SAĞLIK - 06 Temmuz 2018 Cuma 23:14

Gebelere 'Annelik Hüznü' eğitimi

A
A
A
Gebelere 'Annelik Hüznü' eğitimi

Kamu-Özel iş birliği modelini uluslararası standartlara uygun bir şekilde Türkiye sağlık sektörüne taşıyan yönetim anlayışı ile işletilen Yozgat Şehir Hastanesi bünyesindeki Gebe Okulunda bu kez ders konusu “Annelik Hüznü” oldu.

Uzmanlara göre; her kadının özlemi olan ve bunu tadanlar için “dünyanın en güzel duygusu” diye tanımlanan annelik; “hüzne” dönüşebilirken, doğumdan sonraki 42 günlük süreyi ifade eden lohusalık dönemi ise çeşitli psikolojik sorunlara yol açabiliyor.

Türkiye’nin ilk şehir hastanesi olarak sağlık hizmetleri tarihine adını yazdıran hastanenin otel konforundaki Gebe Okulu’nda, doktor, psikolog, ergoterapist (iş ve uğraş terapisti), fizyoterapist (fizik tedavi uzmanı), ebe ve hemşirelerden oluşan ekiple verilen eğitimlerin bu haftaki bölümü yoğun katılımla gerçekleşti. Ebe Habibe Başaran ve hemşire Medine Apaydın, huzursuzluk, sinirlilik, duygusal değişimler ve ağlamaklı olma şeklinde görülen annelik hüznü ile başa çıkmanın yollarını katılımcılara örnekleriyle anlattı. 

Habibe Başaran, mutsuzluk, uykusuzluk, beslenme sorunları, kızgınlık, endişe ve kaygının eşlik ettiği bu durumun önlem alınmadığı takdirde ilerde telafisi güç sonuçlar doğurabileceğini ancak, bu dönemin kişinin çabası ve aile desteği ile atlatmasının mümkün olduğunu vurguladı.

42 günlük kritik süreç 

Anne olmanın kadınların yaşadığı en güzel duygu olmakla birlikte zorlu bir süreci ifade ettiğinin altını çizen Habibe Başaran, çoğunluğu ilk doğumunu yapan kadınlar olmak üzere annelerin yüzde 50- 80’inde “Annelik Hüznü” diye adlandırılan sorunun yaşandığını bildirdi. Annelik hüznünün doğumla birlikte başlayıp, “lohusalık” diye tabir edilen 42 gün boyunca devam ettiğini anlatan Habibe Başaran, bazı annelerin bu dönemde bebeğini emzirmeyi bile reddettiğini vurgulayıp, "Doğumdan hemen sonra başlaması gereken emzirme, anne ve bebek arasındaki bağı kuran ve güçlendiren en önemli dönemdir. Eğer anne emzirmeyi uzun süre ısrarla geri çevirirse bu kez bebek bir daha anneyi istemez. Bu durumdaki bir anneye eşinin ya da diğer yakınlarının ‘emzireceksin, bu senin görevin’ gibi azarlar tarzdaki ifadeleri sorunu daha da güçleştirmektedir. Bu nedenle lohusalık döneminde anneye sabırla, anlayışla ve şefkatle yaklaşılması sıkıntılı dönemin atlatılmasında önemli rol oynuyor" dedi.

Annelik hüznünün nedenleri 

Birçok kocanın eşinin doğum yaptıktan sonra huyunun değişmesinden, hırçınlaşmasından ve duygusal çöküntü yaşamasından yakındığını ifade eden Medine Apaydın ise, annelik hüznünün nedenlerine dikkati çekerek, şunları söyledi: 

"Annelik hüznünün birden fazla nedeni olabiliyor. Anne adayı çalışıyorsa kariyer yolunun sekteye uğrayacağından, çocuğunu kime teslim edeceğinden, sorumluluğunu üstlenip üstlenemeyeceğinden endişe yaşayabiliyor. Kimi anneler de yaşadığı biyolojik ve fizyolojik değişimlerden rahatsızlık duyabiliyor. Anne, eşinin yanında artık sevdiği kadından çok sadece çocuğunun ya da çocuklarının annesi olarak değer göreceğini düşünüp kaygıya kapılabiliyor. Bu endişeler ileri yaş hamileliklerinde daha sık yaşanıyor."

Stresten uzak durun 

Anne adaylarına, doğum sonrasındaki sıkıntılı dönemin mutlaka atlatıldığı anlatan Medine Apaydın, bu nedenle paniğe kapılmamaları önerisinde bulunarak, "Gebelikte olduğu gibi lohusalık döneminde de doğum ve çocuk doktorunuzla irtibatı koparmayın. Sakin bir ortamda, mümkün olduğunca stresten uzak dinlenmeye özen gösterin. Tıpkı gebelikte olduğu gibi demir ve kalsiyum yönünden zengin gıdalarla beslenmeyi tercih edin" dedi.

