “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” dedi. ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde süren Gazze eylemlerine ilişkin açıklama yapan Prof. Dr. Palabıyık, “Ülkemizdeki akademisyenlerden hala güçlü bir ses duyamadık. Tüm dünya akademisyenleri ayaktayken ülkemizdeki akademisyenlerin ayağa kalkmaması beni üzüyor. Sessiz kalmak ahlaki ve insani vefasızlıktır akademik utançtır” dedi. “PKK’ya terör demeyenler İsrail’e sustu” “7 Ekim’den itibaren başlayan kıyıma karşı sesimizi hep yüksek tuttuk ve bunu ekranda da dile getirdik” diyen Palabıyık, “Cübbemi ve kefiyemi giyerek erkândan çağrı da yaptım. Elbette akademisyenlerin bütünü için ifadelerim geçerli değil, lakin Boğaziçi’nde dikilen akademisyenlerin, sadece dikilişi kadar bir gündem oluşturmak neden mümkün olamıyor anlamış değilim. Barış Beyannamesi denilen ve devletimizi neredeyse katliam yapmakla suçlayan akademisyenler, İsrail’e karşı neden sessiz? Bu nasıl ikiyüzlülüktür? Binlerce bebeği kundakta katleden PKK terör örgütü için sözde Barış Beyannamesi imzalayanlar, İsrail karşısında neden sus pus oldu?” “Akademisyenler artık konforlarını bozsunlar” Akademisyenlerin en büyük korkusunun konfor alanlarının bozulması olduğunu belirten Palabıyık, sözlerine şöyle devam etti: “Çünkü akademisyenler, sahip olduğu şartların aleyhlerine dönme ihtimalinden çok korkarlar. Bu sadece maddi güç değil, aynı zamanda Bourdieu’nün bahsettiği ’fildişi kulelerini’ de kaybetme korkusudur. Çünkü akademisyen ancak üniversitedeki ofisi ile ontolojisini koruyabilir, dışarıda asosyal olduğu için bir hiçtir. Kulesinden bakan akademisyen, olayları da ancak yukarıdan gördüğü gibi yorumlar, sahanın bir parçası olamaz. Daha doğrusu toplumu bir parya modeli olarak görür. Odası, yani kulesi, onu yalıtan en büyük etkendir. Artık bu konfor Gazze için bozulmalıdır.” “28 Şubat’tan hala korkuyorlar” Palabıyık, “Akademisyenler hala 28 Şubat’ın hayaletinden korkuyorlar ve bu hayaletin hala ortalıkta dolaştığını iddia ediyorlar. Bir yandan fişlenme, öte yandan değişebilecek iktidar gibi olgular onlara inanılmaz bir korku aşılıyor. Akademik cübbe üzerine Filistin kefiyesi giymek ve bu halde çekilebilecek bir fotoğraf karesinin gelecekte önlerine çıkma ihtimali hala onlar için çok güçlü bir hayali varsayımdır. Bu kâbus üzerinden inşa ettikleri gündelik hayata dair korku, onların sonraki yıllarda yaşayabileceği olumsuzlukların önüne geçmek için kullanılan bir araçsal cihazlara dönüşmüş durumdadır. Maalesef, bu korku kendini muhafazakâr ve Müslüman olarak tanımlayan akademisyenlerde daha fazla görülüyor. Buna ahlaki ihanet veya muhafazakâr vefasızlık demek yanlış olmayacaktır” diye konuştu. “Feminist akademisyenler çürük kokuyor“ Gazze için hiçbir öğrenciye söz hakkının tanınmadığını ifade eden Palabıyık, “Lümpen burjuva denilecek bu kesimin özellikle Gezi ve feminist söylemlerle hareket ettiğini de unutmadık. Feminizmi LGBT’ye sürükleyen aklı evvellerin kendi derslerini Gezi Parkı’nda devam ettirmek için öğrencilerini üniversiteden çıkardıkları ve Gezi eylemlerine katılmalarını tavsiye ettikleri de gün gibi biliniyor. Lakin konu Gazze olunca tek bir öğrenciye söz hakkı tanınmıyor. Çünkü Gazze, Müslümanların yüzakı olduğu için, onların direnişinin ahlaki yönü engellenmek isteniyor. Bu nasıl bir akademik buhrandır? Bunlar insanlıklarını kaybetmiş” dedi.