"Mutlu anne mutlu toplum demektir" 

Yozgat Şehir Hastanesi Başhekimi Opr. Dr. Aziz Ahmet Surel, "Mutlu gebelik, mutlu anne, mutlu aile, mutlu toplum demektir" anlayışından hareketle hizmet veren Gebe Okuluna gösterilen ilginin kendilerini memnun ettiğini bildirdi.

Neden gebe okulu? 

Eşlerin anne-baba olmaya karar verdiği zaman birbirlerine olan güven duygusunu çocuklarına da aktardıklarını ifade eden Başhekim Surel, "Aile, çocuğun ilk sosyal deneyimini edindiği yerdir. Yani anne-baba rol model olur ve onlar arasındaki iletişim çocukların sosyal kimliğini ortaya çıkarır. Aile içerisinde güven ortamında, sağlıklı bir iletişimle, sevgi ve saygı ortamında büyüyen çocuklar, ilk deneyimlerini bilinçaltında canlı tutarak ileriki yaşlarına taşırlar. Bu da sağlıklı bir toplumun oluşmasını sağlar. Gebe okulumuzun çıkış amacı budur" diye konuştu. 

Başhekim Surel, "Hastanemizde hafta içi her gün danışmanlık ve eğitim verilmekle birlikte kapalı grup eğitimi haftanın her çarşamba günü öğleden sonra 3 saattir. 4 ya da 5 hafta süren eğitimlerimizden anne adaylarımızın mutlu ayrılması hizmetimizin amacına ulaştığını gösterdiğinden bizleri de mutlu ediyor" dedi.
Bahadır Muhlis Gökgül
 

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Sakarya Dünya pazarında Türk Kuruyemişi ve kuru meyve tercihi yükseliyor 3 kıtada yer alan 30 farklı ülkeye Türkiye’den kuruyemiş ve organik ürünler ihraç ediliyor. Kuru meyve kategorisinde, tüketicilerin ilk tercihi genellikle kayısı olurken, kuruyemişte ise Antep fıstığı öne çıkıyor. Açılış konuşmasını Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in yaptığı Uludağ Ekonomi Zirvesi Sapanca’da devam ediyor. Bu yıl 13’üncü kez düzenlenen zirve, Türkiye ve dünya genelinden birçok iş dünyası lideri ve akademisyeni ağırlıyor. Dün açılış konuşmaları ve ilk gün oturumlarının olduğu zirve, bugün ise çeşitli paneller ile devam ediyor. İş insanları sektörleri ile alakalı konuları zirvede değerlendirirken, kuru yemiş ve kuru meyve ihracatındaki artış dikkat çekti. 3 kıtada yer alan 30 farklı ülkeye Türkiye’den kuruyemiş ve organik ürünler ihraç ediliyor. Kuru meyve kategorisinde tüketicilerin ilk tercihi genellikle kayısı, kuruyemişte ise Antep fıstığı olduğu ifade edildi. Türk ürünlerini diğerlerinden ayrılan en büyük özelliği ise organik tarım yöntemlerine dayalı olarak üretilmeleri oluyor. Organik tarım yöntemlerine dayalı olarak yetiştirilen Türk organik kuru meyve ve kuruyemişi global pazarda daha fazla tercih edilmeye başlandı. 3 kıtada yer alan 30 farklı ülkeye Türkiye’den kuruyemiş, kuru meyve ve bakliyat ihraç ettiklerini belirten Orgibite CFO’su Gökçen Şeker, Türkiye’den ihraç ettikleri ürünlerin genel profili hakkında bilgi vererek, tüketicilerin kuru meyve kategorisinde kayısı ve kuruyemişte Antep fıstığını tercih ettiğini dile getirdi. Ayrıca, Türk ürünlerinin diğerlerinden ayıran en önemli özelliğin organik tarım yöntemlerine dayalı olarak üretildiğinin altını çizdi. “En büyük fark organik tarım yöntemlerine dayalı olarak yetiştirilmeleri” Panel sonrası açıklamalarda bulunan Gökçen Şeker, Türkiye’den ihraç edilen kuru meyve ve kuruyemişlere en yoğun talebin Amerika Birleşik Devletleri’nden geldiğini belirtirken, Avrupa Birliği ülkeleri, Orta Doğu ve Asya pazarlarındaki ülkelerin de Türk ürünlerine ilgi gösterdiğini vurguladı. Türkiye’nin tarımsal potansiyeli ve ürün kalitesinin global pazarda rekabet avantajı sağladığını ifade eden Şeker, Türkiye’den 30 farklı ülkeye kuru meyve, kuruyemiş ve bakliyat gönderdiklerinin altını çizdi. Şeker, ayrıca ürün portföyleri içinde en çok tercih edilenin kuru meyve kategorisinde kayısı, kuruyemiş kategorisinde ise Antep fıstığı olduğunu belirtti. Türk organik ürünlerinin diğerlerinden farkının, organik tarım yöntemlerine dayalı olarak yetiştirilmesi olduğunun önemini anlatan Şeker, "Sağlık bilincine sahip tüketicilerin tercih sebebi haline geldi. 2023 yılında hem organik hem de konvansiyonel ürün ihracatında önemli bir artış yaşandı. Bu artışın devam edeceğine inanıyoruz. 2024’ün ikinci yarısı ve 2025 yıllarında organik kuru meyve, kuruyemiş ve bakliyat ihracatını artırarak global pazardaki varlığımızı güçlendirmeyi hedefliyoruz" dedi. “Dijital dönüşüm ile dünyada rekabet gücümüzü artırdık” Dijital dönüşümün, hem iç pazarda hem de dış pazarda rekabet gücünü artırdığını vurgulayan Şeker, "Dijital platformlara yapılan yatırımlarımızla, online satış kanalları ve dijital pazarlama stratejileri sayesinde organik ürünlerimizin geniş kitlelere ulaşmasını sağladık. Bu durum, hem müşteri memnuniyetini hem de operasyonel verimliliği artırmamıza imkan tanıdı. Dijitalleşme, tüketicilere daha hızlı ve etkili bir şekilde ulaşmamızı ve onların ihtiyaçlarını daha iyi anlamamızı sağlıyor. Ayrıca, Türk kuru meyve, kuruyemiş ve bakliyatlarının dünya genelinde tanınırlığını ve talebini artırmaya yönelik pazarlama stratejilerimizde de dijitalleşme önemli bir rol oynamaktadır" diye konuştu. “Organik ürünlerin sertifikalandırılması” Gökçen Şeker, pazarlama ve markalaşmanın önemine vurgu yaparak, "Türk organik ürünlerinin tanınırlığını artırdık. İhracat rakamlarını artırmak için, kalite standartlarının yükseltilmesi ve pazar çeşitliliğinin önemli olduğunu biliyoruz. Markalaşma çalışmalarını önemseyerek lojistik süreçlerde de verimliliği arttırdık. Ar-Ge yatırımları ve yeni pazarlara açılım da ihracatı artırmak için etkili stratejilerdir. Bununla birlikte, organik ürün ihracatını artırmak için, sektör olarak organik tarımın teşvik edilmesi ve organik ürünlerin sertifikalandırılması önemli. Pazarlama ve markalaşma çalışmalarıyla organik ürünlerin bilinirliğinin artırılması ve yeni pazarlara açılım sağlanması gerekmektedir" şeklinde konuştu.
Çanakkale Deprem bölgesindeki köy çocukları için verilen konsere, bilet yerine ayakkabıyla girdiler Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi tarafından “Müzikle Umuda Yolculuk” konseri gerçekleştirildi. Konsere gelenler, deprem bölgesindeki köy çocukları için verilen konsere, bilet yerine ayakkabıyla girdiler. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi, İletişim Fakültesi, Kurumsal İletişim Direktörlüğü ve Sosyal Sorumluluk Projeleri Koordinatörlüğü tarafından ortaklaşa organize edilen “Müzikle Umuda Yolculuk” konseri düzenlendi. Konsere, seyirciler, bilet yerine 28-42 numara yeni spor ayakkabı ile giriş sağladı. Bu ayakkabılar köy okullarındaki çocuklara ulaştırılacak. Bu konserle birlikte, ihtiyaç sahibi çocuklara yardım edilmesi amaçlanıyor. Konseri Çanakkale Belediye Başkanı Av. Muharrem Erkek, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Rektörü Prof. Dr. R. Cüneyt Erenoğlu, Çanakkale İl Emniyet Müdürü Selim Arıcı, Sosyal Sorumluk Koordinatörü Doç. Dr. Hicran Özlem Ilgın, akademisyenler, öğrenciler ve çok sayıda öğrenci izledi. Sosyal Sorumluk Koordinatörü Doç. Dr. Hicran Özlem Ilgın, “Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi toplumsal faaliyetlerinden bir yenisini daha gerçekleştiriyor. Şahane bir konser verilecek. Konserde temel amacımız köy okullarındaki öğrenciler için izleyici, dinleyicilerden birer spor ayakkabı getirmesini istedik. Bugün gelen misafirlerimiz bilet yerine spor ayakkabı getirdiler. Bu ayakkabılar bayramdan önce köy okullarındaki minik öğrenciler ile buluşturulacak. Konserde müzik ve sahne sanatları fakültesi orkestrası ile barış koromuz sahne alacak” dedi. Projeye spor ayakkabı ile destek vererek, konseri izlemeye gelen Osman Acar, “İhtiyacı olan çocuklar için bu birlikteliğin sağlanmış olması çok önemli. Bizde çorbada ki tuz misali bu katkıyı yapabildiğimiz için kendimizi çok mutlu hissediyoruz” diye konuştu.